28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 NİSAN 2001 ÇARŞAMBA HABERLER Cenevre BM binası işgal EMİNE KARAKİTAPOĞLU CENEVRE-Adalet Bakanlığı. açlık grevinde ölümlenn önüne geçmek için bugüne kadar somut bir girişimde bulunmazken yurtdışında yapılan gösterilerle konunun uluslararası bir boyut kazanması için çaba gösteriliyor. Türkiye'deki açlık grevlerine ve hapishanelerin durumuna dikkat çekmek isteyen 30-40 kişilik bir gösterici grubu, dün Cenevre'de Birleşmiş Milletler (BM) binasını işgal etti. Çoğunluğu erkeklerden oluşan gösterici grubu, Insan Haklan Komisyonu toplantılannın yapıldığı salonun girişine kadar gelerek 45 dakika gösteri yaptı. Ellerinde, işkence gören insanlarla 41 kişinin öldürüldüğünü ve hapishanedeki katliamlann devam ettiğini belirten pankart taşıyan göstericiler, Türkiye aleyhinde slogan attılar. Göstericileri temsilen 6 kişi. Insan Haklan Komisyonu Başkanı ile yaptıklan ve hapishanelerdeki duruma dikkat çektikleri 15 dakikahk görüşmenin ardından, kendi isteklenyle binayı terk ettiler. CeyhurTdan çağn Frankfurt büromuzun haberine göre, Avrupa Parlamentosu Milletvekili Ozan Ceyhun, ölüm orucu eylemlerinin, art arda ölümlerle birlikte Avrupa Parlamentosu'nda da tepkilere neden olduğunu ve Avrupa kamuoyunu harekete geçirdiğini açıkladı. Ölüm haberlerinin, haziran ayı başında Türkiye'de temaslarda bulunacak olan bir AP heyetinin ziyaret tarihinin öne alınması için baskılann artmasına neden olduğunu kaydeden Ceyhun, "Heyet olarak TürkrveVe getişimizi öne almak ve bu ölümlerin durmasına bir nebze oisıın katkıda bulunmak istiyoruz" dedi. Avrupa'da eylemkr Öte yandan, Demokratik Mücadele Platformu tarafindan yapılan yazılı açıklamada, bir gnıp tutuklu yakınmın Düsseldorf, Duisburg ve Stutgart'taki Isveç konsolosluklannda eylem yaptıklan bıldinldi. Ölüm oruçlannda Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ile kör inatlaşma sürüyor Sırada 500 ldşi daha varHaberMerkezi-Adalet Bakanı Hik- met Sami Türk'ün ölümlen "üzüntüy- le" karşıladığını sık sık dile getirdiği eylenılerde ve "HayataDönûş" operas- yonunda bugüne kadar 45 kişi yaşamı- nıyitirdi. ölüm orucu ve açlık grevle- ri eylemini sonlandırmaya dönük Ada- let Bakanlığı somut adım atmamakta direnirken F tipi ve kapalı cezaevlerin- de ve hastanelerde 11 ayn örgüt dava- sından yargılanan veya hüküm giyen 500 kişi ölüm orucu, 1500 kişi de açlık grevi eylemini sürdürüyor. Ölüm oru- cunda bugüne dek Cengiz Soydaş, Adil Kaplan, Bülent Çoban, Fatma Ersoy, Nergiz Gülmez, Tuncay Günd, Abdul- iahBoaiağ,CdalAJpay,EnıiEvdl,Mu- rat Çoban ve Sedat Gürsd Akmaz ad- lı tutuklu ve hükümlülerle Gfibünum Ada Dönmez ve Canan Kulakaz adlı tutuklu yakınlan yaşamını yitirdi. Eylemdeki tutuklu ve hükümlüler- den 75'i, tutuklu ve hükümlü yakınla- nndan da üçü ölüm sınınnda yaşam mücadelesi verirken 10 tutuklunun ha- fizasını yitirdiği belirtiliyor. Açlık grevi ve ölüm orucuna başla- yan "1. Grup"taki yaklaşık 1500 tutuk- lu ve hükümlü, F tipi cezaevleri, DGM ve Terörle Mücadele Yasası'nın tüm so- nuçlanyla ortadan kaldınlması istemi- ni sürdürüyor. Önceki gün yaşamını yitiren Sedat Gürsel Akmaz (38) dün Izmir'de topra- ğa verildi. Buca Kaynaklar Mezarlı- ğı'na gömülen Akmaz'ın cenazesine babası Omer Akmaz, Hücre Karşıtı Platform üyeleri ve yakınlan katıldı. Müdahale endişesi Gazetemizin Ankara Bürosu'nu zi- yaret eden tutuklu ve hükümlü yakın- lan, Sincan F Tipi Cezaevi'nde kalan Aokan Soday, Mustafa Çamh, Cengiz Demirri ve Demirei Yiğitaip isımli tu- tuklulann dün Ankara Hastanesi'nden taburcuedildiklerini ve bu konuda ken- dilerine bir açıklama yapılmadağını söylediler. Çocuklannınsağhkdurumu hakkında bir bilgi alamadıklannı söy- leyen aileler "Çocuklanmızın mutiaka doktor kontrolü altmda olmaa gereki- yor. Bu koşuliarda tekrarcezaevine gön- deribnesianlaşılmaz birtutumdur" de- di. İnsanhk sınavı Herkesin yeniden insanhk sınavın- dan geçtiğini vurgulayan DİSK, Türk- Iş_ve KJESK'e bağlı bazı sendikalar. "CMüm orucu sorunu, ekmekten de üc- retlerin yükseltilmesinden de daha önemti ve öneeliklidir" dediler. Sorunun çözümü konusunda acil olarak adım atılması gerektığıni bildi- ren Izmir Barosu Cezaevi Komisyonu Cezaevleri tzleme Heyeti'nden Ismail Hanoğlu da "Her gün yeniölüm haber- leri gehneye devam etmektedir. Artik günler değil, saatler, hatta dakikalar önem kazannuşken devlet yetkilileri suskunluğunu sürdürmektedir'' dedi. Hanoğlu, TTB'nin "Anivetoplu öhım- ler başlayacak" uyansının da dikkate alınmadığuıı belirtti. Sağlık Bakanı Osman Durmuş, •'Ölüm oruçlanyla ilgili yeni bir karara üıtiyaçolduğunuzannetmiyorum.Sade- ce yavaş davranılmaması ve gerekli yar- dunuızamanındaverilmesiyönündeça- hşmalanmız var" dedi. SODEV Başkanı Ercan karakaş da Türk'ü duyarlı olmaya çağırdı. _ Eğitim-Sen Genel Sekreteri Kemal ÜnaL, gelinen noktada durumun "va- him" boyutlara ulaştığının görülmesi- nin gereİdiliğıne işaret etti. Liman-lş Genel Başkanı Raif Kıhç, devletin tüm kurumlanyla, yurttaşlan- nın yaşama hakkı başta olmak üzere onlann güvenhğini sağlamakla görev- li olduğuna dikkat çekti. Basbakan Ecevit: tĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇÎN Görev ailelere düşüyor Haber Merkezi - Basbakan Bülent Ecevit, ölüm oruçlanyla ilgili olarak yaptığı açıklamada,"çdgmca" girişimin sona erdirilmesi konusunda ailelere görev düştüğünü savundu. Gazetecilerin sorulannı yanıtlayan Basbakan Bülent Ecevit, ölüm oruçlannda 180 günlük sürenın geride kaldığuun ammsatıhnası üzerine, bunun çok üzücü bir durum olduğunu söyledi. Ölüm orucundaki tutuklu ve hükümlülerin ailelerine büyük görev düştüğünü kaydeden Ecevit, "Öncdikle aüelerine, bir de bu konu ile Ugüenen srvil tophun örgüHerine görev düşüyor" dıye konuştu. F tipi cezaevlerinde kalan tutuklular yaşadıklannı anlattılar Hoş geldin ve güle güle dayağı ÖLÜM ÖRUCÜ ;.,... .. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Sincan F Tipi Cezaevi'nden 8 gün önce tahliye olan Mustafa Kıhç, toplu yaşam alanlanmn açıhnaması durumunda tutuklulann ruh sağlığmın bozulacağına dikkat çekti. Cesur Türk ıse "Cezaevmdeki koşııflar üzerine bir de ekonomik kriz eklenince gardiyanlar krizin faturasmı bizden çıkarthlar" dedi. Sincan F Tipi Cezaevi'nden 10 Nisan günü tahliye olan Mustafa Kıhç, Banş Karaguş ve Cesur Türk, cezaevınde yaşadıklannı Cumhuriyet'e anlattılar. Mustafa Kıhç, F tipi cezaevlerinin asıl amacının j "kişüeri izole edip <— kimliksizleştirmek'' olduğunu söyledi. Toplu yaşam alanlannın açıhnaması durumunda tutuklulann ruh sağlıklannın bozulacağım kaydeden Kıhç, sorunlara bir an önce çözüm bulunmasını istedi. Banş Karaguş, cezaevinde "dayakh işkence" gördüklerini belirterek "Sincan'a ilk girdiğimizde 'hoş geldin dayağı', tahliye olurken de 'güle güle dayağı' yedik. Sürekü kaba yerierimize vurdular ama bu uygulamalan saklamak için kameralann önünde değil de kuytu bir köşeye çekerek dövüyorlar" dedi. Hücrelerde her • Banş Karaguş, cezaevinde "dayaklı işkence" gördüklerini belirterek "Sincan'a ilk girdiğimizde 'hoş geldin dayağı', tahliye olurken de 'güle güle dayağı' yedik. Sürekli kaba yerierimize vurdular ama bu uygulamalan saklamak için kameralann önünde değil de kuytu bir köşeye çekerek dövüyorlar" dedi. şeyin psikolojik işkence yapmak için özenle oluşturulduğunu savunan Karaguş, "Hücrelerde daha çok beyaz tonlu renkler hâkim ve bu bir süre sonra sizi rahatsız etmeye başhyor. Dışandan getirilen haylulanmız bile ahnnuyor. Özellikle larmızı renkli elbiseterimizi alnuyoriar. Kantinde bulunan mallan dışandan alamıyonız, burada da keyfi fiyat uygulamalan var. İstediğjmiz sigarayı kantinde bulamadığumz için pahah sigaralan içmek zorunda bıraküıyoruz" diye konuştu. Banş Karaguş, hücrelere sürekli "arabesk ve oyun havası" yayını yapıldığını, hoparlörlere müdahale ettıklerinde ise 6 ay görüş yasağı cezası verildiğini söyledi. Karaguş, hücre aramalannm kendileri için işkenceye dönuştüğünü vurgulayarak "Aramalarda bütün gazete ve kitaplanmız ahnıyor, kantindcn akhğnnız sulara bile el konuluyor, eşyalarunız dağmhyor" dedi. Cesur Türk, F tipi cezaevlerinin asker ve gardiyanlar için de işkenceye dönuştüğünü savunarak "Cezaevindeki koşuDar üzerine bir de ekonomik kriz eklenince gardiyanlar krizin faturasmı bizden çıkardılar*" dedi. Türk Tabipleri Birliği: Sorumluluğu paylaşmayız ANKARA (CumhuriyetBürosu)- Ada- let, îçişleri ve Sağhk bakanhklannın ölüm orucu ve açlık grevindekilere zorla tıbbi müdahaleyi tartışmasına Türk Tabipleri Birliği (TTB) tepki göstererek, bunun 'in- sanhk trajedisine" dönüşeceğine dikkat çekti. Birliğin açıklamasında, zorla mü- dahale sırasındaki ölümlerin sorumlu- luğunu hekimlerin paylaşmasının kabul edilemeyeceği belirtildi. TTB Yüksek OnurKuruhı, tıbbi müda- haleye ilişkin şu değerlendirmeyi yapü: • Hekimler ölüm orucunun özendiril- mesine yönelik tutum içinde olamazlar. • Hekimlerin amacı, zorlabeslenme gi- rişimiyle karşı karşıya kalma ihtimaJi yük- sek olan kişilerin tıbbi girişimler yohıyla baskıya maruz kalmasını engellemektir. • Bilinci açık olan bir açlık grevcisinin zorla beslenmesi uluslararasıhekimlik de- ğerlerine aykındır. • Bilinei kapanan bir kişiye karşı he- kimlerin doğal davranışı onu yaşama dön- dürecek güişimlere acil olarak başlamak- tır. SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Mehmet Gül, 12 Eylül öncesinin ülkücü militanlanndan. Hakkında si- yasi cinayet işlemekten davalar açıl- dı. TRT kameralanna cinayet işlediği- ni itiraf etti. Sonunda birçok ülkücü gi- bi o da aklandı, paklandı ve temiz bir siyasetçi olarak kamuoyunun önüne çıktı. Mehmet Gül, zaman zaman geçmişe yönelik özeleştiri konuşma- lan dayapıyor. Geçmişteki olaylardan üzüntü duyduğunu, solcularia anlam- sız bir kavgaya giriştikterini bile söy- lüyor. Geçmişe takılıp kalmamak gereki- yor. Bu nedenle, geçmiş üzerinden tartışmayı da çok anlamlı bulmuyo- rum. Ancak eli kana bulaşmış olanlar, böyle bir unutmayı hak etmiyorlar. Katil, her zaman cinayetinin hesabını vermelidir. Bu ayrı bir konu. Mehmet Gül'ün şimdilik geçmişte yaptıklannı bir yana bırakarak duruma bakalım: Mehmet Gül'ün, eşcinselliği bir sa- pıklık olarak görmesi, tedavi edilme- si gerektiğini söylemesi, bugüne iliş- Gül'ler Ülkesi Haline Geldik kin bir mesele. Z©W Müren ve Tar- kan'la ilgili yaklaşımlan da aynı şekil- de. Aslında Mehmet Gül'ün 12 Eylül öncesi oynadığı rolle bugün oynadı- ğı rol ve düşünce yapısı arasında esasta bir fark yok. Gül, o zaman da en hakiki bir Türk erkeği gibi davran- mıştı, bugün de. Her Türk erkeği gt- bi, o da insanlann cinsel tercihlerini yargılamak hakkını kendinde görüyor. "Zeki Müren'e bile tahammûl" ede- bilen tam bir erkek. Mehmet Gül, Kemal Dervfş'in di- ni ve milleti konusunda da saptama- larda bulunuyor. Ona ilişkin kendince "düzeyli" değerlendirmelerde bulu- nuyor. Eşcinselleri eğitimden geçirip tedavi etmek, yeni bir icat değil. Hrt- ler'den günümüze, bütün diktatörler, eşcinselleri tehlike olarak gördüter. Yi- ne Hitler benzeri siyasetçiler, kızdık- lan kişinin milletini ve dinini araştırma- yı vazife edindiler. Mehmet Gül, "Türküm, Müslüma- nım ve erkeğim" diyor. Allah onun bü- tün bu özelliklerini sonsuza kadar var etsin. Bir başkası da Yahudi, Ermeni, Kürt, Arap, eşcinsel, kadın, Çingene, Alevi, Hıristiyan olabilir. Onlan da Al- lah Mehmet Gül'lerin hışmından ko- rusun. Bunu özellikle söylüyorum, bir kızarsa neler yapabileceğini kanıtla- mış bir sryasi gelenekten geliyor. Türkiye'nin yurtdışında bir imaj so- runu olduğundan söz ediliyor. F tipi cezaevlerindeki vurdumduymazlığın, itiraz edenin hapse atılarak, mahke- me kapılannda süründürülerek, yar- gısız infazlarda, faili meçhul cinayet- lerde yok edilerek susturulduğu bu ülkede, imaj düzeltilemez mi? Bence düzeltilebilir. Mehmet Gül'ü dünyanın önde gelen ülkelerine konferansçı olarak gönderelim. Önce onlan eş- cinseJter konusunda aydınlatsın. Ken- disinin ve kendisi gibi düşünenlerin eşcinsellere tahammûl ederek ne ka- dar hoşgörülü insanlar olduklannı an- lateın. Tarkan'ı yurtdışında tanıyorlar, onunla ilgili degerlendirmelerini de bütün açıklığıyla gözler önüne sersin. Bakın imaj sorunumuz bir anda nasıl düzelir. Sonra Kemal Derviş'le ilgili sapta- malannı dile getirsin. Ömeğin onun Mason olduğunu, gayrimüslim birai- leden geldiğini söylesin. Bunu ABD'de, Ingiltere'de, Almanya'da, Fransa'da tekrariasın. Bakın, kredi musluklan nasıl açılıyor. Şaşıp kalınz. Baktı ki adamlar laftan anlamıyor. (Bence anlarlar ama, ben yine de bir tedbir olarak öneriyorum). 0 zaman 12 Eylül öncesi pratiğini gündeme ge- tireceğini söylesin. "Bir Türk dünya- ya bedeldir" özdeyişini de unutmaya- cağını sanıyorum. •*• Türk milleti son yıllarda Gül'ler sa- yesinde, "titriyor ve kendine dönü- yor." Prestijimiz onlarla artıyor, de- mokrasimiz onlar sayesinde zengin- leşiyor, insan haklanmız evrensel öi- çülere ulaşıyor. Evet milli gelirimiz düşüyor ve yoksullaşıyoruz; o ka- dar kusur kadı kızında da olur. On- lar sayesinde Italyan kravatı yaktık, Fransız elmaları çiğnedik. Dünya bizden korkuyor. "Avrupa Avrupa duy sesimizi", Mehmet Gül'ler geli- yor. Son 15 yılda adam başına milli ge- lirimiz Yunanistan'la aynı iken şimdi onlann beşte birine düştü diyorlar. Olsun, biz Gül'ler ülkesiyiz. Bizeyan bakanın alnını kanşlarız. Unutuyor- dum Batılılar, Fransızlar, Almanlar "birat para verir misiniz? Hiç kal- madı da.." Bu ülkeye neler mi oluyor? Meh- met Gül'ü izleyin anlarsınız... GLOBALPOLtTİKÜLTÜR ERGtN YILDIZOĞLU Ne Yapılmak İsteniyor? Sayın Derviş'i hâlâ (!) çerçeve niteliğindeki "prosrra/n/n/"sunarken izledim. TamaAr)''diyedü- şündüm, "bize bunlan anlatıyorsunuz, amasizas- lında ne yapmak istiyorsunuz?" En çok da şu rfa- deye takıldım: "Bugünü kurtarmak için yannı di- namitleyemeyiz." Bu kimin yannı acaba? Günler- dir sokakları dolduranlann yannı olmasa gerek. Çünkü bu programda onlar için bir şey yok! 'Street fighter' ~ Sayın Derviş'in kimliğini araştınrken Dünya Ban- kası'nı yakından bilen bir dost, onun için "street fighter" (sokak dövüşçüsü) demiş ve eklemişti: "Çok acımasızdır ha..." Sayın Derviş'i izlerken "sfreef fighter"\n, hiçbir kural tanımadan, acıma duygusu taşımadan dövüşebilen biri anlamına gel- diğini düşündüm. Sayın Derviş sunduğu progra- mı kabul ettirebilmek için neler yapmadı ki... Su- nuşa Galatasaray'la başlamak, belli ki bir şirinlik muskasıydı, amayanlışyeretakılmıştı, sınttı. Sağ- lık emekçilerinin yaşam koşullanna ilişkin "açıkyü- rekliitiraf ise {"Gerçekten (!) çok üzülüyorum"a- ma yapacak bir şey yok) aslında arabesk maka- mından "timsah gözyaşlanydı". Programdaki kimi hesaplar da bir garipti doğru- su: örneğin, bu yıl enflasyon TEFE 57.7, TUFE 52.5 olacakmış. Bu yılki yüzde 3'lük ekonomik kü- çülme, gelecek yıl yerini yüzde 5'lik bir büyümeye bırakırken enflasyon da sırasıyla yüzde 16 ve yüz- de 2O'ye inecekmiş. Bazı önemli uluslararası ma- li kuruluşlann bu yıl için yüzde 7 küçülme, yüzde 80+ enflasyon projeksiyonlannı bir an için bir ke- nara bıraksak bile, ekonomi yüzde 3 kûçülürken, yüzde 50-60 arasında seyreden bir enflasyon, eko- nomi yüzde 5 büyürken nasıl yüzde 16-20 düze- yine düşecek acaba? Dünya telekom sektörü bir çöküşün eşiğindeyken Telekom'u özelleştirme ina- dına ne demeli... Sanınm, oryantalizm hastahğı Sayın Derviş'e de bulaşmış: Bu Ortadoğulularço- cuk gibidirter, duygulan mantıklanna her zaman gölge düşürür. Bu yüzden kolaylıkla manipüle edi- lip yönlendirilebilirîer! Biraz futbol, biraz gözyaşı, biraz "tevazu", biraz umut, 21 milyar dolar falan filan... Ama şu kesin; işsizlik, yoksulluk artmaya devam edecek, halkın acısıysa, medyanın, ütücü ekono- mistlerin, spekülatif sermaye geldikçe yükselecek haz çığlıklanyla gürültüye getirilecek. Adeta bir kâbus Sayın Derviş'in bir vaadi özellikle içimi kararttı. Türkiye tanmı dünya fiyatlanna açılacak ve üreti- min rekabet gücü yüksek alanlara yönelmesi sağ- lanacakmış. Buyurun muz cumhuriyetine! Demek ki tanm üreticisi, yüksek verimli ve yüksek destek- li Avrupa Birliği ve ABD çiftçisi karşısında tümüy- le korunaksız bırakılacak ve kısa sürede yok ola- cak. Ayakta kalanlar dev tanm tekellerinin denet- lediği bir dış talebe göre bir-iki üründe uzmanla- şacak. Hem besin güvenliği güme gidecek hem de bu hükümetin çıkarrruş olduğu diğer yasalann da yardımıyla tanmctaki tahrirjat kısa sürede bir çö- küşe dönüşecek, tanmın bir kez daha kusacağı nüfus, işsizliğin çoktan dayanılmaz boyutlara ulaş- tığı kentlere dolacak, hem de sosyal güvenlikten, iş olanaklanndan yoksun olarak. Geçen yıl bir sempozyumda, IMF yapısal uyum programlannın Hindistan tanmındayarattığı yıkım, her hafta sayısı yüzlere ulaşan çiftçi intiharlan vb. konuşulurken Bılim Teknoloji ve Ekoloji Araştırma- lan Vakfı Başkanı Vandana Şiva şöyie diyordu: "Beş yıl sonra bu koşullarda toplantı yapmaya şansımız olmayacak. O zaman konu sokaklarda ayaklanmalaria, katliamlaha çözümlenmeye çalı- şılıyor olacak... Bu soruna bir çare bulmak için en çok biryılımız var." IMF'nin küreselleşmeye açtığı tanm yapılarının başına gelenleri incelemiş olan- lar, Şiva'nın abartmadığını bilirier. Ama biz yine de IMF elini atmadan önce tanmsal yapısı kendine ye- terli olan birkaç ülkeyi hatıriayalım. Somali, Mo- zambik, Ruanda, Zimbabwe (birzamanlar buğday ambarı sayılan bu ülkede, Nisan 1999'da IMF programı sayesinde ekmeğin somunu 12 dolara yükseldi), Endonezya. Açlık, kuraklık ve iç savaş- lara ilişkin metni yazmayı da size bırakıyorum... Herkes gider Mersin'e... IMF ve Sayın Derviş gibi düşünmeyenler de var. Birçok Dünya Ticaret Orgütü PTÖ) üyesi, ulusal tanm ve besin politikası söz konusu olduğunda ti- caret dışı konulann da göz önüne alınması gerek- tiğini düşünüyor. DTÖ'ye 1998'de çeşitli ülkeler- ce sunulan/VE(Analyses and Information Exchan- ge) dokümanlanna göre Norveç (AIE/22) "Besin güvenliği bir kamusal maldır, devlet destekleri de meşrudur" diyor... Ulusal besin programı ve ken- dine yetehilik konulannın da altını özellikle çiziyor. Güney Kore (AIE/39), besin alanında kendine ye- terli olmanın önemini vurguluyor ve çok önemli bir noktaya değiniyor: Dünya fıyatlanndaki ani deği- şiklikler, gelişmekte olan ülkelerde sıkça göriilen döviz darbogazları, besin mallannda serbest tica- retin dogru çözüm olmadığını gösteriyor. Japon- ya da Dünya Besin Zirvesi'nin "Besin güvenliği, planlanmış bir ulusal çabayı ve uluslararası des- teği gerektihr" saptamalannı aktararak benzer bir hatt savunuyor (AIE/25). Avrupa Birliği de (AIE/40) tanmın çok işlevli yönüne dikkati çekerek tanmın tek rolünün ürünleri en ucuza üretmek olmadığını vurguluyor; güvenlik, çevre sağlığı gibi sorunlann yanı sıra kırsal alanda iş yaratma, sosyoekonomik gelişmeyi destekleme özelliğine de değiniyor. AB de "Besin güvenliği bir kamusal maldır, kamumü- dahalesini (tanm sübvansiyonlan) gerekli kılar" di- yor. Herkes gider Mersin'e, biz gideriztersine... Ne yapılmak isteniyor? Yoksa siyasi, jeopolitik ne- denlehe krizidaha da derinleştirmek isteyenler mi var? T.C. KARADENİZ EREĞLİ1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1999/483 Davacı Anadolu Sigorta Şti. vekili Av. Mesut Cıbı- roğlu tarafindan davahlar Sevgı TuJum ve Beytullah Tu- lum haklarında açılan tazminat davası sebebiyle, Davahlar adına çıkartılan tebligatlann bila tebliğ ia- desinden sonra yapılan araştırmada adreslerinin tespit edilememesı nedeniyle davalılar Sevgi Tulum ve Bey- tullah Tulum'un duruşma günü olan 29.5.2001 günü sa- at 10.00'da mahkememiz duruşma salonunda hazir bu- lunmaları, ilan tarihinden ıtıbaren 10 gün ıçınde dava- ya karşı cevaplannı ve varsa delillerini ibraz etmelerine, duruşmaya gelmedikleri takdirde yokluklannda karar verilecefi ilan olunur. Basın: 19046
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle