Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 HAZİRAN 2001 CUMA
14 KULTUR kultur(a cumhuriyet.com.tr
Mehmet Güleryüz'ün son sergisi sanatınm geçmişi ve geleceğini gösterir nitelikte
Figürle bîbneyen hesapLaşmaÖZLEM ALTUNOK
Mehmet Güleryüz'ün son dört yılı kapsayan
resım serüveni. sanatçının geri dönüşlerle sorgu-
ladığı eski resimleriyle birlikte Galeri Artist'te
setgileniyor. Aynı zamanda LeventÇahkoğhı'nun
yorumlanyla kitaplaşan sergi, Güleryüz'ün re-
sim üzerine hesaplaşmasını ileri götüren bir ni-
telik taşıyor.
- Resimlerinizin sergilenme aşamasmı nasıl ger-
çekieştirdiniz?
MEHMET GÜLERYÜZ - Benim resimleri-
mi takip edenler bilir, resmimin özelliği, yapım-
la ilgıli süreci kapsar. Bır resim problemini uzun
zaman sürdürmek yerine. doğal bir şekilde ge-
lişen farklı aramalar yapıyorum. Genel anlam-
da ressamın resim problemlerini oluşturma sü-
reci ile ilgili hem gündemine aldığı dil, kompo-
zisyon sorunlannı, hem de içte düşünsel olarak
değişimlerini sorgulaması ve bakışı yok. Çoğu
zaman resmin gerçek yaklaşımlanndan çok, o sı-
ralar söylemde olan tanımlamalar ve hallerin
söylevleri veriliyor.
Geçen dört yılda akan ve birbirinin ardından
gelen, sürekli bir oluşturma süreci ve değişim var.
Mesela figürle bıtmeyen hesaplaşmam... Figü-
rü 40 yıla taşıyarak, yeniden ele alarak, müca-
dele ederek, onun atmosferinden armonisine ka-
dar bütün yapısıyla uğraşıyorum. Bir yıllık bir
yol yapıp tekrar o noktaya bıraktığım bir şeyi al-
maya gerı dönebilirim. Tüm bunlar bence resmi
niye y aptığımı anlatan yanlar. Ressamın niye re-
sim yaptığı, o resimlerde belirmeli, yanıtı resim-
lenn ıçinde olmalı. Resmin olması, seyircisinin
olmasına bağlıdır. Benim için bu anlamda sürek-
li endişe var.
SûratB bir desen düşüncesi
- Feki, seyirdnizi karşmızda görebilhor musu-
nuz?
GÜLERYÜZ - Seyircisi az benim resmimin.
Izleyıcınin 'gerçek'le bağı var. Resim son dere-
ce kendıne kapalı da olsa ve altında bir gerçek
varsa, ressamın gerçeğiyle bağdaşıyorsa, bu ayırt
edilebilıyor. Cevap oralarda gizli. Bu, bekleme-
diğınız sessız bir kitleden geliyor ve bu kitle bü-
yük güçler olarak dolaşmıyorlar ortada. Resim
dili ne kadar zor olursa olsun, sezgi ve ihtiyaçla
takibi bunu sağlıyor. Kurgu yabancı gelse de ger-
çeği olduğunu anlıyor.
- Bu 4 yıllık kesiti betirieyen oluşum sürecinin
kapsamı neydi?
igürü 40 yıla taşıyarak,
yeniden ele alarak, mücadele
ederek, onun atmosferinden
armonisine kadar bütün
yapısıyla uğraşıyorum.
Figür açmazlannın
resmin ana problemi gibi
gözükmesini engellemeye
çalışıyorum.'
Ü
m
i
^—|—
İ
1
1
(tk
ii-
Stsf1
1
GÜLERYÜZ - Bu süreçte, içeriğinde önemli
farklılıklar olan, değışik materyallerin kullanıl-
dığı büyük bir resim birikimi oldu. Sorulanm-
dan ortaya çıkan şeyler bunlar. Resmin son etki-
sini veya oluşma sürecindeki enerjinin, ona bağ-
lı sürüş dilinin sınamasmı yapanm. Buna başka
bir maîzemeyle aynı sonuçlar doğrultusunda ula-
şıp ulaşamayacağım sorusu yer alır. En başta da
benim için artık bir olgu haline gelmiş olan sü-
ratli bir desen düşüncesi vardır. Malzemedeki
farklılıklar, sürüşü etkileyen aynntılar gibi gö-
rünmeyen sorunlar önemlidir. Bunlann kullanı-
mı ve açtığı kapattığı olanaklar söz konusu. Bu-
rada bir özetleme gereksıniminden yola çıkarak
yapım sürecini kısaltıyorum. Hızlı karar almak
gerekiyor, emprovize olduğu için olay o hızda bir
sonuca bağlanmalı. Bu da büyük kazalara yol aça-
bilecek bır sürati gerektiriyor.
- Kitaplaşma sürecinde Levent Çahkoğhı ile
nasıl bir çahşma yapünız?
GÜLERYÜZ - Ûzun bir süre birlikte çalıştık.
Resmin sorunlannı konuştuk, resmimin oluşum
süreçlerini gördü. Zaman zaman gerilere doğru
gidip 196O'lı yıllardaki resimlerimin nedenleri,
nasıl ortaya çıktığı üzerine geniş bir sorgulama
süreci oldu.
Resim yapma zevkiyle yapryor
- Sonresünkr,yüzeyi bütün küar gibi, bu sü-
ratten mi kaynaklanıyor?
GÜLERYÜZ - Resmin bütün yüzeyi vardır,
aynı anda oluşur. Bu, düzlemdeki dağılım me-
selesidir. Figür açmazlannın resmin ana prob-
lemi gibi gözükmesini engellemeye çalışıyo-
rum. Kompozısyonun dikkat çeken noktalannı
farklılaştınyorum ve yüzeyin bütününde eşitlik-
ler gibi görünmesini sağlıyorum. Okumayı güç-
leştirse de ressamın böyle denemeler yapma
hakkı vardır, bir üslup endişesiyle tavnnı boz-
maması gerekir. Resmi, resim yapma zevkim-
le yapıyorum, ama sürekli kontrol edilen bir
zevk. Yaptığım işin ötesi, ilerisi, gerisi sergide
takip edilebilirliğe sahip.
-Bu, aynı zamanda dilinizin de derintesmesi de-
mek değil mi?
GÜLERYÜZ - Amaç o zaten, bunlar olursa
derinlik kendiliğinden gelir. Yaşayan her şey ben-
ce o yaşamın enerjisiyle oluşur. Resmi takip
edenlerin bunlan görmesi çok önemli.
-Yaşayarak,görerek biriktirdiğiniz pek çok şey
çıkıyor resünlerinizde karşımıza»
GÜLERYÜZ - Bir ressam biçimlere uzak du-
ramaz, görmek, gördüğünü çizmek, ondan bir şey
çıkarmak... Tiyatroda da aynı örgüler var, her
gece ezberlediğin şeyi yeniden, farklı bir şekil-
de oynuyorsun. Kafayı buna yoran bir insan ola-
rak da bu resimler çıkıyor ortaya.
Aramızdan ayrılalı bugün tam 1 yıl oldu, ama o her daim açmaya devam ediyor
Mnıa Urgan: Cömert bir kır çiçeğiZEYNEPORAL
Mîna Urgan, geçen yıl, bugün ara-
mızdan ayrıldı. Aydın kişiliğini, bil-
gisini, birikimini cömertçe paylaşan,
yeri kolay kolay doldurulamayacak bir
insan, bir aydındı Mîna Urgan.
Aradan bir yıl geçmiş bile. Oysa ben
onunla yalnız sohbetlerimi, dostluğu-
mu değil, ondan öğrenmeyi de hâlâ
sürdürüyorum.
Onun "Shakespeare ve Hamlet"
esen hâlâ başucu kitabım. En sevdi-
ğim romanı, en sevdiğim şiir kitabı-
nı okurmuş gibi. yeniden ve yeniden
"Shakespeare ve Hamlefi okuyo-
rum.
"Vırginia Wooir, "D.H. Lawren-
ce" kitaplan, bu iki yazann tüm ya-
pıtlanna eleştirel bir bakış getirirken
aynı zamanda yaşamlannı da tüm ay-
nntılanyla veriyor.
Beş ciltlik Ingiliz Edebiyatı Ince-
lemeleri, eşsiz birer kaynak.
Bu eserlerin farklılığı ya da eşsiz-
liği. Mîna Urgan'ın yalmzca tngiliz
edebiyatında uzman olmasından de-
F.
ğil, uzmanlık alanına kendi kültürel,
politik ve toplumsal değer ölçüleriy-
le bakabümesinden doğuyor.
Bu bilimsel kitaplan da tıpkı ken-
disine benziyor. Tadına doyulmayan
sohbetleri gibi. Bilginin şekerle
kaplandığı, alçakgönüllü, kendini
(yazannı) değil, işlediği konuyu
önemseyen yapıtlar...
Sonra,bunlardançoksonra... "Bir
Dinozorun Anılan", "Bir Dinozorun
Gezfleri" kitaplan geldi. Değişen de-
ğer ölçüleri ve sözde "yükselen de-
ğerier" (aslında alçalan değerler) fur-
yasında, milletin, aydınlık bir toplu-
mu özleyenleri, eşitlik için savaş ve-
aşamıyla,
'dinozorluğuyla',
karanlığa, yozluğa
geriliğe, cehalete,
eşsizliğe,
sömürüye meydan
okuyan Mîna
Urgan, bilgisini,
birikimini
cömertçe paylaşan
yeri kolay kolay
doldurulamayacak
bir aydındı.
renleri, aydınlan, küçültmek, horla-
mak, hakaret etmek için kullandığı
"dinozor" sözcüğünü, Mîna Urgan
müthiş bir ironiyle kendisi için kul-
landı. (Doğrusu rengârenk medya-
mız bu ironiyi ne kadar anladı, emin
değilim!) Savunucusu olduğu değer-
ler için, insanın insanca yaşayabil-
ısı.Kiuı 29.ULUSURARASI
«"««ÎT İSTRNBUL . .
«MFI MUZIK FESTIVAU
şef Andrea Marcona göre İtalyan barok müziği devrimci ruha sahip
Müziğin farklı tadı
SEVtLAY KOÇOĞLU
Istanbullu müzikseverler ikı akşam,
29. Uluslararası Istanbul Müzik Festi-
vali kapsamında Venedik Barok Orkest-
rası'nı dinledi. Izleyenler barok müzi-
ğin bu önemli yorumculan için Aya Iri-
ni'de yerlerini ahrken, kuliste Andrea
Marcon ile barok müzikten kendi müzi-
kal anlayışına kadar uzanan bir söyleşi
gerçekleştirdik.
- Son ydlarda müzisyenler barok mü-
ziği bir tarihçi gibi araştınp tiüzlikle in-
ceh'yorlar. Böyle bir anlayışın olumlu ve
olumsuz yönleri sizce nedir?
ANDREA MARCON-Eserleri çalsak
da çalmasak da araştınp, o eserin ne ol-
duğunu öğrenmek zorundayız. Bunun ne-
deni, çalınan müziğin geçmişine gitmek
ve bir nevi müziğin tarihini öğrenmek. An-
cak iyi bir müzikal yorum için yaratıcı ol-
mak gerekir. Biz tarihçi değil müziği yo-
rumlayan insanlanz. Bu nedenle de duy-
gulanmızla hareket etmeliyiz.
-İtalyan barokmüziğininöneıni nedir?
O çağda önemli olduğunu büdiğimiz ba-
rok mimari veresimgibi diğer sanatiar-
la ilişkisi var mı?
MARCON- Müzikle başta tiyatro, re-
sim, heykel, mimari olmak üzere her sa-
natm ilişkisi vardır italyan barok müzi-
ğinin bir başka özelliği, o çağda devrim-
ci bir ruha sahip olması. Italya müzikte
birçok ülkeden 40-50 yıl öndeydi ve di-
ğer ülkelerin müzikte ilerlemesini her
zaman desteklemişti.
- Eserleri otantik enstrümanlaria icra
etüğinizi bili\oruz. Bu enstrümanlan na-
sıl araşnnvorsunuz? Bu konunun müzik
üzerindeki önemi nedir?
MARCON - Barok müzikte ortaya çı-
kan tınılar çok farklı, o yüzden de bu
enstrümanlan çalmak başlı başına bir
ayncalık. Otantik enstrümanlaria çalma-
yı tercih ediyoruz. Araşrırma yapıyor ve
10-12 dinlemeden sonra hangi enstrüma-
nı seçeceğimıze karar veriyoruz.
- Prngramım7Hn yer alan tanınmış VP
aztanınnuş bestecüeri nasıl ka>naşnrrywr-
sunuz?
MARCON - Bilinen ve de bilinme-
yen eserleri birlikte çalarak farklı bir mü-
zik tadı yakalamaya çalışıyoruz. Böy-
lelikle tanıdığınız seslerin yanında ta-
nımadıklarınız da duyulmuş olu-
yor. Bunlar bir araya gelince
değişik bir lezzet oluşuyor.
- Aya trini'yi konser
mekânı olarak nasıl
buhıyorsunuz? A"
MARCON-Mü-
kemmel. Özellik-
leharikabirakus-
tiğe sahip. Bu mü-
ziğin çalınabile-
ceği en ıyi yerler- ,
den birisi. Her-
hangi bir oditor-
yumda böyle bir
program çalınmaz.
Ama burası çok farklı bir
mekân.
(Foto;
J
mesi için, ilkeleri için savaşmayı bu
kitaplarla da sürdürdü. Onlann bun-
ca popüler olmasını en çok hayretle
karşılayan yine kendisiydi. Yaşamıy-
la, "dinozorluğuyla", karanlığa, yoz-
luğa, geriliğe, cehalete, eşitsizliğe,
sömürüye nasıl meydan okuduğuna
tanıkolduk...
Bize öğrettüderi
Onun öğrencisi hiç olmadım. Ama
öğrencilerinden "hoca"lanmn eşsiz-
liğini çok duydum. Ve yalnız kitap-
lanndan değil, onun dostluğundan,
onunla sohbetlerden de çok şey öğ-
rendim.
Mutluluk denen şeyin anlık mutlu-
luklardan oluştuğunu ondan öğrene-
cektim...
Sonra:
Öğrenmenin de mutluluk kaynağı
olabileceği... Öğrenmekle yaşamın
zenginleşebileceği...
Sevdiği bir işi yapmanın, sevdiği işi,
iyi ve doğru yapmanm insana kazan-
dırdığı özgüven...
Düşüncelerden, ilkelerden ödün
vermemenin kazandırdığı güç...
Dünyaya merakla, ilgiyle sanlma-
mn kazandırdığı coşku... (Nasıl da
merakla, heyecanla sorup soruşturur,
çocuk gözleriyle şaşarak, hayretle ba-
karak, kucaklardı yeryüzünü...) Bu
coşkuyu paylaşabilme cömertliği...
Yaşama biçimiyle düşünce biçimi-
nin birbirini bütünlemesinden, ken-
dine ve çevreye duyulan sevgi ve say-
gının, insan onurunu yüceltmeye var-
masmdan kaynaklanan iç banş ve hu-
zur...
Birikimlerden aldığı güçle yeniye
yönelmek, birikımlerle güzelleşmek...
Değer ölçülerinin hızla erozyona uğ-
radığı; bilginin, birikimin, kültürel
değerlerin horlandığı; "aydın" olma-
nın küçümsendiği, cehaletin, kaba
sabalığın, "kolay olanm", sansasyon
ve
u
anlık şöhrefin yücelttiği bir or-
tamda Mîna Urgan, çok özel bir in-
san olarak, yukanda sıralamaya ça-
lıştığun özelliklen savundu.
"...Toprağa dönüşen bedenimden
çıkacak küçük mavi bir kır çiçeği,
ölümsüzlüğümü sağlamaya yeter de
artar" diyordu "Bir Dinozorun Anı-
lan"nda...
Bana soracak olursanız, o en do-
ğal, o zarif. o alçakgönüllü cömert kır
çiçeği, her daim açmaya devam edi-
yor...
YAZ1ODASI
SELtM ÎLERİ
Yaz Okumaları
Kürşat Oğuz'la konuşuyorduk. Söz döndü dolaş-
tı, yaz okumalanna geldi.
En eskisi-en eskisi diyorcJum içimden, yaz okuma-
lannın en eskisi?! Kış okumalan geliyordu da, öteki-
si birtürlü belirmiyordu.
Kış okumaları, hiç hoşlanmadığım ders kitaplany-
dı. Daha Alfabe bana bir kâbus gibi gelmiştir. Oku-
mayı çok zor söktüm. Elyazım, büyük harf, küçük harf,
korkunçtu.
Hazırlıkta okuduğumuz ders krtaplanndan Le Fran-
çais par la methode directe'i severdim birtek. İki cilt-
ti. Sevgimin sebebi, kitaptaki ilüstrasyonlar. Heroku-
ma parçasına bir resim. Resimlerden o kadar mutlu
olurdum ki, dakikalarca bakardım her binne; düşler
kurardım.
Sözünü açtığım iki ciltlik ders kitabımız Fransa'da
basılmıştı, kuşe kâğıt, ilüstrasyonlar ışıl ışıl renkli.
Bizim kitaplanmızsa hep üçüncü hamur. Resim-
ler, fotoğraflarkarakuru. Anlatılanlar, 'öğretılmek' is-
tenenler ılgımi zerre kadar çekmiyor.
O zaman gelsin sonbahar, kış okumalan: Ders ki-
tabının ortasına yerleştınlmiş Hep O Şarkı sözgeli-
mi. Yakup Kadri'yı son romanıyla tanımam hâlâ tu-
hafıma gider. Bır yazan ilk eserinden başlayarak oku-
ruz çoğu zaman.
Yine bu kış okumalan arasında Hüseyin Rah-
mi'ler, Refik Halid'ler vardı. Üç ciltlik Amber de var-
dı, çeviri roman.
Aka Gündüz'ün Bir Şoförün Gizli Defteri'ni tarih
kitabımızın arasına yerteştirmeye çalışmıştım. Kalın
kitaptı; başaramamıştım.
Daha önceleri, ilkokuldayken, Kemalettin Tuğ-
cu'nun bir romanı da kış okumalanna rasttar. Çok acık-
lıydı. Sonu mutlu bitiyordu ama, sona kadar döktü-
ğümüz gözyaşlan kalıyordu akılda.
Yaz mıydı kış mıydı, bir mevsimden bir mevsime
geçen, herhalde uç dört ay süren bir tefrikaydı: Yıl-
lann Ardından. llkokuldaydım. MuazzezTahsinBer-
kand imzalı tefrika Hürriyet gazetesinde yayımlanı-
yordu. Büyuk bir heyecanla okumuştum.
Evet ama, o günlerden şimdiye ne uzun zaman,
ne çok yıllar geçti. Birçok yaz okuması, birçok kış oku-
ması geride kaldı. Birçok kitaptan tek satır hatırla-
mıyorum.
"Vapur Yalova iskelesıne yanaştığı vakıt..." gibi-
sinden bir yanm cümle kayıp duruyor, akıp duruyor,
uçuşup duruyor. Yıllann Ardından öyle başlıyordu
galiba. İlk okumalann derin etkısıyle silinmemiş ol-
malı.
Sabah, bu yaz ben ne okuyacağım diyerek kalk-
tım. Yazlar için seçtiğimiz. yazlara sakladığımız kitap-
lar...
Ders kıtaplanndan kurtulalı hani. Yaz okumalannın
da yıldızı söner gibi olmuş. Çünkü, benim için, yaz
okumalan en özgür okumalardı. "Ders çalış" diyen
yok, başına buyruksun.
Şimdi düşünüyorum da, kitaplığımı da yaz günle-
rinde oluşturdum. Variık'ın, Yeditepe Yayınları'nın,
Ataç Kitabevi'nin kitaplannı hep yaz günleri edin-
dim. Artık çağdaş edebiyata açılıyordum.
öğleye doğruydu, yine okuyacaksın elbette dedim
kendi kendime, şiirler, deneme kitaplan, romanlar, anı-
lar. Okumak istediğim nice eser var. Yaz geldi. Bal-
kona çıkar okursun... Ne dersem diyeyim, kanma-
dım.
Gözümün önünden kitaplara düşman nice kişi
geçti. Yaşamları boyunca tek satır roman okumamış,
amaTürkiye'nin siyaset ortamında yıldızı parladıkça
parlamış. Yalnız siyaset ortamında mı? Her alanda...
Sait Faik'in sözünü degiştiriyorum:
Burada her şey kitap okumakla bitiyor!
Takvimde İz Bırakan:
"Güneş batıp, aydınlık çekilince külrengini giydi
yeniden evler, avlutar. Yalnız yandaki bahçeydi ala-
cakaranlığın içinde yeşil, canlı, kıvançla pariayan."
Peride Celal, Pay Kavgası, 1985.
jş Sanafta yaz filmleri t
• Kultür Servisi - Iş Sanat Kültür Merkezi
Sinema Salonu'nda 20 Haziran'da 'Ustalardan
Fransız Filmleri' gösterimi başlayacak.
tzlenebilecek filmler arasında 'Cyrano de
Bergerac' (Jean Paul Rappeneau), 'Delicatessen-
Şarküteri' (Jeunet ve Caro Ossrad), 'Le
Miserables- Sefıller' (Claude Lelouch), 'Lu
Hussard Sur Le Toit- Damdaki Süvari' (J. P.
Rappeneau), 'La Cite Des Enfants Perdis- Kayıp
Çocuklar Şehri', 'Le Jaguar' (Françis Veber),
'GerminaF ve 'Lucie Aubrac' (Claude Berri),
'Farinelli' (Gerard Corbiau) ve 'Dinner Game-
Salaklar Sofrası' (Françis Veber) yer alıyor.
(0212 31615 77- 31615 60)
K Ü L T Ü R İ Ç Î Z İ K
K Â M Î L M A S A R A C I