22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
:23 KASIM 2001 CUMA CUMHURİYET SAYFA İV I J | j | U J \ kultur@cumhuriyet.com.tr 13 Zengin bir kültür mirasına sahip Antakya'da, Demokrat Partili 1950'li yıllarda geçen bir aile dramı Fransız gitti Sam amca geldiMoskova'daki ünlü okulda (VGIK) tamam- ladığı sinema öğreniminin ardından 1986'da yuıda dönen; arna orada çektiği ilk filminin C1 "Vagon"un), çeşitli şanssızlıklar sonucu bir tirlü Türk sınemaseverlerın karşısına çıkan- lamadığı, aynı zamanda Marmara Üniversite- sı"nde sinema dersleri de veren Antakyalı yö- netmen Semir Aslanyürek'in bu kez doğup büyudüğü yörede çekip tamamlayabildiği Lkinci eseri "Şeflale", büyük ölçüde yönetme- nın çocukluk arulartna dayanan. otobiyogra- flk özellikleri ağır basan bir dönem filmi. tnsan, gelenek-görenek, yerel kültür ve dın- sel bakımdan çok renklı bir mozayiğe sahip Antakya'nın şelalesiyle tanınan bir yöresinde, Demokrat Parti'nin gemı aziya alarak ülkeyi. sonraki yıllarda kemikleşecek olan bir politik kirlenme-yozlaşma-çatışma sürecine soktu- ğu, gergin 195O'li yıllarda geçiyor "Şeüale". Doğaya, çevreye, canlılara karşı duyarlı, ha- yali geniş, cin gibi bir çocuğun. Cemal'in (Yö- netmenin oğlu Enis Aslanyürek) bakışıyla, ai- lesini, çevresindekıleri, yaşadıklannı, tanık olduklannı bölük pörçük anlatıyor film, ma- salsı gerçekçiliğı çağnştıran bir tarzda. Kalabahk karakterieıin resmi geçidi Düşmanlığa varan DP-CHP karşıthğının kardeşleri bile birbirine düşürdüğü 1950'lerin Antakya'sından trajıkomık kesitler veren, baş- tan sona coşkulu. burnundan soluyan, çatlak tipler galerisi halinde süregelen, yer yer deli- dolu Akdeniz( li) atmosferinin duyumsandığı u Şeflale T> de, kahkahayla gözyaşı atbaşı gidi- yor genellikle. Çok iyi çekilmiş bölümlerine karşılık kimi uzatılmış ve başarılamamış, tek- rara düşmüş sahnelere de rastlanan, hatta alı- şılmış deyişle zaman zaman 'müsamere' dü- zeyinde seyreden fılm. Istanbul'da resim eği- timini tamamlayıp aile evine, Antakya'ya dö- nen ressam Cemalin (Fikret Kuşkan), hayli kalabalık ve kanşık çocukluk anılanna dalma- sıyla başlayıp 27 Mayıs devriminin patlak ver- diği 1960'da sonuçlanıyor. Ortak avluyu bir duvarla avıracak kadar birbirlerini görmekten hazzetmeyen iki kardeşin büyüğü DP'li Yu- suf'la (Aykut Oray) CHP'li küçüğü Süley- manın (Âü SürmeK), yıllara yayılmış nefre- tinin bedeli, Yusuf'un küçük kızı, Cemal'in kardeşi Şehra'nın (ZuhalTatbcıoğlu), duvar- dan düşerek ölmesiyle ödenıyor. Perdede ız- ledigimiz. küçük Cemal'in gözünden aktan- lan 'anımsananlar', ilginç kişiliklerden, tuhaf sahnekrind Cemal'in Aslanvürek) yeteneğinın çıküğıh sahnesivdi Yönetmen, senaryo: Semir Aslanyürek / Kamera: Hayk Kirakoşyan / Müzik: Sunay Özgür/ Montaj: Senad, Mustafa Preşeva / Oyuncular: Hülya Koçyiğit, Tuncel Kurtiz, Aykut Oray, Ali Sürmeli, Fikret Kuşkan, Enis Aslanyürek, Ezel Akay, Zuhal Tatlıcıoğlu, Canan Hoşgör, Savaş Yurttaş/ 2001 İFR (WB) durumlardan, renklı anılardan, çocuk gözlem- lerinden bütünleniyor. Yönetmenin yaşadıklanndan yola çıkıp ser- best bir biçimde yazılmış, kalabalık karakter- lerin resmi geçit yaptığı, bazı uç örneklerin doluşrurulduğu, parlayıp sönen kavgalı ilişki- lere, bırtakım renkli anektodlara ve aşınlıkla- ra dayanan, peş peşe skeçler halinde gelişen senaryonun dramatik yapısı oldukça gevşek bırakılmış. tki saat süresince, tümü eşdeğer biçimde iş- lenmiş. derinlik kazanamayan, uçtaki karak- terlerle. çeşitli küçük olaylann birbirine mon- tajlandığı fılm, yaydığı sıcak elektrikle, ilgiy- le seyrediliyor seyredilmesine ama tekrar ve uzatmalann sarmalına dolanıp sonuçta başa- nlı bir bireşime ulaşamıyor. Abartılı bir ma- salsı gerçekçilik yaklaşımının ürünü filmin mizahı da, karikatür dergilerinin solcu miza- hını yineliyor. Yakın tarihimizde bugünkü pe- rişan durumumuza yol açan. önemli bir döne- mi fon alarak, hır gürlü, neşeli, cümbüşlü ton- lardan ses veren film, zengin oyuncu kadro- suyla da göz alıyor. Tabii her fırsatta ABD'yi ve küçük ABD hayaliyle ona kucak açan yer- li politikacıları, MarshaD yardımını, Ameri- kan süt tozıınu, bürokrasiyı, soyguncu yöre eş- rafını uluorta eleştiren, sürekli Bizım Rad- yo'yu dinleyen, Stalin hayranı, küçük Ce- mal'in ustası, CHP'li berber Kel Selim rolün- deki T\mcel Kurtiz yine döktürüyor etkileyi- ci bir eskıtüfek kompozisyonu çizerek. Antakya usulü 'Haürüyorum' Berberle tatlı bir çekişme içindeki. millete eşek, kedi eti de kakalayan kasap Callud ro- lündeki Ezel Akay ve Fikret Kuşkan, Aykut O- ray, vd. de akılda kalan oyuncular. Film bo- yunca sürekli leitmotif gibı kullanılanlardan, kasaturayla kansını kovalayan deli, sarhoş Sa- mi rolündeki Ege Aydan'ın, olur olmaz kan- sını, çoluğunu çocuğunu döven Süleyman'da Ali Sürmeli nin, süt tozu savunucusu, dayak- çı okul müdüründe Erdinç CMgaçh'nın, DP mebusuyla sıkı fıkı Münir agada Savaş Yurt- taş'ın yonımlanysa tekrara kurban gidiyor. Sanki masal âleminden çıkagelmiş birta- kım çocukluk anılannın tıklım tıkış doluştu- rulduğu. bulanık bir Slav duyarlığıyla şama- talı bir Akdeniz coşkunluğu arasında gidip gelen ve akla hemen FelMni'nin "Amar- cord"unu getiren "Şellale" genelde sıcak, ne- şeli, hoş bir film sayılabilir ama başanlı bir film olmadığı kesin. Filmdeki 'rüyalann yö- redeki şelaleye anlanldığu Yusuf peygamberin de yorumladığT inanışına paralel olarak, yö- netmenin perdede anlattıklannı yorumlamak gerekırse, Aslanyürek'le ekibinin iyi niyetli çabasuıın tam bir başanya yetmediği söylene- bilir sonuçta. ÜNLÜLER AYNIAFİŞTE BULUŞTU - Marion Brando, Edward Nor- ton ve Robert De Niro 'komplo'nun egolan çatışan üç hırsızL Üç kuşaktan üç ünlü bir aradaBir caz kulübünü işleteceğı Montreal'de sevdiği kadınla (Angela Basset) sakin, dingin bir yaşam sürmenin hayalini kurarak suç dünyasından emekli olmaya hazırlanan usta kasa hırsızı Nick'le (Robert De Niro), yeni kuşaktan genç, hırslı, 'acemi çaytak* çırağı Jack'in (Edward Norton), Nick'in iş ortağı ve arkadaşı Max'ın (Marion Brando) önerisiyle son bir soyguna girişmelerini hikâye ediyor "The Score-Komplo". Bugün sona erecek Sinema- Tarih buluşması sayesinde bir The SCOre / Yönetmen: Frank Oz / Senaryo: Daniel E. Taylor, Kario Salem, Lem Dobbs, Scott Marshall Smith / Kamera: Rob Hahn / Müzik: Howard Shore / Oyuncular: Robert De Niro, Edward Norton, Marion Brando, Angela Basset, Gary Farmer / ABD 201 (UIP) haftadır bedava film ziyafeti çekilen Istanbul sınemalannda gösterime giren gıcır gıcır Amerikan filmlerinden bir yerüsi olan "Komplo"yu, yıllardır güldürü türünde uzmanlaşmış yönetmen Frank Oz imzalamış. Montreal gümrük deposunun bodrumunda, paha biçilmez değerdeki, 17. yüzyıldan kalma, çok kıymetli bir tarihi asanın peşine düşen üçlünün 'ego'lan da kaçınılmaz biçimde çatışmaya başlıyor, soygun öncesinden itibaren... Üçlünün çekişip itişmeleriyle renklendirilmiş ama şimdiye kadar yığrnla benzerini seyrettiğimiz cinsten, alışılmış klişelere yaslanan film, her şeyden önce Brando, De Niro, Norton gibi farklı kuşaklardan, üç ünlü oyuncuyu bir araya getirmesiyle ilgi çekiyor. "KirliÇürükveAdT, "Peki Ya Bob","Çatiak Yönetmen", "In and Out" gibi komik filmleriyle anımsadığımız yönetmen Frank Oz'un yeni bir türe el attığı ve umulanı verdiği söylenebilecek "Komplo", 1970'lerin tarzında kotanlmış, kolayca tüketilen, eski usül bir soygun-macera filmi olarak fazla bir şey beklemeden seyredilen bir oyunculuk gösterisi. İZLEYİCİ GÖZÜYLE ERDAL ATABEK 'The Kırmızı Değirmen' 1899 Paris'i. Yeni yüzyılın hazırlıklan yapılıyor. Paris'in gece hayatının simge- si olmuş Moulin Rouge-Kırmızı De- ğirmen, şehvetin, alkolün, sınırsız eğlencenin merkezi. "Hayaünız ne kadar sıkıcı olursa olsun, biz bura- da eğlenrvoruz. Getin ve eğlenin." Kırmızı Değirmen'ın çağnsı bu. Güzel kadınlar, başı dumanlayan iç- kiler, hıç durmayan eğlenceleriyle ge- ce hayatı sizı çağınyor. Cebinizi paray- la doldurun ve buraya koşun, geri ya- nını boş verin. Bohem hayatı, dönemin sanatçılan- nın modası. Kurallara başkaldıran, can sıkıcı törensel her şeyi reddeden, sanatın özgür kollanna atılan sanatçılar "bohem hayaü''nı bir yaşam stili biçımine getirmişler. Parayla satın alınan hiç- bir şeye aldırmadan esinlerine ve gönüüe- rine göre yaşıyorlar. Ashnda 1900 yîlı ye- ni bir yüzyıl, Paris sanatın ve özgürlü- ğün simgesi. Res- samlann, şairlerin, düşünürlerin haya- lınde hep Paris'te yaşamak var. Bi- zim sanatımızı da Paris etkileye- cektir, pek çok sanatçımız sana- tın ve özgürlüğün simgesi olan bu kente gidecek, Fran- sızcayı ve Fransız kül- türünü öğrenecektir. Ama filmin böyle bir tasası yok. Film bir mü- zikal ve geri yanı garnitür kabilinden oraya buraya serpıştirilmiş. Kırmızı Değir- men 'in güzel kızlan arasında bir yıldızı var, Satine (Nico- le Kidman). "panlda>'an el- mas" deniyor. Fılmde "el- maslar"ın özel bir önemi var, çünkü güzel kızlar el- maslara çok düşkün. Özel bir şarkıyla kızla- nn elmas sevgisi kut- sanıyor: "Ehnaslarbir genç kızın en bü\ük dostudur." Çünkü yıl- lar geçer, güzellikler solar, aranan kızlar artık aranmaz olur, ama "eunaslar kaür". Onun için de güzel kızlar, en çok elmas veren "beyefendiler''in peşin- de. Filmin müzikal yanı güzel. Hareket- li müzik, sağlam koreografiü büyük dans sahneleri, değişik temalı büyük oyunlar (kan-kan dansı, Arjantin tan- gosu, mihrace ile sitarcının aşkı vb.) gö- ze ve kulağa seslenen bölümler müzikal bir fihnın sağlam kurgusunu oluşturu- yor. Karakterler içinde en iyisi Kırmızı Değirmen'ın sahibini oynayan JimBro- edbent. Dük rolünde Rkhard Roxburgh da i\i. Parasız bohem şaır rolünde Ewan McGregor başanlı. Nicole Kidman gü- zelliğiyle yerini dolduruyor, ama "verem w olan bir fahişe için fazla sağlıklı görünüyor. Güzelliğinin düz çizgisi nedeniyle de Paris'i bir- birine katan "şuh dil- ber" için yanlış se- çim. Süzgün ve nev- rotik çekiciliği olan bir kadın, aşkın oyunuyla profes- yonel hayatını al- tüst eden bir "KırmızıDegir- men güzeli"ne daha uygun ola- bilirdi. Neyse, rol dağıtımını biz yapmadığımı- za göre buna kan- şamayız, ama "izte- >id olarak*' beğenip beğenmemek bizim elimizde. Çünkü hiç unutulmasın ki film- ler. biz izleyiciler için yapıhyor. Film bir aşk filmi, "hayatta yaşayabilece- ğimiz en güzel şey sev- mek ve sevilmektir". Aşk sonunda paraya galip gelecek midir? Bunu fibnde görme- lisiniz. Elbette gör- düğünüzün A\aıst- ralya-ABD yapımı bir "The Kırmızı DegüTnen" oldu- ğunu unutma- dan. Paris, başka bir şey olmalı. KEDİ GOZU VECDİ SAYAR Padişahlık mı, Demokrasi mi? Geçen hafta, devietimizde yeniden yapılanma sü- recinin bir gereklilik olduğunu vurgulamış, bu süre- cin kültür alanına yansımaları üzerinde durmuştuk. Dün Istanbul'da başlayan "Kültürel Açıdan AB'ye VaMaş/m" başlıklısempozyum,konuyu daha da gün- cel hale getiriyor. Kültür Girişimi'nin düzenlediği sem- pozyumda, üç gün boyunca Avrupa Birliği ülkeleri- nin kültür politikalan tartışılacak. Bakalım, kültür po- litikamızı oluşturmakla görevli bakanlık yetkilileri, bu toplantılarda ne denli aktif olacaklar? Umanm, her zaman olduğu gibi açılış konuşmalannı yapıp salo- nu terk etmezler. Kültür-sanat alanındaki sıvıl toplum kuruluşlannın ve siyasi partilerimizin ilgisıni de doğ- rusu çok merak ediyorum. İçinde bulunduğumuz dar boğazda, kamuda isra- fın engellenmesinin kaçınılmaz bir zorunluluk oldu- ğu ortada. Ama, külür-sanat gibi son derece hassas bir alana salt ekonomik gerekçelerle yaklaşamayız herhalde. Bu aiana ilişkin bir yeniden yapılanma pro- jesi için kolları sıvamadan önce, kültür politikalan açısından tercihlerimizi ortaya koymamız gerekiyor. Evet. devlet mekanizmasının hantallıktan kurtul- ması şart. Hiçbir ışe yaramayan bürokratik mekaniz- malar yerine, verimlılığı ve niteliği gözeten yeni des- tek mekanizmalan nasıl oluşturulabilir? Kültür bakan- larının kişisel ve siyasal tercıhlerınin bu alana yansı- maması, kültür-sanata ayrılan sınırlı kaynaklann, per- sonel maaşları yerine doğrudan bu alanın yaratıcıla- rına yonelmesı nasıl sağlanabilır? Bütün bu soruların yanıtı, tutarlı bir kültür politika- sına sahip olmaktan geçiyor. Yani, bizim sahip olma- dığımız bir şeyden.., Pekı, kültür alanımızın tek seçi- ci egemenleri, ellenndeki yetkiyi. bu alanın gerçek sa- hipleri ile paylaşmaya hazır mı? Yanı, kültür-sanat alanının demokratikleştirilmesi gibi bir hedefimiz var mı? Yoksa, bir bakanlığı başka bir bakanlıkla birleş- tırmek, tek başına hiçbir sorunu çözemeyeceği gibi, işleri daha da içinden çıkılmaz hale getirebilir. Asıi mesele, yeniden yapılanmanın hangi ilkeler üzerine bina edılecegı. Işin özü şu: Kültür-sanat alanının özerkleşmesıni, yerel yönetimlere inisıyatıf tanınmasını devletimiz içi- ne sındırebilecek mı? Avrupa'da bu alanı düzenle- yen idari yapılar, homojenlikten uzak. Farklı ülkeler- de, birbirınden farklı modeller uygulanıyor. Ülkenin siyasal yapısı (örneğin federatıf yapılarda, bu alan- daki merkezi otorıtenın yetkıleri çok sınırlı), gelenek- ler ve ihtiyaçlar kuşkusuz bu politikanın oluşumun- da etkilı oluyor. Avrupa'ya kuşbakışı bir göz attığımızda, kültür- den sorumlu bakanlıkların genellikle başka alanlan da ilgi alanları içıne aldığını görüyoruz. Isveç, Finlan- diya, Estonya, Belçika ve Ispanya'da kültür ve eği- tim tek bakanlık çerçevesinde örgütlenmiş. Fran- sa'da Kültür ve lletişim Bakanlığı var. Italya, Ingilte- re ve Almanya'da ise Kültür Bakanlığı yeni bir olgu. Ingiltere'de, yakın zamanlara -Blaır hükümetine- ka- dar, kültürden sorumlu bakanlık. yalnızca kültürel mi- rasla (müzeler, arşıvler, kütüphaneler, vb.) ilgıli ıdi. Sanat alanı ıse Arts Councıl'ın (Sanat Konseyi) gö- rev alanı içindeydi. Almanya'da ise kültürel yaşamın örgütlenmesi eyalet senatolarına bırakılmıştr. Şimdi, bu ülkelerde de bakanlık var. Ama. buyurgan ve tek seçicı olmayan, sanat kurumlannın belirledıği politi- kalar çerçevesinde çalışanbakanlıklarbunlar. Iskan- dınav ülkelerinde ve Hollanda'da kültür bakanlıkla- n, yetkilerini sanat konseylen ile paylaşıyor. Bu ku- rumlar. kültürel yaşamın örgütlenmesinde, sanat ala- nına verilecek desteklerin belırlenmesinde karar ve- rici bir konuma sahip. Ülkemiz için detek çözüm yolu olarak gözüken bu model, "özerk Sanat Kurumu Girişimi"nce öneril- miş, hatta Fikri Sağlar'ın Kültür Bakanlığı dönemin- de Gınşim'le bakanlık arasında bir protokol imzalan- mıştı. Ne var ki, sosyal demokrat olduğunu ıddia e- den bir partınin Kültür Bakanı bu protokolu yok say- makta dıreniyor. Yeniden yapılanma projesı çerçevesinde, kültür- sanat alanının ozerkliğıni gözeten bir yapı oluşturul- madığı surece, bazı bakanlıklann bırleştınlmesi hiç- bir sorunu çözmez. Öncelikle. bu konuda siyasal partıler arasında bir uzlaşmaya varılması gerekiyor (ki, küttür politikalan değişen ıktidarların elinde oyun- cak olmasın). Ülkemiz için, nasıl bir model öneriyo- ruz, onu da gelecek haftaya bırakalım. BUGUN • ISTANBUL KÜLTÜR ü saat 14.00'te Mehmet Başaran ve Celil Altm'ın konuşmacı olarak katılacağı 'Eğitimci-Yazar Hasan ÂK Yücel'i Ölümünün 40. Yıhnda Anma Toplanüsı' yapılacak. (0 212 639 30 24) • BEKSAVda saat 16.00'da Kristian Levringin yönettiği Kral Yaşıyor adlı fikn ızlenebilir. (0 216 349 91 55) " • BABYLON'da saat 23.00'te Plaid'ın konseri dinlenebilir. (0 212 292 73 68) 8İMEMA-TABİH BULUŞM*glHİD< BUSÛHI • FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ nde saat 12.00'de 'Soluk Al Soluk Ver', 'Asûınışlar', saat 14.15'te 'Kan ve UmutMevshni'. saat 16.30'da 'Boesman ve Lena', saat 18.45'te 'Eşikteki Şejtanlar' adlı filmler gösterilecek. (0 212 252 61 55) • ALMAN KÜTLTIT^ MERKEZİ'nde saat 12.00'de 'Bize Kemiklerimizi \erin', 'Yüreğiın Paramparça', saat 14.15'te 'KorkuylaKol Kola', 'Musevi Yerleşimcfler', saat 16.30'da 'Vahşi Mavi', 'Analann Savaşı', saat 18.45'te 'Çığlığımı Duvun' adlı fihnler izlenebilir. (0 212 249 20 09) • AKM'de saat 14.15'te 'Savaşla Gelen YaJnızhk', saat 16.30'da 'Gezgin Ruhlar Ülkesi' adh filmler gösterilecek. (0 212 251 56 00) • BOĞAZİÇİ ÜNtVERSİTESİ nde saat 18.45'te 'Başlangıç', 4 Suram Kalesi Destanı' adh filmler izlenebilir. (0 212 263 15 00) • BİLGİ ÜNTVERSİTESİ'nde saat 18.45'te 'Hava Aüşı' adlı film gösterilecek. (0 212 286 16 60) ÇUKUROVA DEVLET 8ENF0Nİ ORKESTRASI • Bugün saat 20.00'de ve yann saat 11.00'de şef Orhan Şalhel'in yönetimindeki orkestranın vereceği konserin solisti Rauf Musayev. (0 322 454 50 18)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle