Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 AĞUSTOS 2000 PERŞEMBE
O L A Y L A R V E G O R U İ Ş L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
Başsavcı Vural Savaş ve Militain Demokrasi
Av. VeK DEVTCİOĞLU Eski Cezaevleri Genel Müdürü
Y
argıtay Cumhuriyet
Başsavcısı Viıral Sa-
vaş'ın Bilgi Yayınla-
n'ndan çıkan "Irtica
ve Böföcülüğe Karşı
Militan DemokrasT
adlı son kitabı, gazete haberlerine gö-
re yok satmaktadır.
Ilk çıktığı gün aldığım ve büyük bir
coşkuyla okuduğum, epey hacimli
(507 sayfa) kitabı bitirdiğimde çok
değişik duygular içindeydim. Türki-
ye'nin böyle aydınlık bekçileri var-
İcen onun gericilere de, bölücülere de
asla teslim edilmeyeceğine olan güve-
nim bir kat daha pekişti ve yüreğim
sevinçlerle doldu.
Bir değerlendirme yazısı hazırlayıp
hemen Cumhuriyet'e göndermeye ka-
rar verdim. Ama, ne mümkûn... Adli
tatilde olmamıza karşın kimi işler ya-
kamı bırakmamıştı. Bu arada Ören 'den
bir telefon... Dinlencede olduklan hal-
de, ülkemizin aydınlık geleceği kay-
gısındaki iki dost; gazetemızın tartı-
şıimaz degerlennden Sami Karaören
ve mesleğımizın duayenı Hant Çeknk
bana görev vermişler; tebliğ ettiler.
Oysa ben, böyle bir yazıyı ustamız Ü-
han Selçuk'un kaleminden, ya da Ha-
lit Çelenk veya İskender Ozruran-
b'dan okumak isterdim.
Gelelim konumuza... Bugünkü Tür-
kiye'nin, "yedi düvete karşı" verilen
savaşlann ardından, yan sömürge te-
okratik Osmanlı Devleti'ni yıkarak
bir devrimle kurulduğu bilinmekte-
dir. Devrimin olduğu her yerde ise
karşı devrimci güçlerin varlığı, bir do-
ga yasası olan diyalektiğin (eytişimin)
gereğidir. 14 Mayıs 1950 iktidar de-
ğişimi, Ikinci Dünya Savaşı'run getir-
diği olumsuz koşullann da yardımıy-
la karşı devrimci güçlerin yeniden ül-
ke yönetimini ele geçirmeleridir. Ata-
türk'ün "Tam bağımsız laik cumhu-
riyeti" yanm yüzyıldan beri onlann
egemenliği altındadır. Bugün IMF'ye,
Dünya Bankası'na, ona buna avuç
açan, boğazına kadar borç içinde yü-
zen, yalnız ekonomisini değil, huku-
kunu da umudunu da emperyalist odak-
lara bağlamış, umarsız Türkiye tablo-
suonlannesendus*-» *
Ve partili-partisiz tüm dinci gerici-
ler, bölücüler, haymlar, işbüiikçiler, üç-
kâğıtçılar, düzenbazlar, madrabazlar,
oyunbazlar, sahtekârlar, kaçakçılar,
katiller, mafyalar, çeteler, maşalar, te-
tikçiler, Alman, Ingiliz, Fransız, Ame-
rikan "muhibbanı_" hep bu tablonun
türetimidir.
Belri, bu topraklan savunmak için Ça-
nakkale'de, Gelibolu'da, Sakarya'da
Dumlupınar'da..savaşan şehitlerin, ga-
zilerin, kahramanlann çocuklan, to-
runlan, aydınlar, yurtseverlernerede?
Yusuf Ziya Ortaç'ın Beşik'te yazdığı
gibi "Aksaray'da tramvay nu bekü-
yoriar?"
Hayır, bu yoksulluk koşullannda
çoğu duraklarda tramvay ve otobüs
bekliyor olsalar bile, kimileri, en yük-
sek sorumluluk bilinci ve yurtsever-
lik duygusuyla dimdik ayakta, bu top-
raklarda yaşayan insanlanmızın hukuk
bekçiliğini canlan pahasına yapmak-
tadırlar. Onlann en başta gelenlerin-
den biri Yargıtay Cumhuriyet Başsav-
cısı Vural Savaş'tır.
Kitabın daha önsözünde, adını ver-
diği "Mffitan Demokrasi''yi, Prof. Dr.
Fazd Sağlam ın "Siyasal Partfler Hu-
kukunun Güncel Sorunlan" adlı ya-
pıtuıa yollama yaparak şöyle anlat-
maktadır: "Bonn AnayasasTnın 21.
maddesinin en önemli özeüiği, mititan
demokrasianlayışın] yansrtmasdır.AJ-
man Anayasa Mahkemesi bu anlayışı
"Streitbare Demokratıe " (mücadele-
d, kavgacı demokrasi) terimi üe ifade
etmekıedir."
Almanya'da siyasal partilerin de-
mokrasi için taşıdığı vazgeçilmez öne-
mi hukuk alanında savunan, "partikr
devfcti" kavramını ortaya atan Gerfaard
Leibhob,bır makalesinde, Bonn Ana-
yasası nın
u
militan demokrasi'' anla-
yışını benimsemiş olmasını şu görüş-
lerle desteklemektedir: "Alman Ana-
yasası, 21. maddesinin 2 fikrasıyla Ve-
imar Anayasası'ıun yanhş bir özgür-
lükanlayışıvia kendi zaranna yol aça-
cak biçimde gözden kaçırdığı bir dü-
zenlemeyi getirmiştir. Her anayasa gi-
bifiberal-demokratbir anayasanın da,
düşmanlanna karşı hukukun silahry-
la kendisini konuna haklana sahip ol-
duğundan kuşku yoktur. Hiçbir ana-
yasadan, hefe b'beral bir hukuk devle-
ti demokrasisi öngören bir anayasa-
dan, kendisini ortadan kakhracak ko-
şullan onavlaması ve böylece intihan-
nı yasallaştırması beklenemez.- Böy-
ksüıeyanhşanlaşıhnış bir özgürlük,ön-
ceözgürhiğûn kendisini ve böyleceöz-
güriûkçü demokratik temel düzeni
abes bir noktaya ve sonunda yok olma-
yagötürür_"
"Demokratik pek çok üikede eski
tevekkülü terk eden bir dönüş obnuş
ve Loewenstein'mda 'ateşe ateşle mu-
kabele' şekünde ifade ettiği üzere de-
mokraside mücadeJed bir eğilim bas
göstermistnf (Prof. Dr. Mönci Kapa-
ni, Hirsche Armağan, s. 266). Büyük
hukukçu Manzini de;
"Her halde açıkür Id, ister totaüter,
ister Kberai ister demokratik, isterse
sosyalist vs. olsun, her devlet, işkvleri-
nin ve menfaatlerinin büincindeyse,
varhğuu, düzenini, faaliyeüerini etkili
kümak için tehlikeü görünen her şe-
ye karşı kendini konımak görev ve
hakkına sahiptir" demiştir. Başsavcı
Vural Savaş, önsözünün son bölümün-
de şunlan yazmış: "\nayasal düzeni-
mizjve iilke bütünlüğünü,görevim ge-
reği hukukyoiuyla savunmaya çahşır-
ken hazırladığım belgelerin,yazdığun
makalelerin ve >Bpüğım bazı konuşma-
lann, tüm çağdaş AtatürkçüJehn be-
nimsediği 'militan demokrasi' anla>ı-
şına açıkhk getirdiği inancındayım"
dedikten sonra, kendi ozan yapısına uy-
gun olarak Nâzun Hikmet'ten de kı-
sa bir dize eklemiş: "Kitap, rüzgâr
olup / Perdeyi kakurmabdır. / Kitap,
KAMBER tayı olup Şah tsmail'in /
Seni devlerin üzerine sakürtmalıdır."
Kitabı bitirdiğinizde, insanı en de-
rinden sarsan heyecam içinizde du-
yumsuyorsunuz. Ve tazelenmiş, dev-
lerin üzerine saldırma gücünüzü de...
Kendisine,"Yüm Atatûrkçüsü" ödü-
lünün verildiği Ankara Universite-
si'ndeki konuşmasuıda "Militan De-
mokrasi"nin, ona yol gösteren, ışık
tutan Atatürkçü düşüncenin gereği ol-
dugunu vurguladıktan sonra, Ata'nm
9 Ekim 1925 'te cumhuriyet savcılan-
na seslenişini dile getiriyor ve şunla-
n söylüyor:
"Devrime karşı koyan muhalefetin
özgüriükten ve yasadan yararianma-
ya hakkı yoktur. Bimin değil, birey-
lerin tamamını ifade eden toplumun ve
devletin >'araı% her düşünce ve kaygı-
dan önce getmelidir. Suursaz bireysdöz-
güriûkve kişisel çıkar peşinde olanlar,
kendi emelleruıi, çıkaıiannı, ulusun
yüksekçıkarlanveözgfiriüğûndeiıüs-
tün tutanlannr. Suıırsrz kişisel özgûr-
lükler, kişisel çıkaıiar, uygarve düzen-
li toplumlan, devlederi yıkarak anar-
şi>i ve çoğunlukla da zorbahğıyaraür.
Anarşi ve zorbahk, doğrunun yanbşa,
zavıfingüçlûyeyenflmesisonucıınudo-
ğurur».''
Eski bir cumhuriyet savcısı olarak
kitabın başından sonuna dek, hemen
her sayfasında yaşadığım bu heyecan,
bana bir başka duyguyu daha yeni-
den yaşattı: Kırk yıl önce okuduğum
ve hiç unutamadığım Atatürk'ün Ada-
let Bakanı Mahmut EsatBozkurt'un,
cumhuriyet savcılanna yaptıği bir ko-
nuşmanın heyecanını: "Cumhuriyet
savcıları! Meriç kryüannda çahşan
Türk köylüsünün kaybolan sapanın-
dan rutunuz da, bu vatanda yaşayan-
lann uğrayacağı en ufak bir haksank-
tan, hatta Bingöl dağlannın ıssız kuy-
tulannda bekleyen öksüzkringözyaş-
lanndan siz sorumlusunuz-" "_Her
hadisede esas, Türk milletinin meofa-
atieridir. Türk milletinin büyük feda-
kârfağıflevücutbulan inküaba ufak bir
taarruz,behemehal ha>at ister._ Ada-
letin ilk istikameti, milli kudretin bir
teceilisi olan inküabuı bütün eserleriy-
le, netaviç ve zaruretleriyle her ne pa-
hasına olursa olsun srvaneti ounalıdır.
İnküabuı büyük menfaatieri, gayeieri,
kkaDeri mevzubahisohınca. şahsi hür-
riyetierin, ferdi haklann ve endişeJerin
susması vedunnasılazım gelir_
n
(Ad-
liye Dergisi, Mahmut Esat Bozkurt
nüshası.s. 6). tşte, Mahmut Esat Boz-
kurt'tan da başka bir "militan demok-
rasi'' tanımı... Demek, Vural Savaş, o
kuşağın ve o çizginin yaşayan deva-
mı... Ne mutlu halkımıza, ülkemize.
IBDA-C'nin yayın organı Taraf der-
gisi ne diyormuş; "EHnsizcumhuriye-
ti yıkma yolunda en önde gelen Sı-
vas'ın yiğjtMfislümanlanna teşekkü-
rfi borç büıriz. Karar çüaruşür. İs-
lamda şiddet yoktur' diyen her kim
olursa olsun, a}nen Kemalist ve işgal
yanha bir kâfirdir. Yaşasm Anadohı hal-
kınm şeriat için silahlı mücadeksL Sı-
vasta insanlanmız, yargılamaveceza-
landırma hakkını kuDanmışar. Yargı-
lama ve cezalandırma hakkı yahıız
MüslümanJanndır. Bunun lamı cimi
yok. Yasadışı TC'nin hiçbirhakkı yok-
tur-" (Kitap: s. 16)
"Bir tarafta kokuşmuş Kemalistre-
jim, halkve hak düşmanhğL,laik terör
ve bir avuç mutlu azınhk; diğer taraf-
ta yükselen İsiamcı şiddet, ezilen ve sö-
mürülenhaBanıtz_Bunıanzaraİslam-
cı Hak fhtüaüni. diğer yönüyle laik-
Müslüman iç savaşmı kaçınılmaz lal-
makta_" (Taraf: Mayıs/1994 sayısı)
Lütfen dikkat; 2 Temmuz 93 'te, Sıvas
sokaklannda, "Cumhuriyet Srvas'ta
knruldu, Srvasta yıkılacak, yaşasm şe-
riat,Hizbuüah gefiyor" diyen ve 37 ki-
şiyi diri diri yakan, mahkemece hak-
lannda idam karan verilen, "Srvas'ın
jiğitMüshunanlan" Ankara DGM'de
yargılanırken, Refah'm iki numaralı
adarru, Adalet Bakanı, bunlara sahip
çıkıp savunmaya kalkmıştı. Şimdi,
Refah'ın ardından gelen Fazilet'i ka-
pattumamak için "küffar"a yüz sür-
me yanşı içindeler. Aziz Nesin, bun-
lar için boşuna dememişti: "GericiKk
emperyalizınin beşinti kohj." (29 Nı-
san 1968-Ankara öğrenci mitingin-
deki konuşması. Aydınlık: 8 Tem. 995
sayı, 420). Tehlike sanıldığuıdan çok
büyük. Ve, o yuzden Vural Savaş'la-
ra gereksinimımiz çok çok fazladır.
Devlet olarak toplum olarak birey ola-
rak ve özellikle Atatürkçü aydınlar
olarak hepimiz gözümüz gibi esirge-
meliyiz. Bu kitabı da, ulaşabildiğimiz
herkese okutmalıyız. Şimdi, dinlence-
de (tatilde) elimizde hangi kitap var-
sa onu hemen bırakıp önce "Militan
Demokrasi
r
'yi okumalıyız. Çünkü,
Türkiye'nin aydmlık yannlan için ya-
şamsal önemdedir.
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Ne Var, Ne Yok?
°lyiki Tûrkdeğilim" diyor Pakistan asıllı Ingiliz Lor-
du Nezir Ahmet!.. lyi ki değil! Hem Pakistanlı, hem
Ingiliz, bir de Türk mü olacaktı? Bütün çabası Er-
bakan'ı hapisten kurtarmak. Lordluk gücünün ya-
teceğirri sanıyor.
• • *
Rusya, nükleer denizaltıda 118 denizciyi ölüme
bıraktı. Göz göre göre bıraktı! Yabancı ülkelerden
yardım istemedi, kendi olanaklanyla kurtarmayı ba-
şaramadı. Tıpkı bizim Sağlık Bakanı'nın depremde
kan yardımı yapanlara "Biz Yunan kanı istemeyiz"
diyerek kaba bir milliyetçilik tavn alması gibi... Pu-
tin de "Varsın 118 kişi ölsün ama, Rusya'nın be-
ceriksizliği ortaya çıkmasın " diye hem kendini hem
de ülkesini küçük düşürdü.
• • •
Milli Hareketçiler tam birhareket içinde!.. Istan-
bul'da başkan adayı, Abdi Ipekçi olayına kanşan-
lardan biriydi. Genel merkez karşı çıkınca o da bir
yakınını seçtirdi. Görülen şu. MHP'de iplerin kimin
elinde olduğu bilinmiyor. Bahçeli görüntü olarak li-
der, ama ne kadar sürecek? Ünlü ülkücüler işin ba-
şına bakalım ne zaman geçecekler.
• • •
Kararname, biroraya, birburaya gküp geliyor! Cum-
hurbaşkanı tutturmuş "hukuk hukuk" diye... Baş-
bakan "Bu iş siyasidir" diyor! Devletin içindeki za-
rarlı otlan temizlemek isteğinde... Geç de olsa, çok
çok geç kalmış da olsa, sonunda bir şeyieryapmak,
Atatürk Cumhuriyeti'ni içten, dıştan saran şeriatçı
takımından kurtarmak gereğini sonunda anladı. Ya
da ona birileri anlattı!
Kutan bayram ediyor. Eski Refahçılar umırt için-
de! "Sezer bizden biri" diyorlar. öyle ya, ne istedi-
lerse gerçekleştiriliyor. Belki 312. madde de elbir-
liğiyle kaldınlır. Hukuk hukuk diye cumhuriyet ilke-
leri ayaklar altına alınır. Hukuk üstün çıkar belki (na-
sıl bir hukuksa!)... Ama yıkıntnın altında ne kalır, ora-
sını düşünen yok...
Ecevit ağır ve acı konuşmuş:
"Iki yûksek devlet organı arasında uyumsuzluk
bulunması ağır sorunlara neden olur. Sayın Cum-
hurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi'nin görev ve yet-
kisini üstlenmeye kalkışmıştır, buna hakkı yoktur."
Ah Ecevit ah! Neydi o 1974'te Erbakan'ın parti-
siyle işbirliği yaptığın günlerde söylediğin, "tarihsel
yanılgı" sözü?.. Din sömürücüleri o zaman da var-
dı, o günlerde de istedikleri, demokrasiyi araç ola-
rak kullanarak amaçlanna ulaşmaktı. Neydi amaç?
Atatürk devriminin yarattığı uygar, çağdaş, laik,
halktan, emekten yana cumhuriyet yönetimini yık-
mak...
Şimdi iş çıkmaza girdi. Hükümetin KHK'yi yasa
olarak Meclis'ten geçirme olanağı yok... ANAP'tan
bile yeterii oy çıkmaz, MHP'den de öyle! Ne yapa-
cak Ecevit? Her zaman yaptığını mı? Istifa etmek,
köşeye çekilmek!.. Yerini de sağcılardan oluşan bir
ortaklığa bırakmak.. artık Başbakan da Tansu mu
olur, Mesut mu, yoksa Kutan mı, bilinmez. "Osman-
lıda oyun çoktur..."
Evet ne var, ne yok? Işte bunlar var Bir 28 Şu-
bat bildirgesi daha mı beklemeli? Yoksa yeni bir 12'lik
durum mu?
Açıklanmayan Gerçek: Bakû-Ceyhan
Dr. Ferruh DEMİRMEN Serbest
9
-12 Temmuz tarihlerinde tstanbul 'da
Hazar bölgesi petrolleriyle ilgili ulus-
lararası bir toplantı yapıldı. Bu top-
lantıda her ne kadar petrol ve doğal-
gaz boru hatlan tartışma konusu dı-
şındaysa da, sunulan teknik bildiri-
lerden Bakû (Tiflis)-Ceyhan petrol boru hattı-
na ilişkinönemh birtakım veriler edinmek müm-
kün oldu. Bu veriler ve son öbür gehşmeler çer-
çevesinde vardığım sonuç, Türkiye açısından
hem sevindirici hem de üzücü niteliktedir.
Önce sevindirici hususu ele alalım. Anımsa-
nacağı gibi, Azerbaycan'da Azeri Çırak-Güneş-
li (AÇG) petrol sahalannda üretim yapan AIOC
konsorsiyumu, Bakû-Ceyhan boru hattını des-
teklememekte direnmiş, bu tutumuna neden ola-
rak bu hattın maliyet yüksekliği ve rezerv ye-
tersizliğini ileri sürmüştü. Bu etkenler, Bakû-Cey-
han'ın ekonomik olmasuıa engel oluyordu. Tür-
kiye'nin maliyetine ilişkin güvence vermesin-
den sonra AlOC'nin itirazlan rezerv yetersizli-
ğinde odaklandı. AlOC'ye göre AÇG rezervle-
ri yaklaşık 4 milyar varildi, oysa Bakû-Cey-
han'ın ekonomik olabilmesi için 6 milyar varil-
lik rezerv gerekiyordu.
Ben AlOC'nin rezerv yetersizliği savını inan-
dıncı buhnadığimı çok kez (Cumhuriyet, 8/11199;
Oil&Gas Journal, 15/1 l/99;TurkishDailyNews,
4/11/00) dile getirdim ve gerekli rezervlerin bu-
lunabileceğini savundum. Bu görüşümün ge-
rekçelerini burada tekrar etmeyeceğim.
Kaldı ki, rezervlerin ötesinde, dünya petrol fi-
yatlannın yılbaşuıdan bu yana yükseldiği ve bu
fiyatlann en azından orta vadede reel olarak 18-
20 ABD Dolan'nın üstünde olacağı öngörüldü-
ğü düşünülürse AICKT'nin Bakû-Ceyhan'ın eko-
nomisine yönelik iddialan eski gücünü yitir-
mişti. ÜsteUk de Azerbaycan'dan veya Türkme-
nistan'dan gelecek doğalgaz boru hattı, Bakû-
Ceyhan'ın ekonomik fizibilitesine destek sağ-
lıyordu.
Buna karşın AIOC, rezerve ilişkin itirazla-
nndan vazgeçmedi. Iç ve dış basında Bakû-Cey-
han için Azeri petrol rezervlerinin yetersiz ol-
duğu birçok kez yazıldı. Umutlar Azerbaycan'ın
dışına, Kazakistan'da açılan Doğu Kaşagan ara-
ma kuyusuna dönmüştü.
Nitekim, îstanbul Konferansı'nda edindiğim
veriler, Azeri rezervlerinin Bakû-Ceyhan içinye-
terh' olduğunu açıkça ortaya koydu. AÇG re-
zervleri şimdi 4.6 milyar varil olarak saptan-
mış. Şah Denizgaz sahasından üretilebilecek kon-
dansat (sıvı niteliğindeki ürün) miktan 1.8-2.0
milyar varil. Toplam rezerv 6 milyar varilin üs-
Petrol Damşmanı, Houston, Texas (ABD)
tünde. -
1
Öte yandan son aylarda "Ramco" ve "Com-
monwealth" petrol şirketleri, Azerbaycan'daki
"vaşlanmış" Murathanlı ve Gobustan petrol sa-
halannırehabiüteederek toplam yaklaşık 1.0 mil-
yar varil petrol üretebileceklerini açıkladılar.
Aynca NAOC konsorsiyumunun elinde, rezer-
vi 500 nülyon varil olan Aşrafı kondansat saha-
sı var. Ek rezervlerde hesaba katıhrsa Bakû-Cey-
han'ı besleyebilecek Azeri petrol hacmi 8.0 mil-
yar varili buluyor.
Bu demektir ki, Bakû-Ceyhan için rezerv ye-
tersizliği diye bir sorun, pratik bakımdan kalrna-
mıştır.
Kazakistan'da mayıs ayında keşfı yapılan ve
daha önce yorumladığım (Turkish Daily Nevvs,
24/5/00; Cumhuriyet, 5/6/00) Kaşagan dev pet-
rol sahasındaki rezervler, Bakû-Ceyhan yatı-
nmcılan için daha da rahatlatıcı olacaktu
1
. (Son
haberler, Kaşagan kuyu testlerinin çok ümit ve-
rici olduğu yönünde.) Ancak altını çizmek ge-
rekirki Kaşagan, Bakû-Ceyhan için artık zorun-
lu değildir.
Türkiye açısuıdan üzülünecek hususa gelin-
ce, Bakû-Ceyhan için Azerbaycan'da yeterii re-
zervlerin olduğu AIOC tarafindan açıklanma-
mış, bu gerçek adeta gizlenmiştir. Her ne kadar
AÇG dışı sahalar AIOC konsorsiyumunun
denetimi alnnda değilse de, rezerv yetersizliğin-
den yakınan bir konsorsiyumun bu ek rezervle-
ri görmemezlikten gelmesi anlaşılır değildir.
Şirketler arası yapılacak anlaşmalar çerçevesin-
de değişik sahalann üretimlerinin tek bir proje
alunda toplanması, petrol endüstrisüıde gayet ola-
ğandu-. Yeter ki böyle bir istek olsun.
Rezerve dönük açıklamaların yapılmaması
sonucu, basında ve kamuoyunda Bakû-Ceyhan
için hâlâ rezerv yetersizliği izlenimi veya inan-
cı vardır. Daha önemlisi, projeye yatınm yapa-
bilecek AIOC dışuıdaki şirket ve kuruluşlar bu
yanlış izlenim aedeniyle yanrun yapmakta te-
reddüt ediyor olabilirler. AlOC'nin bu tavn, Ba-
kû-Ceyhan'ı pasifbaltalama olarak yorumlana-
bilir.
AlOC'nin tutumunun ardında Bakû-Ceyhan'a
eskiden beri soğuk bakması, Azeri petrollerinin
dışsatımı için Bakû-Supsa (Gürcistan) veya Iran
rotalannı tercih etmesi vardır. Takdir edilirki AI-
OC, maliyetleri daha düşük olması nedeniyle bu
rotalan tercih etmekte serbesttir. Bununla bera-
ber, Bakû-Ceyhan için yaşamsal önemi haiz bir
gerçeği de açıklamaması, adeta saklı tutması, iş
etiği yönünden hoş görülebilecek bir davranış
değildir.
Îstanbul Konferansrnda Şah Deniz gaz saha-
suıa ilişkin edindiğim diğer bir bilgi, yukanda-
ki yorumumu destekler yönünde. Bir gaz saha-
sı keşfedıldikten sonra normal olarak öncelikle
saptanması gereken (ekonomik ve teknik yön-
den) bir husus, gaz sütununun altuıda petrol ta-
bakasının olup olmadığıdu". Bu saptamanın en
sağhklı yapılış şekli sondajdır. Daha önce vur-
guladığım gibi (Oil&Gas Journal, 15/11/99),
Şah Deniz'de yapılacak böyle bir saptama, Ba-
kû-Ceyhan'a ek rezerv sağlayabilme yönünden
önemlidir. Bu bakımdan Şah Deniz'deki 2. ku-
yunun bu saptama amacıyla açılması, Bakû-
Ceyhan için yararlı olurdu. Ne varki 2. kuyu böy-
le bir amaçtan tamamen uzak açılmıştır. Lokas-
yon icabı kuyuda sadece gaz tabakasına rastlan-
ması kesindi ve nitekim öyle oldu.
Şah Deniz bildirisini sunan konuşmacıya 2.
kuyunun lokasyonuna ilişkin sorduğum soru,
bir dinleyicinin araya girmesiyle sıcak bir tar-
tışmaya (Rusça) yol açtı, buna karşın benım so-
rum yanıtsız kaldı.
Planlamaya göre Şah Deniz'deki 3. kuyu, sö-
zü geçen amaca yönelik açılacak ki, bu da Ba-
kû-Ceyhan'a destek verebüecek, bir verinin bir
yıl gecikmeyle edinilmesi demek olacaknr. Jak-
dir edilir ki AIOC ve Şah Deniz konsorsiyu-
mlan iki ayn kuruluştur ve ricari çıkarlan uyuş-
mayabilir. Ancak her iki konsorsiumda hissesi
olan yabancı şirketler vardu-. BP, Statoil ve Lu-
koil. Özellikle BP, her iki konsorsiyumda ope-
ratÖT olup hissedar olarak en önde gelen şirket-
tir. Bu şirketler, Şah Deniz'de petrol tabakası-
nın olup olmadığuıın Bakû-Ceyhan için önem
taşıdığı gerekçesiyle 2. Şah Denizkuyusunun de-
ğişik lokasyonda, değişik amaçla açılmasını sağ-
layabilirierdi. Kanımca böyle bir atılım yapılma-
mış, buna yöneük gayret gösterilmemiştir. Bu-
rada akla gelen diğer bir soru, TPAO'nun yuka-
nda sözü geçen hususlara ilişkin ne rol oynadı-
ğıdır. TPAO, Bakû-Ceyhan için rezerv yetersiz-
lığının olmadıgını, projeye ilişkin uluslararası gö-
rüşmeleri yürüten hükümet yetkililerine bilinç-
li olarak iletmiş, gereken uyanda bulunmuş mu-
dur? Aynı şekilde, hem AIOC ve hem de Şah
Denizkonsorsiyumlanndahissesi olan TPAO (so-
nuç olarak başansız olsa bile), Şah Deniz'deki
2. kuyunun değişik lokasyonda açılması için
gayret göstermiş midir? Ümit edilir ki bu soru-
lann yanıtı "eveftir. Türkiye'nin genel çıkarla-
n yönünden TPAO'nun bu konsorsiyumlardaki
rolününpasifveya sessiz bir ortaktan C^kntpart-
ner") ileri olması beklenir.
fdeminnen@dcnet2000.com
DÖRTYOL ASLtYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
1999/370 Esas
Davacı Ertuğrul Akyol mahkemeraize boşaruna davası
açmakla dava karara bağlanmış bulunmaktadır. Mahke-
memizin 19.4.2000 tarih ve 1999/370 Esas -150 karar sa-
yılı karan ile davacı Ertuğrul Akyol ile Romanya uyruk-
îu Niculine Teodosescu'nun boşanmalarına karar veril-
miştir. Adresi bilimneyen davalı Romanya uyruklu Nicu-
line Teodosescu'ya mahkememiz karan ilanen tebliğ olu-
nur. Basın: 46862
GEBZE1. İCRA DAİRESİ'NDEN GAYRİMENKULÜN AÇIK AKTTIRMAİLANI
DosyaNo: 1999.15 Satış
Sablmasına karar verilen gayrimenkulün cinsi, kıymeti, adedi, evsafı Gebze ilçesi Oanca Kışbağlar mevkiinde pafta: 12, parsel: 827'de kayıtlı zeytinlik vasfında 3880 m2 mik-
tariı boş tarla, Ağıldere yoluna cepbeli çevTesi dubleks binaiarla çevrili üzeminde muhlelif ağaçlar vardır.
lmar Durumu: Danca Belediye Başkanlıgının 4.2.2000 tarih ve 04/2091 sayılı yazısında Afet lşleri Genel Müdürlüğünûn 15.10.1999 tarih ve 12297/10 sayılı genelge ile imardu-
nunu iptal edilmiş, 70 m2'den küçük, 250 m2'den büyük inşaat yapılamaz. KaLs: 0.10 2 Kat: H: 6.50. yoldan min. 10 m., komşudan 5, arka bahçeden 5 m olduğu belirtilmiştir.
TakdiredUen kıymet: 47.060.000.000TL'sıkıymetkonulmuştur. SatışŞartlan: 1- SaOş2.10.2000 Pazartesigünü 11.00'den 11.30'akadar Gebze 1. lcraMüdürlüğündeaçıkart-
tırma suretiyle yapılacaktır. Bu artünnada tahmin edilen kıymetin yüzde 75'ini ve rüçhanlı alacakJılar varsa alacaklan mecmuunu ve satış masraflannı geçmek şartı ile ihale olunur.
Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak şartiyle 12.10.2000 Perşembe günü Gebze 1. lcra Müdürlüğünde saat 11.00-11 30'da ikinci arttırmaya çıkarı-
edilecektir. Şu kadar ki, artürma bedelinin malm tahmin edilen kıymetinin yüzde 40'ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçbanı olan alacaklann toplamından fazla olması ve bun-
dan başka, paraya cevirme ve paylaştırma raasraflannı geçmesi lazımdu-. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıy-
metin yüzde 20'si nisbetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, aJıcı istediğinde 20 günü geçmemek
ûzere mehil verilebilir. Tellaiiye resmi, ihale pulu. tapu harç ve masraflan alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden odenir. 3- fpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu
gayTİmenkul üzerindeki haklannı, hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialannı dayanağı belgeler ile onbeş gün içinde dairemize bildırmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakian tapu si-
ciü ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardu-. 4- ihaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırraamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcüar ve kefilleri tek-
lif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve aynca temerrüt faizinden mesul olacaklardir. İhale farkı ve temerrüt faizi aynca hükme hacet kalmak-
sızm Dairemizce tahsıl olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan lanhinden iubaren berkesİD görebılmesi için dairede açık olup masrafi ve-
rildigi takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve mûnderecatmı kabul etmiş sayılacaklan, başkaca biJgi ahnak isteyenlerin
99/15 Satış sayılı dosya numarasıyla Müdüriüğûmüze başvurmalan ilan olunur. (•) llgılıler tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. Basın: 46848
PENCERE
Tabanca hem hayat kurtarabilir, hem cana kıya-
bilir televizyon da bir silah değil mi; hem demok-
rasinin hizmetkârı olabilir, hem patronu!.. Son gün-
lerde 57'nci Hükümet'te buluşan liderlerin suret-
lerini ekranlarda izlerken düşündüm: Televizyon
olmasa, bu suratlan her gün nasıl görebilecektik?..
Ecevit..
Bahçeli..
Yılmaz..
Suratlardan düşen bin parça!..
Çatık kaş, gergin yüz, düşman göz!..
Liderieri seyrederken insanın öğüt veresi geliyor
- Nedir bu kasılmış surat?.. Karadeniz'de gemi-
lerin mi battı?.. Birazcık gülümse be adam!..
Oysa yine aynı televizyonda görüntülerini izledi-
ğimiz Batılı liderler tatlı tatlı bakıp güzel güzel gü-
lümsüyoriar; bizimkilerin gövdelerinin üstüne otur-
muş başlan, Ahmet Haşim'in ünlü "Başım" şiiri-
ni çağnştınyor.
• ' -•" .V.
Bi-haber gövdeme gelmiş, konmuş
Müteheyyiç, mütekallis bir baş Ş
Ayınr sanki bu baştan etimi . .» " ,
ömr-i ehrama muadil bir yaş '.
Ürkerim kendi hayalâtımdan * / '
Sanki kandır şakağımdan akıyor
Bir kızıl çehrede ateş gözler
Bana guya ki içimden bakıyor ' - T _•-.
Bu cehennemde yetismiş kafaya v
Kanlı bir lokmadır ancak mihenim
Ah Yarabbi, nasıl birieşti
Bu çetin başla bu suçsuz bedenim?
(Bihaben Habersiz. Müteheyyiç: Heyecanlı. Mü-
tekallis: Gerilmiş, kasılmış. Ehram: Piramit. Haya-
lât: Hayaller. Muadil: Eş, denk. Mihen: Mihnetler)
•
Bunalım.. bunalım.. bunalım..
Kriz.. kriz.. kriz..
Topu topu Çankaya bir hükümet kararnamesini
geri göndermiş...
Dünyanın sonu mu geliyor?..
Bülent Bey'in halinde büyük bir felakete uğra-
mış insan havası var; Devlet Bey öteden beri yü-
zünde sürekli birgerilimi yansıtıyor; Mesut Bey son
yıllarda gülümsemeyi talim ediyor, ama, nafîle...
Hükümet ortaklannın meşhur kararnameye iliş-
kin konuşmaJannı da anlamak kolay değil...
•
Ahmet Haşim saçlannı Berber Anastas'ta kes-
tirirmiş. Bir gün şair tıraş olurken yakın dostu Ya-
kup Kadri ile cümbüşlü bir konuşmayı da sürdü-
rüyormuş.
Anastas şaşkınlıkla sormuş:
- Beyefendi, söylediğiniz bütün sözleri anlıyo-
rum, ama, ne söylediğinizi anlayamıyorum.
Haşim sevinmiş: *
-" Yakup, demiş, bizi en iyi anlayan adam bu!..X
Bülent Ecevit de, -Ahmet Haşim gibi- "bildiğh
miz sözcüklerie bilmediğimiz bir dil konuşur" ot-
du.
Siz şimdi "canım bu ikisi arasında ne münase-
bet var" diyeceksinız.
İkisi de şair değil mi?..
oL
AY SALLAIflYOR
Cumhuriyet
k i t a p I a r ı P.LHİ!İ*<NlHİ
P.E.N.'DEN
TAVSÎYELÎ
Depremden zarar görenlere, görmeyenlere.jörecek
olanlara... Muzır Kuruluna, YÖK'e, RTUK'e,
Talim ve Terbiye Kurulu'na...
yCurnhurfyjiJI Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocağt Cad. No:39/41
İ - . Wtapkutabû |34334)Cağa!oğhi-lstanbuJ Te(: {212)514 01 96
Bu kitabın tüm geliri depreme uğrayanlara bağışlanmışör.
ÜNYE ASLİYE HUKUK
HÂKtMLİĞİ'NDEN
Dosya No: 2000/26
Davacı Aysel Altınok vekuli Av. Adem Pilav tarafin-
dan davalı Bayram Altınok aleyhine açılan boşanma da-
vasuun mahkememızde yapılan açık yargıiaması sıra-
sında verilen ara karan uyannca;
tşbu davanın davalısı olan ve yapılan tüm araştırma-
lara rağmen adresi tespit edilemeyen, Ünye ilçesi, Say-
lan köyü, 0008 kütük sıra No'da nüfiısa kayıtlı, Hasan
oğlu, 14.1.1967 doğumlu davalı Bayram Altunok'a ila-
nen tebligat yapılmasına karar venlmiş olmakla; adı ge-
çenin duruşma günü olan 7.9.2000 günü saat 9.20'de
Unye Asüye Hukuk Mahkemesi duruşma salonunda
haâr bulunması veya kendisini bir vekille temsil ettir-
mesi, aksi takdirde, yargılamanın yokluğunda yapılaca-
ğı ve yokluğunda karar verileceği davetiye yerine ge-
çerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur.
Basın:43694
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayıntadığı günlük
Bizim Gazete
Ülke sorunlanna ilişkin raporlanyla, araştirmalartyla, köşe
yazılanyla, tarafsız haberleriyte sivil toplumlann gazetesi.
Düzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212. 511 08 75