22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
&AYFA CUMHURİYET 27 EKİM 2001 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus@cumhuriyet.com.tr Çağdaş Sorunlara Yeni Bir Bakış Doç. Dr. Yıldız SEKTEL S ovyetler Birliği'ndeki "sosyafiznT uygulama- sı yanlış yönlere sapıp basansızhğa uğrayınca, bundan Marksizm so- rumlu tutuldu. Neolibe- ralizm tek yol, tek ideoloji olarak or- taya anldı. Ancak, serbest piyasa eko- nomisi mali sermayenin egemenliğin- de küreselleşmeye başlayınca, kapi- talizmin iç çelişküeri hızlandı: Durgun- luk, bunalım, işsizlik, sefalet, doğanın talanı, savaşlarinsan yaşamında böyük dramlara ve kitlesel tepkılere yol aç- n. Insanlık, çıkar ve kâr esasına daya- nan bir düzende teknik devrimin yüa- cılığı karşısında ölüm kalım savaşı vermek durumunadüşünce Marksizm de ister istemez gündeme geldi. îşte de- ğerli bilginimiz ServerTaniln, "Deği- şün Diyakktiği veDevrim" başüklı ki- tabında (Adam Yay. Eylül 2001) bu ko- nuyu ele ahyor. Önce, Marksizmin ne bir dogma, ne de siyasal iktidan ele ge- çirmek yolunu gösteren bir teori olma- dığmı beürtiyor. Onca Marksizm bir dûnya görüşü, bir yöntemdir. Böyle anlaşıldığı vakitte güncelliğini kay- betmesi olasılığı yoktur. Bu yöntem, "diyalektikınateryalisr felsefeye da- yanır. Bu felsefeye göre; toplumsal değişimin, devrimin itici gücü top- lumsal yapı içindeki temel çelişkidır. Marks ıle Engels "Komünist Mani- festo"yu yazdıklan dönemde bu çeliş- ki proletarya (işçi sının) ile sermaye arasındaydı. Günümüzde toplumsal yapıdaki değişiklikleri göz önünde tu- tarak, bu çelişkiyi ücredüer; genelde çahşanlar, sömürülenlerle, gıttikçe kü- reselleşen sermaye arasmda görmek ge- rekir. Bu çelişkilerden doğacak yeni dü- zen insanın insan tarafından sömürül- mesini önJeyecek, insancd bir dünya düzenine yol açacaktır ve bu olasıdır. Tanilli, küreselleşmenin bir süreç değil de bir aşama olarak ele ahnma- sına karşıdır. Çünkü, onca küreselleş- me bir yazgı değildir. "Halklann in- sanbk dışı koşullan sonuna kadar ka- buDenmelerine'' imkân yoktur. Sistem karşıtı bir mücadelenin çevresinde ör- gütlenmeleri kaçınılmazdır. Bu örgüt- lenmenin ilkeleri: antitekelcilik, anti- emperyalizm, komprador burjuvazi karşıtlığı, tüketim değil ürerim toplu- mu ve demokrasi olacaktır. Tanilli bu bağlamda, bir "halkve demokrasi cep- hesinden" sözediyor. Bu muhakkak okunması gereken yapıünda, çağımızın en önemli tartış- ma konusu olan sorunlannı ele ahyor. Birtakım yüzeysel, gerçekleri ters ak- settiren, politik hedeflerle kamuoyu- nu yanıltan yargılan yeriyor. Düşün- ce karmaşıklıklanna açıklık getiriyor. Nelerdir, bu ciddi ve büimsel olarak ele alınan bilginimizin aydınlattığı te- mel problemler? 1. KüreseDeşme ve Enternasy ona- Kzm: Tanilli, küreselleşmenin iki yü- zünü ortaya koyuyor: "Birisalt teknik ve ekonomiktirve kâra dayanıyor; öte- lti, bir dünya çapında vurttaşhğL, yer- kûreye ait olmanın biüncini hazırh- yor.." Bir "Yurttaş EnternasyonaH" gereğinden söz ediyor Tanilli; Mark- sist ideolojiye dayanarak kurulan iki enternasyonalin milliyetçilikler için- de yok olup gittiğini, onlann yerine ge- çecek, miÜiyetçilikten annmış bir ço- ğulcu yurttaş kimliğinin benimsen- mesi gerektiğini söylüyor. Onca dün- ya egemenliğine soyunmuş olan tek- no-ekonomik küreselleşme yarattiğı toplumsal sorunlan çözemedigı için bu- nalıma girmiştir. Oteldsi ise kaynar haldedir ve geçmişin hümanist, sosyal akımlanyla, yüzyılın yeni akımları arasında bağlantı kurmak zorundadır. 