Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26AĞUSTOS2001 PAZAR
HABERLER
DUNYADA BUGÜN
ALt StRMEN
Objektif Yalan
Söylemez1
^-- -
Sevgili,
Yaan yakıcı sıcağında başladı bu yıl futbol he-
yecanı, Galatasaray ve Fenerbahçe'nin Şampi-
yonlar Ligi elemeleri, Gaziantep ve Gençlerbirli-
ği'nin UEFA Kupası maçları... Yerti lig sezonu...
Galatasaray ile Fenerbahçe'nin Şampiyonlar
Ugi ön elemesinin son turunun yapılacağı günün
akşamüstü, TV başındaki yerimi almak üzere, ga-
zeteden eve dönüyorum arabayta. Tam Cağaloğ-
lu yokuşunun altına vanrken, eskiden istanbul Lo-
kantası'nın bulunduğu yerin karşı kaldınmında is-
met Gümüşdere'yi gördüm; durup hoşbeş et-
mek değil, arabaya çağıracak olanak bile yok,
öylesine sıkışık bir trafik.
Ismet Gümüşdere, üç çeyrekyüzyıldan birfaz-
la yaşamının üçte ikisinden de ziyadesini, eiinde
fotoğraf makinesjyle geçirmiş, bizim mesleğin du-
ayenlerinden biridir.
Ben onu gazeteciliğe başlamamdan önce ta-
ntdım ve kıskandım. Benim de çocukluğum onun-
ki gibi, stat tribünlerinde geçti. Tek fark, onun ilk
mekânı, kışlanın ortasındaki Taksim Stadı'yken,
benimki, bir iki yıllığına Şeref Stadı, sonra da Inö-
nü Stadı oldu. . •
• * •
Ismet Gümüşdere'nin bütün birömrün güldes-
tesi olan "Objektif Yalan Söylemez"'vn\n "Neden
Bu Kitap?" başlıklı önsözünde, maçlara grttiğin-
de kale arkasında duran, her şeyi yakından ve ra-
hat izleyen fötr şapkalı beylere, yani fotoğrafçıla-
ra gıpta ile baktığını anlatır.
Ne garip.. ben de dokuz yaşındayken, artık Inö-
nü Stadı'nın tribünleri olan mekânımdan sahaya
bakarken, kale arkalarında ellerinde makineleri,
olayı en yakından izleyen bu adamlan kıskanırdım.
194O'lı yıllann sonlan, ellilerin başlanydı ve Ismet
Gümüşdere, kaytan bıyıklan, siyah saçlanylaora-
da, onlar arasındaydı.
Ne yazık ki benzerliğimiz burada bitiyor, benim
fotoğraf hünerim hiç yok. Bir tek sporfotoğrafı bi-
le çekebilmiş degilim. Ama seksenli yılların son-
lanndan 2000'lerin başlanna kadar 10 yıl sürey-
le, önce Cumhuriyet'te sonra da Milliyet'te futbol
kritikleri yazarak içimdeki tutkuyu bir nebze olsun
dindinnek olanağını buldum.
••• "- '
Sevgili, Ismet Gümüşdere'nin elli yıllık fotoğraf-
lanndan oluşan "Objektif Yalan Söylemez" elime
geçtiğinden beri, başucu ya da el altı kitaplanm-
dan biri oldu. Zaman zaman açıp ona bakıyor, da-
lıp eski yıllara, gençliğime, çocukluğuma gidiyo-
rum. Zaman zaman yaşıtlarım geldikçe yine açı-
yoruz bu enfes albümü ve ortak anılarımızı can-
landınyoruz.
Içinde neler yok ki... 1959 yılında Inönü, o za-
manki adıyla Mithatpaşa Stadı'nda yapılan maç-
ta Metin Oktay'ın deniz tarafındaki Fenerbahçe
kalesine attığı ağlan yırtan golden tut da, Lef-
ter'lere, Tiırgay'lara Can'lara, Ali Ihsan'lara,
Baba Gündüz'lere, Baba Hakkı'lara kadar bü-
tün bir futbol dünyası, o zamanlann supaplı top-
lan, tam bir bataklık olan sahanın Mehmetçiği di-
ye anılan Fenerbahçeli Basri'si ve daha neler ne-
ler....
Diyebilirim ki, son yıllarda evime giren en de-
ğerli şeylerden biri bu kitap, bütün yaşıtlarıma da
salık veririm.
Bir fotoğraf albümünde de olsa, insan elle tu-
tulur biçimde kendi mazisini buluyor "Objektif Ya-
lan Söylemez"de.
Işte Sevgili, geçen gün Babıâli yokuşundan
aşağı inerken, Ismat Gümüşdere'yi uzaktan gö-
rünce aklımdan bunlar geçti şimşek hızıyla.
Tam o sırada bir yaya kendini arabanın önüne
atıverdi, ani bir fren yaptım.
Sonra tekrar Ismet Gümüşdere'ye baktım,
bembeyaz saçlarıyla, Cihat Arman, Gündüz Kı-
lıç, Hakkı Yeten, Metin Oktay, genç Turgay ve
Can ile kol kola girmişler, kahkahalaria kesilen bir
sohbet içinde canlı adımlarla ilerliyoriardı kaldınm-
da...
"Setam Ismet Gümüşdere!" diye haykırdım.
Öylesine dalmıştı ki yanındakilerte muhabbete,
duymadı...
Meslek Odaları Platformu rapor hazırladı
Sorun F tipi değil
infaz politikaları
tZMÎR (AA) - Iz-
mir'deki Meslek Odala-
n Platformu tarafindan
F tipi cezaevleriyle ilgi-
li hazırlanan raporda,
sorunun, cezaevi tipin-
de değil ceza ve infaz
politikalannda yattığı
öne sürüldü.
Platformca hazırlana-
rak kitapçık haline geti-
rilen raporda; tzmir Ba-
rosu F tipi cezaevlerinin
hukuksal, Mimarlar
Odası mimari, Tabip
Odası ise sağlık koşul-
ları ile ilgili inceleme,
değerlendirme ve öne-
rilerde bulundu.
77 sayfadan oluşan
raporda, cezaevlerinin
tanhçesine yer verilerek
bugüne nasıl gelindiği
anlatıldı. Türkiye'de ce-
zaevleri sorununun dö-
nemsel olmadığı, 1981
yılından bu yana çeşitli
nedenlerle toplam 250
tutuklu ve hükümlünün
hayatını kaybettiği be-
lirtilen raporda, cezaev-
lerinin bir problem ola-
rak kamusal alana yer-
leşmiş olmasının nede-
ninin, ortaya çıkan in-
faz anlayışından kay-
naklandığı öne sürüldü.
Raporda şöyle denildi:
"Bu nedenlede koğuş
sisteminin tek başına
böyle bir sonuç oluştur-
duğu düşünülemez. So-
run, cezaevi tipinin ne
oiduğuna bakılmaksı-
zın, ceza ve infaz potiti-
kasuıda yatmaktadır.
Reform açıklamalany-
la birlikte Adalet Ba-
kanhğı, F tipi cezaevi
projesi ile Avrupa stan-
dartlannın da üzerinde
nitetildere sahip bir ce-
zaevi yapıttıodeligdiş-
tirdiğini betirtmektedir.
Oysa öngörülen F tipi
cezaevleri 'beş yıldızlı
oteller' değil, 'tehlikeli
suçiular' için öngörülen
'yüksek güvenlikli' bir
infaz modetidir."
'Gözaltında intihar etti' denilen Özgür Ünarın babası 'Ölümü kuşkulu' diyor
ıı otopsı raporaİZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) -
Balıkesir'in Edremıt ılçesinde gözal-
tına alındıktan sonra ölü bulunan 16
yaşındaki lise öğrencisi Ozgür Ünal'ın
babası Osnıan UnaL oğlunun boynun-
da morluklar bulunduğunu ve ip izine
benzemediğini belirterek bu işinpeşi-
ni' bırakmayacağını söyledı. Unal,
"Benim oğlum gitti, başka genç insan-
lara zarar gelmesin" dedi. Edremit
Emniyet Müdürlüğü yetkilileri ise 16
yaşındaki Ünal'ın gözaltına alındığı
gece adliyeye çıkanlmak istendiğini,
ancak nöbetçi savcının bulunamama-
sı nedeniyle nezarethanede tutulduğu-
nu bildirdiler. Ünal önceki gün Akhi-
sar'da toprağa verildi.
Kamuoyunda "Manisah gençler"
olarak bilinen davaya neden olan iş-
kence sürecinde Manisa Emniyet Mü-
dürü olan Kemalİskenderin halen gö-
revlı bulunduğu Balıkesir'de kuşkulu
bir ölüm meydana geldi. Olay, 22
Ağustos Çarşamba günü Özgür Ü-
nal'ın Edremit polisi tarafindan gözal-
tına alınmasıyla başladı. Edremit Li-
sesi ikinci sınıf öğrencisi olan Özgür
Ünal. ailesinin ilçede işlettiği lokanta-
yagelenpolislerin. "Hakkındaşikâyet
var. Karakola geleeeksin" demesiyle
saat 22.30'da gözaltına alındı. Ardın-
dan nezarethaneye konulan 16 yaşın-
daki Ünal'ın ölüm haberi ertesi gün sa-
at 13.00 sıralannda aılesine bildırildi.
Emniyet yetkilileri Ünal'ın ailesine.
çocuklannı kalonfer borusuna asılı bir
şekilde bulduklannı söyleyerek adli
ve idan soruşturma başlatıldığmı bil-
dirdiler.
Baba Ünal, çarşamba akşamı işye-
rine iki sivil polisin geldiğini ve ken-
disini oğlunun yanından uzaklaşhra-
rak bir şeyler söylemelerinin ardından
Özgür'ü alarak Edremit llçe Emniyet
Müdürlüğü'ne götürdüklerıni söyle-
di. Ardından kendisinin de karakola
gittiğini belirten Ünal şunlan söyle-
dı:"Arkalanndan da ben gittim. Polis-
ler bana ilk olarak, "Oğlun ehliyetsiz
motosiklet kullanıyor. Bunun için ce-
za kesiyoruz. Motoruna el koyuyoruz'
dediler. Ben gjtmeden ifade hazırlamış-
lar. oğluma imzalatmışlar. Daha sonra
Ozgür'ü nezarethaneye alnuşlar. Öz-
gür nezarethanedeyken bana, 'Oğlun
hakkında bir kadma laf attığı şeklinde
bir şikâyet var. Yann mahkemeye çı-
karacağız' dediler. Ben bunun üzerine,
oğlunıu almak istediğinu. sabah mah-
kemeye getireceğimi söykdim. Bunu
kabul etmeyerek nezarethanede kala-
cak dediler. Sabah saat 13.00 sıralann-
da iki sivil polis dükkâna gelerek beni
karakola çağırdı. Burada ilkoiarak sü-
rekli Ozgür'le ilgili sorular sordular.
Ardından da, 'Takdiri ilahi oldu' de-
diler. Nasü oiabilir diye sorduğumda
ise. Iafi geveledikten sonra Ozgür'ün
kendini asüğını söylediler. Sa\cı da ora-
da>dı. Aldılar benioğlumun cansız be-
deninin yanma götürdüler. Orada öy-
lece boylu boyunca yadyordu. Üzerine
bir örtü örtmüşlerdi. Boynunda mor-
luklar \ardı ve bunlar ip izi dcğüdi.~
Osman ÜnalBalıkesır Emniyet
Müdürü Kemal Iskender'in. muavini-
ni Edremit'e gönderdiğini kaydederek
"Mua\in bana bu olaya el koyduklan-
nu işi en ince aynntısına kadar incele-
yecekkrini söyledi. Oğlumu buradan
alıp otopsi vapılması için Bursa Adli
Tıp Kurumu'na götürdük. Buradaki
yetkililer bana üzerine basa basa. vere-
cekleri raporun üzerinde durmamı is-
tediler. Her şe> otopsi raporundan son-
ra daha da netieşecek. Benim oğlum
kimseye kötülük yapacak birisi değü-
di. Öyle kendisini öldürecek bir yapı-
da değildi. Bu işin peşini bırakmavaca-
ğun"dedı.
Sınır Tammayan Gazeteciler
'Sansür'e
protesto
tstanbul HaberSenisi - Sı-
nır Tammayan Gazeteciler
(RSF), Radikal gazetesi ya-
zarı Celal Başlangıç'ın kale-
me aldığı "Korku Tapuıakla-
n" adli kitabın toplatılması-
nı protesto etti. RSF Genel
Sekreteri Robert Menard,
Adalet Bakanı Hikmet Sami
Türk'e gönderdiği mektupta
"Avrupa Birüği adayi Türld-
ye'nin sansürden vazgeçmeye
hâlâ niyetli olmadığı gözükü-
yor" dedi.
Gazeteci Celal Başlan-
gıç'ın, Güneydoğu'daki in-
san haklan ihlallerini konu
aldığı "Korku TapınaklarT
adli kitabın toplatılmasına
tepkiler sürüyor. istanbul 2.
Sulh Ceza Mahkemesi'nin
toplatma karannın ardından
Adalet Bakanı Hikmet Sami
Türk'e mektup gönderen
RSF Genel Sekreteri Robert
Menard. "Türkiye'nin ifade
özgüriüğü alanındaki taah-
hütlerinc uyulması bakımın-
dan gerekli karariılığı göster-
menizi rica ediyoruz" dedi.
RSF tarafindan yapılan ya-
zılı açıklamada da Türkiye'de
fikir suçunun daima hapisle
cezalandınlma tehlikesinin
bulunduğu ifade edildi.
İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN
Cem dergisi, Diyanet İşleri Başkanı Yılmaz ve eski başmüfettişini kınadı:
LlhLsıuıııızıuı birüğini bozmaym
İstanbul Haber Servisi - Cem
Dergisi Yayın Yönetmeni Ayhan
Aydın, Alevilere ve Aleviliğe sal-
dırarak Türk ulusunun birliğini
ve dirliğini bozmaya çalışanlar
oiduğuna dikkat çekti. Aydın.
"Yıllar yıh Muaviye politikaları
izleyerekAle>ilere hakareti, saldı-
nyı ve karalamayı ana politika
edinmiş gerici zihniyet, Atatürk
devTİmlerinesaknnyı,demokrasi-
ye, laiküğe, özgürlüklere, insan
haklanna saldırmayı bir görev bi-
Byor" dedi.
Aydın, kör testereyle Kubi-
lay'ın başmı kesen. Abdi İpekçi,
Çetin Emeç, Muammer Aksoy,
Turan Dursun, Bahriye Üçok,
Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kış-
lalıgibi ülkesine sevdalı, namus-
lu. onurlu. şerefli aydınlanmızı
• Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz ve bakanlığın
eski müfettişlerinden Abdülkadir Sezgin'in Alevilikle ilgili son
açıklamalannın bardağı taşırdığını söyleyen Cem Dergisi Yayın
Yönetmeni Ayhan Aydın, "Alevi varhğını nankörce inkâr etme
politikasını sürdüren Diyanet işleri, başkamnın ağzıyia gerçek
kimliğini bir kez daha ortaya koymuş oldu" dedi.
katleden. geniş halk kitlelerini bir
oy deposu olarak görüp din adına
sürekli masum halkı sömürmeyi
politika edinen. bu oyunlarla ül-
kemizi kanlı çatışmalara sürükle-
yen zihniyetin, Kahramanmaraş,
Çorum ve Sı\as"taki katliamlan-
nı da gerçekleştirdiklerini anım-
sattı.
Cericillk yuvası
Yayınlan. uygulamalan ile bir
gericilik yuvası olan Diyanet İş-
leri Teşkilatı'nın Başkanı Meh-
met Nuri Yılmaz ve teşkilatın es-
ki başmüfettişi Abdülkadir Sez-
gin'in Alevilikle ilgili son açık-
lamalannın bardağı taşırdığına
dikkat çeken Aydın. "AJevi var-
bğuu nankörce inkâr etme politi-
kasını sürdüren Diyanet işleri,
başkamnın ağzıyia gerçek kimh-
ğini bir kez daha ortaya koymuş
oldu. 'Cemevine cami işlevi ka-
zandırmak milletimizin birliği-
ne darbe vurur' diyen, Alevilikle
ateizmi bir arada tutan Yılmaz,
içierindeki gerçek yapryı bir kez
daha göstermiş oldu. Aleviliği bir
inanç olarak görmeyen, İslam
içinde ibadet bürünlüğünü kabul
etmeyen, cemini, dedesini. nıu-
harremini, semahım kabul etme-
yen bu kafa yapısı, Osmanlının
şeyhülislam kafasıdır ve hükü-
metin aczi nedeniyle de bu çarpık
yapısına müdahale edilememek-
tedir" dedi.
Farklı inanç sistemine
hayat halckı tanınmıyor
Cem Dergisi Yayın Yönetmeni
Aydın. Hanefi mezhebi dışmda
bir inanç sistemine hayat hakkı
tammayan bu kafanın, Yavuz'un
Alevileri katletmesi için fetva ha-
zırlattığı şeyhJer ve imamlarla ay-
nı kafa oiduğuna dikkat çekti.
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR
Emekli Büyükelçi Reşat Anm yazdı
DışpoMkada
yenikitap
ANKARA(AıNKA)-Emekli Büyükelçi
Reşat Anm, Türk dış politikasına ilişkin
çözümlemelerini bir kitapta topladı. Anm,
kitabında, dış polirikada uyguiama ve
kuramsal çalışmaların birbirini
tamamlaması ve ülke çıkarlannı korumaya
yardımcı olacak kavramlann üretilmesini
tartışmaya açıyor. Dışişleri Bakanlığı'na
girdiği 1956'dan bu yana 45 yıldır c
diplomasinin içinde bulunan emekli
Büyükelçi Anm. dış politikaya ilişkin
çözümlemelerini, Bilkent Üniversitesi'nde
etkinlik gösteren Dış Politika
Enstitüsü'nün yayımladığı "Dış Politika
Konseptleri" adli kitapta topladı. Anm.
Ingilizce olarak yayunlanan kitabında
Türk dış politikasına "Konjonktür,
Hareket Ozgürlüğü ve EşMik" ilkeleri
açısından çözümlemeler getiriyor.
Eşltllk ıikesl
Anm, "eşhiik" kavramının "bir ülkenin
diğer ülkder karşısuıdaki görece durumu
saptaıurken ele _ _ - _ _ — > _ _ ^ _ « — ,
aunmasT J7
gerektiğini JZmekli Büyükelçi
belirtiyor. Reşat Anm, dış
Anlaşma poliükaya Uişkin
yapılırken bu çözümlemelerini, "Dış
kavrama çok Politika Konseptkri"adh
dikkat kitapta topladı. Anm 'ın
edilmesinin khabmda, dtşpoMkada
zorunluluğunu uyguiama ile kuramsal
vurgulayan çahşmalarm birbirini
Anm, Ismet tamamlaması ve ülke
İnönü'nün çıkariaruıı hesaplamaya
Lozan vekûrumayavardıma
Konferansı'nda olacak'kavramlann
"eşit muamele" ürea'lmesinin gereği
isteğı ve bunu üzerinde dumluyor.
sağladığını da ^ ^ — — ^ — — — —
"eşitlik" kavramının uygulanmasına örnek
olarak gösteriyor.
Hareket ozgürlüğü
Türk dış politikasının temel sorunlannı
"hareket ozgürlüğü" ilkesi açısından da
irdeleyen Anm, Türkiye'nin bu alanda tek
tartışılan konumunun Körfez Savaşf nda
yaşandığını anlatıyor. Anm. "Türkiye'nin
dış politikasındaki hareket ozgürlüğü
Üzerinde ciddi bir şüphenin ortaya çıkuğuu
anımsamıyorum. Ancak bu durum
1990'daki Körfez Krizi'ne kadardu-" dedi.
Konjonktür
Anm, kitabında "konjonktür" kavramının.
sürekli değişen dünya koşullannı
değerlendirirken yararlanılacak bir araç
olduğunu belirtiyor. Yunanistan"ın.
kuruluşundan bu yana Türkiye aleyhine
genişlemek için uluslararası
konjonktürden yararlanmasım örnek . .
olarak gösteren Anm, Kıbns ile ilgili
olarak 1960, 1964. 1974 yıllan ve soğuk
savaş sonrasındaki konjonktürü inceliyor.
oralcalislar@yahoo.com
Raşit Yazar1
! tanımam. Üstelik Iz-
mirliymiş, bu nedenle onu görmüş ,-
olma ihtimalim bile yok. Raşit Yazar,
bir gazetenin haberine göre üç gün
önce kaybolmuştu. Cesedi mermer
atölyesinin havuzunda bulundu. Ra-
şit Yazar, yine gazete haberine göre
bakkaldı. Raşit Yazar'ın ölü bedeni
bir betonun üzerine yatırılmıştı. Ye-
lekli bir polis başına eğilmişti ve ce-
binde neler olduğunu anyordu.
Raşit Yazar'ın ölümü bir resim al-
tına sığmıştı. Neden ölmüştü, nasıl
ölmüştü, yoksa öldürülmüş müydü,
gazetenin haberinde bunlar yoktu.
Bir küçük siyah beyaz fotoğraf onun
ölümünü haber veriyordu. Raşit Ya-
zar'ın ailesi, bu ölümü nasıl karşıla-
dı, o öldükten sonra geçimlerini sür-
dürebilecekler mi, bütün bunları da
bilmiyoruz. Belki desıradan birölüm-
dü Raşit Yazar'ınki, kimbilir.
• • •
Edremit'te karakolda yaşamını yi-
tiren lise öğrencisi Özgür Ünal'ın in-
tihar ettiği söylendi. Bir polis karako-
lunda, yakalandıktan kısa bir süre
sonra lise öğrencisi Özgür, polisin id-
Kayıp Bakkalm Cesedi
diasına göre battaniyenin şeridini sö-
küp ip yapmış ve nezaretin tuvaletin-
deki karakol borusuna kendisini as-
mıştı.
Manisa davası sırasında Manisa
emniyet müdürü olan Kemal Isken-
der, Ankara emniyet müdür vekilli-
ğinden Balıkesir emniyet müdürlü-
ğüneatanmıştı. Manisa'dapolislerin
gençlere işkence yapmadığını iddia
etmişti. Gencecik çocuklann gördü-
ğü ağır işkenceler, sonunda mahke-
me kararıyla kesinleşti. Kemal isken-
der, bu yargı kararlarına rağmen gü-
venilir bir emniyet mensubu olarak
müdürlükten hiç düşmedi.
Güvenilir emniyet müdürü Kemal
Iskender, karakolda ölü bulunan
gencin "iki kadma cinsel taciz ve
kapkaççılık"la suçlandığını söyledi.
Manisalı gençlerin de terörist oldu-
ğunu söylemişti. Son yıllarda ne ka-
dar çok gencimizin karakollarda in-
tihar ettiği söylendi. Gazeteci Metin
Göktepe'nin, Izmirli üniversite öğ-
rencisi Serkan Eroğlu'nun intihar et-
tiğini polisler söylemişlerdi.
• • •
Bakkalm cesedinin fotoğrafına ba-
kıyorum. 16 yaşında lise öğrencisi
Ozgür'ün, 19 yaşında üniversite tu-
valetinin kaloriferine kendisini astığı
polis tarafindan iddia edilen Ser-
kan'ın cesedini görmedik. Bu genç-
lerin aileleri, otopsi istediler. Genç
ölülerinin katillerini bulmak istediler.
Polisin söylediklerine inanmadılar.
Bir ülkenin güvenlik güçlerine i-
nanç neden sarsılır? Bir ülkenin ka-
rakollannda gençler ölürse ve sürek-
li bunların intihar ettiği söylenirse. Bir
ülkenin karakollarına herkesin gözü
pnünde giren insanlar bir daha çıka-
mazlarsa ve onlann oraya hiç girme-
diği söylenirse. Bu ölümleri yazan
gazetecilerin kitapları toplanırsa.
Kemal iskender'in açıklamasına
şaşırmiyoruz. Onun sürekli emniyet
müdürü olarak yaşamını sürdürme-
sine de şaşırmıyoruz. Çünkü, o böy-
le davrandıkça görevini sürdürüyor.
Öte yandan, hakkı, adaleti savunan
görevlilerin yaşadıgı sıkıntıları da bi-
liyoruz.
* • •
Bakkal Raşit Yazar'ın ölüm haberi
yalnızca bir gazetede bir resim altıy-
dı. Belki o kadarcık bile bir haber de-
ğeri yoktu. Yine de bir haber olmuş-
tu. Onun yaşamını düşündüm. Nasıl
yaşamıştı, neden bakkal olmuştu?
Yaşamında ne acılara, ne mutluluk-
lara tanık olmuştu hiçbirini bilmiyo-
ruz. Yaşamı gazete haberi değildi,
yaptıkları gazete haberi değildi, ga-
rip ölümü bir gazete haberi olmuştu.
Lise öğrencisi Özgür 16 yaşınday-
dı karakolda yaşamını yitirdiğinde.
Ne umutları, ne beklentileri vardı?
Balıkesir Emniyet Müdürü Kemal Is-
kender, deneyimli bir emniyetçiydi.
Onun müdür olduğu illerde, ilçeler-
de acaba kaç gencin karakolda inti-
har ettiği iddia edilmişti? Bilmiyoruz.
Bildiğimiz, Ankara'da ve Manisa'da-
ki müdürlükleriydi. Devleti yöneten-
leronu tutuyorlardı. Hep önemli ille-
re emniyet müdürü yapıyorlardı.
Yann Kemal Iskender'i vali olarak
görürsem şaşırmayacağım. Hatta bir
sağ partiden milletvekili ve daha son-
ra bakan olursa da garibime gitme-
yecek. Nasıl Osman Durmuş'un
Sağlık Bakanı oiduğuna şaşırmadıy-
sam, buna da şaşırmayacağım. Bü-
tün bunlara şaşırmadığımız bu ülke-
nin iflas etmesine de şaşırmayalım.
Çünkü ortada şaşacak bir şey yok.
Önemli olan bu şaşırmama ve her
kötülüğü sineye çekme alışkanlığın-
dan ne zaman vazgeçeceğimiz?
• • •
Bir mermer havuzda cesedi bulu-
nan Raşit Yazar acaba bunlara şaşı-
nyor muydu? Onun bir bakkal dük-
kânında biten yaşamı acaba hangi
beklentilerle son bulmuştu? Özgür
Ünal'ın, Metin Göktepe'nin, Serkan
Eroğlu'nun ölümleri onu ne kadar il-
gilendirirdi?