23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 ARALIK 2001 PAZAR 14 PAZAR KONUGU İSO'nun yeni meclis başkını Hüsamettin Kavi ile ülkenin içine düşürüldüğü durumu konuştuk ızhk başan diye sunıüuyor İnsanlar kendi doğrulannı bulurlar Bu arada yol kazalarına uğmmayacak mıyız? Muhtemeldir ki uğrayacağız. Ama bunlan maliyetlerini taşıyabilecek kazalar halinde tutmamız lazım. Giderek kaza ihtimalini ortadan kaldıracak bir yapıyı da kurnıayı becerebilmemiz gerek. Türkiye'nin geleceğini belirleyecek olan insanlanmızın yargı yeteneklerini geliştirebilmeliyiz. Bu da devletin, ülkenin yöneticilerinin en temel görevidir. Doğrunun ne olduğunu devletin söylemesine gerek yok. Insanlanmız kendi doğrulannı bulurlar. Ama doğruyu bulma olanaklanm, tekniklerini onlann önüne sunabilmeliyiz. Uygar, şeffaf demokrasiye sahip ülkeler aynı yöntemi izlemiyorlar mı? Evet, başka bir şey yapmıyorlar. Burada sihirli değnek filan da yok. Biz artık bu süreci başlatma noktasına geldik. 78 yıl üç kuşak eder. Birbirlerini görebilen üç kuşak... Bunlar arasındaki bilgiyi bilerek, görerek, aktararak yaşıyoruz. Kanımca bu noktada Türkiye artık ikinci aşamaya geçmelidir. Dünya küreselleşme sürecinin unsurlarmı tartışırken şu ortaya çıkıyor: Bu sürecin getirileri yanında maliyetleri var. Küreselleşme süreci kime hizmet edecek? Bunu doğru görmek lazımdır. Dünya bunlan tartışırken bu sürece katılabilmek için bizim ulus devlet yapımızm ve vatandaş olmanın bütün unsurlannı tamamlamış olmalıyız. TAVSANOĞLU ^°^ar vefaizler düşüp borsa biraz yükseldiğinde bizim tatlı dilli ekonomistlerimiz veyöneticilerimiz hemen pembe gözlükleri takıverîyorlar. Yapısal hiçbir değişim için parmaklannı kıpırdatmadıklan halde IMFden gelecek birkaç milyar dolar borcun kokusunu aldılar mı neredeyse zilleri takıp oynayacaklar. Ama ülke ekonomisi başkalanna teslim edilmiş, dışardan verilen talimat doğrultusunda gemi yürütülmeye çahşıhyormuş. Hazretlerin umuru mu? Başansızlığın daniskasının böylesine başan olarak sunulduğu, gözbağcıhkyapıldığı dünyayüzünde acaba başka bir ülke var mı? Türk insam ekonomiksıkıntılar, parasızlık, işsizlik, açlıktan inim inim inliyormuş. Ne gam? Trafik sıkıştığında ellerinde kutular, çiçek demetleri otomobillerdeki insanlara yalvara yakara bir şeyler satmaya çalışan bacak kadar çocuklann yollarda PORTRE / HÜSAMETTİN KAVİ neredeyse dilencilik yapmalannı bu hazretler mi görecek? Kişi başına eğitim yılı 3.6 imiş. Kim düşünür? 70 milyon insanın içinden 1950 tstanbul doğumlu. Yükseköğrenimini İTÜ tnşaat Fakültesi'nde tamamladı. 197578 arası inşaat sektöründe çalıstı. sadece 30 bin kadarının Türkiye 'nin vergi gelirlehnin tamamımfaiz Daha sonra Kavi Kablo ve Emaye Bobin Teli Sanayi AŞ'degöreve geliri olarak cebine indirmesi onlar için büyük başan. Altta kalanın başladı. Bu kuruluşta çeşitli kademelerde görev aldıktan sonra canı çıksın. Istanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu 'nun eski 1989'da Genel Müdürlüğe getirildi. Halen bu görcvini sürdürüyor. başkanı ve İSO 'nun yeni meclis haşkanı Ilüsamettin Kavi 'yle tstanbul Sanayi Odası'mn (İSO) Meclis Üyeliği'ne 1987'de ülkenin düşürüldüğü durumu konuşurken Kavi 'nin söylediği şu seçildi. 199293 yıllarında yönetim kıırıılu üyeliği, 19932001 arası sözler çok çarpıcıydı: "Türkiye, Cumhuriyet'in 100. yıldönümüne, İSO Yönetim Kurulıı Başkanlığı yaptı. 28 Kasım 2001 'deki İSO 2023 yıhna hedeflerini ve stratejisini koyarak gelmeli. Bundan seçimlerinde bu kez İSO Meclis Başkanlığı 'na seçildi. sonraki on yıl, artık bir daha geçmiş on yıl gibi olmayacak." Ekonomideyeniden pembe tablolar çiziliyor. Yapısal değişiklikler yapılmadan, lıâlâ borç almayı sürdürerek Türkiye ekonomisi nasıl düze çıkacak? Yoksa birileri bize gö'z bağcılık mı yapıyor? HÜSAMETTİN KAVİ Türk insanı çok sıkılmış, bunalmış durumda. Bir milyon altı yüz bin lirayı aşan dolann değerimn bir milyon dört yüz bin liralara gerilediğini görünce sanıyorlar kı soluk alınabilecek bir ortam yaratılıyor. "Acaba ckonomi yoluna mı giriyor? Piyasalar düzelecek mi?" diye kendi kendilerine soruyorlar. Bir gerçeği doğru anlamamız lazım. Bir ülke ekonomisi kolay kolay rayından çıkmaz. Çıktıktan sonra da öyle kolay kolay rayına oturmaz. Bu, bir zamanı gerektirir. Bugün krizden çıkıldığını ve bundan sonra da işlerin yolunda gidcccğini düşünmeye başlarsak büyük hala ederiz. Türkiye son bir yıldır çok büyük kayıplara uğradı; çok büyük hasar gördü. Bu yüzden bir nebze olsun iyileşmeyi insanlar özler oldu. Evet, 1MF Türkiye'ye bir on milyar dolar daha borç venr. Ama o arada sizin gelirgider dengenizi oluşturmanız lazımdır. Bunu yapamazsanız o borcu da alır, harcarsınız. Ama bataklığı kurutamamışsak, orası sağlam bir zemin haline gelmemişse oraya yeniden yapı kuramazsınız. Meselenin özündeki gerçek de budur. Bir işletmeye borç, yeniden borç ödeme yeteneğini geliştirmek üzere verilir. Yani o borcu üretime mi dönüştürmek lazım? Evet. O borcu ekonomiye geri kazandıracaksınız, bununla üretim yaparsanız, üretimin içinde elde ettiğiniz o katma değerden borç ödcme yeteneğinizi geliştirebilirsiniz. Türkiye'nin elindeki borç stokunu giderek küçültebilmesi lazım. Bu borç stokunu küçültmenin unsurlan nedir? Bunun iki temel unsuru var. Yeni borç ihtiyacınızı azaltacaksınız. Bunu da bütçenizdeki açığı küçültmekle yapacaksınız. tkincisi de, aldığınız borçlarla kaynak, tasarnıf yaratma yeteneğinizi arttıracaksınız. Bununla da borcunuzun bir kısmını ödeyerek borçlannızı bir gün tamamıyla ödeyebilecek duruma geleceksinız. Meselenin özü bu. Türkiye'nin, çıkışı ve gerçek bir ekonomik istikran sağlayabilmesi için borçlannı azaltması, gelirlerini arttırması şarttır. Gelir, üretimle artar. Üretebilen, istihdam yaratabilen, ürettiği mallan dünya pazarlannda rekabet edebilır dunıma gerirebilecek bir ekonominiz, markanız varsa düze çıkarsınız. Bütün bunlan yaparken elde ettiğiniz katma değerle ödeme yeteneğinizi geliştirirsiniz. Gelirleriniz, vergi gelirleriniz artar. Vergi gelirlerinizle harcamalannızı kontrol edebilirsınız. Öbür taraftan da gelirleri artıyorsa dengc sağlanmış olur. yük devletleri alıp küçültecek miyiz? Devleti küçültmek aslında devleti güçlü ve etkin hale getirebilmek demek. Zaten pazar ekonomisi dediğimiz sürecin de başka türlü yaşama şansı yok. Verimliliği, rekabeti devletin içinde sağlayabilmeliyiz. tnsanları, kuralları tarif edilmiş bir yapı, bir çerçeve içinde görmek lazım. İnsanlara kendi kendilerini aşabilme fırsatı verilmelidir. Siz, bir yerde gizli işsizliğe neden olmuşsanız sonunda siz kö Acaba New York 'taki İkiz Kuleler 'in vurulmasının bir ne tüyle iyiyi bozarsınız. lyiyi de kötü hale getirirsiniz. Oysa tam deni malipiyasalardaki bu akıl almayacak para birikimi ola tersi, yetcri kadar kadrolarla, bırbirlerinin ayağına dolanmayan bilir mi? bir yapı, yeniden tarif edilmiş bir organizasyon ve görev tanımı O olayda tabii ki pek çok unsur var. Karmaşık bir iş. Dünya içinde o görevi yerine getırebilecek insanlarla başanlı olmak da ve Türkiye'de gelir dağılımının bozukluğundan şikâyet edi mümkündür. Herhangi insanlarla değil... yoruz. Bunun yarattığı sosyal sıkıntılardan, sorunlardan sözedilşte, Türkiye o yüzden de devletin bütün işlevlerini yeniden yoruz. Sosyal adaleti bozan çok önemli bir unsur olduğunu söy tarif etmekle karşı karşıya. lüyoruz. Türkiye, gelir dağılımmdan hakça pay alamayanlann tepkilerinın olduğunu, bu tepkilerin ağır faturalanm yaşamış bir ül Yani ciddi bir yapısal değişim mi gerekiyor? kedir. Biz inamlmaz bir yapı değişikliğine uğramak zorundayız. Bu Bu ölçeği büyütüp dünyaya taşırsak olay çok farklı değildir. yapı değişikliğinin temel, ekonomik çerçevesini belki önümüzDünyada da gelir dağıhmında korkunç uçurumlar var. Bu kor deki birkaç yıl içinde çok kararlı olursak, çok büyük ölçüde hakunç uçurumların bu anlamda, toplumlar arasında sosyal sıkın yata geçirebiliriz. Ama gerçek değişımi bıtirebıknek epeyce uzun tılara, sorunlara neden olacağı ve bütün bunlann, sonuçta bazı bir zaman alacaktır. ABD, buna 1982'de başladı. O dönemde ABD de faız girdabına kapılmıştı. Şimdi biz, "Kamu arazilcrini satahm" diyoruz. Bunlan kime satacağız? Sattığımız bu araziler ne işe yarayacak? Bu arazilerin üzerine ne kurulacak? Sanayi mi yapacağız? Hizmet tesisleri mi kuracağız? özelleştiriyoruz, sonradan da olmaymca devletleştirmiyor muyuz? lşte, mesele bu. Özelleştirdikten sonra yeniden devletleştirmek zorunda kalmamalısınız. Diyelim bir bankayı özelleştirdiniz. O zaman halkın tasarruflannı güvence altına alıp bunu denetleyeceksiniz. Bir bankayı özelleştirip birkaç kişinin mali haline getirmekle bu iş olmuyor. Banka olarak faaliyet göstermesine izin verdiğiniz zaman halkınıza, "Ben burayıkabulediyorum. Bankacıbk laliyetkrini göstermesiiçin tüm unsurtara sahip olduğunu sizc garanti ediyorum. Bu sistemde, tasarruflannızL, bu bankayı da kullanarak değerlendirin" diyorsunuz. Sonra da oradaki tasarruflann denetlenmesine ilişkin görevini yapmaz, yapamaz ya da eksik yaparsanız, o insanlann tasarruflan birtakım yerlerde çarçur olur, batarsa, siz, "Ben tasarruf için güvence verdim" diye ortaya çıkarsanız ve sonunda faturayı yine o insanlara ödetecek enstrümanlarla açığı kapatmaya çalışırsanız hiçbir şeyi çözemczsiniz. Dolayısıyla devletin ekonomiden tartışmasız çıkması lazım. Çünkü siyasetin, ekonomik unsurlan, değerleri spekülasyona tabi tutmasının engellenmesi lazım. Siyasetçinin yasak siyasetle uğraşmasını sağlayabilmenin yolu buradan geçiyor. Devletin, siyasetçinin elinde bu ekonomik güç oldukça manipülasyon sürecektir. şadığımız süre salt Türkiye'nin sorunu değıl, dünyanın sorunu. Dünyada bugün mal ve hizmet piyasalanndaki işlem hacminin çok üzerinde mali piyasalarda bir para birikimi oldu. Dolayısıyla, bu para hacmi şu an üretim piyasalannı tehdit eder hale geldi. Bakınız, ABD artık faizleri adım adım geriye çekmeye çalışıyor. Türkiye hedef ler koymalı Yani artık geçmişin hatalanm tekrarlamayacak mıyız? 0 kadar iyi bir ders mi aldık? Hepsini yapmayacağız, diyemiyorum. Bazılanm yine yapacağız. Yine İcüçük yol kazalarına uğrayacağız. Ama ağır yol kazalannın olmaması gerekiyor. önümüzde zaman var. Ancak bu zamanı artık boşa harcamamalıyız. Hiçbir şekilde harcayamayız. Buna hakkımız yok. Ama bunun da ötesinde Türkiye kendine hedefler koymahdır. Ben zaman yönetimi kursuna gittim. Zamanı yönetmenin ashnda hayatımızı yönetmek ve hayahmızdaki temel tercihlerin neler olduğunu tespit etmemiz gerektiğini öğrendim. Türkiye'nin artık zamanı yönetmeyi öğrenmesi lazım. Yaşamın bedelini öderken bu bedelin getirdiği derslerden şimdi yeni sonuçlar çıkartmak durumundayız. Hedeflerimizi doğru koyarak, önceliklerimizi tarif ederek o hedefe ulaşmanın temel gerçeklerini, temel doğnılannı birlikte hayata geçirmeliyiz. Bu nasıl olacak? Bugün kalite yaşamın vazgeçilmez bir unsuru. Bugün kalitenin söz konusu olmadığı bir yerde ne geliştirilebilen, ne de surdürülebilen bir yaşam var. Ne de bu acımasız rekabet ortamında yanna güvenle bakma olanağuuz var. Bu kalite sürecinin hayata geçirilebilmesinin iki temel unsuru var. Tavan ve taban. 0 nedenle tavanda alınan kararlan tabana yayabilnıek için sivil toplumumuzla birlikte katmanlan adım adım oluşturdukça özlediğimiz Türkiye'yi de hep birlikte gerçekleştireceğiz. Burada lider çok önemli. Ama bu yapısal dönüşüm ancak takım çalışmasıyla başanlabilir. Tüm dünyanın sorunu Yani, deniz bitti mi? Deniz bitti. Teknenin artık gidebilecek hiçbir yeri kalmadı. Güçsüz ülkeleri dünya gayri safı hasılasından yüzde ya Dışardan alacağımız borçlarla biz yaşamımızı sürdürelim, diyor Peki, bizde üretim ekonomisinin getirisi mali piyasalardan rım yerine yüzde bir pay almaya doğru ö'zendirmekle çö'züme sak bu büyük bir hatadır. Bizim, kendi standby'ımızı, kendi inelde edilen getirinin çok altında kalmıyor mu? sanımızla, kendi gerçeklerimizle ortaya koymamız, bunu başa Mali piyasalarda tasarruf sahiplerinin sağladığı reel getin hiç yaklaşılahilir mi? bir şekilde üretim ekonomisinin sağladığı rakamların üzerinde Kesınlıkle, evet. Bakın, ınsanlann bir ışe yaradıklannı his rabilmemiz lazım. Ingiltere 1%0'lıyıllannbaşında ekonomik bir olamaz. Aksi takdirde üretim yapmanıza gerek yoktur. Elinizde setmeleri çok önemlidir. Bu da bana kalırsa o ülkelerin yöneti güçlük yaşadı. Dolayısıyla da IMF'yle standby anlaşması yapki parayı bir yere borç verirsiniz ve üretimle elde edeceğiniz ge cilerinin öncelikli görevidir. Insanlann işe yarayabilecekleri alt mak durumunda kaldı. Bunun üzenne İngiliz hükümeti standlirin üzerinde gelir elde edersiniz. Işte, bizi zaten üretim yapa yapıyı kurmamız ve onlann üretime katılabilecek potansiyele, by anlaşması taslayıp IMF'ye gönderdi, "Benim standby'ım bu" dedi. Kendi onurumuza, değerimize sahip çıkmamız lazım. maz hale getiren bu çelişkidir. Paradan para kazanmak olmaz. bilgiye sahip olmalannı sağlamamız lazım. Bunun sürdürülebilir hiçbir tarafı yoktur. Mali piyasalar, ürün piTürkiye'de bugün büyük bir bütçe açığı var. "Devleti küçülte Yaptığımız yanlışlan gerçek anlamda tespit edebileceğimiz güyasalanna kaynak yaratmak için oluşturulmuştur. Ama bugün ya lim" diyoruz. İyi de nasıl küçülteceğiz? Işınlama tekniğiyle bü ne kadar doğrulan bulamayız. odaklar tarafından manipüle edilmesi kaçınılmazdır. Dünya bu gerçeği görmelidir. Bir tarafta zenginler, bir tarafta açlık sınınnda yaşayanlar var. Bu sürdürülebilir, diyen bir dünya bu sıkıntılan yaşamaya devam eder. Mesele, dünyada yaşamı, ekonomiyi sürdürülebilir hale getirmekte. Bunu, hiç kolay olmadığını bilerek söylüyorum. Artık dünyanın, bu işin sürdürülebilir olmadığı gerçeğini doğru algılaması gerekiyor. İSO DANIŞMANIATTÎLA KARAOSMANOĞL U: Krizden çıkış için köklü değişim şart tstanbul Haber Servisi Türkiye'nin yaşamakta olduğu krizin yeni dcğil yıllar önce başladığı knzden çıkmak ıçın kalıcı, yapısal ve köklü değişüıılerin gerektiği ifade edildi. Türkiye Sosyal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı (TüSES) tarafından Dedeman Otel'de düzenlenen "Krizden (, ıkışın Politik ve Ekonomik Koşullan" konulu panelde ülkemizin yapısal sorunlan ve çözüm önerileri tartışıldı. TÜSES Vakfı Başkanı ve Bılgi Ünıversitesi Öğretinı Üyesi Prof. Dr. Burhan Şenatalar tarafından yönetilen panelde konuşan tstanbul Sanayi Odası Danışmanı Dr. Altila Karaosmanoğlu yaşadığımız krizden çıkmak için gerekli dengeler sağlansa bile krizden tam olarak çıkamayacağımızı çünkü sağlanan o dengelerin sürdürülebilirliğinin çok önemli olduğunu ifade etti. "Krizin ortadan kalkması için geneken en önemli ş«y hukukun üstünlügü ve yarguun işlerliğinin sağlanmasıdır. Bunlar olmazsa ekonoıninin işlenıesine olanak yoktur" diyen Karaosmanoğlu, gerekli yapısal düzenlemeleri yaparken çok geniş bir çerçeveye bakılması gerektığine dikkat çekti. Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. İlter lüran da ülkemizde yaşanan esas sorunun devlettoplum ilişkisinin düzenlenememesi olduğunu anlattı. Siyasal partilerdeki patronaj ilişkilerinin ve çıkar odaklannın kaynak yetmezliğine ve siyasal tıkanıklığa neden olduklannı belirten lüran "Bu dıınım, partilerin iktidar bagunbtağuu artünyor. Siyasetteki tabiriyle nıanıa dağıtmak için iktidarda olmak gerekiyor" dedi. 150 ton alabahk karaya vurdu Samsun'un Bafrı UçesindekiDerbentBany Götü'ndekildrieııme sonucu bahldar karaya vurdu. Göl üzerindeki AkBahk Üretim Tesisi'ndeki yaklaşık 150 ton alabahk zehirlendi Diğer 4 üretim tesisindeki bauklar ise çevre kent ve ilçelerdeki başka tesislere ııakledilıneye başlandL Yapüan ölçümlerde sudaki bakır (031 mg/L), çinko (0.06 mg/L) ve siyanür (0.008 mg/L) oranuun nornıal değerden yaklaşık 10 kat fazla olduğu anlaşıldı. İçme suyu tahliDerinde ise herhan^ bir kirlenmeye rastlanmadı. (Fotoğraf:AA) ÇALIŞANLARARASINDA ÜCRETADALETSlZLlĞt Ziraat ve Halk Bankası'nda çifte standart BANU SALMAN ANKARAZiraat ve Halk Bankası'nda çalışanlar, çifte standart içeren uygulamalarla karşı karşıya bırakılıyor. İki bankada özel hukuk hükümlerine göre çalışanlara açıktan 150 milyon lira zam yapılması sağlandı. Sermayesinin tamamı devlete ait olan bu kurumlarda, 150 milyon lira arttınlmış maaş üzerine de Ocak 2002'de yüzde 35 zam uygulanması öngörüldü. Memurlara ise IMF'ye sunulan niyet mektuplarıyla gelecek yılın ilk yarısında zam oranının yüzde 10, ikinci yanda da yüzde 5'te tutulacağı güvencesi verildi. Kamu Bankaları Ortak Yönetim Kurulu'nun 25 Ekim 2001 tarihinde aldığı karar uyarınca, iki bankada yalnızca özel hukuk hükümlcrine göre çalışan personelin maaşları 1 Kasım'dan geçerli olmak üzere brüt 150 milyon lira arttırılırken 1 Ocak 2002'den itibaren de arttınlmış bu maaşa yüzde 35 zam yapılması öngörüldü. Bu karar ilgili bankalarda 15 Kasun tarihinde işleme konuldu. Kamu Bankaları Ortak Yönetim Kurulu'nunkaranuyannca, 150 milyon liralık seyyanen zam ve üstüne ocak ayında yüzde 35'lik zamlardan bundan sonra özel hukuk hükümlerini tercih edecek kişiler de yararlandırılacak. Böylece banka çalışanlannın, memur olarak kalma yerine özel hukuk hükümlerine göre çalışmak üzere sözleşmeleri imzalamalan sağlanmaya çalışılıyor. Banka yöneticilerine yönelik yüksek ücret uygulamalan eleştirilirken dışandan atanan kişilere de yüksek maaşlar verilmesi eleştiriliyordu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle