Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA . CUMHURİYET 26 AĞUSTOS 2001 PAZAR
14 KULTUR kultur(S cumhuriyet.com.tr
Sigourney fVeaver yeni filmi 'Heartbreakers'ta erkeklere nefes aldırmıyor
ariyeriıım en seksi roKiKüJtürServisi- Amerıkalı oyuncu Sigour-
ney \\eaver. bugüne kadar rol aldığı bjrbirin-
t den ilginç yapımlarda yaratıkları öldürdü,
) hayaletleri yendi. gonlleri evcilleştirdi, kome-
' dilerde oynadı, 'Cennetin Keşfî'nde 1492 Is-
» panyası'nın kraliçesini canlandırdı. Ardm-
< dan herkesı şaşırtarak 51 yaşında kariyeri-
J nin en seksı rolü için kamera karşısına geç-
Davkt Mirldn' in yönettiği romantik bır ko-
medi olan 'Heartbreakers' adlı filmde We-
aver, farklı yorumunun yanı sıra makyajı, ye-
ni saç şekli, vücudunu saran elbiseleriyle de
dikkat çekıyor. Filmde erkekleri baştan çıka-
ran, bazılarıyla evlenip kızının yardımıyla
(Jennifer Love Hewitt) onlan tuzağa düşüre-
rek servetlerine konan, sonra da ortadan kay-
bolan bir kadını canlandınyor.
Manhattan'da yaşayan Wea\er, hem zekâ
hem de çekicıliğin işlendiği rolü hiç düşün-
meden kabul etmiş.
"Böyle bir rolüyıllardır istiyordum ama hiç
teklif gelmemişti. Bu filmle, beklemenıe değ-
diğini anladım. 40 > aşını geçtiğinde, Hollv «o-
od'da yazmaktan başka bir şey yapamazsın.
Sophıa Loren'den esinlenerek, reddedile-
mez ve yaşuun önemli olmadığı bir kadın dü-
şündüm. Filmde fiziğin yanı sıra güçlü erkek-
lere dair tecrübe ve bilginin gerçekten önem-
li olduğunu vurgulamak istedik. Kafa kafaya
verip bu bilgi ve teerübeyi kullanarak erkek-
lere nefes aldırmadık."
VVeaver'ın bahsettıği bu erkeklen filmde,
zengın işadamı rolünde aktör Gene Hack-
man ve bir mağaza ışletmecisi rolünde Ray
Liotta canlandınyor.
'Eşim ve tazun olduğu için şansüyım'
Ülkemizde şu şıralar 'Şaşkın Casus/Com-
pany ıMan' adlı filmi gösterilen ünlü sanat-
çımn akademık geçmişi de en az sanat yaşa-
ını kadar ıyı. Stanford Üniversitesı'nde oku-
yan aktns, Yale Ünıversıtesi'nde de tiyatro eğı-
timi almış. İlk filmıni 30 yaşında çeken We-
aver. 'Dave', 'Çalışan Kız', 'Galaxy Quest',
'BuzFırhnası', 'Copjcat' ve kendisine üç Os-
car adaylığından birini kazandıran 'Gorillas
in the Mist' ile kariyerıne devam eder. 35 ya-
şındayken tiyatro yönetmeni Jim Simpsonla
evlenır ve Charlotte adında bır kızı olur.
"Başlangıçta çoğu insan gibi ben de utan-
gaçtım. Yaşamımda bazı şeyleri yürütcbil-
//e em zekâ hem
de çekiciliğin
işlendiği rolü hiç
düşünmeden
kabul ettiğini
söyleyen
Sigoumey
Weaver, romantik
bir komedi olan
'Heartbreakers'ta
erkekleri baştan
çıkaran,
bazılanyla evlenip
kızının yardımıyla
onlan tuzağa
düşürerek
servetlerine
konan, sonra da
ortadan kaybolan
bir kadını
canlandınyor.
Sophia Loren'den
esinlenen
sanatçımn rol
arkadaşlan ise
Gene Hackman ve
Ray Liotta.
mem biraz zaman aldı. Şimdiyse her şey yo-
lunda. Yaşb bir kadını ilginç kılan da budur.
Kendisiyle banşıknrve yapabileceğinden faz-
lasınıyapar. Çok çügınca görünebilir. Bana des-
tek olan anlayışlı bir eşim ve kendi başına ha-
reket edebilen bir kızım olduğu için şanslı-
yım. Bir evliiikte karşüıklı saygı bulunması
gerektiğini düşünüyorum."
Eşinın yılda altı rakamlı maaşı varken 1997
yılında 'Alien Resurrection' isimli filmden
11 milyon dolar kazanan aktris, eşinden öv-
güyle bahsediyor. "Gerçektengüvenü bir in-
san. Benimle birlikte yaşamak çok kolay ol-
mayabüir ama, Jim beni kendi halime bırakı-
yor ve inançlanm doğrultusunda üerlemem
için beni desteklhor. Bana asla" Bunu yapma-
man gerekır' demedi. Senaryolan benimle
okur, üzerinde konuşuruz. Tiyatrodan daha
fada para getiren filmleri ikimiz de kabul ede-
riz. Hiçbir kıskançlık veya tartışma yaşan-
maz. Onun banka hesabının şişkinliğinden
çok, vönetmenlikteki yeteneklerijle ilgileni-
yorum."
Para, NVeaver'ın hayatında şöhret olmadan
önce de vardı. 1950'li yıllarda NBC televiz-
yonunun başkanhğını yapan babası Pat We-
aver, 'Today' ve 'Tonight' isimli şovlanyla bir
servet edinmişti. Annesi Ingiliz aktris Eliza-
beth Inglis de, aileyi sosyal çevrelerinde ba-
şanyla temsıl etmişti. Weaver bu ortamda
oyunculann istikrarsız giden ış hayatlanna
da tanık oldu. Oyuncu olacağını açıkladığın-
da annesinın "İş dünyasma hoşgeldin canım.
En az yüz kez kalbin kuılacak" sözlerini de
hiç unutmamış.
"Hakhydı. Şimdiye kadar o sayınuı yansı-
na ulaştım. Sabahtan akşama kadar caûşmak
ister. bundan daha önemli bir şev olabüeceği-
ni düşünmezdim. Bir hayat kurmam gereld-
yordu. Ayncahkh bir geçmişim, nıükcmmd bir
öğrenimim olmasına rağmen hayatta atlata-
cağım çok şey vardı. Eskiden biraz takuıtüry-
dını. Çok uzun boylu olnıam, insanlan ürkü-
tüyordu. O zamanlar en uzun boylu aktris
Vanessa Redgrave'di. Boyum ve bakışlanm-
la insanlaruıgözlerini korkuttuğumu düşünü-
yonım. Ama insanlar beni gerçekten tanıma-
ya başladıklannda anlryorlar ki asluıda bir kö-
pek gibivim. Biraz serseın ve yanuıa yaklaşı-
labilir." "
Emekli olmayı hiç mi hiç düşünmüyor
Weaver'ın dünyası sadece sinemadan iba-
ret değil. İnsan Haklan Avukadan Komite-
si'nde yıllarca çalışmış.
Mütevazı ama üst tabaka bir aileden gelme-
nin ve şöhretli bır yıldız olmanın getirdiği
elit alışkanhklan da yok değil. Prada en sev-
diği marka. Gardırobundaki en seksi kıyafe-
tı sorulduğunda da cevabı "Rıchard Tyler di-
zaynı kırmızı kadife, sıkı yapışan bir elbise"
oluyor. Erkek giyiminde de takım elbisenın
vazgeçilmez olduğu görüşünde.
Aktns, emekli olmayı hiçmi hiç düşünmü-
yor. "Devametmekistiyorum. Bir başka 'Ya-
ratık' fiüni için güzel bir senan o ve 20 milyon
dolariık bir tekliflc gelirlerse güzel. İstedikle-
ri daha fazla seks ise tanıanı. Parlak bir tiyat-
ro oyunu mu? Evet lütfen."
Yaşı mı?. Önemsiz bır ayrıntı. "Eğer bu
yaşnnda hamilekaisam hiç düşünmem,doğur-
mak isterün. Her şeye açığun."
Sponsorluğunu Ingılız şırketi Winchester'ın
üstlendiği 'Heartbreakers' bu yaz başında
Amerika'da gösterime girdı. Canlandırdığı
rolle eleştirmenlerce oldukça başanlı bulunan
Weaver'ın gişe rekorlan kıran filminin, ülke-
mizde de aynı ilgiyi görüp görmeyeceğini
zaman gösterecek.
Japonya'dayaşayan sanatçı Sibel Güler 'in Türkiye'dekiilksergisi bugün Bozcaada da açılıyor
Sanatın yeni etiği: Ekolojik tavır
'İvan İvanoviç Var mıydı Yok muydu' yine programda.
Bakırköy Belediye
Tiyatrolan'nda yeni sezon
Kültür Servisi - Ba-
kırköy Belediye Tiyat-
rolan'nda (BBT) yeni
sezon. Alman yazar
Martin Walser'in
'Odada Savaş' adlı
oyunuyla açılacak.
Sezon programı.
Ataköy Yunus Emre
Kültür ıMerkezi'nde,
BBT Genel Sanat Yö-
netmeni MüşfikKen-
ter. beledıyemn kül-
tür işlerinden sorum-
lu Başkan Yardımcısı
Fikret Yılmaz ve
oyunculann katıkmıy-
la düzenlenen bir ba-
sın toplantısında tanı-
tıldı. Tiyatroîannın bu yıl
10. yılı olduğunu hatırla-
tan Kenter. izleyicinin ilgi-
sinden nıemnun olduklan-
nı belirtti.
Bakırköy Belediye Tiyat-
rolan'nda sezon, 12
Ekim'de, Gül Onat ve
Mümtaz Se\inç'in rol aldı-
ğı 'Odada Savaş' adlı oyun-
la açılacak. YdmazKarako-
yıuılu'nun yazdığı müzikli
oyun 'Kuzguncuklu Fazi-
let', ÇetinAltan'ın bürokra-
Açıhş 'Odada Savaş'la.
siyi hicvettıği 'DBekçc', Tur-
gutOzakman'ın suç kavra-
mını işlediği 'Duvarlarm
Ötesi\ SamShepardm 'Aç
Sınıfin Laneti' \e AldoNi-
colai'nin 'Akvaryum' adh
oyunlarınm yanı sıra. geçen
sezon da sahnelenen Nâzrnı
Hikmet'in 'tvan İvanoviç
Var mıydı Yok muydu' ve
JeanKar'in 'MaryMaıy'
adlı oyunlan da 2001 -2002
sezonunda seyirciyle bulu-
şacak.
AYŞEGÜL GÜÇHAN
u
En köklü değişünler, uygulanması-
na hemen başlanamayan veyalnızca res-
min açıkhavada yapıküğı izienimini ver-
mekle \etinen, açık hava resmi ilkesin-
den doğar. Bu teknikgörüş,görünen bi-
limsel öğelerinin dışuıda sKasal ve ah-
laksal içeriğe de sahiptir ve 'Açığa, ger-
çeğin ışığına çıkınız' der gibidir."(l)
Doğalcı manzararun modern sa-
natta yarattığı devrimi irdele- \——
yen Arnold Hauser'ın açık ha-
va resmi üzerine yaptığı sapta-
ma, yırmibirincı yüzyıhn başla-
nnda güncelliğini hiç yirirme-
den koruyor. Modern sanatın
başlangıç noktalanndan birini
oluşturan doğrudan doğadan ça-
lışmalann. ondokuzuncu yüz-
yıhn Sanayi Devrimi sırasında
ve sonrasında yaşanan kentleş-
menin ardından ortaya çıkması
tümüyle rastlantı olmasa gerek-
tU".
Empresyonizmle birlikte do-
ruk noktalanndan birini yaşayan
manzara resmınin, gerçek kent-
liler olan empresyonıstler tara-
findan gündeme getirilmesi işin
bir başka önemli yönünü oluş-
turur. Yine Hauser'in değişiyle
"Empresyonizm bir 'kent sana-
tı' dır çünkü bu akuııın sanatçı-
Ian, resmi, köy ve ku* yaşanun-
dan kurtararak kente sokmuş-
lardır. Bunun diğer bir nedeni ise
bu sanatçuaruı düm ayı bir kent-
soylunun gözü ile görmeleri ve
dıştan gelme izlenimlereçağdaş,
teknik insanın gerilmiş sinirleri
ile tepki göstermeleridir. Bu sa-
nat kente özgü bir üsluba sahip-
tir, çünkü kentyaşamının değiş-
kenliğini. asabi ritnıini. anL kes-
kin (_.) izlenimlerini anlanr."(2)
Bir on dokuzuncu yüzyıl olgusu ola-
rak toprağa sımsıkı bağlı olan bu resim
türü, bugün ne gibi yan anlamlar taşı-
yor olabilir? Bu sorunun olası yanıtla-
nndan birini bugün tanhinde Bozca-
ada'da Galeri Rengigül'de açılacak olan
bir sergide bulma olasılığı güçlü görü-
nüyor. Japonya'da yaşayan ve sergile-
rinin tamamına yakınını Japonya'da
açan bır sanatçı olan Sibel Güler, ilk
kez Türkiye'de sergi açıyor ve bu ser-
gi, yukanda da belirtildiği gibi, Bozca-
ada'da açılıyor. Sergide yer alan çalış-
malann tümü manzara resmi. Bu man-
zaralar düşsel manzaralar değil; Kana-
da'da benzersiz National Park'ta skeç-
leri yapılmış ve ardından atölye resmi
olarak tamamlanmış yapıtlar. Serginin
en ilginç yanlanndan binni, yapıtlann
değişim değeri oluşturuyor. Yapıtlar,
çevresel bir eylem karşıhğı satışa sunu-
luyor. Güler'in herhangi bir çalışması-
• Güler'in herhangi bir çahşmasına
sahip olmak isteyen izleyici,
Bozcaada için bir şey yapmak
zorunda: Belli sayıda ağaç dikmek ve
onlan bir yıl boyunca sulama
garantisi vermek.
na sahip olmak isteyen izleyici, Bozca-
ada için bir şey yapmak zorunda: Bel-
li sayıda ağaç dikmek v e bu ağaçlan bir
yıl boyunca sulama garantisi vermek.
Bu edim, yasal yollarla garantiye alını-
yor ve resmi bellı taahhütlerle alan ki-
şi bu edimi gerçekleştirmediğinde. ya-
pıt kendisinden geri alınıyor. lleriki yıl-
larda çevreci eylemlerini genişletmeyi
düşünen sanatçı, mayın temizletme gi-
bi edimleri de değişirh değeri olarak
yapıtlanna eklemlemeyi düşündüğünü
belirterek çevre duyarlılığı konusunda
jpucu veriyor.
Yapıtlann, doğayı park olarak koru-
ma altına alan Kanada'da National
Park'ta gerçekleştirilmiş olması ise, ay-
n bir duyarlılık olarak değerlendirile-
bilir. 2001 yıluıda "doğa" kavramının
günden güne tarihsel. hatta mitik bir
olgu olarak salt anımsanır bir nitelik
kazanması temel bir trajik gerçeklik
olarak çağdaş insanın gündelik
yaşamında yerini almış dunım-
dadır. Özellikle yaşadığımız kent
uygarhğında rastlanan doğa par-
çacıklannın doğal nıtelığini yi-
tirip "oluşturuunuşdoğa" ola-
rak nitelenmesı gerçekliğine
karşı, Güler'in sanatının nesne-
si olan söz konusu parkın, tüm
ağaç türleriyle varlığını -çevre-
sel koşullann elvermesi ölçü-
sünde- sonsuza değin koruyaca-
ğı güvencesini iletmesi ile kar-
şıt yönde işleyen -umut temelin-
de de olsa- bir gerçeklik olarak
bir yandan çe\Te duyarhğma sa-
hip izleyiciye var olan doğayı su-
narak rahatlama yaşatırken, dı-
ğer yandan da yitme olasılığı
daha yüksek olan bir değer kar-
şısında edilgin tutumu terk et-
meyi bır öneri olarak sunuyor.
On dokuzuncu yüzyıhn dev-
nmcı türü olan manzara resmi-
nin yirmi birinci >oizyılda yeni-
den devrimci bir tür olarak sa-
nat ortamında yerini alması ol-
gusunun, sanatın etik boyutu-
nu yeniden gündeme getirme
işlevi üstlendiği söylenebilir.
Barbizon Okulu sanatçılan ile
empresyonist sanatçılan doğa-
ya çıplak gözle bakmaya yön-
lendiren ermenler ne olursa ol-
sun, bugünün sanatçısını ve Si-
bel Güler'i yönlendiren olgu-
nun başta etik bir duyarlılık olduğu ve
resmi salt alırup duvara asılan ve kar-
şısında haz duyulan bir nesne olmak-
tan çıkanp çevresel bilinci yükseltme-
ye aracılık eden bir yorum ve eylem
aracı olduğu apaçık bir gerçeklik ola-
rak beliriyor.
1) ArnoldHauet; Sanatın Toplumsal
Tarihi. Çev.: Yıldız Gölönü. Istanbul:
Remzi Y.. 1984, s.267.
2)Hauser,ss.35l-352.
OKUMA LAMBASI
ENİS BATUR
Meslek: Tamklık
Usta fotoğrafçı Raymond Depardon, yıl için-
de yayımladığı "Aylâklık" başlıklı kitabıyla, bir kez
daha "iyi" bir yazar da olduğunu kanrtfadı. Bu-
nunla kalsa: Son belgesel fılmi "Köylü Profilleri"
de derin, ufuk açıcı bir yapıt. Depardon'un üç ay-
n ifade alanında iç içe, yan yana geçen güzergâ-
hına bakarken, iki konu açıldı önümde:
"Köylü Profilleri"nöe, yaklaşık yirmi yıldır tanı-
dığı dağ köylülerini kuşatıyor. Alabildiğine yalın bir
anlatımla, hiçbir açı-hareket-kurgu "oyun"una
başvurmaksızın temel birtanıklık yapıtı ortaya ko-
yuyor. Köylü'nün yaşama biçimini saat saat öne
seriyor izleyicinin; ";'ş/"ni, "/7/?W"lerini, Doğa ve
Zaman içinde yeralışını herhangi bir romans öğe-
si kullanmaksızın gözlüyor.
Birden "Bizim Köy"e gitti aklım: Türk Edebiya-
tının doruk kitaplanndan birine? Neredeyse tan-
sıksı bir çıkış Mahmut Makal'ınki. "Köy Edebi-
yatı" yaftasıyla daha çok indirgemeyi başardığı-
mız birtoplamın, bana kalırsa hâlâ merkezinde du-
ruyor "Bizim Köy". Bugün yeterince, hak ettiği öl-
çüde okunuyor mudur o kitap, sanmıyorum. Bu-
gün bize "oradan", "uzaktakiköy"der\yepyeni bir
versiyonu neden ulaşmıyor acaba?
Köy kökenli yazarlanmızın kent yaşamını seç-
meleri insanı düşündürüyor. Avrupa'da, Ameri-
ka'da pek çok yazarın, sanatçımn son dönemde
kırsal kesime, köylere çekildiğini, büyük kentler-
den de, küçüklerinden de uzaklaştığını görüyoruz:
Durrel ve Hemingvvay o yöne ilk sapanlardı; Ted
Hughes çiftlik yaşamına donmüştü, ataları gibi;
şimdi de öyle: Jaccottet gibi bir şair, Kiefer gibi
bir ressam, Butor ve Le Clezio gibi yazarlar çok-
tandır köyde yaşamayı seçenlerden birkaçı. Bi-
zim yazarımız, sanatçımız ancak tatıl köylerine,
kasabalarına çekiliyor galiba; Fikret Otyam, Azer
Yaran gibi tek tük örneği saymazsak.
Dolayısıyla, köyden "ses" gelmiyor nicedir;
imge, görüntü gelmiyor. Coğrafyamızın hâlâ en
büyük parçasını oluşturan köyün dilsizleşmesi
yalnızca sosyolojik düzlemde bir susku yaratsa
iyi, bir de Doğa'nın gıderek söz sahibi olamadı-
ğı bir Edebiyat'a, Sanat'a mahkûm kılıyor bizi.
Depardon'un "Köylü Profilleri" önce bunu dü-
şündürdü bana, sonra da "belgesel"\n olanakla-
rını. Öyleturistik bir bakış açısıyla, dışarıdan sey-
rederek yapılacak filimlerden değil bu; yıllar yılı
içlerine sokulduğu, her yıl aralannda bir süre ko-
nakladığı insanlan, yaşantılarını eni konu tanımış
Depardon, ardından çalışmaya koyulmuş, geniş
bir zaman dilimi gerektirmiş çekimler. Bu sabır,
bu ilgi, bu sevgi işin temelinde önemli bir yer tu-
tuyor. Bütün televizyon kanallanmızın bütün prog-
ramcılan içinde, benim gözümde ayrıcalıkh bir
konumu olan Nuray Yılmaz'ın, TRT'de yıllardır
sessiz bir savaşçı kimliğiyle sürdürdüğü Anado-
lu panoramalannın başansı da buradan kaynak-
lanmıyor mu?
Gelgelelim, "5e/gese/"in güçlü bir röportajdan
güçlü bir sanat yapıtına dönüşmesinin apayrı bir
boyutun, dil'in devreye gırmesiyle doğrudan, ol-
mazsa olmaz bır bağlantısı var.. bunu unutama-
yız. Konu sinemaya, ekrana geldiğinde yaratıcı-
lık da yetmiyor ama: Gozüpek, ınanmış yapım-
cılar olmadan ortaya sıkı yapıtlar çıkmasını bek-
leyemeyiz.
Bu tür bir işbirliğinin sıradışı sonuçlanyla geçen
yıl karşılaşmıştım. Jean Genet'nin "Hizmetçiler"
oyununu, Gerçeküstuculenn ateşli "suç haklı olur
mu?" tartışmalarını, biri Chabrol'ünki olmak
üzere iki uzun filmi esinlemiş, bir dönemin (1930'la-
nn) ünlü sıradan olayı "Papin Cinayeti"ri\ duyan-
larınız olmuştur: Yıllardır yanında hizmetçi olarak
çalıştığı burjuvaailesinin kadınlarını parçalayarak
öldüren Papin kızkardeşlerin öyküsüne yeniden
kafayı takan bir yapımcı, aynı anda iki yönetme-
ne, aynı konuda, biri konulu öbürü belgesel, iki
film birden yaptırınca, gündem yeniden söz ko-
nusu olayın farklı boyutlarına kilitlenivermişti.
Dramatik film, "Kaatil Yaralar" şüphesiz çok et-
kileyici, ürpertici bir yeniden canlandırma çaba-
sına dayanıyordu. Beni asıl büyüleyen, Claude
Ventura'nın "Papin KızkardeşlerinPeşisıra" ad-
lı belgesel çalışması oldu. Mahut olaydan üç çey-
rek yüzyıl sonra, elde hemen hemen "hiç"e ya-
kın somut veriyle yola çıkan yönetmen, iğneyle
kuyu kazarak bütün arşive ulaşıyor, oradan da,
filmin en son karesinde, hiç kimsenin yaşadığın-
dan haberdarolmadığı küçük kızkardeş Papin'e,
80'ini aşmış, yüzü suçundan çok uzağa gitmiş bir
kadının okunaksız ifadesine vanyordu. Sinema sa-
lonundan sallanarak, neredeyse yalpalayarak çık-
tığımı unutmayacağım.
"lş"\n yabanaatılamayacak bir yanı da bu: Ha-
yat'ın bir biçimde tanığı olmak.
Tarihi mücevherler Yeni Delhi'de
• YTNİ DELHİ (AFP) - Değen 2.12 milyar
dolan bulan müce\her koleksıyonu,
Hindistan'ın Yeni Delhi şehrindeki Ulusal
Müze'de sergılenecek. 225 yıl boyunca Güney
Hindistan'dakı bir hanedan tarafmdan toplanan
mücevherlerin içinde dünyanın üçüncü büyük
ehnası da bulunuyor. Toplam 173 parçadan
oluşan sergi 29 Ağustos Çarşamba günü
açılacak ve altı hafta sürecek.
Bilimkungu ve Gerçeklik' •
• Kültür Servisi-
'Sahte Uygarlık'
romanı ve 'Geyşa
Android Şırketi'
adlı öykü kitabırun
yanı sıra, Jack
London'ın
'Kıyametten
Sonra' kitabının
çevirisiyle de
tanınan Zühtü
Bayar'ın yeni
kitabı
'Bilimkurgu ve
Gerçeklik' Broy
Yayınevi'nden çıktı. Türk ve dünya
edebiyatında bilimkurgunun doğuşunu, gelişip
yaygınlaşmasını ve 2000'lerde geldiğı aşamayı
örneklerle anlatan kitapta, bilimkurgunun özel
ve yaygın temalannı tartışan, konuya
toplumsal bağlamda yaklaşan denemeler,
renkli fotoğraflar da yer alıyor.