Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 EKİM 2001CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
İ U J \ kultur@cumhuriyet.com.tr 15
Yıldız Sertel ikitıci baskı yapan 'Ardımdaki Yıllar' kitabıyla sürgünlüğünü ve anılarını paylaşıyor
Apolitikbir gençlikyarattılarBLnRCUGÜNİŞEN
Vıkfaz Sertel Iletışim Yayınlan ta-
rafkndan ıkincı basİcısı yapılan 'Ar-
dundaki YıBar'da adil bır dünya öz-
leırıiyle yaşadığı sürgünlüğü, anıla-
nnı paylaşıyor okurla. Son kitabı
'Sarvaş Rüzgârlan' Belge Yayınla-
n'ndan çıkan Sertel'le anılan üzeri-
ne konuştuk.
- Yaşamınız boyunca dünyanın
içinden geçtiği ÖDemti olaylar sıra-
sında farkh ülkderde bulundunuz.
Bu, yaşama bakşınıa nasıl etkiledi?
YTLDIZ SERTEL - Dünyayı kı-
tapLardan öğrenmek yeterli olmuyor.
Birtakun olaylan yaşayınca insan
her şeyi çok daha ıyı anlıyor. Bu açı-
dan mesela 2. Dünya Savaşı sırasın-
da Lngıltere'de olniam bana çok şey
öğretti. 0 yıllarda Londra'da Yüksek
îktisat Okulu'nda okuyordum. Ora-
da şunu tartışıyorlardı: Savaştan
sonra Ingiltere nasıl olacak? Bu,
güncel bır sorundu. Derslerde bu-
nun teorisinı okuyorduk. Ama pro-
fesörler, bilim adamlan gelip savaş
sonrası Ingüterenın nasıl olacağı-
nı, bunahma karşı hangi önlemlerin
ahnacağını tartışıyorlardı.
Bunalımı ve savaşı yaşadık îngil-
tere 'de ve ondan sonra çözüm yolla-
nnı teorik olarak okuduk. Yani te-
oriyle pratik birleşince insan her şe-
yi daha iyı anlıyor. Aynı şekilde Sov-
yetler Birlıği'nde oturduk. Orada ye-
ni bir dünya kuruluyor, sosyalizm
kunıluyor. Gıdip orada yaşayınca in-
san görüyor ki bu bır rüya değil. Bu-
nu insanlar yapıyor. Ve insanlar pek
çok hata da yapıyorlar. Mara'ın te-
orisi yanlış anlaşüıp yanlış uygula-
nabiliyor. Bunun sıkıntısını da in-
sanlar çekiyor. Ama ben bunu yaşa-
masaydım. sadece kitaplardan oku-
muş olsaydım, belki o kadar iyi an-
lamayacaktım.
Sonra Fransa'ya geldik. Fran-
sa'daki Türk öğrencilerle karşılaştı-
ğumz vakıt yadngadılar, bir türlü an-
lamak istemedıler. Çünkü onlar ki-
taplardan okumuşlardı. Gerçeği bil-
miyorlardı. 0nun ıçın tabii ki her şe-
ençlerimizden bazılan pınl pınl. Ama büyük bir bölümü
politikadan kaçmış, memleket sevgisi diye bir şey kalmamış.
Gençleri uzaklaştırdılar böyle şeylerden. Bunu onlaıın kabahati
olarak görmüyorum. Bu iki askeri darbe, baskılar derken
sonunda 'neme lazımcı' oldular. Tam istedikleri gibi böyle
apolitik bir gençlik yarattılar. Bilinçli olarak onlan politikadan
uzaklaştırdılar. Ama bu bize çok pahalıya mal oldu.'
yi yerinde görmek insana çok şey
öğretiyor.
Türk solunun kapahhğı
- SSCB'nin dünyada sosyanzmin
merkezi olarak görüldüğü bir dö-
nemde siz oradaki ofaımsuz uygula-
malara da tanık okhınuz. Bunlan an-
latüğuıızda aldığuuz tepkiler sizi et-
kfledimi?
SEKTEL - Bu ilk Türkiye'de de-
ğil, Fransa'da başladı. Fransa'da bir
grup Türk öğrenci vardı. Biz onlar-
la temastaydık. 'Siz devrimd değü-
siniz' diye bana saldınyorlardı. (Gü-
lerek) Ben mecbur muyum devrim-
ci olmaya? Rahatsız oldum tabi; a-
ma bende bir bunalım yaratmadı.
Çünkü kendimden çok emindim, sa-
mımiydim, düşüncelerimin doğru
olduğunu çok iyi biliyordum. Hem
teoriyi okumuştum, hem de uygula-
mayı görmüştüm.
Bununla beraber Sovyetler Birli-
ği'nde tamdığım yazarlar, profesör-
ler, öğrenciler de tüm bunlan görü-
yor ve söylüyorlardı. Bana mahsus
bir şey değildi. Ama branın içyüzü-
nü bümeyen insanlar bunu anlamak
istemediler. Onlara aykın düşünen
insanları bir nevi düşman gibi gör-
mek istediler. Ben bunu insanlann
yeterince olgunlaşmamasına, kitap-
lardan öğrendiklerinin uygulamada
çelişebileceğıru anlamak istememe-
lerine yordum.
Buna karşın Fransa'da Fransız ko-
münistleriyle çok rahat konuşuyor-
duk. Onlar her şeyi görüyordu. Fran-
sız basını, Ingiliz basını çok şeyler
yazıyor, millet okuyor, anlıyor ve
tarnşıyordu. Amabizimkilerle tartı-
şılamıyordu. O beni rahatsız etti.
Türkiye'de bir tür bağnazlık var di-
ye düşündüm. Çok üzüldüm, Türk
solunun böyle kapalı, dışı izleme-
miş olmasına.
- Andannızda duygu ve düşleriniz-
deo çok somut olaylar ve düşünceJer
ön planda. Bu, beffi bir tercihin mi so-
nucuydu?
SERTEL - O benim karakterim.
Ben günlük hayatta da, insanlarla
konuşurken de öyleyim. Çünkü
olaylar öyle getirdi ki bütün yaşa-
mım okumak, çalışmak, yazmak ve
araştırma yapmak oldu. Bu durum
yaşam biçimim haline geldi. Şimdi
emekli olduğum halde ondan aynla-
mıyorum. Yeter artık diyorum ama
olmuyor. Yani yine kitaplara kapan-
malıyım, yıne bir şey yazmalıyım,
çıkamıyorum o işin içinden.
'Tfirkiye iyiye gitsin istedik'
- Mîna Urgan şimdiki gençler için
'köpekler gıbı mutsuzlar' demişti.
Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
SERTEL - Mîna Urgan gençleri
benden daha yakın tanıyordu her-
halde. Çünkü öğrencıleri vardı. Be-
nimse ona kıyasla gençlerle olan
ilişkilerim daha sımrlı. Belki aynı
şeyi söyleyemeyeceğim ama bazı pı-
nl pınl gençlerimiz var. Ve onlarla
insan gurur duyuyor. Ama büyük
bölümüpolitikadan kaçmış, memle-
ket sevgisi diye bir şey kalmamış.
Bizim zamanımızda memleket için
bir şey yapmak çok önemliydi. Uzun
yıllar yurtdışında yaşamak zorunda
kaldıysak Türkiye'de iyi bir şey ol-
sun diye uğraştığımız içindir. O za-
man yalnız annem babam değil,
gençler, Nâzun Hikmet, herkesin
deTdi 'aman Türkiye daha iyiye git-
sin'di. Ama şimdi gençleri uzaklaş-
tırdılar böyle şeylerden. Bunu onla-
nn kabahati olarak görmüyorum. Bu
iki askeri darbe, baskılar derken so-
nunda 'neme lazımcı' oldular. Tam
istedikleri gibi böyle apolitik bir
gençlik yarattılar. Bilinçli olarak on-
lan politikadan uzaklaştırdılar. Ama
bu bize çok pahalıya mal oldu.
Can Yayınlan
20 yaşında
Költür Senisi-Türkiye'nin
köklü yayınevlerınden Can
Yayınlan, 2001 yıhnda 20 ya-
şına basarken peş peşe yeni
İdtaplar yayımlamayı sürdü-
rüyor.
ErdalÖzun son öykü kita-
bı 'Cam Kınklan',
eylül ayında yayım-
landı ve ikinci bas-
hsına ulaştı. Yazar
bu kitabı için şunla-
n söylüyor: "Elbette
kendi yaşanolanm-
dan yola çıkarak yaz-
dnn bu öyküleıi Ama
hiçbiri bire bir yaşan-
tnış olan" değüdir;
beDd yaşanacak olan-
dır; yaşatacak olan-
dnf
Genç öykücülerden
Yekta Kopan, 'Aşk
Mutfağmdan Yahnz-
kk Tarifleri' adlı
ikinci öykü kitabın-
da yeni öyküler anla-
nyor okurlanna.
NazhErayiseson
öykü kitabı 'Aşkı
GiyinenAdam' ile okurlany-
la buluşuyor.
_ 2000 yılında Yunus Nadi
Öykü Ödülü'ne değer görü-
len Burhan Günel, 'Uzun Yol
Süriküsü' adlı kitabında de-
neyimli bir öykücünün en ol-
gun çalışmalannı sunuyor.
Oyunculuğu bırakan ve ya-
şamını yıllardır dünyanın
uzak bir köşesinde sürdüren
NihatZiyalan ın 'Kısa Panto-
ktnhı Sevda' adlı öykü kitabı
ıse îkinci Dünya Savaşı yılla-
nnın Adana yöre-
sinde yoksulluğun
ve açlığnı sürüp git-
tiği bir dönemde
yaşanmış bir ço-
cukluğun hüzün
doludünyasınagö-
türüyor okuru.
Yiğit Okur'un
son romanı 'Topal
Vıktor'unAndan'
da masaldan çok
öte siyasal, ince
bir hiciv taşıyor.
Can Yayınla-
n'nın şiir dizısinin
editörlüğünü yü-
rüten Hümi Yavuz,
yolculuk üzerine
yazılmış şürlerini
kapsayan 'Yoku-
hıkŞiiıleri'adh ki-
tabıyla okurlanyla
buluşuyor.
Mehmet Altan'ın 'Kanatta
Karmca' adh deneme kitabı,
yazann daha önce yayımlan-
mış ve büyük ilgi görmüş, i-
ki deneme kitabından yapılan
bir seçki.
Bakırköy Belediye Tiyatrolan'nın programı bu sezon da zengin
Varsayoksa kriz(f)GAMZEAKDEMtR
Bakırköy Belediye Tiyatrolan, 2001 - 2002 se-
zonundaperdelerini Kenan Işık'ın sahneye koydu-
ğu Ivan Ivanoviç Var mıydı Yok muydu' ile açtı.
Programda bu yıl genel olarak birbirinden farkh
konulardakı yapıtlar daha hâkim.
Tiyatroda geçen sezondan yapıtlann yani sıra
'Odada Savaş', 'Kuzguncukhi Fazilet', Çetin Al-
tan'ın yazdığı 'Dflekçe' ve Aldo Nkolai'nin 'Ak-
varyum'u gibi sevgiden siyasete geniş bir yelpa-
zede yeni yapıtlar da perde diyecek.
Baİarköy Belediye Tiyatrolan'nın beş yıldır ge-
nel sanat yönetmenliğini yapan tiyatronun 'Müş-
fık Hoca'sı, Müşfik Kenter, öncelikle ekonotnik
krizin tiyatrolan nasıl etkidiğine değiniyor. "Se-
zon başiadL BUetfivadan mümkün olan en düşük
düzeyde. Ügi mi? Bakalım™ Tarüşmalar bitmiyor.
Varsayoksakriz,beyliktartışmalar. Savaş,terörbir
yandan. Bühîn bunİar, tiyatrolan bilhassa' özel ti-
yatrolan' çok sarsu evet Ama kriz, savaş bitse ne
olacak, özel tiyatrolar zaten hep krizdev dL"
A. NJcolai'nin 'Akvaıyımı'u da sahneteoecek
Tiyatroya azalan ilgiyi salt krizle örtüştürmüyor
Müşfik Hoca. Bunun, insanımızın, televizyonun
da kemirdiği tiyatro ahşkanhğını giderek bir 'ûşen-
geçük'e dönüştürmesiyle üintili olduğu görüşün-
de. "2. Dünya Savaşı'nda bile tngütere'de, Alman-
ya'da bütüntiyatrolarçahşryordu. SaaÜerinierken
bir saate alarak yapıdannı sahneliyorlardL Tiyat-
ro onlar için vazgeçilmezdi ama bizde öyle değO.
Gençleryine de daha çokgeliyortar tiyatroya. Yaş-
h kesimden ise uşenen üşenene. Televizyonlar, ts-
tanbul'daki yaşam koşullan da etken bunda tabü"
Sponsor bulunduğunda hemen hayata geçirece-
ği biri müzikal iki proje tasarhyor. 'Kral Lear'ın
dışındaki proje henüz netleşmemiş. Bakırköy Be-
lediye Tiyatrolan olarak genelde küçük kad-
rolu bir tiyatro olduklan için oyun seçimle-
rini buna göre belirlediklerini \Tirguluyor.
"tstanbulŞehirTiyatrolanile geçen a\ bu
sorunumuzu büyük çapta halkdeceğini
düşünduğümüz bir protokol ûnzaladık
Karşıhkh dekor,oyuncu, kostüm, yönet-
men hemen her alanda yardımlaşabil-
memizi öngören bu protokol, maddi im-
kânsızhklara bir çdaş yolu olacakT
Istanbul Devlet Tiyatrolan'nda Oğuz A-
ral'ın yazdığı 'Huysuz thtiyar'la sahne alma
ya devam edecek olan Müşfik Kenter'in,
TRT'de şu anda proje aşamasında olan ya-
n komedi bir dizide rol ahnası da söz
konusu. Aynca yeni sezonda Al-
do Nicolai'run 'Akvaryum' ad-
lı yapıtını da sahneye koya-
cak. "Enteresan bir oyun
'Akvaryum'. Devlet Tîyat-
rosu'nda 40 küsur yıl önce
oynamışü. Bauk merakı
olan bir çocuğun, bu tut-
kusu uğruna yaşadıklan
üzerine kurulu. O bahk
nıtmak istedikçe ailesi
onu bep başka başka iş-
terdeçabşanyor. Öyle ki
parabiriktirebüip de ol-
ta bile alamryor çocuk
Bir tekakvaryumu var.
O akvaryum giderek
büyüyor, büyüyor_
Sonunda da bakıyor-
lar bir kocaman bahk
akvaryumun içinde!
Tathve burukbir hüznü
banndıran bir komedL"
ESEMİLER
Genç kalemler Cumhuriyet'te...
BİL BAKALIM
Ağustos böceklerini dinleyip
Yakamozları seyrettim sensiz
Kayan yıldızda bir ditek tuttum
Bil bakalım neydi sevgilim
PAPATYALAR
Papatyalar topladım senin için
Gözyaşlanmla ıslattım
Solmasınlar diye
FAZIL KIZILTAŞ
YAŞAMIN GİZLERİ
Yaşamak hiçbir yanlışlığı bağışlamıyor
Işte boynum ve onun omurlan
Onu sert hava akımlannda gençliğim
anımsıyor
Kanm genç geçmişim gibi ama
mutludan yana
Işte yıkılmadan ertelediğim aşkım
Ona hazır olan tüm variığımla
Bahçem evim ve semtimle kentim
Tüm gençliğimin dostlan gürteş
Seviyoruz yaşamayı kuşlaria
. J ^ _ TURHANGÜREL
e
Yeşil Papağan Limited' Van'da sahneleniyor
Çete-mafya-
siyaset üçgeni
VanDevlet Hyatrosu sezonu, 18Ekim'deMehmetBay-
dur'unyanp FaikErtener'inyönettiği'Yeşil Papağan li-
mited' adh oyunla açü. 1995'te Sibirya'da yönettiği oyun-
la, Rusya'da 'En İyi Reji Ödülü'nü alan Ertener, 'Küçük
Prens, 'Midas'm KulaklarT gibioyunlarm da yönetmen-
Uğjni yapmıştL Oyun, yerahı dünyasını ve onun ihşkileri-
ni komı atayor. Çetednkten mafyaya, mafyadan teknotrat
soygunsistemine geçişin anlatddığı oyunda,iş hayanndan
siyasete, spordan eğlence dünyasına kadar uzanan kuü
ilişkiler mizahi bir şekilde anlaühyor. (0432 214 41 06)
ZEYNEP ORAL
Şahmeran ya da 'Öteki'...
Şahmeran ya da Şahmaran... Farsça bir sözcük.
Yılanların şahı demek.
Şahmeran, efsanevi bir kahramandır. Başı insan,
gövdesi yılan. Günümüzde onun suretini daha çok
Anadolu'daki cam artı resimlerinde görürüz. Başı in-
san, ama genellikle çok güzel bir kadın başıdır. Ba-
kışlan müthiş çekicidir. Aynı zamanda öldürücü. Ba-
kışlanyla da, soluğuyla da öldürebılir. Sokar öldürür,
zenriyle öldürür. Cazibeyi ve yasağı, çekiciliği ve teh-
likeyi içinde bir bütün olarak barındınr. Ona dikkatli
yaklaşmak gerekir...
Insanoglu, Şahmeran'ın belli bir alanda, yer altın-
da yaşamasına izin vermiştir. "Tolerans göstermiş-
tir" de diyebilirız. Şahmeran asla gün ışığı görmeye-
cektir. Gözlerden uzak, "sanki yokmuş gibi" yaşa-
yabilir. Gelin görün ki, öykünün sonunda insanoğlu
Şahmeran'a ihanet edecek, o da insanlardan öcü-
nü, intikamını alacaktır.
Şimdi nereden çıktı bu Şahmeran diyebilirsiniz...
Bir sergiye gittim ve Şahmeran'ı bambaşka göz-
lerle gördüm.
Karşımdaki küçük ebatlı 18 resimde Şahmeran
vardı ama aynı zamanda tüm "ötekiler" vardı. Kimi
zaman tolere ettiğimiz, kimi zaman edemediğimiz
"bizden olmayanlar"... Sanki yoklarmış gibi yaptık-
lanmız, "me?a/"saymadıklarımız, varoiduklannı ka-
bul etmek için illakı meşrulaştımnayaçalıştıklanmız...
Karşımdaki Şahmeran'lara bakıyordum ama Ba-
ti'nın "ötekı" saydığı Doğu'yu, Doğu'nun "öteki" say-
dığı Batı'yı. yok saydığımız ölüm oruçlannı, meşru-
laştırdığımız bombaları, silahlanmayı, bozdugumuz
ekolojik dengeyi görüyordum... Rengini, dilini, dini-
ni, etnık kökenini beğenmediklerimizi görüyordum...
Cinsel tercihleri, bizimkine uymayanları görüyor-
dum... Beğenmediklerimizi, kendımize benzeteme-
diklerimize uyguladığımız baskıyı görüyordum...
Dünden bugüne toplumumuzu görüyordum... Yan-
lış anlaşılmasın, bu saydıklarım ve daha niceleri gös-
terilmiyûrdu. Tabkıya bakana, yalnızca farklı "okuma-
lar" sunuluyordu.
"Dem Bu Demdir" başlıklı sergı Galen Nev'deydi.
Sanatçı Murat Morova'ydı. Tasavvuf düşüncesin-
deki "Herkes kendi kabı kadar alır" söylemini yaşa-
ma (sanata) geçirmişti. Farklı kültürel birikimleri, fark-
lı düşünce katmanlannı, çeşitli metafortan, sembol-
leri, farklı ve başka başka malzemelerle (boya değil,
sanayi artıkları, bilgisayar çıkışlan, damgalar, mü-
hürler, vb.) üst üste yığarken bizi kendi "arkeolojik
kazımızı" yapmaya çağınyor. Her ızleyıcı kendi bilgi-
si, birikimleri, deneyımlen doğrultusunda açıp oku-
yacaktı bu katmanları. (Sergınin boyutu bu köşenin
boyutunu aşıyor, en iyisi gidip görün.)
Sergiden çıktığımda, bugün yeryüzünün içinde
bulunduğu kahredici durumu düşünüyordum. İçin-
de yaşadığım toplumu...
Temel sorun galiba şu: Otekinı reddedişimiz, yok
saymamız... Onu mutlaka kendi tanımımıza uydur-
mamız, onu illaki kendımize benzetmeye çalışma-
mız... Ancak bize benzerse, bizim gibi düşünürse, bi-
zim gibi davranırsa, bizim gibi yaşarsa onu kabullen-
memiz... Ancak, egemen kimlikle bütünleşirse onu
"var" saymamız... (Çünkü o zaman kayrt tutabilir,
damgalayabilir, dosyalayabiliriz.) Aksi halde onu ya-
saklamamız, kaba güçle cezalandırmamız, baskı al-
tndatutmamız...
"öteki" olmak, tehlikelidir. Bilinmeyendir. Korku-
lur... Güzel, çekici, cazip olabilir ama her an sokabi-
lir... Tıpkı sanat gibi...
Şahmeran'ı düşünün. Biz de insanı insan yapan
değerlere ihanet ettik, ediyoruz... Ve o da insanoğ-
lundan öcünü alıyor.
Epostaaeynep(a zeyneporal.com
Faks:0 212 257 16 50
TSY Edebiyat Treni EğPidin'de
• Kültür Servisi - Türkiye Yazarlar
Sendikası'nm Isparta - Eğridir ve çevresine
düzenlediği, 'TSY Edebiyat Treni Eğridir'de'
başlıklı gezisi dün başladı. Cengiz Bektaş,
Gülsüm Cengiz, Güngör Gençay, Mazhar
Alphan, Mehmet Güler, Lütfü Kaleli,
Mehrizat, Hüseyin Topçugil, Yıldız Cıbıroğlu,
Tekin Gönenç, Halıl Ibrahım Özcan, Osman
Bozkurt, Refika, Bezırci ve Hülya Tozlu'nun
aralannda bulunduğu yazarlar, bugün saat
15.00'te Eğridir'de Belediye Düğün Sarayı'nda
yapılacak 'Banş Şiirleri Dinletisi ve Söyleşi'ye
katılacaklar. TYS, aynca haziran aymda
Denizli'de gerçekleştirilen benzer bir etkinlikle
ilgili şiir, öykü, anı ve izlenimleri bir kitapta
toplayacak. Etkinliklerde demiryolunun
seçilmesinin nedeniyse toplu taşımacılığuı
yeniden gündeme getirilmesi ve
demiryollannın güçlendirihnesine katkıda
bulunmak.
BUGÜN
• tSMET ÎNÖNÜ SANAT MEJRKEZt nde saat
20.30'da Şef Renghn Gökmen'ın yönettiği,
Birgül Su Ariç (soprano), Işm Güiyer
(Mezzosoprano), ŞenolTahnh (Tenor)ve
Alpaslan \Iater'in (bas) solist olarak katıldığı
tzmir Devlet Senfoni Orkestrası ve Ankara
Devlet Çoksesli Korosu 'Çanakkak
Oratoryosu'nu seslendirecek. (0 232 489 09 26)
• AKMERKEZ REMZt KİTABEVt'nde
14.00-18.00 saatleri arasında Ferhan Şensoy'un
imzagünügerçekleşecek. (0 216373 71 51)
• CEMAL REŞİT REY KONSER
SALONU'nda saat 19.30'da Kültür Bakanhğı
Devlet Modern Folk Orkestrası'nın konseri
izlenebilir. (0 212 231 54 97)
• FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat
16.00'da G«rard Jugnot'nun yönettiği
'Meûleur Espoir Feminin' adlı fıhn
göstenlecek. (0 212 244 44 95)
• KUŞADASIKTJYDAŞ KÎTABEVİ'nde saat
16.00'da Sümerolog- yazar Muazzez îhniye
Çığ'ın söyleşi ve imza günü gerçekleşecek.
(0 256 614 76 85)
• SEVDA-CENAP AND MÜZİK VAKFI'nda
saat 20.00'de Ankara Devlet Opera ve Balesi,
Verdi'nin 'Don Carlo' operasım sahneleyecek.
(0 312 427 08 55)
M BABYLON'da saat 23.00te The
Amalgamation of Soundz'un performansı
gerçekleşecek. (0 212 292 73 68)