Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
£24 AĞUSTOS 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur(« cumhuriyet.com.tr 15
İJlkemizdemodem seramiksanatmı başlatan Füreya Koralaramızdan ayrılah bugün üçyüolııyor
*Her yerde aşkıaramıştı'
FRANKFURT-2 Haziıan 1910'da
Büyükada'da Şakir Paşa ailesinin üye-
si olarak doğan Füreya'nm 90. yaşı
için ne bir sergi, ne bir anma toplan-
tısı düzenlendi. 24 Ağustos 1997'de
kaybetriğimiz sanatçının üçüncü ölüm
yıldönümü, görsel sanatçısına hiçbir za-
n a n hak etîıgı değen vermeyen top-
lurnumuzda, bir sanatçının vefatının,
çoğü kez onıuı "sanaünm da ölüraö"
olduğu gerçeğiyle karşı lcarşıya geti-
riyor bizi.
Modem seramiğin bir sanat olduğu-
nu kanıtlamak için geçen ömrü bo-
yunca, birbırinden ilginç çalışmalar
gerçekleştiren, modern Türk sanatın-
da yeni bir dönemi açan Füreya için
ne yapıldı? KLötü yazılmış bir biyog-
rafîden, binbir baskı hatasıyla 1997'de
Yapı Kredi Yayınlan tarafından sunu-
lan "BirUsta,BirDünya:FüreyaKo-
ral*' kataloğundan başka ne var eli-
mizde?
Füreya'nın 20. yüzyıl patinasını ta-
şıyan atölye-evi küçük, özel bir müze
olarak korunması gerekirken, vefatı-
nın ardından yok edildi. Kapsamlı bir
retrospektif sergisi, tüm eserlenni içe-
ren bir kitabı (cataloque raisonne) ya-
yımlanmadan çalışmalan darmadağın
oldu. Yaşamı ile sanatını birbırinden
aynlmaz bir bütün olarak kavrayan bu
dieğerli sanatçının arkasından ağıt yak-
mak değil amacım. Ama büyük bir
açmazın içinde kıvranan güncel sanat
ortamımıza eklerrüenen duyarsızlık,
tarihe, yakın tarihe bile bakmama sal-
gını, çalışmalan, kişiliğiyle "sırachsr
bir kimliğe sahip olan Füreya'ya anı-
sı etrafindaki sorunlardan uzaklaşa-
rak bakmama engel oluyor. Hem ger-
çeklerle yüzleşmekten korkmayan, bu-
nu her zaman büyük bir açıkyürekli-
lilde savunan bir sanatçının arkasından
başka türlü nasıl davranılabihr ki?
'3. evliliğimi seramikle yaptun'
Modem Türk sanatının gelişim çiz-
gisi içinde değerlendirildiğinde. Füre-
ya'mn bir "yüzyıl sanatçısı*
1
olmadığı
görülür. 1947'delsviçre'deterapıama-
cıyla başladığı seramik, orujn yaşamı-
nı değıştıren biroigu olur. 1949'da La-
-usanne'da bir yanda küçük bir seramik
atölyesinde çamurla uğraşmaya, bir
yandan da resun derslen almaya baş-
ladığında. yaşamındaki "arama döne-
mi" farklı biryoğunluğa ulaşır. "Ara-
ma dönemi" dcrken. 1927'den 1949'a
dek geçen süreyi berimliyonım. Prof.
Berger'le keman çalışması, Istanbul
Üniversitesi Felsefe Bölümü'ne de-
vam etmesi, evlılikleri, Vatan Gazete-
si'nde yayımladığı müzik eleştırileri.
çevirileri Füreya'nın yirmi ikı yıl bo-
yunca biriktirdiği, belleğini olustur-
duğu bir yaşam parçasıdır.
1950'de Paris'e yerleşerek seramik-
çi Serre'nin desteğiyle seramik çahş-
malannı sürdüren Füreya, 1951 tie pa-
no, karo, obje ve litografilerden olu-
K,
(Fotoğraf: ARA GÜLER)
aşamı ile sanatını birbirinden aynlmaz bir bütün olarak gören Füreya Koral, modern
seramiğin bir sanat olduğunu kanıtlamak için geçen ömrü boyunca birbirinden ilginç
çalışmalar gerçekleştirdi. Yaratma sarmalını "Içi Boş Insanlar' figürleriyle tamamlayan
sanatçının arkasında bıraktığı boşluk, her ölüm yıldönümünde daha da artıyor.
şan ilk kişısel sergisini Galeri Mai'de
açtığında, arayışlannın sonucunu bu-
lur ve son derece olumlu eleş-
tiriler alır. Şakir Paşa ailesi-
nin yakından tanıdığı Jacqu-
es Lassaigne'ın sergi davetı-
yesine yazdığı küçük ama he-
yecan dolıı yazıda. "Böylece
içindeki düşüncelerden sıy-
nJarak. kalbini büinmezçiçek-
lerin ve aiev seDerinin akışt-
na btrakıyor"' cümlesinde be-
lirttıği gibi bu sergi. Füre-
ya'nın dönüşii olmayan bi-
çimde yaşamını sanata ada-
yacağını betımler. Bu döne-
mi "Ben üçüncü evliliğimi
seramikle yaptım" dıyerek
özetleyen sanatçı, istese ger-
çekJeştirebileceğı ulusiararası bir
karıyeri bir tarafa iterek îstanbul'a
dönüp çahşmalannı ülkesinde sürdür-
meyi tercıh eder.
Köklü bir çını geleneğinin olduğu
Türkiye'de, 1950'lerde seramik daha
emekleme dönemine bile girmemişti.
hatta modem seramiğin varlığı bılin-
miyordu. Güzel Sanatlar Akademi-
sı'nde Seramik Bölümü yeni kurul-
musru. bu bölümün ilk mezunu Sadi
Evler
dizisinden...
Diren 1954'te diplomasını alacaktı.
Eczacıbaşı'nm Kartal'daki küçük de-
neme atölyesınden, Göksu testicileri-
nin tezgâhlanndan başka *seramik
r>
yapma imkânınm olmadığı bir kentte.
1951 'de Maya Sanat Galerisi'nde Pa-
ris çalışmalanru sergileyen Füreya'nın
tstanbullu sanatseverler üzerinde bırak-
tığı etkıyi düşünüyorum.
Sıfırdan binn çıkması kadarzor-
âu bu koşullarda modern seramik
sanatını uygulamak. Hem teknik
hem de artisrik açıdan. Çünkü se-
ramik. çizmenin. form vermenin
dışjnda, hem kilin, hem sırlann
hem de fınnda pişim süresinin
yapıt üzerindeki kesin şekillen-
dirici olarak söz sahibi olduğu bir
yaratı alanıdır. Günümüzde kla-
sik aynmlann bir anlamı kalma-
dıysa da seramik. tekniğin tasa-
rımla bütünleşmek zorunda ol-
duğu bir etkinlik olarak Füre-
ya'nın ellerinde ayrı, farklı bir
form aldı. Bu ne demektir? Bu şu
demektir: Füreya 1941-55 arasın-
daki değışik objeleri, 1955-75 arasın-
daki büyük boyutlu panolan (Ziraat
Bankası. Istanbul. 1966: DıvanPasta-
nesi, lstanbul. 1968). 1975-95 arasm-
daki figürleriyle seramiğin üzerinde-
ki teknik miğferi çıkararak onu ıçin-
de kalbin, heyecanların, aşkın attığı
bir forma, ayn bir "yaratma firünası-
na" tabi tutmuştur. 1950'lerde yeşil
renkli bir tabağının günümüzde grileş-
mesi, kuşlannm gagalanmn, kuyruk-
lannın, kanatlannın çatlaması, sera-
mik evlerin üzerindeki saksılann düş-
mesi, onun teknik sorunlarla değil,
kurmak istediği "imge dünyasıyla" il-
gilendiğinin kanıtıdır.
Füreya'run 1950'lerde önce Hitit ve
Urartu uygarlıkJanna ait form dünya-
sını anımsatan desenler çizdiği, 1960'la-
nn başmda ise daha sonra sıkça tercih
edeceği "gres tekniğryie" kuş, balık
motiflennin ağır bastığı objeleri şe-
killendirdiği görülüyor. Bu çalışmala-
nn tümünde kendini belli eden bir ya-
lınlık, çoğu kezalabildiğine basite ine-
rek, sanki formlandırma değil, oyun ra-
hathğıyla sanatsal sorunlan çözmek is-
teyen biryaklaşım seziliyor. Şekillen-
dirmeye olan eğilimi kadarsanatçının
çızgisinin, kili bir ileri bir geri kazır-
ken, içinde mutluJuktan çok acının du-
yumsandığı birritimtutturması elbet-
te tesadüf değil. 1970'lerin başından
itibaren seramik yerine, beyaz porse-
lenin ışığı geçiren özelliğinden yarar-
lanarak kullanım amaçlı tasanmlar
gerçekleştiren Füreya, sadece birkaç
çizgiye indirihniş olan bu çalışmala-
nnda da kendi soluğunu yakaJamış,
bunun için de hem soyut hem de figü-
ratif elemanlan kullanmıştır.
Imgder düıyasmda gezinınişti
1980'li yıllarda daha sık kişisel ser-
gi açan sanatçının son dönem çalışma-
larında belli bir izleği sürdürmekten
çok, tabak ve figürlerinde kendi mi-
tolojik dünyasının ürünü olan sembol
yüklü temalan yorumladığı görülür.
İster dallan insan kollan gibi göğe çı-
kan ağaçlar, ister gözlerini sonsuza
dek açık tutma arzunu gösteren bay-
kuşlar, isterse gölge oyunlannda gös-
terilen hayal gemileri gibi tekneleriy-
le Füreya, temelinde ölümün olgusu-
nun mistik bir olgunlukla sunulduğu
imgeler dünyasında gezinmiştir. Iler-
leyen yaşmın yeni deneylere girmesi-
ne müsaade etmediğini anladığında, ar-
tık seramik yapmayı bıraktığmı açık-
layacak cesarete sahip olan sanatçı-
nın, daha sonra yeminini bozarak kili
tekrar eline alıp yaptığı fıgürlerin bir
Requiem'i andırması elbette bir rast-
lantı değil.
Bu yazırun başlığını FeritF>dgû'nün
sanatçı için yazdığı birmetinden ödünç
aldım. Bu metinden ikinci ahntıyla,
"Yürürken ardında izler bırakbğuu
bümez değüdl/ Ama dönüp arkasına
bakmazdı" dizeleriyle yazıma son ver-
mek istiyorum. Füreya'nın arkasında
bıraktığı en ilginç izlerden biri de çok
sevdiği babası Emin Koral için tasar-
ladığı mezardı. Sanatçıyı kavramak
isteyenlerin mutlaka bu mezan gör-
meleri gerekiyor. 1951 'de Paris'te yap-
tıgı litografideki mezarhk motifîyle
başlayan yaratma sarmalım 1990 ta-
rihli "İçi BoşInsanlar"figürleriyleta-
mamlayan sanatçının arkasında bırak-
tığı boşluk, her ölümyıldönümündeda-
ha da artıyor
'1/dDenizin YaratıaKadınlan'Kültür Servisi - UNESCO'nun
himayesinde ilki geçen yıl Selanik'te
yapılan 'Iki Denizin Yaraücı
Kadınlan Fesrtvaü'ne bu yıl
Türkıye'den sanatçı Maria Rha Epik
davet edildi. 22-27 Eylül tarihlerinde
düzenlenecek olan festivalin gala
gecesinde Epik, banş ve dostluk
simgesi olan şarkısı Thalassa'yı
(Deniz) seslendirecek. Akdeniz ve
Karadeniz'e kıyısı olan ülkelerdeki
kadın sanatçılann katıldığı festıvalde
klasik ve pop müziğin yanı sıra; film,
fotoğraf, seramik, edebiyat, sinema
alanlannda ürün veren sanatçılar da
yer alacak. Epik, 1979'da Eurovision
şarkı yanşmasının Türkiye
elemelerinde 'Seviyorum' bestesi ile
birinciliği kazanmıştı. Ancak o
dönemdekı iktıdann, yanşmarun
Kudüs'te yapılmasını protesto etmesi
nedeniyle sanatıçı son anda
tsrail'deki fınale katılamadı. Bu
olayın ardından Epik, kendini müziğe
ve genç kuşaklann eğitimine adadı.
Sanatçı. tzmir Valiliğı Özel Maria
Rita Epik Müzik Kursu'nu yönetiyor.
Aynca, 100'den fazla bestesi bulunan
Maria Rita Epik, 1996 yılında
Ulusiararası lzmir Araştırmalan
Merkezi tarafından kurum dalında
fzmir Ödülü ve 1999 yılmda da
Ulusal Sanayici ve Işadamlan
Demeği tarafından Kültür Sanat Özel
Ödülü ile onurlandırıldı. Sanatçı aynı
zamanda Ingiliz Kraliyet Müzik
Okullan Birleşık Kurulu'nun
yaklaşık 90 ülkede gerçekleştirdiği
müzik sınavlannı Türkiye'ye
getirdi ve kurulun Türkiye
temsilcısi oldu. İlk albümü
Tanışma yı 1979'da Yonca Plak'tan
çıkaran Epik. 1989'da başansız olarak
nitelediği Yanımda Yoksun adlı ikinci
albümünü gerçekleştirdi. 1994 yılında
ise Uğur MumcıTnun anısuıa
bestelenen Peki Ben Niye Öldüm ile
tek şarkılık bir kaset çalışması yapan
Epik, opera sanatçısı Zehra Yüdız'm
anısına bestelediği Ave Maria adlı
yapıta da imza attı. Sanatçı, şu
sıralarda sözleri ve besteleri tümüyle
kendine ait olacak^eni bir albüm
çahşmasının hazırlıklannı sürdürüyor. Maria Rha Epik, festivalde Türkiye'yi 'Thalassa' adlı parçaryla temsiledecek.
Christophe Gans'ın ikinci filmi konusunu bir yaratığm gizemli öyküsünden alıyor
w
KıullarDi Andasması
9
tamamlandı
Kültür Ser\ia - Fransız.sinemasının genç yö-
netmenlerinden Christophe Gans. ikinci fil-
minin çekimlerini tamamladı. 'Le Pacte Des
Loups'(Kurtlann Antlaşması) admdaki film.
konusunu 15. Louis'nin hükümdarlığı zama-
nında ortaya çıkan, özellikle kadın ve çocuk-
lan katlettiğine inanılan Gevaudan yaratığının,
artık bir efsaneye dönüşen esrarlı öyküsünden
alıyor. Geniş oyuncu kadrosu (bunlara Alas-
ka'dan getirilen iki dişi kurt da dahil), nefes
kesen doğal dekorlan ve zamanın görkemli kos-
tümleriyle oldukça renkli bir film olan Le Pac-
te Des Loups. yılsonunda ekrana çıkmaya ha-
zırlanırken şimdiden sinema tarihi içinde önem-
ü bir yer alacağının sinyallerini veriyor.
900 kişilik dev figürankadrosuyla dikkat-
leri çeken filmin başrollerinde Samuel Le Bi-
han. Monica BeDucd ve Vincent Cassel oynu-
yor. Fransız kolonilerinin Amerika'ya ilk yer-
İeştiği zamanlarda geçen film, üç kahramanm
üzerinde yoğunlaşıyor: 15. Louis'nin bahçı-
vanı(Samuel Le Bihan), onun Yedi Yıl Savaş-
lan sırasında karşılaştığı Hint asıllı kardeşi
Mani (Mark Dakascos) ve Mani'nin beyaz
kurdu Tundra. Bu birbirinden farklı üç karak-
ter, gerçekleri gün ışığına çıkarfmak için zor-
lu bir mücadeleye girerler. Bu ilginç macera,
Aydınlanma Çağı sırasında, Fransız Devri-
mi'nden yirmi beş yıl önceki zaman dilimin-
de geçer.
CanalPlus için. 180 milyon franklık bir büt-
çeyle çekilen ve Japonya, Ingiltere, Ispanya,
Italya'nın şimdiden yayın haklannı aldığı film,
mevsim şartlannın dış mekân çekimlerini
olumsuz etkilemesi sonucu aralık ayında ek-
ranlara gelecek.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Hukukun Kültüpü ve
•••Bîr Cumhurbaşkanı
Tükiye Ckjmhuriyeti, hukuk kültürü bağlamında son
birkaç haftadır cumhuriyet tarihinde eşine pek rast-
lanmamış bir durumu yaşıyor. Çankaya'da bir cum-
hurbaşkanı, başta anayasa olmak üzere, hukuku
koruma savaşı verirken, aynı cumhuriyetin başba-
kanı, cumhurbaşkanını bu davranışıyla -yani huku-
ku koruma girişimleriyle!- devletin irticayla, bölücü-
lükle, laiklik karşıtı davranışlaria mücadelesini güç-
leştirmekle suçluyor!
Bugün Sayın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Se-
zer ile, Türkiye Cumhuriyeti'nin Sayın Başbakanı
Bülent Ecevrt arasında geçmekte olan olaylar, hu-
kukun üstünlüğü ilkesine inanan, Inanmak isteyen
hiçbir Türk vatandaşının karşısında ilgisiz kalama-
yacağı türden olaylardır. Çünkü yaşadığımız dünya-
da kültürter, ancak hukukun kunımlaşmasına zemin
hazırlayabildikleri ölçüde uygar sayılmaktadır, ve yi-
ne çünkü uygar dünya için hukuk devleti, onsuz olu-
namaz bir kavramdır.
Bu kavramın gereği, yuvarlak ve bulanık sözlerle,
öfkeli çıkışlaıia, tek yanlı davranışlaria değil, ancak
hukuku bilmekle ve bilinene de kayıtsız şartsız uy-
makla yerine getirilebilir.
Bu gerçeklerin ışığında, her şeyden önce Sayın
Cumhurbaşkanı'nın sözleriyle ve tutumuyla hangi
mesajlan vermeye çalışbğına çok iyi dikkat etmek ge-
rekmektedir.
Anayasasında bir hukuk devleti olduğu açıkça ya-
zılı bir devletin Cumhurbaşkanı olarak Sayın Ahmet
Necdet Sezer, her şeyden önce şunu söylemekte-
dir: Bir hukuk devletinde hiçbir ilke, hukuku feda et-
mek pahasına korunamaz - bu ilke laiklik ilkesi bile
olsa! Tam tersine, bir hukuk devletinde devletin te-
melini ve iskeletini oluşturan ilkeler, ancak hukukun
gücüyle yeterince korunabilir.
Bu nedenden ötürü, anayasasında bir hukuk dev-
leti olduğu açıkça yazılı olan Türkiye Cumhuriye-
ti'nde, bu devletin kuruluşuna temel alınmış ilkeleri,
son olayda olduğu gibi, anayasaya açıkça aykın ta-
sarruflaria "/fony/7?aya"çalışmak, buna gerekçe ola-
rak da -Sayın Başbakan'ın yaptığı gibi- örneğin la-
iklik ilkesinin önemini vurgulamak, doğrudan laikJik
ilkesini hukuktan yoksun bir temele oturtma gayre-
tinden başkaca bir anlam taşıyamaz.
Sayın Ecevit, ünlü kararnamenin Köşk'ten ikinci
kez geri gönderilişinin hemen ardından basına yap-
tığı açıklamada, Sayın Ahmet Necdet Sezer'i, dev-
letin irticaya karşı yürüttüğü mücadeleyi güçleştir-
mekle suçlamıştır.
Ne gariptir ki, devletin irticaya karşı yürüttüğü mü-
cadeleyi Sayın Ecevrt'e göre, kendisinin Başbakan
srîatıyla Sayın Fethullah Gülen'e her vesileyle öv-
güler yağdırması, televizyon ekranlannda bu kişi
hakkında Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından çı-
karılan gıyabi tutuklama karanna üzüldüğünü söy-
lemesi ve yine bu kişinin en kısa zamanda aklanma-
sını dilemesi değil, fakat anayasayı korumak ve kol-
lamakla anayasa gereği yükümlü olan Sayın Cum-
hurbaşkanı'nın bu doğrultudaki titizliği güçleştirmek-
tedir!
Sayın Ecevit'in basın açıklamasında söylediğinin
aksine, Sayın Ahmet Necdet Sezer'in geri gönder-
me gerekçesi çelişkilerle dolu olmayıp, tam bir hu-
kuk dersidir; asıl çelişki, Fethullah Gülen'e övgüler
yağdıran bir başbakanın böyle bir hukuk dersini an-
lamamakta direnmesinden kaynaklanmaktadır.
Vurgulamakta yarar görüyorum: Türk hukuk kül-
türü, bu olayla birlikte bir dönüm noktasını yaşa-
maktadır. Çünkü ülkemizde uzun zamandan beri
belki de ilk kez bir cumhurbaşkanı, başta başbakan
ve hükümet olmak üzere, pek çok kampı ve kişiyi
karşısına almak pahasına, kendisine anayasa ile ve-
rilmiş en önemli görevlerden birini, anayasayı koru-
ma görevini kılı kırk yararcasına yerine getirmekte-
dir. Ve bunu, "Anayasalann bir kez delinmesinden
birşey çıkmaz" gibi, bir hukuk devleti için ancak ha-
karet sayılabilecek bir sözün daha önce kendi ma-
kamında oturmuş kişilerce bile söylenebilmiş oldu-
ğu bir ülkede yapmaktadır!
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, çeşitli ke-
simleri içeren oldukça geniş bir desteğe sahiptir.
Ama bu ülkede hukukbilincininegemer\o\masi, hu-
kukun kurumlaşması isteniyorsa eğer, bu desteğin
bugünküne oranla çok daha genişlemesi, Türkiye'nin
bir hukuk devleti olması gerektiğine inanan bütün ku-
rum ve kişilerce defalarca dile getirilmesi şarttır.
e-posta: ahmetcemal@superonline.com
acem20@hotmail.com
MOMA'daki greve ünliüep de
destek veriyop
• Kültür Servisi - Aralannda Steven Spielberg,
Martin Scorsese, Laurie Anderson ve David
Bryne'm da bulunduğu ünlüler 'MOMA'daki
greve destek verdiler. 'MOMA' olarak da anılan
Modern Art Museum'un 27 yıllık geçmişi
süresince gerçekleşen en uzun iş bıralana eylemi
olma özelliğini taşıyan grev, dört aydır tüm müze
personeli tarafından sürdürülüyor. Fakat personel
ücretlerinin fazlalaştınlması için başlanılan
grevin bir sonuca varması şu an için uzak bir
ihtimal olarak görülüyor. Greve destek veren
sanatçılar bu hafta içinde 'The Village Voice' ve
'Time Out New York' gazetelerinde yayımlanan
mektupta, herkesi bu greve destek vermeye
çağırdı. Mektubu imzalayan yüz otuz bir sanatçı
arasında yönetmen Pedro Almodo, Quentin
Tarantino, Bertrand Tavemier, yazar John
Ashbery, Susan Sontag ve jaz müzisyeni John
Zorn da bulunuyor. Müzenin avukatı ise bu
mektubun, müzenin anlaşmaya yanaşmadığı
görüşlerini destekler niteükte anlaşılabileceğini
söylüyor. Grevden önce dokuz ay süresince
görüşmeler yapan müze yetkilileri herhangi bir
sonuç alamayınca greve gitmişlerdi. Altı yüz elli
kişiden oluşan müze personeli, altı aydır
sigortasız ve kontratsız çahştınldıklan
gerekçesiyle 28 Nisan'dan beri işi bırakma
eylemi yapıyor.
BUGLN
• BURC AÇIK HAVA TESİSİ'nde Boğaziçi
Üniversitesi Mezunlar Demeği etkiniikleri
kapsamında saat 21.00'de Ali PiıçTazoğhı
'Gölgede Muhabbet' adlı oyunu oynayacak.
(227 42 30)
• iFSAK'ta saat 19.30-20.15 arasında Pari
Dukoviç'in 'Namibya' adlı saydam gösterisi yer
alacak. (292 42 01)