Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA
14
CUMHURİYET
• • • •
KULTUB[ kultur@cumhuriyetcom.tr
26 NİSAN 2001 PERŞEMBE
Donatella Baglivo, Türkan Şoray'ın belgeselini birçok festivale taşımayı düşünüyor
Âhşdmacbkkınlganbir yûcbz
CUMHURCANBAZOĞLU
Uluslararası lstanbul Film Festiva-
li'nin en ılginç bölümlerindenbiri de
belgesellerdi bu yıl.
Belgesele gönül vermiş yönetmen-
lerin gözüyle sinemanınyıldızlannın
yaşamlannı izlemek, kamerarun ar-
dındakı farklı gerçeğe şahit olmak
çok heyecan vericiydi...
Ürünlerin hepsi iyidir ama, yapıt-
lar arasmdabir tanesibizler için fark-
lı anlam taşıyordu; Italyan yönetmen
Donatella Bagtivo, kalkıp Yeşilçam'ın
Sultanrnın; Türkan Şoray'ın belge-
selini çekmişti.
Roma'daki festivalde Şoray'ı gö-
rür görmez belgeselini yapmayı ka-
fasına koymuştu Baglivo; Sultan'dan
da onay gelince çahşmalara başla-
mış ve uzun süren hazırlıktan sonra
19 Nisan'da montajı bitirip filmi gü-
nü gününe Istanbul'daki festivale ye-
tiştirmişti...
Baglivo Italya'da RAI için yaptığı
'sinemacı' belgeselleriyle ünlü. Ara-
larında ltalyanlardan Gassman, lisi,
Toto, Cardinak, Mastroianni, Sordi,
Tognazzi, VM, VHlaggio. Bertolucci,
RÜSL ZeffireUi, Antonionl Monkelu,
Pasolini. Bevilacqua. Bolognini, Pon-
tecorvo. Rossellini, Ameuo, Guerra;
Amerikalılardan da James Dean,
Marlon Brando, Montgomery CM,
Rita Hayvvord, Frank Capra, Clark
Gable, James Stevvart, Marüyn Mon-
roe, diğer ülkelerden Tarkovsld, Io-
nesco, Angelopoulos gibi isimlehn
bulunduğu dev bir kariyere sahip
Bavligo, son olarak bu zengin listeye
Şoray'ın admı da ekledi.
Bavligo ile belgeselin Istanbul'da-
ki ilk gösterimi öncesi konuştuk:
'Zorlukla para bulabildim'
- Şoray'ın, hangi yanı daha fazla et-
kiledisizi?
DONATELLA BAGLJVO - Roma
Film Festivali'nde karşılaştık. Orada
bir filmini gösteriyorlardı Şoray'ın ve
ödül alacaktı. Ben de Monicelli üze-
rine yaptığım belgeseli tanıtacaktım
ve bana da kariyer ödülü verecekler-
• "Roma Film Festivali'nde karşılaştık.
Kalabalıkta gördüm ve kim olduğunu
bilmiyordum. Yüzü çok farklıydı, dikkatimi
çekti. Her şey onun o anlamlı yüzüyle başladı.
Türkan Şoray'ı çekingen, kınlgan buldum.
Alıştığım yıldızlara hiç benzemiyor.''
"Kabul ederse Şoray'la Türkiye'de ve İtalya'da geçecek bir uzunmetrajh çalışma yapmayı planlryorum."
di. Kalabalıkta gördüm ve kim oldu-
ğunu bilmiyordum önce. Yüzü çok
farklıydı, dikkatimi çekti. Her şey o-
nun o anlamlı yûzüyle başladı. Tûrk
oyuncu olduğunu öğrendim; yaşa-
mıyla ilgıli bilgi aldım. Belgeselini
yapmak istediğimi söyledim; kabul
etti. ttalya'dabir Türk oyuncunun ya-
şamınınkimseyi ilgilendirmeyeceği-
ni iddia ederek para vermek isteme-
di RAl'nin yapımcılan. Şonunda zor-
lukla para bulabildim. Ben çok genç
yaştan beri belgesellerüı içindeyim;
Tabii Italyan oyuncular ve de Ameri-
kalı yıldızlar için para bulmak kolay
ama Şoray için çok ısrar etaem ge-
rekti.
- Malzemekre nasıl ulaştmız? Bi-
zim basında, Şoray'ın, betgesdi eksik
bulupmüdahakettiğiyazıkh. Bu doğ-
nımu?
BAGLTVO - Fılmlerinden parçalar
göndermesini istedim. Önce düşük
kalitede malzeme ulaştı. Tercüman
aracıhğıyla bütün malzemeyi izle-
dım; hakkında yazılmış üç kitabı oku-
dum ve ışe giriştim.
Elimizdeki ilk malzemelerle çıkar-
dığımız kopya ttalya'da zayıf bulun-
du. Türkan Şoray'a durumu anlathm;
elinde ne var ne yok toplayıp Ro-
ma'ya geldi. Oturduk her şeyi yeni-
den gözden geçirdik. Yeni çekimler
yaptık. Çıkan malzemeden Şoray da
tatmin oldu sonunda, Olay budur.
- Bir belgesekiye göre nasıl bir mal-
zeme Türkan Şoray?
BAGLİVO - Rahat çalışılan bir in-
san; burada kendi evindeki çekimler-
de kamera karşısuıda çok heyeeanh
olduğunu gözledim, ama Roma'daki
söyleşilerde rahattı. Şoray'ı çekingen,
kınlgan buldum. Alıştığım yıldızlara
hiç benzemiyor. Insan olarak çok sev-
dim onu; yeni bir dost kazandım.
Kendi dünyasında görünce daha da
sıcak olduğunu anladım. Aynca bana
Türkiye gibi olağanüstü bir ülkeyi de
tanıttığı için çok teşekkür ediyorum
ona.
- Şoray belgeseli için Türk tdeviz-
yonlanyla bağianü kurdunuz mu?
BAGLJVO - Daha kurmadım ama,
böyle birbağlanunın gerçekleşeceği-
ni umuyorum. Italya'daki yapımcı-
mın bu tip girişimlere gereksinimi
var. Aynca belgeseli birçok festivale
taşıyacağım; böylesine büyük bir
oyuncunun buna layık olduğunu dü-
şünüyorum.
- tnsanı konu alan belgeselde püf
noktası nedir sizce?
BAGLİVO - Belgeselde en önemli
adım, yıldızlan konuşmaya ikna et-
mektir ve sabırla malzeme toplamak-
tır. Bu nedetüe İtalya'da benim gibi bu
işi uzun yıllar yapan çok az sayıda
yönetmen var. Iyi para kazandığımı
söyleyemem ama, benim için önem-
li olan, yaşh oyunculann gençlere bir
şey söylemeden bu dünyadan aynl-
malannı önlemek. Belgeseli yapılma-
yan önemli oyuncular ölünce çok
üzülüyorum. Bu nedenle yaşhlardan
başlayarak geri gitmeye çalışıyorum.
EUmi çabuk tutmam gerekiyor; örne-
ğin Marcello Mastroianni'yle, belge-
seline gereken söyleşiler için Napo-
li'de randevulaşrmştık. 'Bir hafta son-
ra Roma'da buluşunız' dedi ama ge-
lemedi.
Fettini belgeseli haarfayor
- Özel TV kanalı cenneti denilen
ttarya'dadişedokunurbirbelgeselpa-
zanndan söz edilebilir mi?
BAGLJVO - Kültüre önem veren
özel tematik kanallar devreye girince
îtalya'da belgesellerin önemi arttı.
Ancak bu bizim işimize fazla yara-
madı. Amerikalılar sekiz dolar civar-
lannda paralarla belgeseller satıyor-
lar Avrupa'ya ve dünyaya. Şürümden
kazanıyorlar. Bir de film başına bir
milyon dolardan fazla harcayıp tanı-
tım yaparak videokaset piyasasına da
hâkim oluyorlar. Bu ortamda devlet
kanalının desteğı olmadan bir şey ya-
pamıyorsunuz.
- Son olarak sıradâ kimlerin belge-
seli olduğunu soralıın™
BAVGLIO - Oç bölümlük Fellini
belgeselini hazırlıyorum bugünlerde.
Bunlann dışında, kabul ederse Şo-
ray'la Türkiye'de ve İtalya'da geçe-
cek bir uzunmetrajh çalışma yapma-
yı planlıyorum.
Hüseyin Karabey, yaşayanların aktardıklanyla Avrupa'daki F tipi cezaevini sorguluyor
Film. F tipi cezaevinde kalnuş siyasi tutuklu, hükûmlü ve yakuüannııı katlalanyla yapılmış.
Teeıitiıı aıılatılıııası olanaksız!
MELTEMKERRAR
lstanbul Film Festivali'nin Insan Haklan Bö-
lümü'nde gösterilen fümler arasında Türk yö-
netmenlerin filmleri de vardı. Hüseyin Kara-
bej'ın 'Sessiz Ölüm' ve Zülfîye Dolu'nun 'Biz
Her Zaman Göçmeniz
1
fümleri festival kapsa-
mmda ilk kez gösterildi.
Hüseyin Karabey'in senaryosunu yazıp yö-
nettığı 'Sessiz Ölüm', kamuoyuna 'Avrupa stan-
dartlanna uygun cezaevi' olarak tanıtılan F tipi
cezaevlenne örnek olarak alınan Avrupa siste-
mıni araştmyor. Tecrit olgusunu, bizzat tecridi
yaşamış insanlann ağzından aktarmaya çalışa-
rak F tipi cezaevi sistemini sorgulayan film, Al-
manya, Italya, Amerika ve Ispanya cezaevlerin-
de uzun yıllar kabnış siyasi tutuklu, hükümlü ve
yakınlanyla bukonuda araştırmayapmış uzman
kişilerle görüşmeleri kapsıyor. Karabey, sekiz
aylık bir araştırma sonunda tamamladığı, özel
röportajlar ve Jülide Kural'ın oynadığı drama
bölümlenyle farklı teknikleri bir araya getirdi-
ği filminde tecrit olgusunun aslında yüz yıllık
bir araştırmanın sonunda ulaşılan bir 'model'
olduğunu ortaya çıkanyor.
'Ne yapabflirnn' mantığıyla yola çıkanyönet-
men Karabey, füminin bir belge-sinema oldu-
ğunu söylüyor. "Kimsenin bilmediği ama üeri-
de herkesin yaşayabileceği bir şeyi anlatryoruz."
Karabey film için yaptığı geniş kapsamh araş-
tırmayı yakında kitap olarak da yayımlayacak.
Kitapta 40 saate varan söyleşilerin yanında, üni-
versitelerde yapılan psikiyatr raporlan, çeşitli
'urada yaptığım, ne yazık ki, on yıl sonra yaşanacakları
montajlamak aslında. îleride herkesin yaşayabileceği bir şeyi
anlatıyoruz. Bu filmi Türkiye'de beğenmeyenler olacak, belki
yasaklamaya çalışacaklar. Ama ben, bizi Avrupa'ya şikâyet etmek
yerine, Avrupa'yı Türkiye'ye şikâyet ediyorum!'
mahkeme raporlan gibi, bilimsel ve hukuki do-
kümanlara da yer verilecek. 'Sessiz Otüm' önü-
müzdekı bir ay içinde gösterime girecek.
- FUmi cekmeden önce nasıl bir konsept betir-
lediniz?
KARABEY - Ben bir 'konu'yu anlatmak isti-
yorum. Bu da yaşadığım bir sorundu. Arkadaş-
lanm, etrafimdaki insanlar ve belki ileride be-
nim de başıma gelebilecek bir sorunu anlatmak-
tı burada amaç. Bir olguyu anlatmak istedim, o
olgu da cezaevindeki tecrit olgusu ve bunun ne-
reye varabileceği. Konu belirlendikten sonra,
kendisi belirliyor biçimi. Bu yüzden filmde bel-
gesel bölümler var, kurmaca bölümler var ve
yabancüaştıncı Amerika bölümü var. Hepsi or-
takbir yerde birleşiyor. Proje, Adalet Bakanı'nın
bir açıklamasından çıktı aslmda, 'Avnıpa stan-
darüannıTürkiye'yegetireceğjz' demişti. Bube-
nim çok dikkatimi çekti. Gerçekten de bu süreç
içinde Avrupa Türkiye'ye hiç kızmadı, sadece
operasyonu eleştirdiler. Cezaevlerini eleştirme-
diler, çünkü bu gerçekten Türkiye'ye Avru-
pa'dan getirilen bir sistemdi.
Anlayamadığım bir şey var, Türkiye neden
eğitim sistemini, sağhk sistemini Avrupa stan-
dardına gerirmek istemiyor da, cezaevi sistemi-
ni Avrupa standardına gerirmek istiyor(?) Araş-
tırınca gördük ki, Avrupa standartlanndaki ce-
zaevleri de Avrupa'da sabıkah ve hâlâ yargıla-
nan, kabullenilmemiş bir sistem. Bir anlamda y-
ol gösterdiler Türkiye'ye; yapacaksanız böyle
yapın, kimsenin sesi çıkmaz, biz rahat ediyoruz
dediler. Geçen yıl Fransa cezaevlerinde 150 ki-
şi intihar etmiş, bu intihar değil bilinçli bir ter-
cihtir. Ya da Atmanya'da olduğu gibibirileri içe-
ride o insanlan öldürdüğü zaman hiç kimse bir
şey iddia edemez, kanıtlayamaz. Çok değil, bir
iki yıl sonra Türk hücrelerinde de bol bol inti-
har haberi duyacağız ama tek tek olduğu için
kimsenin dikkatini çekmeyecek.
- Yalnızca bir kişinin yaşayabileceği ve anlaül-
ması olanaksız olan bir durumu sinemaya akta-
nrken özettikle sözkri kullanmakçok daha zor
bir yol değil miydi?
KARABEY - Çok zordu. Ama resimlerde
gördüğünüz gibi, onlann ifade edememesi bile
tecndi anlatıyor. Ifadesizlik anı! Çoğunun yü-
zünden anlıyorsunuz tecridin ne olduğunu! O
durgun resimleri o yüzden koydum, o yüzler tec-
ridin bir sonucu çünkü. Bize anlattıklan şeyleT
o kadar korkunçtu ki, buna rağmen filmin so-
nunda halen bir şeyler anlatamamanm telaşını
yaşıyorlar. Fihnin sonunda da başında da şöyle
bir yazı olacak: Tecrit anlatıhnası imkânsız bir
şey ama biz deneyeceğiz.. Burada, 'Beşyıkhzh
otel gibi, ne zorluklan var ki' anlayışına dikkat
çekmeye çalışıyoruz. Bu önce düşünülmüş, son-
ra deneylerle sonuçlanna ulaşdmış, en sonunda
da uygulanmış, bilimsel ve sistematik bir yön-
tem. Beni ürpertiyor. Soru sormak istedim. Bil-
gi her tarafımızda var ama ulaşmasını bihniyo-
ruz, soru sormuyoruz. Fihnin sonunda söylenen
söz çok önemli burada. 'Tecrit toplumda bir
model olarak kuuanüan bir sistemdirv
-YıDanhr kimsevk konuşmamış,çoğukonuş-
mayı ve yazmayı unutmuş insanlan koouştur-
maknasildı?
KARABEY - Öncelikle güvenlerini kazan-
mak gerekiyordu. Uzun süre konuştuk. Baştan
söyledim onlara, bunu anlatmak imkânsız ama
ben deneyeceğim, yardımcı olur musunuz? On-
lar da 'Bunu ifade etmek imkânsız ama biz de
deneyeceğiz' dediler. Onca yıl geçmesine rağ-
men ifade etmekte çok zorlanıyorlar. Kendi ül-
kelerinde hiçbir röportajı kabul etmiyorlar. Sa-
dece 'Türkiye'de de aynı şeyler yaşanmasın' dı-
ye konuşmayı kabul ettiler ve çok zor bir süre-
ci anlatmaya çalıştılar. Aslmda onlar bir anlam-
da bu fihnin yapımcılan gibi, ben onlann evle-
rinde kaldmı, kimi zaman başka bir yere gider-
ken yol paramı bile onlar verdi.
IŞILDAK VE
YELPAZE
ATİLLA BtRKİYE
'Ölüm Haberleri'
Bir süredir Piraye İçin Yazılmış Saat 21-22 Şiirie-
ri ile yatıp kalkıyorum. Nâzım Hikmet'in hapistey-
ken kansına yazdığı şiirlerie.
Belirli bir akış içinde kurgulanmış olan bu şiirier,
hern şairin kendi şiir coğrafyasında hem de Türk şi-
irinin coğrafyasında açıian yeni, yepyeni bir yatak-
tır.
"ölûm ve zafer haberleri içinden" ve yaşı "kırkı
geçmiş iken" kansına, Piraye'ye seslenir.
Bursa'da "demirii birşilep gibi" yatarken, 1945 yı-
lının sonbahannda, Piraye'nin kelimeleriyle doludur.
Meydan yerinde kampana saat 21 'de vurduğunda,
yalnızca Pirayesi'ni düşünür ve ona dizeler diişer.
Büyük bir haksızlığa uğramış, büyük bir şairin iç
dünyası yer alır bu dizelerde. Umudu da, kederi de...
özellikle de "dışandan gelen", Istanbul'dan ge-
len kara haberierle yanar yüreği çoğu zaman:
Tarifkabul etmez, -diyoriar,- Istanbul'un sefa/etı,
m/7/etı, -diyoriar,- kınp geçirdi açlık,
verem illeti, -diyoriar,- diz boyu.
Şu kadarcık kız çocuklannr, -diyorlar,-
yangın yerierinde, sinema. localannda...
• • •
Atmışyıl kadar önce yazılmış bu dizelerde taşınan
kederin bir benzeri, şirndilerde de yaşanıyor. Istan-
bul'un kara haberleri, Türkiye'nin kara haberleri bit-
Y
Ustelik bu kara haberier "içerden" de geliyor ve
insanı acıya, umutsuzluğa sürüklüyor.
Tutuklulann ölüm oruçları iki yüz güne yaklaştı;
ölüm sayısı da ne yazık ki 23 Nisan'da on yediydi.
Bizi "yönetenlerin" vurdumduymazlığını anlamak
güç! Ya da çok kolay! Her iki durum da insanı kede-
re ve mutsuzluğa sürüklüyor.
Niye bu hoşgörüsüzlük, niye bu katı tutum?
Yeryüzünde insan yaşamından daha degerii olan
nevar...
Haklılığını ya da haksızlığını, doğruluğunu ya da
yanlışlığını biryana bırakalım, bu "acımasızlığı" kim-
se, tutuklu da olsa kimse "bak etm/yor"!
2001 yılında niye bu "zalimlik"\ Bu ölümler ne za-
man son bulacak!
Her sabah korkuyla açıyorum gazeteyi. Vıcdan
azabıyla değil -vicdan azabı çekmeye bile hakkımı-
zın olmadığını düşünüyorum-, çaresizliğin acısı ve
utancryla "kara haberleri" okuyorum!
Ne gariptir ki "sorumlu gazeteci" örnekleriyle do-
lu medyamız, "fetevo/e"lerden fırsat bulamıyor, ko-
nuyu "namuslu" bir biçimde ele almaya, "bir şey-
ler" yapmaya...
• • •
Nâzım Hikmet Istanbul'da hapiste yatarken "Y7-
ne ötüme Dair" adlı bir şiir yazar. Bu şiirinde kansı
Piraye'ye seslenmekte ve "ölüm temasını" işlemek-
tedir.
Belki de birbiıimizden uzakta öleceğiz.&i.$/>
Haber
çığlıklaria gelecek,
yahut da ima edecekier, • -
ve kalanı yalnız bırakıp
gidecekler...
Ve kalan
karışacak kalabalığa.
Gazeteciler Cemiyetfnin «ergisi
• Kültür Servisi - Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti 2001 yılınm ilk sanat etkinliğini
Izmir'de gerçekleştirdi. Çemiyetüyesi 13
karikarüristin, basm sorunlanm ele aldığı
Çizgiyle Basm sergisi 12 Mayıs tarihine kadar
Iş Bankası lzmir Sanat Galerisi'nde
sergilenecek. Sergide Ercan Akyol, Necmi
Rıza Ayça, Semih Balcıoğlu, Nezih Danyal,
Ferruh Doğan, Mustafa Eremektar (Mıstık),
Ali Ulvi Ersoy, Yurdagün Göker, Kamil
Masaracı, Tan Oral, Semih Poroy, Turhan
Selçuk ve Nehar Tüblek'in yapıtlan yer alıyor.
Hollyvvood yansı halya'da
• NÜLAN (AFP) - Italyan sanatçı Maurizio
Cattelan, Venedik Bienali 2001 için Los
Angeles'ın tepelerinde bulunan Hollywood
yazısınm bir kopyasım yapıyor. Bu dokuz harf,
Kaliforniya'daki orijinali gibi, 170 metre
genişliğinde ve 23 metre boyunda bir alanı
kaplayacak. Ama bu yeni Hollywood yazısı
Sicib/a'ya bakan Bellolampo'daki zeytin ve
pahniye ağaçlan arasına yerleştirilecek.
Proje 5 Haziran'da tamarnlanacak. Bundan üç
gün sonra açılışı yapılacak ve Venedik
Bienali'nin de kent suurlan dışında
gerçekleştirdiği ilk etkinlik olacak.
Yeşilçanfm suttanları' başkentte
• Kültür Servisi - 4.Uçan Süpürge Kadm
Fihtüeri Festivali'nin 3 Mayıs'taki açılışına Türk
Sineması'm yıllannı veren Türkan Şoray, Fatma
Girik, Filiz Akm ve Hülya Koçyiğit katılacak. 6
kıtadaki 27 ülkeden 60 fihnin gösterileceği
festivalde bu yıl sinemada kadm emeği ön plana
çıkacak. Uçan Süpürge Koodinatörü Halime
Güner, hazırladıklan Türk Sineması'nın kadm
yönetmenlerini anlatan "Yeşilçam'ın
Görünmeyen Kadınlan" başlıklı belgesele
TRT'nin destek verdiğini belirtti. 10 Mayıs'a
dek sürecek festivalde, ABD'nin ilk kadm
yönetmeni feminist Dorothy Arzner'in ve Dünya
Sineması'ndan kadın ustalann yapıtlanna yer
verilecek. Marisa Lusia Bemberg ile Agnes
Varda'nın fıhnlennin yanı sıra Yeni Zelanda,
Hu^atistan, Kanada, Avustralya ve Meksika'dan
'gülümseten' fümler sunulacak.
2. Japon Ammasyon Bünleri
• Kültür Servisi - Türk-Japon ÜniversitelileT
Derneği organizasyonu ile Ankara'da
27-28-29 Nisan 2001 tarihlerinde 2. Japon
Animasyon Günleri gerçekleştirilecek.
Etkinlikte içlerinde Hayao Miyazaki'nm
anime srnemasma yeni bir boyut getiren
Princess Mononoke filminin de bulunduğu
filmler gösterilecek. Aynca panel, fihn
söyleşileri ve 'Gerekli Şeyler' adlı
Manga satış standı bulunuyor.
(Bilgi için: http:// www.anime.gen.tr/)