28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24NİSAN2001SAU 14 iJ. L J K [email protected] TİYATRO DÜNYASINDAN DtKMEN GÜRÜN Tîyatroyla zengfaıleşeıı bir yaşam B AgopAyvaz. tiyatro dünyamızınyakından ta- nıdığıbırısun. Yıllannı tiyatroya adamış bir in- san. Bir tiyatro emekçisi. Onu, 50 yıl süresin- ce çıkardığı aylık tiyatro dergisi "Kufis"in sa- hibi olarak tanıyoruz. Ama, tt Kulisw in ötesin- de; yaşamı, anılan ve zengin arşiviyk tiyatro dünyamızın üzerine titremesi gereken kişile- rinden bin. Agop Ayvaz Bey geçen günlerde 90 yıh geride bıraktı ve 91 yaşına adımını attı. Ne- ler yok kı bu 90 yülık geçmişte... Güzel çocuk- lukyılları. savaş, Varhk Vergisi, 6-7 Eylül olay- lan... "Ben bu topraklardadoğdum,bu toprak- lann insanıyım. Hiçbir zaman ülkemi terket- meyi de düşünmediın.. ama bazen yaşadüdan- nu düşündükçeüzütüyorum,yüreğunedertolu- yor" diyor. Küllenmesi zor anılan, son günler- de bir milletvekilinin düşüncesizce sarfettiği sözlercanlandırmış...Sanatlasoluklanmakiçin yüzümüzü konumuza, tiyatro- ya çeviriyoruz... ••• Genç Agop Ayvaz'ın tiyatro- suz olamayacağını anladığı yıl- lar 19-20 yaş dolaylan. 1929- 33 yıllan arasında çeşitli kum- panyalarda oynuyor. Naşit Bey, Sait Köknar, Agopyan Efendi, Çobanyan EfendiKmarHanım heyetleriyle sahneye çıkıyor. 1933'te Ermenice temsiller ver- mek bir biçimde yasaklanıyor ya da engelleniyor ve Ermeni tiyatrosu gelene- ği de kaybolmaya yüz tutuyor. Profesyonel top- luluklar kalmadığı için o da amatörlerle Türk- çe piyesler koyuyor sahneye. Ama söz konusu yasak ya da engel, konduğu gibi kalkıyor 1946'da. ismetPaşa'nınbirtoplantıda, "Benim bu yasaktanhaberimyok, elbetteoynayabüirsi- niz" sözüyle. "Buohımlugelişmeden sonra pek çok amatörErmenitoplulukkuruldu.Sanatse- verler Temsil Heyeti, Gençler Temaşa Heyeti, Operet Kumpanyası Vega gibl.. Haftada bir Pangalü'da İnciSineması'ndaoynardıbu grup- lar. Oyunlar bir hafta Türkçe, bir hafta Erme- nice sunulurdu seyirciye." • • • Agop Ayvaz'uıkalbibugünde 1946'daçıkar- maya başladığı ve 1996'da kapatmak zorunda kaldıgı ilk Ermenicetiyatro dergisi "Kıılis" için çarpıyor. "Azmettim ve 50 sene hiç arahksız ç> kardım bu dergiyi Sadece Türkiye'dekiErme- en tiyatroyu Muhsin Ertuğrul'dan öğrendim. Shakespeare'i Muhsin Bey sayesinde tanıdım. 0nun derinliklerine Muhsin Bey'le indim. nilerin desteğiyle değiL, yurtdışmda yaşayanla- nn da yardnnlanyla ayakta kaldı Kulis. Tîyat- ro arşKinıiz için önemK bir belgedir bu dergL" Şimdi "Agos"ta haftalık yazılar yazıyor. Bu yazılannda eski tiyatro sanatçılannı, eski îs- tanbul'un tiyatro yaşamını tanıtıyor. "Bunlan yeni nesfllere tanrtmak lazun" diyor ve adeta iliklerimize işlemiş olan ilgisizlikten yakını- yor. Gerçektende garipbirkopukluk içinde de- ğilmiyiz? Agop Ayvaz zaman buldukça eski sanatçüa- nn mezarlarını ziyaret eden bir insan. "Çoğu unutulmuş" diyor, "sadece benim için değiL, Türk tiyatrosu için çok sevgili, çok değerti olan Muhsin Ertuğrurunmezarnunneredeolduğu- nu eminim ki gençtiyatroculannçoğu bümez. Ben yahuz anma günlerinde değil, kendimde güç buldukçagiderimonunziyaretine_ Ya, Ne- yire Neyir, Hazım, Mınakyan, KmarHanımvediğerlerL. Ne- den bu değertisanatçüann kty- roetini bflmiyoruz anlamakta güçlük çekiyorum ve müthiş üzüntûduyuyoruın.'Şusanat- çı şu evde yaşadı' diyebir pla- ket var nu bir evin duvannda? Yurtdışuıdaadunbaşıgörüyo- ruzböyfcptaketkriKıymetbi- lirük işaretidir bunlar." Düşü- nüyorum da Direklerarası'nda yok edilen tiyatro bınalan ile ilgili ne kalmış gende? Onlann yerine çirkin- lik abidesi bırkaç bina yükseliyor. Bir duvann bir köşesınde olsun yok o binanın ya da o ke- bapçının bir zamanlar bir tiyatro olduğvma da- ir tek bir işaret. ••• Agop Ayvaz, "Ben tiyatroyu Muhsin Ertuğ- rul'dan öğrendnn" diyerek bıtiriyor konuşma- sını. "Shakespeare'i Muhsin Bey'in sayesinde tanıdım. Ondaki derinlikleri keşfettim. Daha önceteri 'Hamlet'te, 'Othello'da önemli roüer oynamıştun, ama Shakespeare'i Muhsin Bey öğretti bana. Darülbedayi'de her yû 1 Ekim'de perdeleribir Shakespeareoyunuyiaaçanh.Şim- di her şey daha farkh. Yenhie eskhi mukayese edenıiyorum,çünkügönlüm hep eskigünlerde. Ama, yaşam gençlerte sürûyor. Tryatroda genç- tere kapdartsonunakadaraçmak,onlarabol bol firsat vermek gerektiğine inamyorum." Daha nice yaşlara sevgili Agop Ayvaz. 50 yıl süresince ayhktiyatrodergisi 'Kulis'i ^ıkartan 91 yaşındaki Agop Ayvaz ve Naz Erayda. Ali Borovalı'nın fotoğraf sergisi 28 Nisan'da Selanik Antik Bizans Müzesi'nde açılıyor Çıkış yolu arayışı ve umudun varhğı NEîSAÇALtDİS Ali Borovah dünyanın farklı renklerini, de- ğişik kişilerini, yaşamlannı objektifın içinde banndıranbir fotoğraf sanatçısı. Dünyayı Tür- kiye'ye, Türkiye'yi dünyaya, sözünbittiği yer- de objektifıyle tanıtıyor. Borovalı şu günlerde 28 Nisan-15 Mayıs tarihleri arasında Selanik Antik Bizans Müzesi'nde sergilenecek çalış- malanyla ilgileniyor. - Fotoğraflarınızı Selanik'te sergileyeceksi- niz. Projenin oluşumundan söz eder misiniz? ALİ BOROVALI- Selanik Fotoğraf Merke- zi'nın birkaç yıldan bu yana üstünde çalıştığı bu organızasyonda amaç, Balkan fotoğrafını ve fotoğrafçılanm bir araya toplayabilmek. Bütün Balkan ülkelerinden fotografçılann ka- tıldığı etkinlik, Balkan Fotoğrafinııı Çetare- si(Aspects Of Balkan Photography) ismini ta- şıyor. Etkinlik Selanik'in değişik müze ve galeri- lerinde gerçekleşecek.. Birbirleriyle bu dere- ce kavgalı ülkeler fotoğraf çatısı altında 60 ka- dar grup veya karma çahşmanın yanı sıra 5 ki- şisel sergıyle bir araya gelecek. Türkiye'den aynca iFSAK'tan bir grup katılacak. -Nasübirportfolyohazırladınızbusergiiçin? BOROVALI -Portfolyom son 5 yıla yayılan bır çalışmayı kapsayan bir tür seri çalışması. 'ÇıkışYoluArayışlan' ismini taşıyor. Bu fotoğ- raflanmın büyük bir bölümü daha önce Tür- kiye'de sergilenmedi. Bunun sebebi serginin bütünlendiğine yeni yeni inanıyor olmam. Farklı ülkeler, farklı zamanlar, farklı mekân- larda çektiğim fotoğraflar. Ama hep aklımın bır köşesinde sakladığım 'ÇüaşYohı' kavramı- ğ Jaikaa Fotoğrafinın Çehresi başlıklı m ^ etkinlikte birbiriyle kavgalı ülkeler 'fotoğraf JLS çatısı' altında bir araya gelecek. 'Çıkış Yolu Arayışlan' başlıklı sergimdeki 'müdahalesiz' 40'a yakın fotoğraf, insanın yalnızlığım, arayışlanndaki tek başınalığını anlatıyor. Çıkış arayışı yaşarnımızda hep var. Insansız tek fotoğrafim serginin çıkışını simgeliyor. Hem çıkış hem de ilerde bir ışığı, bir umudun varlığını gösteriyor. nabağhkalarak... - 'Çıkış Yohı Arayışlan'nda nelerin çıkışlan sakh? BOROVALI - Hepimiz hayatımızın belli dönemlerinde, diğerlerine göre daha sıklıkla bir arayış içinde oluyoruz. Bu arayışlar farklı şekilde olabiliyor. Fizikiolarakbiryerden, kıs- tınrmış bir mekândan çıkış, düşünsel olarak da zamandan, anlamveya anlamsızlıktankaçış ya da inanç örnekleri verilebilir. Bu nihai bir çı- kış değil. Burada o nihai çıkışa kadar uzanan süreçte yatan arayış var. - Nereden çıkış ve nereye gidiş? BOROVALI - Bütüne biraz daha geniş bak- tığımız zaman görüyoruz ki bütün girişler so- nuçta bizi bir çıkışa yöneltiyor. Çıktığırmz noktada da yeni bir giriş var. Belli bir zaman- dan sonra bu sürekli giriş ve çıkışlar "bütün" içinde anlamını yitirmeye başhyor ve salt çık- ma aksiyonu ön plana çıkıyor. Bu fotoğrafla- nn hiçbirinde zaman, mekânbelirtilmiyor. Be- nim şimdiye kadaryayımlanan coğrafya fotoğ- raflanma tamamen ters anlayışta bir çalışma. - Tarzunzm tersi okhığunu söyrüyorsunuz-, BOROVALI - Amacım zamandan ve me- kândan soyut olmak. Fotoğrafherhangibir za- manda, herhangi bir ülkede, heîhangi bir yü- da çekilmiş olabilir, önemli olan o aksiyonun yapıhyor olması. Sadece birinin dışında tüm fotoğraflarda insan var. İnsanın yalnızlığını, arayışlanndaki tek başınalığını anlatan, hiçbir kurguya başvurmadığım, fotoğraflar. -Mesleki portfol\T)nuzgeziağniıkh.Fakat bu sergide sanatsalfotoğraflara ağırükveriyorsu- nuz. Kendmia en çok hangi tarza yakm buhı- yorsunuz? BOROVALI- Ikisini de çok seviyorum. Ge- zi fotoğrafi, geziyi dile getiren bir aracı. So- nucunda o geziyi yapabilmem için gerekli olan bir şey. Gezi ve coğrafya fotoğrafını ya da da- ha geniş tanımıyla fotoröportajı dile getirdiği konu için çok seviyorum. Bu sergide ise sade- ce sevdiğim fotoğraf tarzından oluşan çalış- malanm var. Neticede önemli olan neyi, nasıl söylediğiniz. Ben yalın bir üslubu tercih edi- yorum. Çıplak görüntünün ardrnda kafa yoru- lacak, düşünmeyi tetikleyecek bir söylem yat- ması bana çekici geliyor. - Son günlerde sıkça tarbşüan bir konu var, çağdaş fotoğraf. Siz bu konuda ne düşünüyor- sunuz? BOROVALI - Fotoğrafin içerik değiştirme- ye başladığı doğru. Tarih içerisinde tüm sa- natlardaolduğu gibi. fotoğrafta da belli bir an- layış değişikliği yaşandı. Değişim sürekli var. Dolayısıyla bugüne çağdaş dersek yanna ne diyeceğiz? Tümünün birbirinin uzantısı oldu- ğunu düşünüyorum. Bunu koparmak şart de- ğil. Şu aralar dijital makinelerin devreye gir- mesi fotoğrafin genel olarak bakışmı değişti- recek bir yenilik. Ingilizcede sık kullanılan 'Gormekinanmakür' terimi fotoğrafta kendi- ni çok iyi buluyordu, şimdiye kadar. Bundan sonrası inandığımız ve gördüğümüzün ne ol- duguna bağlı. "Fotoğrafdddibir belgemidir, değil midir'' sorusu geliyor akla. Fotoğraf, di- jital ortama girdikten sonra her şeyiyle deği- şebiliyor. -Tûridyefotoğrafkonusundadünyaölçütle- rinin neresinde? BOROVAU-Dünya, Türkiye'yi fotoğrafin o geniş çerçevesi içinde pek görmüyor. Sanı- yorum dünyadaki gelişmelerin biraz uzağın- dayız. Fotoğraf bugün sanatçı veya fotoğrafçı bağlamının ötesine taşan bir endüstri. Endüst- ri denince içine fotoğrafçısı, menajeri, eleştir- meni vs. ile tüm bir çevre giriyor. Türkiye'de bu oturmuş değil,belki biraz da talepbunu ge- rektiriyor. Dolayısıyla ön plana çıkabilen ça- lışmalarda da daha çok münferit çabalar söz konusu. Kısaca fotoğraf kendi kabuğu içinde kalıyor, onu kıramıyor. ^AZIODASI SELtM İLERİ Doğduğu Yıl, Çizgi, Öldüğü Yıl, Bitti... Eşsiz öğretmenimiz Rauf Mutiuay derste anla- tıyordu, 1967, Atatürk Erkek Lisesi son sınıf. Beh- çet Necatigil, "Kitaplarda ölmek" şiirini, bir on yıl önce, 1957'de yazarken bir yandan da 1960'ta ilk baskısı yayımlanacak Edebiyatımızda IsimlerSöz- lüğü'ne çalışıyormuş. "Adı, soyadı /Açılır parantez /Doğduğu yıl, çiz- gi, öldüğü yıl, bitti /Kapanır parantez." Rauf Bey, şiiri bize hangi sebeple okumuştu, düşünüyorum-düşünüyoaım, birtürlü çıkaramıyo- rum. O sıraftan kimbilir kaç kişi edebiyata bağlı kal- dı... Oysa Rauf Mutluay'ın, okuma sanatından en uzak kişiye bile edebiyatı, öyküleri, şiirieri, roman- lan sevdirecek gizleri vardı. "Kitaplarda O/mek"in özünü önce pek kavraya- mamıştım. Birsesti benim için. Yıllargectikçe, yü- rek burkuluşlannda, bana bütün bir hayat gibi ge- liyor bu şiir "O şimdi kitaplarda bir isim, bir soyadı /Bir pa- rantez içinde Idoğum, ölüm yıllan." Gerçekten de öyledir Edebiyatımızda Isimler Sözlügü'nde. Yazınsal miraslanna ne yazık ki dö- nüp bakmadtğımız nice edebiyat adamı, bu söz- lükte hayat bulmaya çalışır. Necatigil, eserini hazıriarken neler hissetmişti? "Kitaplarda ölmek"\e biriikte soru deşilebilir, Ne- catigil'den ögrenilebilirdi. Soımamışım, aklıma gel- memiş. Sonra da aynlık çıkagelmiş. O büyük emegin ardı sıra yol alırken "Kitaplar- da ölmek" şairi, yüzyıllar içerisinde her yazanmı- zın yaşam öyKüsünü, çabasını bir sözlük madde- sine dönüştürmek istiyor, özlü satırianna karşın, belki de ince vicdan azaplan duyuyordu: "Ya sayfa altında, ya da az ilerde /Eserleri, ne zaman basıldığı /Kısa, uzun bir liste IKitap ad/an ICan çekişen kuşlar gibi elinizde." Şu son dize, can çekişen kuşlar, her okuyuşta, her anımsayışta içimi yakar. Gün gelir, insan ken- di kitaplannın da adını unutabilir. Oysa ne coşku- larla yazılmıştır, iyi ya da kötü, ama yazarken hep umut vardır; şurasinı düzelteyim, berisine şu iki sa- tın ekleyeyim... Derken, sevginizi gösteremediği- n'ız bir evlat gibi sizden çekip gider. Bir de yazann can çekişmesini sormalı: "Parantez içindeki çizgi /Ne varsa orda fümidi, korkusu, gözyaşı, sevinci /Ne varsa orda." Geçip gitmiştir artık, söylenemeden, yazılama- dan, dile getirilemeden sönüp gitmiştir. Anılar bo- şunadır. Duyulmuş heyecanlar boşunadır. Gözü- mün önünde ilk kitabım, Cumartesi Yalnızlığı, 1968! Beyaz, gri ve s'ryah kapağına dakikalarca ba- kışım! Ama şimdi öyle uzak ki, tek bir söz söyle- miyor bana, sanki bir yabancı yazmış, sanki hiç okumamışım. Sayfalannı açsam, buz gibi, ayaz gibi, bana ade- ta düşman... Bir zamanlar sığınak bildiğimiz her şeyin yitiril- mesi gibi, "parantezin içindeki çizgi"de bizden uzaklaşınca, dondurulmuş zamanda soluk alma- ya çahşıyorsunuz. "O şimdi kitaplarda /Bir çizgilik yerde hapis, /Hâlâ mı yaşıyor, konjnamaz ki, /öldürebilirsiniz." Necatigil, son dörtlüğü niye yazmıştı? Sım çözmek istercesine, Edebiyatımızda Isim- ler Sözlüğü'nün sayfalan arasında sürüklenip du- ruyorum. Yüzlerini bile görmediğim, göremedi- ğim, ama eserlerini okuduğum nice yazar derin sessizlik içinde. Tanıştığım, ellerini sıktığım nice ya- zar da şimdi bizden öte. Neydi parantezin içinde- ki küçücük çizgiye sığmış hayatlan? Takvimde Iz Bırakan: "Daha demin titrek dokuyordu aşkı /Konuşan bakışlar, ince gülüşler /Daha demin vardı." Beh- çet Necatigil, "Astar", 1955. Hünemame' sergisi • Kültür Servisi - Galeri Apel'de açılan ve üç seramik sanatçısının hazırladıklan heykel ve düzenlemelerden oluşan 'Hünername' başlıklı sergi 10 Mayıs'a dek görülebilir. Kanuni döneminde iki cilt halinde ünlü minyatür ustalan tarafından resimlenen kitaplar, Yıldız S. Şermet, Leızan Özer Yeltan ve Esra Carus Gülaydın tarafından günümüzün kahramanlan, kahramanlıklan ve kendi hünerlerini tarihsel bakış açısının uzağında sorgulayarak çağdaş yonımlarını porselen, heykel ve düzenlemelerle sergiliyor. Bilkent Senfoni Belçika'daydı • KûUür Servisi - Bilkent Senfoni Orkestrası davet edüdiği uluslararası festivallerin en önemlilerinden biri olan 'Uluslararası Musici Artis Festivali'nde Belçikahlann büyük beğenisini kazandı. Festival kapsamında tüm konser ve 'masterclass'lan gerçekleştinnek üzere festival orkestrası olarak Belçika'ya giden Bilkent Senfoni Orkestrası, Erol Erdinç ve Robert Janssens tarafından yönetiliyor. Orkestra, festivalin yanı sıra Valonya Hükümet Başkanı Herve Hasquin ve Türkiye'nin Belçika Büyükelçisi Temel Iskit himayesinde özel konserleT verdi. Yapıma Jack Haley Jp. öldü • Kültür Servisi - Hollywood yapımcısı Jack Haley Jr. altmış yedi yaşrnda Kalifornia'da öldü. Yapımcı, yazar ve aktör Jack Haley Jr, içlerinde Oscar ödül töreninin yer aldığı gösterilerin de bulunduğu sayısız fihn ve televizyon programına imza armıştı. The Wizard Of Oz'da teneke adam rolünü oynayan Jack Haley'in oğlu olan aktör, 1974 yılında aktrist Liza Minelli ile evlenmiş, 1979'da da boşanmıştı. TÜPk balerm Rrtandiy a'öa • ANKARA (AA) - Devlet Opera ve Balesi sanatçısı Ahnula Ozlem, 26 Mayıs'ta Helsinki'de düzenlenecek olan UluslararasıBaleYanşması'na davet edildi. Ön değerlendirme sonucu, 350 kişi arasrndan finale katılmaya hak kazananÖzlem, 35 kişi arasına girdi. Özlem, 26 Mayıs-5 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirilecek dünyaca ünlü yanşmada, 'Çanakkale Şehitleri', 'Uyuyan Güzel' ve 'Senfonilerle Dans' gibi başrol oynadığı yapıtlarla Türkiye'yi temsil edecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle