19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET + 6 ARALIK 2001 PERŞEMBE 12 KULTUR kulturc cumhuriyet.com.tr Renklerin ardındaki anlamlar NECMİSÖNMEZ sürdürdüğü yaşamı göze ahndığında "bir yere oturtulamayacak" olan kimi resımlenndekı görsel kaliteyi, cesaretliliği, "bir kerelik" duygusunu betimlemek istıyorum. 194855 yıllarında Paris ve Londra'daki atölyelerinde boyadığı birçoğu büyük boyutlu olan resimlerde ("Cehennenüm"; "Geçicttik.Su.Güneş" vb.) karşılaşılan olağanüstü ritim, renklerin bellı bir kompozisyon güdüsü olmaksızın vardığı "büyüleyicietki" sanatçının baş döndürücü bir hızla ürettiğinin kanıtıdır. Bu dönemdeki yapıtlanyla "uhıslararası" bir söylem gücüne ulaşan Zeid'in açtığı kişisel sergileri, katıldığı grup sergileri, onun ne denli önemli bir konumda oldugunun göstergesidir. Zaten 194855 yıllan arasında Paris'te bulunan Türk sanatçılarının (Dino, Turan, Bugün, çağdaş Türk resim sanatmm önemli adlanndan Fahrelnissa Zeid'in 100. doğum yıldönümü 6SETLE. • Keman sanatçısı Joshua Epsten'in ve piyanist Uwe Brandt bugün saat 20.00'de Koç Allianz'ın Altunizade'deki konser salonunda bir resital verecekler. (0216 566 60 80) • 50. sanat yüını kutlayan Nailc Akıncı'nın resim sergisi bugün Millli Reasürans Sanat Galerisi'nde açıhyor. 27 Ocak 2002 tarihine dek sürecek olan sergi, pazar, pazartesi günleri hariç saat 11.0018.00 arasında gezilebilir. (0 212 231 47 30) \/ Gül Erali'nin seramik sergisi, Yeniköy'deki Avusturya Kültür Ofisi'nde bugün açıhyor. Sergi, 30 Aralık'a dek açık kalacak. (0 212 223 7H 43) PEK ÇOK YÖNÜ BtLÎNMÎYOR Fahrelnissa Zeid'i, hakkında yaalan kitaplara, açılaıı sergilerine ve isminin sık sık gündemc gclmesine ragmen modern Türk resminin u büyükbiliıuneyenlerindenbiri''oIaraktaııımlamakgerckir.(Fotoğraf: ARA GÜLER) ma vanyor Zeid. Soyut resme nasıl baslamışsa, onu ayESSEN Modern Türk resminin 20. nı "nedensizlikle" bırakan sanatçının, yüzyılın başında geçirdiği zorlu "kimeşinin vefatından sonra 1967'de Palik bulma süreci" ne yazık ki yeterlı deris'ten Amman'ayerleşmesi sanat serürecede araştınlmadı. üünümüzde hâlâ venini en derinden etkileyen olgudur. Yageçerliliğıni koruyan "resmi görüşe" şamın albenisine bu denli hayran, tutdayalı sanat tarihi yazılımı aşılamadığı kulu birgösteriş meraklısı olan Zeid'in gibi, belli gruplaşmalann dışında kalabir dünya metropolünden aynlıp kendi rak "kendi sesini" yakalama mücadelehalindeki küçük bir Arap kentine yersi verirken "kategoriler" dışında durmaleşmeyi kabullenmesini bir türlü kavrayı tercih eden "sanatçı kimlikleri", onyamamışımdır. Sema ve Barbaros Çaİarın etkinlikleri dogru bir kavramsal ğa koleksiyonundaki 1944 tarihli otoçerçevede gündeme getirilemedi. Bu portresinde gözlerinden ateşler saçan; yüzden 6 Aralık 1901'de Büyükada'da dünyaya adeta meydan okuyan karakdoğan Fahrelnissa Zeid'i, Arif Dino, teriyle "Ben Benim İşte" diyen bu saMübin Orhoa, Hale Asaf, Altan Gürman natçı nasıl olur da böyle bir karar alagibi "öncesi vesonrası" olmayan sanatbilmiştir? Ama Zeid'in pek yakında çılar katcgorisinde değerlendirmek yanfilmlere de konu olacağına emin oldulış olmayacak. ğum hayatına baktığımızda sıldıkla böylesi açıklanamayan kararlarla karYüzüncü doğum gününü kutşılaşıyoruz. ladığımız Fahrelnissa Zeid'i, hakkında yazılan kitaplara, açıtşte bunlardan birkaçı: "Fahlan sergilerine ve ismının sık eid'in bir yüzyıla tanıklık eden rünnisa" olan adını neden Arapsık gündeme gelmesine rağmen laştırarak "Fahr El Nissa"ya çeresimlerini gelecek kuşaklara aktaracak modern Türk resminin "büyük vımıe ihtiyacını duydu? Ilk evlıbir müze sanatçının tekil kişiliğini bitinnıeyenlerinden biri" olarak liğini gerçekleştirdiği İzzet Metanımlamak gerekir. Çünkü ünçözümleyebilecek, renklerinin lih Devrim hiç kuşkusuz kendi lü Şakir Paşa ailesinin üyesı olan döneminın en parlak, en etkilearkasındaki anlamları ortaya çıkaracak sanatçının renkli yaşamı, hayayici aydınlarından biriydi. Zeipuçlarına varmamıza yardımcı olabilir. tının yarısından faziasını yurtid'in ilk evliliğının sanatına olan dışında geçirmesi ve kişiliğinin katkısını hiç dile getirmemesietrafındaki söylenceler onun resimleriTiraje, Anu, Orhon, Devrim vb.) bu sü nin sebepleri nelerdir? 194044 yılları nın yeterince değerlendirilmesine enrede Fransız sanat ortamıyla kurdukla arasında neden resimlerinin tamamına gel olduğu gibi ismi etrafında söylenn verimli diyalog, modern Türk sana yakınını ortadan kaldırdı ya da resim yapcelerin, mitosların kurulmasına da ne tının ılk kez Batılı merkezlerle "eşzaman mayı bıraktı? önceleri resim yapmasıden olmuştur. "Birressanunyaşanunı nı destekJediği oğlu ressam Nejad Devü" bir etkileşim ve üretim sürecine geçsanabndan avn olarak değerlendirmek rim'i sonralan hayatından adeta silmemesine de neden olmuştur. Zeid'in mümkün değüdir" diyenler çıkacaktır. 1960'lann başına dek soyut sanatın sı sinin nedenleri nelerdir? Son derece normal bu. Ama unutmamak nırlan içinde "Kendi sesini/soluğunu" Zeid'in bir yüzyıla tanıklık eden regerekir ki, resim, ressamın atölyesini gösteren kompozisyonlar gerçekleştirsimlerini gelecek kuşaklara aktaracak bir terk ettığınde "kendi beüeguıe" kavuşur mesi onun belli bir akıma bağlı olmakmüzenin, vakfın Istanbul'da kurulmamış ve "kendi garipyaşamını" kurar. önce sızın "içsel dürtüleriyle" araştırmalanolması büyük bir eksikliktir. Çünkü saleri sanatçının serüveninin gölgesinde nı sürdürdüğunün göstergesidir. Bu yüznatçının renkli yaşamından öte resimkalsa da zamanla bağımsızlığını ele geden sanatçının sonralan "portre" tema lerinin araştınlması, sorgulanması; onun çirir. Zeid'in resimlerini, desenlerini, sıyla ilgilenmesi bir kopuş, ayn bir yö tekil kişiliğini çözümleyebilecek, renkheykellerini de "kendi yolunda" ilerlenelım olarak gelmiyor bana. Soyut relerinin, formlannın arkasındaki anlamyen bu tür çalışmalardan saymak geresimlerinde gözlemlenen heyecanlannı lan ortaya çıkaracak ipuçlarına varmakir. eşi Emir Zeid'in ve etrafındaki kişilemıza yardımcı olabilirler. Yoksa FahGarip derken, Zeid'in önceleri bir pa rin portrelerine taşırken portrenin ger rünnisa Zeid bir ressam olarak değil bir çekçı boyutunu aşarak farkh bir yoruefsane olarak belleklerde kalacaktır. şa kızı, sonralan sefire/prenses olarak Ze Evrensel kardeşliği ve Nâzım \ anlamaya dair AYŞE EMEL IVtESCÎ Kardeşlerim/ Bakmayın san saçlı olduğuma/ Ben Asyalıyım/ Bakmayın mavi gözlü olduğuma/ Ben Afrikalıyım./ Ağaçlar kendi dibine gölge vernıcz benim orda/ sizin ordakiler gibi apla/ Benim orda arslanın ağzındadır eknıek/ ejderler yatar başında çeşnıelerin/ vc ölünür benim orda elusine basılmadan/ sizin ordakiler gibi tıpkı. ("Asya Afrika Yazarianna", Nâzım Hıkmet). Yükselmek, havalanmak, göğün katlanna tırmanmak... Ya da bir mağaradan yeraltı dünyasına inip "ölüm coğrafyası"nın dolambaçlı patikalarında sonugelmezmaceralaryaşamak... "Dünya imgesi" ve "dünya ekseni" işlevi yüklenmiş, dolayısıyla evrenın üç katı (gökyüzü, yeryüzü, yeraltı) arasındaki kapıların açıldığı varsayılan kutsal bir mekânda (dağ, mağara, ev, çadır, tapınak...) ritüel bir yolculuğa çıkmak... Simgeselliİderle yüklü "Doğu" düşüncesinin en önemli öğelerinden biri bu yolculuk izlekleridir. Tabii bilgelerin uçaklara binip binlerce metre yukandan dünyaya bakmak gibi bir olanaklan yoktur, ama evreni, hayatı ve ölümü anlama konusunda sonu gelmez bir merak ve çaba göstermişler, bu arada her insanın bir evren olduğunu keşfetmişlerdir: "Her insanda var olan bütün, gözün perdesinde sakhdır. Kişi nefsine dogru açıursa, yani ki vücut engelini aşarsa, perdc yok olur."( 1) Şamanizmin ve benzer inançların gökyüzü ve yeraltı yolculuklanndaki maceralar, sonraki sözlü ve yazılı edebiyatın beslendiği damarlan oluşturur, diğer yandan insanın yolculuğu kendi içine taşıması, bütün canlılan ve evreni aynı bütünün parçalan olarak kavrayan bılginin, "Doğu bilgeliği" de denen olgunun düşünsel zeminini yaratır. NÂZIM ESERLERİYLE YAŞIYOR"Terorizme karşı savaş" türünden ckran sloganlannın ardında, ABD'de bu fırsatla çıkanlmaya çabşılan antidemokratik yasalara tcpkilcr yükseliyor, diğer yandan Afgan kadnı derneklcri Brükscl'de dünyaya farkh bir ses duyurmaya çalışıyor. 11 Eylül katlianıının yaratüğı üzünrü ve tepkinin ise insanlann ABD politikalanna karşı çıkış nedcnlerini değiştirmesi gerekmiyor. Nâzım'a ve onu anlamaya gelince, onu gerçektcn "büyük şairliği"yle seviyorsak, güncel politika ütrtışmalannın içine, üstclik bu kadar haksızca sokmak doğru nıu? Nâzun eserleriyle yaşıyor. likte askeri birlikler akmaya başlar. Orta Asya tarihınde yeni bir sayfa açılmıştır. Bu örnekler bütün dünya ölçeğinde çoğaltılabilir ve kimileri hatırlamak istemeseler de "Doğu" imgesiyle ifade edilen yerkürc parçasının en azından son iki yüzyılı, hatta imgenin kendisi sömürgeciliğin ve emperyalizmin tarihiyle örtüşür; bunu bilmeden, hisseüneden Doğu'nun trajedisini anlayamazsınız: "Şark/üstünde çıplak/ esirlerin/ aç geberdiği toprak!/ Şarklıdan başka herkesin/ orta malı olan memleket!/ Açhğm kıtlıktan öldüğü diyar!/ Ağzuıa kadar buğdayla dolu ambarV Avrupa'nm amban!" (N. Hikmet, "Şark/ Garp") Said'in dediği gibi, "ABD'deki siyasi söylem önümüze 'terorizm' ve 'özgürlük' gibilaflar" fırlatıyor, "halbuki bu tür iri soyutlamalar çoğunlukla kirii maddi çıkarlan gizkmeye" hizmet ediyor. Son derece sistemlı çalışan bir propaganda mekanizmasının korkunç bir hızla yaygınlaştırdığı genellemeler soluduğumuz havaya kadar nüfuz ediyor. 21. yüzyıl eşiğinin en ayırt edici özelliklerinden biri bu belki de. Imgelerimizde sömürgeleştiriliyor. Kolay genellemeler ve akıl Yoksa televizyon ekranlannda sunulan "özgürleşmiş Afgan kadını" görüntülerine kapılıp, o kadınlann Taleban'dan önce iktidarda bulunan bugünün Kuzey Ittifakı üyelerinden neler çektiklerini ve Taleban'ı yıllarca kimin dcsteklediğini hiç düşünmeden, "Amerika yanlışhkla 35 tane kız çocuğunu öldürdü belki. Ama mih/onlarca kız çocuğunu diriltd" türünden kof ve can acıtıcı ifadeler kullanabilir miyiz? (5) New York'taki gökdelenin bilmem kaçıncı katında, alevlerin içinde pencere pervazlanna asılmaya çalışan, sonra elleri çözülüp boşluğa uçan insancıklann acısını içimizde gerçekten duyuyorsak, "üçbeş kız çocuğunnu nasıl bu kadar kolay harcayabiliyoruz? Sayılann dili ne ürkütücü. Ha üç, ha beş.. fark etmiyor... Oysa 53=2. İki can iki evren demek. Benim iki kızım var. "Evrensel kardeşlik" diyorsak, bu özensizlik, bu hoyratlık niye? Günümüz dünyasında aklın ve eleştirel düşüncenin önündeki ciddi engellerden birini "öteldleştirme" ve "görünraleştirme" çabalannın kolay genellemeleri ve etikctlen oluşturuyor. "Doğu" veya "Baü" gibi indirgemeci "söz"lerin gerisinde çok karmaşık "hal"leryatıyoraslında. "lerorizme karşı savaş" türünden ekran sloganlannın ardında, ABD'de bu fırsatla çıkanlmaya çalışılan antidemokratik yasalara tepkiler yükseliyor, diğer yandan Afgan İcadın dernekleri Briiksel'de dünyaya farkh bir ses duyurmaya çalışıyor. 11 Eylül katliamının yarattığı üzüntü ve tepkinin ise insanlann ABD politikalanna karşı çıkış nedenlerini değiştirmesi gerekmisanlığın önünü açacak başan, globalleşen ve özgür yor. Nâzım'a ve onu anlamaya gelince, onu gerçeklcşen dünyada o iki kaduun kendilerini aynı yerkü ten "büyük şairliği"yle seviyorsak, güncel politika renin benzer olanaklan paylaşan iki eşit y urttaşı ola tartışmalanıun içine, üstelik bu kadar haksızca sokrak hissetmesinde ve rcfahtan hakça pay almasuı mak doğru mu? Nâzım eserleriyle yaşıyor: "Dündadır" diyordu. Dünyanın globalleşirken ne denli yada kiracı gibi değUV yazlıgına gelmiş gibi de değüV özgürleştiğini bugünkü toz dumanın arasında kavyaşa dünyada babamn eviymiş gibi/ Tohuma, topramakta ben biraz güçlük çekıyorum, ama bildiğim rağa,denize inan/ insana hepsinden önce/Bulutu, mabir şey var: Şiddet vicdanlann katılaşmasını ve ruhkinayı, kitabı sev/ insanı hepsinden önce/ Kuruyan sal çürümeyi beraberinde getiriyor, bu sürece ise çok dalın/ sönen yıldızuı/ sakat hayvanın/ duy kederini/ yoğun bir medya baskısını da yedeğinc alan piyahepsinden önce de insaıun./ Sevindirsin seni cünüesa/tüketim ekonomisi ölçütlerinin kendi dışındaki si nimetlerin/ sevindirsin seni karanhk ve ayduıhk/ herkesi ve her şeyi "ötekUeştirmesi", kendi içinde sevindirsin seni dört mevsinı/ ama hepsinden önce de "aklı denedemesi" eşlik ediyor. insan sevindirsin senL" (N. Hikmet, "Memed'e Son Mektubumdur") 1309'da Kahire'de ölen sufi Ibn Atâ, tasavvufun görünür simgelerin gerisindeki manalan arayışından söz ederken, "hallerin elinde sözler esir oünuş(1) Şeyh Bedrcddm, Varıdat, haz. Vecihi Timuroglu, Türkıye Yahır" der. (4) Bugün ise öyle yoğun bir görüntü ve zılan Yay., Ankara. 1979, s. H9. (2) Bu eserın JeanClaude Carriere larafından yapılan Franmesaj bombardımanı altındayız ki, deyim yerin sızca uyarlaması. La Conference des Oıseaıa' (Kuşlar Konferandeyse, "hallerimiz sözlerc esir olmuş". "tyiler kö \ı) adıyla, ünlüyönelmen Peler Brook larafından \ahnelenmistir 13) Bkz. Annemane Schimmel, Islamın Mıstik Boyutları, Kabaltüler savasrndan "uygarlıklar savaşı"na, "terorizme karşı uluslararası cephe"den "Afgan kadınlan cı Yaymevı, (slanbul, 2001. (4) tslamın Mislik Boyutları, s 393 nı kurtarma"ya salınıp duruyoruz, rüzgârlar güç(5) Fazıl Say. Nâzım ı anlamayanlara hıtaben', Mılliyel falü esiyor direnemiyoruz, kapılmış gidiyoruz. Edward zar. 02.12.2001. • Teoman'ın dördüncü albümü 'Gönül Çelen' Şeker Bayramı'nda çıkıyor. Prodüktörlüğünü Murat Akad'ın üstlendigi albümde Teoman, kendi bestelerinin yanı sıra Banş Manço'nun 'Anhyorsun Değil mi?' ve Özdemir Erdoğan'm 'Sevdim Seni1 adlı iki sarkısını da yeniden yorumladı. • Ünlü müzısyen, orkestra şefi Hikmet Şimşek, yann Gazi Üniversitesi'nde anılacak. Şef Doron Saloman'ın yönettiği, kemanda Alexander Markov'un eşlik ettiği Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, 'Hikmet Şimşek'i Anma Konseri' verecek. • Salkını Hanıının Taneleri' filnıi hakkında çıkan tartışma için TOBAV, yazar, yönetmen ve oyunculann görev aldığı, fikir ve sanat eserleri kanunu tarafından, yarabcılaruun meslek haklan korunması alünda olan bir ürünün kamuoyu nezdinde yıpraöimasını 'ü/üntü verid' olarak nitelendirdi. BUGÜN • BABYLON'da saat 21.30'da Yeni Türkü'nün konseri dinlenebilir. (0 212 292 73 68) M CEMAL REŞİT REY KONSER SALONU'nda saat 19.30'daIVluhiddin Dürrüoğlu Demiriz'in konseri gerçekleşecek. (0 212 232 98 30) • AVUSTURYA KÜLTÜR OFİSİ'nde saat 20.00'de Devlet Devrim Öztaş'ın (piyano) konseri yer alıyor. (0 212 223 78 43) • rTÜMİMARLIK FAKÜLTESİTAŞK1ŞLA BtNASl'nda saat 09.4517.00 arasında 'Sanat Tarihinde Gençler 2001 Semineri' yapılacak. (0 212 245 66 31) M FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 19.30'da Gerard Corbiau'nun yönettiği 'Kral Dans Ediyor' adlı film izlenebilir. (0 212 252 61 55) • TARIK ZAFER TUNAYA Kt'JLTÜR MERKEZİ'nde saat 19.00'daFatmaKuş'un düzenlediği, Güven Erkin Erkal'ın konuşmacı olarak katıldığı Mor ve Ötesi Grubuyla 'Gül Kendine' Albümü Üstüne' adlı söyleşi gerçekleşecek. (0 212 317 77 00) • EÜ ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZt'nde saat 20.00'de Şef Armin Klaes'in yönettiği, Ayşe Tek (soprano), Belgin Tufan (mezzosoprano), Hakan Aysev (tenor), Alpaslan Mater'ın (bas) eşlik ettiği İZDOB Orkestra ve Korosu'nun konseri izlenebilir. (0 232 484 64 45) 'Dogu'nun trajedisi "Ummandan gelen yağmur bulutlan gibi var da sefere çık/ Seyahat etmeden inci olanıazsın!" diyen FeridüddinAttar ın,Mantıku'tTayr(KuşDili)adlı epik şiirinde (2) kuşlarpadişahı Simurg'u bulmak için yola koyulan otuz kuş, sonunda aradıklan Simurg'un (si murg: otuz kuş) kendileri olduklarını anlarlar. (3) Bu bilgelikte her şey insana ait ve ona dairdir. Feridüddin Attar, Nişapurludur. Nişapur Horasan'dadır. Tarih içinde "Doğu" ile "BatT, "Kuzey" ile "Güney" arasındaki en önemli kavşaklardan birini oluşturan Horasan'ın ortaçağdaki en önemli kentlerinden biri olan Nişapur, tpek Yolu üzerindentaşınançeşitli mallann, düşüncelerin, inançlann buluştuğu bir ticaret/kültür potasıdır. 19. yüzyılda tngihere ile Rusya arasında Orta Asya'ya kimin egemen olacağı konulu "Büyük Oyun"un perdesi açıhnca, Ipek Yolu üzerindeki ve çevresindeki kentlerde, çöllerde, vahalarda, sarp geçitlerde farklı türde seyyahlar dolanmaya başlar: Maceracılar, elçiler, bilimsel heyetler, hatta Müslüman kılığma girmiş casuslardan oluşan bu kanşık Batılılar topluluğu, bir yandan karşılarındaki toplumsal yapıyı ve kültürü anlamaya çalışmakta, diğer yandan da yollann, engebelerin, su noktalannın haritalarını çıkarmaktadırlar. Çokgeçmez, Ipek Yolu üzerinden bu kez batıdan doğuya veya kuzeydcn güneye dogru "uygarnktaşıyan" dcmiryollanyla bir tmgelerin sömürgeleştirilmesi Can Dündar Milliyet gazctesindeki 13 Eylül tarihli yazısında, 11 Eylül katliamının ardından Lübnan'daki Şatila kampında neşeyle el çırparak zılgıt çeken Fılistinli kadınla, New York'taki bir barda televizyon seyrederken "Tannm! Bunun benim şehrim olduğuna inananuyorum. Beyrut gibL..n sözcükleri agzından dökülen Amerikalı kadın arasındaki "kapanmazmesafe"ye dikkat çekiyor ve "tn
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle