Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HA^İRAN 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Fatura kime
kesillyor?
Eir işadamımız televizyonda akıl
vesriyor:
"Ziraat, Emlak ve Halk bankaları-
nı yabano bankalara bedelsiz vere-
lirn, Kazançlı çıkarız."
Ninemiz, küçükken saçmaladığı-
mızda bir "of" çeker. ardından hız-
lı hızlı mınldanırdı: "Lâ havle ve lâ kuv-
v&te illâ b'illâh âliyy-ül azîm."
Geçelim...
Geçen hafta üç kamu bankası-
nın özelleştirilmesinin sonuçlarını ir-
deleyen Devlet Denetim Elemanla-
n Derneğı'ne (DENETDE) göre, as-
lında bir "özelleştirme" ıle değil, bir
"fatura" ıle karşı karşıyayız. Halka,
üç bankada çalışan 62 bın kişıye ve
bunların aileleri ile birlikte oiuştur-
duğu 250 bin kişiye kesılen bir fa-
tura bu. Faturayı kesenler ıse, ban-
kalann hortumlanmasında esas suç-
lu olan siyasetçıler, yolsuzluğa bu-
laşmış ışadamları ve bürokratlar. Üç
kamu bankasının satışı anayasaya
da aykın. Birinci ayrılık, bankaların
özelleştirilmeteri ya da kapatılmala-
rına ilişkın kararın yasayla gerçek-
leşmemesi. Ikincı ayrılık da, üç ban-
kada çalışanlann haklarına ilişkin
yetkınin yasa yerine kimı genel ku-
rullara ve Bakanlar Kurulu'na bıra-
kılması...
Yıne DENETDE'ye göre, Türki-
ye'de ulusal sermayenin güçlü ol-
maması nedeniyle bankalar büyük
olasılıkla yabancı sermayenin eline
geçecek. Özellikle Ziraat ve Halk
Bankası'nın özelleştirilmesi sonu-
cu, asıl desteklenmesi gereken çift-
çi, esnaf, sanatkâr ve ulusal sana-
yicinin finansman olanakları orta-
dan kalkacak.
Ve DENETDE'ye göre, "Para kar-
şılığı ulusal çıkarfartmızdan ödün ve-
renleri tarih asla affetmeyecek."
ISIK KANSİ
nettr.
Soldaki genel manzaraMedya desteği ile sağda
Tayyip Erdoğan'ı, Kemal
Derviş'ı siyasete iteleme ça-
bası süredursun, bizsol y an-
daki gelişmelere bir göz ata-
lım:
Soysal cephesi: "Sondaj
mefn/" olarak tanımladıklan,
küreselleşmenin yıkıcı etkile-
rini sorgulayan; sosyal dev-
leti, cumhuriyet ilkelerini, ulu-
salcı çizgiyi savunan bildirge-
yi kamuoyunaaçıklayan Soy-
sal ve arkadaşlan, biryandan
halktan ve çeşrtli kesimlerden
gelen tepkileri topluyor, bir
yandan da "parçalanmışlık
(z/en/m/"nin yaratılmaması
amacıyla, uç veren diğer olu-
şumlarla "olası uzlaşma noktalan" ko-
nusunda nabız yokluyor. Ancak bu
kadronun, Türkiye'nin bugünkü ko-
şullannda "sol" hareket için gerekli
"ana ideolojik" bakış açısının bildir-
gede özetlenen çizginin dışına çık-
maması gerektiğinde ve siyasette pro
fesyoneiîeşmiş kadrolar yerine, de-
neyimlilerin yanı sıra daha çok yeni,
yıpranmamış adlara olanaktanınma-
sında ısrar edeceği gözleniyor. Inönü
cephesi: Soysal grubunun "sondaj
metni"n\ açtklamasının hemen ardın-
dan, eski CHP Genel Sekreteri Tar-
han Erdem ve üç eski genel sekreter
yardımcısıntn istifası ile
bu cephe hareketlendi.
Tartian Erdem'in tiizük, eski genel
sekreter yardımcısı
Yiğit Gülöksüz'ün ise bir program
taslağı üzerinde çalıştıktarı biliniyor.
Erdal Inönü'nün liderliği ya da yol
gösterıciliğinı hedefleyen, çoğunluk
eski SHP'Iİ kadrolarca desteklenen
bu hareketin Sosyalist Enternasyo-
nal'in ilkelerini benimseme, Avrupa
soluna yakın bir çerçeve çizme; kü-
reselleşmeci, piyasacı anlayışa cep-
heden karşı çıkma yerine "sosyal pi-
yasa*yı benimseyerek "sosyal demok-
rat" bir hatta yürümeyi yeğleme eği-
liminde olduğu dile getiriliyor. Buna
koşut olarak "demokratik iç işleyişe"
özen gösteren bir tüzük üzerinde de
duruluyor. Örneğin, parti liderinin baş-
bakan ya da Meclıs başkanı olmama-
sı, bir "sıyasiöncü, yön gösterici" ko-
numunda kalması düşünülüyor.
CHP cephesi: CHP'den peşpeşe
istifalardan sonra uzun bir sessizlik
dönemine giden Genel Başkan Deniz
Baykal ve kadrosu,
özellikle Inönü'ye bağ-
lı hareketin ciddileşme^
si üzerine atağa geçti.
Bir yandan SHP iktida-
nndaki uygulamalara,
öte yandan da kimi
CHP'lilerce destekle-
nen Kemal Derviş'e
eteştiri yöneftmeye baş-
lamaları dikkatlerden
kaçmıyor. CHP
üst yönetiminin, ge-
rek yeniden kıpırdanan
parti kji muhalefete, ge-
reksepartkjeki kan kay-
bına önlem olarak bu
ay sonunda yapılacak
kurultaya değin gele-
neksel "sol" söylemlere hız vermesi
bekleniyor. Ankara ve Istanbul il kong-
relerinde genel merkeze yakın isimle-
rin seçim yitirmelerinin ardında; par-
tinin giderek erimesi, dolayısıyla ikti-
dardan uzaklaşması kaygısının yattı-
ğı kanısı
dile getiriliyor. Bu paniğin
parti içi muhalefete ivme kazandır-
dıgı, eski Genel Sekreter Ertuğrul Gü-
nay'ın "Kurullan değiştirmekyetmez,
CHP'nin asıl sorunu genel başkandır"
sloganıyla parti lideriiğine aday olma-
ya hazırlandığı da edinilen bilgiler ara-
şında. Soldaki gelişmeleri yakından
izleyen siyasetçilerin gözlemleri şu
noktada odaklaşıyor.
"Dereler akıyor. Ya bir ırmakta top-
lanacaklar ya da ayn ayrı yataklara
dökülecekler. Gidiş onu gösteriyor."
ISSIZ ODA YAZILARI
VEDAT ÖZDEMtROĞLU
Piyasa Siyaseti!
Bir bakan, sabah saatlerin-
de bir demeç veriyor ve o de-
meç yüzünden günboyu kriz
belirtileri yaşanıyor!
Işte yıllar yılı, bıkmadan
usanmadan taçlandırdığınız,
türlü çeşitli programlara so-
kup sokup önümüze dayattı-
ğınız 'piyasa ekonomisi' bu!
Ne demiş o bakan?
"Hemen Suriye'ye savaş aç-
mamız lazım!" mı demiş?
"Dolahannızı bankadan çe-
kin!" mi demiş?
"Türkiye'nin tüm işsizleri,
ayaklanın!" mı demiş?
Ne demiş?
"Tütün Yasası'nın mayıs so-
nunda çıkacağı taahhüdü, ni-
yet mektubunu yazanı bağlar"
demiş.
işte piyasalar bu yüzden al-
tüst oluyor!
Ortada ne bir sert tavır var,
ne somut bir eylem.
En fazla "eteştfri", hatta "öze-
leştiri" sayılabilecek bir sitem.
Işte piyasalan karıştıran bu.
Ortalık ayağa kalkıyor.
Akşama doğru bakan istifa
ediyor ve "krizlight" sona eri-
yor!
Bu zaman diliminde, bu coğ-
rafyada yaşayanların dünya-
dan alacağı var.
En doğalından en yapayı-
na, reelinden spekülatifine,
bütün krizler, tüm felaketler
bizi mi bulur?
Herfelaketin, 'artçı şoklan-
nı' yaşamak zorunda mıyız?
Bizim bu kronik huzursuz-
luğumuz, hangi küreselleşme
kavramıyla açıklanır?
Açıklansa ne olur; biz, son-
sûz zamanın içinden, bize ar-
mağan edilen 'ömür' adı altın-
daki süreyi böylesine sıkıntılı,
böylesine huzursuz ve de ça-
resiz geçirdikten sonra?..
Uzmanın uzmanı ekono-
mistler, bu her kötü haberde
endişeyle gözbebekleri büyü-
yen mazlum kitleye ne önere-
bilirier?
Yanardağdan korkan dino-
zor sürüsü gibi olduk; tarih,
akıl, ideoloji, siyaset ve de in-
sanca yaşama onuru, hepi-
mizi terk edip gittiler... Cana-
vara karşı içgüdüleriyle diren-
meye çalışan kadersiz cantı-
lartopluluğuyuz...
Her türlü krizi itinayla yaşa-
rız!..
. •••
I Kime kızalım?
Krizin hesabını yapmadan,
sözlerinin yankısını ölçüp biç-
meden demeç veren bakana
:
mı?
'. Telefonda kendi bakanını
! azariayıp istifasını isteyen lide-
; re mi?
; "Istifasıyla ekonomide ya-
•t raîtığı sarsıntının giderilmesi-
ne katkıda bulunmuştur" diye-
rek, müstafi bakana teşekkür
etme inceliğini atlamayan baş-
bakana mı?
Yoksa, kendi yurdumuzda
yaşadığımız esareti vurgula-
yarak "programın uygulama-
sında 'teksesliliğin' önemine"
işaret eden, bilmem ne direk-
törü bilmem kime mı?..
Kime kızalım?
Madem 'teksesli' olunacak,
hükümet niye var, bakanlar ni-
ye var, partiler ve Meclis niye
var?
Işleri böyle zorlaşıyorsa, koy-
sunlar kendi "tekadamlarmı";
başbakan da o olsun, bütün
bakanlar da o olsun, tek çat-
lak ses çıkmadan program yü-
rüsün!
Sanki 'krizden çıkış progra-
mı' değil de alınyazısı yazdı-
laralınlarımıza. Kimsedentek
ses çıkmayacak. O planlar, o
dosyalar, o kararlar bizim ka-
derimiz.
Vasıfsız figüran kalabalığı
olarak, o senaryoya uyacağız,
uymak zorundayız.
Üç kuruş yevmiyemizi verir-
ler nasıl olsa!
•••
Bence bize kızalım!
Kendi kendimizi "kriz man-
yağı" haline getiren bizleriz.
Bu krizi yaratan liderleri, par-
tileri de geçin; sistemi yaşa-
tan bizleriz.
Hiçbir zaman daha fazlası-
nın hakkımız olduğuna inan-
madık. Daha fazlası verildiği
zaman, bunu 'fırsat' sandık.
Insan emeğinin kutsallığı, vur-
gunun cazibesi yanında çok
sönük kaldı.
Piyasa ekonomisiyle bera-
ber, piyasa siyasetine de bo-
yun eğdik. Hep sömürüldü-
ğümüz için, sömürüsüz bir
dünyayı hayal edemedik, ha-
yatımız boyunca yapacağımız
en büyük yeniliğin sömüren-
ler safina geçmek olduğunu
sandık. Hep aşağılandığımız
için, bütün dünyaylaeşit olma-
yı değil de bütün dünyayı kor-
kutup egemen ve üstün ol-
mayı düşledik.
O yüzden de kısıtlı ömrü-
müz; canavarlara, krizlere, il-
kel korkulanmızı açığa çıkaran
yanardağlara karşı tetikte du-
rarak geçiyor.
Bu topraklarda borsa ko-
nuşulduğu kadar sanat konu-
şulsaydı ne olurdu? Dolaraya-
pılan yakından izleme, insan
hakkı ihlallerine karşı niye ya-
pılmaz? Rakamlara, endeks-
lere bağlı mı yaşayacağız hep?
Makineye bağlı hasta gibi!
Piyasa ekonomisinden ön-
ce, piyasa siyasetini aşmamız
gerekiyor. Bizde bu güç, hâlâ
ve hâlâ var!
Duyunulan
• Çizer Gürcan Yurt ve
ben, yarın 16.00'da, Izmir-
Karştyaka-Kipa'da olaca-
ğa, görüşmek üzere!
• Okuyucufardan soran-
laroiuyor, Sabah'la olan ';n-
ternet' davasının 13 Hazi-
ran*da ikinci duruşması ya-
pılacak. (Davayı kazanır-
sam, afacağım parayı Ne-
sin Vakfı'na bağışlayaca-
ğım.)'
16 yıl öncesîndekî
sözler ve bir dava
Cezaevlenndeki ölüm orucuna de-
ğin uzanan açlık grevleri her yönden
derinlemesine ele alındı, ele alınmaya
da devam ediyor. Bir insanın ölüme
koşması karşısındaona müdahale edi-
lip edilmeyeceği konusu da, hem in-
san haklan açıandan, hem tıp etiği
açısından gerek kamuoyunda, gerek
hekimler arasındatartışrnalarayol aç-
tı, açmaya devam ediyor. Türk Tabip-
leri Biriıği'nin (TTB) bu süreçte geliş-
tirdiği tutumun da, aralannda hekim-
lerin de bulunduğu bir kesimce eleş-
tirilirken bir diğerkesmtarafından des-
teklendiği de biliniyor.
Ne yazık ki bütün bu tartışmalar on-
larca ölümü durduramadı. Ve ne yazık
ki tartışmalann yorumsal yargısı mes-
leki örgütlerin sağduyusuna bırakılma-
dı; konu bir ihbar üzerine, hem de "ka-
mu adına" açılan bir dava ile mahke-
melik oldu. TTB Merkez Konseyi üye-
leri, bu hafta başında açlık grevleri ele
alınarakyaptıklan basın açıklaması ne-
deniyle yargıç önüne çıkarıldılar.
DuruşmadaTTB Başkanı Dr. Füsun
Sayek, "Basın açıklaması yapmanın,
konusu ve içeriğine bakılmaksızın suç
olmadığını biliyorum. Bir hekim, bir
meslek biriiğiyöneticisi ve biryurttaş
olarak bu demokratik hakkımın, özgür-
lüğümün elimden alınmasını kabul
edemem" dedi ve bugün iktidarda
bulunan bir parti başkanının, 16 yıl
önce TTB hakkında açılan benzer bir
davaname nedeniyle söylediklerini
anımsattı:
"Demokraök olmayan, demokratik
olduğunu iddia etmeyen rejimlerde bi-
le bir meslek kurvluşu hakkında böyle
bir nedenle soruştunna, kovuşturma
açılması doğal sayılmaz."
Eh, zamanla "moda" değişiyor. Ar-
tık bugün "şık" olmayan yolsuzluk so-
ruşturmalan. 16 yıl önce söytedikleri
sözden "bile" vurgusunu çıkarıp tüm-
celerini "doğaidır" diye sonlandınrlar,
her şey içlerine sindirilmiş olur, biter...
KİM KİME DLM DUMA BEHIÇ AK behicak&turk.net
ÇİZGİLÎK KÂMİL MASARACl
*•;
HARBİ SEMtH POROY semihporoyı yahoo.com
OWMWR!J
A }
a
TARİHTE BUGÜN MLMTAZ ARIKAN 2 Haziran
HBNRY PURCELUMN BERL.
i8S?'0e BUSÛN, ÛUUJ İU6İLİ2- gESTEctâ
S
'X.
EDU/ARD ELGA/S. DOĞOU. OZEL SiR MÛZ/K EĞİ-
Tf'Mİ SÖRM€KSİ3JM KEKJP'ı KEUOİUİ Y€TİÇ-
TİHBCEK- OLAH eUSA£, ROMAMTİtC AĞA
İ İ Z ' İ RACİN6İT
YÜZ.Y/U>A yAŞAyAN UENBY Pu£ceu.CPötes
DAN B£Ri UUlSLARAIZASt B'G. BESTECİ-
A//A/ GöeüuueDiGi İMGiLre-ıee'De, £LSAG r e ı ,
T 8>e. r t » fz6uesA*& YA-
RATACAKTie..
ÇOK İYÎ BiR KEMANCI OA SAYILAM BC-
' EM ÇOK £evİL£M YAPlTI tSE,
ENtGMA tfAfHATtOUS? (SULAAACA ÇBp
LEMELE&") OLACAKCte
FOÇA ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2000/240
KararNo: 2001/80
Davacı Nazmi Kılıç tarafindan davalı Asiye Kıhç aleyhine açılan boşanma davasının sonuçlanan dava karan gereğince. davacınm da-
vasının kabulüne, Tokat ilı. Zıle ılçesı, Kazıklı köyû, cilt no 122, hane l"de nüfusa kayıth Kazım oglu Fatma'dan olma, 3.11.1956 d.lu
davacı Nazmı Kılıç ile a>Tiı yerde nüfusa kayıtlı Hacunehmet kızı Fikriye'den olma, 1.4.1964 d.lu Asiye Kıhç'ın şiddetli geçünsizlik se-
bebiyle boşanmalanna,
Taraflann müşterek çocuklan 14.11.1983 d.lu llknur ile 6.4.1987 d.lu Binnur Kıhç'ın velayetlerinin davacı baba Nazmi Kıhç'a veril-
mesıne.
Davalının her yıl 1 Temmuz saat 09.00'dan 31 Temmuz saat 19.00'a kadar ve her dini bayranun ikinci günü sabah saat 09.00'dan üçün-
cü günü saat 19.00'a kadar şahsi münasebet tesis edebileceğine ilanen tebliğ olunur.
Basın: 31078
GORUŞ
EMtN GÜRSES
Kıbrıs'ta Kuvayi
Milliyeciler
Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) Müda-
faa-i Hukuk teşkilatlanmasında önemli bir adım atıldı.
KKTC'Iİ Kuvayi Milliyeciler tarafından yurttaşlann hak-
lannı korumak ve uluslararası baskılara direnmek için
Ulusal Halk Hareketi (UHH) adı altında bir teşkilatlan-
maya gidildi. UHH'nin kuruluş gerekçesinde, kuruluş
amacı 'Rum-Yunan ikilisi, emperyalist dış odaklar ve
içimizdekiişbiriikçilerile mandacılann çabalannıengel-
İemek' olarakbelirtiliyor. "Kıbns Türk'ünüanavatandan
kopararakyalnızlaştırmak ve AB çatısı altında Enosis'i
gerçekleştirmek, içimizdeki işbıriikçiler ve dış destek-
çilerinin esas hedeüdir" şeklinde süren açıklamada,
"Anavatan'la bağı daha da kuvvetlendirerek dıreniş
ruhunu temel alan örgütlü ve dinamik biryapı oluştur-
manın kaçınılmaz birgörev haline geldiği", "UHH'nin
hedefınin KKTC'yi her alanda güçlendirerek ulusal
merkezAnavatan Türkiyeile bütünleşmekolduğu" ifa-
de ediliyor.
UHH'nin KıbnsTürk'ünü EOKAsaldınlanna karşı ko-
ruyan TMT {Türk Mukavemet Teşkilatı) ile aynı amacı
taşıdığını ve TMT'nin ise faşist terör örgütü EOKA ile
aynı kefeye konulması gerektiğini savunan bazı köşe
yazarlan ise ancak UHH'nin kuruluş bildırgesindeki iş-
biriikçilertanımına uygun düşer. TMT bir mukavemet,
yani direniş teşkilatıdır. EOKA (Kıbns Savaşçıları Ulu-
sal Örgütü) ise saldın amacıyla kurulmuş faşist ve Türk
düşmanı ırkçı bir örgüttür. Denktaş'ın belirttiği gibi
'papaz'ın parasına ve casusuna uymayanların korka-
caklan bir şey yok.
Temmuz 1952'de Kıbns Ordodoks Kilisesi lideri Ma-
karios, Atina'da Albay Grivas la gizlı bir görüşme ya-
pıyor. Grivas, Kıbns'ı Yunanıstan'a bağlamak, yanı
Enosis için 'X' adlı faşist bir hareket örgütlemiş o dö-
nemde. Görüşmeden 3 ay sonra Grivas, Kıbrıs'a bir
ziyarette bulunuyor Ingiliz dış istihbarat servisi MI6'nın
çahşması sonucu Kıbns'taki Grivas'ın adamlanna ve-
rilmek üzere götürijlen on bin adet dinamit ele geçıri-
liyor bir motorda. Grivas'a bunu gönderen ise Atı-
na'dakı bir avukat.
Ingiliz istihbaratı, Grivas'ın günlüğünü ele geçırmiş-
ti. Bu günlükte EOKA'nın mali ve diğer tedanklerinin
Makariostarafından yapıldığı yazılıydı. Londra, bunun
üzerine 1955'te Makarios'u Seyşel Adalan'na sürgü-
ne göndeımişti. Diplomatik çabalann önünü açmak
amacıyla Makarios'un Atına'ya geri dönmesine daha
sonra izin verilmtşti.
Londra'dakı görüşmelerde Enosis için bastıran Ati-
na'ya, bu tutumun Türkiye ile savaşa yol açabileceği
anlatılmıştı. Yunan Başbakanı Karamanlis'e Türki-
ye'nin askeri üstünlüğü konusunda ikna edici kanıtlar
gösterilinceAtına yumuşamıştı. Makarios ıse Ingiliz ıs-
tihbaratınm hakkında elde ettiği homoseksüel eğılim-
leriyle ilgili kanıtlarla anlaşmaya ikna edilebılmişti.
Bugün Atina'nın ve Kıbns Rum Kesimı'nin çabala-
nna AB destek vermektedir. AB'nin Güney Kıbns'taki
büyükelçisi Donato Chiarini geçen hafta "Üye dev-
let olarak tek Kıbns olabilir, iki devlet olamaz" açıkla-
ması yapmıştır. Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi'nın
(AİHM) Loizidu davasında aldığı Ankara'yı suçlayan si-
yasi karan ise Mümtaz Soysal'ın da belirttiği gibi An-
kara'nın kendilenne ağır geleceğinı bilen Brüksel'in
sorun yaratma peşinde olduğunu gösteriyor. Bu ne-ı
denle Atina'nın Makariosvari tehditleri Brüksel'in işi-
ne geliyor. Fakat bugün AB, adada, Londra'nın 1950'li
yıllarda olduğu kadar rahat değil. Bundan dolayı mo-
dern tehdit yöntemlerı kullanıyor insan haklan adı al-
tında.
Kıbns konusunda ve Türkiye karşıtlığında fırsatçı
yaklaşımı sürdürmek, Yunan dış politikasında en be-
lirieyiciunsurolmaya devam etmektedir. Türtöye'yı aday
ülke yaparak AB'nin etkisi altında tutmak" gerektiğini
yazan Yunan Kathımerini gazetesi, Atina'nın Anka-
ra'ya üyelik için verdiği desteğin arkasındaki gerçek
amacı dışa vuruyor. Eleftertipia gazetesi ise (16 Ma-
yıs) Papandreu'nun, Türkiye'nin AB ile bütünleşme-
sini sağlayacak koşullann ve şartlann yer aldığı AB-
Türkiye katılım ortaklığı belgesi ile "AB'ninelinde Türk
siyasi hayatnı kontrol edecek önemli bir mekanızma-
nın olduğu" ifadesini aktanrken, AlHM'nin Türkiye kar-
şrtı karannın uygulanması için Ankara'ya baskı yap-
manın Türk halkına iyılık yapmak olduğunu ılen sür-
mesi, Batı cephesinde bir şeyin değışmediğini gös-
termesi bakımından ilginç.
KKTC'deki Kuvayi Milliyecilerin halkın haklarını mü-
dafaaetmek için teşkilatlanmalannın, Atina-Kıbns Rum
kesimi ikilisinin Batılı dostlanyla yerii işbırlikçilerinin
Makariosçu entrikalarına, EOKA'cı ırkçı-faşistlerin pu-
suda bekleyişlerine karşı "mukavemefe hazırlıklı ol-
malannın ne kadar gerekli olduğu görülmektedır.
BULMACA SEDAT YAŞAYAÎ\
SOLDANSAĞA:
1/ Balıkesir
ilindebirkap-
hca. 2/ Tilki,
samur, tavşan
gibi hayvan-
lannkannta-
raflanndan
yapılan
kürk...Gövde
heykeli. 3/
XX. yüzyıl
başlannda
kullanılan bir zı
tipi. 4/ Aşk ateşi...
Tatlı bir besin
maddesi... Bir nota.
5/ Borulan döndür-
meden eklemeyi sağ-
layan bağlantı par-
çası... Gizli yer, kö-
şe bucak. 6/ Kızıl
renkli doğal demir
oksidi. 7/ Kaz Da-
ğı'nın antik dönemlerdeki adı... Istanbul'da ya-
yımlananhaftalık birhaber dergisi. 8/ înleme, inil-
ti... Çayın etkin maddesi. 9/ On kişilik asker bir-
liği... Bir soru sözü. ,
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Beyin dokulannda bulunan ve morfin kadar
güçlü ağn kesici özelliği olan bir grup proteinin
ortakadı. 2/ Iskartamal... Dansta erkeğe eşlik eden
kadın. 3/ Kabadayı... Keseli ayı da denilen ve
Avustralya'da yaşayan hayvan. 4/ Ingiltere'de ve
öteki bazı ülkelerde kız okullannda oynanan bir
top oyunu... Hayvanlara vurulan damga. 5/ tnce
yapıh. 6/ Uzun omuz atkısı... Geleneksel Ispan-
yol şarkısı ve dansı. 7/ Motorlu taşıtlarda direk-
siyon ile tekerlek arasındaki bağlantıyı sağlayan
mil... Ekmek ufağı. 8/ Yiğit... '— Hoffman":
ABD'li aktör. 9/ Kendiliğinden olan.