17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 TEMMUZ 2001 SAl 14 KÜLTÜR [email protected] .tr TİYATRO DÜNYASINDAN DtKMEN GÜRÜN Isıııael Ivo fle buhışma1997'de, 9. Uluslararası Istanbul Ti- yatro Festivali, Weimer Devlet Tiyat- rosu yapımı olan "OtheHo" adlı dans tiyatrosu ile açılmıştı. 0 dönemde, We- imar'da dans bölümünün başında olan Ismael İvo ve ekibinin gerçekleştirdi- ği bu çalışma beğeniyle izlenmişti. Sonra, 1999'da, festivalin 11. yılındaki "Fausflar buluşmasma Ismael Ivo'yu da "Mefisto" yorumu ile davet etmek istedik ama. tarihler denk düşmedi ve ilişkiler de sanki bir süre için dondu. Geçen günlerde Ismael Ivo ile Istan- bul'da bir kez daha buluştuk. Sanatçı- nın ilk söylediği şey Tiyatro Festiva- li'ni ve seyirci ile sahne arasında ku- rulan iletişimi, o güçlü elektriği unu- tamamış olmasıydı. Ne hoş ki, bu sa- dece Ismael tvo'ya özgü bir sap- tama değil. Festivalle ve dina- mik bir seyirciyle kurulan güçlü bağlar pek çok değerli sanatçıyı çekiyor buraya. Bunlardan biri de Fİna Bausch. Bu müthiş yo- rumcu ilk kez 1998'de geldi ts- tanbul'a. Geldi, büyüledi ve bü- yülendi. Giderken "yine gelece- ğhn" dedi ve 2OOO'de bir kez daha festivale konuk oldu. Aynı tutku bir kez daha yaşandı. Bu kez de "İstanbul için özel bir proje yapacağun" dedi Hep hayalini kurduğumuz bir öneriydi bu. Şimdi. Pina Bausch'un "Istanbul Projesi"ni yaşama geçirmek, ileriye yönelik çalışmalanmız kapsamında ön sıralarda yer alıyor. Bakahm, ekonomik krizin faturasını en ağır biçimde Ti- yatro Festivali'nin ödemek durumun- da kaldığı bu kaotik ortamda gelişmeler ne gösterecek? Yine de beklentim bu uluslararası projenin gerçekleşmesi yo- lunda. Ortakyapım Ismael Ivo ile burada yaptığı çalış- malar üstüne konuşarak başlıyoruz sö- ze. Bu yıl içinde, yanılmıyorsam daha önce birlikte çalışrruş olduğu koreograf UğurSeyrek'in önerisiyle Ankara Dev- let Balesi'ne davet ediliyor Ivo. Bura- da, Nisan 2001'de Heiner Müfler'in "Medea Material''inden yola çıkarak "Medea"yı sahneliyor. Yine kendisi gibi önemli bir dansçı ve koreograf olan Marcia Haydee'nin de rol aldığı bu bir saatlik modern balede Türk dans- çılarla yaptığı çalışmadan çok memnun kaldığını söylüyor Ismael Ivo. Dans- çılann araştırmaya ve farklı çalışma yöntemlerine, yeni fıkirlere çok açık ol- duklarını belirtirken bazı gençlerin uluslararası düzeyde olduklarının altı- nı özellikle çiziyor. Türkiye'nin dans ve tiyatro disiplinlerini daha sıkı bir biçimde örtüştürmesi ve artık dışa daha fazla açılması gerektiğini vurguluyor. Tabii dedikleri doğru ama, biz burada dışa açılmaktan ne anlıyoruz? Buna gerek duyuyormuyuz? Kendi aramız- • "Kültürel zenginlikleriyle ve de Rio'nun, New York'un taşıdığı renkleri anımsatan hareketliliğiyle insanı büyüleyen bir megapol îstanbul. Ama bunun ötesinde biz sanatçılan buraya çeken önemli bir olgu da Tiyatro Festivali ve bu festivalin dinamik seyircisi." da ortak bir dille buluşmadıkça bu tür açılımlar bireysel çabalar olmaktan öteye geçemeyecektir. Ismael Ivo "Medea" üstüne çalışır- ken yine Ankara Devlet Balesi için bir koreografi yapan GeyvanMcMfllen'le karşılaşıyor ve bu kez de onun dave- tiyle haziran ayında üç haftalığına McMillen'in kurmuş olduğu Yıldız Üniversitesi Modern Dans Topluluğu ile yoğun bir atölye çalışması için bu- raya geliyor. "Geyvan, öğrenciİerinin dans tiyatrosu îleiçiçeolmasıru istiyor- du. Bu nedenle İstanbul"da\ıni. Genç- lerie çok yoğun çakşıyoruz. Çünkü be- denin ve ruhun yapılan işe voğunlaşma- sı gerekir. Ancak o zaman yaratun sü- recine girmek mümkündür. Sanatçı yapbğı işle içsel bir diyalog kurmalıdır. Mesela ben OtheUo roiü için sürekli Shakespeare'le diyalog kurmaya çahş- üm. Hareket dilimi onun zengin dize- leri arasında aradım. Bedenimi o dize- ler arasında erirmeye çahşbm. Dansçj- lanm için de aynı şey söz konusuydu. Burada genç öğrencilerime de bu duy- guyu ve bu sistemi vermeye çanşnm. Algılan müthiş güçlü olan bir ekipie çahşüm. Sınırsız bir iç enerjiye sahip- ler ve her şeye çok açıklar. Bu, üzerin- de durulması gereken önemli bir nite- Bk. GerekAnkara'da gerek burada bir- likte çalşüğun danscılardan cdindiğim izlenimkr gerçekten çok olumlu. On- lerinin açık olduğuna inamyorum. İyi şe>ler yapacaklar. Onlarda bu potan- siyelvar.'' Ismael Ivo şu sıralarda Stuttgart Ti- yatrosu Dans Bölümü'nün başında. Ti- yatro Festivali ile Stuttgart Tiyatro- su'nun bir ortak yapıma imza atabile- ceğinden söz ediyor. Neden olmasın? Ismael Ivo'nun, Marcia Hay- dee'nin \e Türk dansçılan- nın yer alacağı uluslararası çapta bir proje neden ger- çekleşmesin ki? Ivo, "tstan- bul beni olduğu kadar bura- ya geuniş olan her sanatçıyı heyecanlandıran bir kent Gelmerruşolanlardagelmek için heyecanlaıuyorlar" diyor. "Kültü- rel zenginlikleriyle ve Rio'nun, New York'un taşıdığı renkleri anımsatan ha- reketliliğiyle insanı büyüleyen bir me- gapoL Ama bunun ötesinde bizleri bu- raya çeken çok önemli bir olgu da Ti- yatro Festivali ve bu festivalin dinamik seyircisL" Söz buradan, farklı kültürlerde ti- yatro ve dans alanlannda yaşanan bu- luşmalara geliyor. Sonra yine Tiyatro Festivali'ne, festival kapsamında bir ortak proje düşüncesine dönüyoruz. Ismael tvo kaynayan Brezilyalı kanıy- la "Güçlü bir dramatikyapıtotmah, bu- raa içinyaşama geçnüecekortakvaprnı* diyerek düşüncelerini aktanyo:r: "Bel- ki yine Shakespeare'in dizeleriyle güç- lü bir diyalog kurulur. Neden bilmiyo- rum. Shakespeare yapıtlarında esen nrünalarla bu kenti örtüştüniyorum ben_" Onu dinlerken benim aklımdaysa ekonomik krizin sebep olduğu sanatsal fırtınalar var.. 'Duyguların DilV tnetin, ses, müzik ve görüntüyü bir araya getiren, disiplinler arası bir çalışma Metinlerle caztiyatrosuMELTEMKERRAR Amerikalı cazcı, gitarist DonavanMkon, Can Kozlu \e Ali Perret ile kurduğu 'Don Mixon Group' ile disiplinlef arası bir çalışma olan 'Duyguların Dili' ile geçen hafta izleyici karşı- sındaydı. MLxon \ e grubu tekst, müzik, görüntü ve se- sin bir araya geldiğigösterideOruçAnıoba'nın 'Hani' adlı kitabından yola çıkıyorlar. Mixon. kitaptan aldığı metinleri müziğiyle eşleştirerek yeniden yorumluyor. Zerrin Kültüral'ın diala- nnın eşlik ettiği gösteride metinleri tiyatro sa- natçısı Levent Dönmez seslendiriyor. Geçen hafta yalnızca iki gösteri sunan grup, önümüz- deki sonbaharda yeniden dinleyenlerle buluşa- cak. Bir yıldır Bilgi Üniversitesi'nde ders veren, New Jersey doğumlu Mixon, Jersey Ciry Uni- versity'de başladığı eğitimini, Manhattan Scho- ol of Music ve Temple University Philadelphia'da sürdürdü. TedDunbar,HarryLeâhe\,DennesSan- doli ve Charüe Banacos'dan ders alan sanatçı, 1989 yılında 'Culmination' adlı yapıtı ile Nati- onal Endowment for the Arts Caz Beste Ödü- lü'nü kazandı. Elizabeth High School, Univer- sita Di Bologna, Dicipline Delle Arti Musica Spet- tocolo, Berkeley College of Music"te eğitimci olarak çalışan Mixon'ın 'Ear Training' metodu üzerinde yaptığı araştırma ve geliştirmelerın so- nucundahazırladığı 'PerfonnanceEar Training' • adlı yapıtı Almanya"da Adnavance Music Rot- tenburg tarafından yayımlandı. - 'Duyguların Dili'nde yazı, müzik, yorum ve görüntüyü bir araya getirirken neyi amaçlryor- sunuz? \IIXON - Burada müziğimle duygulan dile getirmeyi amaçlıyorum; müzik. duygulan ifa- de edebileceğiniz en evrensel dil çünkü. Daha önce buna benzer bir projeyi Italyan bir yaza- nn yapıtındaki aynı duygularla eşleştirerek yap- mıstım. Türkiye'ye geldiğimde böyle bir şeyi han- gi yazann yapıtıyla eşleştirebiliriz diye düşün- düm ve Oruç Aruoba'nın 'Hani' adlı yapıtını seçtim. Burada yaptığımız. bir şeyin üzerine bestelenmiş bir müzik değil. Duygulanmı ifa- de ettiğim müziği, aynı duygulan ifade eden başka metinlerle eşleştirmek. Bir duygunun ya- zıyla ve müzikle ifadesi yan yana. - Oruç Aruoba'nın yapıtını seçmenizin nede- ni neydi? MIXON - Birtakım araştırmalar yaptıktan sonra Oruç Aruoba'nın bu tekstinin. içerdiği güçlü duygular ve hümaniter yapısıyla buna çok uygun olacağını düşündük. 'Hani'de ya- zar başka bir insan aracılığıyla kendini bul- maya çalışıyor. kitabın bu yanı, yaptığımız müzikle tekstin eşleşmesini sağlayan en önemli unsur oldu. - Merindeki duygulan ortaya çıkarmayı amaçlarken nasıl bir yöntem izoyorsunuz? \CXON - Bunu yapmak için de birtakım es- tetik yöntemler var. Orneğin kâğıdı kalemi eli- me alıp. o duygunun neler ifade ettiğini yaza- bilirim. Sonra da duyguların ifade ettiği şeyle- ri müziğe transferedebilirim. 'EseFte bir kayıp, mutsuzluk \ar. Bunun müzikte paraleli aşağı iniş, minör notalardır. Ama aynı zamanda esef- te, kaybın arkasından bir ümit ve mutluluk ifa- desi var. O duyguyu anlatan müziğin içinde de inişler ve çıkışlar oluyor. Bütün bu iniş çıkışla- n notalarla anlatmaya çalışıyorum. Her esef et- tiğimiz şey de aynı ol- mayabilir, ama önem- li olan oradaki ele- menti alıp onu mü- ziğe aktarmak. - Gösteriji duy- gulara isimler \ere- rek bölümlendirirken bir 'oyun' yaranyor- sunuz» MIXON - Evet, metinlerin hepsinin hikâyesi var aslın- da. Biranlamda caz tiyatrosu gibi bir olarak algılayacağını düşünüyorum. Müzik, teksteki sözlerin anlamını üretmeye yarayacak. izleyici müziği dinlerken aynı zamanda sözle- rin getirdiği müziği de birlikte algılayacak. Bir tür tiyatro gibi aslında. Bir film seyrederken ya da bir tiyatro izlerken zaten buna benzer şeyle- ri yaşıyoruz. Bu değişik bir özgürlük ge- tiriyor aslında. Yaptığımız şeyin özün- de caz var zaten. Cazın özünde var olan da sürekli değişkenlik. Müzisyen- ler aralanndaki iletişimden dolayı, her akşam farklı bir şekilde yorum- layacaklar ve aktör de farklı gelen müziğe başka bir şekilde cevap ve- recek ve bu özgürlüğün içinde se- yirci de başka bir biçimde etki- lenecek. şeybu. -Farkhdisip- linleri bir arada kuDanmak. izleyi- ci ve sanatçı açı- smdan nasıl bir öz- gürlük getiri>x>r? MKON-Seyircinin verilen şeyleri içsel (Fotoğraf: KAAN SAĞ^ Kartpostallarda Osmanlı kadmlan Schneidertempel'de Kültür Servisi - Schneider- tempel Sanat Merkezi'nde temmuz ve ağustos ayı boyun- ca açık kalacak 'Eski kart- postallarda Osmanlı Kadın- lan* sergısi Osmanlı Impara- torluğu'nun kadın nüfusunun posta kartlanna yansımış bel- geselini sunuyor. Se>hun Binzet'in koleksi- yonundan sağlanan sergide yer alan 150 kartpostalda Is- tanbul merkez olmak üzere Anadolu, Balkanlar, Kafkas- lar ve Arap ülkelerinde yaşa- yan kadınlar çeşitli halleriyle göriilüyor. Binzet, bu sergide izleyicilere Osmanlı kartpos- tal koleksiyonu içinden derle- diği 19. yüzyüın 20. yüzyıla dönüştüğü yıllann Osmanlı kadınlan resimlerini sundu- ğunu söylüyor. u Giysfleriyle, saç biçimleriyle, takılany la, çahşma hayatuıa katkılanyla, müzik ve sahne sanatçıhkla- nyia ve en çarpıcısı, Doğu'yla Bab'yı kesiştiren güzeUikleri ile bu acılı dönemin kadmlan- mn kartpostallara yansıyan görüntülerini sergiliyorum.'' Kartpostal, kelime olarak postada yazışma amacı için hazuianmış karton anlamına geliyor. Telefonun bile çok sı- nırh olduğu 1880-1930 yılla- n arasmda kartpostal altın ça- ğını yaşamış. Fransa'da ik ola- rak 18 Arahk 1872 yılında çı- kanlan bir kanunla posta ida- resinde kullanılmaya başla- nan kartpostal basma hakkı önceleri yahıızca posta idare- sine tanınmış, 1877'den itiba- ren de özel sektöre bu hak ve- rilmiş. Kartpostalın altın ça- ğı, Osmanlı tmparatorlu- ğu'nun 2. Abdülhamit'in pa- dişah olduğu (1877-1908) yıl- lanyla başladı. Bu dönem, Os- manlı için savaşlar, yenilgiler ve isyanlar ile dolu bir dönem- di. Sansür içinde yaşayan Os- manlı halkı, Avrupalı çağdaş- lan gibi açılıp okunacağmdan emin olduğu mektup yerine kartpostallan tercih etti. Son- raları yaşanan Meşrutiyet, Dünya Savaşı, Kurtuluş Sa- vaşı insanları, duygularını, dertlerini. gördüklerıni, yaşa- dıklarını bu küçük kartpostal çerçevelerine sığdırarak pay- laşmışlardı. (249 0150) YAZI ODASI SELİM ÎLERİ Temmuz, Ölümler Ayı! Necatigil ın Edebiyatımızda Isımler Sözlüğü (oı ikinci basım, 1985) temmuzu ölümler ayı olarak sap tamış. 1 Temmuz 1904 Şemsettin Sami'nin ölümü. lll romanımız sayılan Taaşşuk-i Tal'at ve Fitnat'ıı (1872) yazan. Gerçek bir roman değildi elbette, ko cakan masalıyla meddah öyküsü arasında sıkışif kalmıştı. Ama bir çabaydı bugün kimsenin anma dığı. Şemsettin Sami'nin Kamûs-i Türkî'si (1900) içiı bir başyaprttır diyen dılcilertanıdım. 1960'larda Ha yat Yayınlan, Kamûs-i Türkî'yi esas alarak Büyül Türk SözJüğü'nü yayımlamıştı. Gözüm gibi sakla nm. O zamanlar Ornan Şaik Gökyay sözlüğüı çevrimyazısındaki yanlışları saptamıştı. Yine d( elımizdeki tek kaynak. 1 Temmuz 1955'te Adnan Adıvar ölmüş. Adı var'ın kişiliği, bilime saygısı konusunda Veda Günyol'dan ne çok anı dınlemiştim... 2 Temmuz 1980 Mehmet Behçet Yazar'ın ölürr günü. İnsan inanamıyor. 1938'deyayımlanmış, bi daha da yeni basıma kavuşamamış Edebiyatçıla nmız ve Türk Edebiyatı kıtabının yazarı. Bu kitap ta inceleme, soruşturma, antolojik verimleryan ya nadır. Geçmiş günlerın yazarlarını orada bir 'bu gün' içinde yakalarsınız. Daha yıllarca yaşamiî Mehmet Behçet Yazar, kimsenin haberi olmamış 3 Temmuz 1946 Muzaffer Tayyip Uslu'nur gencecik ölümü. "Peşinden lafa kanşıyorpencere I Günaydın Mu- zaffer Bey I Sokaklar seni bekliyor I -Sokaklar be nibekliyormuş-1 Günaydın"... Aynı gün, ama 1972 yılında Hasan Ali Ediz öl müş. Tanımıştım. Kemal Tahir'in arkadaşıydı, Su- adiye'deki evde akşam çaylan. Rus edebiyatındar emek ürünü çeviriler. Hasan Ali Bey, Sinematek yıl- lannda Harp ve Sulh'ün, yani Savaş ve Banş'ın alt- yazısız filmini anında çevirmışti, biz seyircilere Oylesine heyecanlanmıştı ki, öksüren genç kıza birsahnedeki figürana, Gençkızöksürüyor..."de- mişti. O zaman gülmüştük, şimdi gözlerim yaşa- rıyor. 6 Temmuz 1971 de Fahir Onger ölmüş. Döne- minin yazarlarını çok etkilemış bir eleştirmen o(- duğunu işitirdik. Ben tanıdığımda Meydan Laro- usse'ta çalışıyordu. Onger Yayınlan, Cemal Sü- reya'nın çevirisi Sade: Aşkın Suçları. Kırmızı yü- zü kalmış aklımda. Emekleri arasmda 1940 kuşa- ğının şiirini enine boyuna derleyen Bugünkü Şiiri- miz seçkisi var. 7 Temmuz 1975 günü Reşat Ekrem Koçu öl- müş. Geçenlerde bu sütunda anmaya çalışmış- tım. Istanbul Ansiklopedisi'nin yaratıcısı. Tarih ki- tapları, romanlar, dergilerde kalmış tarihi öyküler sayısız yazı. Ama bir de şiirler. Varlık dergisinin es- ki sayılarında okumuştum bir ikı şiirini. Uçta, alı- şılmadık cesarette şiirlerdi. Selçuk Kaskan'ı 8 Temmuz 1978'de yitirmişiz. Aynı gün Cengiz Tuncer'in de (1981) ölüm yıldö- nümü. Fotoğraflanndan tanıdığım Selçuk Kaskan çok şişman bir beydi. 1960 sonrasında Istanbul Rad- yosu'ndan, galiba bir reklam programından din- lediğimiz Uğurlugil Ailesi skeçleri onun yaprtıydı. Yıldız Kerrter, rahmetli Reşrt Baran, Müşfik Ken- ter, Çolpan ilhan gibi sanatçıların seslendirdikle- ri bu skeçler evlere mutluluk getirirdi. Saati geldi mi, Uğurlugil Ailesi'ni dinlemek için hepimiz rad- yo başında toplaşırdık. Selçuk Kaskan'ın Dolap Bey- giri adlı oyununu da Şehir Tiyatrosu'nda iziemiş- tim. Cengiz Tuncer'in romanlarını okudum. E Yayın- ları'nı o kurmuştu. E Yayınları'ndan güzel kıtaplar okuduk. Ama onun bir de basılı senaryosu var Sev- mek Seni. Belleğıme güvenirsek, Selma Güne- ri'nin oynadığı bir fllm. Okuduğum senaryodan çok etkilenmiştim. Biliyorum, temmuzun yansına varamadık. Temmuz, ölümler ayı! Devamı var... Takvimde lz Bırakan: "(...) demek ki insan bazen bir şeyin ne zaman başladığını, nasıl ve nerede başladığını, bir de hangi gözyaşlannı dökebilirdi, bilebiliyor." Inge- borg Bachmann, Malina, Ahmet Cemal'in çevirisi, BFS Yayınlan, 1985. Diaz 'Melek' olmaktan vazgeçti • Kültür Servisi- Cameron Diaz, ikinci kez 'melek" olmayı reddetti. Diaz, filmin çekilmesi planlanan ikinci bölümünde rol almak istemediğini açıkladı. Gişe rekorlan kıran filmin ikinci bölümü için kollan sıvayan yapımcı şirket, Diaz'ın karanyla büyük hayal kınİdığına uğradı. Filmde rol alan diğer 'melekler' Drew Barrymore ve Lucy Liu'nun projeye sıcak baktığı, büyük bir aksilik yaşanmazsa 2003 yılında gösterime girmesi planlanan filmde 'meleklerin' Diaz olmadan yollanna devam edecekleri ifade edildi. Bodrum'da yaz sergisi • Kültür Servisi - Evin Sanat Galerisi, Bodrum Adahan Otel'deki yeni sergi salonunu 23 Haziran'da karma bir sergiyle açtı. Bebek'teki mekânından sonra Bodrum'da da sanatseverlere hizmet vermeyi amaçlayan galeri. burada da on bir sanatçısının yapıtlannı sergilemeye devam edecek. Sergide, Türk resminin usta ismi Nuri lyem ve eski Anadolu uygarhklanndan esinlenilmiş idolleri ile seramik sanatında özgün bir yere sahip olan Nasip tyem'ın çalışmalan yer alıyor. Nedret Sekban'm deniz insanlan. Ahmet Umur Deniz'in deprem sonrası izlenimlerini yansıttığı resimleri, Naile Akıncı'nın Eyüp peyzajlan, Temur Köran'ın ikili figürleri ile Mehmet Güleryüz, Kemal Iskender. Irfan Okan, Mustafa Özel ve Nesrin Sağlam'ın resimleri sergide izlenebilecekler arasmda yer alıyor. Seramik sanatçısının başarısı • ÇANAKKALE(AA)-Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Ilker Eği, Kültür Bakanlığı'mn açtığı "Devlet Seramik Yanşması"nda Türkiye birincisi oldu. Seramik yapımında kullanılan çamuru elle ve tornada şekillendirerek ' insan yaşammı ve yaşlanmayı' konu alan iki parçalık eseriyle yanşmaya katılan Eği. seçici kurul tarafından, 130 parça eser arasından birinciliğe layık görüldü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle