25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 NİSAN 2001 CUMARTESİ O L A Y L A K \hu CjOKLJŞ.LIl<R olay.gorus»; cumhuriyet.com.tr Yunanista anürlenmeyecek!. Prof. Dr. İsmail DUMAJSfTüKi Malzeme Mühendisliği Bölümü M erkezi To- tak yorum yer a' ronto/Kana- da'da bulu- nan çoku- luslu TVX şırketı, Yuna- nistan'da Halkidiki Yan- madası'ndaki Olımpıya- da kentınde sıyanürle al- tın üretimıne başlamak üzere 6 yıl önce ilgili ba- kanlıklardan gereklı izin- leri alnuştı. Ancak bölge idare mahkemesi o tarih- te yürütmeyi durdurma karan verdi. Bu kararı ve buna karşı yapılan şirket itirazlannı görüşmek üze- re Yunan Danıştayı 11 Ni- san 2001 günü toplandı. Yerel halk inisiyatifi ve Olimpıyada-Akhiantos be- lediyeleri adına bu satır- lann yazan tarafindan ha- zırlanan bilırkişi raporu- na da dayanılarak alınan nihaı karara göre Yuna- nistan'da siyanürle altın üretimi yasaîdandı. 12 Ni- san günü çıkan Yunan ga- zetelennin çoğunda şu or- Yunan Danıştayı kararda Türk yargıçlan- nı örnek aldı!" Bır ikinci önemli haber de TVX fir- masının Kanada'da bor- sadan atılması ve New York Borsası'ndaki his- selerinin 9 dolardan 15-20 sente düşmesiydi. Bu ha- berlerde, TVX'in büyük ortağı Avustralyah Nor- mandy şirketinin aynı za- manda Bergama'daki Eu- rogokj'un da ana serma- yedan olduğu ve Türkı- ye'de de zor duruma dü- şebileceği belirtiliyordu. Benzer bir olay 2000 yılı Ağustos aymda Çek Cumhuriyeti'nde yaşan- mıştı. Yine TVX şirketi- nin Bohemya bölgesinin Kasperske Hory kentın- de siyanürle altın üretme girişimi ÇekParlamento- su karan ile durduruldu ve şirket sınırdışı edildi (Bu kararda da yazann bı- limsel katkısı olmuştu). ijakiiltesi Metalurji ve ünümüzde tonda 1 gramdan fazla altın içeren yerler altın madeni sayıl- maktadır. Altın nerelerde çıkanlır? Hiç bir ülke, hiç bir ulus Tann'nın bu lüt- ftı için seçilmiş değildir. Altın iyi-kötü, dünyanın her yerinde vardır. Burada önemli olan, topraktaki altının tonda kaç gram olduğu değil, bu işin siyasal açıdan han- gi ülkede yapılabileceği- dir. Muz cumhuriyetlerin- deki (Papua Yeni Gine, Zaire, Zimbabve, Fıji, Kostarika, Peru, El Sal- vador, Honduras vb.) al- tın tükenmeye yüz tutun- ca çokuluslu şirketler, Av- rupa'da nabız yoklamaya başladılar. Sömürgeleştırme döne- minın başlangıcından bu yana edındikleri alışkan- lıkla; demokrasi ve insan hakiannm topalladjğı, hu- kukun üstünlüğü ilkesi- nin askry a ahnabildiği ve keyfiliğin hüküm sürdüğü ülketer aramaya koyuldu- lar. Ve ilk olarak benim kapıma dayandılar. Hç,- men hemen eşzamanlı olarak, rejim değışıkliği- nin şaşkınlığını yaşayan Çek Cumhuriyeti'ne ve Türkiye'deki 'başanlan- nı' emsal göstererek de Yunanistan'a el attılar. Ya- zımızın başında belirtti- ğimiz gibi bu üç ülkeden ikisi altın tekellerine ge- çit vermediler. Peki Türkiye'de ne oldu? Eurogold şirketinin 1989 yılında Bergama'ya ayak basmasından kısa bir süre sonra başta köylüler olmak üzere yöre halkı, çevresel riskler hakkında bilgi sahibi olunca faali- yetin durdurulması iste- miyle lzmir Idare Mah- kemesi'ne başvurdu. Baş- vuruya ret karannın çık- ması üzerine köylüler, ka- ran temyiz etti. Zamanın Çevre Bakanı, şirketin ta- lep edebileceği tazminat- tan kurtulma gerekçesiy- le 'tashib-i karar' (karar düzeltme) istemiyle Da- nıştay'a başvurdu. 6 Ara- lık 1998 günü Danıştay bir tarihe daha imza attı. Bakanlığın karar düzelt- me istemi reddedildi. Böl- ge İdare Mahkemesi de bu karara uydu ve söz ko- nusu karar 'kazrye-i muh- keme' (kesin hüküm) özelliği kazandı. Kesin hukümJerin artık tartişü- ması bile hukuk dışı iken ve en geç30gün içinde hü- küm doğrulrusunda işlem tesis etmek gerekirken TüridyeCumhuriyefi hü- kümetineyapü? Danıştay üyesi yargıç- lar, sanki olay hakkında hiç bilgi edinmemiş, hiç bilırkişi raporu okuma- mış ve on yıldır süregelen bir hukuk mücadelesini gün gün izlememişler ve keyfı karar vermişler gi- bi, Sayın Başbakan ken- disine bağlı TÜBÎTAK'a. "Şu tşebirdesizbakın, ba- kâfam hâldmlerdoğru ka- Bir dostluk, bir saygı, bir de- ğerbilme örneği: Mehmet Ba- şaran'ın "Sabahattın Eyuboğ- lu ve Köy Enstitülen" adlı kita- bı... Şu 17 Nisan'ın önemi gün- den güne daha çok anlaşılıyor. Yanm yüzyıl sürseydi o güzel eğitim devrimi, bugünkü Türki- ye çok değişik bir görünümde olurdu. Ne ırtica, ne soygun ne de gerilik! Bile bile yaptılaıi 'Bu halk uya- nırsa bizi keser' korkusu bir ba- haneydı. Güçlü çevreler, kişiler aydınlanmış bır halkın sırtından türlü oyunlarçevıremeyecekle- rini biliyorlardı! Köy Enstitülen, Halkevlen, Atatürk çağdaşlığı- nın öncü kalelenydı. Yıktılar, ez- diler, geldik bugünlere... Başaran'ın, Makal'ın, Apay- dın'ın, Baykurt'un yazılan, ki- taplan 17 Nısan olgusunun kla- sikleri olmuştur. Er geç bir gün Türk halkı bu güzel kuruluşları yeniden, daha büyük bir güç- EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Hüppfyet, Adalet, Kını Laftan fearetl' le, bir coşkuyla canlandıracak- tır. Bundan kuşku duymuyo- rum. Sabahattın Eyuboğlu, Ve- dat Günyol daha nıceleri, bu gü- zel devnmın önde gelen erieriy- di. Sabahattın Eyuboğlu'nun yazdıklan; Günyol'un, doksan yaşındakı bu genç adamın an- lattıkları, bir masal gibi gelir, ama değildir, gerçektir kaskatı birgerçek... Eyuboğlu'nun, kardeşı Bed- ri Rahmi'ye Paris'ten yolladığı mektuplar birer belge... Ensti- tügerçeğinin kanıtlan... Birmek- tubunda şıirii bir anlatımla bu gerçeğidilegetirmiş... Enstitü- lerdekı öğretmenlik günlerini anımsayarak: " "Din diıi yellerestikçe/Birgü- leryüz/Bır çıftanlayışlı goz/Şevk doldururdu içimize/Bir acayip tadı vardı dağlann yıldızlann/Bır rahatlık inerdi akşamlan/Kınk dökük taşlann/yanm yamalak işlerin üstüne./Ama bakma böy- le konuştuğuma/Umutlanm yi- ne umut/Kadirkıymet bilinmez- miş bilinmesin/Kara leke silin- mezmiş silinmesin/Bizden, memleketı sevmek/Üst yanına boş vermek gerek." Başaran'ın "Sabahattın Eyu- boğlu ve Köy Enstitüleri"nde (Papirüs yayını) Eyuboğlu'nun bırbirinden anlamlı yazılan, mek- tuplan var... Hep, halktan, emek- ten, insanhktan, uygartıktan, kül- türden yana... Oğretmen, ya- zar, düşünür olarak çağdaş ya- zın ve eğitim dünyamızdan ka- yıpgeçmişbiryıldız... Acılarmı, sıkıntılar mı, hatta hapisler mi!.. Paris'ten bile halkını yurdunu düşünür. Toplumdaki çelişkile- ri!.. O şiirii mektup Eyuboğlu'nun düşüncesinin aynası gibi: "Sular bulandıkça bulandı, durulacak/Kötülerden hesap sorulmadı, sorulacak/Altın bu- zağı daha yorulmadı, yorula- cak/Bizde sınıf mınıf yok ma- lum/Hürriyet musavat uhuvvet hepsi tamam/Ama buralarda anlaşıldı ki gayri/Zenginle fakı- rin düşünceleri ayn/Zengının işi gücü hak yemek/Fakirinse bütün derdiekmek//Zengın der; sana insanlık haklan verdik/Fa- kir der; onlar senin olsun ben kendi hakkımı isterim/Geç an- ladık ama anladık ki niha- yet/Hüniyetadaletmusavat/Ku- ru lâftan ibaret" O, Başaran'ın dediği gibi tek başına bir Köy Enstıtüsü id»?. ÜMÜDO'S/ GÜCÜMÜ PAYLA5IM % •'. *•>• Bağelarnnz ile 3 Günde 25.000 Çocuğa Eğftim F/rsatı Yaratm eEĞÎÎÎM GÖ/\K)LLÜLERt İ^BİRLİĞt İLE 'GELECEK İÇÎ'V 23 5AAÎ1 33 Nfean 9:00-13:00 * - • Türkiye'nin Haber Kandlı www.ntvmsnbc.com Bağışlarınız İçin: Özel yoyin boyunca Alo Garanti Tel: 444 0 333 veya Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı Garanti Bankası Bağlarbaşı Şb. 6299848 no'lu Hesabı rar vermişler mi?" anla- mına gelecek bir görev verdi. Ancak şunun mut- lakbelirtilmesi gerek: Sa- yın Ecevh'in TÜBfTAK'a böyle bir görev vermesi de, TÜBÎTAK yetkilile- rinin böyle bir görevi ka- bul etmeleri de hukuk dı- şıdır ve suçtur: • Anayasa Madde 138/4: "Yasama ve Yü- rütmeOrganlan ik tdare, mahkemekaraıiannauy- mak zorundadır. Bu or- ganlar ve idare, mahke- me kararlannı hiçbir su- retie değiştiremez ve bun- lann yerine getiribnesini geciktiremez''. • Yargıtay Ceza Kuru- lu Karan 25 Eylül 1978, Esas: 78/230, Karar: 78/303: "...Yürütme Or- ganlan ik İdare'nin mah- keme kararlanna uymak zorundabulunmasma da- ir olan Anavasa hükmü, yürütmeorganlan ileida- reyetakdir haklatanımak- srnn uyulması zonınhı bir görev yüklemektedir. Bu görevin yerine getirilme- sinde ihmal gösterihnesi veya ısrarla yerine getiril- mekten kaçuulması dere- ce derece görevi sa\ sakla- ma (TCK madde 228) ve- ya kötüye kullanma (TCK madde 230) suçunun oluş- masına yol açar" • Yargıtay Içtihadı Bir- leştirme Genel Kurulu Ka- ran 22 Ekim 1979, Esas: 78/7, Karar: 79/2: "Ana- yasa ve yasanın, yargı ka- rarlaruun kesinükle yeri- ne getirileceği yolundald açık emri karşısında, ka- rarlann uygulanmaması, Anayasa ve yasanın ön- gördüğü kurallan kâğıt üzerinde bırakan ve onu değersiz sözcükler haline getiren bir davraıuş olur." (TCK146.maddenınkar> samı ile ilgili karar). • Anayasa Madde 137/2: "Konususuçteşldl • edencnnr, hiçbirsuredeye- rine getirilmez; yerine ge- tiren kimse sorumluluk- tan kurtulamaz". Hepımız Türkiye Cum- huriyeti'nin kalıcıhğı (be- kası) ve gönenci (refahı) için çalışıyoruz. Ancak, yabancı yatırımcıyı gü- cendirmemek için, glo- balleşmenin 'citiçocuğu' olmak uğruna, istihdam yaratmak ve zenginlik el- de etmek amacıyla ulusal onurumuzu ne kendinüz adına ne de ulusumuzun bireyleri adına kurban et- mek ve kendi kanunlan- mızı çiğnemek hakkma sahip değiliz. Alnn parıltısı pek çok kişiningözünü kamaşnra- bilir; dış borçlann öden- mesine yarayacak bir kay- nak gibi görülebilir. Bu ülkenin dış borçiannı ne Bergamah köylüler yapO ne de bölgelerinde zehirii aük gÖUeri ohışturulacak öbür köylülerimiz! ABD ve Kanada'nın Kızılderi- lilere, Avustrah/a'nın Abo- rijinlere ve Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Zulu ve Hotantulara yaptıklannı, biz kendi insanlanmıza yapmaya kalkışmayalım. Bu yolla zengin olama- yız; çünkü bizim feda ede- cek yerli etnik gruplanmız yok. Türkiye'de (çokuluslu şirket beyanlanna göre) mevcut altın rezervi 6.500 tona varmaktadır. Bugün- kü satış fiyatından 58,5 milyar USD eden bu göz kamaştırıcı zenginliğe ulaşmak için yılda 650 ton altın üretilmesi gereke- cektir. Çünkü bir altın ma- deninin ortalama ömrü 10 yıldır; yıllık üretimi ise yaklaşık 1 tondur. Bunun bir başka anla- mı da, Anadolu'nun çeşit- li yerlerinde altuı tesisle- n ve atık barajlanyla bir- likte herbin ortalama 100 hektar büyüklüğünde 650 adet siyanür yarası açda- cağıdır. Sayuı Başbakan, sayın kabine üyeleri ve sayın TÜBlTAK yöneticileri bu gerçekle yüzyüze gelme- ye hazırlar mı sahiden? Hazırlatılan TÜBİTAK raporunda yer almayan bir başka gerçeği daha anım- satmak isterim: Cumhu- riyet tarihi boyunca Ana- dolu topraklannda üretil- miş maden zenginleştir- meatddarmmtoplam mik- tarı yaklaşık 26 miryon tondur. Türkiye, 'altın çagV na girmeye karar verdiğinde sadece 1 yıl içinde üretüe- cekzarartı-zehirtikimya- salaökmiktaniselöOmö- yon tondur. Ve 10 yıl son- ' ra eümizde kalacak kim- yasal aok miktan, asitJen- miş dekapaj toprağıyla birlikte,yaklaşık2 miryar tondur. Bu atığın Türki- ye'deki çevre yasalanna uygun olarak nihai uzak- laştununası için gereken harcama 1.4 trîryon USD'dir. Güle güle har- cayınız! Son söz: Cumhuriyetta- rihi boyunca hükümette- rin yönetim güçierini ve prestijleriniyitirdikleridu- rumlarda bile Türk yargj ststemidimdikayakta kal- mış ve çizgisini hep koru- muştur. Çok şükür Türki- ye'de hâldmler de var. Ve kararlanyla başka ülke- lere örnek oluyorlar. Basın Kanunu Taslağı Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü'nün eşgüdümünde hazırlanan Basın Yasası Taslağı'nı Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu'nun 29 Mart 2001 günü yapttğı ziyarette tartışmaya açtı. Yasa taslağı ile değişikliklerin dayanağı olan bilimsel görüşler ve uygulamaya yönelik sorunlann yansıtıldığı Genel Düşönceler Temel Sorunlar Çözüm Önerileri ve Gerekçe bölümü 23 Nisan 2001 Pazartesi gününden başlayarak İLAN KÖŞKASLtYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1999/96 Davacı Bağ-Kur Genel Müdürlüğü Vekili Av. Mithat Yazgılı tarafindan davalı Mustafa Kıyar ve- reselen aleyhıne mahkememize açılan tazminat da- vasına esas olmak üzere; Tûm aramalara rağmen davalı Şennur Akcan (Kı- yar)'a dava dilekçesi tebliğ edilemediğinden mah- kememizce ılanen tebliğine karar verilmiştır. Iş bu ilanm yapılmasından sonra davalı Şennur Akcan (Kıyar)'m duruşma günü olan 22.05.2001 günü saat 10.00'da mahkememız duruşma salonun- da hazır bulunması veya kendısını bır vekille temsil ettirmesi, aksi halde gıyabında karar verileeği husu- su davalı Şennur Akcan (Kıyar)'a ilanen tebliğ olu- nur. Basın: 21380 PENCERE Geyik Muhabbeti 'Geyik' sözcüğü ıkı anlama gelır.. Birincisi başında dallı budaklı boynuzlan bulu- nan memeli hayvanı vurgular. Ikincisı daha dehşet: Kansı tarafindan aldatılan erkek "boynuzlandı- ğı" için aşağılanır: -Lan geyik!.. Erkeğin korkusu, kuşkusu, sorunu, karabasanı boynuzlanmaktır. Peki "geyik muhabbeti" nereden geliyor?.. Geyik üzerine geçmiş çağlarda bıtmez tükenmez söylenceler uydurulmuş... Eski Türklerde, Islamda, Hıristiyanlıkta, al geyik, ver geyik... Anlatanlatbitmez... Belki de bu yüzden günümüz argosunda içi boş laf gargarasına "geyik muhabbeti" deniyor. Dün 'kafayı yemek' deyişi üzerine yazmıştım.. Bugün konumuz geyik muhabbeti!.. • Istatistiklerimiz Türkiye'de boynuzlu erkek sayı- sını saptayamıyorlar; çünkü kara bıyıklı erkeğin bı- yığı görünür de boynuzu görünmez... Kimbilir kaç maço görünmeyen boynuzlannı sal- laya sallaya aramızda dolaşıyor, dallı budaklı boy- nuzlannda çamaşır kurutulacak kaç maganda hal- i pürmelâlinden habersiz, önüne gelen kıza kadı- na kara bıyıklarını burup açık ya da kapalı cinsel tacize yelteniyor. Peki, kadınlar ne yapıyor?.. Kurban olduğum AJİah'ım işini bilir; Hazreti Ali aşkına can verdığı geyiğın erkeğini boynuzlu ya- ratmış; ama, dışı geyiğın boynuzu yok!.. Sizin an- layacağınız hanımlann boynuzlanma diye bir da- valan bulunmuyor. Kadın boynuzlanamaz.. BoynuzlatırL Feministler kadın ile erkek arasındaki bu eşitsiz- liğe ne derler bilmiyorum; eşini aldatan hatun ne- den geyikleşmiyor? . • Eskiden geyik muhabbeti berduş kahveierinde, kottuk meyhanelerinde, otel lobılerinde, aşçı dük- kânlannda, esnafın buluşma yerierinde, vakti bol olanlann çevrelerinde geçeriiydi... Ya şimdi?.. En ağıriıkh ve ciddi ülke sorunlannda geyik mu- habbeti moda oldu; hükümet, koalısyon, Meclis, medya vb.'de laf gargarası... Nasıl?.. - Piyasa rahatladı mı?.. - Ah, dolar bir düşse.. M ,-,<-- - Yardım geliyor mu?.. - Geldi, gelecek, eii kulağında.. - Refoım gerekli. - Kendimize çekidüzen verelim.. - On beş yasa çıkmalı.. - Bu gidiş nereye?.. **- . - Derviş politikaya girecek mi?.. - Şortla dolaşmış.. - Halk Derviş 'e güveniyor.. - Dolahar geliyor.. • Olanolmuş, biten bitmiş, biz geyik muhabbetiy- le vakit ökjürûVoruz; siyasette geyik muhabbet, eko- nomide geyik muhabbeti, görünmeyen boynuzlar kafalarda dal budak salıyor, halkın öfkesi bilendik- çe bileniyor... Cinayet ha çıktı, ha çıkacak... ACI KAYBIM Değerli varlığım ağabeyim Emekli Korgeneral FAHİR ATABEK ı 17 Nisan 2001 Salı günü kaybettim. Derin acımı tüm dostlanma duyuaıyorum. FÜRUZAN TOPRAK Sevgili Annenüz MEMNUNE TIĞLAY'ı kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. Cenazesi 21 Nisan Cumartesi günü ikindi namazını müteakiben Fatih Cami'inden kaldınlarak Kozlu Mezarhğı'na . * •'• defiıedilecektir. ÇocukJarı Duygu, Ertuğrul, Selma, Hamza DtKİLİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ EsasNo: 1998/11-KararNo: 2001-55 Davacı Bağkur Genel Müdürlüğü tarafindan davalılar Mehmet Neğış ve Davut Dınç aleyhme 20.07 1991 tari- hinde meydana gelen trafik kazasında Bağkur sıgortalısı Mustafa Vanşh'nın ölümü ile sonuçlanan trafik kazası ile ilgili olarak açılan rücuen tazminat davasuıın 22.02.2001 tarihlı karan ile davanınreddine.karar verilmiş, iş bu ka- rar davacı Bağkur Genel Müdürlüğü tarafindan temyiz edılmış olup, davanın reddine ılışkın mahkememiz karan ile davacı vekıhnın temyiz dilekçesi davalı Davut Dınç'e ilanen tebliğ olunur. 26.03.2001. Basın: 21381 KADIKÖY 2.SULH HUKUK MAHKEMESt'NDEN DosyaNo 2000/158 Mahkememızceverilen 21.3.2001 tanh 2001/158 Es. 2001/204 K. sayılı karar ile M.K. 355. maddesı gereğin- ce, tsmail ve Nevın oglu 1956 doğumlu Fatih Recep Bayramoğlu'nun vesayet altına alınarak, kendısıne kar- deşi Fatma Leyla Masatlı vasi tayin edilmiştir. Keyfiyet ilan olunur. 21.3.2001. Basın: 20186
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle