Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 KASIM 2001 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorusa cumhuriyet.com.tr
Çökeftilen Eğitim
AdnanBİNYAZAR
- ^ ^ atr illi Eğitim Ba-
^ k ^k kanıMetinBos-
I ^ / I ğıbıraçıklama-
I ^ / • da"YoMange-
A • JL- çenin öğretmen
olduğu döoem kapanmıştır. Yaban-
a ülkelerden mezun olup, öğretmen
olmak isteyenlerin diplomaiannın
YÖK'çetanmmasıveAtatürk'e düş-
man olmayan fakültelerden mezun
oiması gerekmektedir" (Cumhuri-
yet, 13 Ekim 2001) diyor. Demek,
her yoldan geçen öğretmen olmuş,
Türkiye'de Atatürk'e düşman fakül-
teler var?.. Son elli yıldır, başta Köy
Enstitüleri olmak üzere, öğretmen ye-
tiştiren kurumlar, bir yolu bnlunup
kapatılarak Milli Eğitim Bakanlığı
bir "yol geçen hanTna çevrilmiştir.
"Atatürk düşmanı fakülteler" kav-
ramının ulusal eğıtimden sorumhı bir
bakanın ağzından çıkması ise
1950'lerden bu yana bütün iktidar-
lan utançtan yerin dibine sokmalı-
dır.
Aynı açıklamada, eski YÖK Baş-
kanı Mehmet Sağtam döneminde,
şeriat esasına göre eğitim veren El
Ezber Üniversitesi çıkışulann bile öğ-
retmenliğe getirildiği belirtiliyor.
Ulusal eğitimde şaşmaz bir devlet po-
lırikası olmadığından, sık sık deği-
şen Milli Eğitim bakanlan, kendi
kafa çaplan ya da bağlı olduklan
partilerinin anlayışı doğrultusunda
işler yapmışlardır. Öyle ki, ulusal
kültürü genç beyinlere sindirme ama-
cıyla yurtdışına gönderilen öğret-
menlerin çogu oralardaki dinsel ör-
gütlerle ilişki kurmuş, derslerde bir
iki duadan başka bir şey öğretmemiş-
lerdir. Böyle böyle. dinsel bir top-
lum yaratarak yurtdışında halifele-
rin doğmasına bir ölçüde onlarda yol
açmışlardır. Meydanlarda Atatürk
maketi yakacak denli ileri gidenler
bunlardır. Bu gerici uç verişler. içe-
riden dışanya, ulusal eğitim düzene-
ğinin çökertilmesinin sonucudur.
Maltepe Üniversitesi Eğitim Fakül-
tesi Dekanı Prof. Dr. tsa Eşroeli nın
Yüksek Öğremıen Okullan adlı araş-
tırması, bu çöküntüye nasıl uğradı-
ğımızın bilimsel verilerle kanıtlan-
mış öyküsüdür.
Bu yılın başlarında, Prof. Dr. Isa
Eşmeli'nin dekanı olduğu fakülte-
nin düzenlediği "Köy Enstitüle-
ri'nden Kent EnstitüJeri'ne" konu-
lu bilim şöleninde (sempozyumda),
bizim koşullanmıza uygun çağdaş bir
eğitim kurumu olan Köy Enstitüle-
ri'nin kuruluşu, öğretim yöntemle-
ri, o günleri yaşamış ya da konuyu
bilimsel verilerle değerlendiren ya-
zarlar ve bilim adamlannca günler-
ce tartışılmıştı. Konuya ilişkin veri-
ler değerlendirilmiş, köylerin insan
boşalımına uğradığı belirtilerek bu
kuruluşlann kentlerde nasıl canlan-
dınlıp öğretmen sorununa çözüm
bulunacağı araştınlmıştı. Izleyen-
lerde bir ütopya etkisi yaratan bu
kuruluşlann, nasıl kıyıma uğratıldı-
ğı noktasına gelindiğinde en büyük
düş kınklığını. her gün yüzlerce so-
runla burun buruna gelen gençler
yaşadılar.
Eşmeli, o bilim şöleni havasının
egemen olduğu " YüksekÖğretmen
Okuflan" adlı yapıtında, Yüksek
Öğretmenli eğitimcilerin anı ve göz-
lemlerine geniş ölçüde yer vererek
bu okullann kaldınlmasının Türk
eğitiminde yarattığı çöküntünün ne-
denlerini araştınyor. Uygulanan çağ-
daş eğitim yöntemlerinin, öğrenci-
lere "eğitinısel idşiük" (pedagojik
formasyon) kazandırmaya yönelik ol-
duğu. gerçek öğretmenin de kendi-
ni ancak bu kişilikle var ettiği, araş-
tırmanın temel konusu. Bu bağlam-
da, öğretmenliğin her yönden önem-
Ii bir meslek olduğu özellikle vur-
gulanıyor.
Öğretmen, dğretmen...
Öğretmenin kendi mesleğinden
başka hiçbir işe yaramadığı yaygın
bir kanıdır. Buna karşın, her meslek-
ten kişinin, neredeyse işkembe ka-
zıyıcısının bile öğretmenlik yapa-
bileceği düşünülür. Öğretmenliğin
"insan yetiştirme" işi olduğunu;
onun, insanın yeteneklerini ve düşün-
cesini geliştirme gibi bir görev yük-
lendiğini, daha da önemlisi, gelece-
ğimizi onun ellerine bıraktığımızı
kimse aklına getirmez.
Gerçekte öğretmen, kendini bilgiy-
le donatan, her öğrencideki bireysel
farklılıklan kavrayarak bilgileri ona
göre aktarıp kavratmanuı yolunu
yordamuıı arayan bir bilgi kılavuzu-
dur. Kalıplaşmış bilgilerle uğraşma-
dan, devingenlik içinde, bu arayışı
sürekli kılar. Eski öğretmenlerden
Kamil GüneL "Yüksek Öğretmen-
li, hangi bilim datanda öğrenim gö-
rürse görsün. dağarcığuu güçlü bir
branşbilgisi, pedagojik formas>on ve
genel kültürle doldurarak meslek
hayatmabaşlamışolurdu" (s.44-45)
düşüncesiyle bu gerçeği dile getiri-
yor. Onda bu eğitimsel kişiliğin na-
sıl oluştuğunu Mustafa Sancab'rnn
anılanndan öğreniyoruz: "Sonsmıf-
ta bulunan öğrencüere de geceleri
bir öğretim üyesinin nezaretinde uy-
gulama dersieri vtrdirihrdi. Bu derv
lerin sonunda dersin kritiği yapıhr,
iyi olan veya noksan görülen taraf-
lar ortaya konurdu. Aynca Kselerde
de staj mahiyetinde bir de çahşma-
lar yapıbnn. Aynca, ünlü kişiler oku-
la davet edilerek konferanslar verdi-
riürdr (s. 47).
Bu gözlemler, iş ve düşünce ya-
ratımına dayanan eğitim yöntemiy-
le varlık kazanan. ama bu varlığı çı-
kanna dokunanlarca yok edilen Yük-
sek Köy Enstitüleri'nin işleyişini
çağnştırmıyormu? "Ynk9ek"]erini
yok etmekle kalmadılar, orayı bes-
leyen kaynağı, Köy Enstitüleri 'ni de
vurgun yemışe çevirdiler.
Ilki, Ösmanlı Imparatorluğu döne-
minde Istanbul'da (1848), ikincisi
Ankara'da( 1959), üçüncüsü Izmir'de
(1964) açılan ve Reşat Nuri Günte-
kin. Şemsettin Günaltay, Hasan Âü
Yücel, Cahit Külebi, Behçet Necati-
gü\CavitOrhan Tütengü- gibi önem-
li kişilerin yetişmesine olanak veren
Yüksek Öğretmen Okullan'nın ka-
panması da Köy Enstitüleri'nin ka-
panması gibi, eğitimde köklü bir
devlet politikası olmayışının sonu-
cudur. Eşmeli'nin vurgulamak iste-
diği temel sorun da budur: "Kapa-
ülma gerekçesinde, modelin ömrii-
nü doldurduğunu, yeterti pedagojik
formasyon kazandıramadığını, ül-
kenin arnk lLse öğretmenine ihtiya-
cı bulunmadığını öne sürenler, aynı
zaman diüminde, mektupla ya da
birkaç aya sıkışünhnış, hızlandınl-
mçeğitmırvguJaınalamiaüJke}el20
bin öğretmen yetiştirebümişlerdir"
(s. 19). Oysa, "Üç büvük kentte eği-
timi sürdüren veyeniöğrenci kaynak-
lanfleKöy Enstitüleri'ndensonrakö-
ye uzanan ikinci önemli aühm duru-
muna gelen Yüksek Öğretmen Okul-
lan, niteükte olduğu gibi nicelikte de
büyükbaşanyakalaııı^iantar'' (s. 18).
Görülüyor ki Köy Enstitüleri'nin
kapatılması, Gazi Eğitim Enstitü-
sü'nün yozlaştınlması, Yüksek Öğ-
retmen Okullan'nın ortadan kaldı-
nhnası, Türk eğitimindeki çürüyü-
şün başlangıcı olmuşrur. Toplum,
a
Bugün;geçmişin KöyEnstitüleri,D-
köğretim okullan ve Yüksek Öğret-
men OknDan ortamlannda yetişen
öğretmenfcri" aramaktadır (s.21).
Eşmeli'nin, eğitim sorunlannı ay-
nntıyla yansıttığı yapıtının ışığında
bunun temel hedef olduğu gözden
kaçmıyor. Umanz, Milh Eğitim Ba-
kanı Bostancıoğlu'nun deyimiyle
okullar, "yoldan geçen" öğretmen-
lerden kurtanlıp gerçek öğretmen-
lere kavTişturulur. Çünkü, "jükian ge-
çen" öğretmen, öğrenciyi yan yol-
dabu^kıyor...
Çöküntü, bir yandan da para buy-
ruğuna girmiş eğitim alanlannda
kendini gösteriyor. Bir ülkede, sağ-
lık gibi, eğitimin de bir ticaret "me-
taa" olmasından büyük tehlike yok-
tur.
Bu, paralı olanlann her türlü eği-
tim olanağuıdan yararlanması, para-
sız büyük çoğunluğun bütün bunlar-
dan yoksun kalması demektir. Oy-
sa, tarih, paralı askerle kazanılmış
"zafer" yazmıyor! Ögretmeni yal-
nızca öğretim sahibi yapma amacı-
na yönelik eğitimle, ona eğitimsel ki-
şilik kazandumayı amaçlayan eği-
tim arasındaki aynm çok iyi kav-
ranmalıdır. Eşmeli'nin yapıtında bu-
na aralanan kapılar olduğu kamsın-
dayım.
ARADABİR
Dr. CENGtZABBASGİL
DSP'lilere...
Gün geçmiyor ki ülkemizde var olan sorunlara
bir yenisi eklenmesin. Son olarak vekillerimizin
sorunlu maaşları yeniden yüce Meclisimizin gö-
beğineoturdu. Sorunlarçoğalıp kördüğüm yuma-
ğına döndükçe, çözüm arayışlan da kendiliğinden
gündeme gelmektedir. Bunlann başında en kes-
tirmesi genel seçim önerileri'öir. Hele vekillerimi-
zin maaş soaınlannı halkoylaması ile çözüme ka-
vuşturma yolu açıldığında öneri yeniden ortaya çık-
tı. öyle ya, halkoylaması yapılırken aynı giderle ge-
nel seçimlerin de biriikte ele alınması akla yakın
bir yol olarak görülmektedir. Amma, gel gör ki ik-
tidan ile muhalefeti ile genel seçim önerileri ses-
lendirilince tümü şeytan görmüşe dönüyorlar. Her
neyse bizim üzerinde durmak istediğimiz konu
bunun dışında başka bir konu.
Ülkemizin bugün katlanmak zorunda kaldığı hiç
de hak etmediği sorunlann kökeninde iyi yönetil-
memenin olduğu herkesçe kabul edilmektedir.
Onun içindir ki ivedi bir genel seçim önerilmekte-
dir, haklı olarak. Ancak bir gerçek gözden kaçırıl-
mamalıdır: Eğer sonuçta Meclisimiz de aynı gö-
rüşü paylaşırsa seçimin hiçbir yaran olmayacak-
tır. Yani gerçek Atatürkçü, yurtsever sosyal demok-
rat bir partinin söz sahibi olacak düzeyde seçile-
memesi halinde genel seçimin yararlı olacağı ka-
nısında değiliz. Bu bağlamda görev biraz da
DSP'ye, DSP'lilere düşmektedir. Nasıl mı? Sol
kesimin bu anlamsız aynlığına son verme uğra-
şında etkin olarak tavır koyarak. öncelikle Sayın
Ecevrt'in bu uğraşta başı çekmesi beklenmekte-
dir. Haklı haksız, Sayın Ecevit'e yapılan eleştirile-
rin bazılanna, özellikle sağlığı ile ilgili olanlara ka-
tılmak olanaksızdır. Zira Sayın Ecevit geçmişte
yaptığı hizmetleri düşünülürse bu gibi eleştirileri
hak etmemektedir. Hele koltuk düşkünü olmadı-
ğı ise herkesçe bilinmektedir. Işte bu nedenlerie
yurt çıkarlan olduğunda duygusal tavırlan bir ya-
na bırakacağına inanmaktayız, Sayın Ecevftten Ata-
türkçü yurtseverleri bütünleştirmede başı çekme
görevi ve yükümlülüğü beklenmektedir. Bu yolda-
ki uğraşı kendisine eski Karaoğlan saygınlığını ka-
zandırmadan öte demokrasi tarihimizde unutul-
maz bir şekilde yer almasını da sağlayacaktır. Ka-
muoyunun Sayın Ecevit'ten beklentisi budur.
Gelelim DSP'lilere. Şimdiye kadar yapılmış ge-
nel ve yerel seçimlerde DSP'nin ve CHP'nin a\-
dıkları oylar toplandığında diğer bütün partilerin
tek tek aldıkları oylardan çok olduğu görülecek-
tir. Yani Meclis'le biriikte tüm oluşacak öbür ku-
rullarda çoğunlukta olunacaktır. Peki ama bu ola-
nağı boş yere tüketmenin anlamı var mıdır? Bu ne-
denle oturup serinkanlı, yurtsever ve Atatürkçü bir
kafa ile değerlendirme yapmak gerekir. Nedir bu
ayrılık gaynlık? Bu tutum ve davranışlar kimin ek-
meğine yağ sürmektedir? Görülecektir ki bu ay-
nlık Atatürkçü düşünce karşıtlannın, laiklik karşrt-
lannın, ulusal gelirin hakça paylaştınlmasına en-
gel olanların, kendi çıkarından başka çıkar tanı-
mayanlann, sonuç olarak ülkenin kötü yönetilme-
snden çıkar umanlann ekmeğine yağ sürmekte-
dir. Işte bu gerçekler karşısında ülkeyi iyi yönete-
cek vekilleri söz sahibi oîabilecek sayı ve düzey-
de olmak üzere Meclis'e göndermek gerekir. Bu
^ğlamda DSP'lilere de tarihsel görevler düşmek-
tedir. Bulundukları her düzeyde butünleşmenin
gerekliliğini seslendirmeleri gerekir. Şu anda par-
:i yönetimine ve partililere bakıldığında hepsinin
a/nı ocaktan çıktığı görülecektir. Aynlıkların an-
amsız kişisel davranışlann sonucuna dayalı olma-
s ise acı bir gerçektir. Onun için bu yapay ayrılık-
a\ aşmanın gerekliliğini vurgulamak bütün DSP'li-
ein kaçınılmaz görevi olmalıdır. Bu inançla baba
Dcağında toparlanmanın tam zamanıdır. Hele he-
e bu bölünmüşlük yetmiyormuş gibi bir de Sayın
Inönü'nün yeni bir parti kurma aşamasında iken
anlara da bir çağn olma yönünden önemlidir. Böy-
f bir anlayışla gerçekleştirilecek oluşum ülkenin
y yönetilmesinin ve yurttaşlann umar ve gönen-
onin ilk koşuludur.
On Yıl Önce Yitirdiğimiz Bir Değer...
Dr. A n n NAMAL lÜlst. Tıp Fak, Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabüim Dalı
O
rd. Prof. Dr.
Sadi Irmak,
1990 yıh 10
Kasımı'nda
aramızdan aynlmıştı. Son
nefesine dek Atıtârk'ü
anlatan 18. Başbakanımız,
ilk Çalışma Bakanıriıız,
çahşma yaşamımıza geti-
rilen çeşitli haklann mi-
man, Iş ve îşçi Bulma Ku-
rumu'muzun kurucusu, bi-
lıme ve kültüre yüzlerce
düşünce ürünü armağan
etmiş tıp hocası Ord. Prof.
Dr. Irmak, geniş bir alana
yayılan hizmetlerinin ger-
çek boyutu ve dayandığı fı-
kir temelleri yeterince in-
celenmediğinden olsa ge-
rek, kimilerince yalnız
tt
ara rejimlerde aranmış
bir ad", kimilerince Ata-
türkçü düşünceyi kavrat-
mak için ortaya koyduğu
yoğun bilimsel çabanın
yeterince farkında olun-
mayan, bir deyişle "Ata-
türkçü". kimilerice de yal-
nızhükümetkurmada "Sa-
di Irmak ModelTnin ya-
ratıcısı olarak anılıyor.
Ansıklopedilerdeki "Sa-
di Irmak" maddesi de da-
ha çok onun siyasetçi kim-
hğini, bu kimlikte edindi-
ği unv^nlan ön plana çıka-
rarak 1943'ten 1950'ye
uzanan süreçte iki dönem
CHP'den mılletvelali seçı-
lip ilk çalışma bakanınuz
oluşundan, 1974'teCum-
huriyet Senatosu üyeliği-
ne getirihp 13 Kasım
1974'te hükümeti kurmak-
la görevlendiriüşinden, gü-
venoyu alamayışının ar-
duıdan31Martl975'tel.
Milliyetçi Cephe kurulu-
na değin başbakanlığı sür-
dürüşünden, 1981 'de
MGK taraftndan oluştu-
rulan Danışma Meclisi'ne
Konya üyesi olarak ata-
nıp, ardından Danışma
Meclisi başkanlığına se-
çilişinden, yeni anayasa-
nın, onun Meclis Başkan-
hgı döneminde hazjrlandı-
ğından söz ediyor.
Oysa bu yaşamöyküsü-
ne (tıyografiye) daha ya-
kından bakış, çoculduk ve
ilk gençlik yülan ulusu-
nun kurtuluş savaşımına
tanıkhk ederek geçen,
cumhuriyeti kazanmanın
değerini özünde duyarak,
onun kökleşmesine omuz
vermenin apayn bir önem
taşıdığı süreçte, "bilim
adamı* kımlıgıni, en ba-
şından itıbaren "halkını
avdınlatan" kımliği ile öz-
deşleştirmekten kaçınma-
yan, apayn donanım ve
üretkenlikte birdev let, bi-
lim, kültür adamınuı port-
resini ortaya koymaktadır.
Sadı Irmak, cumhuriye-
timızin eğitim alanında he-
deflediği çağdaşlaşmaya
öncüler yetiştinnek ama-
cıyla, başanlı gençlenn
AvTupa'da eğıtümeleri ka-
ran doğrultusunda yurtdı-
şına göndenlen ilk öğren-
ci kafilesi içensinde yer
almış, Atatürk'ün emri
üzerine dönemın Milli Eği-
tim Bakanı tarafuıdan çe-
kilerek Sirkeci Gan'ndan
yola çıkmak üzereyken
kendılenne ulaşnnlan "Sfe-
leri birer lavdcun olarak
gönderiyonız, gür alevier
halindedönmefcmizr söz-
lerının yer aldığı bir telg-
rafla Berlin Tıp Fakülte-
si'nde alacağı eğitime
uğurlanmıştı. Yaşamı, bu
sözlerin kulağındakı yan-
kısının hiç yitmediğini,
ulus sevgisini derin bir
borçluluk duygusu ile yo-
ğurarak, tükenmeyecek bir
hizmet aşkına dönüştür-
düğünü gözler önüne ser-
mektedir.
O, kuşağı içensinde Ba-
tı'da eğitim almış olmanın
yyiSVİCRE HASTANESİ
Cumhuriyet
erkanbğur
ismail h. demircioğkı
Kasım2001
^azartesi
Taksim
Bilet Sati9 y d i j h k s i m Cumhııriyet
lyp Kulübü
y&1
:- Biletix
:.• Çağn Mcritezi: 0 216454 15 55
I AKM
Td:o:i2 251 56 00 ı
Bilıa Tcl: 0 212 235 02 03
kendisine sağladığı aynca-
lığı, yahıız meslek basa-
maklannı en hızlı şekilde
tırmanmada araç olarak
göreceğine, yurda döner
dönmez seçkinciliğin dar
srmrlanna takılıp kalma-
dan, aldığı eğitimin edin-
dirdiği çevreni (ufku) hal-
kıyla paylaşmaya yönel-
miş, daha 1932 yılında An-
kara Halkevi Yönetim Ku-
rulu üyesi ohnuştu. Bu ça-
tı alnnda yülarca katüdı-
ğı hizmeti, ömrünün son
deminde "Hayabmınziy-
neti ve şerefidir" diye ta-
nunlayacak, "Atatürii'ün,
miDeteyeni hedefleraşıla-
mak ve milletin taşıdığı
gerçek değerieri toplaya-
bümekiçüı yaramğıbudâ-
hiyane müesseseyi, ügaya
mecbur edenlerin 'Ata-
türk'ün izindeyiz' deme
yetkisine sahip ofanadılda-
nnı* birçokfirsatlavurgu-
layacaktı. Irmak, Istanbul
Üniversitesi Tıp Fakülte-
si'nde, Atatürk'ün her
alanda anlımhedefinin bir
parçası olarak gerçekleş-
tirilen 1933 ÜniversiteRe-
formu'nun başanya ulaş-
ması açısından önem taşı-
yan, reformla birükte gö-
rev verilmiş Alman bilim
adamlannın ders ve eser-
lerinin Türkçeleştirilme-
si, onlann fakülteye uyu-
mu konusunda büyük
emekler ortaya koymakta
olan parlak birdoçent iken
Cumhuriyet Halk Parti-
si'nin, aydınlanmaya hiz-
met hedefiyle düzenledi-
ği "Halk Konferansla-
n"nınkonuşmacısı olarak
da yurdun çeşitli yerleri-
ne koşmuştu. Profesörlü-
ğe yükseltildiğı 1940 yılın-
da CHP Istanbul Ö Yöne-
tim Kurulu üyesiydi. Ölü-
mü üzenne, Prof. Dr. Er-
daltnönü'nün verdiği me-
sajda vurguladığı gibi Ir-
mak, yıllarca emek verdi-
ği CHP içensindehep halk
yarannagelişme sağlamak
için uğraş verdi. Işçiye
meslek hastahklan ve ka-
zalannakarşısigortahak-
ku sendika haklo, onun
Çalışma Bakanlığı zama-
nındayasalaşü. "Türkiş-
çisi,bizim nazanmızda bir
üretim makinasuıdaniba-
ret değfldir. O sağhğı, refe-
hı, emnryeti ve şerefî üze-
rine mrediğimiz birvatan-
daş tipidir" diyor, bu dü-
şüncej'Ie dünyada çalışma
yaşamının sosyal haklar-
la güçlendirildiği örnek-
leri incele^p, tanıtıyordu.
tşhekünMği dalmın kurul-
masıvegeüştirilmesi çahş-
malarnu başlatü, işçi has-
taoeleri kurulması fikrini
en güçlü şekilde savuna-
rak gerçekleşmesinin yo-
lunu açtı.
Irmak, başta ulus olmak
üzere çeşitli gazetelerde
kaleme aldığı iki yüze ya-
kın yazı ile cumhuriyeti-
mizin kurumlannın daha
başka alanlarda da ileri
olanı, yeni olanı örnek al-
masınaışıkuttacakbilgi ve
düşünceler ortaya koydu,
kültür dünyamıza hüma-
nist düşünceyi aşılamak
için yazdı, Bah'da büma-
nizmin simgesi olmuş
eserleri dilimize kazandır-
dı. O, Atatürk'ün en büyük
hümanist olduğunu söy-
lüyor, "Yıırtta banş, ci-
handa banş parolası, an-
cak bir hümanistin ilkesi
olabifir" diyordu.
Öğrencüeri ve çahşma
arkadaşlannca "en kar-
maşık konuyu, en kolay
antaşMırdurumagetirme^
yeteneği nedeniyle övü-
len üp hocası Irmak, de-
rin bilgi ve mantık yürüt-
medeki gücüne dayanan
bu yeteneğini, dogmatik
düşünceyi yerme, bilim-
sel düşüncenin geliştirici
gücünü her çe\Teye kavra-
tabilme doğrultusunda yıl-
madan, bıkmadan kullan-
dı. Atatürkçü düşünceyi
özümletmek, bu düşünce-
nin yozlaştınlması çabala-
nna karşı koymak, günün
sorunlanna Atatürkçü
perspektifle çözüm üret-
mek için, bilim adamı ba-
kış açısı ile yazılmış, bu-
gün de okunması gereken
nice düşün ürünü ortaya
koydu. "KimseTüridye'yi
Baü medeniyeti >t>lundan
ayu-amaz. Ayırmayı iste-
yen gaflBer yine çıkabUır,
fakat hüsrana uğra>acak-
lan muhakkaknr" derken,
"Baü" sözcüğünü "coğ-
rafi anlamda değU, Röne-
sans'ın getirdiği ilericüik
anlanunda" kullandığını
söylüyordu.
Irmak, "Faust" ve "Gö-
nülYakmhldan" adh eser-
lerini dilimize kazandır-
dığı Goethe'nin "En mut-
hı insan, ömrünün başıile
sonunu düzbirçizgidebir-
leştirebflendir" sözünü sık-
hkla anmıştı. Bu söz, bel-
ki de en çok Ord. Prof. Dr.
Sadi Irmak'ı, onun cum-
huriyetin filizlenmesine
coşku ile katılıp kökleş-
mesine adamaktan hiç şaş-
madığı yaşam yolunu ta-
nımlamaktadır. Ölümünün
on birinci yılına girerken
saygı ve şükranla anıyor,
ışıklar içinde yatsın diyo-
ruz.
PENCERE
Karabasan Diizeni!..
Ne böyle dünya düzenı olur..
Ne böyle bir sistem..
Ne böyle insanlık..
•
Geçmiş çağlarda yaşasaydık, olurdu..
Cengiz Han..
Kanuni Surtan..
Kralıçe Elizabet.
Yeryüzünü zaman zaman dalga dalga kapsayan
kimi imparatorluklara geçmiş çağlarda yaşayan
insanlar irdelemeden katlanabilirterdi...
Anglosakson soyu bir yandan Amerika'yı, öte yan-
dan Avustralya'yı. Hindistan'ı ve Güney Afn'ka'yı eli-
ne geçirip yönetebilirdi...
O yıllarda yeryuvartağında yaşayan insanlık bili-
sizlik karanlığında uyuyordu...
Bugün durum nasıl?..
Uygarlığın bugün eriştiği noktada yaşayan insa-
nın eriştiği düzey geçmişe oranla ışımıştır...
Bilgi birikimi..
Ahlâk yargıları..
Adalet duygulan..
Ve insanlık bilinci, 21 'inciyüzyılın başlangıcında,
geçmişe oranla degışti...
Küreselleşen, küçülen, iletışim devrimıni yaşa-
yan, okuyan, yazan. izleyen, geçmişle gelecek ara-
sında köprüler kuran bir insanlıkta bu kadar kaba,
acımasız, mantıksız, bencil, gaddar ve paranın
egemenliğinden gayn hiçbir değer tanımayan dü-
zenin sürmesi olanaksızdır...
•
Cumhuriyet'ın dünkü birinci sayfasından bir ha-
ber başlığı:
"ABD'yi korku sardı"
Neden?..
New York'tan kalkan yolcu uçağı kentin bir ma-
hallesıne çakılınca ortalığı dehşet havası sardı; ye-
ni bir 11 Eylül mü yaşanıyordu?..
Dunya bir ürkü, kuşku, korku, gerilim, karaba-
san çağına mı girdi?..
Nedır bu kıyamet senaryoları?..
Bir "Süper6üç"yeryuvarlağını evirip çevirip ken-
di bildiğince sömürerek çekidüzene sokmak isti-
yor, bu arada kimileri de ne diyor:
- Ferman padişahın, dağlar bizimdir!..
llkelliğin kaba gerçeğ/ iletişım ve teknoloji dev-
rimleriyle sanp sarmalansa da değişmiyor; bu çağ-
dayaşananlar insanlık adına utanç verici!.. Serma-
yenin alabıldiğıne özgürleşip sınırtanımadığı, bu-
na karşın emeğin horianıp köleleştiği 'Küreselleş-
me' sürecindeki durum ünlü özdeyişı anımsatıyor.
Yani vardığı bir kasabada üzerine köpekler üşüşen
şeyh taş aramış, sokak taşlannı yerden sökeme-
yince:
- Ulan, demiş, bu şehırde köpekleri salıp taşla-
n bağlamışlar...
•
Insanlığın bugün ulaştığı bilinç düzeyinde "Yeni
Dünya Düzeni"ri\ benimsemek olanaksız!
Vicdan sahibi her kişi her sabah karabasanla
uyanıyor.
Kravatlı egemenlik ıçinden tüm moral değerle-
rin boşaltıldığı 'Küresel Piyasa'rvn parasal güdü-
lenmesiyle ınsanlığı yönetebileceğinı sanıyorsa, al-
danıyor...
Aldanışın bizı getirdiği yerde korku, kuşku, ürkü,
gerilim egemen...
Mehmet FARAÇ
HIZBULLAH'IN
KANLI YOLCULUĞU
*Jüm Şbaydtmlanda o»
G ü n i z i Y a y ı n c ı l ı k
Tel: 0212-512 42 19 FakS: 512 11 72
Deniz SOM
TEPE TEPE İSTANBUL
G ü n i z i Y a y ı n c ı l ı k
Tel: 0212-512 42 19 Faks: 512 11 72