Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA
+
CUMHURİYET 25EKİM 2001 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
Uşak'ın Kurtuluşu ve Bir Bilim Şöleni
Dr. Bahattin CAIV Marmara Üni. Em. Öğretim Üyesi
B
ugün ve yann Uşak'ta "21.
Yüzydm Eşiğinde Uşak" ko-
nukı bir bilım şölenl sempoz-
yum gerçekleştirilecektir. De-
ğerlı bılım adamı ve uzmanlann katıla-
cağı bu şölen gününe, Uşak'ın kurtuluş
gûnü bılgileriyle girilmesini, uygun ve
yararlı buldum. Bu nedenle ben. kurtu-
luş gününün şarüı öyküsünü sunuyo-
rum.
Atatürk. 19Şubat 1923 günü Uşak'ta
şöyle demıştir:
"Eğer mensup olduğum milletin şanı
ve şerefî varsa, ben deşanlı ve şereflivinı.
Şan da şeref de mifletimindir. İçinizden
biri çıkar da şan ve şeref için koşar, mil-
letinden koparsa biliniz ki. başuuza be-
ladır. Miliet bu gibilere asia müsaade et-
memelidir."
1 Eylül 1922, Uşak"ın kurtuluş giinü-
dür. Uşak. Afyon'dan sonra kurtuluşu-
nu kurtancısıyla birlikte yaşayan ilk ken-
timiz olma mutluluğuna ermiştir.
Uşak'ta kurtuluş bayramj olarak kut-
lanan 1 Eylül, dünyada Banş Günü ola-
rak kutianıyor. 1 Eylül 1939. Almanor-
dulannın Polonya'ya girdikleri ve 2.
EKinya Savaşı'nın başlangıc tarihidir.
Dolayısıyla 1 Eylül. dünyada banş bay-
ramı değıl, sav aşa karşı tepkinin evren-
sel günüdür.
30 Ekim 1918 ile 9 Eylül 1922tarih-
leri arasında Türkiye. tanhinin en karan-
lık dönemlerinden birini yaşamıştır. 15
Mayıs 1919 günü güzel Izmır' imizi iş-
gal eden Yunan kuvvetleri, Ankara'ya
kadar Anadolu'yu ele geçirmek sevda-
sındaydılar. Ne var ki Ege'nin yığit efe-
leri ve Uşak Kuvayı Milliyesi ile onun
başında bulunan üstün ınsan. yigit baş-
kanları İbrahimTahtakıhçl AhmetTah-
taJabç'ın babası) \ e arkadaşlannın öz-
verilı çalışmalan karşısında biryıldaan-
cak Alaşehiryakınlanna gelebilmişler-
dır.
Yunan saldınsı karşısında Uşak"ı sa-
vunmakta olan 23. Tümen'in yerel di-
renış güçleri Milli Piyade Taburu ile
Milli Süvari Alayı'nın saMinması ye-
tersiz kalrruş ve Uşak, 29 Ağustos 1920
günü düşmüştür. Uşak, ışgal ve savaş yıl-
lannı en acı yaşayan kentlerimizden bi-
ri oldu. Uşak'ın işgali sırasında Yunan-
lılar 400 esir almışlar, eşraftan, köylü-
den birçoğunun evlerini yağmalayarak
yakmışlar. pek çok insanımızı da öldür-
müşlerdir. Uşak halkını sindirmek için
etkilı kişilen Atina \e Yunan adalanna
sürdüler. Işgalden sonra Uşak, işgal kuv-
vetlerinın başkomutanlık karargâhı ola-
rak kullanıldj. Uşak'ın ışgali ile Türki-
ye, önemli bir kayba uğramıştır. Fakat
herşey bitmiş değildi; tam tersine Ulu-
sal Kurtuluş Savaşı tanhinin yeni bir
aşaması başlamış oluyordu: Kuruluş dö-
nemi tamamlanmış; kurtuluş hareketi
başlamıştır.
Kurtuluşun ilk tohumlan, 1 Ağustos
1920 günü Mtıstafa Kemal ve Uşak Ku-
vayı Milliyesi'nce Uşak'ta atılmıştır. 2
Ağustos'ta yapılan Afyon Kongresi,
Uşak'ta atılan temellerin resmileşerek
bölgeseilikten ulusallığa geçişin ilanıdır.
Böylece, Anadolu Ihtilali. Afyon Kong-
resi Vle bölgeseilikten ulusallık aşama-
sına geçmiş oldu. Bundan sonra onun ka-
rargâhı Türkiye Büyük Miliet Meclisi.
Başkomutanı da Mustafa Kemal'dir. 30
Ağustos 1922 günü Dumlupınar'da kah-
raman Türk ordusu karşısında büyük
bir yenılgıye uğrayan Yunan ku\"vetleri
çil ya\Tusu gibı dağılır. Canlannı kur-
tarabilenler Murat dağlanna doğru kaç-
maya başlarlar. Kaçan düşmanı kovala-
yanTürkordusununöncübirliklerı, 1 Ey-
lül 1922 günü ikindi üzeri Uşak ovasın-
dan alevler icindeki Uşak'a girdiler. Şe-
hirden yangın. duman ve alevler içinde
ezan sesleri yükseliyordu. Öncü bırlık-
lerin komutanı Lzzettin (Çalışlar) Pa-
şa'nın ilk emri yangınlan hemen söndür-
mek olmuş, daha sonra da kaçandüşman
kuvvetlerinin peşine düşmüştür.
2 Eylül 1922 günü Başkomutan Mus-
tafa Kemal berabennde Batı Cephesi
Komutanı Jsmet tnönü. Batı Cephesi
Kurmay Başkanı Asım Gündüz. I. Or-
du Komutanı Nurettin Paşa v e 4. Kolor-
du Komutanı Kematettin Sami Paşa'lar
ile Uşak'a girdiler.
Mustafa Kemal, 3 Eylül 1922 günü
Hükümet Başkanı Rauf (Orbay) Bey'e
Uşak'tan çektiği telgrafta şu biîgiyi ve-
rir:
"BirtUderimiz Eskişehir'e ginniştir.
Uşak istikâmetindc taJdp olunan düş-
man birtikleri Uşakdoğusıuıda yakala-
narak savaşazoıianıkfa. Burada yenilgi-
ye uğrablan düşman. Alaşehir > önünde
takipoluıunaktadır. l şak 1-2 Ejlül 1922
gecesiişgaledikü. Ben buakşam Uşak'ta
bulunacağun."
23. Tümen birliklerince 2 Eylül gece-
si tutsak (esir) alınan Başkomutan Tri-
kopis ve yanında bulunan öteki komu-
tanlar, 3 Eylül sabahı Uşak'ta bulunan
cephe komutaru Ismet Paşa'ya teslim
edilmek üzere Uşak'a getirildiler. Tut-
sak generaller Trikopis ve Dicnis, işgal
yıllannda Yunan askerlerinin karargâh
olarak kullandıklan ve KralKonstantin'in
de kalmış olduğu, bugün Atatürk Mü-
zesi olan köşkte sorgulanmak üzere Ata-
türk'ün huzuruna çıkanldılar. Tnkopıs.
Küçük Asya Başkomutanlığı "na atanma
emrini ilk İcez burada Mustafa Kemal "den
öğrendi.
Mustafa Kemal'm Trikopis'e ilk sor-
duğu sorulardan bın şu oldu:
"Bundan birkaç ay evvel Hacı Anes-
tı, cepheyi teftişten dönüşünde gazetele-
revcrdiği demednde'Mustafa Kemal mi?
Fakat bu isimde bir laımandan tanımı-
yorum. cephede hiçbir yerde rast gelme-
dim' demiştLŞimdibirhafiada-savaşmey-
danındayım, başkumandanjıuzı göre-
medim, nerededir?"
Bu kez Trikopis sorar: "Siz bu savaşı
nereden idare ediyordunuz?"
Mustafa Kemal: "İştetamosüngüle-
rin parladığını sövlediğiniz yerde asker-
lerinyanında" olduğunu söyler. Bu söz-
ler karşısında şaşıran Trikopis, saygı ve
hayret dolu bir davranışla "Işte savaş
böyle kazambr! \bksa beş vüz elH kik>-
metre uzakta,durum gözle görülüp hiik-
mü verilmeksi/in bir harita ü/erinde
pergeüe ölçiüerek yattan idare edilmez.
EdiUr ama sonuç böyle olur" dedı.
Konuşma bitince Mustafa Kemal Pa-
şa, Ismet Paşa ya hıtaben "'Kıunandan-
lar (Yunanh) yorgundur. Kendilerinin
istirahatlannıtemin buvunırsunuz" de-
yip ayağa kalktı. Ismet Paşa ile Yunan
kumandanlan da ayağa kalkarak Mus-
tafa Kemal Paşa'yı başlanyla selamla-
dılar. Atatürk birer birer ellerini sıkar-
ken Trikopis'e "Bizimmisafırterimizsi-
niz, her surede emin ve müsterih otabi-
lirsiniz. Bir arzunuz otursa bize biktirir-
siniz" dedi.
Mustafa Kemal, 4 Eylül 1922 günü,
Hükümet Başkanı Rauf (Orbay) Bey'e
çektiği telgrafta şu bilgileri verir: "Dum-
lupınar'dan dün Uşak'a geörken yolda
içierindeçokmiktardasubaylann da bu-
lunduğu >üz ettişer, iki yüz ellişer IdşiHk
çeşitü esir kafilelerine rastiadım. Dum-
lupınar Savaşı'nda >enilen düşman rü-
menlerinin kıİK,tan kurtulabiien 4000ki-
şilik bir kısun. baslarında 1. Kolordu
KumandanıGenerai Trikopis üeöteki ku-
mandanlarolduğu haUe-dün gecelşak
channda birlikkrimize teslim oiduar.
Bu esirler arasında çeşitii rütbede çok sa-
>idasuba> \ardır.Şimdnekadar göniü-
ğüm sa>ı 300'ü aşkındır. Generallerie
görüştünı,kendilerini mütesefli \e misa-
fir ettinı. Aileterine sağhk haberlerini bil-
dirmelerini müsaade ettim."
Uşak. düşmanın kesin yenılgisini ken-
di başkomutam ağzından bütün dünya-
ya du>oırduğu bir kent olmasının yanın-
da. "Ordular,ilkhedefınizAkdeniz'dir;
ileri!" komutunun da venldıği kent ol-
ma onuruna sahiptir. Dumlupuıar boz-
gunundan sonra ordu bir yandan kaçan
düşmanı ızlerken bu hareket süresince
üstün hizmeti görülenler terfi ettinle-
rek ödüllendiriliyorlardı. Mustafa Kemal,
korgeneralliğe terfı eden Milli Sa\un-
ma Bakanı Kâzna (Ozalp) Paşa ya bir
telgraf çekerek kutluyor. hem de tutsak
Yunan Başkumandanı Trikopis'in kılı-
cmı bir anı olarak gönderdiğını bildiri-
yordu. Bu kılıç daha sonra Kâzım Özalp
tarafından Istanbul'da bulunan Askeri
Müze'ye armağan edilmiştir.
Ne ilginç; bunun benzeri bir olay da
Çanakkale Savaşlan'nda yaşanmıştır.
îki yüzün üstünde askerimızi şehit eden
katil bir Anzak askennin kullandığı si-
lah, sonunda askerlerimizce ele geçiril-
miş ve zamanın Harbiye Nazın Enver
Paşa'ya hatıra olarak gönderilmiştir. En-
\er Paşa bu silahı Hicaz Emiri ŞerifHü-
se>in'e, o da ünlü Ingiliz casusu Law-
rence'e armağan etmiştir. (Prof. Dr. Cen-
gizKuday, Cumhuriyet 24.08.2001)
Işte ikı ünlü komutan. biri vatan kur-
taran, de\let kuran ve ulusunu yücelten
komutanlardan bin, öbürü ise devleti ve
vatam batıran, ulusunu eriten komutan!
Başbakan olarak Anadolu"ya asker
çıkanlmasının sa\-unuculanndan olan
E. V'enizetos'un 12 Ocak 1934 tanhlı,
Mustafa Kemal Atatürk "ü Nobel Banş
Ödülü'ne aday gösteren mektubu; Ata-
türk 'ün savaşuı olduğu gibı banşm da en
büyük kahramanlanndan biri olduğunun
simgesidir.
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Sami Selçuk Olayı: 2
Olay Bitsin!
12 Eylül paşaları 1980 öncesi politi-
kacılanna önemli bir ceza vermişti: Ki-
mi beş yıl, kimi on yıl politika dışı kala-
caklardı...
Haklı bir ceza mıydı bu? Evren Paşa
"eskiler değişsin, yeniler çıksın ortaya "
diyordu: "Onlar, tencereyi pisletmişler-
di..."
Onlar kim? Başta AP lideri Demirel,
CHP lideri Ecevit, MHP lideri Türkeş,
MSP lideri Erbakan... 80 öncesinın tüm
bakanlan, milletvekilleri!..
Seçimle işbaşınagelmiş, ülkeyi sıra ile
yönetmiş kişilerdi, uzunca bir süre yurt
yönetimindenuzaklaştırılanlar...
1983 genel seçimınde karşımıza yep-
yeni bir politikacı kadrosu çıktı. Eski
Meclis'te yer alan yüzlerce insan bir ya-
na ıtılmiştı. Necdet Uğur'lar, Deniz Bay-
kal'lar, Nahit Menteşe ler, Ismet Sez-
gin'ler. Alev Coşkun'lar, KışJalı'lar.. vb...
Kısacası 80 öncesinin ünlü kişileri beş
on yıl bekleyecekler sonra politika dün-
yasına belki dönebileceklerdi.
Ama olmadı, olamazdı da!.. Askerler
de bu yanlış tutumu anladılar. Hele 83
seçiminden sonra işbaşına gelen Ana-
vatan, Halkçı partileri, kamuoyunun bas-
kısı karşısında bir referanduma gitme
gereğini duydular. Konu şuydu: Yasak-
lıların üstlerindeki yasak kalksın mı kalk-
masın mı? Yani 80 öncesinin politikacı-
lan yeniden siyaset dünyasına dönsün-
ler mi, dönmesinler mi?
Ya evet diyecektiniz, ya hayır!...
Iktidardaki Özal takımı eskilerden çe-
kiniyordu. Özal, Demirel'ın yok oluşun-
da iktidarı kapmıştı. Karşısında doğru
dürüst bir parti olmayan ANAP nasıl olur
da iktidan eski sahibine devrederdi? En
iyisi, beş on yıllık yasağın sürdürulme-
siydi. Dikili'de bir toplantıda bu konuyu
tartıştığımızı anımsıyorum. Yeni kurulan
SHP'nin yandaşlarında bile açık açık
'yasak devametmeli, eskiler bir kez da-
ha işe kanştmlmamalı' diyenler çoğun-
luktaydı. Bizler ise demokrasi varsa böy-
le bir yasak olamaz, diyorduk.
Referandum propagandalan hızla baş-
latılmıştı. Iktidar partisi, başta Özal ve ar-
kadaşları; öte yandan, sosyal demokrat
partililerin birçoğu politika yasaklanmn
kaldınlmaması yolunda sıkı bir propagan-
daya girişmışlerdi. Hem demokrasi ister-
ler, hem de karşılarına rakip çıkmasın
derler! Bu nasıl bir demokrasi anlayışıy-
dı! Askeıierin yaptıklarını ettiklerini be-
nımsemek değil miydi bu?
Halk gitti oy verdi... Sonunda "Yasak
kalkmasın" diyenler yüzde 49.50; kalk-
sın diyenler yüzde 50.50 çıktı. Kıl farkıy-
la Demirel, Ecevit, Baykal, Erbakan, Tür-
keş ve yandaşları siyasete girmek, mil-
letvekili seçilmek hakkını kazanmışlardı.
Ama karşılarında yarıya yakın bir muha-
lefet vardı yine de!.. Halkımızın yarısı
"eskileri istemiyor"öu.
Eskiler geldiler, seçimlere girdiler;
Özal'ın başbakanhğından cumhurbaş-
kanlığından sonra iktidan yeniden sahip-
lendiler. Demirel başbakan, cumhurbaş-
kanı; Ecevit yeniden üç kez başbakan,
Türkeş'in partisi, Erbakan'ın partileri bir
kez daha siyaset dünyasının önünde yer
aldılar. Erbakan başbakan bile oldu! Tür-
keş'in MHP'si bugün iktidann üçte bir sa-
hibi...
Şimdi düşünüyorum da halkımızın
yüzde 49.50'si pek de haksız değilmiş!
Eskiler geldiler de ne yaptılar? Evren'in
dediği birbakıma yaşandı: "Tencereye-
niden pislendi..." Ne var ki yalnız eski-
lerdeğil, yeniler de, yani Mesut'lar, Tan-
su'lar da bu pisletme, kirletme yanşın-
da eskilerden geri kalmadılar. Belki de
geçtilerbileonları!..
Şimdi yeniden referandum söz konu-
su!.. Bu kez milletvekillerinin kıyak ma-
aşlan oylanacak.. Sonuç önceden belli
değil mi? Halk bu konudakı düşüncesi-
ni belli etmedi mi? Çankaya ile TBMM
arasındakı çekişme hem yakışıksız, hem
de çirkin... Bu durumdan sorumlu kim?
Herhalde Sayın Cumhurbaşkanı değil. Kı-
sır hesaplarla tatlı kazanç derdine düşen-
ler...
Neyse ki referandum çıkmazından
kurtulmanın birtek yolu var Anayasaya
yerleştirilmek istenen 86. maddenin e( bir-
liğiyle ortadan kaldırılması!...
M. İskender ÖZTURAMJ
0 Haziran 2001 tarihJi
Cumhuriyet gazetesinin
"Olayiar ve Görüşler"
sürununda "Bu Meclis
Ana>asa>i Değiştiremez'"
adlı bir yazım yayımlan-
dı. Hiç kimse bir tepkı göstermedi.
Çünkü ben ne Yargrtay, ne de Danış-
ta>
r
Başkanı'ydım. Düşüncesini öz-
gürce dile getıren bu" kişıydnn. O
düşüncemde haklı olduğumu bugün
de rahatça söyleyebilirim.
Söz konusu yazımda, kapatılan
Fazüet Partisi milletvekillerinin oy-
lannı alabılmek için "parti kapatma-
mnesivhçoraniazorlastınJmakisteD-
diğini'", Partiler Arası Komısyon'un
hazırladığı tasanya göre "yasama
dokunubnazhğı kanserinehiç dokıt-
nulmadığını" belırtmış ve "miDet-
vekilterimizin Ana\ asa Mahkeme-
si'ninsekizkeziptaJeOiğiknakemek-
liliğe ana>~asal bir güç kazandınna-
vaçahşöğını" da vurgulayarak konu-
yu şöyle noktalamıştım: "Çeşhüku-
ruluşİaruı yapûklan kamuoyu yok-
lamalan açıkça göstermiştir Id, gü-
niunüz koşullanndaMeclis'tegrubu
bulunan siyasal partiJerimizin hiçbi-
ri barajı asacakdurumda değiJdir.Bu
gerçeği Kdeıier de kabul ve itiraf et-
mektedirler. Bilindiği gibi yeni bir
anay'asa \-apmave >ürürhikteki ana-
\3sa\ı degiştirme işlevi ulusal bir uz-
İaşmavı gerekü küar. Barajı bile aşa-
ma\ an siyasal partiler arasuıdaki çı-
kar hesaplarının oluşturduğu bhiik-
telik, hiçbir zaman ulusal bir uzlaş-
ma sayılamaz. Şu halde bu Mecfisye-
ni bir anayasa yapamavacağı gibı,
anayasa değisikflgi yapnıa gücüae de
sahip değüdir. Yapılmak istenen de-
ğişikiiklerin iyi yanları olsa bile, bu-
nun yeni güçlere, uhısu temsiledecek
olanyeniiktidariarabiralulmasi.de-
mokrasinin bir gereğMr. Bu neden-
ledir ki bu Meclis, bir anayasa deği-
şikKği vapamaz ve yapmamalıdır.*"
Ama ben Yargıtay Başkanı olsay-
dım, ne böyle bir yazı yazabilir, ne
de bu biçimde bir konuşma yapabı-
lirdim. Çünkü böyle bir yazı ve ko-
nuşma politikanın içine girmek, dü-
pedüz siyaset yapmakdemektir. Oy-
sa yargı orgaıilan siyaset yapamaz-
lar, yapmamalıdırlar. Nasıl bir siya-
setçi yargıyı etkilemeye kalkıştığı
zaman yadirganıyorsa yüksek mah-
keme başkan ve üyeleri de siyasete
kanşacak olurlarsa, onun gibı yadır-
ganacaklardır, yadırganmahdırlar.
Çünkü siyaset mahkeme kapısından
içeri girdiği an, adalet oradan çıkar
gıder. Bu nedenle yargının siyasete
kanşması sakıncalıdır.
Hatırlanacağ] üzere Yargıtay Baş-
kanımız üç yıldan ben yargı yılı açı-
lışlannda yüz sayfanın üstündeki ko-
nuşmalanyla dıkkati çekmekte ve
olay yaratmaktadır. Üstelik Yargı-
tay'm görüşlerini değil, kendi kişi-
sel düşüncelerini gündeme getümek-
tedir. Buna hakkı yoktur. Bu neden-
ledır ki bir Yargıtay Başkanı, benim
gibi "Bu Meclis anayasayı değiştire-
mez" bıçiminde sözler söyleyemez,
söylememelidir.
Saym başkan 1999 ve 2000 yılla-
nnda, anayasayı uygulamak ve savun-
mak zorunda olduğunu göz ardı ede-
rek, anayasada yazılı laikliği eleş-
tirmeye kalkışmış, hiç yoktan bir la-
ıklık tartışması başlatmış,
u
ıiımlıls-
lam'ı çağnştıran 'hhmh laikük" söz-
cüğunü ortaya atmış, "laisizmin la-
iktiğin yozlaşmış biçimi" olduğunu
söyleyerek anlayış ve kavrayışlan
bulandırmaya kalkışmış, "laikçiük,
laikleştirnıecilik'' gibi deyimler kul-
lanarak anayasal laıklikle alay etme
noktasına bile gelmiştir. Bu davra-
nışıyla kendisini gericiler, bölücü-
ler ve şeriatçüar her zaman destek-
lemiştir. AbduBah Ocalan bile son sa-
vunmasında Yargıtay Başkmı'na öv-
güler düzmüş, konuşmasından bö-
lümler alarak savunmasını pekiştir-
miştir. Atatürkçü ve ilerici kesim-
lerse sayın başkana eleştiriler yağdır-
mışhr.
PoBtikamn batagmda—
Sayın Selçuk, bu övgüleri ve eleş-
nriJeri göz önünde hıtarak 2001 yı-
lında daha dikkatlı davTanmalı, yal-
nızyarg] sorunlanna değinmeli ve po-
litikanın batağına sürüklenmemeliy-
di. Ne yazık ki bunu yapamamıştır.
6 Eylül 2001 tarihli Adalet Yılı'nın
açu'ışuıda 146 sayfalıkmetnin birçok
bolümünü karşısındakilerin sabnru
tüketırcesine okumuş, küreselleşme
ile başlayıp Ermeni soylonınına ka-
dar ne biliyorsa tüm politik düşün-
celerini bir bir gündeme getirmiştir.
"Laikiik ve din" konusunu anayasa-
da yazılı olduğu biçimde ve Atatürk-
çü duşünce doğrultusunda değil de
kendi anlayışına göre belirlemeye
çalışmıştır.
Bu kez de unutmuştur ki yargı yı-
h açılış toplantılan ona buna ders
verme yeri değil, yargının sorunla-
rmı irdeleme yeridn-. Kaldı ki yargıç-
laryalnız kararlanyla konuşmak zo-
rundadıriar. Önemli günlerde ve açı-
lışlarda ise yargı soruıılan üzerinde
durmak suretiyle topluma ve siyasal
ikndarlara ışık tutabilir, onlara yol ve
yön gösterebilirler.
Ömeğin 6 Eylül'den sonra Mec-
lis 34 maddelik bir anayasa değişik-
liği gerçekleştirmiştır. Ne var ki mil-
letvekıllerimiz, ulusal istenç doğrul-
tusunda kararlar alacaklanna, kendi
çıkarlan yönünde oykullannıışlar, do-
kunulmazlık sorununu gündemden
çıkarmışlar, ulusumuzun ekonomik
bunalım nedeniyle türlü sıkmtılar
içinde kıvTandığını düşünmeden ay-
lık ve yolluklaruTi bir güzel yükselt-
mişler, emeklilik haklannı Anayasa
Mahkemesi'nin bozamayacağı bir
güvenceye bağlamışlardır. Bu suret-
le bu Meclis'in doğru dürüstbir ana-
yasadeğışikliği yapamayacağını söy-
leyenleri haklı çıkarmışlardır.
Aynca söz konusu değışikliklerin
arasında yargı bağımsızlığı ve yar-
gıç güvencesı yoktur. Yargıtay Baş-
kannmz konuşmalannda ve söylem-
lerinde yalnız bu konu üzerinde du-
rup siyasal iktidardan bunu yüksek
sesle isteseydı, hiç kuşkusuz parla-
mentoyu etkileyebilir ve daha yarar-
h bir iş yapmış olurdu. Oysa hiçbir
basın organı ve hiçbir televızyon ka-
nalı, 146 sayfanın içinde Sami Sel-
çuk'un yargı bağımsızlığını da dile
getirmiş olduğunu yazmadı, belirt-
medi. Yaym organlannın tûmü, ana-
yasayı "polis tüzüğune" benzetme-
sini gündeme getirmek varken, yar-
gı sorunlan üzerinde durmayı ge-
reksiz buldu. Çünkü saym başkan,
146 sayfalık konuşmasıyla konuyu
dağıtmış, içınden çüalniaz duruma
getirmişti.
Örneğin bugün Türk yargıcı ye
Türk savcısı bağımsız değildir. Ül-
kemizde yargı bağımsızlığı ve yar-
gıç güvencesi yoktur. Birmübaşir, bir
tutanak yazmanı, bir odacı, haksız-
lığa uğradığı zaman, mahkemeye
başvurarak hakkını arayabildiği hal-
de, bu hak yargıç ve savcılanmızm
elinden anayasa ile alınnnştır. Tüm
vatandaşlara hak dağıtan yargıçlan-
mız, hak arama özgürlüğünden yok-
sundur. Yargıçlan yargı yoluna baş-
vurma hakkından yoksun olan bir
ülkede vatandaşlannhukuksal güven-
ceye sahip olduklan düşünülemeye-
ceği gibi, hukukun üstünlüğünden
ve hukuk devletinden de kolay ko-
lay söz edilemeyeceği açık bir ger-
çek değil midir?
Sonuç
Sayın Selçuk yargının bu önemli
sorununu somut biçimde gündeme
gerirmemiş, getirememiş, politikaya
ağrrhk tanımıştır. Bu nedenle basın
ve yayın organJan başkanın konuş-
masının siyasal yanlanna değinıniş-
ler, anayasayı polis tüzüğune ben-
zetmesi üzerinde durmuşlar, bu ne-
denle de 146 sayfalık çalışma uçup
gitmiştir. Sadi'ninGülistan'ındabe-
lirttiğı gibi, "Yüz ok atün, yüzü de
karavana. akıllı bir adamsan bir ok
at, ama doğru dürüst at" gerçeğini
Yargıtay Başkanımız bugüne değin
bir türlü benimseyememıştir. Ne var
ki önümüzdeki günlerde de böylesi-
ne bır görev biünci içine girmeyecek
olursa, kendisine de, Yargıtay'a da,
Türk adaletıne de büyük zararlarve-
receğıni hiçbir zaman unutmamalıdır.
KOCAELİ3. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESt'NDEN
DosyaNo: 2000 284
Davacı Zekenya Ergın vekılı Av Kureyş Biljiç tarafından
davalı Kamer Ergın aleyhine açılan boşanma davasının yapılan
duruşmasının \enlen ara karan uvannca,
Davalı Kamer Ergın m bıldınlen adresine dava dilekçesi ile
birlikte duruşma gûnü posta \asıtası ile teblı| edilemediği ve
davalının adresı de tespıt edılemedığmden davalı Kamer Er-
gın'ın (Sakarya ılı. Hendek ılçesı, Kazımıye Kö>ü Hane 175'te
nüfusakayıtlı)21 11 2001 günüsaat 11 OÖ'de duruijmada mah-
kememızde hazır bulunması \eya vekıl bulundurması, duruş-
maya gelmediğı veya vekii göndermedıği takdirde hakkında gı-
yap karan venlmeden HUMK'nın 213. maddesı uyannca karar
verilecegi hususu dava dilekçesj ile duruşma gününü bildinrda-
vetıye tebliğme kaım olmak ûzere ilan olunur. Basın: 61606
Antonina STravef
ÖLMEZ \ĞACI\ İZI.NDE \>*DOLl !&tti»yığı Tmı)
Pnıf. Dr. \rtııı C>S\1 ık (26-29 Ekim 2M11
Dnç. Dr. M. tktu Tl'Ml cjlijİB* llf-l» Anlıkl
^UBAŞLNDASİCtlH
{UArtlık-lOcıkl
YAr,\ SONL KÜ1TÜR CEZfLERl
3 Knım Cmnırleıi: Sİ11\ M\>İYEDE> ZE\HEKE, Dr. Ftndu ÖZGÖlC Ş.
4 KIOTI Puar: KARİY E'DEN S«.\qUNETE. Dr. Etaon HANÇER.
25 Kına tmr. Doç. Dr. W. thsu Tl %K\ ile \ EDİTEPE İST\>BI l: BİRİ>C) TEPE.
AJTIIÛII bilgı ^e rtztnısıoı: (212) 292 28
7
4 -
1
'5)
PENCERE
İyi Dayandık Doğpusu...
Müslümanlık Anadolu'ya Arabistan'dan değil,
Asya'dan geldi.
Çöl Müslümanlığı Hazar Denizi'nin sularında yı-
kanmış, Malazgirt'te rüzgârlanmış, Erenler'm se-
feriyle Çanakkale Boğazı'nı aşmış, Balkanlar'dan
Avrupa'ya doğru yayılmaya başlamıştır.
Anadolu'da Hacı Bektaş ile Mevlâna kültürle-
ri mayalanmıştır.
YavuzSultanSelim halifeliği Istanbul'ataşıma-
saydı, Arap Sünnıliği Anadolu insanıyla devlet ara-
cılığıyla alışverişe geçemeyecekti.
Bizim inanç kültürümüzde insan değeri öylesi-
nederindirkilslamın biraşamasında Müslümanın
bilgesı ne demıştir:
-EnelHak!..
•
Ya Osmanlı?..
Ktihatçılar Birincı Dünya Savaşı'nda bir bölüm oku-
lun yönetimini şeyhülislamın elinden aldılar, dinci-
lik öğretimınden kurtarmak istediler, bu önemli bir
adımdı.
Şeyhülislam Hayri Efendi bu duruma katlana-
mayarak görevınden çekildi.
1916 yılından başlayarak Istanbul'da her yıl bir
resim sergisi düzenlendı, devlet büyükleri resim sa-
tın alarak evlerinin duvarlanna astılar.
Istanbul'da konservatuvar kuruldu..
Saray'da tıyatro açıldı..
Çarşaf kalkmasa da Osmanlı'da kadın eylemle-
ri başladı, yüzler açıldı.
1923 Devrimi gerçekleşmeden önce tohum top-
rağa serpilmişti.
•
Peki, 20'nci yüzyılın ıkinci yansında Anadolu'yu
saran kapkara irtıca nereden kaynaklandı?..
Osmanlı kökenınden mi?..
Arabistan'dan mı?..
Yoksa irtica cografyasında haritayı daha geniş
tutmak mı gerekıyor?..
Evet..
İrtica atlası, okyanuslan da aşarak Amerika'ya da-
yanıyor...
Doğu'daki irticayı besleyen, 8af/'daki emperya-
listodaklardır...
Islamdaki irticanın üç desteği vardı:
Para, para, para!..
Üç de nedeni:
Petrol, petrol, petrol!..
Arabistan'daki şeriatçı devietleri sırça saraytar için-
de koruyan Amerika'dır. Terör, Nevv York ve Was-
hington'ı vurmasaydı, Amerıkalının umurunda mıy-
dı? Amerika, terörü dünyanın her yennde hesabı-
na geldiği zaman kullanıyordu. 'Yeşil Kuşak' coğ-
rafyasını irtica ile tohumlayıp Asya haritasını zehir
yeşiline boyayan kimdi?.. Bu coğrafyanın aynı za-
manda petrol atlasını oluşturması rastlantı mı?..
Islamdaki irtica coğrafyası, Amerika'yı da kap-
samaktadır.
•
Amerika 20'nci yüzyılın ikinci yarısında yaşadı-
ğımız 50 yıllık çok partili rejimde sürekli biçimde ir-
ticaya yatırım yaptı.
Anadolu Atatürk'ün laik cumhuriyet modelini
gerçekten benimsememiş- olsaydı, Iran'a ya da
Suudi Arabistan'a dönüşmek işten değildi.
İyi dayandık doğrusu!..
Laikiik Anadolu halkına ve tarihine yakışan bir 'Ay-
dınlık'\\r.
TEŞEKKUR
Değerli oğlumuz. "can dostumuz"
sevgili ağabeyim
DAĞ ÖZAY'ın
yüreğunızı dağlayan zamansız kaybında, o onurlu ve ûretken
>'üreğın yokluğuna dayanma gucü veren
rüm dostlara selam olsun Öncelıkle \e özellıkle. o zorlu
süreçte yapılması gerekenlen tıtızlıkle yenne getiren
enıştemız Dr. Mehmet Kendircioğlu'na, AJb. Kemjl
Gülraez'e. Vük. Müh. Zihni Tekine. sevgılı dostlanmız
Av. Nurdan-A>dın Orhana. Boğaziçi tniversitesi
Elektrik-Elektronik Bölûmü'ne, Bolum Başkanı.
Dağ'ımızın hocası \e aıle dostlanmız Prof. Kadri-Perran
Özçaldıran a. Türk Eğitim Vakfı'na. Borno\a Anadolu
Lisesi. Ankara Fen Lisesi, Bilkent ve Boğaziçi
Üniversitesi'nden sınıf ve donem arkadaşlanna. Kadıkö}
Anadolu Lisesi \e Kenan E\ren Lisesi Vakıf \e Koruma
Dernekleri'ne vefanın. dostlugun \e davaruşmanın en
ulaşılmazını sergıleyen öğrermen mesiektaşlanmıza, sanatçı
dostlanmız Oya Başar \ e Genco Erkal ile aılelenne.
Dostlar Tiyatrosu'na. MEF Okullan'na. Dörtler
Dershanesi ve çalışanlanna. "Gertürlü" \ e "Ajans Adalı"
dostlanmıza, acımızı pavlaşmak ıçın koşup gelen Kadıköy
Anadolu'lu öğrencılenmıze. çıçek \e bağışlanyla
duyarlılıldannı >ürefımızde hıssettığimız
tüm akraba ve arkadaşlarrmıza teşekkürlenmızı sunanz.
Sevgili "can yoldaşımız-Dağ'ımız". çok uzaklarda bıle olsa
aramızda, yanımızda. ıçımızde. vaşamaya ve bıze her zaman
olduğu gibi yol göstermeye devam edecektır
MELAHAT-TALtP-KOR ÖZAY
~ Cumhuriyet 1
. kitap kulübül
GUNUN DIYALOGU
TAKSİM SERGİ SALONUNDA
25 Ekim Persembe (Buçün)
Saat: 18.00-19.00
İstiklal Cad. (Fransız Konsolosluğu Yani) TAKSİM Tel.: 252 38 81 - 82