2. Liberalizm ve Demokrasi: Bazı iddialara göre, demokrasi serbest pi- yasa ekonomisinin bir parçasıdır. Eko- nomide devlet müdahaleleri Marksist, sosyalist modeller beraberinde totali- tarizmi getirir deniyor. Bilginimiz bu konuya şöyle yanaşıyor "Otorit^halk- tan getiyorsa mesrudur ve ancakonun nzasına dayanan bir baskı kabul edi- lebifir." Batı'da demokrasi bunalım içindedir. "Y^pnlaskandalabulaşnuş bir siyasal smmn sa> gınhğını yitirme- sinin sonucu, bir temsil bunahmı var. Aynca seçimlere kanhm bunahmı var, sosyal ve siyasal iKşki bunalımı var." "Piyasa daha güçlünün yasasından başka kural tanumyor. Demokrasi ise düzenlemekrgetirmeküzeregendoya dayamyor. Söz konusu düzenlenjeJenli- beral propagandanın hilafına, ekono- mik etkuüiği kösteklemiyor. Dizginsiz ve başıbozuk birtiberahzm,çok daha fada skandatlara yol açacağından, in- sanlann devtetin müdahalesiniisteme- lerinden daha doğal bir şey olamaz: Piyasaya müdahale, bankacıhğa mü- dahale, tannıa müdahale, kısacası kö- rii körünebir ekonomizmeve kıran la- rana rekabete müdahale." "Püot" dev- letten "straj" devlete doğru bir evrim vardır. Önemli olan onu daha da de- mokratikleştirmek ve insan haklany- la donatmaktır. 3. Devlet ve Devrim: Marks'la En- gels'ın Manifesto'da "proleter dikta- toryasından söz etmeleri, istedikleri rejimin bir diktatörlük olduğu biçi- minde yorumlanmıştır. Tanilli sorunu şöyle koyuyor: "Marx ve Engels, da- ha öncekidevlet ay gıtmın kınlması zo- runhıhığunda ısrar ederken \eni dev- let tipiyle ilgüi, "gerçekten demokra- tik' nitelemesinden başka bir şey söy- lemezler. Sonunda da, proletaryanın devrimci diktatörlüğü fîkri yeterli gö- rülür-. Proletarya mücadelesinde ya- ralı kunımlan ister; arkasmdan pro- letarya diktatörlüğü dönemi gelir. Bur- juva demokratikkurumlar arukgeçer- K değildir. Daha sonra çok daha üstün proletarya demokrasisi gefecektiıf So- run, sosyal sorunlara bir çözüm getir- mek, işçi sınıfını bağımsızhğa kavuş- turmaktır. Tanilli bu konuyu işlerken Manifesto'yu Kuranıkerim gibi kabul etmemek gerektiğini de vurguluyor. Günümüzde "Batılı demokrasi"ler halklan kötü bir toplum tasansını ka- bule zorlamak için ekonomik ve aske- ri gücünü kullanıyorlar. Kuzeyin sos- yal ve siyasal çözülüşü şiddet ve terö- re, savaşlara yol açıyor. Ancak devrim sıl baştan biçimini ahnamalı. Koru- yup-saklama ile birleşmezse barbarh- ğa götürüyor, diyor Tanilli. 'Devrim'in özgürlük ve insan hak- lanyla beraber sosyal haklar için ya- pıhnası; bilim ve iletışim de\Tİmiyle birleştirümesi gereğini belirten yazar, devletın kolektif görevleri üzerinde duruyor. Avrupa'da, de\let bu görev- lerini sosyal devlet yoluyla yerine ge- tirdi. Her ne kadar küreselleşme 'ulus devlet'in ekonomik etidlerini daraltöy- sa da o kolektif kimliğin mekânı, top- lum bütünlügünün temel ilkesi, kurtu- luş hareketlennin referansı olarak ka- hyor. Tanülı'ye göre, bozulan denge- ler yeni bir devlet anlayışına yol açı- yor: "Çağdaş toplunılann evriminde- lddinamiğiııyırtoğı sosvaldokununve- nidendikilnıesindegörev sahibkür dev- let" Kapitalizmin gıriştiği yeni fetih ça- ğuıda mücadelenin politik, ideolojik, felsefi ohnası gerekiyor. Küreselleş- me sadece bir teknik devrimin ürünü değıldir, bir politik seçkidir. Bu or- tamda, sağdan olumlu bir çözüm bek- lenemeyeceği gibi, sosyal demokrat ideolojiler de günü kurtarmanın arka- sındalar. Tanilli nihayet şu sonuca va- nyor: "Bütünügören,çetişmeleriyer- K yerine oturtan, değisinıi gerçek bo- yutian içinde ele alan. ilerici. demok- rat ve devrimci bir dünya görüşünün aydınhgınaihtiyaç yeniden kendini bel- Kedryor." Bu dünya görüşü Marksizmdir. Ama hangi Marksizm? Bu sorunun ve dün- yanın, Türkiye'nin çağdaş sorunlan- na yeni bir bakış açısının bize neler ge- tirebileceğini bilmek istiyorsak, S. Ta- nilli'nin bütün sorunlara ciddi ve bi- limsel analizlerini içeren bu son yapı- tım muhakkak okumalıyız. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Ringde Tek Kişi Var! "Bir kişi ringde Dövüşür, yokken Karşıdakimse..." Behçet Necatigil'ın bu dizeleri ner- den aklıma geldi? Amerika günlerdir Afganistan'ı bom- balıyor, uçaklan, füzeleriyle!.. Nereleri yıkıyor, hangi kaleleri? Yoköy- leşey... Heryeryıkıntı, heryeryanmış bit- miş... Bir halk var yalınayak, aç, susuz, evsiz... Yakışmıyor mu Necatigil'in söy- lediği: Karşında kımse yokken savaş ya- pıyorsun! Binlerce insan, ölü yaralı, yerı- ni yurdunu bırakıp komşulara sığınıyor... Bu nasıl savaş? Bir yok etme savaşı, insanlan ortadan kaldınp topraklan ele ge- çirmek, sonra o topraklardan petrol çıkar- mak, Orta Asya'ya yerleşmek hırsı mı? Böyle yok edilmez insanlar, tek tek, sokak sokak, mahalle mahalle!.. Atarsın bir atom bombası, kobaft bombası, tü- müyle öldürürsün! Zaten yoksulluktan açlık içinde yaşayanlan, yaşadıklarını sa- nanları... Epey zaman önceydi... Amerikaiılar bir güçlü bomba yapmış- lardı. llginç bir şeydi bu. Gidip bir kente atıyorsun, o kentteki insanları kısa süre- de öldürüyor. Ama geri kalan her şey yer- li yerinde kalıyor, evler, fabrikalar, tüm te- sisler, anrtlar, muzeler... Yani uygarlığın, teknjğın yıllardır, yuzyıllardır yarattığı ürün- ler... Aziz Nesin bu konuda biryazı yazmış- tı, kara mizah örneği bir yazı... Oh ne iyi diyordu, insanlan ortadan kaldır, ama ya- pılara, yaprtlaradokunma!.. Ben de "Böy- le bir konunun şakası olmaz" demiştım. Mizahın da bir sının var. Böylesine cana- varca bir işi hayal etmek bile korkunçl. Evet, Amerika savaşta, en son modern silahlanyla savaşta kime karşı? Kendisi- ne en küçük bir zarar veımeyen bir düş- mana karşı... Resimlerini gördüm, uçak- lan ile yumurtalar gibi sayısız bomba yağ- dıranlar, en doğal bir şeymiş gibi gülüyor, eğleniyoriar!.. Şu El Cezire TV'si de olmasa olup bi- ten canavariıktan hiç haberımiz olmaya- caktı... Hiç sıkılmadan haber alıp verme özgürlüğüne de karşı çıkıyor ABD'nin, daha doğrusu kovboy Bush'un adamla- n... Yediden yetmışe Afgan halkına keyif- lerince bomba yağdıracaklar, kimse bir şey bilmeyecek... Sen, VVashington'da "bugün düşmanlanmıza şunuyaptık, bu- nu ettik" diye övüneceksin! Oysa dünya (uygar mı, ilkel mi bu dünya orası belli de- ğil), ABD'den gelen habertere ınanacak, Amerikaiılar Bin Ladin'ın adamlarını ezı- yor, öcünü ahyor diye düşünecek... Bil- mem hâlâ Birleşmiş Milletler diye bir ulus- lararası örgüt var mı? Afganıstan bu ör- gütün üyesı değil mi? BM'nin üyeleri, bu "tek başına" savaş karşısında seslerini ne- den çıkarmazlar? Neden Afgan halkının yok ediliş sürecine direnmezler? Ya biz, Türkler, ABD'nin bu terörcülüğüne nıye bir şey diyemeyiz? Borcumuz var, daha da borç alacağız diye mi? Ah Atatürk Türkiyesi, ne oldu sana? Ya bızler, Ata- türk kuşakları, bunları da mı görecektik ömrümüzün son yıllannda?.. Evet çok şey var yazılacak! Türkiye ar- tık bizim bıldiğimız Türkiye değil!.. Bir vurgunlar, yolsuzluklar ülkesi... Kim gel- se-kim gitse, ne var ne yok çalıp çırpıp götürülen bir ülkedeyiz... Müslümanı öy- le, olmayanı öyle! Millervekilleri hiçbir sı- kıntı duymadan "para da para" diye çır- pınıyorlar. öte yanda halkımız ekmek kûy- ruklanna gece yansında girip bekliyormuş! Açlık sının çoktan aşılmış! Mahkemeler eldeki dosyaları birtürlü temizleyemiyor- muş. Dün suçlu sanılan bir de bakmışsın karşına dikilmiş!.. Katiller, hırsızlar mak- bulsayılırolmuş... "Bir kişi ringde Dövüşür, yokken Karşıdakimse...." Yalnız dışta değil bu, içte de, içimizde de böyle... Koper ve Kuprum Muhslne HELİMOĞLU YAVUZ 'O hîm kayığım yolunu şa- şırth" der Kafika. Benim de zaman zaman yolu- nu şaşıran "yaşam ka- yığun" (ki iyi ki şaşınr), bu kez de "Kına Çiçeği ve Bakır Ülkesi"nin (Koper ve Kuprum) sessiz bir kıyı- sına yanaştı. Rumcada beyaz anlamı- na gelen "leflios" sözcügünden adı- nı alan bu kıyılar, portakal bahçele- riyle çevrili. Eskiden daha da bol olan akkavaklan nedeniyle bu adı alan Lefke'de, geçici bir zaman için ko- nuk olacağım. Lefke Avrupa Üniver- sitesi'nde ders verip, halkı arasında da bir alan araştmması yapmak üzre planladım bu geçici konukluğu. Önce parlak bir gök-deniz mavisi, ardından da insanı sarhoş eden gü- zel bir koku cümbüşüyle karşılaştım. Büyükada'dan alışkın olduğum bu iklim ve bu kokular bana bir dost eli gibi geldi. Giderek de suyla birlikte ceviz macunu ve kahve ikram eden güzelim Lefkeli kadınlann, içtenlik yüklü merhabalan... Burada zaman, Kıbnslı gazeteci- yazar dostlanm Aü-Tülay Nesim- ler'in deyişiyle "on iki saatte on bir mil" akıyor. Yavaş hareket edenler için kullanılan bu Rumca deyimin, Rumca söylenişi de oldukça ahenk- ü. Adada, başta zaman olmak üzre he- men her şeyin devinimi, sanki gö- rünmeyen bir el tarafından yavaşla- tılmış. Hayat, bir yavaş çekim için- de akıp gidiyor. Kimi Lefkeli hanım- larla, zaman zaman da bazı öğrenci- lerimle yaptığımız, ağaçlarla kaplı yollardaki akşam yürüyüşleri... Her şey gerçek olamayacak kadar say- dam ve sessiz. Hani Haşim ın "Ak- şam,yine akşam, \ine akşam/Göller- de bu dem bir kamış olsam" dedıgi akşamlardan... Çoğu eski, tarihsel, kendi içlerine dönük, kapalı mekân- lara açılan, görünürde "ağız dil ver- mez" Lefke evlerinde ise insanı çe- ken ayrı bir "giz" var. Giderek dillerini çözmeye başladı- ğım bu evlerin bahçelerinde. sanki bir "Çebov öyküsünün dingin dekoru" içinde oturup söyleştiğimiz insanla- n dinleyince, onlann sorunlannın da Türkiye'deki sorunlardan pek farklı olmadığı görülüyor. Özellikle işsiz- likten yakînan, çeşitli üniversiteleri bitirmiş gençlere, keşke elimden, yal- nızca u sözKiterapi" yapmaktan baş- ka şeyler de gelse, sorunlanna so- mut çözümler üretebilsem... Derken, "Lefke Kaduüar Konse- yPnin yemeğine çağnlıyorum. Amaç- lan yoksul öğrencilere ve yaşlılara yar- dım etmek olan bu derneğin yüz kırk bir üyesi olduğunu duymak beni epey- ce şaşırtıyor doğrusu. Evlerinin bah- çe du\ T arlanndan yasemin kokulan ta- şan bu küçük kasabadaki hanımlann böylesine çalışkan olmalan ilgi çek- mez mi? Aynca. konuk gelen "Gü- zehıırt Kadınlar Konseyi" yönetici- leri, kendilerinin de konuğu olmamı istiyorlar. Memnuniyetle kabul edi- yorum. Kıbnshlan sevdim. Genelde, dingin, konuşkan, banşçıl ve neşeli- ler. Benim gibi bir halkbilimcinin, bir alan araştırmacısının, atacağı en önemli adım olan "Arasörma ala- nındaki insanlarla içten bir iletişim kurmak ve onlara güven vermek" aşamasını gerçekleştirdiğimi sanı- yorum. Adını Recaizade Mahmut Ekrem'in kızından alan Piraye,Tira- je, Kâmran, Ayşe, Vıcdan gibi ha- nımlar: Suphi, Nâzım, Fedai, Akşit, Aziz gibi beyler ve çoğu öğrencile- rim olan güneş gözlü gençlerle kur- duğumuz bu köprüden bakalım han- gi "halkkültürü kervaıtfarT geçecek. Aynca gözlemlerimden ve Osman Pasa'mn güzel gözlü kansını konu alan "Hain san şebboy" gibi efsane- lerden de gazetemiz için ilginç yazı konulan çıkacağa benzer. Rasgele... Ayncalıklı Olma Merakı RÜknettin KUMKALE Yemmli Mali Müşavir Cumhuriyet okuru, ay- ncalıklı olmayı (imtiyaz- lı) bilir, ama ayncalıklı olmayı yaşamamışör. Ya- şamış olsa Cumhuriyet okuru ohnazdı. O, yahıızca Cumhuri- yet okuru olma ayncah- ğmıyaşar. Ayncahkh olmaya me- raklı olanlar, bunu yara- tanlar "Sen benim kim ol- duğumu bütyor nıusun?" diyen kafa yapısına sa- hip insanlardır. Bunlar dış görünüşleriyle ne ka- dar uygar ve çağdaş olur- larsa olsunlar görünen ki- şiliklerinden dolayı ne kadar umutlanırsak umut- lanahm bir yerde açık ve- rirler. Yümaz Karakoyun- lu'nun bakan olduğu za- man içime biraz umut doğrnuştu. Konuşması ile, basın karşısında olaylara yak- laşunı ile umut vermişti. Hatta bir ara "sağ bir par- tide ne işi var" diye bile düşünmüştüm. Geçmiş- te tek parti dönemini kö- tüleme hevesinin ürünü "SaJknn Hanımın Tane- leri"ne karşuı! Ama o artık ayncalık- lı... O artık "sürekB" ba- sın kartı sahibi. Basın ya- yından sorumlu devlet bakanı olduğu için aldı. Omrünün sonuna kadar sürekli basın kartının avantajlanndan yararla- nacak. Tıpkı yıllaruıı ga- zetecilik yaparak geçiren Ühan Seİçuk, Oktay Ek- şi, CüneytArcajürek gi- bi. Yıllar sonra onun ba- kanhk yaptığını hiç kim- se anımsamayacak, bun- dan Öncekileri anımsa- madığımız gibi. Ama gerçekten hak ederek sürekli basm kar- tı sahibi olan îlhan Sel- çuk'lan, Oktay Ekşi'leri, Cüneyt Arcayürek'leri bu tophım hiç unutmayacak. Ayncahkhk unutuhna- mazlıktan geçer. UğurMumcu'yu unu- tabildik mi? PENCERE Içerdekiler?, Yücedevletimizin doruklarındaki koltuklara yan gelip yayılan açıkgöz politikacılar, dünyada eşi me- nendi bulunmayan biryönetim biçimi icat ettiler, buna benzersiz bir keşif de denebilir. Nediro?.. • Dün gözüme çarpan bir gazete haberi: "IMF 13 milyar dolar ek kaynak verebilir!.." Haberi okuyan seviniyor, hepimizin kafası çar- pıklaştığı için dışardan Amerikan doları geldiği za- man zil takıp oynuyoaız. Hazırdan yemeyi birya- na bırakın, borçlanarak yaşamak hayatımızın te- mel ilkesine dönüştü; gelsin dolarlar, çalsın saz- lar, oynasın kızlar... Peki, bu gelen dolarlaria ne yapacağız?.. Yatınm mı?.. Yok canım, borcu borçla ödemek bizim eko- nominin anayasasına dönüştü. İç ve dış borç birkaç yıl içinde 200 milyar do- lardan 240 milyar dolara tırmandı. Toplam ulusal gelir 200 milyar dolardan aşağı- ya doğru kayıyor; kişi başına 3000 dolardan 2000'e doğru düşüş sürüyor. • Diyelim ki ek kaynak sağlandı, 13 milyar dolar değil, 23 milyar dolar değil, 33 milyar dolar de- ğil, 43 milyar dolar borçlandık; paraları ne yapa- cağız, nasıl yiyeceğiz?.. Dışardan gelen dolarlar en başta devietimizden alacaklı olan Vçerdeto'lere gidiyor... Içerdekiler deyince akla kimler gelir?.. Cezaevindekiler mi?.. Eskiden yüce devletimiz solcuları ıçeri atardı; şimdi içerde bu tanıma giren bir Gürbüz Çapan var, savunmasında dedi ki: "- Elhamdülillah solcuyum!.." Ancak son zamanlarda içeri girenler daha çok işadamlan kesiminden; geçen gün bir işadamı dos- tuma dedim ki: - Dikkat et!.. Devletimiz artık bizim yakamızı bı- raktı, topun ağzında sizler varsınız!.. Ne var ki bu yazıda kastettiğim "içerdekiler" ha- pishanedekiler değil, devletimizden alacaklılar listesindeki kişiler!.. Çünkü dışardan IMF kana- lıyla borçlanan ve ek kaynak için çırpınan devle- timiz, aldığı dış borçları iç borçlara kamanço edi- yor. • Türkiye Cumhuriyeti Devleti hükümetinin son yıllarda yaptığı ettiği budur. Devlet değil, emme-basma tulumba!.. Devletimiz emme-basma tulumba gibi borç alıp borç ödüyor... Üretim yok!.. Küçülüyoruz... KlT'lerin canına okuduk, özelleştirmeyi de be- ceremeyip yüzümüze gözümüze bulaştırdık, özel sektörü tefeciliğe bağladık, sözüm ona devleti kü- çülttük!.. Borç nasıl alınır ve nasıl ödenir üzerine gargara medyayı sardı, hükümet adamlarının işi gücü dışarda kapı kapı dolaşıp borç dilendikten sonra gelen dolarları içerdeki alacaklılara dağıt- mak... Osmanlı bile bu duruma düşmemişti... Ülke bitti tükendi; ama, bu devlet kimlere ça- lışıyor?.. Cumhuriyet Bayramı'nda Cumhuriyet Mahallesi'nde Buluşalım Cumhuriyet 78 yaşında. 29 Ekim Pazartesi günü. Cumhuriyet Bayramı'nı Cumhuriyet Mahallemizde kutlayalım. Pazartesi günü saat 10.00'da Çanta Beldesi Atatürk Alanı'nda düzenlenecek törene katıldıktan sonra Cumhuriyet Mahallemizde Eksen Yapı Şantiyesi'ndeki öğle yemeğinde birlikte olalım. YAPI C Yönetim Kurulu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle