14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 KASIM 2001 ÇARŞAMBA HABERLER AKFden Kıvrıkoğlu'na davet • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin genel merkez binasının protokol açılışı için devlet zirvesini de kapsayan geniş bir davetli listesi çıkardı. AKP yönetimi, yann akşam gerçekleştirilecek resepsiyon için Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvnkoğlu da dahil olmak üzere devlet protokolüne davetiye gönderdi. AKP'nin, "Eski Başbakan" unvanıyla siyasi yasaklı Necmettin Erbakan'ı da açılışa davet ettiği öğrenildi. ANAPpaketini anlatacak • ANKARA (Cumhumet Bürosu) - ANAP, ekonomik ve siyasal sistemin yeniden yapılanması ile ilgili görüşlerini ıçeren paketi parti örgütlerine, meslek kuruluşlanna ve sendikalara anlatacak. Parti örgütlerine paket hakkında bilgi vermek amacıyla 6 bölgede örgût temsilcilerine yönelik toplantı yapılacak. Bu toplantılara en az genel başkan yarduncısı düzeyinde katılım sağlanacak ve yapılması önerilen değişiklikler örgüte anlatılacak. Toplantıda, önerilerin çeşitli meslek kuruluşlan ve sendikalara da anlatılması kararlaştınldı. ANAPhlarbu kapsamdaki ziyaretlerine dünden itibaren başladı. Karaelmas'ta tutuklama • SOMA (Cumhuriyet) - Soma Elektrik Anonim Şirketı'ne(SEAŞ) yönelik 5 ay önce başlatılan "Karaelmas Operasyonu"nun devamı olarak gerçekleştirilen üçüncü operasyonda gözaltına alınan ve Soma Sulh Ceza Mahkemesi'nde yargılanan 24 kışıden, aralannda Ege Linyitleri Müessese Müdürü Bekir Sıtkı Halıcıoğlu'nun da bulımduğu 16'sı tutuklandı. Soma Elektrik Anonim Şirketi'ne yönelik düzenlenen üçüncü operasyonda gözaltına alınanlardan Erol Gürel, Hasan Namlı, Bülent Altıner, Fatıh Bergemer, Kadir Ünlübaş ve Kıvanç Turan daha önce tzmir DGM'ce tutuklanmışlardı. AçıkJama • Haber Merkezi - Prof. Dr. Alpaslan Işıklı, gazetemizin 13 Kasım 2001 tarihli nüshasında, ANKA haber ajansına dayanılarak verilen haberle ilgili açıklama yaptı. Işıklı şunlan kaydetti: "Gazetenizde bana ait olduğu belirtilen YÖK ile ilgili bir açıklama yayımlanmıştır. Öncelikle, haberde sözü edilen toplantıya Ankara dışuıda olduğum için kahlamadığımı ve böyle bir açıklama yapmadığımı belirtirim. Aynca açıklamada yansıyan üslup ve yaklaşunın benimle uzak yakın bir ilişkisi yokt<ır." MHP lideriBahçeli, partisini çağdışı olmakla suçlayan ANAP'a yüklendi sonuçgetirmezANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - MHP Genel Başkanı ve Başbakan Yar- dımcısı Devlet Bahçeli. partisini "çağ- dışı" olmakla suçlayan hükümet ortağı ANAP'a yüklendi. Ekonomide dina- mizm ve sanayileşme hedefinin "çağ- (hşı değil, çağdaş bir vaklaşnn" olduğu- nu kaydeden Bahçeli. ANAPın devle- tin yeniden yapılandınlmasına ilişkin önerilerini de "anhk nrvet, heves ve tak- tik manevra" olarak nitelendirdi. MHP Grubu, dün Bahçeli başkanlı- ğında toplandı. grupta, Koray Aydm, grup başkanveküliğine getinldi. Bu ko- nuda parti içinde yaşanan rahatsızhk gruba da yansıdı. MHP yönetimi, Ay- dın'ın bu göreve getirilmesinde sorunya- Aydin grup başkanveklli MHP yönetimi, eski Bakan Koray Ayduı'ın grup başkanvekilliğine getirilmesinde sorun yaşanmaması için tüm grup yönetimi ve disiplin kurulu üyelerini yeniden seçme yoluna gitti. Meral Akşener son anda grup yönetimi listesinden çıkanldı. şamamak için tüm grup yönetimi ve grup disiplin kurulu üyelerini yeniden seçme yoluna gitti. Aydm için geliştiri- len bu yöntem ile tüm üyeliîder için tek oylama yapıldı. Aydın'ın da içinde yer aldığı liste kabul edilirken, MHP Genel Başkan Yardımcısı Şefkat Çetin ile ba- zı milletvekillerinin çekimser kaldığı öğrenildi. Yeni transferi Meral Akşe- ner' ı grup yönetimine almayı planla- yan MHP yönetimi, "pazarhk yaptkh- ğı" görüntüsü yaratmamak için son an- da Akşener'i listeden çıkardı. Bahçeli, ekonomi ile ilgili değerlen- dirmelerde buhmduğu konuşmasında, so- runlara kalıcı çözümler üretmek yerine "borç yigjdin kamçısıdır" mantığının egemen olduğunu, ekonominin borçla- narak döndürülemeyeceğini ifade etti. Temel hedef olarak ekonomik dinamiz- mi sağlamayı ve sanayileşmeyi hızlan- dırmayı öngörmeyen her adımın sonu- cunun daha çok işsizlik ve fakirlik ola- cağını anlatan Bahçeli ANAP'ı kaste- derek şu görüşleri dile getirdi: "Böyle bir duyartahk. birilerinin zannettiği gibi çağdışı değiL çağdaş bir yaklaşımı ifade eder. Bu zihniyette olanlannflerisanayi tophımlannın krizzamanlannda uygu- lamaya çahşüğı poütikalanyakmdaniz- lenıekri vararh olacakbr. Hem insanhk dıŞLhemde çağdışı pothikalarla çağdaş ohınamayacağıaçıktır.'' Kamunun eko- nomide düzenleyıcı ve denetleyici fonk- siyonunun esas ohnasının ancak planlı ve sağhklı politikalann sonucunda müm- kün olabıleceğine işaret eden Bahçeli, "Hükümetimiz ve MecKsimiz zaten 2.5 yıkhr ekonomik yapryı ve kamunun ro- lünüyerfiyerine orurtmanın çabasıiçin- dedn"" diye konuştu. Dinçer: Şeriatçı kadrolaşma 1980'de başladı, 57. hükümet döneminde de sürüyor Devrimci öğretmenlersürüldüIstanbul Haber Servisi - Eğitünciler, Milli Eğitim Bakanlığı'nda yıllardan bu yana süren Fethullahçı kadrolaşmanın, bakanlığın DSP'de olmasına karşın 57. hükümet döneminde de sürdüğünü belirttı. Eğitim-Sen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer, okul müdürlerinden ilçe milh eğitim müdürlerıne kadar eğitim-öğretim kurumlannın önemli görev dilimlerinde Fethullahçı kadrolann bulunduğunu, korunup kollandığını belirterek bunlann çok sinsi bir şekilde hareket ettiklerini ve her gelen hükümete uyum gösterdiklerini söyledi. Ögretmen Dünyası dergisi sahibı ve emekli Türkçe öğretmeni Zeki Sanhan, Milli Eğitim'de irticacı kadrolaşmanın 1980'li yıllarda başladığını belirterek "Bu dönemde devrimci öğretmenler eğitim topluluğundan önemli ölçüde tasfrye edilerek susturuldu ve onlann yerine şeriat yanlılan atandı" dedı. Alaaddin Dinçer ise özellikle meslek liselerindeki atamalarda bu eğilinıdeki kişilerin ışbaşında olduğunu ifade ederek yapılan yönetmeliklerin de bu kişilerin lehine olduğunu söyledi. Dinçer, yönetmelikler nedeniyle bu kişilerin görevden alınmadığını, ancak kendi görevlerinde değişik yerlere atandıklannı söyledi. Dinçer şöyle devam etti: u 12 Eytül sonrası Vehbi Dinçerler'le başlayan. Hasan Celal Güzerie devam eden, özeUikle Mehmet Sağlam döneminde artan Fethullahçı kadrolaşma, tüm dönemJerde ya korundu, ya geiiştirildL Bu yapı gitgjde büyütülüp güçlendlrildi." Fethullahçı •— kadrolann eğilimleri ve uygulamalan noktasında, Fethullah yandaşı dergilerin el altından dağıtılmasından okullardaki türbanlı öğretmenlerin korunmasına kadar birçok uygulamaya tanık olduklannı söyleyen Dinçer, Gülen'in özellikle Türk cumhuriyetlerinde açılan okullannın bu alana misyoner yetiştirdiğıni düşündüklerini belirtri. Sanhan, Milli Eğitim'de özelhkle 1983 yılındaki ANAP iktidanndan sonra Türk-Islam sentezcilerinin görüldüğünü vurguladı. Avni Akyol döneminden başlayarak bakanlık politikasında bir liberalleşme görüldüğünü dile getiren Sanhan, "28 Şubat sürecinden sonra devrimci öğretmenlerin bakanhkta önlerine konan barikaüar kısmen kalduıhnakla birlikte. irticacı kadrolaşma hâlâ varhğuu sürdürmektedir*' diye konuştu. Sanhan, sorunun çözümü için Milh Eğitim Bakanhğı yetkililerinin öğretmenler tarafindan seçihnesi gerektiğini düşündüklerini vurguladı. Adını vermek istemeyen bir ögretmen, Istanbul'da özellikle eski RP ve FP'li yerel yönetimlerin bulunduğu ilçelerde kaymakamlann da hoşgörüsü nedeniyle birçok lise ve ortaokulda müdürlerin Fethullah yanlısı yayın organı "Sızmo" dergisini dağıttıklannı, okullan camiye dönüştürdüklerini anlattı. Ögretmen, Fethullahçı okul müdürlerinin öğrencilere din derslerinde söz konusu dergilerle şeriat propagandası yaphklannı savundu. tLğitim-Sen Genel BaşkanıDinçer, okul müdürlerinden üçe miBieğitim müdürlerine dek eğitim-öğretim kurumkavun önemü görev düimlerinde Fethullahçı kadrolann bulunduğunu, korunup koUandığüusöyledi Dinciyönetime isyan 21. Yüzyd Koleji'nin Fethullah Cülen tarafindan satuı ahnmasından sonra, Atatürkçü, demokrat ögretmen ve yöneticilerin görevterine son verüip yerlerine dincilerin getirilmesini, vehler ve öğrenciler protesto etmiştL Tasarı, Bakanlar Kurulu'nda imzaya açıldı Türk: 312 değişiyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)-Adalet Ba- kam Hikmet Sami Türk, Türk Ceza Yasası'nın 312. maddesini değıştirmek için hazrrladıklan tasannın Bakanlar Kurulu'nda imzaya açıldığı- m bildirdi. Türk Ceza Yasası'nm 313. ve 314. maddelerinde düzen- lenen çete suçlannı DGM kap- samından çıkaran yasa deği- şikliğinin TBMM Genel Ku- rulu'nda görüşülmesine dün başlandı. Bakan Türk, genel kurulda yaptığı açıklama- da, yasa tasansıyla getirilen düzenlemelerde "artniyet" aranmamasım isteyen Türk, değişik- liğin Yargıtay içtihatlannda birlik saglayacagı- nı, aynca "mafya" tipi örgüt tanımına açıkuk ge- ^•Tasanda, Avrupa tnsan Haklan Mahkemesi'nce aleyhte karar verilen dosyalann yerel mahkemelerdeyeniden görüşülmesinin yolu da açdtyor. tireceğmi kaydetti. Türk, konuşmasında TCVnin "halla, smıf, ırk, din, mezfaep veya bölge farkh- hğıgözeterekkinwdüşmanhğatahriketme'' ey- lemini düzenleyen 312. maddesini yeniden dü- zenleyen ve suçun unsurlannı yeniden tanımla- yan bir yasa tasansının da ba- kanlann imzasına açıldığını belirtti. Bu tasanda, Avrupa Insan Haklan Mahkemesi'nce (AİHM) aleyhte karar veri- len dosyalann yerel mahke- melerde yeniden görüşülme- sinin yolu da açılıyor. Adalet Bakanı, anayasa- da değiştirilen yeni gözaltı süreleri ve AB'ye uyumla ilgili bazı düzenlemelenn de bu tasan- da yer aldığını bildirdi. Türk, "tdam cezasrvto ügüi uyum yasası da hazuianmaktadır" dedı. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Türkiye gibı bir ülkede günde- lik yazı yazmak hem kolay hem zordur. Eğer yerleşik değerlere, resmi görüşlere uygun, hamasi yazılar yazarsanız işler kolay. Si- ze güç odaklanndan tebrik ve te- şekküriergelir. Eğerbu hamase- ti iyi yapabiliyorsanız, olanakla- nnız da hızla genişler. Zor ve sıkıntı verici olan, yer- leşik tutucu değerlere ve resmi görüşe aykırı fikirler soylemek- tir. Bunu söylemek istersiniz. Eli- niz gitse yüreginiz elvermez, çe- kinirsiniz. Yine de söylemek is- tediklerinizi söyiemek için yollar ararsınız, çünkü birçok haksız- lık, güç odaklannca yapılır. Bu- na karşı çıkmak istersiniz. Yurttaş ise derdini anlatacak kapı arar. Gazeteciler, yurttaşın derdini en çok anlatmak istedi- ğı kişilerdir. Çünkü bu yolla dert- leri duyulur, dertlerine çare ola- nağı doğabilır. • • • Yaşanan haksızlıklan, eziyeti biz gazeteciler herkesten daha yakmdan görüyoruz. Gormedik- lerimızı ise okuyucular mektup- larta, telefonlarla, e-mail'lerle ve- Kıbnslı Türkleri Anlamak ya ziyaret ederek iletiyorlar. Ölüm orucu, Kürt sorunu, Er- meni sorunu, Türk devletinin hantal yapısı, devletin tamamen bir guvenlik devletine dönüşme- sı, YÖK sisteminı içine sindiren ve 12 Eylülcü sistemden güç alan rektörlerin kuraklaştırdığı üniversiteler... Daha neler ne- ler... Bütün bunlar netameli ko- nulardır. AmaTürkiye'nin dertle- ridir. Bunlan görmeden yaşaya- maz, yazı yazamazsınız. • • • Kıbrıs, bu netameli konular arasındadır. Kıbnslı Türkler, 27 yıl- dır Rumlardan ayrı yaşıyorlar. Onlann ne düşündüğünü hıçbir zaman önemsemedik. Hep biz onlar adına düşünüp karar ver- me yetkisini kendimizde gördük. Türkiye'de gayri resmi o kadar çok Kıbrıs komiseri var ki! Bun- lara basın dünyasında da çokça rastlayabiliriz. Aslında işin doğ- rusu, bizlerin yapması gereken; Kıbnslı Türkleri dinlemek ve on- ların karar vereceği bir ortamın yaratılmasına yardımcı olmaktır. Son günlerde Kıbns yeniden gündeme geldi. Kıbnslı Türkleri dinlemek gerektiğini dile getirdim. Kıbns yazılanm üzerine Kıbnslı okurlarımdan telefonlar ve e- mail'leraldım. Bunlann bazılan- nı sizinle paylaşmak istiyorum. Mektupların Kıbnslı Türkleri an- lamamıza yardımcı olacağına inanıyorum. Ankara'da okuyan Kıbnslı öğ- renciler, mektuplannda şunlan söylüyoriar: "BizlerAnkara Üni- versitesi'nde okuyan gençler olarak Cumhuriyet gazetesin- de yer alan Kıbrıs 'la ilgiliyazını- zı ilgi ve beğeniyle okuduk. Sa- nıyoruz ki artık yalnızca Denk- taş'/n değil, Kıbns halkının da gö- rûş ve düşüncelenne önem ve- rilmeye başlandı. Kıbns konu- sunda Türkiye'de çok az insan bilgi sahibi. Buradayaşayanin- sanlann geneli bu konuda çok önyargılı davranıyor. Olaya tek taraflı bakıyorlar. Bu bizi ger- çekten çok üzüyor. örneğin birçok Türkiyeliarka- daşımız bize şöyle söyiüyor. 'Siz Türkiyelileri sevmıyorsunuz. Nan- körsünüz. Halbuki sizi ayakta tutan Türkiye'dir.' Denktaş'm şimdiye kadar uyguladığı yan- lış politikalann kurbanı olan Kıb- ns halkı, şu an adadaki Türkiye- lilehn genelinden nefret eder hale geldi. Bunun nedenini sor- mak gerektiği inancındayız. Bizler mezun olup Kıbrıs'a dönmeyi ve hayatımızı orada sürdürmeyidüşünüyorduk. Şim- di ne yazık ki bu hayalimizi ger- çekleştiremeyeceğimizi, Kıb- ns 'ın eski Kıbns olmadığını, Kıb- nslı Türk kavramının hergeçen gün daha da yok olduğunu bil- mek bize acı veriyor. Bu duru- mun düzeleceğine olan inancı- mız da kayboldu. Artık bizim de kafamızda diğer Kıbnslı genç arkadaşlanmızgibilngiltere ve- ya herhangi bir Avrupa ülkesi- ne gidip orada yaşamak düşün- cesi var. Denktaş sağ olsun." ••• Bir başka mektup ise Deniz- cus imzalı: "Bugünkü yazınızı okuduğumda nasıl mutlu ol- dum, tahmin edemezsiniz. As- lında var olan, ama görmezlik- ten gelinen birolguyu, bu kadar yalın, içten ve dürüstçe ifade ettiğiniz için bir Kıbnslı Türk ola- rak benim gibi düşünenler adı- na, size milyonlarca kere teşek- kürederim. Her birey kendi ulu- sunu ve yurdunu tabii ki sever. 0nun çıkarlannıgözetir. Ben kö- şe yazariannın konuya biraz da Kıbnslı Türkler açısından yak- laşmasını ummuştum. Sonuçta, orada, tüm bu oyun- lann tam göbeğinde, kendisine sorulmadan verilen kararlann gölgesinde yaşamaya çalışan birhalkvar." Buna benzer başka mektup- lar da var. Soruna biraz da Kıb- nslı Türkleri anlayarak ve onları dinleyerek yaklaşsak belki de Kıbrıs sorunu daha kolay çözü- lebilir. Bu yol neden hiç denen- miyor? GLOBALPOLITIKÜLTÜR ERGIN YıLDıZOĞLU İki Bağnazlık Arasında Bildiğiniz gibi toplumsal ve ekonomik sorunla- rın çözülmesi için tek yapmamız gereken, zincire vurulmuş Prometeus gibi bekleyen piyasanın zin- cirierini kırmak, enerjisini serbest bırakmaktır. Bu mitolojik yaratık, bir kez zincirierinden boşalınca hemen işe koyulacak, insanlığın temel sorunlannı çözecektir. Piyasanın özgürleşmesi, siyasilerin çok bilmişliğinin devreden çıkması, refah ve adalet ge- tırecektir. "11 Eylül saldınlanndan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!" denıldığıne göre, şimdı artık bu inancı da sorgulamak gerekmez mi? Gerçeğe geri dönüş Thatcher'in eski danışmanlarından Prof. John Gray'e (London School of Economics) göre "Es- kiden, dünyanın her zaman tehlikeli biryerolaca- ğını herkes bilirdi. Yatınmcılar, savaşlann ve dev- rimlerin, kârlannı her an silip süpürebileceğinin far- kındaydılar. Geçtiğimiz on yılda, Yeni paradigma- lar' ve 'tarihin sonu' gibi gülünç teorilerin etkisiy- le, ticari liberalizmin dünya çapında engellenemez olduğuna inanmaya başladılar"... Saldırılardan sonra "küreselleşmenin direnilemez tanhsel bir trend olduğuna ilişkin konvensiyonel görüş dar- madağın oldu. Tarihin klasik toprağına geri dön- dük"... Artık "dünyanın büyük kesiminde küresel- leşmenin yan ürünü olarak ortaya çıkan anarşi görmezden gelinemez" (The New Satesman 24/09). John Gray "Küreselleşme dönemi bitti" baş- lıklı yazısında "Ticaret yapmak, servet üretmek için 'bırakınız yapsınlar' ilkesinin küresel olarak egemen olması gereklidir iddiası tanhsel temel- denyoksundur"... "Piyasa liberallerinin çatlakte- orilerinin aksine kapitalizmin dünya çapında ser- best piyasaya gereksinimi yoktur. Tek gereksini- mi, makul birdüzeyde güvenli, savaş tehdidinden annmış bir ortam ve iş yapmak için güvenilir ku- rallardır. Küresel serbest piyasanın kınlgan yapı- sı bunlan sunamaz" dıyor. 'Neoliberalizm krizlere tepki gösteremez!' Küreselleşme üzerine çalışmalanyla bilinen, ge- nelde de "küreselleşmeci kampta" sayılabilecek Prof. Ulrich Beck de (Münih Üniversitesi) geçen hafta Le Monde'a verdiği "Neoliberalizmin sonu" başhklı makalesinde "Küresel terör patlaması, dünya ekonomisinde Çernobil etkisi yarattı. Na- sıl Çernobil'den sonra nükleer enerjinin meziyet- leri toprağa gömüldüyse, burada da neoliberaliz- min vaatlen toprağa gömüldü" diyordu. Beck'e göre, "neoliberalizm iyi havalann teorisidir". Kriz zamanlannda iflas eder. Çünkü "Kriz olunca, yine gelip daha az devlet, daha az siyasi müdahale, çün- kü piyasanın gizli eli var diyecektir"'... "Kriz zama- nında neoliberalizm kendini siyasi tepkı göstermek- ten yoksun bir durumda bulur", halbuki kriz siya- si müdahale gerektırir. Ama, "Devlet ve kamu hiz- meti olmadan guvenlik olmaz. Vergi olmadan dev- let olmaz. Vergi olmadan eğitim, sağlık politikası olmaz, demokrasi olmaz." Beck'e göre bunlar salt ulus-devlet düzeyinde değil, uluslararası düzeyde de gerekli. Beck diyor ki, "Uzun bir süredir neoliberalizm, bir taraftan ekonominin ulus-devlet paradigma- sından kurtulması ve uluslar ötesi bir işleyişin il- kelerini benimsemesi gerektiğini savunuyor, diğer taraftan da devletin sınıriannın korunması gerek- tiği ilkesini korumaya devam ediyordu. Ama 11 Ey- lül'den sonra devletler, hiç olmazsa iç guvenlik ko- nulannda, uluslararası işbirliği yapma güçleri ol- duğunu yeniden keşfettiler." Devletler güçleniyor... Gerçekten de 11 Eylül'den sonra devletlerin, özellikle ABD'de neoliberalizmin ilkelerine boş ve- rip hızla ekonomiye ve siyasete müdahale etme- ye başladıkları görülüyor. Dünyanın en büyük ya- tırım ve danışmanlık şirketlerinden Morgan Stan- ley'in başekonomisti Stephen Roach'a göre bu devlet müdahaleleri daha şimdiden, küreselleş- meyi engelleyebilecek düzeye ulaştı. Roach, "Ve- sikalı bir serbest piyasa ekonomisti olarak ben, dün- ya çapında bir entegrasyonun son tahlilde çokfay- dalı olduğuna inanıyorum. Ama, şimdi konu bu de- ğil" diyor ve devam ediyor: "11 Eylül saldınsı yü- zünden küreselleşmenin meyvelerine ulaşmak da- ha da zorlaştı." Roach'a göre, "dünya ticaretinin çarklanna kum kaçtı"... "Daha yüksek taşımacılık maliyetleri, daha yüksek sigorta primleri, sınırlar- da daha fazla sıkışıklık, kıyı ötesi arz zincirinin gü- veniliriiği üzerine artan kaygılar... Bunlar sınır öte- si entegrasyon üzerinde adeta bir ek vergi etkisi yapacaktır"... "Bu yüzden küreselleşmenin hızının yavaşlayacağınainanıyorum" (Global Economic Forum 26/10) 1980'lerden bu yana dayatılan küresel serbest piyasa projesi, ekonomik olarak, bizi giderek de- rinleşen bir küresel resesyona düşmekten kurta- ramadı. Siyasi olarak ise 11 Eylül'den sonra dün- ya genelleşme eğilimi taşıyan bir savaşın eşiğin- den içeri ilk adımını attı. Birçok aklı başında düşü- nürveciddi ekonomist, neo-iberalizmin fantezile- rini sorgulamayı öneriyorlar. Neoliberal bağnaz- larla, dinci bagnazlar arasında sıkışıp kalmamak için bu önerilere kulak vermekte fayda var. Diğer taraftan, umudunu teknolojiye bağlayan- ların (teknolojik deterministlerin) şöyle dediklerini duyar gibi oluyorum: "Telaşa gerekyok. Bilişım dev- rimi var! Bu yüzden küreselleşme geri çevrile- mez." Bu dostlara da, teknolojinin topluma dışa- ndan düşen bir şey değil, aksine toplumsal bir ürün olduğunu, içinde doğduğu toplumun tarihsel, sosyo-ekonomik koşullarına göre işlemekten kur- tulamadığını hatırlatalım. 11 Eylül'den sonra guven- lik güçleri hemen teknolojinin sözde özgürleştirici yanlarını kısıtlamaya giriştiler, teknolojiyi kitle denetimini güçlendirmek, bireysel özgüıiükleri kısrt- lamak için kullanmayı hızlandırdılar... RTUK'ten sayısal yayma ilk ceza • ANKARA (Cumhurryet Bürosu) - RTÜK, yasadışı olduğu gerekçesiyle daha önce haklannda dava açtıgı Digitürk ve Star Dijital'e yayın ilkelerini çığnedikleri için ilk kez ceza verdi.RTÜK Başkanı Nuri Kayış, "özel amaç ve çıkarlara hizmet eden ve haksız rekabete yol açıcı yayın yapıhnaması" ilkesine aykm davrandıklan gerekçesiyle Star Digital platformu içindeki Star 1, Star 2 ve Star 3 kanallanna uyan cezası verdi. Üst Kurul, yayımlanan bazı fihnlerde uygunsuz görüntü ve kelimelerin kullanıldığı gerekçesiyle Digitürk platformu içindeki MovieMax 2 kanabnın da uyanhnasını kararlaştırdı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle