Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
gSAYFA
«14
CUMHURİYET 10 AĞUSTOS 2001 CUMA
KULTUR kulturfo cumhuriyet.com.tr
Mehmet Açar'a göre 'Siyah Hatıralar Denizi9
birçok edebi geleneğin buluştuğu noktada duruyor
Ikticlanıı yozLaşma süreciIBURCUGÜNÜŞEN
A
^; Yıl 2128... Büyük salgmlar dev-
'*. rinden sonra sekiz milyar insanını yi-
,n, tiren yeryüzünde, bireycilik çağı bit-
miş, ulus-devletler ortadan kalkmış-
-z tır. Artık dünya üzerindeki kısıth yi-
rıryecek kaynaklannı paylaşmaktan
""• başka çaresi kalmayan yeryüzü sa-
kinleri 'Biricşik Federasyonlar Par-
• lamentosu'nu (BFP) kurarak yan-
s ı komünal bır toplum yaratmışlardır.
.•.Uzayda yaşayacak başka bir geze-
ıi/ gen bulmaktan başka bir idealin kal-
madığı yeryüzünde uzay araşürma-
"'* lan yapan Soğuk Istasyon'daki iki bi-
~L
lim adamı ıntihar eder. Genç bir mü-
"'fettiş bu intihar vakalannı araştır-
, mak üzere karlarla kaph karanlık bir
^ kuzey kenti olan Nordzest'e gelir.
sr Ama bir süre sonra açıklanması ola-
-? naksız olaylara tanık olmaya başlar.
^ Mehmet Açar. tletişim Yayınla-
~" n'ndan çıkan romanı 'Siyah Haüra-
lar Denizi'yle, okuru yazın dünya-
" sının büyük isımlerine göndermeler
_c zinciri içinde fantastik, bilimkurgu-
ı( ,.sal ve antiütopik bir dünyanın içine
-F. sürüklüyor.
-İ-. - Kafka'ya, Le Guin'e, Borges'e
1
göndermelerin olduğu 'Siyah Haü-
r
ralarDenizTniyazrnasürecindensöz
eder misiniz?
B MEHMET AÇAR - Romanı yaz-
'., • maya başladığım ilk günlerde nasıl
-'. bir şey diye soranlara, kafkaesk bir
büımkurgu diyordum. Başlangıçta
r
ı- çok sevmiştim bu ifadeyi, hatta ki-
~
5
tabın arka kapağında kullanmayı bi-
I'.Ue önerecektim. Ama roman şekil-
JK" lendikçe her tür tanımdan uzak dur-
IP maya karar verdim. Önemli olan ro-
ymanla okuru baş başa bırakmak,
-eçünkü 'SiyahHaüralar DenizT ba-
na göre birçok edebi geleneğin bu-
^ luştuğu bir noktada duruyor, hangi-
c
- sinindahabelirleyici olduğu okurun
1
^yorumlanylaortayaçıkabilirancak.
•^ Kafka elbette bunlardan biri. 'Şato'
•fbir motif olarak dipten dibe hep se-
eLsini duyursun istedim. Sonra Sta-
nislavv Lem'in 'Solaris'i var, ona da
-'taçık göndermeler var. Le Guin'e ya
"'
r
da herhangi bir romamna açık bir
T^gönderme yok, ama Le Guin en sev-
•^ diğim bilimkurgu yazarlanndan bi-
.- .ri. Türü ahp yenilemiş, ona çok cid-
-i, di entelektüel bir içerik ve muhalif
rr bir ruh kazandırmış bir yazar. Le
-i» Guin ve Lem gibi yazarlan okuma-
'
6 v
dan yirminci yüzyıl edebiyatının res-
•""
f
mini tam olarak çizmek imkânsız-
P
^dır. Borges'e gelüıce... Günümüz ya-
,nfczarlannın bir kısmını çok etkilemiş
•©« bir yazar. Benim için de aynı şey ge-
,ntçerli. Ne yazarsam yazayım, -bilim-
nekurgu, polisiye ya da klasik roman-
-
Cj
Borges ıle bir yazar olarak giriştiğim
•
tJ(
hesaplaşmalanm hiç bitmeyecek ga-
lıba...
- Romanın içinde geçtiğj toplum-
sal ve siyasi dünya sistemi günümü-
ze göre birçok oiumlu niteliğe sahip.
Ama şimdiki tüketim çügmlığunn
yerini alan bir üretim çılğınhğı var ve
işcinin emeğineyabancüaşması sürü-
a yor. Federatif bir sistem olmasına
karşın, muhaleferin özgür olmadığu
totaliter \ anlan var. Bu anlamda ro-
manın antiütopik bir roman olduğu-
r
nu söyleyebilir miyiz?
'Bilimkurgu bugünü anlaür'
AÇAR - Antıütopya olduğu ke-
sin. Ama karamsarltktan ziyade bu-
• günündünyasındanduyulantedirgin-
c liğin bir yansıması bu. Bilimkurgu
bugünü anlatır. Benim sorunum da
ıi'temelde bugünün dünyasıyla. Tü-
ketim toplumunun öyle kolay kolay
ı ıslahedilemeyecekbircanavaroldu-
ğuna ve eninde sonunda dünyayı yi-
yip bitireceğine inanıyorum. Roman
da işte tam bu noktada başlıyor, tü-
ketim toplumunun bittiği yerde. O
noktada daha güzel bir dünya kur-
^ manın önündeki en büyük engel ise
" idari bir koordinasyon mekanizma-
• sı olarak düşünülen Birleşik Fede-
rasyonlar Parlamentosu'nun girdiği
değişim süreci. Yani iktidann yoz-
laşması süreci. Dolayısıyla, soru-
num en temelde iktidarla ilgili...
BFP'nin kurduğu üretim toplumun-
da belki sömürü yok, ama insanlar
mutsuz. Mara'ın sözünüettiği eme-
ğe yabancılaşma ortadan kalkma-
mış, dünya küçük ölçekte bir sana-
— yi toplumuna dönüşmüş durumda.
BFP başlangıçta dünyayı bir ideal et-
— rafında toplamaya çalışmış ve başa-
nlı olmuş. Ama bu ideali kendi ik-
tidan için bir araç haline getirdiği
V'noktada ahlaki olarak yanlış bir yo-
la sapmış oluyor. Zaten bence ide-
aller iktidara geldiğinde saflıklannı
kaybediyorlar, dolayısıyla önce ik-
tidar mekanizmasını sorgulamamız
gerekiyor. Romanın önemli temala-
nndan biri de bu mekanizmanın sor-
gulanması...
• • • , • • (Fotoğraf: Z A F E R Ü Ç Ü N C Ü )
1 üketim toplumunun öyle kolay kolay ıslah edilemeyecek bir canavar olduğuna ve
eninde sonunda dünyayı yiyip bitireceğine inanıyorum. 'Siyah Hatıralar Denizi' de
. işte tam bu noktada başlıyor, tüketim toplumunun bittiği yerde.
1 dealler iktidara geldiğinde saflıklannı kaybediyorlar, dolayısıyla önce iktidar
mekanizmasını sorgulamamız gerekiyor. Romanın önemli temalanndan biri de bu
mekanizmanın sorgulanması.
- Romandaki anlaücının doğduğu
güneşli güney kasabasına karşıhk,
geldiği soğuk. karanhk bir kent olan
Nordzest'teki Ennoia OtelL. Bu kar-
şıtuk neyi ifade ediyor?
AÇAR - John Berger, Batı kapi-
talizmin geldiği noktada köy haya-
tını, taşrayı bir umut olarak görmüş-
tü. Ben de ona katılıyorum. Taşra ve
köy hayatı, romandaki anlatıcının
aklında mutlu çocukluk yıllannı sim-
geler, belirli bir noktadan sonra da
kurtuluş umudu haline gelir. Nord-
zest ve Ennoia ise romanın başında,
evden uzakta olmanın simgesi.. Ev-
den daha ruhsal bir şeyi kastediyo-
rum. Dünyayla daha sağlam bir iliş-
ki kurabildiğiniz, hayata belirli ve gü-
venılir bir noktadan baktığınız yer.
Roman bir yönüyle, kahramanın ruh-
sal ev arayışı üzerine kuruludur. Ev
fikrine en uzak olduğun noktada,
dünyanın ucundaki bir otelde geçer.
'Muüuluk paket program oldu'
Otel-ev karşıtlığı da benim için
önemliydi. Aynca bugünün metro-
pollerinde kimsenin gerçek anlam-
da evi olamayacağma inanıyorum.
Zaten kapitalizmin, insanı ruhsal
evinden uzaklaştırdığını düşünüyo-
rum. Bu ruhsal boşluğu doldurmak
için de daha çok para kazanmak, sı-
nıf atlamak, daha çok tüketmek gi-
bi yeni değerler konmuş. Global
dünyada mutluluk bile neredeyse ar-
tık alınıp satılır bir paket program ha-
line gelmiş durumda.
- Yalnız gezerler, siyah hatıralar
denizi, ha> al odalan, durgun zaman-
Bir \apıt yaratma sürecindeki bire-
>in geçirdiği e\Teler olarak düşüne-
bilir miyiz Ennoia Oteli'nde olanla-
n?
AÇAR-Bütün romanı yazarlığa gi-
den evrelenn sıralanması olarak gör-
memiz pekâlâ mümkün. Çünkü ro-
manın temalanndan biri de okumak
ve yazmak. Her ikisi de romandaki
anlatıcı için kendi kimiiğinı bulma-
nın bir yolu oluyor. Ama düşünün ki,
yazdığı her şey, aslında bir başkası-
na mektuplar. Bir anlamda iletişim
kurmak istıyor. Bir okurum "Ro-
mandaki anlatKi için kütüphanede-
Id Robmson Crusoe dijebilir miyiz"
demişti. Çok hoş bir yorum gibi gel-
di bana. Büyük bir kütüphanede ha-
yatını yeniden kurmak, kendini bul-
mak için okumaya ve yazmaya san-
lan bir adamın hikâyesi bu. Önce
başkalannın romanlan üzerinden ile-
tişim kurmak istiyor, sonra da biz-
zat kendisi yazmaya başlıyor.
'Bu romandan film çıkmaz'
- Sinematografık bir anlatunı var
romanın. Sinemaya u\-arlanması ko-
nusunda ne düşünürsünüz?
AÇAR - Belkı sınema yazan ol-
duğum için romanı okuyanlann ço-
ğubunabenzer görüşlere sahip. So-
nuç olarak, insanlann hayal güçle-
rini satırlarımla tetikliyorsam, zi-
hinlerinde birtakım görsel imgeler
uyandırabiliyorsam bu güzel bir şey.
Ama bana kalırsa, 'Siyah Haüralar
Denizi'nin edebi referansları çok
baskın. Az önce de söylediğim gibi
bir yönüyle neredeyse edebiyat ve
yazma üzerine kurulu bir roman bu...
Bence sinemaya hiç uygun bir roman
değil; bir gün film çekmeye niyet-
lensem -ki böyle bir niyetim yok- ke-
sinlikle 'Siyah HaüralarDenizi'nden
yola çıkmam. Birileri niyetlenirse
de, gelin vazgeçin, bu romandan iyi
film çıkmaz, diye ikna etmeye çalı-
şmm. Filmler sadece romanın anlat-
tığı hikâyeden yola çıkar, onun ede-
bi tadını vermeleri imkânsızdır. Şu
sıralar, daha önce sinemaya uyar-
lanmış 'FransızTeğmenin Kadmı' ad-
lı romanı okuyorum. Film sadece
hikâyeyi ahp anlatmış. Romanda ise
üslup ve anlatım tekniği olay örgü-
sünden çok daha önemli.
- Yeni bir kitap tasaruuz var nu?
AÇAR-Iki olasılık var. Birisi po-
lisiye, diğeri de dilin olay örgüsüne
göre daha önde olacağı bir roman.
Her ikisi de günümüz Istanbul'un-
da geçiyor. Aslında kesin bir şey
yok, bambaşka bir şey de çıkabilir.
Ama bir roman olacağı kesin.
Kumpanya Sahnesi'nden yeni bir oyun: Ve Hep Birlikte Soldan Çıkarlar
Canh, müzikli salıte belgesel
Külüır Servisi - Bu yıl kuruluşunun 10. yılı-
nı kutlayan Kumpanya Sahnesi'nden Kerem
Kurdoğlu yeni bir gösteri hazırlığında. 'Vfe Hep
Birlikte Soldan Çıkariar' adını taşıyan, tür ola-
rak. 'müzikli sahte belgesel' veya 'carüı fantas-
tik tarih' olarak tanımlanabilecek gösteri, ka-
sım ayında seyirciyle buluşacak.
Gösterinin merkezindeki oyun kişisi, dünya-
nın en zengin, en etkili iki kişisinden biri; hat-
ta geç dönem kapitalizmin simgesi sayılabüe-
cek bir figür, yani Bill Gates'in ta kendisi. Bill
Gates, dünyayı sınıfsız bir topluma ulaştıracak,
yepyeni bir devrimin gizlı önderi olabilir mi?
Dünyanın en zengin adamlanndan biri, aylar-
dır, kimseye haber vermeden, Seattle'ın kenar
mahallelennde, harap bir binanın dördüncü ka-
tında düzenli olarak kimi ziyaret etmektedir?
Şanghay'dan gösteriye katılan güzel Kumpan-
ya oyuncusunu bir daha görebilecek miyiz? Şu
anda bütün dünyanın Bill Gates diye bildiği ki-
şi, gerçek Bill Gates mi? Peki bütün bunlann
Marksizmle ne ilgisi var?
Özgün öykü, sahne metni ve reji, Kerem Kur-
doğlu'na ait. Görsel tasanm NazEra\da. ses ta-
sanmı Göksenm Göksel imzalannı taşıyor. Öz-
gün müzikleri Emre Aypar hazırlıyor. Gösteri-
de kullanılacak filmlerin yönetmenliğini Özer
Feyzioğju, yapımmı IFR üstlendi. Oyuncu kad-
rosunda, Büge Arat, Suna Suner, Özden Çiftçi
ve Kerem Kurdoğlu yer alıyor.
Daha önce Kumpanya'da birçok önemli rolü
üstlenen Bilge Arat'ın'Vınnlamanm Binbir Yo-
hı'nda çizdiği Zarife kompozisyonu, akıllarda
kalan başanlı çalışmalanndan yalnızca biri.
Kumpanya seyircisi Suna Suner'i, 'SahteKim-
likler 5' (Asnn Entrikası) adlı oyunda, Ses Tan-
nçası olarak gösterdiği performansla hatırla-
yacaktır. Devlet Tiyatrolan'nın deneyimli oyun-
culanndan Özden Çiftçi ise ikinci kez bir Kum-
panya prodüksiyonunda yer alıyor. Yapım ko-
ordinatörü Cenk TeUmen. reji asistanı Sima
Can olan gösterinin dığer yapım elemanlan \bl-
kan Berk, Nursel Ka\ maz, Arden Köprülüyan,
Burak Koku, Mustafa Çokran ve Burcu Şahi-
nok.
Aynca Kumpanya projeleriyle ilgili daha faz-
la bilgı edinmek isteyenlerin ziyaret edebilece-
ği bir site var artık: www.kumpanya.org
Trans-Clobal undercround'un konserlnin ardmdan DJ Yakuza'nın performansı gerçekleşecek
Miller'dan 'alternatif müzik' organizasyonu
Kültür Servisi - Amerika'nın
tanınmış bıra markalanndan 'Mfl-
ler Genuine Draft', funk müzi-
ğinin tanınmış grubu Trans-Glo-
bal UnderGround'u Türkiye'nin
alternatif müzik dinleyicileriy-
le buluşturacak.
Yann gece saat 23 .OO'te Mas-
lak Venue'de yapılacak olan
konserin biletleri, Biletix gişe-
lerinden satılacak. Dans ve ku-
lüp müziğinden örnekler ve-
recek olan grup, Asya, Güney
Amerika ve hatta Türk oryan-
tal müziğinin kanşımı ile gör-
sel bir şölen yaşatacak. Gru-
bun ardından, gece DJ Yaku-
za'nın performansı ile devam
edecek.
Asya kökenli tngiliz gru-
bun yıldızı, 199O'lı yıllarda
parladı. Değişik stilleri ve ritimleri
ile alışılmış kahplann dışma çıkan
Trans-Global UnderGround, funk
müziğinin en iyileri arasında yer alı-
yor. Trans-Global UnderGround,
Doğu kültürünün mistik ve eğlence-
li yönünü Bah'nın teknolojisiyle bir-
leştiren, elektronik yapıya sahip olan.
Doğu etkisinde bir tarza sahip.
Grubun ilk single'ı 'Temple He-
ad', tipik Hint ritimleri. Brezilya tar-
zı perküsyonlan ve gitar sololan ile
yavaş funk temposuna rağmen çok
beğenildi. Arabesk ve rap müziği-
nin iç içe kullamldığı ilk albümleri
'Dream of 100 Nations' ilk 50 liste-
sinde yükselişe geçerken ikinci al-
büm 'İnternationalTîmes' ilk 40 lis-
tesinde yer aldı.
Topluluğun eskiler ve yeniler ol-
mak üzere uyum içinde çalışan üye-
leri, sırasıyla; perküsyon çalan, DJ'lik
ve rap yapan, grubun itici gücü Co-
teridge, keyboard ve gitar çalan, ay-
nı zamanda yapımcılık işlerini de
üstlenen grup kuruculardan Alex
Kasiek. DJ'lik yapan. programlan
oluşturan ve yapımcılıkla da ilgile-
nen davulcu Hamid Man Tu, 5 ya-
şında Hint klasik müziği çalışmala-
nna başlayan ve sitar çalan Sheema
Mukherjee, perküsyon çalan, grubun
kreatif şarkı sözü yazan ve vokalis-
ti olan Tuup. şarkıcı va dansçı olan
DoreenThobekile ve son olarak dhol
ve dholak olmak üzere Hint perküs-
yonlan ile müzik yapan Gurjit Sih-
ra.
Trans-Global UnderGround son
olarak'Yes Boss Food Corners' isim-
li albümüyle dinleyicilerinin karşı-
sına çıktı.
YAZIODASI
SELİM İLERİ
Reşat Nuri'den Cornus
Mascula'ya(1)
"Şimdi yersin kızılcık sopasını!"
Korkuyla irkilirdim. Kızılcık sopasının nasıl bir so-
pa olduğunu bilmezdim ama, iyi bir dayağın bu sö-
zün ardı sıra geleceğini deneyimlerim çoktan öğret-
mişti. Kadıköyü, yaz günleri; kimbilir yine ne yara-
mazlıkyapmışım...
Yalnız kızılcık sopasını değil, kızılcığı da bilmiyor-
dum. Temmuz başıydı, manavda tezgâhta rengıne
vurulup kaldığım o meyvayı gördüm: Kızılcık!
Zeytini andınyor hani, fakat rengi bambaşka, kı-
zılla kırmızı arası, pembeden de uzak çağnşımlan
olan bir renk, bir ölçek de turuncu kanştınlmış de-
sem yeri.
Latince adı, 'cornus mascula'ymış. Bitkilerin,
meyvalann, çiçeklerin niye ille bir de ûıtince adla-
n olur, oldum bittim merak ederim. Cornus mascu-
la tadı azıcık ekşimsi bir meyva. Kuzey Amerika'da
pek çok çeşidi varmış. Ağacının kerestesi adama-
kıllı sert. Dilimizdeki kızılcık sopası o sertlikten ge-
liyor herhalde.
Ama Reşat Nuri Bey inceltmiştir o sözü; Kızılcık
Dallan yapıvemniş, bir romanına ad olarak takmış-
tır. Kızılcık Dallan: ince bir romantizmden esintiler
taşıyor sanki.
Edebiyatımızın en güzel evlatlık romanlanndan
biridir Kızılcık Dallan. imparatoriuktan arta kalmış Is-
tanbul'da, köylü Gülsüm paşa konağına evlatlık
alınır.
Tren istasyonunu hatırlıyorum, Suadiye, Bostan-
cı, öyle bir yer; Nadide Hanım istasyonda kızını
bekliyor. Gülsüm'ü, küçük kardeşi Ismail'ı, köylü ba-
bayı o sırada görüyor.
Sonra Ismail'le Gülsüm'ün aynlışlannı hatırlıyorum.
Bir daha birbirierini görmeyecekler! Gülsüm, sözü-
mona bakılmak, eğitilmek için alındığı konakta gün-
lerce, aylarca kardeşini düşünecek, özlem ateşiyle
yanacak...
Kızılcık sopalan yiyerek yetiştirilen Gülsüm, bu du-
yarsız, memametsiz beysoylular dünyasında birtek
Lala Tahir Ağa'dan sevgi görebılecektir. Reşat Nu-
ri derin istihzasıyla, Lala Tahir Ağa'nın Gülsüm'ü
hırsızlığa teşvik edişini anlatır. Emekleri boyuna, bir
ömür boyu sömürülen, kızılcık sopasını çocuk be-
denlerinde nice defa tadan Gülsüm'ler için 'hırsız-
lık' küçük çapta bir 'halk hareketi' değil midir?
Kızılcık Dallan'nın unutulmaz son bölümünde Mü-
cella Suzan'ı tanınz, ünlü kantocu. Ünlü kantocu
Mücella Suzan, Ankara'da konserler vermekte; ye-
ni başkentliler de onu görebilmek için akın akın ti-
yatroya gelmektedir.
Mücella Suzan'ı seyreden Nadide Hanım, alımlı
genç kadını bir yerierden tanıdığını düşünür. Fakat
bir türiü çıkaramaz. Onlan oturduklan locada Mü-
cella Suzan fark edecektir, paşa kansı Nadide Ha-
nım'ı, kızını, damadını. Yani "Süyükhan/m'laailesi-
ni. Dünün Gülsüm'ü, konaktan kaçtıktan sonra, ha-
yatın karanlık yollarından geçerek, herkesi büyüle-
yen ünlü kantocu olmuştur...
Bilmem neden, romanın sonsatırlarında, Büyük-
hanım'la Mücella Suzan'ın birbirlerine sanlıp ağla-
malan, beni de hıçkıra hıçkıra ağlatmıştı. Gülsüm'ün
her şeyi affetmiş olmasına mı ağlamıştım?
Reşat Nuri Kızılcık Dallan'nı 1932'deyayımlamış.
Kıztlcığın Türk mutfağında köklü saltanatı var o za-
manlar. 1960'lara kadar az buçuk sürdü saltanat.
Ben bile reçelini meçelini hatıriıyorum.
Takvimde lz Bırakan:
"Gökyüzü soluk, açık: aptalpiyano kendini duy-
gusallığa kaptırmış, valslerdöktürüyor - fınl fınl dö-
nen, anılarla yüklü eski valsler." Katherine Mans-
field, Bir Hüzün Güncesi, Şadan Karadeniz'in çe-
virisi, Can Yayınlan, 1994.
Teoman, Rock'n Dark'ta DJ olacak
• KüKür Servisi - Efes Dark'ın rock müziğini
destekleyen faaliyetlerinden biri olan
'Rock'n Dark' partisi 15 Ağustos'ta
gerçekleştirilecek. Çubuklu Hayal Kahvesi'nde
yapılacak partinin DJ'liğini sanatçı Teoman
üstlenecek. Partinin, geçen kış sezonunda
tngiliz popüler rock parçalanndan oluşan
repertuvan ile büyük ilgi gören partilerden
farkı ise müzik otoritelerinin DJ'lik
yapması.Biletler 5 milyon TL karşılığında
Çubuklu Hayal Kahvesi'nden temin edilebilir.
K Ü L T Ü R » Ç t Z İ K
K Â M t L M A S A R A C I