14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 KASIM 2001 CUMA. CUMHURİYET SAYFA IV | j I j I U . K . kultur(acumhuriyet.com.tr 13 6. Uluslararası Milano Film Festivali'nde Büyük Ödülü kazanan 'Fotograf bugün gösterimde 'Oteki taraf'ın duygulan Kürtçe altyazılı Onuncu Yıl Mar- şı eşliğüıde, kameranın çevresınde döndüğü Afyon anıtı görüntüleriy- le, ulusal bırlık-beraberlığin altını çizmek ıstercesine başlıyor "Fotog- raP. Topkapı otogarında mahzun sevgılisine veda eden Alı'yi "Gü- neşe Yokuluk"tan tanıdığımız Naz- miKınkoynuyor. Son anda Ali'nin eline bir aynlıİc hediyesi sıkıştıran, sanki onu bir daha görmeyecekmiş- çesine tedirgin ve huzursuz genç kızı da yine "Güneşe \blculuk"tan anımsadığımız Mizgim Kapazan. Öz Batmanhlar Seyahat otobü- süne bindiğine göre, kavruk Alı'nin istikametiGüneydoğu besbelli. Ay- nlık sahnesini koltuğundan keskin nazarlarla izlemiş olan maço tavır- h bıçkın bir Istanbul delıkanlısının, Faruk'un (Feyyaz Dmnan) yanına düşer otobüste Ali, 'pencere yanı' yerini Faruk"a sunar. Faruk da ona sigara tutar. Farklı kökenlerden a- ma aynı yaşlarda. biri Türk öteki Kürt, iki TC vatandaşı genç arasın- da, yol boyunca gelişecek. kaçırul- maz yolculuk yakınlaşmasında hu- kuk öğrencısi Ali'nin Diyarbakır'a akraba ziyaretine; kaygılı. sıkıntılı görünen Faruk'unsa funceli'ye git- tiğini öğreniriz, bir şey leri birbirle- rinden gizlediklerini de sezerek. Bildik çay ve ihtiyaç rnolalarında, TV ekranından TSK-PKK savaşın- dan sıcak çatışma görüntüleri, ara- da Gazi Mahallesi olaylan. "Ada- letsiz ülkenin çmsi çıknuş." (Adalet şu anda sadece soyut bir kavram, der hukukçu Ali.) Yarenlik eder. uyur uyanır, kimlik kontrollerinden geçerler. yol akar, yolculuk sürer. Düşmanlığa dönüşen ilişld Çakmağını unutup Elazığ'da in- en Faruk birliğine teslim olurken yola devam eden Ali de dağa çıkıp gerillaya katılır. Dagdaki kampın basılması, helikopter-çarpışma ses- leri, makineli tarakalan. Kan izle- riyle birlikte karlara saçılmış, sa- hipleri öldürülmüş öteberiyi kanş- Yönetmen: Senaryo: Kazım Öz/ Kamera: Ercan Özkan/ Müzik: Mustafa Biber/ Oyuncular: Nazmi Kırık, Feyyaz Duman, Mizgin Kapazan, Muhlis Asan, Mehmet Ali Öz, ZüJfiye Dolu, Sercan Kılıç/ MKM Sinema Birimi 2001. ÎZ BIRAKTVOR - Kâzun Öz'ün *Fotoğrarı eksik yanlanna. yer yer amatörce kaçmış sahnelerine karşın bir 'ilk film'den umulmayacak olgunluğa sahip, yalıa, özlü. iz bırakan bir 'bağunh sinema' örneği. tıran askerler, bir de zafer fotoğra- fı çektirirler ve dostlukla başlayıp düşmanlığa dönüşen Ali-Faruk(la- nn) ilişkisi, fotoğraf karelerinde donar... Tiyatrodan, belgeselden yetişen ve bir süre önce "Toprak" adlı kı- sa filmi yasaklanan Kâzun Öz'ün, sinemamıza yenı bir soluk getiren Mezopotamya Kültür Merkezi Si- nema Birimi'nin katkılanyla, da- yanışma içinde ve gönüllü destek- lerle çektigı "Fotograf", eksik yan- lanna. yer yer amatörce kaçmış sahnelenne karşın bir 'ilk film'den umulma- yacak olgunluğa sahip. ya- lın. özlü, iz bırakan bır 'ba- ğunlı sinema1 örneği. Jene- riğinden konuşmalarına kadar, Türkçe-Kürtçe olu- şuyla da Kürtçenin yasal- laşmasından sonra bugün vanlan barış sürecinde ül- kemizde çekılen ilk Kürt filmi. Kürt sorununa egzotik malzeme olarak yaklaşan popüler filmler- den değil. Sakin, dingin halini hiç bozma- yan Ali'nin bakış açısından izledi- ğimiz ve bir yol filmi gıbi başlayıp devam ederek 66 dakıka süren "Fo- tograPta, 2 karakterle de özdeşleş- meden, olaylan mesafeli, nesnel ve dışardan gözleyerek anlatıyor me- ramını, senaryoyu da yazan, genç, yetenekli yönehnen Kâzun Öz. Faruk'un çıplak girdigi askerhk kurumundan tam teçhızat, ünıfor- malı çıkması gibı buluşlu sekans- lar. otobüs gibi daracık bir mekânı ustaca değerlendiren çekimler. ha- reketli uzun planlanyla gelecek va- at eden bir yönetmen olduğunu ka- nıtlıyor. Son on yılda ahnan mesafe Otobüste tesadüfen yan yana dü- şen 2 gencin yolculuğu bağlamın- da, milliyetçiliğin, militarızmin, hortumculuğun öne çıktığı kırli sa- vaş acılarının biriktiğı. 'beDi bir aşamaya gelerek' tıkanan Kürt so- rununun süregeldiği 1990'lann Türkiyesi'ni fon alan bu ılk filmiy- le sinemamızda ılk kez 'öteki ta- raf'ın hislerine tercüman oluyor Öz. Kurtuluş Savaşf nı kazanırken düşmana karşı omuz omuza savaş- tığımız, Cumhuriyeti bu-likte kur- dugumuz ama 1980'den sonra ana dıllerinde konuşmalannı yasakla- dığunız 'Dağ Türkkri'ne yıllar yı- lı reva görülen muamelenin hangi doğruya sığdığını hatırlatıyor. Kürt sorununun toplumumuzda bıraktığı 'süinmez lekeleri' tartış- maya açan. belkı kendunizi azıcık sorgulamaya yöneltecek "Fotog- raf". aslında değerini bilmemiz ge- reken, daha hoşgörülü. anlayışlı, banş ve kardeşlikten yana bir 'mo- zaik' (toplum) olma yolunda (ister zorunluluktan, ister AB'nin dayat- masıyla olsun), son on yılda aldı- ğımız mesafeyi de örnekliyor, arpa boyu da olsa. Sınırlı olanaklann kısıtlayıcılığı- na, tartışmalı finaline karşuı sonuç- ta eleştirel içeriği ve tutarlı bir bü- tünlüğe erişen sinema diliyle önem- senerek 6. Uluslararası Milano Film Festivali 'nde büyük ödüle değer gö- rülen "Fotoğraf" bugün gösterime giriyor. İZLEYİCİ CÖZÜYLE / ERDAL ATABEK Bitmemiş bir senfoni TtPtK BÎR GtŞE FİUVlt - Aksiyon cambazı Jackie Chan'la Jîm Carrey taklidi Chris T\ıcker'ı bir araya getiren devam filmi 'Bıtirim tkiM 2'de. mizahla gırgır, gerilimJe heyecan, sürekli atbaşı gidiyor. Baştan sona aksiyon, şamata, kahkaha...Televizyonda fihnleri sürekli gösterilen, yıllann ünlü dövüş ustası, aksiyon cambazı Jackie Chan'la, makineli tüfek gibı ko- nuşan, koca çeneli, zenci Jim Carreytaklidi Chris Tucker'i bir araya getiren, 1998 yapımı "Bi- tirim İkflPnin devam fılmı de yi- ne baştan sona hareketli. şama- talı eğlenceli, egzotik bir aksi- yon komedisi, beklendiği gibi. Brett Ratner'in yönettiği "Rush Hour 2"da bu kez Los Angeleslı polis (Tucker) Hong Konglu polise (Chan) konuk olup ağırlanıyor ama tatil yap- mak ne mümkün? ABD elçili- ğinde patlayan bombayla sahte 100 dolarlıİc banknot kalpazan- lığuıı ortaya çıkarmak için baş- kuşkulu, kurnaz ve zarif "kötü adam" John Lone'un peşine dü- şen bitirim ikilimizin, her en ma- lum sürprizlere gebe, gırgır, de- lidolu serüvenleri, kakara- kiki- ri havasuıda izlenip anında unu- Rush Hour 2 / Yönetmen: Brett Ratner / Senaryo: Jeff Nathanson / Kamera: Matthevv F. Leonetti / Müzik: Lalo Schifrin / Oyuncular: Jackie Chan, Chris Tucker, John Lone, Zhang Ziyi, Roselyn Sanchez, HarrisYulin/ABD 2001 (Umut Sanat). tuluveriyor. Katıksız aksiyonu ve eğlendirmeyi hedefleyen, tam tipik bir gişe fimi "Rush Hour ır Dublörsüz çektiğı müthiş ak- siyon sahneleriyle tanuıan, Hong Kong sinemasının hâlâ yıllara meydan okuyan ünlü yıldızı Jac- kie Chan'la, kimini güldürürken kimini de sinir eden, doğaçlama- sı ve çenesi kuvvetli, EddkMur- phy'nin tahtına göz diknıiş yeni Amerikan komedyeni Chris Tucker'in "küması tutmuş" be- raberliğine dayanan bu beylik "patlamış nusır+cola eğlenceü- ği"nin kadınlan da bitirim ikili- den pek geri kalmıyorlar. Ikili oynayan Los Angeleslı polis ro- lündeki Rosalyn Sanchez'le yü- rek hoplatan. amansız çekik göz- lü Zhang Ziyi'ye de dikkat. Komedinin aksiyonla harman- landığı, salt gişe başansına yö- nelik, beceriyle tezgâhlanmış filmde. mizahla gırgır, gerilim- le heyecan, sürekli atbaşı gidi- yor ve meraklısına keyifli daki- kalar vaat ediyor. Havada uçu- şan tekme ve yumruklann kah- İcahalara eşlik ettiği "Bitirim tld- li 2"den sonra şimdi bakalım üçüncü devam filmi ne zaman? 'Aşk Zamanı' bir kadınla bir erkeği anlatıyor. Hong-Kong'da ikisi de aynı zamanda aynı apartmana taşınan iki ai- le. Ancak ailenin birinin hep erkeği gö- rülüyor, eşi iş nedeniyle ayn bir kentte. Öteki ailenin de erkeği gene iş nedeniy- le başka bir kente gidip geliyor ve orta- dagörülenkadın. E\lerine ginp çıkar- ken birbirlerini görüyorlar, birbirleriy- le saygılı bir komşuluk ilişkisi kurulu- yor. Bir süre sonra erkekte de kadında da duygusal bir değişim hissedihyor, a- ma ortada bunu belirten bir şey yok. Doğu'nun kadınlara özgü kültüründe sözel açıklamalann yapılamaması, bu- nun yerini beden dilinin ahnası fihnde çok belirgin. Kadının küçük ama telaş- lı adımlan, ellerindeki belli belirsiz ti- tizlenme, başını çevirmediği zaman bi- le hissedilen gerginlik, bakışlanndaki saklanma, benzer kültürel sembollere sahip olan bizlere çok şey anlatı- yor. Geleneksel Doğu ve Üzakdo- ğu kültürü 'suskun insan' kültürü- dür ve istekler, niyetler 'anlaşılma- hdn;'. Filmdeki kadınla erkek de birbi- rinin hislerini anladıklan zaman büyük bir ikilemle karşı karşıya kalırlar. Ikisi de evlidir ve ikisi de eşlerinin birbirleriyle ilişkisi oldu- ğu kanısına varmaktadır. Bu ilişki gerçekte var mıdır, yoksa sadece bir sanı mıdrr? Bunu filmde anla- ma olasılığı bulunmuyor, asluıda pek önem de taşımıyor. Önemli olan bu erkekle bu kadının ikilem- lerini nasıl aşabileceklendir. Ar- tık birbirlerini aradıklan, birbirle- rini görmek istedikleri açıkhr. Bir- birlerine yakınlık gösterirler, bir- birlerini görebilecekleri yerlere gi- derler, bırbirlerinin ellerini tutar- lar. Bu 'birbirinin elini rutmak" öv - lesine istek dolu, öylesine ihtıras yüklüdür ki kadın da erkek de bu yükü taşımakta zorlanu"lar. Film tam da Freud'un söylediklenyle çakışmakta, iki taraf da 'id'lennın (içbenliklerinin) güçlü dürtüsüyle bir- birine koşmakta. 'ego'lannın itkisiyle birbirlerine yakınlaşmakta, ama 'süpe- rego'lannın set çekmesiyle daha ileri- ye gidememektedırler. Bu gerilim fılme özgün bir güç kazandırmakta, insanla- rın yaşadığı en bü\-ük trajedıyi gözler önüne sermektedir. Ama karar vermiş- lerdir, onlar 'eşleri gibi olmayacaklar- dır', onlann yaptıklannı yapmayacak- lardır. Erkek bu gerilıme dayanamaz ve Singapur'a kaçar. Daha sonra birbirle- rini aradıklan zaman ikisi de bıraktık- lan yerde değildir. 'Bitmemiş bir senfo- ni', bitmediğı içın de hep yaşayacak bir aşk. Şanghay doğumlu yönetmen Wong- Kar-Wai, ikisi de ödül ahruş oyuncular Maggie Chevas ıle Tony Leung Chir Wai, son yıllann en beğenilen aşk fil- mini yarattılar. BAŞARILI BtR \ APEVI - VVong Kar-VVai, Maggie Chevas ve Chir VVai, son yıllann en beğenilen aşk fiunini yarattılar. KEDİ GOZU VECDİ SAYAR Varlık ve Yokluk Savaşın en etkıli panzehiri sanartır, demiştik geçen hafta. Ve bu panzehirin üretılmesi için ge- rekli olanaklar açısından ne denli yoksul olur- sak olalım, ortaya konan ürünler ve etkinlikler açısından hiç de şanssız olmadığımızdan söz açmıştık. Ekim ayına damgasını vuran etkinliklerin ba- şında, Anadolu'nun dört köşesine uzanan "Ge- zici" Festival geliyordu. Avrupa Komisyonu'nun katkılanyla Ankara, Izmir, Bursave(bu hafta so- nu) Diyarbakır'daki sinemaseverlere ulaşan fes- tival, sanatın Istanbul dışında da alıcısı olduğu- nu kanıtlıyordu. Ama, ne yazık ki dığer sanat dalları açısından aynı derecede şansh değildi bu kentlerimiz. Istanbul ise aynı günlerde bir plas- tik sanatlar cennetine dönüşmüştü. Bu kedi de çok abartıyor diyebilirsiniz, ama bir yanda, is- tanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın "Bienal"\ (son yıllann en heyecan verici Bienali olduğunu dü- şünüyorum), öte yanda bırbirinden ılginç sergi- leri ile Istanbul, Avrupa'nın belli başlı merkez- lerini aratmıyordu. Bienal'e ve Vasıf Kortun'un küratörlüğünü yaptığı Levent'teki Istanbul Güncel Sanat Mü- zesi'ne henüz gitmedıyseniz (ve Gülsün Kara- mustafa'nın, Atrf Yılmaz'la birlikte kotardığı "Erkek Ağlamalan"n\ izlemediyseniz), kendini- ze bir iyilik yapıp, gidin derim. Bir-iki haftalık bir sürekaldı kapanmalarına. Yapı Kredi'deki "Fah- relnisa-Füreya-Alıye" sergisı yarın sona erıyor. Ama, Asmalı-Mescit'teki "Duş Satın Alma Dük- kânı"n\, Galeri Nev'dekı Murat Morova sergi- sıni görmediyseniz kaçırdınız ışte! Edebiyat ala- nında da Istanbul'la kimse yarışamaz. Ekimde iki fuar vardı (Kitap Dünyası ve Boğaziçi Kitap Fuan); en önemlileri olan TÜYAP'ın Kitap Fuarı ise bugün başlıyor... Sahı, bu ülkenin birde Kültür Bakanlığı ve bu bakanlığın bir Güzel Sanatlar Genel Müdürlü- ğü vardı, değil mi? Ne gibi bir destek sağlıyor dersiniz, bu yalnızca bırkaçını sayabildiğim, hepsı de yaratıcılarının özverisi ile gerçekleşen etkinliklere? Elbette, böyle bir destek yok, çün- küüüü.. Kültür Bakanlığı'nın bütçesı yalnızca memurlarının maaşlanna ödemeye yetiyor. Geçtiğimizyıllarda, biraz ayrıcalıklı konumda olan ve sınırlı da olsa devlet desteğinin var ol- duğu sinema ve müzik alanı için de koşullar farksız artık. Sinema ve müzik yapımlarına sağ- lanan destek bir çırpıda yok oluverdi. Hem de çok ustaca bir manevra ıle. önce, belediyele- rin biletlerden aldığı eğlence rüsumunun önem- li bir oranının, Kültür Bakanlığı'ndaki fona akta- nlması kararı çıktı. Ardından dafonun Hazıne'ye devri kararı. özel sektörün, sanat alanına verdiği desteğin, Batı dünyasındaki "mesen" anlayışından ol- dukça farklı bir yerde durduğundan söz ettik ge- çen yazımızda. Büyük şırketlerımız kendilerine birer "SanatA.Ş." açmakla bu alana yeterli kat- kı sağladıklarına inanıyorlar mı bilemem; bana kalırsa, bu yolla kendi ımajlarına katkı sağlıyor- lar daha çok. Etkinlıklerini Istanbul'daki elıtlerin beğenisine sunmakla yetinmeyip, Anadolu'da- ki yerel girişimlere, bağımsız sanatçılara ve sa- nat olaylarına destek vermeyi seçseler, çok da- ha yararlı olurlardı diye düşünüyorum. Bilmem, yanılıyor muyum? Kültür ve sanat alanına çok önemli bir katkı sağlayacak, özel sektörün ödediği vergilerin yüzde 5'inin bu alandaki etkinliklerde değer- lendirılmesi olanağı da, Ecevit hükümetinin - birönceki- Maliye Bakanı'nın bir kalem darbe- si ile önlenivermişti biliyorsunuz. Kedileri umut- landıran bu girişime tüm siyasi partiler destek vermiştı güya. Ama, taslak yasalaşınca bir de gördük kı, özel sektörün sponsorluklar yoluyla bu alana kaynak aktarmasının gene önü kesil- miş. Yasaya bakınca "vergi muafiyeti" sağlan- mış gibi görünüyor. Ama, yalnızca gelir vergisi- ne uygulanıyor bu muafiyet. Oysa, büyük şir- ketlerin ödediği verginin adı "kurumlar vergi- s/"... Anlayacağınız, pratikte hiçbir kazanım yok. Bu durumda, zaten zor durumda olan özel sek- törün de kendi "dükkân "ları dışına kaynak ak- tarması bır hayal oluyor. Yerel yönetimlerin önüne de benzer engeller çıkartılıyor. Kültür sanat alanında etkinlikler dü- zenleyen az sayıdaki belediye, karşısında dev- letin demiryumruğunu buluyor: "Yapamazsınız! Belediyeler Kanunu size böyle biryetki vermi- yor." Buyrun bakalım, hani yeni yerel yönetim- ler yasası ile kültür alanı yerel yönetimlerin so- rumluluğuna bırakılacaktı. Belediyeleri görevli kılmaktan vazgeçtik, bari iyi niyetli bir kaç be- lediyenin önünü kesmesenize! Ama, olmaz... Burası Türkiye!. Devletimiz, kendi yapamadığı işlerin başkalarınca yapılmasından hiç hoşlan- maz... BUGUN • BABYLON'da saat 23.00'te Trüby Trio/Fauna Flash'uı performanslan dinlenebılir. (0 212 292 73 68) • BİLGİ ÜNtVERSİTESI KL ŞTEPE KAMPUSU'nda saat 19.00"da Ethem O^üven'in yönettiği 'Sosyal Spotiar' adlı panel&gösterim yapılacak. (0 212 293 50 10) • GOETHE ENSTÎTÜSÜ'nde saat 10.00- 17.30 arasında 'Uman von Sanders, Hans ve Helga: tstanbul'da Türklerin ve Almanlann Günlük Yaşamı, Bir Yanda Kayrtsızlık' konulu konferans gerçekleşecek. (0 212 249 20 09) • FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ nde saat 09.00-18.00 arasında AndreGreen'in katılacağı 'Psikanaözde Zaman' adlı kolok}-um izlenebilir. (0 212 244 44 95) ÇUKUROVA DEVIfT SBVFONİORKESTRASI • Bugün saat 20.00'de Adana'da, 4 Kasım Cuma günü saat 20.00'de ise Mersin'de 'Hacı Sabancryı Anma Haftası* nedeniyle düzenlenen şef Emin Güven Yaşhçamın yönetimindeki konseri, Mersin Devlet Opera ve Balesi Korosu ve SoKstleri seslendiriyor. (0 322 454 50 18)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle