Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 AĞUSTOS 2000 PERŞEMBE
14
• • • 1
kultur@cumhuriyet.com.tr
'însanın Bir Dakikası', Stanislaw Lem'in var olmayan üç kitap hakkındaki eleştirilerini içeriyor
Utopyanm însansızhğı• Hayali kitap 'tnsanın Bir
Dakikası', dünyadaki tüm
insanlann, bir dakikalık süre
içinde aynı anda ne
yaptıklanndan söz ediyor ve
tümüyle istatistiksel
dökümlerden oluşuyor.
SERMAKÖKSAL
Bilımkurguya karşı taşıdığım, belki de kabul
etmem gereken önyargıya karşın, Stanislaw
Lem'in bilimkurgu fikrinı ele alışına hayran ol-
duğumu belırtmelıyim. Imaginary Magnitudes
adlı yapıtında, giriş yazma sanatınm oyunlan-
nın tadını çıkartabilmek ve kıymetinin bilinme-
diğinı savladığı bu yazı biçiminin olanaklannı
denemek amacıyla var olmayan kitaplara giriş-
' ler yazan Lem, Însanın Bir Dakikası adlı kita-
bında ise bir başka var olmayanın olanağını de-
niyor. Kitap, yazıldığı dönem için henüz gele-
cekte olan bir zaman diliminde, yani bızım aşa-
ğı yukan içinde bulunduğumuz dönemde yayım-
lanrruş olduğunu farz ettığı üç kitap hakkında
1
eleştirilerden oluşuyor. Bu üç hayali eleştirinin
ilki, kitaba adını veren Insanm Bir Dakikası
adındakı yazı ve hayali kitap da bu adı taşıyor.
Hayali kitap Însanın Bir Dakikası, Lem'in de-
yişiyle "'dünyadaki tüm insanlann, bir dakika-
hk süre içinde aynı anda ne yaptıklanndan söz
etmektedir" ve anlaşılacağı üzere tümüyle ista-
tistiksel dökümlerden oluşmaktadır.
Insanhğın bir dakikada ürettiği idrar mikta-
nndan bır dakikada dünyada işlenen suç mikta-
nna -tabii bunlan da hırsızlık, yankesicilik, ır-
za tecavüz, haneye tecavüz gibi alt dallara ayı-
rarak- varana dek her şey verisel duruma indir-
genmiştir ve tam da bu nedenle Guinness Re-
korlar Kitabı'nın tam tersi bir etkisi vardır. Sı-
radışının değil, sıradan ortalamanın kayıtlann-
dan oluşmaktadu" bu kitap. Edebiyatı dünyanın
bir yankısı olarak tanımlayan Lem, bu hayali ki-
tabm ortaya çıkışım açıklamaya çalışır bize.
"Reklamlar, bu korkunç etki güçleriyie her şe-
ye bir kusursuziuk atfettikleri için, kitaplar da -
üstelik her bir kitap- bu knsursuzhıktan payını
alır. Bov lelikle kişi yirmi bin kainat güzeli tara-
findan ayarülır ve fakat karar veremez, sersem-
lemiş koyun gibi aşka susamış, doyurulması ola-
naksız, öylece oyalanmaya devam eder. Bu du-
rum her şey için geçerlidir.''
GittJkçe büyûyen bir gözaltı
Böylece, kitap konusunda zedelenmiş, hatta
elimizden alınmış seçim hakkımız, bizim okur-
luğumuz boyunca kendimizi bir aptal gibi his-
setmemize yol açmaktadır hayali kitabı eleşti-
ren Lem'e göre. Işte bu nedenle; "Öyle bir ki-
tap ounahydı ki diger herkesin ne yapûğından
söz edebilsin. Ben de başka bir yerde pek önem-
"Oyle bir kitap
olmahydı ki diğer
herkesin ne
yaptığmdan söz
edebilsin.
Ben de başka btr
yerde pek önemh*
şeyler okurken,
saçmauklar
okuduğum
düşüncesinden
kurtuhvun."
li şeyler okurken, saçmahklar okuduğum dü-
şüncesinden kurtulayım."
Böylece, Foucault'nun "Modern iktidar her-
kesi bireyseUeştirmek istemektedir. Çünkü bi-
reyseüestirmek, gözetim alnnda tutmak ve ceza-
landırmak, yaniegemen obnak dernektir. Her ki-
şi bir yerde kayıth haie getince, herkes denetim
alnnda olacak, gözetim alünda rutulacaknr. Mo-
dern iktidar büyük bir gözaltKhr" dıye tanım-
ladığı karabasanın halinin artık çağının yankı-
sı olan kitapta da bir gerekirlik olarak kendisi-
ni hissettirdiği acımasız durum tüm açıklığıyla
gözümüzün önündedir. Sürüden aynlışımızın
olanaksızlığını vurgulayan bu hayali kitap, ken-
di hapishanesinın duvarlannı ören bireyin ba-
şucu kitabı olacaktır artık. Çünkü o anda neyi
okuyor olursa olsun, diğer herkesle ortak pay-
danın içinde, terlemekte, nefes almakta, cinsel
arzular duymakta, acıkmakta, susamakta vs. vs.
eylem ve edimler içinde bulunmaktadır. însanın
Bir Dakikası'nın dışına düşmek olanaksızdır.
Lem bu karabasanı sogukkanlılıkla anlatır, açık-
lar, tanıtır bize.
Ancak bu hayali kitabın ve Lem'in bu haya-
li kitap üzerine yazdığı eleştirinin karabasanı
burada bitmez. Kayıth insanhk, öyküsüzdür, hem
de korkurucu ölçüde öyküsüzdur ama. her tür-
lü psıkolojik değışimının ilerlemiş psikıyatri bi-
limi sayesinde çetelesi tutulabilmektedır yıne
de ve Lem bu konuda umutsuz(!) olunmama-
sı konusunda kara bır hatırlatma yapar bize; bi-
lım ilerledıkçe daha da fazla ayrıntı kaçaklık-
tan kurtuiacaktır. Gittikçe büyüyen bir gözal-
tı kısacası!
Korkutucu olanın hüznü
Ancak kitabın, istatıstiğe vurma eğiliminin
akla getirdiği bu karabasanın yanında bir de öy-
külerimizden yalıtılmış, soyulmuş bizlenn acık-
lı halivardır. Açık söylemek gerekir kı Lem, çok
az distopik metin yazannın altından kalkabıldı-
ği bir şeyi yapıyor ve korkutucu olanın, korku-
tucu olduğu kadar hüzünlü de olduğunu hatır-
latıyor. Bir sperm ırmağı, bir kan bınkintısı. bir
et ve kemik yığını olan insanın bu kitapta öy-
küsüz gerçeği ile yüzyüze kalışımız bizi, ister
istemez, Çehcv, Sah Faik ve dığerlennin öykü-
lerindeki o elle tutulmaz, anlatılamaz hüzne gö-
türüyor. Hatta dahası. Gogol'ün kahramanının
en renkli günlerinı, ölümünden sonrakı bır haf-
ta boyunca yaşadığı o olağanüstü öyküsü Pal-
to'yu hatırlatıyor. însanın bir anını anlatan kısa
öykünün dünyasını özlüyoruz ıster istemez böy-
le bir kitabın olasılığını düşündüğümüzde. ts-
tediğimiz kadar "küçükinsan" edebiyatından ar-
tık gına geldiğini söyleyip duralım, istediğimiz
kadar kurmacanın olanaklannın artık başka yer-
lerde denenmesı gerektiğinden dem vuralım,
aslında o "küçükinsan" diye tanımlanan ne idü-
ğü belırsiz yaratığın, varoluşunu öykülü olma,
öykülenebilme olanağına borçlu olduğunu da ha-
tırlıyoruz. Ancak bu hatırlama, aşmması yüzyıl-
lar alan bır kayayı biteviye döven denizin son-
suz yinelenmesi karşısında kapıldığımız "bey-
hude"lik duygusundan bizi tek kurtaracak olan,
bizi pop-art portrelerin iki boyutlu acımasız ger-
çekliğine direnebılir kılan bu hatırlama. bizi öy-
külerimize de nereye kadar güvenebıleceğımız
konusunda düşünmeye götürüyor.
Geleceğin bilinemezliği
Sonuçta bizi bize, bizim yokluğumuzda ardı-
mızda bıraktıklanmıza benzeyen mekân düzen-
lemeleriyle ya da çöplerimizle anlatmayı dene-
yen kavramsal sanatçılann acımasız gerçekliği-
ne gelip tıkanıyoruz kuşkusuz. Ve bu kez de
yoklugumuzun öyküsüz yalın gerçeğinin acı-
masızlığına çarpıyor düşüncelerimiz. Işte tnsa-
nın Bır Dakikası aslında yokluğumuzla varlığı-
mızın birbınne geçmeye başladığı bu noktada
küçücük bir umut ışığı bırakıyor elimize; gele-
ceğin bilinemezliği. Ancak. bugünü aynntılany-
la kayda geçırilmekte olan însanın yannı kendi
ınsansız çöplüğünden başka bır şey olabilir mi?
Neden bütün öykümüz, gerçekten yataktan kal-
karken ardımızda bıraktığımız çarşafın düzelti-
lebılır kınşıklığından ıbaret olmasın kı? Korku-
tucu ama gerçek buna benziyor. Acaba ünlü dik
açılı üçgen denklemini kuran, varlığın temelıni
sayıda gören ve bir tarikat kurucusu olan Pytha-
goras. bu hayali kitaptan binlerce yıl önce ken-
dı yandaşlanna uyandıklannda mutlaka arkala-
nnda hiçbir iz bırakmayacak bıçımde yatakla-
nnı düzeltmelerinı söyledığınde, bugünün kav-
ramsal sanatına, sözgelimi Tracey Emin'ın da-
ğınık yatak düzenlemelerine de, önden bir gön-
derme yaparak kötü bir kehanete mi işaret edi-
yordu? Yani oluşumuzu hıçe doğru genye çe-
kip varlığımızı istatistiksel verilere döken bu
anlayış yalnızca çağımızın bir yanlışı değıl mi?
Lem de zaten însanın Bir Dakikası adlı bölü-
mün sonunda şöyle yazıyor: Kutsal kitapta de-
nır kj, başlangıçta söz vardı ve söz de Tann'nın-
dı. Bunu kendi dünyevi kullanımınıza çevirir-
sek, şöyle diyebiliriz: Başlangıçta bilgısayar
vardı, o da bu kitabı ortaya koydu ve sonuçta var-
dığı nokta yıne bır bilgisayar oldu. Bu bir kaza
belki, belki de yüzeysel bir benzetme; ama kor-
kanm ikisi de değil.
Evet, ikisinin de olmaması korkurucu bir ola-
sılık olarak duruyor karşımızda. içinde bizim ol-
madığımız, yani însanın aslında kendisinin ol-
madığı ama insan üstüne kurulmuş bütün o ütop-
yalardan ve ütopik yaklaşımlardan korkalım.
Serdar Akar'ın ikincifılmi 'Dar Alanda Kısa Paslaşmalar'ın çekimleri tamamlandı
'Yaşam iyicmkımakiçin derininebakmati*
KültürServisi- Çekimlerine başlan-
dığı günden bu yana, izlenmeden 'ko-
nuşulan' filmlerden biri oldu 'Dar
Alanda Kısa Paslaşmalar' Yönetmen
Serdar Akar, tam bir amatör anlayış-
la çektiğini söylediği ilk fıhni 'Gemi-
de' den sonra gerek 971 kişilik oyun-
cu kadrosu, gerekse gerçek bir hikâ-
yeden yola çıkılarak yazılmış senar-
yosu ile bu kez biraz daha farklı bir
fılmle çıkıyor karşımıza. Yine de vaz-
geçrnediği 'hikâye anlatma' dürtüsü
bu fllmde de onu yönlendiren en güç-
lü unsur olmuş.
Aiar, 1998 yılında çektiği ilk uzun
metrajlı fılmi olan Gemıde ile 'Alün
Portakal" ödülünü kazanmış ve daha
sonra da 'Cannes FestivaB' ne davet
edilmiştı.
Çekimleri Bursa'da yapılan ve ses-
li çekilen 'Dar Alanda Kısa Paslaş-
malar', bugün unutulmaya başlanan
eski 'mahalle' yaşantısından yola
çıkıyor. Başrollerini Savaş DinçeL
MüjdeAr, RafetEl Roman, Ismail In-
cekara, Sezai Aydın ve Büknt Inal'ın
payliştığı fılm, amatör bır futbol ta-
lomçevresınde mahalledeki aşkları,
dostuklan, insanlar arasında yaşa-
nan >evgi dolu anılan konu alıyor.
'Dar Alanda Kısa Paslaşmalar',
dolty digital stereo ses sistemi uygu-
lamisı için Almanya Bavaria La-
borauvarlanndaki uygulamalardan
sonn, sonbaharda sınemalarda gös-
terine girecek.
Scdar Akar'la Bursa dönüşü de-
ğişmş bulduğu Beyoğlu'nda yeni fil-
mi ve sinema üzerine konuştuk.
- Okul yıllanruzdan, ilk füminiz Ge-
mkfc'nin çekimkrinden, seyirciyle bu-
luşnasından söz ederken 'korkuyor-
durr dıyorsunuz. "Korku" hâlâpeşi-
nizdmi?Korkuolmadaniyi şeylerya-
püaıilir mi?
StRDARAKAR- Aslında tam ter-
si bı şey belki, korkuyonım derken
olmısı gereken bir 'heyecan'ı anlat-
mal ıstiyorum. O olmadan olmaz!
Bir örü insanı bir araya getiriyorsu-
nuz e onlar sıze ınanıyorlar. Bu ınanç-
onunda ne yaparsanız
yapın anlattığınız şey yaşam
oluyor. Yaşarken kolay fark
edilmeyen, göz önünde
olmayan şeyler var,
deşilmesi gereken de onlar
işte. Yaşarnı daha iyi
anlamak için daha derinine
bakmak gerekiyor çünkü.'
tan sonra ciddi bir cehennemin içine
giriyorsunuz ve tüm insanlan da bu
cehennemin içine davet ediyorsunuz.
Bu büyük bir sorumluluk. O insanla-
nn sağhklı düşünüp düşünmeyece-
ğinden, proje sonunda onlann mutlu
olup olmayacağından korkuyorsunuz.
Yoksa iki filmimde de korktuğum bir
şey yok. Bu cesaret demek değil; bir
pilot için uçmak cesaret değildir.
'Hikâyenin kendisi çok önemlT
- Sizce yönetmen ve oyuncular ara-
sındaki iletişim sinemada ne kadar
önemli?
AKAR-Güven çok önemli. Bir işin
ortaya çıkabilmesi için herkesin tam
anlamıyla birbirine teslim olması ge-
rekiyor. Sonunda sız ne kadar ınanır-
sanız herkes de o kadar inanır; siz ne
kadar isterseniz herkes de o kadar is-
ter.
-'Gemide' için 'seyredildikçe de-
rinliği ortaya çıkan bir fılmdi' derken,
bu film hakkında 'deştıkçe dibmden
çok fazla şey çıkacak' diyekonuşuyor-
sunuz. Nedir bu ortaya çıkacak 'giz-
li' gerçekler?
AKAR- Yaşam! Sonunda ne yapar-
sanız yapın anlattığınız şey yaşam
oluyor. Yaşarken kolay fark edilme-
yen, göz önünde olmayan şeyler var,
deşilmesi gereken de onlar işte. Ya-
şarnı daha iyi anlamak için daha de-
rinine bakmak gerekiyor çünkü. Ben-
ce her yaşamlan şeyin bir görünen ta-
rafı, bir de görünmeyen tarafı var. İn-
sanlar daha çok ardında olanla ılgile-
niyorlar. Her şeyin kendine özel bir ger-
çeği var sonunda...
- 'Aşk fılmi de yapsam hikâye an-
latınm" diyorsunuz.Hika\e'ninbu ka-
dar önemli ounasırun sebebi nedir?
AKAR - Her şeyden önce ortada
bır 'hikâye', bir drâmatik durum ol-
malı. Burada hikâyenin kendisi çok
önemli. Ne yazarsanız, yazm anlattı-
ğınız şeyle aramzda bir bağlantı olma-
lı. Hikâye yazannın inançlannı, bakı-
şını taşımalı. yoksa inandıncı olmaz-
sınız. Gerçekçilik ve inandıncı olmak
arasında fark var çünkü. İnsanlann
sizin hikâyenize üıanmalan önemli
olan.
-Bu günlerde özelükle sinemada bir
'eskiye dönüş' hareketi var. Bu konu-
da siz ne düşunüyorsunuz?
AKAR-Bu geri dönüş genel olarak
her şeyde var. Ben buna tekrar göz-
den geçirnıe' anlamında bakıyorum.
Her şeyi öyle çabuk geçıp öyle çabuk
inandınyorlar ki kuşkuduymayabaş-
lıyorsunuz. Okuldayken bazı dene-
meleryapardıkbuyönde. 'Dünya'nın
yuvarlakolduğunu nerden bfliyoruz?'
sorusunu yeniden gündeme getinr-
dik örneğin. Olan şeyi daha iyi kav-
raman gerekiyor. Geldiğin yere ka-
dar zamanı anlamalısın yani. Ben bu-
nu istiyorum. O filmleri seyredip se-
naryolannı yeniden yazıyorum. Yö-
netmenin o sahneyi çekerken ne dü-
şündüğunü anlamak hoşuma gidiyor.
Bulmaca çözmek gibi bir şey bu, çok
düşündürücü ve anladığınızda da çok
hoş bır duygu.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATİLLA BtRKtYE
Can Yücel 'Albümü'
"Ne yaman zor imiş yonca yolması ; . ,
bizim memlekette adam olması"
Şiirimizin en isyankâr. en ihtilaJci sesidir Can Yü-
cel, hiç kuşkusuz ki. Ama, onunki bilinçli bir tsyan-
dı. işinin ehlisi bir anarşist, şarabi bir isyankâr. Dili
ve zekâsını ustaca kullanan bir şair.
Siyasi söylemi, okuru rahatsız etmeden, ştirselli-
ği bozmadan şiire sokmuştu. Öte yandan şiirine do-
ğal bir bilgelık de sinmişti. Yaşama biçimi ile şiir onun
için bıçak sırtıydı desek, yanlış olmaz.
Şiiri seçmişti; şiiryazmayı seçmişti, "büyükadam"
olmak yerine; ama yine de büyük adamdı doğrusu...
• • •
Selahâttin Hilâv, "Şiirin konuk olduğu, 'konuş-
landığı' şairierden biridir Can Vüce/" diyor.
"Can'ın şiirinde doğa, nesneler, canlıtar, insanlar,
ilişkiler, bilgiler, düşünceler, kavramlar, tasanmlar,
imgeler, duygular, heyecanlar, duyumlar; şiirsel im-
ge dünyasının kurulmasını sağlayan bir kaynak ve
bir vesile. Bu şiirde, her günkü sözcükler ve taşıdık-
lan imgeler, varlığını kendinden alan ve kendinde bu-
lunan şeylere dönüşüyor."
CanYüceCİ, "birbilge ozan"olarak tanımlayan M*-
met Fuat da şu saptamayı yapıyor:
"...Konuşma dılını büyük bir kıvraklıkla, halkın çok
düşkün olduğu sözcük oyunlanna yer vererek kul-
landı. Aynca, Osmanlıdan kalma dil parçacıklannın
Cumhuriyet çocuklannca ınce alay öğesi olarak de-
ğeriendirilişinı de şiiherine ustaca yansıttı. Yaşamı-
nın güzelliklerini, kucaklayıp bağnna basarcasına
saptayışı, çirkinliklere hoşgörülû, babacan bir halk
adamının sövgülü diliyle yüklenişi, onu çağdaş şi-
irimizde, sözünü sakınmaz, ama iyiliğinden, sevgi do-
lu yüreğinden de hiçbir zaman kuşkuya düşülmez
bir 'ozan' haline getirdi."
• • •
Can Yücel'in tüm şiir kitaplannı, Doğan Kitapçılık
yayımlıyor. Kitaplan, -belki de Yücel'in yaşama ba-
kışından esinlenerek- "ters"ten yayımlıyorlar. İlk çı-
kan (bir numaralı) kitap, şairin sağlığında yayımladt-
ğı son kitap.
Şimdiye kadar on iki kitap yayımlandı:
Mekânım Datça Olsun, Alavara, Seke Seke, Ren-
gâhenk, Maaile, Gece Vardiyası, Bir Siyasinin Şiir-
leri, Canfeda, Çok Bı Çocuk, Güle Güle/Seslerin
Sessizliği, ölüm ve Oğlum, Gezintiler.
önümüzdeki aylarda da üç kitap daha yayımla-
nacak:
Gökyokuş/Kuzgunun Yavrusu, Yazma/Kısa Dev-
re ve Sevgi Duvan.
Böylece Can Yücel'in "ş//r/cü///yaf/"tamamlanmış
olacak.
Can Yücel gibi büyük bir şairin tüm şiirierine iste-
nildiği zaman ulaşılması, okuriar için de, araştırma-
cılar için de büyük bır olanak. Dılenz, şiirlen kitapçı-
lardan hıç eksilmez.
Gözlerımiz, benzer özen ve ıstekle öteki yaprtlan-
nın da gerçekleştirilmesınde: çevınler, uyartamalar,
söyleşiler ve yazılar...
•" ' •• • • • •
Yaşama karşın, kolay kolay rastlanmayan bir "fa-
vıralışı" \asû\ Can Yücel'in. Kahraman, benzersizve
biricikti, öyle de yaşadı; "Mekânım Datça olsun" de-
di ve mekânı Datça oldu. özü sözü hep birdi, öyle
de yazdı:
"(GULAK'IN SİYATİĞI) ' ' • „ "
Elli metrodan fazla yürüyene
Dizlerim geriliyor, •.'_• ^ ..
Antepli hekim ganya çıktım,
Sen iflâh olmasın dedi bana , -. .. ~ '
llâç da gâr etmez bu derde £
Sen bu sancıyla ölene kadar sürünecen
Sen siyaset olmuşun dedi kesti
Ben de ağnamadım nerden bildi • •
Bizim köpeğe 'Demokrat' dediğimi"
<
Baba Zula' Kumanova
Jazz FestivaJi'nde
• Kühür Servisi - Murat Ertel, Levent Akman,
Göksel Demırpençe, Cevdet Erek ve Selim
Sesler'den oluşan 'Baba Zula' bugün başlayacak
olan Makedonya'daki 'Kumanova Jazz
Festivali'nin açılış konserini gerçekleştirecek.
27 Ağustos'a dek sürecek olan festival
programında Human Beings (Fransa), Florina
Brass Band (Yunanistan), Zoran Madjirov
Quartet (Makedonya), Zona C (Bulgaristan),
Paradox Trio (Amerika), Lolita (Slovenya),
Belgrade Per Gussion Summit (Yugoslavya) gibi
gruplar yer alıyor.
YTİhte Bülent Arel -İhan
Mûnaroğlu arşhn
• İSTANBUL (AA) - Elektronik müağin
öncülüğünü yapan besteciler Bülent Arel ve llhan
Mimaroğlu adına Yıldız Teknik Üniversitesi'nde
bir arşiv oluşturuldu. Yaklaşık üç yıldır
sürdürülen proje kapsamında iki besteciye ait
GD'ler üniversitenin "Duyusal Tasanm
Programı"ndaki arşive yerleştirildi. Üniversite bu
projeylel960'larda New York'ta elektronik
müziğin öncüsü olan iki Türk bestecinin "klasik
elektronik müzik" deyimini dünyaya sunduğu
ama bu akımın Türkiye'de ilgi görmediği
üzerinde dururken Arel ve Mimaroğlu'nu genç
müzisyenlere tanıtmayı amaçlıyor.
12.Adana/UtmKozaHim
FestivaH tarUşmalapı sürüyor
• ADANA (AA) - Adana Büyükşehir Belediye
Başkanı Aytaç Durak, 12. Altın Koza Film Kültür
ve Sanat Etkinlikleri Festivali'ni yapması için
yetki verdikleri Intermed firmasının önünü
kesmediklerini belirtti. Teminat yaurmayan bir
fîrmaya destek verdikleri için çok eleştiri
aldıklannı ifade eden Durak, şunlan söyledi:
"Sponsor firma protokol şartlanna uysaydı, bu
aksaklıklar olmazdı. Belediye olarak fırmaya
yardımcı olmak istiyoruz."
Spice Girfsgeri dönüyor
• Kültür Servisi - Bir süre önce dağılan ünlü
Ingiliz pop grubu Spice Girls, yakında yeniden
bir araya gelerek single albüm yapacaklannı
açıkladı. Grup üyeleri, yeni parçalannı ekim
ayında piyasaya süreceklerini ve ismini gizli
tuttuklan üçüncü albümlerinin de 6 Kasım'da
satışa çıkacağını belirttiler.