22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 EKİM2001 PERŞEMBE 14 i l U l l kuttur@cumhuriyet.com.tr Nobel Odülleri bugün açıklanıyor GÜRHAN UÇKAN STOKCHOLM-İlkkez 1901'de verilen Nobel odülleri bu yıl 100. yıldö- nümünü özel birprogram- la kutlayacak. Yeni binyı- lın ılk ödüllerini kazanan- lar peş peşe açıklanıyor. Sırada bugün açıklana- cak olan edebiyat ödülü var. Adaylar arasında İs- veç'ın en çok yabancı di- le çevirilmış ozanı Tomas Tranströmer önde yeralı- yor. Ünlü yazann Türkçe- de 1998 "de Telos Yayınla- n tarafmdan yayımlanan "Hüzün Gondohı" adlı ya- pıtı yer alıyor. Ödülün bir başka adayı da Isveçli Astrid Lindg- ren. 1945'teilk"Uzunço- rap Pippi" adlı çocuk ro- manıyla yepyeni bir dün- ya yaratan Lindgren, 94 yaşında ve Türkçede çok sayıda kitabı bulunuyor. Belçikalı romancı Hugo Claus, en son "Blonde" adlı son romanında Ma- rflynMonroe'nun yaşamı- nı irdeleyen Amenkalı ya- zar Joyce Carol Oates \ e adlannı saptayamadığımız biri Koreli, öteki Endo- nezyalı iki yazar da yazar ve yayıncı çevrelerinde geçen adlar arasında. Bugün Isveç Akademi- si'nın sürekli sekreteri Horace Engdahl akademi- nin borsa binasındaki ofi- sinin kapısı önünde, tari- hi çalar saat 13.00'ü (Türkiye saatiyle 14.00) çaldığında karan açıkla- yacak ve ondan sonra -her yıl olduğu gibi- kıyamet kopacak... Japon görsel sanatlar Japonya tstanbol Başkonsoloshığu, Japonya Ue Türkiye arasındaki dostlak ifişkilerini getiştfrmek amaayla 'Japon Görsel Sanatlar Sergisi' başlığı adı altmda 11-20 Ekim tarihJeri arasında Oıiaköy Kültür MerkezTnde bir sergi düzenliyor. Gûnümüz genç Japon sanatçılan tarafindan 'Sanat ve TeknokjF adı akmda hazırlanan sergi, 2000 yıhnda Japonya'da Japon Sanat ve KüJtür Derneği (JACA) tarafindan aynı adla düzenknen açık yanşmada ödfil kazanan 44 sanatçının 48 yapıündan oluşuyor. InsancılAtölyesi 3.yaşında Kültür Servisi - In- sancıl Atölyesi çalış- malarına bu yıl 15 Ekim'de başlayacak. Yeni dönemde 14 dalda seminer düzen- leyecekolan atölyenın sürekli seminerlerinde yer alan Felsefe, Edebi- yat Atölyesi ve Yazar- lık'tan yanı sıra dönü- şümlü olarak 'Evrim Kuramı', 'Ekonomi', 'Estetik', 'Matematik Felsefesi', 'Tarihi Sü- reçte Kadın', 'Tarihsel Süreç tçinde Müzik', 'Yeni Dünya Düzeni', 'Yeni Dünya Gerçe- ğiYOrtadoğuVAstro- nomi' ve 'Osmanb İm- paratorhığu Nasıl Bittf dersleri yer alacak. Yazarlık semineriyle başlayacak yeni dönem- de Doç. Dr. Haluk Er- tan, Prof. Dr. Izzettin Önder, Prof. Dr. Afşar Timuçin, Se\im Gün- düz, Ebru Oktay, Ba- har Üstün, Tüten Ang, Sibel Özbudum, Rebia Erdoğan Dirimj Ebnı Aktel, Sarper Özsan, Temel Demirer, Orhan l>iler, Berrin Taş, Meh- met Esatoğhı ve Cengiz Gündoğdu seminer ça- lışmalannı yönlendire- cekler. 21 Ekim'de başlaya- cak Tıyatro Atölye- si nde ise Mustafa Tu- ran, EnverAkan, Meh- met Esatoğlu kuramsal ve pratik uygulamalar yapacaklar. Insancıl Atölyesi'nin seminer- leri 30 Haziran'da sona erecek. (249 80 19) Bienalle birlikte hareketlenen sanat ortamı 'kümtörlük'kknliğini yeniden gündeme getirdi Kavramlaryeterince tarüşılmıyorKültür Servisi - Bir yandan 7. Ulusla- rarası İstanbul Bienali sürerken diğer yandan ilk bienalden bu yana sorgula- nan 'küratör' kavramı >ine sanat orta- mının gündemine oturdu. Zaten \ ar olan bu kimlilc özellikle son yıllarda sanat or- tamı tarafindan da kabul görmesine kar- şın Türkiye'de uygulanış biçimiyle hâ- lâ tartışılıyor. Ülkemız sanat ortamının önde gelen adlarına, Türkiye'deki küra- tör kımliginin oluşumu, gelişimı üzen- ne ne düşündüklerini sorup kavramı iz- lek-sanatçı-sanat yapıtı üçgenı çerçeve- sinde değerlendirmelerini istedik. BERAL MADRA Bu sorular 1987'deki ilk bienalden bu yana soruluyor. 15 yıldırbu soruları ya- mtladım. Sanınm, yurtıçınde ve yurtdı- şında 25'den fazla uluslararası grup ser- gisi, 2 İstanbul Bienali küratörlüğü. 4 Ve- nedik Bienali Türkiye sergisi ve 50-60 sanatçının kişisel sergisini yapmış olan bu sergilerin maliyeti eğer gerçek büt- çelerle yapılsaydı 2 milyon USD olarak hesaplanabilir - bir insana küratör kim- dir, diye sorunca, insanın içinden artık yanıt vermemek geliyor. Sonuçta, ulus- lararası sanat ortamında 'küratörlük' denilen, ama Türkiye sanat ortamında şımdilerde 'kayyumluk' (H.B Kahra- man, Radıkal) ve "sinektör" (Erdağ Ak- sel. Radıkal) denilen bir ış yapmaktayım. Gerçekte tıpkı 'gerçek sanatçf olmak ıçin nasıl, sanatçıyı taşıyan müzesi, sa- nat merkezi, koleksiyoncusu, uluslara- rası galerisi ve fuanyla bir sanat altya- pısı olması gerekiyorsa, "gerçek küra- tör" olmak için de aynı şeyler gerekiyor. Türkiye'de herşeyı "mış" gibi yapı- yoruz. Küratörlük de 'küratörlükmüş gibi' yapılmakta. Sayılarla ifade etmek gerekirse ve bu meslekte 15 yılı geride bıraktığım düşünülürse, şimdi benim uluslararası sanat piyasasında bir sergi için talep etmem gereken ücret, serginin kapsamına göre, 50000-100000 USD arasındadır. Bizde böyle ücretlerin göl- gesi bile yok! Sergi bütçeleri bile bu ka- dar değil! Kuşkusuz, bu para, bizdeki gi- bi. bu işi amatör düzeyde \ e yan iş ola- rak götürenlere verilmiyor? Bizde bu iş henüz bir meslek değil. Sanata ilgı du- yan, ya da sanat alanında kendıne yer edınmek ısteyen herkez kollan sıvayıp, küratörlük yapıyor; ne ıdeolojik, ne lo- jıstik ne de mesleki sorumluluk taşıyor. Sanatçılann küratörlük yapmasının da başka kurallan vardır; çok inandın- cı gerekçeleri olması beklenir. Çünkü, küratörlük sanatçının altında bir yerde duran bir iştir; yani sanatçının birkaç basamak inip yapması gereken bir 'ara- cıhk' işi. Başka bir deyişle, gerçek bir sa- natçı"küratör"olmayahevesetmez et- memeli. Türkiye sanat ortamının sanat işlerini sanatçılarla ya da sanata ara sı- ra yaklaşan amatörlerle yürütmek gibi, modası geçmiş işlevıni yitirmiş bir alış- kanlığı \ ar; alışkanlığından vaz geçmi- yor. işi küratörsüz sürdürmek istiyorsa, bunun yerellık ' yalıtılmışhk geri kal- mışlık gibi sonuçlanna da katlanır. YTÜ Sanat ve Tasanm Fakültesi'nde Sanat Yönetimi bölümü var; bir süre sonra bu bölümü bitırenler, meslekleri- ni icra etmek üzere sanat ve kültür orta- mının içine girecekler ve bu soruyu ar- tıkkimse sormayacak, diye umut ediyo- rum. terim, hem istemem durumu? Kanımca Türkiye'deki sanat ortamının gerçek so- runu da bu değil. Gerçek sorun, sanat söy- lemlerinin, ka\Tamlannın, kriterlerinin tartışılmaması, eleştırel düşüncenin ge- n çekilmiş olması, sanatçılann tüketım ve medya çarkının dişlerine takılmaktan kurtulamaması, çokuluslu şirketlerin de- netimindeki sanat ortamlanyla ilişki- lerdeki boşluklar ve çelişkiler gibi daha ciddi düzlemde... Hatta daha da ciddı sorunlar var: Gü- nümüze özgü çoğul sanat üretiminin îs- tanbul sınırlanndan öteye geçmemiş ol- ması, devletin ve Kültür BakanlığVnın günümüz sanatına ilişkın hiçbir bilgisi ve katkısı olmaması, İstanbul Biena- li'nin içinde bulunduğu kente, ülkeye luğun da olmasıyla bir iş alanı olarak be- lirdi, artık galerisi olan kişiler bile ken- dilerine küratör diyor. Bunun nedeni ta- kibini yapacak kimsenın olmaması ve küratörlerin birbirlerini eleştirme cesa- retini ya da ahlakını göstermemeleri. Sanatçının özerkliğini kısıtlamadığı tak- dirde benim küratörlere bir itirazım yok. Küratörlük, aslında müze kavramıy- la birlikte başlayan, sanata yeniden ba- kan, sanat üzerine düşünce üreten, sa- nat yapıtlannı yeniden gözden geçirip yeni haller çıkarabilecek donanımdaki kişilerce yapılır. Küratör, sanat tarihi, sa- nat felsefesiyle ilgilenen, özgün maka- leleri olan kişidir. Bizde niye oturmadığına gelince... Türkiye'de bütün evrelerin geç yaşan- Beral Madra: 'Gerçek sanatçı' ofanak için nasü. sanatcıyı taşıyan müzesL sanat merkezi, koleksyoocosn, ulaslararası galerisryie bir abyapsı otanası gerekivorsa, 'gerçek küratör' ofanak için de ayndan gerekiyor. Meiimet Cüleryüz: Bizim olkemizde sanat eleşrjrmenleri küratörhlk >-apınca onun eleştirisiııi yapacak da knnse kalmıyor. Küratörlerin dtşmda ODİan kontrol edecek, onlann efcştirisini yapacak kinıse yok. UtkU Varllk: Yeni bir meslek, yeni bir iş sahasa. Abşveriş açısından amaçları ve çizgfleri a>m olan öncnıli nıodern sanat müzelerinin, teknokrat akd hocalannın yönetiminde ohışturulan bir 'LOBt'. Yine, her İstanbul Bienali'nden bir haf- ta önce küratörlük sorgulanıyor: çünkü yabancı bir küratör geliyor, bir seçim yapıyor, bu seçim sanat ortamını bir bi- çimde tedirgın ediyor ve konu gündeme geliyor. Bence bu bir semptom; derin- de yetennce bilgilenmemiş, olgunlaş- mamış \ e doyuma ermemiş bir sanat or- tamının - sanatçısıyla, galerisiyle, eleş- tirmeniyle, koleksiyoncusuyla- ka\ra- yamadığı istemediğibirgerçeğireddet- mesi? Buna karşın. eklemlenmek iste- nen Batı sanat sıstemi de bu küratörün \arlığını dayatıp duruyor. Yani. hem is- ve bölgeye karşı kültürel-idelojik so- rumluluklannı yerine getirmemesi - tam tersine bu bağlamdaki sanatı görmezden gelmesi, Avrupa ve ABD çokuluslu sa- nat odaklannın kurumlannın istanbul Bienali gibi, henüz kendi kimliğini, iş- levini, önemini ka\Tayamayan ka\Ta- tamayan bienalleri kendi çıkarlan doğ- rultusunda kullanması gibi? MEHMET CÜLERYÜZ Küratörlük ka\Tamı bizde bienaller- le birlikte ortaya çıktı. Bu alandaki boş- ması gibi, küratörlük de geç dahil olmuş birkurum. Bir kurumun oluşabilmesi için o kuruma gereksinim duymak gerekir, gereksinim olmadan yapılan şeylerin hepsi havada kalır \e içini doldurmak zaman alır. Türkiye'de 1975'ekadar ciddi bir sa- nat galerisi yoktu. O zamanlar, sanatçı- lar arasında galerilerin rolü konuşulur ve galeriler tuzağına düşülmemesi ge- reken kurumlar olarak düşünülürdü. Şimdi de sanatçının özerkliği açısından tarnşılan küratör meselesi var. Galeri kendi düşünce ve bakışına göre seçim yapar, bunda kararlılığı önemlıdir, bir ga- leri kendi düşüncesinı ve bilgisini de yanına koyarak tamnmayan genç bir sa- natçıyı izleyiciye tanıtabilır. Küratör de böyledir, küratör de kendi düşünceleri ve donanımıyla sanatçıyı belirler, bu doğrudurda. Galerilerin çokluğunu dü- şünecek olursak sanatçı için şans daha fazla, küratör adedine baktığımı za- mansa küratörü kayıtsız şartsız ksbul etmeniz gerekiyor. Bir aksiyonun iyn- de görülmez ve sıfır sayılırsanız, keı- dinizı küratörler tarafindan beğenihm- ye mahkûm görebilirsinız. Şimdi bienaı açılıyor, yanında da Broadvvay- offBro- adway gibi off bienallar açılıyor, hoş ta- bii. Ama küratörün önerisi, sunduğu ka\Tam, yaptığı iş sorgulanmıyor. Bizim ülkemızde sanat eleştirmenle- ri küratörlük yapınca onun eleştirisini ya- pacak da kimse kalmıyor. Küratörlerin dışında onlan kontrol edecek, onlann eleştirisini yapacak kimse yok. UTKU VARLIK Malum bienal konusuna girmeden, uzun süredir dikkatımi çeken bu 'cura- teur' tipinden söz etmek istiyorum. Açık- ça yeni birmeslek. yeni bir iş sahası. Alış- veriş açısmdan amaçlan ve çizgileri ay- m olan önemli modern sanat müzeleri- nin, teknokrat akıl hocalannın yöneti- minde oluşturulan bir 'LOBİ'. Dışan- da varlığından katıyen söz edilmeyen İs- tanbul Bienali de bu lobinin yönetimin- de.. ki aynca ülkeye ne getirip getirme- diği başka bir tartışma konusu olabilir. Şimdiye dek izlediğim 'curateur' kişi- liğinde özellikle sivri akıllılık ve geniş çaplı ukalalık çok geçerli. Örneğin, 4. İstanbul Bienali 'curateur'üReneBlock. şöyle bir başhkla işe girişmişti: Orien- tATlON. 'Paradoksalbirdünyadasana- nn görünümü'. Çokuluslu şirketler ve kültür bakan- lıklannm ekonomik desteğini çok iyi kullanan bienal sistemi, giderek kapita- list dünyamn ışıklı bir panosunu oluş- turdu. Örneğin Lyon Bienali'nin bütçe- si 26 milyon FE De\ letin bölgesel kül- tür fonu adına ödediği. Bunun yanı sı- ra bienaller konulannı daha dramatik seçiyorlar; son Venedik Bienal'i 'İn- sanlık Platosu' başlığmı atmıştı. Gide- rek bütün bu bienallerin 'kâbe'si Kas- sel -Dokumenta 2002 de bu 'curateur' tipine bir yenisini kattı: Okwni Enwe- zor, Nijerya asıllı New Yorklu Curate- ur'ün konusu da 'Afrika üstüneyeni ba- kış'. Bakalım göreceğiz, Afrikalılann videoyu nasıl kullandıklannı? SÜRECEK Usta yazar, 'öğretmen y Fakir Baykurt aramızdan aynlalı bugün tam iki yıl oldu Hayatta tek kutsal şey 'barış'tır IŞIK 11 Ekim 2001 babamı yitirişımizin ikin- ci yıldönümü. îçimde hep taşıdığun acısı- nı bu yıl bir yazısıyla paylaşmayı düşündüm. "Sevgili torunlanm, torunlarunın torun- lan Ben 20. >üz>ılda yaşayan bir Türk yaza- nyun. Sündi 66 yaşındayim. Yaşamım bo- > unca hem ögretmenlik yaptun, hem de ki- taplar yazdım. Türkiye'de ve Alnıanva'da çahştım. ama aslında ben bir dünya vatan- daşıyım. (.„) Yüzyıhmızda güzel şejier çok. Bilinı ve teknikçok gelişti, hatta biraz fazla. Çün- kü bununla çok tehlikeli şeyler de yapıku. Kısacası, bizim vüzyılımızın iyiden çok kö- rü taraflan var. Irkçılık, dini baskılar, mil- ByetciKk\çzenginlerinkârlursıbizeçokyok- lûk getirdi. BunJann içinde en köriisü kuşkusuz ki sa- vaş. Daha da acısı, bazı poütikacüann \e di- ni önderlerin savaşı kutsal ilan etmelerl Fa- kat öyle sanıyorum ki, hayatta tek kutsal sey 'barış'br. Savaştan daha kötü \e daha ap- talca bir şey yoktur. İşte bu yiizden, sizlere savaş hakkında daha önceden yazdığun bir şiirimi iletiyorum. Hepinize banş ve mutiuluklardOerhn. Fa- kir Baykurt (1993)" En ucuz tüfekle yok- sul eve bir banyo / Bir topla oyun yeri mahalle çocuklanna /Birtanklaondersliklionokul Bir uçakla yedi köye bir hastane / îki de- nızaltıyla üç urmak çöle ulaşır Bir roketle koca şehir kurulur / Bir taburun postallanyla çocuklar / Kı- zamıktankurtulur/ Beş yıl birikse bir kolordunun parası /ICansere ilaç bu- lumır Bırak atom sa\"aşlannı bir an / îki komşu arasında sıradan bir sa%aşı dü- NEDİR SAVAS? şün / Kimileri yü- lar yılı bitmiyor / Atılan bombalar, harcanan mermi- ler / Alın teri vergilerden Yakılıp yıkıhnış bir şehir/ Kolay- la mı yapılır yeniden Evlerin asan- sörü merdiveni penceresi» Bir diişün serin kanla lütfen / Dirilir mi yirmi- sinde ölen asker, askerler Bir düşün serin kanla, ya da sor bir uzmana / Yanıtla şu küçük soruyu ri- ca ederim / Aptallık değil de nedir / Nedir savaş? (1987) Yönetmen Herbert Ross, yaşamım yitirdi • NEVV YORK (AFP) - Amerikalı sinema yönetmem Herbert Ross, 9 Ekim Salı günü New York'ta yaşama veda etti. Adı açıklanmayan rahatsızlığı nedeniyle uzun süredir tedavi gören Ross, 74 yaşmdaydı. 1927 New York doğumlu Ross'un kariyeri Broadway'de dansçı ve koreograf olarak 1950'lerdebaşladı. Koreograflığını yaptığı ilk fihn 1954 tarihli başrolünde Dorothy Dandridge"in oynadığı 'Garmen Jones" olan Ross, 'Komik Kız', 'Dr. Dolittle, gibi filmlerin koreografileriyle de dikkatleri üzerine çekti. Ardından 'The Turning Poüıt', 'Bir Daha Çal Sam , 'Footlose', 'Çelik Manolyalar'. 'Baykuş ve Kedi'. 'Sheila'nın Sonu', 'Güneş Çocuklan', 'Yüzde Yedi Çözüm', 'Elveda Güzelim'in de aralannda bulunduğu önemli yapıtlarla sinema da yönetmen olarak saygm bir yer edinmişti. Ilk eşi Jacqueline Kennedy Onassisın ablası Lee Radzivvill olan Ross, ardmdan 1987'de kanserden ölene kadar e\Ti kaldığı ikinci eşi eski balerin Nora Kaye'le evlenmişri. Filmleri bugüne kadar toplam 44 Oscar adaylığı kazanan Ross, 'en iyi yönetmen' dalında 'The Turning Poinf ile Oscar kazanmışh. "Kupbaga Prens' masal tiyatroya uyarlandı • Kültür Servisi - Grimm Kardeşlenn klasiklerinden 'Kurbağa Prens' adlı masal tiyatroya uyarlandı. 'Mavi Sahne' topluluğu tarafindan İstanbul'da sahnelenen masalda sevgisizliğin, verilen sözlerin tutulmamasınm. yalanın ve kendini beğenmişliğin, insanın başına ne büyük felaketler açtığı konu ediliyor. M. Tevfik Tunga tarafindan sahneye konulan yapıtta Tunga'nm yanı sıra Kadim Yaşar, Damla Özen, Murat Altınok ve Metin Kurt rol alıyor. Oyunun müzikleri Kazım Koyuncu, dekoru Gü\en Demirbaş, koreografisi Damla Özen, kostümleri Aygül Sonay Güntav ve ışıklan Gökçen Çakıroğlu'na ait. Oyun. kasım ayı boyunca Bahçelievler Yayla Kültür Merkezi nde, aralık. ocak ve şubat aylannda da Göztepe Halis Kurça Kültür Merkezi nde sahnelenecek. (0542 590 35 78) ADSO sezonu IVIozart Gecesf ile açıyor • ANTALYA (AA) - Antalya Devlet Senfoni Orkestrası (ADSO), sezonu bugün antik Aspendos Tiyatrosu'nda düzenlenecek Mozart Gecesi' ile açıyor. Şef Gürer Aykal'ın yöneteceği konserde, keman sanatçısı Cihat Aşkın, solist olarak orkestraya eşlik edecek. 10-12 Ekim tarihlerinde düzenlenecek konserlerde, Mozart'ın eserleri 'Sihirli Flüt' ve 'Türk Konçertosu" seslendirilecek. Antik Aspendos Tiyatrosu'nda saat 21.00 cie başlayacak konserler için, Antalya Müzesi önünden otobüs seferleri düzenlenecek. Quentin Tarantino, Asyalı aksiyon ıievteriyle • LOS ANGKLES (REITERS) - Amerikalı yön etmen Quentin Tarantino, 'Kilı' BilF adlı yeni filminde suikas t örgütünden kurtulmak istey;n bir kadın suikastçının öyldisünü anlatıyor. Proje de Asyalı iki ak siyon devi Hong- Kongiu Yuen Woo Ping ve Japon Sonny Chiba de yer alacak. Tarantino, filmde Pıng'in Ç üı kungfu aksıyonlannın ve- Chiba'nın da Samuray kareografilerinin kullanılacağını aq:ıkladı. Kadm suikastçıyı Uma Thurman'ın oynamasının plan landığı filmin çekimlenne ne zaman başlanacağı ise henüz belli değil.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle