Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA 16 KASIM 2001 CUMA
Yozlaşan Demokrasimiz Bu Muhalefetle AslaL
Prof. Dr. Abidin KUMBASAR
D
emokrasiyi,
yöneticilerin
çok partiü sis-
temde, düzenli aralık-
laria yapılan özgür se-
çimJerie, yönetilenler
tarafindan belirtendi-
ği siyasal rejiın olaralc
tanımlayabiliriz.
Oylar gizli sayıldığı
için, sonuçlannın tar-
tışmalara yol açtıg*
1946 seçimlerini say-
mazsak, ülkemizde d e
yanm yüzyılı aşan bir
sürediryönetimler. şe-
kil olarak demokrasi
kurallanna uygun yön-
temlerle belirlenmek-
tedir.
Öte yandan tartışma
götürmeyecek bir göz-
lem de ülkemizin son
yarım yüzyı] içinde,
uygar dünyadaki ko-
numunun, ileriye de-
ğil, geriye gittiği ger-
çeğidir.
Yönetim türleri için-
de, insana en büyük de-
ğeri veren ve uygarlık
yönünden eriştikleri
düzeye varabilmek için
can attığımız ülkelerin
hemen tümünde iler-
lemeyi sağlayan de-
mokrasi uygulamasry-
la, bizim başanlı sonu-
ca neden ulaşamadığı-
mızı irdelemek gere-
kir.
Demokrasi uygula-
nan ülkelerde, yöne-
timlere demokratik ol-
ma niteliğini kazandı-
ran üç ana ögeyi, seç-
menler, seçim sistemi
ve oluşacak siyasal ya-
pıyı simgeleyen siyasal
partiler belirlerler.
Bu nedenle ülkemiz-
deki demokrasi uygu-
lamalannın başansız-
lığının kökenlerinin de
bu ögelerde aranması
gerekir.
Öncelikle ülkemiz-
deki seçmen kitlesinin
çoğunluğunun, özgür
kişilik ve yeterli bilgi
donanımıyla seçim ya-
pacak nitelikte olma-
dığını görmekteyiz.
Ddnci Dünya Savaşı
sonunda, Sovyetler'in
ülkemizden toprak is-
teklerinin yarattığı zor-
lamayla, sığmdığımız
Batı dünyasının istek-
lerine uyarak toplumu-
muzun yabancı oldu-
ğu çok partili uygula-
maya bilinçsizce geç-
tik.
Savaş yıllannın zo-
runlu Jaldığı yaşam ko-
şullan nedeniyle halk
kitlelerinin soğuduğu
CHP, ılkelerinden sap-
manın da yol açtığı ge-
lişmelerle, duygulan
yönünde davranan seç-
mealerce dışlanarak
1950 seçimlerinde yö-
netimden uzaklaştınl-
dı. Izleyen yıllardaki
DP yönetimleri, Ata-
türk devrimlerinden
ödünler veren ve üıanç
sömürüsüne dayanan
halka şirin görüntü al-
tında aldatıcı (popülist)
politikalarla, sadece
yandaşlanıun çıkarla-
nnı koruyan yönetim
türünü yeğlediler.
Halk kitlelerini eği-
terek çağdaşlaştırmak
amacıyla açılan Hal-
kevieri ve Köy Ensti-
tûleri kapatılarak yer-
lerine inanç eğitimine
ağırlık veren kurumlar
yaygınlaştınldı. Soğuk
savaş ortamınm yarat-
tığı baskı düzeninde,
çağdaş düşünce ve si-
yasal akıınlan savunan-
lar karalanarak haksız
yere suçlandılar.
Halk kitlelerinin eği-
timi özellikle yozlaştı-
nlarak bilinçsiz bir seç-
men kitlesi oluşturuldu.
Böylece düzeysiz po-
litikacılar, uyguladık-
lan yoz eğitimle, ba-
şarısızlıklannı yazgı
diye inandırabilecek-
leri ve kendilerine bi-
linçsizce bağlayabile-
cekleri yandaşlar ye-
tiştirdiler.
Uygulanan yöntem-
lerle oluşan seçmen kit-
lesinin oylanyla da baş-
ka türlü yönetimlerin
seçilmesi beklenemez-
di.Günümüzde de seç-
men kitlesinin aynı bi-
linçsiz bağlılık içinde
olmasının sürdürülmek
istendiği görülmekte-
dir. Seçmenlerin ço-
ğunluğu haksızhğa uğ-
radığj, sömürüldüğü
halde bunu kabullen-
miş durumdadır.
Toplumsal olaylarda
haksızhğa uğrayanlar
bu durumu kabullen-
mişlerse yapılacak şey-
ler de sınırlı kalır.
Bu nedenle ülke ay-
dınları, halk kitlelerini
aydmlatmadan, yakın
gelecekte yapılacak bir
seçimden, son seçim-
lerde alınan sonuçlann
ötesinde, değişik ve ül-
ke yaranna bir sonuç
alınması konusunda
karamsarlık içindedir-
ler. Toplumda demok-
rasinin gerçekleşmesi-
nin ikinci ögesi olan
seçimlerin, toplumun
isteklerine yanıt vere-
bilmesi için, yalnızca
yansız yargı denetimin-
de yapılmış olması ye-
terli değildir.
Seçim yasalan, ger-
çekten seçihnesi gere-
kenlerin seçilmesine
olanak vermiyor ve sa-
dece parti yönetimleri-
nin istediklerinin seçil-
mesine elveriyorsa, se-
çimler aldatmaca ol-
maktan başka bir an-
larn taşımaz.
Ülkemizin yıllardır
istenen düzeye gele-
memesine neden olan
yönetimlerin oluşma-
sında, hep yakınılan
ama değiştirilmesine
hiç yanaşıhnayan se-
çim yasalannın etkisi
yadsmamaz.
Demokrasiyle yöne-
tilen ülkelerde vazge-
çilmez öge olarak var
olması gereken ve ana-
yasamızda da aynı ge-
reksinimin vurgulan-
dığı siyasal partilerin
sorumluluklan ve dav-
ranışlan ise bir ülke-
deki siyasal yaşamın
ana özelliklerini belir-
ler. Siyasal partilerin
önemini arttıran özel-
liklerden birisi de ikti-
dar olduklannda, uy-
guladıklan yönetimler
ve çıkardıklan yasalar-
la, daha önce belirttiği-
miz iki öge olan seç-
men kitlelerini ve se-
çim yasalannı da doğ-
rudan etkilemeleridir.
Ülkemizde Ata-
türk'ün halk kitlelerini
demokrasiye geçişe ha-
zırlamak için kurduğu
CHP dışında kalan si-
yasal partilerden, sos-
yalist görüşü savun-
duklan için çıkar çev-
relerince yaşatılmayan-
lardan başka tüm par-
tiler, karşıdevrimci ve
inanç sömürücü tutum-
larla ya da sözde ko-
münizm tehlikesini sö-
mürerek ayakta kala-
bilmişlerdir.
Bu nedenle, günü-
müzde yönetimde olan
ya da geçmiş dönem-
lerde yönetimde ola-
rak ülkenin içinde bu-
lunduğu olumsuz ko-
şullara yol açan siyasal
partilerin tümü, aksa-
yan ve bir türlü çağdaş
toplumlardaki gibi uy-
gulanamayan demok-
rasinin yozlaşmasının
başhca sorumlularıdır-
lar. Kendi çıkarlanna
uygun yasalann düzen-
lenmesi konusundaki
birlikteliği, çağdaş de-
mokrasiyi uygulama
konusunda göstereme-
yenlerin. artık az da ol-
sa uyanan, seçmen kit-
lesinin karşısına çık-
maktan korkmalan da
şimdiye kadar yaptık-
larının doğal ve kaçınıl-
maz sonucudur. Bugün
siyasal partilerimizin
karşılaştıklan durum,
yahîız kendilerine des-
tek verenlerin çıkarla-
nna çalışmalannınürü-
nüdür.
Oysa ki demokrasi
tarihinde, tüm ülkeler-
de, toplumu değil de
toplum içinde belirli
kesimleri temsil ettiği-
ni ileri süren siyasi par-
tilerin, demokrasinin
koruyucusu olmaktan
çok yıkıcısı olduklan
bilinmektedir.
Çünkü yandaşlannın
özel çıkarlannm savu-
nucusu olarak beliren
kişi ve siyasal oluşum-
lar, doğal olarak top-
lumun başka kesimle-
rinde düşmanca duy-
gular yaratırlar.
Tüm topluma yarar-
h olacak kararlar al-
mak yerine yandaşlan-
nı kollayan ve karşıtla-
nna zarar verme ama-
cı güden yöntemler uy-
gulayan sözde politi-
kacılann elinde yalnız
demokrasimiz değil,
toplumun geleceği de
çıkmaza sürüklenmek-
tedir.
Sorunlann üstesin-
den ancak, sosyal-eko-
nomik çözümler üre-
tebilecek nitelikte ve
çağdaş demokrasiyi ek-
siksiz uygulamakta ka-
rarlı, ülke gerçeklerini
bilen aydınlarımızın
güçbirliği içinde görev
üstlenmeleriyle geline-
bilir.
Küreselleşen dünya-
da, utanç verici konum-
da olmaktan kurtulma-
yı. ülkemizi bu duruma
getiren siyaset tiranla-
nnın olmadığı yöne-
timlerle sağlayabiliriz.
Yozlaşan demokra-
simizin sağlığa kavuş-
ması için, Atatürk dev-
rimlerine bağlı, ilerici,
yurtsever tüm birey ve
sivil toplum örgütleri-
nin, kitleleri aydınlatı-
cı gerçekleri her firsat-
ta ve her yerde halka
iletme kararhüğını gös-
termeleri ve toplumu
biliçlendirme çabası
içinde olmalan kaçı-
nılmaz görevdir.
Berin TAŞAN Hukukçu
Her zaman
önde olmanın
ve
mükemmele
ula^manın
farkını
yaşayabilmek
İçin...
. f f A *•» • »tl
'l»^.• V . *
C
umhuriyetımi-
zin 78. yıldönü-
münde şeriat
yanlısı bir gazete şöyle
birbaşlıkatmış: "Cum-
hur batü, Cumhuriyet
ise baloda". Başlığın al-
tındakı yazı: "Cumhu-
riyet balolarla, mavtap-
larla sabahlara kadariç-
kiler içilerek kutlanır-
ken 'Cumhur' yanihalk
bir kuru eknıeğe muh-
taç hale sokuldu". Ve,
daha ne kötülemeler, ne
aldatnıacalar...
1950'denbuyana50
yıllık sağ yönetimlerin
yaptıklannı Cumhuri-
yete yıkan şu bellek sö-
mürüsüne. şu Cumhu-
riyet düşmanlığına ba-
kın. 1923'ten 1936"ya
kadar bir dolan 70 ku-
ruşta tutan Cumhuri>et
yönetımi değil de sankı
Osmanlı ımiş. Cumhu-
riyet Osmanh'nın borç-
landığı altınlan ödeme-
miş de mirasına kon-
muş. Osmanirnın borç-
landığı 84.597.495 Al-
tın Lira'yı 1923'ten
1954'e dek kuruş kuruş
Düyunu Umumiye'ye
(Yabancılardan oluşan
genel borçlar ıdaresi)
ödeyen sanki Türkiye
Cumhuriyeti değil de
sağ kalan Osmanlı hane-
danı. Batan "•Cumhur''a
(halk) gelınce. ona da
en güzel yanıtı a>Tu gün
(29 Ekim 2001) çıkan
Star'daki haber veriyor
(Başhk "Bayramımız
zehirokhı"): "Bugûn29
Ekim CumhuriyetBay-
ranu. Ama içimiz yanı-
yor. Cumhuriyetin ku-
rucusu Atatürk'ûn hal-
ka açık kabnasını \asi-
yetettiğiFlorya Atatürk
Ormanı'ndan, Fazüetü
11 beledne başkanuun
kaçak vfllalan >ükseü-
yor_ Şinıdi Atatürk'ten
kalan,halkın pjknikyap-
üğı yer arük yok. Or-
manıniçindetam 11 lüks
e\ var. Haretn-selamhk
havuz var, şatafat var
ama halkyok." O şeriat
yanlısı gazetenin yazdı-
ğı gibi "Cumhur"u
Cumhuriyet batırma-
mış. Cumhuriyetin ku-
nıcusu o bü\ük insan
Florya Plajı'nı halka aç-
mıs, halkıyla denize gir-
miş, Florya Onnanı'nı
halkiçin piknikyeri>ap-
mış. Şinıdi Atatürk'ûn
halkuıa bıraküğı orma-
na o gazetenin ödemini
çektiği bir düzenin,
"Milli Görüş"üntemsil-
cileri kaçak viUalar ya-
pıp halkın piknik yap-
maanı da, denizeginne-
sini de yasaklamış."
1
Şe-
riatçı basın eski yıllar-
dan gelen bütün yanlış-
lan beceriksiz bir yöne-
timle daha da arttıran
hükümetin başansızlı-
ğını Cumhuriyete. reji-
me. mal ederek muha-
lefet yapıyor. "Tür-
2001 Ulusal
Kalite Başarı Ödülü
AYGAZ'ın
Sizlerin gözünde en iyi olmak
ve mükemmele ufaşmak için
tüm gücümüzle koşuyoruz.
Her zaman önde olmayı
amaçladığımız bu yarışta
aldığımız ödülün haklı gururunu
yaşıyoaız. Aygaz'ı bu onurtu ödüle
taşıyan tüm çalışanlarımıza ve
müşterilerimize teşekkürler.
AYGAZ"Hayatın Değerini Bilir"
ban"ı, "sanğı'' yasak-
lamayı "insan hakla-
n"na, 28 Şubat karar-
lannı "demokraflığa
aykın bulan dönek
Marksıstleri. 2. cumhu-
riyetçileri, halktan ko-
puk meyhane entelleri-
ni de yanına alarak. Ana
muhalefet lideri (Şu ta-
lıhsızliğe bakın ana mu-
halefet lideri TansuÇffl-
ler olmuş) İstanbul'da
her haftabaşı yalısından
çıkıp korumaları ve bir
kısım gazeteciyle Salı
Pazan'na gidiyor. Me-
raktan toplanan halka
"Pahalüıktan şikâyetçi
iseniz seçim isteyin, bizi
iktidara getirin", sonra
pazar esnafına dönüp
•Vergüerden şikâyetedi-
yorsanız, seçimden son-
ravergiaffi getireceginı''
diyor. Daha önceki se-
çimlerde de iki anahtar
vaat etmişti; biri ev, bi-
ri araba için. Kızı, her
hafta Salı Pazarı'nda,
Babası nikâh törenle-
rinde tanık, özel üniver-
sitelerde konuşmacı, açı-
lışlarda kurdele kesiyor.
En çok ılan alan, en çok
satan gazetenin, en yet-
kılı yazanna:
"Kesinsöytüyoruın bu
krizi iki ayda bitiririm''
demiş. (Batırankendısi
değilmiş gibi. aile fo-
toğrafındakilerle) Kırk
yıldır denenmış bir es-
ki Cumhurbaşkanı ile
onun yetiştirdiği bir es-
ki Başbakan bayanın ba-
şını çektiği muhalefete
çarşı-pazar esnafı gaze-
telere ilanlar vererek,
memur. işçi, emekli yol-
larda yürüyerek, odalar,
kuruluşlar bildiriler ya-
yımlayarak katılıyor.
"Hükûmet hemen isti-
fa
1
", "Hemen erken se-
çim'' 1999 seçımlennde-
İd gibi hiçbir çözüm üre-
tüip önerilmeden, ak ko-
yun kara koyun seçil-
meden, tam milletin ka-
fası kanşmışken hemen
seçim! O zaman da yaz-
mıştık (Dokunulmazlı-
ğa dokunmadan seçime.
Cumhuriyet, 10 Mart
1999).
Pahalılıktan kim
memnun, savaşı isteyen
kim, bu düzen böyle git-
sin diyen kaç kişi? Evet
bu hükümetle olmaz. bu
parti liderleri>le olmaz,
bu Meclis'le olmaz.
Ama bu muhalefetle de
asla olmaz.
Seçim güvencesıni
sağlayacak olan > argıç
ve savcılann teminatı-
nı kısıtlayan anayasanın
159. mad. parti liderle-
rini tek seçici yapan "Si-
yasal Partiler Yasası".
seçmen iradesini kısıt-
layan "Seçim Yasası"nı
değiştirmeden, mıllet-
veküi maaşlannı en yük-
sek maaşa göre değil de
en düşük ücret alan ke-
simin net maaşına göre,
"asgariücret"e göre dü-
zenlemeden, soldaki
boşluğu dolduracak bir
partinın kurulup örgüt-
İenmesini tamamlama-
dan (Ya da Deniz Bay-
kal'sız bir CHP ile anlaş-
ma sağlamadan) seçi-
me gıtmek belirsiz bir
serü\ ene atılmak olur.
PENCERE
F lipi'nden Mektup...
Cezaevlerinden mektuplar alıyorum; bunlar kâğı-
dın sağında solunda üstünde altında beyazlık bırakıl-
mamış, sansürden geçmiş, kimi tümceleri karalanmış,
okunması çaba isteyen, karınca duası gibi yazılar...
Bolu'da F tipi cezaevinden yazan Mehmet Ço-
lak'ın yazdığı mektup da böyle...
"Sevgilı llhan Abı. Merhaba!.."
"Belleğinızı yoklamanıza gerek yok, benı tanımaz-
sınız" diye başlayan mektubuna Mehmet bir de yazı
eklemiş...
Yazının adı:
"Felsefeciler ne zaman konuşacak?.."
Mehmet Çolak yazının yayımlanmasını ıstıyor, ben
köşeme almayı yeğledim, ama kısaltmak zorundayım...
Bıriikte okuyalım.
•
"llkçağ felsefesinınAnadolu'dakı öncülerinden Bü-
yük Miletli filozof^Anaksimenes'e, Perslerin Anado-
lu'ya saldırdıklan dönemde bir dostu mektup yaza-
rakyıldızların devinimiyle ilgili birkonuyu sorar. Fılo-
zofun yanıtı şöyledir:
'Ülkem işgal tehdidi altındayken yıldızlann düzeniy-
le uğraşamam.'
Bu yanıt felsefenin kaynağına ışık tutar, onun ya-
şamla doğrudan bağını koyar.
Ülkemizin bugün içinde bulunduğu dummunAnak-
simenes'in kaygılandığı dunjmdan daha iyi olduğu-
nu kim söyleyebilir?.. Yabancı güçlere avuç açmış,
tüm zengınlikleriyöneticilehnce bu güçlere sunulmuş,
rehin edılmiş, yabancılardan yüksek faızlerle borç
dilenen, parası pul, saygınlığı kül olmuş, insanları ül-
keden kaçmanın yollannı arar duruma düşmüş, inti-
harolaylannın arttığı, herkesin yanmndan kaygı duy-
duğu bir yangın yeri...
Doğallıkla bu ortamda herkes konuşuyor, doğruyan-
lış herkes bir şeyler söylüyor, bir şeylere karşı çıkı-
yor, kızıyor, eleştıriyor, herkesin kendınce bir çıkış
yolu. bir çözum önerisı var; nedense felsefecilerin -
bırkaç aynksı ömek dışında- seslerı soiuklan çıkmı-
yor."
•
"Felsefe dünya işleriyle uğraşmayan, etliye sütlü-
ye kanşmayan, ötedünyacı (eskatalojik) bir uğraş
mı?..
Tüm felsefe tanhine diyor?.. Altın Çağ'ında Ana-
dolu ve Yunan sitelerinın agoralannda coşkun tartış-
malar, amansız politik-toplumsal kavgalar arasında
gelişen felsefe için bu ne utanç verici soru!..'Ben yurt-
taşlan rahatsız eden bir atsıneğıyım' diyen Sokrates'/n
ardılları olmalan gereken felsefecilerimız neden ül-
kemizde bir sıvrısinek vızılîısı bıle yaratamıyoriar?..
Bununnedenikorku mu?Tüteng\\'ler, Cömert'ler,
Aksoy'/a/; Dursun'/a/; Mumcu lar. Kiş\ah'lardüşün-
celerinden ötürü öldürüldülerdiye mi felsefecilersu-
suyoriar?..
lyı ama Sokrates neden baldıran zehırini ıçtı? Em-
pedokles neden yanardağda yok oldu? Pitagoras,
Zenon, Platon, Anaksagoras, Aristoteles ve da-
ha nice filozof ölüm cezalan altp surgünlere nıçin
gittıler? Peki, Server Tanilli neden susmadı, nıçin ıs-
raria konuşmayı sürdürüyor?
Herfelsefecinındevrimci, kavgacı, mücadeleci bi-
risi, bir Marx, Engels, Voltaire, Diderot ya da Sart-
re olması gerekmiyor; felsefecilerortaya atılsınlar, dö-
vüşsünler, bedel ödesinler denmiyor. Etık üzerine
konferanslar verip kitaplaryazacaklanna, felsefe etı-
ğine uygun davransınlar, felsefeyapsınlar, toplum so-
runlannı, bu sorunlaria ilgili düşünceleri ele alsınlar,
işlesinler, sorgulasınlar deniyor.
İstenen yalnızca bu!.."
•
"İstenen yalnızca bu!..
O kannca ezmez, ev kuşu Kant kime gözünün üs-
tünde kaşın var dedi? Kimle kavga etti? O yalnızca
felsefe yaptı. 'Yüreklice düşun!' deyıp yüreklice dü-
şünceler ortaya koydu. Banşın, sevgınin peygambe-
ri, çeteö/Spinoza neden yüzyıllarca bağnazlann nef-
retıni kazandı? Prusya monarşisının savunmanı, say-
gın devlet fılozofu Hegel nasıl devnmcilenn öğret-
meni oldu?
Yanıt açık: Tümü de insanlann sorunlannı ele ala-
rak bunlar üzerinde düşüncelerini açıkladılar.
Felsefecilerin görüşlerinin şöyle ya da böyle olma-
sı, kendilerinin şu ya da bu türden insan olmalan
önemli değil!.. Heraklertos bumu büyük, halkı hor
gören, demokrasi düşmanı bir soyluydu; ama, filo-
zoftu, görüşlenni açıkça ortaya koydu; çoğuna katıl-
masak da ondan öğrenıyoruz. Platon zalim tıranla-
nn danışmanlığını yaptı, onlara akıl verdi; ama, dü-
şünceleriyle felsefeyiyüceltti. Nietzschegözü karar-
dığında esip gürleyip saçmalar, sık sık kendisıyle çe-
lişirdi; ama, filozoftu, zihinlen altüst ettı, yol açtı. Ör-
tega Y Gasset, Unamuno acılı Ispanya 'da diktatör-
lüğe karşın doğru bildiklenni söyledıler; kimı görüş-
lerine katılmasak da saygıyla anıyoruz.
Bizim felsefecilerimiz ya susuyor, ya öylesine su-
ya sabuna dokunmayan konularda mırıldanıyoriar ki
seslerini kimse duymuyor; kimsenin ilgisinı çekmiyor-
lar. VVrttgenstein 'Üzennde konuşulmayan konusun-
da susmalı' demiştı. Acaba felsefecilerimız ülkemiz-
den umudu kestilerde 'Bu konuda konuşulamaz' di-
ye mi düşünüyoriar?..
Felsefenin ülkemizdeki
onur kıncı durumu daha
ne kadar sürecek?"
Hapishane duvarian ar-
kasında felsefe düşünerek
özgürleşen Mehmet Ço-
lak'aselam!..