16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 MAYIS 2001 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA BIR KENTIN DRAMI RESTORAN GÖZDOYURAN TURHAN SELÇUK DtÎRÜSî TABİATLI İSTANBÜL EFENDİSİ AEDÜLCA:;EAZ IN HARİKULÂDE MACERALARI & lEKMİLİ BÎRDEN VAR, NE /AZAR. Tarihin en görkemli başkenti sel felaketinden sonra yazgısıyla baş başa kaldı Antakya 'dayanışma' bekiiyorY~ T~emen her çağda su / / baskınlannı yaşayan A. .X Antakya'da tarihsel kent kültürü ve gelenekleri buna önlemler almıştı... Ne var ki taş sokaklar ve ortalanndaki sel kanallan yok edilip nehir yatağı bile imara açılınca, eskiden sadece "seyredilen" seller, bu kez felakete dönüştü... OKTAYEKtSCİ Söylenceye göre İskenderın generallerinden biri olan Sdevkos, bugünkü Hatay ilimizin bu- lunduğu yörede kurmak istediği yeni devletin "başkenti" için en uygun yeri ararken, lopohYe gıderek oradakı Jüpiter Tapınağı'nda bır kurban keser... 0 sırada gökyüzünden süzülen bir kartalın kur- bandan aldığı parçayı götürüp koyduğu yerde de şimdiki Antakyanın ilk tarihsel çekirdeği kuru- lur... Yani, Silpius Dağı (Habib Neccar Dağı) ile OrontesIrmağı(AsiNehri)arasına... Kentinadı- nın ise Selevkos'un babası olan Antiokos'un anı- smı yaşatmak üzere "Antiokheia" (Antioche) ol- masına karar verilir... Bu ad tarih boyunca hiç de- ğişmez ve günümüzde de "Antakya" olarak ay- nı efsaneyi 3. binyıla da taşıyor... \ Tarihlnl sellerle' yaşadı... Daha I.S. 1. yüzyıldayken bile dûnyanm üç büyük kenti olan İskenderiye, Roma ve Bizans'la yanşmaya başlayan, antik çağda nüfusu 500 bine ulaşmış ender kentlerden biri olan ve Roma, Bi- zans, Arap ve Osmanh uygarlıklannın en gör- kemli anıtsal ve kültürel değerleriyle eşsiz bir mimari ve kent dokusunu "insanhğa armağan e- den" Antakya'nın, ismiyle bırlıkte değışrneyen bir tarihsel özelliği de hemen her çağda yaşadı- ğı "su"baskınlan... Habib Neccar Dağı'nın dik yamaçlannın etek- lerinde ve Asi Nehri'nin kıyılannda oluşmuş ken- tin bu topoğrafik yapısı, yine Asi Nehri'nin mev- sim yağışlanndaki kabarması ve aynı yamaçlar- dan nehre doğru adeta küçük ırmaklar oluşrura- rak inen sularla birlikte, sel olayını Antakya'nın "tarihsel yazgısı'' haline getirmiş... Ne var ki Antakya, tarih içindeki zengin dene- yimlerini kendine özgü kent dokusuna da yan- Habib Neccar dağına yaslanan tarihi Antakya kentinin konumu sıtması sonucunda, geleneksel yapı ve kent do- kusunda bu "doğa olayına" karşı da önlemler al- mış..."Seün felakete dönüşmesini engeUe>ecek" çözümleri mımarlık ve şehircilik kültürüne ka- zandırmış... Bunlar arasında ise "Asi Nehri yatağına yer- leşmemek" ve olabildiğince Habib Neccar'ın dik yamaçlannda "güvence içinde konumlan- mak" önemli olduğu gibi, bundan daha çok çar- pıcı olanı, aynı yamaçlardan aşağı doğru inen "taş döşeli" sokakların ve yollann ortalanna ya- pılmış "selkanaDarT... Bu iki "kentsel gelenek" yine tarih boyunca Antakya'yı "sellere göğüs gerebOen bir uygarhk merkea" olarak 20. yüzyıla taşımış... Tarih terfc edlllnce... Işte, Antakya şimdi de 20. yûzyılın özellikle son çeyreğindeki; "tarihsel kazanımlara duyar- sız" ve sadece arazi rantını yükseltmeyi amaç edinmiş bir "spekülatif yapılaşmanırT cezasını çekiyor... Kentin eski dokusunun bulunduğu "SİT" alanındaki "taş döşeü" özgün sokaklar, sözde "çağdaşhk"(!) adına 1970'li ve 198O'lı yıl- larda tümüyle betonla kaplanınca, mesleğini ve Faciayı arsa ve imar hırsı ladılazır Mimarlar Odas'nın Adana Şubesi ve Antakya TemsilciliğTnin raporlannda, 7-8-9 Mayıs 2001 gûnlerinde gerçekleşen sel olayının "felakete dönüşmesindekr başlıca nedenler özetle şöyle saptanıyor: 1) Yağış miktan m2'ye 400-500 kg'ı bulmuş ise de bu yoğunluğun yarattığı sel yine de böylesi bir yıkıma ve hasara yol açmayabilirdi. Çünkü selden etkilenmenin nedeni, Asi Nehri "taşkm vatağında" son yıllarda izin verilen yapılaşma ve kentsel StT'in bulunduğu yamaçlardaki "ahyapı eksildiğj> *dır. 2) Su havzalannın "dokturHİarak" imara açılması; nehir yataklannın "değ^tnüerek" buralarda yeni yapılaşma alanlannın oluşturulması; aynı yöntemle "j'eniarsa" kazanma çabalan; *kanal'' haline getirilerek doğalhğı yok edilen nehir yatağı; kıyı kenar çizgisini bile *ihlal" eden yapılaşmalar.. felaketi hazırlayan başlıca imar ve çevre suçlandır. 3) Dolayısıyla bu felaketin gerçek sorumlulan, bilim dışı imar planlannı hazırlayan, yeterii denetim hizmeti vermeyen, politik beklentiler yüzünden "imar rantına çanak tutan" yerel yöneticiler ile bunlara göz yuman ve hatta merkezi hükümetlerdir... Farklı din, inanç ve kfiltürlerin tarihi ortaklaşa yaşadıklan Antakya'da Katolik Kilisesi Ue Sermaye Camisi. Bu mekânlar sellene yillarca meydan okudular. duygulannı adeta Antakya'ya adamış olan Prof. Dr. Ataman Demir şöyle haykırmıştı: "-Yapma- yın, sadece tarihsel peyzajı bozmaİda katamyor- sunuz; yaruı bu sokaklar herhangi bir aşın \~agis- ta sel derelerine dönüşecek, mah\olacaksınız™*' O yıllarda Antakyalı belediyeciler, yağmur su- lannı bir süzgeç gibi emip, toprak altından Asi'nin yatağına ulaşüran taş döşeli "uygarhkso- kaklannı"* tarihin belki de en "ilkel" anlayışı için- de betonladıklan gibi, ortalanndaki yine tarihten "miras'' olan sel kanallannı da yok ettiler... Şimdi, Antakya'nın "çaresiz" kalan Belediye Başkanı tris Şentürk, 7-8-9 Mayıs 2001 gûnle- rinde yaşanan sel felaketinin hemen ertesi günü açtığım "geçmiş olsun" telefonuma yanıt verir- ken diyor ki: "SİT alanı da mahvoldu-. Yüzier- ce yıl kendini seDerden koru\-abilen kentsel dokıı yamaç sulan\la büyük tahribat aJtnda. Bölgede çok acek tespit > apılmah. hasargören kültürel mi- rasın errvanteri çıkamlıp güvence>e ahnmalı»" Mimarlar Odaa hemen bölgeye giderek, selin "felakete dönüşme nedenkrini" tespit etti. Mi- nıarlar Odası Adana Şubesi'nin ve AntakyaTem- sücfliği'nin 11 Mayıs 2001 tarihli inceleme rapo- runda. doğrudan "nehir yatağmdaki >< apdaşma- ya" da özellikle dikkat çekiliyor. 'Uluslararası' kampanya gerefc... Antakya, Türkiye'deki "tarihten ders alma- makta direnen" imar politikalannın kurbanı ol- du... Şimdi yapılması gereken isebiryandan bu politikalan "sorgıdamak"; ama öbür yandan da Antakya'ya sadece ulusal değil, "uluslararası yardnn eünin" de uzanması için hemen bir "da- yarıışma kampanyası" başlatmaktır. Kültür Bakanlığımızın eşgüdümünde ve Dışiş- leri Bakanlığımızın da etkin desteğiyle bir "dün- ya mirası" olan Antakya'yı yeniden insanlığa ka- zandırmak için BM ve UNESCO, 1COMOS gi- bi kuruluşlan ve bir "Avrupa mirası'' kavramı içinde de Avrupa Konseyi'ni, AB'yi ve diğer tüm kent ve kültür organizasyonlannı ivedi olarak bu kampanyaya ortaklığa çağırmalıyız... Türkiye de tüm olanaklarını hemen seferber et- meli, Antakya gibi bir tarih ve insanlık hazinesi- nin "sabjbi" olabihnenin ulusal ve evrensel so- rumluluğunu yerine getirmeli... Sözün kısası, Antakya "dayamşma'' bekiiyor... Bu görevi de bizlere ve insanlığa "tarih" yüklüyor... DUZYAZI ORHAN BİRGİT 35 Şehidin Tabutu CASA'lar.. Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı, Milli Savunma Bakanlığı ve Hava Kuvvetleri Komutan- lığı'nın, düşen CASA uçakları ile ilgili üç ayrı kol- dan soruşturma başlatmış olması, muhtemelen gazeteci Nezih Tavlaş'ın 1990 yılında yayımladı- ğı 'CASA Olayı-Bir Alternatif Skandal Önerisi' adlı kitabını, bugünlerde ikinci baskı olarak kitap- çı vitrinlerine taşıyacak. Lise öğrencisi olduğum yıllarda, Mersin'den Is- kenderiye limanına bir grup denizcımizi götüren Refah şilebi, Akdeniz'de, muhtemelen bir tngiliz denizaftısı tarafından torpillenmiş ve batınlmıştı. Eski bir şilebe, Amerika'dan Deniz Kuvvetleri- miz için alınacak muhripleri getirmeleri için görev- lendirilen subay ve astsubaylanmızı sıradan bir yük gibi tıka basa dolduranlar için, kamuoyunun baskısı sonunda soruşturma açıldığını hayal me- yal hatırlıyorum. Osoruşturmanın, âdetyerini bul- sun türünden küçük ihmal cezalan ile sonuçlan- dınldığını da... Art arda düşen iki CASA uçağında, birisi emek- li 35 insanımızın yitirilmesinin, bu uçakları yapan Ispanyol firmasında uyandırdığı telaşın somut göstergesi, fabrikanın genel müdürünün aparto- par Ankara'ya uçarak teknik soruşturmadan söz etmesi oldu. Ama CASA'lan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin en- vanterine sokanlardan bir tekinin sesinin çıktığı- nı söyleyebiliyor muyuz? Dönemin cumhurbaşkanı Turgut Özal şimdi hayatta değil. Ama Tavlaş'ın sözünü ettiğim kita- bında, Turgut Bey'in 15 Eylül 1998 günü, Türki- ye başbakanı olarak ve elbette Semra Ozal ve beraberlerindeki işadamlan ile ANAP milletvekil- lerinden oluşan bir heyet ile 38 saatliğine ispan- ya'ya gittiklerini okumakla yetinmiyor, bu kısacık gezi sırasında CASA uçak fabrikasını ziyarete de vakit ayırabildiklerini hatırlama imkânını buluyor- sunuz. Daha önemlisi, yeniden kapı yoldaşı olduğu- muz Yalçın Doğan'ın 13 Eylül 1989tarihini taşı- yan 'Sabah' gazetesinin 'Madrid istemiyor, ama özalgidiyor' başlıklı haberinde, Turgut Bey'in "AT üyeliğimizi destekleme karşısında bu uçaklann alımı konusunda Türkiye'nin kolaylık gösterece- ği" yolunda söz verdiğinı de... CASA firmasının, Türk Hava Kuvvetleri'nin 52 nakliye uçağı alımı kararı üzerine, Ankara'daki temsilcisıni nasıl degiştirdiğı, yeni temsilcı Zey- nel Abidin Erdem'in nasıl devreye girdiği, girer girmez Semra özal ile kurduğu dostluk, ANAP üyeliği, ihalede istenilen uçma gösterisinin niçin ve nasıl ertelendiğini, gazeteci Tavlaş tek tek an- latıyor. • • • 'Casa Olayı' Ekin Yayınları ısimli bir yayınevinin 'Araştırma ve İnceleme Dizisi' olarak 1990'da ya- yımlanmış. İçindeki ilginç belgeler ile birlikte si- yaset ve ticaret dünyasından da unutulmaz ke- sitler sergilendiğini vurgulayan Sevgili Uğur Mumcu'nun önsözü de, ne dönemin asker-sivil savcılannın, ne yine dönemin komutanlannın ve muhalefet milletvekillerinin yeterince ilgisini çek- memiş olmalı kı, şaibelı bır yazılı önerge dışında Meclis harekete geçirilmemiş. Savcılann kılı kıpır- damamış. Yine o dönemin Genelkurmay Başka- nı ya da Hava Kuvvetleri Komutanı, bu yazılıp çi- zilenler için ağızlarını açmamışlar. Bu hazin suskunluk, 35 insanımızın acı ölümü ile yerini, üç ayrı dosyanın açılması emrini veren üç ayrı makamın düğmelere basmasına bırakıyor. O otuz beş şehidin dizi dizı tabutları ve arkala- nndan yükselen feryatların sahiplerinin çığlıkları, acaba dönemin etkili ve yetkililerinden kaçının rüyasına giriyor? Dahası, uykuları kaçanlarvarmı bu etkili ve yetkili kişilerden? • • • 35 yiğit insanımıza tabut olan iki CASA uçağı- nın feci sonu üstüne açılan dosyalar, umarım, Re- fah faciası davası gibi suyuna tırit türünden so- nuçlanmaz da, 21 yıl sonra da olsa adalet yerini bulur Faks:0212-677 07 62 E-mail: obirgit(« e-kolay.net Kızılay Pendik Şube Başkanı Topçu üçüncü kez görevine döndü tstanbul Haber Ser- visi - Kızılay Genel Merkezi'nce üçüncü kez görevinden geçici olarak uzaklaştınlan Kızılay Penik Şube Başkanı Yusuf Topçu ve şube kurulu, mah- kemenin tedbir karan- nı kaldırması üzerine yeniden görevine dön- dü. Kızılay Genel Mer- kezi'nin, "Tüzük ve yönetmelik hükümleri ile genel merkez direk- tiflerine uygun hareket etmediği ve yapdan uyanlara karşın KIZH lay'm amaçlanna a> kı- n hareket ettiğj" ge- rekçesiyle 40 gün önce tedbir amacıyla üçün- cü kez geçici olarak görevden uzaklaştırdı- ğı Topçu, mahkeme karanyla yeniden gö- revine başladı. Dün Kızılay Pendik Şubesi'ne bağh Altm- tepe Araştırma ve Te- davi Klinikleri'ne ge- len Yusuf Topçu, dok- torlar ve çalışanlar ta- rafından alkışlarla kar- şılandı. Basın mensuplanna açıklama yapan Top- çu, Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkeme- si'nin "Genel Merkez Yönetim Kurulu kara- ruun iyi niyetli olmadı- ğı" gerekçesiyle tedbir karannı kaldırdığını söyledi. 'Raporiar taraflı' Müfettişlerin taraflı raporlan ve Kızılay Genel Başkanlığı'na aday olması sonucu görevinden uzaklaştı- nldığmı ileri süren Topçu, görevinden uzak kaldığı sürelerde Pendik Şubesi'nin te- davi merkezlerınin ge- lirlermin ayda 400 mil- yar lıra azaldığuıı be- lırrti. Topçu'nun başkanı olduğu Kızılay Pendik Şubesi'ne bağh Pen- dik, Adatepe ve Altın- tepe'deki sağlık mer- kezlerinde müfettişle- rin çalışmalan sürüyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle