28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 ARALIK2001 SALI 12 J V U J ^ J . U l A kulturf" cumhuriyet.com.tr SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL YAZIODASI SELtM tLERİ Baydur'un yapıtlan genç kalacak Mcmct Baydur "geııç yazar" olanık yaşadı aramızda. Onu on beş yıl önce ilk tanıdığımda, tiyatro bağlamında bir dolu ortak yaşantıda bııluştuğumıızıı fark ediııce, "NasüolurlOçokgeııç" diye düşündüğümü anımsıyorum. "Limon" oyunuyla ilk çıkışını yapmıştı o zaınanlar. Aradan geçen yıllar içinde, oyunlannın sayısı yırmiyi a^tıgında bile "genç" bir yazardı. "Genç değilim,artıkellimegeüyorum" demişti birgün. Yazdıklan "genç"ti ama... Yaşları ne olursa olsun, hep delikanlı kalmış yazarlar vardır. Haldun Taner'in ellilerindeyken yazdığı oyunlardakı ele avuca sığmazlık, bugün ellı yaşını süren Ferhan Şcnsoy'un tezgâhından yeni çıkan bir oyunda da üçe dörde kallanmış olarak yansımakladır. Memet Baydur'un daktilosunda takılı kalmış bir son oyıınu varsa, adım gibi biliyorum, yine delıkanlıca bir atılımın şaşırtıcı ürünüdür. Tiyatronun içerdiği "oyunsu" lezzeti yakalamayı başarmış yazarlar "özel"dir. Onlar, dile getirmek istedikleri düşünceyi şöyle ya da böyle bir sahne "kılıf"ına sokmaya çalışmazlar. Düşünce ilc biçim aynı anda oluşur bilinçlerinde. Öz ve biçım, oyunu "oyun" kılnıak, "oyun tadı"nı seyirciye ilelmek için kucaklaşır. Mcmcl Baydur "özel" olmayı hak etmişlerin ön sıralanndadır. Yirmiyı aşkın oyununun her birınden "oyunsu"luk taştığı için... Baydur liyatrosununalbcnisi, geleneksel kalıplann "kışkırtıcı" bir "karşıtluVla tokuşturulııp tuzla buz edilmesiylc oluşur. Sıradan duygululuğun orta yerindcn biçılip yok edildığı, düşüncenın ağırlaşıp ağdalaşmasına izin vcrmcyen bir ya/.nıa scriivcnidir söz konusıı olan. Amaç, "insanukdurıımu"nu alışılagelmişin dışında bir açıdan gözlemlemektir. Araç, hüznü gülmcceylc damıtma cylemidir. "Aykın" olanın "sıradan" olanı irkılttiği aşamalarda oluşur Baydur'un tiyatrosu. iki delikanlının bir zamparalık gecesi planlanıası doğaldır da, o iki dclikanlının hapisten yeni çıkınış, bu tiir işlcrde bcceriksiz iki solcu olması yadırgatıcı ve kızdırıcıdır ("Sevgi Ayaklan"). Aynı gençlerin, garsoniyer olarak kullanacakları kenl dışındaki bir kişiye ait evin saksı çiçeklerini sulama görcvini de iistlenmiş olmaları ise "ciddiyetten uzak" bir tavır olarak eleştırilir. Ya da yıllardır evli bir küçük burjuva erkeğinin, incelikli ve zarif kansını aldatması do 29.05.1957 Soğuk bir akşamüzeriydi. Nice acı anıyı çağrıştıran yağmur yağıyordu. Tersine dönen şemsiyeyle baş edemeyerek Beyoğlu Pub'a sırılsıklam girdim. Epeydir üstümden atamadığım o hiçlik duygusu. Hava kararmış, yağmur damlaları camda yol yol, yalnızlıktan ibaret bir yeni akşam. Sonra çantamdaki dosyayı çıkardım. Dosyada Safiye Erol'un gazetelerde kalakalmış yazıları; Halil Açıkgöz yayına hazırlamış; bir ay içerisinde Kubbealtı'nın kitapları arasında çıkacak. Yazı Odası'nı okuyanlar, Safiye Erol'dan zaman zaman söz açtığımı anımsayacaklar. Ben onu yıllar önce Kadıköyü'nün Romanı adlı eseriyle tanımıştım. Çocukluğumda son izlerine, erinçlerine, dinginliklerine rastladığım bir Kadıköyü anlatılıyordu bu romanda. O zamanlar, Safiye Erol'a ilişkin bilgiyi bir tek değerbilir Necatigil'in sözlüğünde bulmuştum: 1900'de Keşan'da doğup 1964'te Istanbul'da ölmüş bir romancı. Ancak üç romanı "gazete tefrikası olmaktan kurtularak kitap halinde" basılmış. Harıl harıl Ciğerdelen 7 ve Ulker Fırtınası'ru aramıştım. 1940'ların bu kitaplarını 1970'lerde bulabilmiştim. Edebiyat tarihimizin bir başka adı da nankörlük tarihi olabilir. Kimse Safiye Erol'dan söz açmamış. Yine Necatigil'den ögrendiğimize göre, ölümünden sonra yazılmış yazılar için, yaşamının ayrıntıları için Türker Acaroğlu'nun Varlık Yıllığı, 1965'teki tanıtmasına bakmamız gerekiyor. Varlık Yayınevi her yıl öyle güzel yıllıklar yayımlardı; aralığın son haftası okura ulaşırdı bu yıllıklar. Medyanın dayattığı kitaplar dışında, edebiyata, kültüre bağlı kitaplar da o zamanlar biraz soluk alabiliyordu hâlâ. Gelgelelim yıllardan biryıl geldi ve Varlık Yıllığı yayımlanmaz oldu, tıpkı Memet Fuat'ın o kadar incelikli yıllık antolojileri gibi... Bezgin ve içim karanlık, Safiye Erol'un yazılarını okuyordum, hayli cılız ışıkta. Beyoğlu'nda bir günü anlatıyordu sözgelimi; Cite de Pera'dan içeriye giriyor, bir köşede boncukçu, karşı köşede fıstıkçı, "renk renk anemon, zerrin, sümbül" satan çiçekçi, yabani kuşkonmazlar, tavşanpüskülleri, bahar dalları... İçim aydınlandı, arınmaya başladım... Derken o inanılmaz "Papatya" yazısı! 29.05.1957 tarihinde yayımlanmış. "Sırtı küfeli çiçekçikadınlardan yahut diger gezdiriciler elinden satın almasını sevmem, papatyayı ben kendim toplamalıyırn" dıyor Safiye Erol. Papatya bir ilkyaz simgesı olup çıkıyor. Varsa papatya, yoksa papatya. Ama bir de kediler! Yazar, çocukluğunu anıyor, Acıbadem'de kırlardadır, göz alabildiğıne papatya! Kış fırtınalarında, kar tipilerinde kedılerıyle birlikte papatyaları düşünüyor. "Ciğerlerimi dolduran baharhavasından, papatya kokusundan edindiğim sarhoşluğu sonraları bana dünyanın en yüksek marka şampanyaları, en seçme şarapları tattırmadı." Işte mayısta birgün yine papatya toplanmış, eve dönülmuştür. Gerisinı Safiye Erol'un gönül incelikleriyle dolu kaleminden okuyalım: "Ben soyunup dökününceye kadar fazla işgüzarbirelonlarıKütahya vazoya tıkmış. Birdebaktım, vazoda da, papatyalarda da surat bir karış; hemen çıkardım, sırlı topraktan yapılmış bir yoğurt bakracına sere serpe yasladım. Suları ne zaman tazelenir, odanın hangi köşesinde ve ne derece bir ışıktan hazzederler, bunu düşünmek boynuma borç. Geceleri açık havada kalmak onlara yaradığını bildigim için balkona çıkarırım. Mademki onları kendi yurtlarından kaldırdım, gurbeti hoş edecek sevgi ve bakım göstermeliyim." Hele son cümleye vurulmamak elde değil. Saat on dokuz sularıydı; acı anılar geçmiş, tepeden tımağa iyilik donanmıştım. Takvimde Iz Bırakan: "En güçlü oyun, bomboş sahnede aktörsüz oynanıyor, geçmiş oyunların soluğu, göçmüş yüzlerce oyuncunun gölgeleriyle..." Burhan Arpad, Perde Arkası, 2001, Doğan Kitap. MEMET BAYDUR "Aydınlık" yüzünii "bilgiçlik gösterileri" ilc kararlmayaıı... Doyasıya yaşama eylemiyle, doyasıya ürctme eylenıini, keyifli bir varolıış biçinıi içine sindircbilmiş ender sanal iıısanlarındandı... ğal sayılabilir de kültürlü bir kadın (yazar) olan zevcenin, erkeğin haddini bildirmeyi, kocasının sevgilisi, "I love you" sözü dışında ortak (Türkçe ya da Ingilizce) bir dil kullanamayan Romanyalı genç kadından öğreniyor olması "aykınlık"tır. Baydur'un henüz oynannıamış oyunlarından örnek verıyorunıözellikle. Sahnelendikleri için daha ünlenmiş olan öteki oyunlannı anınısayın. Hep "sıradan" olanla "aykın" olanın çatıştığı bir durıımda, "insan"a hep aynı numaralı gözlükleıie bakan "yasallaşmış" bakış açısının oluşturdıığu tabuların sarsıldığını göreceksiniz. Menıel Baydur, lek boyuttaalgılanmasınaahşılmış "gerçeİder"e Baydurca bakmayı seçtiği için az clcştirilmcdi! Oysa onun yapıtlarını "özgiin" yapan, yazar ve insan kimliğini de sonsuza dek "özgür" kılan, "düşgücüürünü" olanın "somutgerçek"le örtüştüğü, mayın döşeli "ironi" mıntıkalarında evindeymişçesine dolaşan korkusuz zekâsıdır. Baydur'un yapıtlan, "korkusuz zekâ"nın, yazar kişi beeerilerinin ve ödünsüz "aydın" kimliğinin buluştuğu bir iklimin üriinüdür. Hem çok okuyan hem de tüm sanatlan birinci elden izleyen bir "aydm"dı Baydur. "Aydınlık" yüzünü "biljjiçlik gösterileri" ile karartmayan... Doyasıya yaşama eylemiyle, doyasıya üretme eylemini, keyifli bir varoluş biçimi içine sindirebilmiş ender sanat insanlarındandı... Konuştuğunda da yazdığında da "dil"ı (I ürkçeyi) daha bir "dillendiren".. Öyle hızlı, öyle çok yazıyordu kı "Bu memleket sana eleştirmen dayandıramayacak" deıniş aydur 'un yapıtlan, "korkusuz zekâ "nın, yazar kişi becerilerinin ve ödünsüz "aydın " kimliğinin buluştuğu bir iklimin üriinüdür. Hem çok okuyan hem de tüm sanatlan hirinci elden izleyen bir "aydın "dı Bavdur. B. 1 tim bir gün. Bılmiyordu, bilmiyorduk, elli yıllık bir yaşama çok hak ettiği daha uzun bir yaşamı sığdırma çabası içinde oldugunu. Sinemadan caz müziğine, felsefeden doğal bilimlere koşuşturan koeaman aklının, koeaman yüreginin, "zaman varken" olabildiğince zenginlige kucak açtıgını... "Zaman"la yaptığı yarışı Memet kazandı. Yanıan soyutlama güciiyle ördüğü yapıtlan, dünyanın ve Türkiye'nin somut koşulları değiştikçe yeni anlamsal boyutlar kazanacak. Yaratıcı yönetmenlere esın kaynağı olmayı sürdürecek. Üstelık, henüz sahnelenmemiş, öyle çok oyunu var kı! İnsan ve dost varlığıyla aramızda olmayışını kabullenmek ne zor! O daha çok genç! Genç kalmak da bir çeşit yazgıymış meğer... Küçük Adam Ne Oldu Sana? SEVGİ SANLI Diinyanın işleri çığrından çıknıış, iilkemizin halleri yürekler acısıyken bir sabah nasıl hafif, nasıl dudağınızdabirgülümseyişleuyanabilirsiniz? Bir geee önce iyi bir oyun izlemiş, tiyatronun hâlâ ayakta hâlâ dipdin olduğıına inandınlmışsanız. Oyııncu lar işlerine canla başla sarılıp "İşin oyuıuoyuııunyaşaın" okluğuna inanmışlarsa. Oyııncu ile izleyıci arasındaki bayram havası kolay kolay esmiyor. 1yi niyetle de yola çıkılsa karşılıklı karabasanlar, daha kötüsü karşılıklı can sıkıntıları yakanıza yapışıyor. "Küçük Adam Ncoldıı Sana?" I lans Fallada'nın 1932'de sorduğu bu soru hâlâ geçerli. YılmazOnay aynı adlı romanı çevirmiş, iki perdelik bir kabare biçimine sokmuş vc sahneye koymuş. Biitün bu işlemlerde başanya ulaşmış. Asıl adı Kudolf Uietzen olan Hans Fallada, 1893'te Almanya'da Greisvvald'de doğdıı. Hukukçu olan babası, katı kurallann adamıydı. Fallada ise hiç onaylamadığı bir oğul... Okuldan kaçmalar, alkol duvarını aşmalar, düellolar, intihar teşebbüsleri, zimmetten hapis yatmalar, cinayetten suçlanmalar, ne türlü muzurluk ararsanız onda var. Irgatlıktan muhasebeciliğe, gece bekçılığinden gazeteciliğe kadar tutmadığı iş kalmamn>. Böylece "Ben insanım, iıısanca olan hiçbir şey yabancını değildir" diyebilmiş. dı. Bu, aynı zamanda Fallada'nın yaşamına son noktayı koyduğu yıldır. 1970'liyıllarınbaşında yazar Tankred Dorst ile yönetmen Peter Zadek Almanya'da iyi anlaşılacak bir uyarlama ilc "Küçük Adam"ı sahneye getirdiler. OysaYılmaz.Onay'ın 1981 'de Ankara Sanat Tiyatrosu için hazırladığı yeni uyarlama Almanya sınırları dışında, özellikle Türkiye'de daha kolay benimsenecek özellikler taşıyordu. tstanbul Devlet Tiyatrosu, Aziz Nesin Sahnesi'nde sergılenen bu metındır; uf'ak tefek rötuşlan saymazsak. Ulkelerindeki sancılı bir dönemde başlarına gclmedik kalmayan ama "tkinıiz birliktc oldukça bizc bir şcy olmaz" diyen genç çiflin trajikomik öyküsü, başarılı bir kabare biçiminde sunuluyor. Önce bu işe gönül veren güçlü oyuncuları bir araya getirebildiği için yönctmeni kutlamalı. Çcşitli kişiliklcre rahatçabürünebilen IşılYücesoy ilel>event Öktem oyıınun temcl direkleri... Küçük Adam Pınnenberg'de Hakan Vanlı'dan başkasını diişünemiyorum. Öylesine sıcak, öylesine yumuşak. öylesine inandırıcı. Küçük Adam'ın büyük oyuncusu. Emma'da HatkeAslanKalcli yı Istanbul Devlet Tiyatrosu için yeni bir ka/anç sayıyoruz. Çeşitli kişilikleri canlandıran Mahmut Gökjjöz ile Metin Bcgcn de çekirdek kadronun sağlam elemanlan. Bu kadrodakı heyecanla ateşlenen on üç yardımcı oyııncu, on üç sayısını ugurlu kılıyor. Hülya Aksıılar'ın oyun koreografisıyle yapıta büyük bir katkıda bulunduğıı tartışılnıaz. Yedi dansçının sahneleri de hem işlevsel hem de göz doyurucu. Hülya Aksular'ın çok erken sahneden ayrılışını böyle anlamlı işleriyle sineye çekebiliriz ancak. NurettinÖzşuca'nın müziği, bir tiyatro topluluğu için biçilmiş kaftan. İlk provalardan itibarcn oyuncularla birlikte soluk alıp verdiği bellı oluyor. Içlerinde profesyonel şarkıcılar ve dansçılar da olsa bir tiyatro yapıtında müzikle dansın yama gibi kalmaması, aksıne şaşılası bir bütünliik oluşturması, sık rastlanan bir olay değil. "Küçük Adam Ne Oldu Sana?" kaçırılmamalı. YARBAKIRDT'DE 'BARIŞ' YENİDEN SAHNEDE; KONYA DT'DE FARKL1 SEÇENEKLER Şensoy'un 'Soyut Padişah h Konya 'da Kültür Servisi Konya Devlet Tiyatrosu, yeni sezonu 18 Ekim'de Ferhan Şensoy'un yazdığı 'Soyut Padişah' adlı oyunla açtı. NurSubaşı'nın sahneye koyduğu oyun, taht kavgası sonucu tek vâris olarak kalan, annesinin zoruyla 23 Nisan'da 9 yaşında yönetime getirilen ve yazılı tarihte yer almadığı için 'Soyut Padişah' olduğu söylenen bir padişahın hikâyesini anlatıyor. Ferhan Şensoy, 'Soyut Padişah' adlı oyunuyla terazinin bir kefesine Osmanlı tarihini, öteki kefesine de yaşadığımız çağı koymuş, böylece geçmiş ile günümüz arasında var olan benzerliklere dikkat çekmiş. Sezonun ilk çocuk oyunu 'Bir Sefüdi, Bin Şeftali' 6 Kasım'da sahnelendi. Iranlı öğretmen Samed Behrengi'nin hikâyesinden Rıza Harzemşah ve Renızi tnanç'ın Türkçeleşlirdiği oyun, Salih Kah/on tarafından tiyatroya uyarlandı. Cengiz Korucu'nun sahneye koyduğu oyun, çocuklara haksızlıklara boğun eğmemeyi, haklannı sonuna kadar savunmayı, birlik olmayı öğütlüyor. Ayrıca Konya Devlet Tiyatrosu'nda bu sezon 'Atinalı Tinıon', 'Kaçsam Bırakıp' adlı oyunlar ve 'Büyüyünce Ne Olacaksın?' adlı çocuk oyunu yer alacak. Provaları aralık ayında başlayan, Shakespeare'in yazdığı, AyşcEmel Mesci'nin yönettiği 'Atinalı Tlmon', Devlet Tiyatrolan'nda ilk kez sahneleniyor. Oyunda, cömertliğiyle ün yapmış bir soylunun, birbirine karşıt iki ayrı durumda nasıl davrandığı ele alımyor. Ocak ayında çahşmalanna başlanacak olan, Cenıal Ünlü'nün kaleme aldığı 'Kaçsam Bırakıp' adlı oyunda, Istanbul'un işgaliyle başlayan ve kurtuluşuyla biten zaınan diliminde, bir Rum genciyle bir Osmanlı paşasının kızının asjklan, tarihsel gerçeklikle bağdaştınlarak anlatılıyor. Turgut Denizer'in yazdığı ve yönettiği 'Büyüyünce Ne Olacaksın?' adlı çocuk oyunu, meslek seçimindeki yaklaşımlan Şensoy'un yazdığı Konya Devlet Hyatrosu'nda NurSubaşı'nın irdeleyen on değişik episoddan oluşuyor. rejisiyle salınelenen oyunu Ortaoyuncular '89'da sahnelemişd. Hadi Çaman'da yeni sezon • Kültür Servisi Hadi (,'aman ve Yeditepe Oyuncuları, 20012002 tiyatro sezonunu 15 Ekim'de Teşvikiyc'deki Hadi Çaman Tiyalrosu'nda 'Aşk (îıbi' adlı oyunla açtı. Hadi Çaman ve döksel Kortay'ın yazdığı, Hadi Çaman'ın yönettiği 'Aşk Gibi', anaoğul ilişkilcrini vc bu ilişkilerin güzelliğinin yanı sıra yoran, yıpratan, yanlışlara yönlendiren akışlaıını anlatıyor. Oyunda, Seına Aybars, Cenk Sözeri, Eda Özel, Serhat Onbııl, Meral Koro, Nurgül Yeşilçay rol alıyor. Yeditepe Oyunculan'nın 20. yılının, Hadi (,'aman'ın ise 40. sanat yılının kutlandığı bu sezonda, Vasfi Rıza ZobuBedia Muvahhit ikilisiyle özdeşleşmış olan 'Hısseı Şayia' adlı oyun ve Hadi Çaman'ın yazdığı ve Candaş'la birlikte rol aldığı 'Deniz Feneri' adlı oyun sahnelenecek. 'Herkes Kendince Ölür'1 1930da "Köylüler, Kodamanlar, Bombalar" romanı ile dikkati çekmeye başladı,1932'de yazdığı "Küçük Adam NeOldu Sana?" onu dünya çapında bir üne kavuşturdıı. Küçük Dietzen, büyük Fallada diye anılır oldu. Büyük yazar sıfatı tartışıldı ama Berlin'e yerleşip zengin yazar yaşamı sürmesi herkesin gözii önünde gerçekleşti. 1934'te "Dışımızdaki Dünya", 1935te"BirZamanlarBir Çocuğumuz Vardı" adlı yapıtlan yayımlandı. Hitlcr faşizmi sırasında ülkesindekaldı. Uzakbirkasabayaçekilip dilediği gibi yazamamasının acısını içkiyle, ııyuştumcıı ile avııtmayaçalıştı. 1945'teHitlerrejımıyıkılınca Doğu Berlin'e yerleşip "Herkes Kendince Ölür" adlı önenıli antifaşist romanı dünya yazınına kazandırdı. 19291944 yılları arasında yazdığı öyküler "StranıminliGenç" adı altında toplanmıştır. 1947 'de Jeny VVUIiams "Birden Fazla Yaşam" adı nı verdiği yaşamöyküsünü yayımla 'Miss Margarida Yöntemi' • Kültür Servisi Enka Vakti 13 yıldan bu yana düzenlemekle olduğu Kültür Progranu'na bugün sahnelenecek "IVliss Margarida Yöntemi'nin ardından 2002 sezoıuına dek ara veriyor. Oyun bugün Istanbul Devlet Tiyatrosu tarafından Enka Vakli Oditoryum Salonu'nda sahnelenecek. Roberto Athayde'ın yazdığı, Tomris Uyar'ın Iürkçeleştirdiği 'Miss Margarida Yöntemi nı Mehmet Belgin sahneye koydu. Oynandığı her ülkede büyük yankılar uyandıran komedi, ülkemizde ilk kez sahneleniyor. Miss Margarida'nın iki derste 'hayat bilgisi' dersı verdiği oyunda Ülkü Duru ve Burak Karaınan rol alıyorlar. Istinye'de bulunan Sadi Gülçelik Spor Sitesi'ndeki Oditoryum Salonu'nda 6 Kasım11 Aralık 2001 taııhlerı arasında ENKA Vakfı tarafından gcrçekleşlirilen kış programında 6 tiyatro oyunu yer aldı. Banş İstiyorsan Eğer... DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Diyarbakır Devlet Tiyatrosu, ekim ayında sahnelediği Aristophanes'in 'Banş' (Erienej adlı oyununu yeniden sahnelemeye karar verdi. 'Banş İstiyorsan Eğer...... Banş' afişleri ilc duyuruları yapılan oyun, 2445 yıl sonra, 11 üyliil saldınsının ardından yaşananların gölgesinde ele alınarak yeniden yazıldı. Oyun, yalnızca 20 temsilde seyircinın ilgisini çekti ve Diyarbakır'da yaklaşık 5 bin tiyatroseverle buluştu. Izleyicinin olumlu tepkilcri üzerine DT yöneticileri oyunu perşembe gününden itibaren yeniden sahneleme karan aldılar. Bölgenin en karanlık günlerinde göreve başlayan müdür Okan İrköken, "insanlara banşın anlamını fark etmcleri »eıektigini ve onların sahip çıkacagını anlatırken savaşlann neden çıktığını da göstermek ana amacuiuzdı" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle