Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA
+
CUMHURİYET 27 KASIM 2001 SALI
12 UAI. kultur@cumhuriyet.com.tr
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
'Dünya'nınBaşkenti' (Speer)
Sergi, 19. yüzyıMan günfimüze Tür-
khç'dederTgkffiğin seriheniniözeffiyor.
101 Deıgi
Yapı Kredi'de
Kültûr Senia - Yapı Kredi Kül-
tür Merkezi '101 Dergi' karma
sergisiyle, öğrencilerden tarihçi-
lere, edebiyatçılardan grafik ta-
sanmcılanna tüm meraklılan,
19. yüzyıldan günümüze ülke-
mizde dergiciliğin serüvenini iz-
lemeye çağınyor. '101 Dergi'
sergisi, dergilerimizin zengin
dünyasından küçük bir seçkiyle
Türk dergiciliğinin serüvenine
yeni bir bakış yöneltrneyi, dergi-
lerin renk renk kapaklan, ardın-
dan bu serüvene katılanlann
coşkusunu yansıtmayı amaçh-
yor.
Servet-i Fünun'dan Attd-
ne.com'a varan bir yelpazede
dergilerin bulundugu ve türiinün
ülkemizdeki ilk örneği olan ser-
gi, Ttargut Çeviker, Emin Nedret
IşlL, Sermet Çifter Kütüphanesi,
Sahaf Dağarcık, Ömer Fanık Şe-
rifoğlu ve Burak Şuşut'un kolek-
siyonlanndan katİalarla oluştu-
ruldu. Sergi, sosyai tarihçilerden
grafik tasanmcılanna, edebiyat-
çılardan salt meraklıSLna herkese
yakın bir sergi ve araştırma ko-
nusu olarak da bir başlangıç
noktası olmak üzere tasarlandı.
Genç efsane
Istanbul'da
Kültür Servisi - Ünlü keman
virtûözü Marim Vengerov,
Borusan Kültür ve Sanat
Merkezi'nin konuğu olarak oda
müziği alamnda on gün süren bir
atölye çalışması gerçekleştirecek.
2-10 Aralık tarihlerinde
gerçekleştirecek olan atölye
çalışmasının ardından Vengerov,
11 Arahk'ta saat 19.00'da
öğrencileri ile bırlikte Italyan
Kültür Merkezinde bir konser
verecek. Sanatçılara piyanoda
Birsen Ulucan eşlik edecek.
Konserde Vengerov ve
grubundaki sanatçılar,
Beethoven, Brahms, Paganini,
Çaykovski ve Saint Seans'in
eserlerinden oluşan bir program
sunacak.
2-10 Aralık tarihlerinde ftaryan
Kültür Merkezinde yapılacak
çalışma, dinleyıci olarak herkese
açık olarak gerçekleştirilecek.
Dileyen herkesin katılabiieceği
atölye çahşmasaıa, çalışma
başladıktan sonra kimse
alınmayacak.
• Ahmet Levendoğlu'nun
kuruluşundan bu yana sanat
yönetmenliğini yaptığı
Tiyatro Stüdyosu, ilk on
yılını aşmış olmasına karşın,
"tiyatrosuz". "Tiyatrosuz"
ama seyircisinin karşısına
"derinliği olan", bugünün
toplumuna ve insanına
"düşünsel" boyut katmayı
hedefleyen oyunlarla çıkıyor
hep. Oluşturulan sahne
olayını "kusursuz" kılma
yolunda özverili ve ödünsüz
bir tutum sergiliyor.
Geçen mayıs ayında günışığına
çıkan son Tiyatro Stüdyosu yapı-
mı "Dünyanın Başkenti" üstüne
çok yazıldı. Ben oyunu 7-17 Kasım
tarihleri arasında düzenlenen 6.
Uluslararası Ankara Tiyatro Festi-
vali kapsamı içinde, Ankara'daki lr-
fan Şahinbaş Sahnesi'nde izledim.
Üç yanı seyirciyle çevrelenebilen
ve oyuncunun soluguyla canlanan
"boş uzam"da. Şimdi ise tstan-
bul'da Maya Sanat'ta ve Iş Sanat
Merkezi'nde sahneleniyor.
Esther Vîlar'ın yazdığı, Ahmet
CemaT in kusursuz bir sahne diliy-
le Türkçeleştirdiği, yönetmen Ah-
met Levendoğlu'nun iki oyuncu-
sunu, işlevsel olduğu denli plastik
bir çekicilik içeren çevre tasanmı
içinde, görsel ve işitsel düzeyde
milimetre şaşmayan bir titizlikle
devindirdiği. Mhatberi'nin ve Meh-
met AK Kaptanlar'ın incelikli bir
oyuncuiuk çızgısınde buluştuğu bu
"demirleMebi" oyun, tiyatroculuk
başansının, seyirciye sıradan ke-
yülenmeler sunma ötesinde bir yer-
lerde saklı olduğunu gösteriyor.
"Trajik" nitelemesı, "insan ol-
ma sorumluluğu*nu taşımayı, ken-
dilerini iç hesaplaşmadan geçirip be-
del ödeyerek ve acı çekerek öğren-
miş oyun kahramanlan için kulla-
nılır. Tiyatronun "yücefik" duygu-
suyla sanp sarmaladığı bireylerdir
onlar. "Etik" kaygılann bir yana inl-
diği sistem-egemen dünyamızda
ise, kendilerini "büyükadam" ko-
numuna getirebilmek içüı sisteme
-hiç sorgulamaksızın- hizmet eden
ve sistemin yarattığı fırsatlan ze-
kice kullanan, hırslı ve kurnaz ki-
şiler dans ediyor.
De\ let başkanı, parti lideri, tek-
nokrat, bürokrat, bilim adamı, aka-
demisyen, dahası sanatçı olarak bi-
le karşımıza çıkabilen "güç arsız-
lan", gün gelip de suçlandıklann-
da, hiçbir bilinç ya da vicdan he-
saplaşmasına girmeksizin, sorum-
luluğu sisteme yükleyerek "med-
Ahmet Levendoğlu'nun yönettiği 'DünyanınBaşkenti'ndeNihat1leri, Speerrolündeiç temposu sağlam bir yorum
sergilerken, MehmetAB Kaptanlar da Bauerrolündekeyiffi ve soluklu bir oyunculukla sırtirjor sorumJuluğunu.
yatikkahraman" olmayı bile başa-
nyorlar.
Esther Vilar'ın "Dünyanın Baş-
kenti" oyunu işte bu tür bir "med-
yatik kahraman" özelinde, "güç
tutkusu"nun ve sistemlerin çağdaş
sorgulamasını yapıyor. Bu kahra-
man "Bay Speer". Hitler'e ve Na-
zi Almanya'sına. Cephane ve Silah-
ianma Bakanı olarak verdıği hizme-
tin cezasını savaş sonrasında yirmi
yıl hapis yatarak ödedikten sonra,
yanlışlannı kabul ettiği izlenimi
veren kitaplannın yayımlanmasıy-
la, medya tarafından yüceltilmiş,
kendine yakıştırdığı "insan-üstü"
konumu böylece korumayı başar-
mış, hırsü bir mimar. Hitler'in "baş
mimar"ı.
Esther Vilar. tarihsel gerçekler
ile düş ürünü bir "dramatik du-
rum"u buluşturuyor. 1980yılında
Doğu Almanya'da geçen iki kişilik
bir "hesaplaşma oyunu* izliyoruz.
Batı Almanyalı AlbertSpeer'in Do-
ğu Almanya'nın yetkili bir kişisi
kimliğini taşıyan tanımadığı Bay
Bauer'le yaptığı "garip" sohbeti...
"Garip", çünkü Bauer bu sohbet
için Speer'i "hayalet" bir mekâna
çekiyor. Speer'inuzunyıllarönce,
Hitler'in "baş mimarT olarak Ber-
lin "i "dünyabaşkenti"ne dönüştür-
me aduıa maketler üstünde çalışmış
olduğu atölyeye. (Şimdi, "utanç
duvan"na yaslanrnış, bir bölümü
"duvar" nöbetçilerinin kullanımı-
na terk ediüniş bir eski yapı.) Bu
birtuzak...
ilk aş,ama, Speer'in bu atölyede
yaptığı çalışmanın, "dünya baş-
kenti'' projesi gerçekleşebilseydi,
yüz binlerce Berlinlinin, özellikle
de Yahudilerin yaşadığı bir yerleş-
me bölgesini yok edeceği gerçeği-
ni açımhyor. "lşi"ni "iyi" yaparak
"güçlü adam" konumuna ulaşmış
olan Speer'in bu yönde -onca ya-
şadıklarından sonra bile- "insan-
ca" bir kaygı taşımadığını izliyoruz.
Speer, Silahlanma ve Cephane Ba-
kanı olarak da işini iyi yapmıştır.
Yaptığı işin sonuçlan onu ilgilen-
dirmez.
Kesiksiz süren oyunun bu ilk aşa-
masının sorunu, metnin üçte ikilik
bir bölümünü kapsaması. "Sözdü-
ellosu" uzayıp gidince merak öğe-
si yok oluyor; oyunun başka hiçbir
"dramatik" dönüşüm yaşanmadan
süreceği izlenimi doğuyor. Ahmet
Levendoğlu, bu bölümü, gerginli-
ğin soğukkanlılıkla maskelendiği bir
söyleşimi yürüten karakterlerin du-
yarlılığmın oyunculuk duyarlıhğı
içinde özümsenmesi, oyunculuk
estetığinin ve oyun temposunun be-
lirlenmesi yönünde değerlendir-
miş. Çünkü bu ilk aşama, oyunun
iç deviniminin oluşması yolunda
önemli bir işlev taşıyor. Yine de
epeyce kısaltılabılirdi diye düşü-
nüyorum.
Ikinci aşamada yeni bir tuzakla
karşı karşıya Speer. "Bireysel yü-
ceük" adına her amaca ve her sis-
teme hizmet edebilecek "hırsh" in-
san tipinin "omurgasız''lığı gün-
deme geliyor. Yeter ki "iş", icracı-
sını "büyük adam" yapsın.
Son iki aşama (iç içe geçmiş tu-
zaklann üçüncüsü ve dördüncüsü)
ise oyunun son bölümünde hızla
izliyor birbirini. Ideoloji farkı gö-
zetilmeksizin, "insandanyana* ol-
mayan sistem uygulamalannın tü-
münün ipliği pazara çıkıyor. Vi-
lar'ın oyunu "küreseUeşme önce-
si"nden bir örnekle "küreseDeşme
sonraa"nın tehlikelerine karşı "uya-
n " oluşturuyor.
Nihat Ileri, Speer kişiliğine uy-
gun bir çalımla, yalnızca gerekti-
ğince grotesk. karakterin heyecan
ya da coşkuyla, kendinden geçtiği
anlarda ise doğallığa dönen zarifbir
o>Tinculukla, iç temposu sağlam
bir yorum sergiliyor. Bauer'i can-
landıran Mehmet Ali Kaptanlar' ın
ise çok katmanlı (yetkili kişi kim-
liğindeki Bauer, Bauer'i oynayan
profesyonel oyuncu, gerçek Bauer
kimliği) bir "karakterler'' yorumu
yanında, hareket bağlamında da
yoğun enerji harcaması gerekiyor.
Kaptanlar, keyifli ve soluklu bir
oyunculukla sırtlıyor sorumlulu-
ğunu.
"Dünyanın Başkenti" bütünüyle
yetkin bir tiyatroculuk şöleni su-
nuyor.
'Müzikte
cinsiyet
yoktur'
YILMAZ GUNEY
Almanya'da doğan ve uzun yıllardır rap mü-
ziğinin içinde olan. Aziza A'nın ikinci albümü
'Kendi Dünyam' piyasaya sürüldü.
Aziza A, rap endüsrrisine geç girmiş bir isim,
ama bu onun bu alanda kötü olduğu anlanuna
gelmiyor, tam tersine sanki yıllar müziğini ve
kendisini olgunlaştrrmış.
Almanya'da yaşayan Aziza A, 9-10 Kasım
tarihlerinde Babylon'da sevenleriyle buluştu.
Aziza A'yı dinleyenler bir anlık durgunluktan
sonra. ki bu muhtemelen bir şaşırmadan kaynak-
lanıyordu. kendilerini tamamen onun müziğı-
ne kaptuarak deliler gibi eğlendiler. Peki Azi-
za A. kim? Işte cevabı.
- Ne zaman rap müziği ile ügilenme> e başla-
dınız?
AZİZA A.- Rap, hiphop müziği ile çok genç-
ken ilgilenmeye başladım. Zaten Almanya'da ya-
şayan özellikle Türk kökenli gençler arasında
bu müzik çok yaygındı. Ben Almanya doğum-
luyum ve genç yaşta bu müzik beni hemen sar-
dı. 'Old School' (Eski Okul), 'New School' (Ye-
ni Okul) rap'iyle büyüdüm. Her zaman 'Mack'
müziğe çok düşkün olmuşumdur.
- Sizden başka Almanya'da bayan rapçi var mı?
AZİZA A.-Evet, Ahnanya'da rap müziği çok
sükse yaptığı için birkaç tane bayan rapçi var.
Bir de rap müziğinde kadının yeri biraz özel. çün-
kü bu müzik daha çok bilindiği gibi erkek ege-
menliğinde olan bir müzik türü.
- Yeni başlamak isteyen bayan rapçilere öne-
riniz ne olur peki?
AZtZA A. - Onlara önerim şu: Gitsinler mik-
YAZIODASI
SELİM tLERl
En Yeni Denetimler...
Muhafazakâr bir edebıyatçı olduğu söylenegel-
miş Abdülhak Şinasi Hisar, Sultan Hamid dö-
nemindeki denetimlerin, o uğursuz sansürün sa-
natımıza ve kültürümüze ne kötülükler ettiğini sık
sık yinelemiştir.
Hisar gelecekteki denetimlerden de epey ürk-
müş olmaİJ. Çünkü bir öncesıyle "Sansörlük Ga-
rabetleri" fıkrasını kaleme almıştır. Orada, geçmi-
şin çabuk unutulmasına yazıklanır.
"Halbuki" diye devam ediyor, "ondan alınmış
derslerden istifade etsek tekrar tekrar ders alma-
ya muhtaç olmazdık."
Bugün açık seçik biliyoruz ki, tekrar tekrar ders
almak bize yeterli gelmemıştir.
Geçmiş zaman edebiyatçılarının sansüranılan-
nı en ince ayrıntısına kadar dile getirmemiş olma-
lan, bu konudakı unutkanlık, gevşeklik, sansürle
mücadelede cılız kalındığı kaygısın/ yedeğinde ge-
tiriyor.
Halid Ziya Kırk Yıl'öa hayli yakınıyor. Bununla
birlikte örnekler üzerinde durmayı gereksinmiyor.
Gündelik haberin bile denetlendiği o dönemler-
de, olup bitenler, ancak karamizahla yorumlana-
bilir; Istanbul'a dışardan gelen gazeteler, hatta Be-
yoölu'nda yabancı dille basılan gazetelerin hep-
sijtalya Kralı I. Umberto'nun "katlolunduğunu"
yazarken, Türkçe basılan gazeteler kralın "eceliy-
le" öldüğünü ileri sürmüş...
Gelgelelim karamizahla yorumlanabilecek de-
netim, uğursuz sansür artık bütün dönemlerimiz-
de sanatçının, düşünce adamının, gazetecinin, ni-
hayet sokaktaki yurttaşın karşısına dikilecek ve güç-
lü konum elde ederek ağır yaptırımlarını sürdüre-
cektir.
Sansür yalnızca resmı makamlarca uygulanma-
maktadır üstelik. Türkıye yıllardan ben çok gizli,
örtük, bulanık, belirsiz denetim mekanizmalannın
buynjğuna girmiştir.
Günümüzün sansürü doğrudan doğruya okur-
yazar bilinen kişilerce uygulanmaktadır. Birtakım
'kamplaşmaların' sonucunda yaratıcı, yenilikçi,
kişilikli her düşünce, bırçok sanat yapıtı gündem
dışı tutulmakta, izlerçevreye -bilinçli bir yöntem-
le- duyurulmamaktadır. Gözle görülmez, elle tu-
tulmaz lobiler vardır. Lobılerın dışında kalan dü-
şünce adamı ya da sanatçı, kendi köşesinde ses-
siz sedasız çalışıyor olsa da, inanılmaz bir sağır-
duyarlıkla kuşatılmakta, yaşarken ölüme mahkûm
edilmektedir.
Bu tutumdan, bu örtük sansürden o kadar canı
yanmış Tanpınar, ancak ölümünden sonra ilgi
odağı olabilmiştir.
Sabri F. Ülgener'in bilimsel yapıtı baskı üstü-
ne baskı yapmamıştır.
Reşat Enis hâlâ yeni basımlarla bugünün oku-
runa sunulmuyor.
Birbirinden Âmerikan havalı Türk filmleri güm-
bürgümbürtanıtılır, övülürken, son dönem Türk
sinemasının en güzel eserlerinden Soğuktu ve Yağ-
mur Çiseliyordu sinemalarda gösterime bile gi-
rememiştir.
Safiye Erol'un Ülker Fırtınası yeniden yayim-
landı. 1940'lardayazılmış, aşk ve toplumsal bas-
kı konusunda bu çok şaşırtıcı, cesur roman baş-
lı başınabirolayolabilirdi. özellikle feminizmaçı-
sından. Ülker Fırtınası'nı kaç kişi okudu?
Yinelemek istiyorum: Sanatı, düşünceyi göl-
geleyen denetimler, bu yurdun ekinsel değerle-
rini yok edip, yan Amerika yan Suudi Arabistan
bir ortam yaratmak istiyorlar. Tuzu biberi de Av-
rupa Birliği...
Takvimde iz Bırakan:
"Mustafa Kemal Paşa'nın asıl dehası, Sam-
sun'a çıktığı günden itibaren Türk milletinin is-
tiklâl iddiasında olduğunu sezişindedir." Yahya
Kemal Bayatlı, Eğil Dağlar, Devlet Kitapları,
1970.
rofonu alsınlar, çekinmesinler başka birinden;
mikrofonu onlara vermelerini beklemesinler.
Öne çıkmayı öğrensinler. Bir de bence müzik-
te cinsiyet yoktur. Bildiğinız gibi Amerika"da çok
iş yapan bayan rapçiler var.
- İçlerinde özellikle beğendiğiıüz biri var mı?
AZİZA A. - Missy Elîiot en sevdiğimdir.
- Peki Almanya'da çok tanınmış Türk köken-
li rapgruplan var, meselaCartel ve\aKarakan.
Bunlarla beraber bir çahşma yapmayı düşünü-
yor musunuz.?
AZtZAA.-Evet, çok grup var. Aralannda şah-
sen tanıdığım çok. Ama şimdilik somut birpro-
jem yok. Zaten böyle projeler şahıslann birbi-
rini tanıyıp bir konuşma. bir görüşme esnasın-
da ortaya çıkıyor, öyle önceden planlanmıyor.
Fakat ileride böyle projelerim olacak.
- Peki Abnanya'daki Türk gençüğine nasıl bir
gözle bakrvorsunuz?
AZİZA A.-Almanya'ya gelen Türk ailelerin
çoğu işçi aileleri, yani oraya çalışmak için git-
miş insanlar. Biz 40 sene önce oraya gitmiş in-
sanlann çocuklanyız. Orada büyümüş, orada
yetişmiş, kendi kültürümüzü kaybetmeden ora-
rnn kültürünü almış ve entegre olmuş ikinci bir
kuşağız. Türk gençliği rap müziği ile çok ilgi-
leniyor. Türk gençlerinin gittiği diskolara gi-
derseniz kesinlikle rap müziği duyarsınız. Za-
ten Türk gençliğinin çoğu artık Almanya'daki
yaşam koşullanna tam olarak uyum sağlamış du-
rumda. Yani artık biz yalnızca işçi çocuklan
değiliz ve bir şarkımda dediğim gibi 'Biz bizi
biKriz.'
- Peld başka projelerüıiz var mı?
AZtZAA.-Projelerimçok. Hem ben Alman-
ya'da yalnızca müzik kulvannda değilim, tele-
\Tzyonlarla da çalışıyorum. Bazı klıplerde ve fdm-
lerde rollerim oldu. Ama şu anda en önemlisi
yakında çıkacağım turne ve bu turne bütün Tür-
kiye'yi kapsayacak.
Serkan Özkaya Utrechrte
• Kültür Servisi - Hollandanın Utrecht şehri,
Serkan Özkaya'nın ' Utrecht'te Yaşıyor ve
Çalışıyor' adlı yapıtına ev sahipliği yapıyor
Şehrin en yüksek binası Neudeflat'ın ilk iki
katının camlannda sergilenecek
65 bin diadan oluşan yapıtın açılış tarihi 30
Kasım. Utrecht G. S. Akademisi
öğrencileri ve Meer TV, serginin bir yıllık
oluşum sürecini belgeselleştirdi.
Serginin açılışının da kaydıyla tamamlanacak
belgesel, Hollanda'da yakın tarihte
gösterihneye başlanacak.
Açılış günü serginin küratörlüğünü üstlenen
Maria Hlavajova ve küratör Vasıf Kortun'un
katıiımıyla gerçekleştirilecek panelde ise
Özkaya'nın yapıtlan ve sanatının
konumu tartışıİacak.
'Maviydi Bisikletim' ADT'de
• Kültür Servisi - Duısburg Kiebitz Kültür
Kurumu'nun çağnsıyla Almanya,
İsviçre ve Hollanda'da uzun süre sahnelenen ve
seyircinin beğenisini kazanan.
Dinçer Sümer'in 'Maviydi Bisikletim' adlı bol
ödüllü oyunu, 27 Kasım'dan
itibaren Ankara Devlet Tiyatrosu'nda Türk
seyircisiyle buluşuyor.
Oyun, Oda Tiyatrosu'nda pazar ve pazartesi
hariç haftanın her günü saat
18.30'da sahne alıyor.
İlk Harlemli ressam amlıyor
• Kültür Servisi -"Jacop Lavvrence: Sanatı ve
Yaşamı' adlı sergi, 3 Şubat 2002 "ye dek Nevv
York VVhitney Âmerikan Sanatı Müzesi'nde.
Tam anlamıyla 'Harlem" kimliği taşıyan ilk
zenci ressam (1917-2000)
Jacop Lawrence, resim sanatında soyut
dışavurumcu ve sosyai gerçekçilik akımlannuı
hâkim olduğu bir dönemde
'sosyai dışavurumcu' olarak
adlandınlabilecek özgün yapıtlar verdi.
Zencilerin sosyai konumunu yapıtlanyla
sorgulayan Lawrence, köklerine bağlı bir
ilkelliğin izlerini avangard
görsel tekniği ve modernizmin içsel anlatunıyla
bütünleştirmeyi başarmıştı.