22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 HAZİRAN 2001 CUMA OLAYLAK \tı olay.gorus@cumhuriyet.com.tr Medya Devleri... Prof. Dr.ErsanİLALMaitepe Medya devleri, kurtancı masal kah- ramanlanve öbür korkunç varaüklar üzerine B ir anıyla başlamak is- riyorum. îstanbul Üni- versitesi'nde Siyasal Bilgiler Fakültesi kur- manın mutluluk ve onurunu uzun süre ya- şayamadan 1980 darbesinin geldiği ve Türkiye Cumhuriyeti 'nin bütün si- yaset ve hukuk kurumlanrun darma- dağın edildiği günlere gelivermiştik. Bir sabah sevgili Aydın Aybay hoca- mız beni dekanlıktaki odasına çağır- mıştı; ancak telefonda sesinin üzün- tülü mü, sevinçli mi olduğunu ayırt ede- memiştim. Yanına gittiğim zaman ba- na bir Resmi Gazete uzattı. Ülkemiz- de bir gecede geçirilen yasalann ve da- ha birçok reformun (î) başlatıcısı Tur- gut Özal o dönemde başbakan yar- dımcısıydı ve Resmi Gazete'de ya- yımlanan bir kararnamenin yürürlük maddesinde "Bu kararnameyi Tur- gut Özal yürütûr" hükmü yer alıyer- du. Ben de gülmekle ağlamak arasın- da bir tepki gösterdikten sonra, "Bun- hrgeçer Aydın Hocam" deyince, de- ğerli hukukçu Prof. Dr. Aydın Ay- bay'ın yanıtı, uzun yıllar boyu unuta- madığırnbiçimdeolmuştu: "Buadam- lar gkkr, ama Türk hukuk düzenine verdOderi bu zarar kalıcı olacaktır.1 " 20 yılı bulan bir süre boyunca ana- yasa olmak niteliklerine sahip olma- yan 1982 Belgesi'ne, ona koşut oluş- turulan ve bir gecede çıkanlan yasa- Üniversitesi tletişim Fakültesi Dekanı lara dayalı, çokuluslu sermayenin is- terieri doğrultusunda biçimlenen ve gü- nümüzde depremle seli birbirine ka- nştıracak durumlara gelmiş siyasal iktidarlara mahkûm edilmiş bir top- lumda, IMF önerileri doğrultusunda on-on beş günde on-on beş yasa çıka- rarak ülkemizi kurtarmaya soyunan- lar TBMM'de birtakım yasa değişik- likleri yaparken bu anı, bizim gibi dü- şünenler için daha derin bir anlam ka- zanıyor. Yaşamada kural üretmeye ilişkin yöntemleri, siyasal muhalefetin de- netim hakkını, özgürlük ve mantık sı- nırlannı zorlayan biçimde 'yangın- danmalkaçınrgabi'TBMMGenelKu- rulu'ndan geçirilen 'Radyo ve Tele- \izvonlannKuı-uluşveYayınlanHak- kında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu Ue Kurumlar V'ergisi Kanunu'nda Değişikiik Yapıbnasma DairKanun' konusunda aynnülı eleş- tirileri başka yazılara bırakarak bu ya- zıda bu değişiklikle amaçlanan eko- nomik ve toplumsal isterlerin üstün- de durmak istiyorum. Her şeyden önce, bu kanun değişik- liğinin daha önceki düzenlemede de olduğu gibi toplum için çok değerli bir kamu malı niteliğinde olan radyo fre- kanslannın ve TV kanallannın yağ- malanmasına yol açacak biçimde bun- lann 'kamu mah' niteliğini göz ardı etmekte direndiğini görüyoruz. Kanu- nun hiçbirmaddesinde bu kanal ve fre- kanslann kamu malı olduğu hükmü yer almamaktadır. Bu ihmal yalnı;;ca tek başına da çok önemli olan bir ulusal güvenlik sorunu yaratmakla kalma- makta, bir ulusal kültür ve ulusal kim- lik sorununun da ülkemiz açısından tehlikeli biçimde çözülmesine yol aç- maktadır. Bu açıdan değerlendirildiğinde IMF'nin tanıdığı sürelerde çıkanlma- sı gerektiği, çeşitli baskılarla TBMM'ye belirtilen yasalararasmda iletişim ve yığınsal iletim yapılarının öncelikli olması, Telekom, Radyo Te- levizyon ve Basm'a ilişkin düzenle- melerin kısa sürede 'özelleştirilmesi veküreseOeştirihnesi'nin anlamı açık- tır. Çokuluslu sermaye, ulusal dire- nişleri yıkarken ideolojisini yayacak ortaklara ya da işbirlikçilere uygun yasal ortamı yaratmakta kararhdır. Bu nedenle ilk olarak, zaten ilk yasal dü- zenlemede de özerkliği bulunmayan RTÜK tümüyle siyasal iktidara bağ- lanmakta ve işlevsizleştirilmektedir. Aynca RTÜK'ten alınan yetkiler, siyasal iktidara bağımlı ve uluslarara- sı sermayenin etkisine açık yeni ku- rum ve kuruluşlara devrolunmakta- dır. Kamu malı niteliğindeki frekans ve kanallann çokuluslu sermaye ve ortaklan tarafindan yağmalanabilme- sine olanak sağlamaya çok elverişli ge- nişlermelerle, yasa tekelleşmelerin ve yabancı sermayenin önündeki engel- leri neredeyse tümüyle kaldırmakta- dır. Türk ulusal güvenliğine, ulusal kül- türüne ve ulusal kimliğine yönelik bü- yük bir tehlike oluşturan bu değişik- iik 'bir gecede' ve de konuyu bilme- yen kişilerce biçimlendirilince ortaya ilginç sonuçlar çıkmaktadır. Ömeğin, yasanın Türkhukuk literatürüne en bü- yük katkısı ek madde 9'da yer almak- tadır. Maddede "Bffişim teknolojileri ve internet ortamında sayfa açılması veya ekktronik gazete, elekronik bül- ten vb. suretiyle'' hükmüyle ilk kez bir yasada *ve bunun gibi" kasıltma- sı yer almaktadır. Aym geçici madde- de "hakaretvebenzerifiuler" ve mad- denin diğer bir yerinde her türlü ya- zı, resim, işaret, sesli veya sessiz gö- rüntü "vebenzerteri" hakkında da hu- kuk ve ceza yaptınmlan getirilmek- tedir. Bu düzerdemelerin hukuki so- nuçlannm yasa koyucu tarafindan an- laşıldığını varsaymak durumundayız. Değişikliğin 3984 sayılı kanunun 6. maddesini değiştiren 3. maddesin- de de ilginç hükümler yer almaktadır. Örneğin, a bendinde "Siyasi parti grupiaruıca, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanhk Divanj oluşum for- mülüne göre belirknecek kontenjan doğrultusunda gösterflecek" RTÜK üye adaylanndan söz edilmektedir. Burada amaçlanan düzenlemenin han- gi tarihli, hangi metinden kaynaklan- dığı belli değildir ve yeni bir kimya- sal formül izlenüni uyandırmaktadır. Aynca aynı maddenin b ve c bent- lerinde Yükseköğretim Kurumu Ge- nel Kurulu'nun üniversite dışından. öğ- retim üyesi olmayan kişileri; Gazete- ciler Cemiyeti ve Basın Konseyi'nin de basın mesleği dışından kişileri aday gösterme olanağı yaratılmaktadır. Bu düzenlemelerdeki 'düzen bozuklukla- nnın' yasa koyucunun yasa yapma konusunda bilgi yetersizliğinden mi kaynaklandığı, yoksa 'adamını sok- ma' amacına mı hizmet ettiğini anla- mak kolay değil, ancak bu maddede- ki düzenlemelerin üst kurulun 9 üye- sinin en az 7'sinin siyasal iktidara doğ- rudan bağımlı olması sonucunu doğur- duğu çok açık. Bu yasa değişikliğinin hiç olumlu yönü yok mudur? Sayın Tunaya ho- camızın yaşamı boyunca kullanmak- tan çok hoşlandığı bir Fransız özde- yişiyle "duran bir saat büe günde iki kezdoğruyu gösterir." 3984 sayılı ya- sanın 24. maddesine getirilen bir de- ğişiklikle iletişim fakültelerine "yerel bazda frekanslar ve kanaDar" tahsis edilmektedir. Bu değişikiik, iletişim okuyarak ülkesine hizmet etmek iste- yen gençlerin daha öğrenim yıllann- da toplumu bilgi sahibi kılmak, bi- linçlendirmek ve eğlendirmek amacı- na yönelik bir kamu hizmetinin mes- lek ahlakı göz önünde tutularak da yapılabileceğini yaşayarak görmele- rini sağlayacak ve mesleğe girdikleri zaman, bu konuda dayatmalarla olu- şan yozlaşmalan giderebilmelerine yarduncı olacaktır umudundayız. Bütün olumsuzluklara karşın Tür- kiye çokuluslu sermayenin 'muzcum- humetlerinde' ürettiği çikita muzla- ra ve uluslararası örgütlerde yetiştir- diği değerli kurtancılara gereksinim duymadan bu zorlu sınavlardan da al- nının akıyla çıkacaktır. Clkemiz birgün mutlaka bu tür 'siyasilerden' kurtula- caktır ve bu zorlama yasalar değişe- cektir. • Cumhuriyet 'in notu: Bu yazımn başlığını Ersan tlal Hoca şöyle koy- muştu: 'Medya Devleri, Kurtancı Masal Kahramanları ve Diğer Kor- kunç Yaratıklar Üzerine' ARADABİR ÎBRAHİM TÜRKEŞ Felsefe Öğretmeni-Avukat ftslk Olan Ne? Türkiye, "ofo-yo/"dan "dijital telefon'a, teknoloji- nin çoğu nimetinden yararlanan bir ülkedir. Parmak- lan bil^isayar tuşları ile özdeşleşmiş binlerce yetiş- miş gence sahiptir ülkemiz. Kitap okumayı sevmese ve "bunun bir eksiklik olduğunu düşünmese de" (1), ÖYS şampiyonu öğrencilerimiz vardır. Türkiye, "Şir- ketler Vasas/"ndan "Yurttaşlar Vasas/"na, "Ihale Ya- sası "ndan "Muhasebe-i Umumiye Yasası"na her alanda yasal düzenlemeler yapabilmiş bir ütkedir. Üs- telik bu ülkede, "milli" ve "manevi"değerleradına "din" ve "ahlak" dersleri "anayasalzorunluluk" durumuna getirilerek ülkenin tüm okullan eylemli olarak (fiilen) "imam-hatip "leştirilmiştir. Fakat yine de bir şeylerin "eksik" olduğu, "Allah'ın ipi" dedikçe önce ipin ucu- nun, sonra tümünün kaçıp kaybolduğu apaçık orta- dadır. 1935 yılında Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanhğı'nca bastınlmış olan ve bir rastlantı sonucu karşılaştığım "Lise Filozofi Programı" adlı kitapçık, bu eksikliği "Cumhuriyet bilinci" ile dile getiren, bu niteliği ile de körunmaya hak kazanmış eşsiz bir anrttır. Bu kitap- çıkta, bölük-pörçük, birbirinden kopuk, ezberlenmiş kuraliar ve formuller yığını olarak görülen "bilgi" ye- rine, aralarındaki "ilişkı"y\ve "öüfün"lüğükurabilmiş, bu özelliği ile "bilgi"den de önce gelen "görüş tar- zı"nın kazandınlmasf ön plana çıkmıştır. Bu görüş tar- zı, aslında, 2500 yıl önce bizim topraklarda, Anado- lu'da tarih sahnesine çıkmış olan ve "bilgi"y\, "çı- kar'a hedeflenmış bir "güdülenme" (motivasyon) ola- rak değil, "insanlık idesi"ne yönelmiş bir "bilgelik" ara- cı olarak gören "philosophia" dir (filozofi). Bilgi için en tehlikeli, kötüye kullanıma en açık or- tam, onun "insanlık ideali "nden uzakiaştınlıp günde- lik hayatın "çıkar" hırslanna araç edilmesidir. Oysa biz, bilgiyi bu kaynağından uzaklaştınp okulda "sınavda daha çokpuan a/ma"nın, meslekte "daha çokkazan- ma "nın, hayatta "daha zengin olma "nın aracı duru- muna getirerek bu tehlikeli yola çok önceden girdik denilebilir. Bu kitapçıkta dile gelen "ulusal /z/ence"yi ne yazık ki "kurtlaryemiş"t\r. Buyüzden, "etik"sorunlannıaş- mak isteyen ülkemizin öncelikli işi, ne yasa çıkarmak, ne "ahlak zabıtası" kurmaktır. öncelikli iş, "bilgi"y\, yanşma sınavlarının "tuzak" sorulanna, bilgisayarla- nn "tuş "lanna sıkışıp kalmaktan kurtaran ve onu, tüm varlığımızı şekillendiren "bilgelik ölçüsü" olarak gö- ren görüştarzını kazandıracak bir eğitim "süre"si ka- dar, "içeriği"n\ de belirleyebilmektir. (1) Hikmet Karcıoğlu, "ÖYS Şampiyonu, Okumayı Sevmiyor" 24.8.1999 Cumhuriyet Sosyal Demokrat Solda Partileşme... Yetkîn A R Ö Z SODEV (Sosyal Demokrası Valtfı) Yön. Kurucu Üyesi B ir siyasal parti ne zaman kurulur ya da ne zaman kurul- malıdır? Böyle bir soruya verüecek ya- nıt çok açıktır: Kuşkusuz ki ku- rulmasını gerekli kılan toplum- sal koşullar yeterince oluştuğu ya da oluşturulduğu zaman... Bundan çıkan bir başka sonuç da şudur Yeterii koşullar oluş- ' rhamış yâ da' oluşturulma nok- tasına getirilememişse, o parti- yi kim ya da kimler kuracak olursa olsun, o partiye kim ya da kimler öncülük edecek olur- sa olsun tutmayacaktır! Başan- sızlığauğraması kaçımlmazla- şacaktır. Ikincisi, lider hiçbir zaman atamayla gelmemiştir. O, siyasal oluşumun içinden çıkmıştır. Birtakım süreçlerden geçerek söke söke istediği nok- taya ulaşmıştır. "Rica ederim, siz büyüğümüzsünüz, siz önden buyurun" gibisinden bir yakla- şımla gelen, "kendine gûveni- len, inanılan anlanunda" bir "mutemet" kişi olmuştur. Ör- gütlenme sıkmtılannı bir süre için aşmaya yaramıştır. Sosyal demokrat soldaki yeni parti gi- rişimine ve başma kimin, kim- lerin gelebileceğine ilişkin bir soruya, bir de bu açıdan bakmak gerekir. Başa dönüp sorarsak: Sosyal demokrat solda yeni bir siyasal parti kurulmasının koşullan oluşmuş mudur? Çok kısadan söylemek gere- kirse evet, oluşmuş görünüyor. Birincisi, Türkiye tam bir batış çizgisinde. Ulus devlet yağma- lanıyor. Emperyalist devletlerin "küreseUeşme yürüyüşü" ağ- zından alevler çıkaran, her önü- ne geleni yalayıp yutan bir de- ve benziyor. Herkesin ayağımn altındaki toplumsal taban dep- reme benzer bir uyandınhşla sallanıyor. Herkes kendinin ve geleceğinin ne olacağını sor- guluyor. Kaygı ve sıkıntı için- de kaçış yolu-çıkış yolu anyor. Bir umuda rurunmak istiyor. Medyanın "Derviş'K w pembe iletileri bile bu umudu yeşert- meye yetmiyor, giderek artan karamsarhğını önleyemiyor. Çünkü başına gelen ve gelecek olanlar belli.. işsizlik.. açhk.. aile yapısındaki çözülme.. de- ğişen ve çöken ahlaksal değer- ler. Durmadan büyüyen ve üs- tüne gelen bir kargaşa. Ve ar- tık sel olmaya yüz tutan, nere- de duracağı hiç belli obnayan öfkelerin gitgide yaklaşan ayak sesleri. Düzenin sağdaki-soldaki par- tileri iflas etmiş. "Solu, libera- İL millrv etçisi-ırkçısı, dincisi, laf gezdirenL." Hiçbir sorunun üs- tüne gidecek, dahası kalıcı çö- zümler üretecek durumda değil. Emperyalizmin, Lozan görüş- meleri sırasında îngiliz Dışiş- leri Bakanı Lord George'un ağ- zından söylettiği, "Şimdi red- dettiklerinizi cebime koyuyo- rum, ileride bana geldiginizde bunlan teker teker çıkaraca- ğnn" sözleri, artık gerçek ol- du. Kendi yörüngesinden sap- örüınış Türkiye'nin önüne cep- lerinden çıkardıklannı birer bi- rer koyuyorlar şimdi. ismetPa- şa'nın o zamanlar olanaksız sa- yıp büyük bir özgüvenle, "Bun- lan geldiğimiz zaman söylersi- niz!" yanıtı şimdilerde yüreği- mizi acıtıyor. Çünkü onlann ka- falanndaİd Türkiye, hep pazar- lan olarak kalacaknr, hep sömü- rülecektir. Kendilerini kurtar- malanna, "çağdaşuygariıkdü- zeyine çıkmalanna" asla fırsat verilmeyecektir. Önleri tuzak- larla çevrilecektir. îçlerine Tru- va atlan salınacaktır. Truva at- lan etrafi dolduracaktır, olanlar olacaktır! Böyle de oldu! Bu çüriiyüşten dirilişe geç- menin yolu ise çok açık: Mus- tafa Kemal'in daha önce göster- diği, geçerliliğini kanıtladığı yoi: Bağımsız, özgür, insanca yaşama koşullannı oluşturan çağdaş bir ülke olmak için cum- huriyeti cumhuriyet yapan temel ilkeler çevresinde örgütlenmek, direnmek, aklımızın ve bilimin aydınlığında "Geldikleri gibi gftmelermi" sağlamak... Oysa şimdi biz, geri püskürt- melerin, akılcı çözümlerüretip yeniden toparlanmalann hesap- İanm yapacağımız yerde; o ya- na, bu yana savruluyoruz. Di- renmelerimiz bölük pörçük. Bir- leşme arayışlanmız uzun so- luklu olmaktan uzak. Öngörü- lerimiz dar. Ülkenin yetkili ve etkili yö- neticileri ise tam bir aymazlık içinde "ahtapotun" huyuna gi- derek ve de her dediğini yerine getirerek kurtulacaklanna hem kendilerini, hem başkalarını inandırmaya çalışıyorlar. Onun- la birlikte yaşayabileceğimiz umudunun aşı tutmasını bekli- yorlar. Teslimiyetçiler, manda- cılar, bölücüler, demokrasi-de- mokratikleşme söylemlerine kanıp uzlaşma arayışlannı sür- dürenler, işbirlikçilerine koro halinde tempo tutuyorlar. Ya- ni, kimilerinin anımsatılmasın- dan pek hoşlanmadıklan bir de- yişle, tam bir "Kurtuluş Sava- şı" günlerindeyiz. Bu gidişe tek bir cephe "dur" diyebilir an- cak. Cumhuriyeti kendi yörün- gesine oturtabilir. O cephe de Kemalistlerle sosyalistlerin iş- birliğinde, demokratlardan sos- yal istlere kadar tüm yurtsever- lerin oluşturacağı cephedir. An- cak o zaman emperyalizmin da- yatması IMF'ye, Dünya Banka- sı'na, MAI'ye, sanal gümrük birliğine, kapısında tutmak için önümüze atılan AB yemine kar- şı durabiliriz. Kalkınmanın, de- mokratikleşmenin yolurıu aça- bilir, geleceğimizi kurtarabili- riz. Evet, böylesi bir sosyal de- mokratparti oluşumuna gerek- sinimivarTürkiye'nin. Demok- ratlar, sosyal demokratlar, sos- yalistler, tüm yurtseverler, ya- şadığımız bunca süreçlerden sonra aklımız başımıza gelmiş midir, daha tam bilemiyorum! Gelmesini çok istiyorum! Sol- duyuyu-sağduyuyu, ortak ak- hmızı harekete geçirecek işbir- liğini yapmaktan geçiyor kur- tuluşumuz... Başka yolu yok! Çocuklan- mız, ancak o zaman "güzel gün- ler" görebilecekler. "Şeker de yiyebilecekler.'' PENCERE Medya Sanallaştıkça Sanallaşıyor... Çetin Attan'ın bir kadeh rakının anasonuyla tüt- sülenmiş yazısını dünkü Sabah'ta okurken kafama bir kez daha tak etti ki eski sofralar artık yok!.. Ne Naci Sadullah var, ne Kemal Tahir, Cahit Sıtkı, Aziz Nesin, Rrfat llgaz, llhami Soysal, Özdemir Asaf, ne de ötekiler... Çetin yokluğa kanşmış dost- ların eksikliğini durulmuş bir şarabın burukluğuy- la okurlanna duyumsatırken soruyor: "- Son ama gerçekten son bir kadeh içer misi- nizbenimle, görmediğim bilmediğim dostlanm?.." Telefon ettim Çetin'e... Ama, "son bir kadeh içmek" için değil, yazısını kutlamakiçin... • Yazı bir araç mıdır?.. Amaç mı?.. Yazıyı amaç belleyen kalem erbabı Babıâli'de çoktu, medyada azaldı... Herşey değişiyor. Değişecek.. Medyada RTÜK Yasası nedeniyle sinirler neden gerim gerim gerildi?.. Sanki bir hayat memat sa- vaşının meydan muharebesi veriliyor. Sinirleri kıl tes- tereye dönüşenlere bakıp gülüyorum!. RTÜK Yasası'nda sermaye kavgaları öne çıktı, yayın özgürlüğünün canı cehenneme... Değişti Babıâli.. Medya oldu.. Güzel yazı kaygısı artık Çetin Aitan'ın rakı ka- dehinde buğu mu?.. • Eskiden medyada gazete sahipleri "başyazar" idiler. Yunus Nadi, Hüseyin Cahit, Ahmet Emin, Necmetbn Sadak, Mehmet Zekeriya vb. yalnız gazete değil, aynı zamanda kalem sahibi idiler. Sonraki dönemde bu kuşağın çocukları gazetele- ri yönettiler; ama, hepsi de matbaa mürekkebinin kokusunu genzine çekmiş, kâğıt tozu yutmuş ki- şilerdi. Artık bu dönem de kapanıyor... Yeni bir sayfa açılıyor. • Geçenlerde Boğaz'da bir güzel meyhanede sof- ra başındayken Aydın Doğan dedi ki: - Beni şimdi hedeftahtası yapmak isteyenler, ile- ride çok arayacaklar... Haklı mıydı?.. önümdeki rakı kadehine bakarak düşündüm; Aydın Doğan yaklaşık çeyrek yüzyıl önce Babı- âli'ye girmişti, medyaya değil!.. Yazarıyla çizeriyle aşina; gazetenin mürekkebiyle, kâğıdıyla, manşe- tiyle, çalışanıyla hemhâl; yazıişleri müdürleriyle ta- nışık; matbuat hazretleriyle al takke ver külâh bir patron.. Artık böylesi yetişmiyor. • Peki, ne oluyor?.. Gazeteci artık patronu göremeyecek, yalnız adı- nı duyacak... Yazarmı, çizermi?.. Haydi canım sen de!.. Baştan sona sanallaşan gazetenin güdümünde okuaı aptallaştıran yayın ağır basacak... Bu gidişatı bir kişinin sırtına vurmaya çalışmak yanılgının ta kendisi!.. Özalizmin ektiklerini hep bir- likte biçiyoruz. Suçlu hepimiziz!.. Medya sanal ge- leceğini şimdiden gördüğü için sinirli, gerilimli, öf- keli... Nafıledir. Medya kendi içinde toparlanamadıkça, iktidar- dan da bir hayır gelmeyecek... KARTAL 1. ASLtYE HUKUK HÂKİMLİĞl'lVDEN EsasNo: 1992/715 KararNo: 2001/222 Mahkememizın yukanda esas ve karar numarası ya- zılı alacak davasında davacı Köy Hizmetleri Genel Mü- dûrlüğû vekili Av. Emel Erinç tarafindan davalılar Çetin Yurtyaban vs. aleyhlerine 1.641.065.400.-TL idare za- rarının tazmini sebebiyle dava açılmış olup, 29.3.2001 tarihinde davanın reddine karar verilmiş olup, davalı Boray Petrol Işletmeleri AŞ'ye teblıgata yarar açık ad- resi tespıt edilerek davetiye teblığ edilemediğınden, da- vacı Köy Hizmetleri vekili Av. Nurten Çelikbaş tarafin- dan 6.6.2001 tarih ve 2001/111 sayılı temyiz dılekçesı ile temyiz ettiğinden ilanın gazetede yayımlandığı tarih- den 7 gün sonra teblig yapılmış sayılacağından davalı Boray Petrol Işletmeleri AŞ'nın temyiz dilekçesine kar- şı cevaplannı 15 gün içerisinde ibraz etmesi, aksi tak- dirde vazgeçmiş sayılacağı ilan olunur. Basın: 33935 kaliteyse kalite! güvenceyse güvence! armağansa armağan! sistemse sistem! ucuzluksa ucuzluk! • Birinci elden ikinci el • Birinci Kalite • HP ve Siemens • 14" Renkli Monitör • Webokul.com Armağanlı • Hemen Teslim 210$ 230$ 250$ 265$Siemens Pentium 120 H P / Siemens Pentium 133 Siemens Pentium 166 Stoklarımız sınırlı sayıdadır. Talepler öncelik sırasına göre karşılanır. % 18 KDV fiyatlara dahil değildir. 15" monitör îarkı 30 $, 17" monitör farkı 50 $, Bilgisayar bedelleri USD olarak kabul edilir. Tamamı peşindir. BİLGİSAYARINIZI NASIL ALACAKSINIZ? • ANADOLU MEDYA'nın Garantı Bankası, Zincirlikuyu Şb. 9098788-4 no'lu hesabına, seçtiğiniz bilgisayar'ın bedelini yatırıp, dekontu (0212) 211 59 32 no'ya fakslayınız. • Ödemeyi izleyen 4 gün içinde ürün adresinize kargo ile teslim edilecektir. Kargo ücreti alıcıya aittir. HP / Siemens Pentium 200mmx ANADOLU MEDYA PAZARLAMA LTD.ŞTİ. Ali Sami Yen Sokak Koru Apt. 3-A K.2 D.31 Gayrettepe - istanbul Tel. :(0212) 273 00 66 - 275 69 37 - 275 98 10 - 210 85 44 210 85 45 - 320 33 00 (5 HAT) Faks: (0212)21159 32 e-mail: anadolumedya@mynet.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle