Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 23 AĞUSTOS 2000 ÇARŞAMB)
14 JVİJLiA LJ.li. kultur@cumhuriyet.com.tr
Ayşe Kulin Hn ilk öykü kitabı 'Güneşe Dön Yüzünü * 16 yıl sonra tekrar yayımlandı
'Kadının ezilmesine duyarlıyım'IŞILGÖRECİ
Ayşe Kulin'in 'Güneşe Dön Yüzünü' adlı ilk
öykü kıtabmın yeni basımı 16 yıl sonra Remzi Ki-
tabevi tarafından yayımlandı.
Kırklı yıllardan başlayarak 80'li yıllara uzanan
ve Türkiye'nın siyasal ve toplumsal birpanorama-
smın çizildiği kitap ilk olarak 1984'te Yazko tara-
fından yayınlandı. Yazar, içinde yaşadığı toplu-
mun, çocukluk yıllanndan beri gözlemlediği siya-
sal yansunalanyla çevresindeki insanlann zaafla-
nnı, beklentilerini ve özlemlerini derledıği kitap-
taki dokuz öyküyü yeniden düzenleyip iki öykü-
süne de kısa eklemelerde bulundu.
Kulin ilk kitabının ardmdan uzun süre yayıncı-
lardan uzak kalmasının nedenini şöyle açıklı-
yor:'Baslagözünüzfe görroediğiniz takdirde inana-
mayacağınız nitelikte bir rezalet arzediyordu. Her
sayfada yirmhi aşkın imla yanh$uım ötesinde, de-
ğişiköykülerden paragraflar birbirinin içine girmiş-
ti.' Kuluı, Remzı Kıtabev J 'nın, tüm yapıtlannı bün-
yesınde toplamak istediğini bildirince çok sevin-
diğinı söylüyor ve 'Hiç olmazsa kitap, çocuklan-
ma doğnı dürüst bir baskıvla kalacak' dıyor.
-Kitabuuzın yeniden basılmasının sebebi, biyog-
rafı yazan olarak amlmaktan duyduğunuz rahat-
sıziık olabilir mi? Yoksa, edebiyat çevresine ödüllü
bir öykücü olduğunuzu yeniden hatuiatmak mı is-
tediniz?
AYŞE KULİN - Bu kitap, kanımca benim en iyi
öykü kıtabım de|il, 'Fofo Sabah Resünleri' ve 'Ge-
niş Zamanlar'ın çok gensınde kaldığına inanıyo-
runı. Fakat yıne de kitabın yeniden basılmasında
bir sakınca görmedim. Bıyografı yazan olarak anıl-
mak konusuna gelince, ıki biyografık romanım dı-
şında üç öykü kitabım ve bir belgesel romanım var.
Ama etiketlemeye meraklı kişiler beni 'biyografl
yazan' olarak tanımlamak ve küçümsemek isti-
yorlarsa canlan sağolsun.
'Siyasi kimliğim öykûJerime siniyor'
- Genelde öykülerinizin kahramanlan kadınlar.
Diğer kitaplannızda da konu bir kadın ve onun ya-
şadıklan etrannda dönüyor. Olayiara hep bir ka-
dın ekseninden bakmak özellikle seçibniş bir tarz
mı? Yoksa içgüdülermiz sizi kadın duyarhhğıyla
yazmaya mı itiyor?
KULİN - Kitaptaki 'Emine' adı geçmese bile
baştan sona tüm öykülerde var. Emine aslında adı
Ayşe olan bir başka kaduu çocukluk yaşlarından
KLİtabın ilk basımmda çok fazla hata
bulunması nedeniyle yeniden basıldığını belirten
Ayşe Kulin, öykülerinde sürekli kadın ekseninde
dönmesinin nedenini, Türkiye'de özellikle belli
kesitlerde kadının horlanmasına, ezilmesine ve
kişiliğinin sindirilmeye zorlanmasına duyarlı
olmasıyla açıklıyor.
alarak, toplumsal siyasal ve zaman zaman kişisel
olayiara tanıklık ettirerek yaşamın içinden geçiri-
yor. Öykülenmde sürekli kadın ekseninde dönme-
mın nedeni, ülkemde özellikle belli kesitlerde ka-
dının horlanması, ezilmesi ve kişiliğinin sindiril-
meye zorlanması, benim de buna duyarlı olmam...
- Dönemin bazı siyasal olayianna soyut bir çer-
çeveden bakarak çeşnüyeriere üsrü kapah gönder-
meler yapıyorsunuz. Siyasi kimliğinizk öne çıkma-
dığuıız halde, siyasetin öykülerinizdeyer etmestnin
sebebi nedir?
KULİN - Istanbul'da doğdum ama bir bürokrat
çocuğu olarak Ankara'da büyüdüm. Ankara'da he-
men hemen herkes siyasetle ıçiçe yaşar. Evlerde,
sofralarda hep sıyaset konuşulur. Polıtika, Anka-
ralı çocuklann kemiklerine kadar sınmıştır. Siya-
si kimliğim ben istesem de ıstemesem de parmak-
lanmdan sızarak öykûlerime sinıyor.
'Babama hep hayranhk duydum'
- Kitabuuzın ilk iki öyküsünün başında yer alan
şiirlerde bir babaya duyulan hayranhk sezüiyor. Bu
sizin yasantmızla paralel bir ilgi mi?
KULİN -Her iki şıir de babam için yazdığun
uzun bir şiirden aluıtılardır. Yaşamım boyunca ba-
bama hep hayranlık duydum. Babam benim için
bir mihenk taşıydı. Belkı de yaşamıma giren kişi-
leri hep ulaşmalan mümkün olmayan bir çizgiye
zorladığım için kaybetmişimdir.
-MustaCı Kemalkitaplannızda akça yer abn öğe-
lerden. Cumhuriyet ve milUyet kavramlanrun aln-
nı çizmek vegençkıısağa benimsetmekgibi bir kay-
gmız olduğunu söyleyebflir miyiz?
KULİN - Böyle bir kaygım vardı. Mustafa Ke-
mal'in yönlendirdiği Kurtuluş Savaşı bazı çevre-
lerce sorgulanmaya başlayınca, böyük bir rahatsız-
lık duydum. 'Füreya' Kıaç Ali'den dolayı Ata-
türk'e çok yakın olmuş, kendi babası da Kurtuluş
Savaşı'na katılmış bir asker. Bazılan kişisel mek-
tup yapraklanyla tanh yazmaya çahşırken, benim
de elıme bu fırsat geçince, Kurtuluş'a ait ne kadar
kitap varsa kanştırdım ve romanın doğal akışı için-
de, Mustafa Kemal'in hangi sebeplerle Anado-
lu'ya çıköğını ve kurtuluş ordusunu nasıl toparla-
dığını aktarmaya çalıştım. Atatürk hayranı olabı-
lirim ama bir Atatürk budalası değilim. tstıklal
Mahkemeleri'ni ve Takrir-i Sükûn yasasını alkış-
lamam mümkün değil. O günün antıdemokratık şart-
lan altında dahi toplumda derin yaralar bırakmış
bir olay. Siyasi bir hata olarak tartışılabilır. Ama
tarih bügisinden yoksun halkıjcişisel veya siyasal
çıkarlar uğruna Kurtuluş Savaşı konusunda yanlış
bilgilendirmeye yeltenmek bence en azından çok
ayıp!
- Haldun Taner ve Sah Faik OdüOeri'nin ardın-
dan uzunca bir süre öykü yazmadnuz. Kitabınran
yeniden basınundan sonra bu alanda yapıtlar ve-
recekmismiz?
KUIİN-Güneşe Dön Yüzünü'nün basılma öne-
risi yaynıcımdan geldı. Çok kötü bir baskıyla ba-
sılmamış olsa, belkı itıraz ederdim. O günden bu-
güne yazı dilimin gehştiğinı ve Füreya ile en iyi
halini aldığını düşünüyorum. Aynca hayatta olan
yazarlann eskı kıtaplannın pişirilip pişirilip yeni-
den sunulmasından yana da değılım. Bu, bir nevi
yazann üretkenliğinin durakladığuıa işaret ediyor.
Elimdeki roman bitince, öykü yazmaya devam ede-
ceğim. Bana en büyük keyfı, öykü yazmak veri-
yor.
- Yeni projelerinizi öğrenebflir miyiz?
KULİN- 'Sevdalinka'da olduğu gibi, gerçek bir
olayın etrafına örülmüş kurgu bir roman yazıyo-
rum. Doğuda geçiyor. içinde aşk yok, ya da ön plan-
da değil.
KENTLER VE KÜLTÜRLER /varşova TURGAY FtŞEKÇl
Sovoş sonrasıyenidenycıpıhm eski kentIkinci Dünya Savaşı'nda taş taş üs-
tünde kalmayan kentlerden Varşova.
Bu yıkım sırasında, kent nüfusunun
yandan fazlası olan 700.000 insan
öldürülmüş. Savaştan önce kentte ya-
şayan 350.000 Yahudiden ise hemen
hiç kurtulan olmarruş.
Savaş bitmce kentin eski yapılan,
planlarma göre en küçük mimari ay-
nntılanna dek yeniden yapılrruş. Bu-
radaki Eski Kent Pazar Meydanı de-
nilen kare biçimli alan bugün de ken-
tin merkezi. Çok sayıda kilise, lokan-
ta ve kahvenin yanı sıra Marie Cu-
rie'nin doğduğu ev de burada. Bılgi-
nin anısını canh tutan bir müze ola-
rak düzenlenmiş.
Alandaki evlerden birinde de ken-
tin Ikinci Dünya Savaşı'ndaki yıkımı-
nı gösteren bir belgesel film durma-
dan gösteriliyor.
Alana girerken duyduğum bir ke-
man sesi öylesine sarsıcı geldi ki, gi-
dip bu güçlü müziği çalabilen insan-
la konuşmak istedim.
Genç bir hanımdı. Kemanının ku-
tusunu önüne açmış, gelip geçenin
birkaç kuruş atmasını bekleyerek ina-
nıhnaz güzellikte çalıyordu.
Çok güzel çaldığını söyledim. "Ben
gerçek bir sanatçıyurr dedi. Ülkenin
önde gelen oda orkestralanndan bi-
rinde çalıyormuş. Maaşıyla geçineme-
diği için ara sıra böyle sokak dinleti-
leri de yapıyormuş. Sonra kendisi-
nin tekil bir örnek olmadığmı, he-
men bütün sanatçılann böyle şeyler
yaptıklamıı söyledi. Hatta zaman za-
avyet halkının Polonya
halkına armağanı' olarak
Statin tarafından yaptırtılan
'Kültür ve Bilim Sarayı
y
adlı dev
yapı, kentin bugün de en büyük ve
görkemliyapısL Moskova'daki
anıtsalyapılann bir kopyasu
Varşova'nın eski veyeni
mimarisiyle hiçbir Ugisiyok.
man topluluk halinde, gidip istasyon-
da ya da başka açık alanlarda para ka-
zanabilmek için konserler verdikle-
rini de söyledi.
Alanın sessiz bir köşesinde yaşlı
bir kadın. bahçesinden toplayıp getir-
diği belli olan bir torba kayısıyı sat-
mak için bekliyordu. 12 Temmuz'du
ve ben bu yıl daha tek bir kayısı ye-
memiştim. Aslında hiç de önemli ol-
mayan bu durum. birden ülkeden
uzunca süredir ayn olmanın bir sonu-
cu gibi görünüp hüzünlendirdi beni.
Birkaç tane almak istedim. ama o
hepsini satmak istiyordu. "Bir kfflo"
dedi, "beş zfloti" (700.000 lira). Al-
dım. Parayı alırken ki heyecanından
bunun onun için önemli bir para ol-
duğunu anladım.
•••
Savaştan sonra "Sovyet halkının
Polonya halkına armağanı" olarak
Staiin tarafından yaptırtılan " Kültür
ve Bttinı Sarayı" adlı dev yapı kentin
Chopin'in yüreğiPolonyalı ünlü besteci Cho-
pin, Paris'te öleceğini anla-
yınca, yüreğinin çıkanlıp
ülkesine götürülmesini is-
temiş.
Chopin'in yüreği, Var-
şova'da, eski kentteki
Kutsal Haç adlı kilisede
bulunuyor.
Chopin'in 23 Nisan
1810 'da doğduğu ev (Ze-
lazowa Wola) Varşova'nın
elü kilometregüneyinde. Ge-
niş bahçesiyle birlikte müze
olarak korunuyor. Müzenin ko-
ruranası ve bakımını da Uluslararası
Chopin Vakfı üstlenmiş.
Ziyaretçilerin dışmda, ev, sanatçılar
için de ilginç bir mekân. Çünkü Cho-
pin'den manevi birdestek ahnayı uman
genç sanatçılar, evin üst katmda
piyanoda gelip çahşabiliyor-
lar. Bu nedenle evden piyano
sesleri eksik olmuyor.
Burayı ziyaret ettiğimiz
12 Temmuz günü, genç pi-
yanistlerin önde gelenle-
rinden Joanna Lawrvno-
wicz bizlere bir dinletı sun-
du. 1998'de Chopin Müzik
Akademisi'ni bitiren sanat-
çı, aralannda Türkiye'nin de
olduğu çok sayıda ülkede kon-
serler vermiş.
O, evin üst katmdaki piyanoda
çaldı. Bızlerbahçedeoturupaçıkpen-
cerelerden dışanya yayılan moledile-
ri dinledik. Kendisrni de ancak bizle-
ri selamlamak için aşağıya indiğinde
görebildik. Chopin'indoğduğu evin üstkatmda gençsanatçüarpiyano çaoşabiliyorlan
bugün de en büyük ve görkemli ya-
pısı. Moskova'daki anıtsal yapılann
bir kopyası. Varşova'nm eski ve ye-
ni mimarisiyle hiçbir ilgisi yok.
Aslında bugünün Varşova'sı da hız-
la küresel ekonomiye giriş yapabil-
menın heyecanıyla mı bihnem, bu
konuyu fazla önemsemediğini göste-
riyor. Son yıllarda, tepelerinde çoku-
luslu şirketlerin ışıklı isimlerini taşı-
yan çok sayıda yüksek bina yerden bi-
ter gibi srra sıra dikilmişler. Staiin'in-
kiyle karşılıklı bakışıyorlar.
Yeniler sayıca çok ounalanna kar-
şuı, henüz eski yapıyı ezebilmiş gö-
rünmüyorlar.
• • •
Varşova'da, Merkez Istasyonu ya-
kımnda gördüğüm, srradan insanla-
nn gittiği bir lokanta çok ilgimi çek-
ti.
Girdim. En az kırk yemeklik geniş
bir liste girişte bir tahtaya tebeşirie ya-
zılmış. Karşılannda da fıyatlan. En
ucuzu 1 ziloti (150.000 lira) en paha-
hsı 5 ziloti (750.000 lira).
lstediğin yemeği söyleyip tahtanm
yanındaki kasaya parasuıı veriyor-
sun, aldığın fışle ocaktan gidip yeme-
ğini alıyorsun.
Ocak, dev bir mutfak. Kırk kazan
yemek ocaklann üzerinde duruyor.
Görevli kadm, istediğin yemeği ge-
tirip porselen bir tabak içinde sana ve-
riyor. Çatalını kaşığını da alıp bir ma-
sada oturup yiyorsun.
Gelenlere baktım. iyi giyimliler de
var, sefalet içinde yaşayanlar da, tu-
ristler de. Böylesine farklı yerlerden
insanlan yan yana masalarda buluş-
turabilen bu lokantamn varlığı hoşu-
ma gitti. Birkaç kez daha gittim. Her
gidişte de biraz daha sevdim.
•••
Polonya yakın bir gelecekte Avru-
pa Topluluğu'na girme hazırlıklan
yapıyor. Halkın genel refah düzeyinin
biiden yukarda olduğunu söyleyebil-
mek zor.
Ancak altyapıda önemli değişik-
Uklerin olduğu da gözleniyor. Kent içi
ulaşunda kullanüan otobüsler yenilen-
miş. Bizde de kullanılan Macar Dca-
rus'lann sayısı azalmış, yerlerine yep-
yeni Ahnan Neoplan'lar işliyor.
Varşova, Berlin-Moskova yolunun
geçtiği bir merkez olduğundan de-
miryollannda da ciddi yatınmlar gö-
rülüyor. Çift hatlı raylar yenilenerek
hızlı trenlerin kullamlabileceği yeni
ray sistemleri döşeniyor.
Varşova ve çevresinde herhangi bir
otoyol ya da bölünmüş yol yatınmı
yok. Kara ulaşırm, tek gidiş gelişli
eski kara yollanndan sürdürülüyor.
DEFNE GÖLGESt
TURGAY FtŞEKÇt
Abidin Dinoya Göre
Nâzım Hikmet
"Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin"
dilimizde yazılmış en güzel dizelerden biridir. Yanı sı-
ra şiiri yazanla şiirde adı geçen arasındaki kolay bu-
lunmaz yakınlığı da anlatır. Bu şiirde, başka birine de-
ğil de ona seslenmişti Nâzım.
Abidin Dino'nun yeni yayımlanan Kültür, Sanat ve
Politika Üstüne Yazılar (Derleyen: Turgut Çeviker,
Adam Yayınlan) adlı bütün yazıların/n toplandığı ki-
tapta Nâzım Hikmet üstüne üç yazı var. Bu üç ya-
zıdan ikisi, Nâzım'ı değerlendirmeye girişenlerin düş-
tükleri yanılgılar üstüne.
Birinin başlığı, "Nâzım'ın 'Staiin' Şiiri". Nâzım'ın
"5 Mart 1953" tarihli şiiri üstüne yazılmış.
Bu şiirin Stalin'e bir övgü şiiri olarak nitelenip bu
yolla Nâzım'ın eleştirilmesine dayanamıyor Dino.
Yazısında Stalin'in öldüğü gün olan 5 Mart 1953
gününün Sovyetler'de yarattığı ruh durumuna değin-
dikten sonra Nâzım'ın 1951 'in ortalannda Moskova'ya
gelişinden Stafin'in ölümüne dek geçen iki yıla ya-
kın sürede sisteme yönelttiği eleştirilerden söz edi-
yor.
Gerçekten Nâzım, Moskova'ya ayak basar bas-
maz, Meyertıold'dan başlayarak sevdiği sanatçıla-
n, eski dostlannı sormaya, aramaya başlar. Bula-
madıklarının peşine düşer. Asılsız suçlamalarla Si-
birya'ya sürülmüş pek çok arkadaşını kurtarmayı
başanr.
Nâzım'ın bu çabalan sırasında başına gelen acık-
lı ve gülünç olaylann kimilerine tanık olan Yevtu-
şenko, bunlan geçen yıl Ingiltere'de yayımlanan Ro-
mantik Communist adlı yaşamöyküsü kitabına yaz-
dığı önsözde anlatıyor. (Bu önsözün çevirisi "Adam
Sanat "ın Eylül 1999 tarihli 166. sayısında yayımlan-
dı.)
Dino'nun bu konudaki inancı şöyle:
"Nâzım, sosyalizme özgüriüğün, dürüstlüğün,
eleştirinin, eşitliğin, kişiliğin, özverinin, gerçek de-
mokrasinin şart olduğuna inanıyor, savunuyordu.
Bürokratlann, daha doğrusu bürokrasinin, sekterle-
rin yüzûne karşı söylüyor ve yazıyordu bunlan."
"Nâzım Ûzerine" adını taşıyan ikinci yazıda körle-
rin fili tanımlama örneğinden yola çıkarak, Nâzım'a
yaklaşmalardaki tek boyutluluk ya da sıglıklardan
yakınıyor.
"Nâzım Hikmet, büyük sadeliğiiçinde derya adam-
dı"dedikten sonra şairterin gizlerini, "sofra başında,
sokakta ya da yatak odalannda aramak boş, onla-
nn sırlan şiiherinde" diyor.
"Elbet, küçücük bir olay bile, koskocamanbirşa-
irin doğmasınayol açabilir, bu bakımdan ilginçtir, oiay-
la şiir arasında bir ilişkı kurulabıldıği sürece."
Bu sözler, şaırle ılışkıli kışilerin olur olmaz biçim-
de, söylediklen, yazdıklan kafa bulandıncı anılara, açık-
lamalara ilişkin.
Üçüncü yazı, "Nâzım Hikmet ve Resim" başlığını
taşısa da yazar yine şairin kişiliği üstüne açıklama-
lar getiriyor.
"Nâzım'ın cömertliğinesınıryoktu, olamazdı, coş-
ku, yaşamasının, yaratmasının kesinkes akaryakftı idi"
lyiya da iyice bir şiir, iyiya da iyice bir resim, bir
çalgı ile karşılaşsa sevinçten kendinden geçer, kö-
tü, çok kötû bir şiire, resme rastlayınca -kendi su-
çuymuş gibi- utanır, kûserdi.
"Ister yazar, ister çizer olalım, her birimizde gör-
düğü en küçük olumlu belirtiyi göklere çıkarmış, biz-
leri kapı kapı, kent kent, ülke ülke dolaşıp tanıtmış-
tır, çevirtmiştir, göstermiştir, anlatmıştır."
Bu üç yazıdan sonra ne düşünürsünüz?
önce, büyük şairimize küçük hesaplarla ya da yü-
zeysel bakışlaria yaklaşılamayacağını.
Sonra, Nâzım'ın bir şair olmanın ötesinde, çevre-
sine ve insanlığa duyduğu sonsuz sevgiyle benzer-
siz bir kişilik olduğu.
Sonra da, bu kişiliği kavradığımızda hem ona ve
yapıtına daha yakın olabıleceğimiz hem de bu insan-
lık ulusunun aynasından kendimize bakarak daha
olumlu bir insan olma yolunda gelişebileceğimiz.
Nâzım, bir şiirinde, "benim, fakir milletime ikram
edebildiğim/ bir tek elmam varelimde/ bir kırmızı el-
ma,/ kalbim..." diyordu.
O elma anlıyoruz ki, daha kuşaklar boyu, onun öz-
lediği insanlar ve toplum oluşana dek dalında ışıma-
yı sürdürecek. Ne zaman o elmaya baksak, insanlı-
ğın geleceğini göreceğiz.
Sanınm, Abidin Dino'nun yaklaşımlannı da bu ki-
şiliği öne çıkarma çabası olarak görmeli.
Karikatür Sanatçısı *
Erdoğan Başol'a Israfl'den ödiü
• Kültür Servisi-Israıl'ın Hayfa kentinde yapılan
5. Uluslararası Karikatür Yanşması'nda karikatür
sanatçımız Erdoğan Başol'a 'sanatta
mükemmellik ödülü' verildi. Aralannda dünyaca
ünlü karikatür sanatçılannın da yer aldığı
yanşmaya 42 ülkeden 248 karikatürcü 1300
eserle katıldı. Sergılenen karikatürlerin bir kısmı
bir albümde toplanarak yayımlandı. Bir dönem
Karikatürcüler Derneği Başkanlığı da yapan
Erdoğan Başol, halen serbest olarak mesleğini
sürdürüyor.
K Ü L T Ü R ÇİZÎK
K A M Î L M A S A R A C I