Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2OA&UST0S 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
İ L J 1 \ kultur@cumhuriyet.com.tr 15
Doğumunun 74. yılında sevenleri usta şairi anmaya değil, onunla buluşmaya gidiyor
Can Yücel'lebüyükbiraile• Datça'da herkes
bir şeyler yapmaya
liğraşıyor. Kocaman
bir aile gibi. Hırgür
olmadan, kavgasız,
sakin. Bir ölümü
doğuma, acıyı olumlu
bir yaratıcılığa
dönüştürmeye
çahşıyor. Ama Can
Yücel'in anısına değil,
Can Yücel ile birlikte...
AyŞEKÖKSAL '
Yann, şair Can Yücel'in do-
gum günü... ölümle doğum, bir-
birierinden kopamayacaklannı ka-
nıtlarcasına yan yana, iç ıçe... Ama
Yücerin son gününe kadar dönmek
istediği Datça'da kımse ölümden
bahsetmiyor. 'Can Baba'nın arka-
sından ağlanuyor, yas tutmuyor.
Büyük bır çoşku ile el ele Can Yü-
cel'i anmayı birkenara bırakıp onun-
la beraber bir şenlik yapıyorlar. Her-
kes, Datça'ya, onu hatırlamaya de-
gil, ona ulasmak, onunla konuşmak,
dertleşmek için akın akın gidiyor.
Ortalıkta dolaşan Can Yücel' in ruhu
değil, takendısı...
"Babam öMüğündesaDanınaya baş-
ladım
n
dıyor Can Yücel'in ressam
olan kızı Su Yücel: "Önce atölyeye gir-
mek istemedim. Çafaşmak istedim ama ofanadL
Ekimde, Kuzguncuk'taki evdeki terasuı üzeri-
ne dökülen yapraklan temizlerdim. Bu benim
babamla aramdaki bir oyundu. Ayaklanmı öy-
|e hızla yere vurnrdum İa babam anlasın 'Ha-
di Su gel' diye bağırsın o gür sesiyk. Ama bu
yıl yapraklan süpüremedim. Beni çağıran kim-
se yoktu. Bana bir ev dağümış gibi geklL"
Sonra o da babasının verdığı güce kapılmış,
Genco Erkai'ın 'Can'ı sırasında, dekoru yapar-
ken, kendıyle hesaplaşmış ve acıyı üretıme dö-
nüştürmenin yolunu bulmuş. "Onu anlatan ob-
jeJmaraıten onunla buluştuın,konuştunxO[iun
inişini-çıkışıın, kaosunu anlatmaya çalışüm."
'Can Şenliği'mn afışıru de aynı güçle yapmış
Su Yücel... "Afişiyaparkendearkamda babam
vanfa. Onnn rüzginm ve esintiaın venhm Da*»
ça'dan esen rüzgânyla Can'ı anlattun."
"Feribotia geçiyorsun ya Datça'ya" diye baş-
lıyor Yücel' in, 'küçücük elleriyle baş başa uyu-
duğu' büyük kızı Güzel YüceL*Orada herkes
tanıdık ohıyor, kime gjdiyorsun diyorlar. Ben
hâlâ 'Babamia anneme gıdıyorum' diyorum.
Öienin arkasından 'Toprak oldu' derier ya ben
babamm arkasmdan kcâma öyle diyemedim. Bd-
ki babam olduğu için, ama gatiba daha çok ver-
diği güç yüzfinden onun yok ounadığını hisse-
djyorum.''
Gerçekten de Datça'ya geldiğinde fazla bir
değışıklık görmemiş Güzel. Aynı tempo ile her-
kes koşuşturuyor. Köy meydanında Can Yücel'in
sesi, şıirlerini okuyor. Müzık çalınıyor. Kalaba-
lık, kalabalık... "Babamınzekâsıvezekâsından
doğan enerji her yere yayıfayor. Sen bu enerjiyi
ahyorsun, başkasma vermek istiyorsun, o da bir
başkasına_. Böyle böyle \ayüıyor."
'Kişfliği ve sanatı iç içeydi'
"Asunda ben Can Yücel için bir şey yapmak
üzere harekete geçtim" diyor şairin mezannı
yeniden düzenlemesinı üstlenen heykeltıraş
MehmetAksoy: "Onun kişüigi ve sanataiç içey-
di 'Ben böyle yaşıyorum ama
bunu \ azıyorum' diye bir ikiyüz-
lülük yoktu onun şiirinde. Benim
de saf ve temiz bir şey yapmam ge-
rekiyonhLAııakanunda bir çocuk __
kadar temiz," ~"
Bu yüzden de inceltilmiş ve ıçınden ışık ge-
çiren bir mermere, ana kucağında bır çocuğu
işlemiş. Bu çocuğun göbek bağından su akıyor.
Hayata akan bir su, saf ve temiz. Arkadan ışık
vurduğunda çocuk bir ışık huzmesı halini alı-
yor. Işıl ışıl, parlak...
Aksoy, aynı zamanda bu heykele bir yol ya-
pılması gerektiğini düşündü ve MeJtem Defiba-
9, Selçuk Güjyüz'ün restorasyonu ile çakıllar-
dan bır yol oluşturuldu. Datça'nın her koyun-
dan milyonlarca küçük çakıltaşı toplandı. Kır-
mızı, kahverengi, san, gn, siyah... Türkiye'nin
her yerinden insanlar gelip taşlan getırdi. Gü-
nebakan çiçeklen moufinden yol, mezann önün-
deki güneşe doğru gidiyor. "Bu sanınm benim
vebirçok insanmCan Yöcd ile buluşmasuun tek
yoJu" diye belırtiyor Aksoy ve herkesı yann sa-
at 18.00'de 'Can Taşı'nın başında toplanmaya
çağınyor.
Dığer taraftan Muzaffer Keskiner şarap tan-
nsı Diyonisos'un memleketı Salihlı'dekı taş
ocaklanndan çıkan özel bır taş göndermiş, 'Can
Evi'nin önüne koymak için. Taşın üzennde al-
tın yazıyla Yücel'in şiirlen yazılı. Şarap tann-
sı Diyonisos ve Can Yücel birleşmiş.
Datça'da herkes bır şeyler yapmaya uğraşı-
yor. Kocamanbir aile gibi. Hır gür olmadan, kav-
gasız, sakin. Bır ölümü doğuma, acıyı olumlu
bir yaratıcılığa dönüştürmeye çahşıyor. Ama
Can Yücel'in anısına değil, Can Yücel ile bir-
likte...
AKDENİZ YARAŞIYOR SANA
Akdeniz yaraşıyor sana
Ytklızlar terler ya sen de teıfryorsun
Aynı ıslak ptnttı burun kanattannda
Hiç dinmryor motorlann gürüKüsü
Köpekler havhyor uzaktan
Demin bir çocuk ağladı
Fatmanım cumbadan çarşaf silkryor yine
Aii Dumdum anasına sövüyor saatterdir
Dertizi tokmaklıyor balıkçılar
Bu sesler işte sessizliğini bûyûten toprak
O senin sardunyalar gibi konuşkan
«zliğini
'Datça'da Can'ın koynundayıtn'
Hayatta yatbk dün gece
Üstümûzde meitem
Kekik kokuyor eHerin hâlâ
Senle yatmadım sanki
Oağlan dolaşten
Ben senden oğrendim deniz yazmayı
Efimden düşmüyor mavi kalem
Bir tirandi! çıkar gibi sefere
Okula gidiyor öğretmenim
Ben de ardmdan açılıyorum
Bir poyraz çizip deftere
Bn-ada var snf ebabil
Dönöyor dönüyor başımda
Senle yaşadığım günler
OÜTTIÜŞ bir çevre oldu ömrûm
Değince güneşine
Neden sonra buJdum o kaçakçı
mağarasını
Gözlerim kamaşınca senden
Ö«m beiki sulannda kaçırcüğım
O toş suda yıkanmaktır
Durdukça yosundan yeşil
Kulaç atbkça mavi
Ben düzde sanırdım yıkıntnn
Örenim alkolik asarim
Mutun doruğundaymışım meğer
Senle çıkmca anladım
Eski Yunan atlan var hani
Yeteferi büklümlü
Gün inerken de öyle
Ağaçtan izdüşümleriyle
Yürûyor Balan Tepeleri
Yûrûyor bölük can
Topkı güzelliği doğru
Kadmım
Yaraşıyorsun sen Akdeniz'e
Sevgi Duvan adh kitabından (1973)
"Denizin dibine vuran guneşin/
O oynak o pınl pınl yansıyan ışık-
lannv Gözierimle eflerimie tutmak-
ta koşturdum çocuktuğumda/Ne ga-
rip şimdi deayıu/Amabudefaza-
manın içine düşen yüzünün şavkı-
mn harelerini yakalamakla geçiyor
günlerim»"
Can Yücel'in polıtıka ve şiir ka-
dar vazgeçilmez olan eşi Gûİer Yü-
cel, böyle anlatıyor ayn geçen ilk
yılı. "BirsarapveacLBdkibiryok-
luk, ama asla boşhık değfl. Her za-
man Can var içimden sökemedi-
ğim. Sökmek ne keüme, tersine gün
gectikçe büyüyor, büyüyor, büyü-
yor_"
- Can Yücel'in öhlmündeH son-
ra yoğun bir üretim içine girdnüz.
Resimler, şiirler,öyküler» Bu yara-
öcılıgın alnnda bir 'Can' aası var
mı?
GÜLE3R YÜCEL - Can'ın yok-
luğu, beni başka birbiçimde Can'la
beraber yaşamaya, üretmeye ve ge-
liştirmeye ıttı. Resımlenmde, yaz-
dığım öykülerde, şıırlerde Can var.
Onu ağlayarak sızlayarak değil,
ona kendimden bir şeyler ileterek
ulaşmaya çahşıyorum. Ondan ba-
na miras kalan ve belki de ıçimde
olan bir potansiyeli ona yönelterek
ortayaçıkanyorum. Resımlenmde
Can eve gelıyor, evden gidiyor
Elinde ekmeği ile sokağın başın-
dan gözüküyor. Uyuyor. Ama ıçim-
de hüzün değil, tersine bır neşe var.
- Can Yücel'in kendisi de arka-
Hndan ağıtyakılmasından çokşen-
lik yapılmasuu tercih ederdi, değil
mi?
YÜCEL - Can zaten kendı bir
şenlikti. En kötü zamanlannda bi-
le kahkaha atardı, güler, neşeyi se-
verdi. Onun gende bıraktığı en
önemli miras da bu neşe. Can'ın bi-
rinci öKim yıldönümünde, 12 Ağus-
tos'ta, köyün kahvesinde oturuyor-
duk. Can bizim mahalle muhtan
HaHl Orhan Karadağb'ya bayılır-
dı. Bırlıkte ıçer, sohbet ederierdi
Muhtar bırden ayağa fırladı. "Ben
Can'm anısına zeybek oynayaca-
ğım'' dedi.Can, zeybektekı ntmi
yakalamıştı. Onun istediği tıpkı
zeybekteki gibi dünyada tek başı-
na ve özgür, ama toplumda daya-
nışma ıçinde, yan yana yaşadıkla-
nbirdünyaıdi.
- Peki 'Can Şenliği' projesi nasü
oluştu?
YÜCEL - Datçâ Belediye Baş-
da Can'a ulaşmak isteyenlere ve
onun dünyasını yakalamaya çab-
şaniara acilacakoirkapı olacak ga-
an'ın kendisi bir şenlikti. En kötü
zamanlannda bile kahkaha atardı, güler, neşeyi
severdi. Onun geride bıraktığı en önemli
miras da bu neşe.
kanı Erol Karakullukçu bu fikri
ortaya atü. Datça'nın nasıl Can için
önemi büyükse, Datçalılar için de
Can'ın yeri başka. O, kasvetten he-
le anma törenlerinden hıç hoşlan-
mazdı. Bu yüzden farklı bır boyut
getirmek gerektiğini düşündük.
Nasıl cenazesi, Can'ın çok sevdi-
ği günebakanlarla ışıl ışıl, rengâ-
renk yapıldıysa şimdiki şenlik de
o niteliği taşımalı. Bunun başlan-
gıcı Can'uı kendisıydi ve her şey
kendiliğinden gelişti. Ben sadece
rotayı beürlemekte yardımcı ol-
dum. Datça'nın köylerinden tutun
da büyük şehırlerden gelen insan-
lar onu unutmadıklannı, unuttur-
mayacaklannı göstermek istiyorlar.
Hem Can'a hem de kendilerine...
Türkiye'nin artık politik olarak
da, insan olarak da bu tür bir neşe-
yi ve enerjiyi yayacak insanlara ih-
tiyacı var. Ama bu neşenin bir ak-
h, siyasi görüşü ve evrensel olarak
insanm dünya karşısında bir dunı-
şu var. Bu yüzden şenliğin merke-
zınde var olan neşe çok önemli.
Can da bunu seyrederken çok mut-
lu olacak, buna eminim.
Bunun ne kadar gehşeceğını tam
olarak ben de bilemiyorum. Can'ı
sevenlenn isteğiyle, kendiliğinden
gehşen olaylar olduğu için benim
şurada durun diyecek halim yok.
Zaten Can'a da hayatı boyunca
'dur' diyemedim.
Şeffaf yaşama 'Can Taşı'
-Can Yücel istediği gibi, Datça'yı
ayaklan arana akfagı bir yerde gö-
mühnüştü. Şhndi deyeni bir mezar
düzenkmesi yapıhyor»
YÜCEL - Mehmet Aksoy güzel
bir mezar düzenlemesı yaptı. Ama
ben ona mezar demiyorum, adı
'Can Taşı'. Özel olarak ıçinden gü-
neş geçiren ince bir menner kul-
landı. Buheykel, 'CanTaşı', Can'ın
"Ne kadar yalansız yaşarsak o ka-
dariyi" dizelerini, yanı şeffaf, saf
bir dünyayı ve yaşamı simgeliyor.
Ama bu DeryaKöroğlu'nun "Baş-
ka türlü bir şey benim isted^nn"
dediği dünyadan da farklı,tamamen
yalansız dolansız bir dünya.
- Bir de Can Evi projesi var. Bu
YÜCEL - Ben de öyle düşünü-
yorum. Biz Datça'ya gelırken elı-
mizde sadece bir yalak, Shakespe-
are ve Süleyman Çelebi'nın 'Mev-
Ht'i vardı. Can'uı bütün kıtaplan,
el yazılan, resimleri, anılan Istan-
bul'da kahnıştı. Can ölünce herkes
onun evini, yaşadığı yen görmek
ıçın gelınce benim de aklıma 'Can
Evi' projesi geldi. Bu sene, bahçe-
nin içine, projesini mimar Ersen
Gürsel'in çizdiği 30 metrekarelik
bir ev oluşturmaya karar verdik.
Küçük ama önemli olan, ıçinde
Can'ın ruhunu ve yüreğini taşuna-
sı. 'Can'ın evi olması.
- Datça Oe Can Yücel arasmda-
ki bağ nasıl oluştu?
YUCEL -1986 yılında bir gün
Can'dan bır telefon geldi: "Haya-
tnnda ilk defa bir ev sann aküm."
Şaşırdım, çünkü hayatmda gıdip
de bir şeyler sann almış bir adam
değildir. "Nasü bir ev aİdm?" de-
dim.
tt
Babçesindekaktüsvar,incir
var,dutvan..'*dedı "Evnasıl,ev?"
"Ne bfleyim ya, ben ev mev görme-
dnn." Gerçekten de görülecek bır
ev yoktu, çünkü yıkık dökük hal-
deydi, ama o anda Datça'ya ve o
eve âşık ohnuştu. O evi Can, yaşa-
mak içuı amııştı. Datça'nın doğa-
sınm, insanlannın farklı bir gücü
var. Değişik bır kaynak fişkınyor
buradan. Can da ben de hayatunı-
zın en güzel dönemlerinı geçirdik
burada. Zaten Can, evi çok sever-
di. Eviyle yaşayan bir insandı. Has-
tanedeyken, en ağır döneminde bi-
le "Beni eve götürün" derdi. Şim-
di evde onunla yattığımız yatakta
hâlâ ben uyuyorum. Datça'da ben
Can'ın koynunda gibiyim.
-Amazorzamaniaruuzda oldu-.
YÜCEL - Oldu tabıı. Herkes ba-
na "Can'layaşamanm bedeli nedir"
diye soruyor. Bedeh bu coşku iş-
te. Biz tanıştıktan tam iki saat son-
ra Can bana gelip "Seninle bir hüc-
re kurahm" dedi. Ben, aman bu
ne diyor, hücre mücre diye kork-
tum. "Yok ktzım, öyledeğil, ömrü-
müzü birlikte aynı odada geçirece-
ğjz" dedi. O günden ben tam 43 yıl,
geceli-gündüzlü 86 yılı hep el ele
geçirdik. Böyle cesur ve tutku do-
lu bir adamla bir hayat geçırilmez
mi?
KUŞBAKIŞI
MEMET BAYDUR
Seferis Yüz Yaşında
Yorgo Seferis benim çok sevdiğim bir şair. Eli-
tis'i, Kavafıs'i, Ritsos'u da çok severım, hele
Türkçe çevirilerini! Ama neden bilmem delikanlı yıl-
larımdan beri en sevdiğim şairlerden biridir Sefe-
ris. Uria Iskelesi'nde doğup yaşamış birsüre, son-
ra Yunanistan'a göçmüs. 1972'de ölmüş, 1900 do-
ğumlu şairimiz.
2000 yılı Seferis'in yüzüncü doğum yılı. Her yer-
de kutlanıyor bu. Urla'da da kutlanacak elbette.
Oturduğu ev burada duruyor biraz yorgun dursa
bile. Şimdi sıkı durun! Seferis kutlamalanna bizim
memleketten kimileri karşı çıkıyorlar. Ural-Altay
Kültür ve İnsan Haklan Derneği üyeleri. Ural-Al-
tay nire, Ege'nin bir ucundaki Urla nire demeyin.
Cengiz Han'ın, Atilla'nın ve Hülagü'nün ve Ka-
an'ın ve Karaoğlan'ın akrabalan olan bu vatan-
daşlar Anadolu topraklarında doğmuş bir büyük
şair de olsa Yorgo Seferis'in yüzüncü doğum
günü burada kırtlanamaz diyorlar. Seferis'in kımız
içip cirit atmadığını biliyoruz ama bunlar bir suç
değildir sanıyorum. Şimdilik. Öte yandan Ural-Al-
tay Küttür ve İnsan Haklan Derneği yöneticilerinin
bir teklifi, önerisi ve "vizyonlan" da var. Diyorlar
ki, Seferis'in doğum gününü burada kutlayacak-
sak, yazar Aka Gündüz'ün doğum günü de Se-'
lanik'te, besteci Dramalı Hasan'ın doğum günü
de Drama'da, yazar Kazım Taşkent'in doğum
günü de Preveze'de kutlansın.
Kutlanstn tabii, kim nekanştr? HattaZaloğlu Rüs-
tem'in doğum günü Atina'da, Deli Dumrul'unki
Pire Limanı'nda, Mehmet Ali Agca'nınkı de ya Ma-
latya'da ya da Rodos'ta yapılsın bızi ilgilendir-
mez. Ural-Altay kültüruyle ılgili dernek üyeleri bin-
lerce kilometre uzaktakı Seferis kutlamalanna ne-
den kanşıyor? Mıllıyetçıler ıktıdarda bile olsalar her
şeyi yüzlerine gözlerine bulaştırmayı surdürüyor-,
lar. Bir cins solcumuzun bir kere bile iktidara gel-
meden başardıklan bir şeyi, ellerindeki erkin sınır-
sız imkânlanyla yapıyorlar. Size ne Yorgo Sefe-
risten? Siz kim, Seferis kim? Urallar'da, Attaylar'da
o kadar sorun varken Egeli şairi sevenlerin keyfi-
ne neden karışıyorsunuz? Dış politıka görüşleri
Mümtaz Soysal'ın görüşlerine benzeyen bu Kuş-
bakışı yazannı bile neden güldürüyorsunuz? Ayıp.
•••
Fethiye Müzesi'nden Sanat Tarihi uzmanı Sa-
yın Mehmet YakJız'ın enfes bir yazısını okudum
geçen ay Yeni Binyıl gazetesınde. Başkent Anka-
ra'ya yeni bir amblem aranıyor ve Belediye Baş-
kanı Melih Gökçek'in camilı, kuleli, yaldızlı, ev-
lere şenlik amblemi tartışılıyor ya, işte bu tartış-
maya olağanüstü güzel bir boyut kazandırıyordu
Sayın Yaldız'ın yazısı.
Yazara göre başkentin simgesi ne bu çirkin
amblem olmalıdır, ne de Hitit Güneşi. Ankara'nın
simgesi kentin adında gizlidir. Bir söylenceye gö-
re Nuh'un gemisi büyük tufanda şimdi Ankara
Kalesi'nin olduğu yere demir atar ama fırtınanın
şiddetiyle halat kopar, çapa orada kalır. Aradan ge-
çen yüzyıllar boyunca insanlar yeryüzüne dağılır-
lar ve kentler kurmaya başlarlar. Tepenin etekle-
rinde Nuh'un gemisine art olduğu düşünülen ça-
payı buluriar ve adına Ankerium derier kentin. Bu
"Çapa Kent" anlamına gelir. Ankerium, Ancyra,
Ankyra, Ancorra, Angora, Engürü ve Ankara. Bü-
tün bu sözcükler çapa sözcüğüyle bağlantılıdır. Bu
kentte yaşayan uluslararsa Hitıtler, Frıgler, Lidya-
lılar, Persler, Galatlar, Romalılar ve Bizanslılar, ll-
hanlılar, Selçuklular, Osmanlılar ve Türkiye Cum-
hunyeti kentin ismine dokunmamışlardır.
Denizden yüzlerce kilometre uzaklıkta olması-
na rağmen bir kentin neredeyse binlerce yıldır Ça-
pa Kenti anlamında Ankara adını taşıması şiirsel-
dir. Ormanlannı, nehirlerini, doğasını ve bu arada
denizlerini de pek sevmeyen bir ulus gibi dursak
bile, Türkıye'de bu saydıklanmın üstüne titreyen
bir büyük azınlık olduğu da gerçektir. Sayın Meh-
met Yaldız'ın da söylediğı gibi Ankara'nın simge-
si, hem bu kentin kuruculanna hem de yüzyıllar-
dır sokaklannda yaşayanlanna bir saygı göster-
gesi olarak çapa olmalıdır. Bunun için biraz tarih
bilinci, biraz mitoloji keyfi ve bir tutam da estetik
düş gücü gerekir ki mesele bu noktada tıkanıyor
ne yazık ki...
• • •
Bir sevindirici haber var: Çehov Enstitüsü, Tür-
kiye şubesini Akademi Istanbul'da açıyor. Oyun
yazaıiığı, tiyatro eleştirmenliği, yönetmenlik, si-
nema yazariığı, sirk sanatçılığı dallannda eğitim ya-
pılacak ve master programları düzenlenecek. Bu
konulan Yuri Lubimov, Josef Rayhelgauz, Rüs-
tem Ibrahimbekov, Nikita Mikhailkov gibi us-
talardan öğrenmek isteyen gençler için iyi bir fır-
sat.
'The Contenders', Venedik Rlm
FestivaU'ne katHamıyor
U Kültür Servisi - Venedik Film Festivali'ne
katılması beklenen, Dan Minahan'm 'The
Contenders' adh fılmi, dağıtıcı şirket
'USA Films' tarafmdan festivalden çekildi.
Başrollerinde Brooke Smith, Glenn Fitzgeral ve
Marylouise Burke'ün rol aldığı fılrmn
festivalden çekilmesı karan, açılıştan ikı hafta
önce verildi. Yönetici Alberto Barbera ise bu
tutumu çok amatörce ve kabul edilemez
bulduğunu açıkladı. Bir aniaşma mızaladıktan
sonra bunun kurallanna uyulması gerektiğüıı
belırten Barbera, hiçbir özrü kabul
etmeyeceklerini de sözlerine ekledi.
USA Fihns ise tüm bu tepkilere karşı hiçbir
açıklamada bulunmadı. Söz konusu filmin
ABD'de göstenme gınş tanhi 2001 Şubat
olarak belu-lendı. USA Films yetkılilen ise
festival ve göstenme giriş tarihi arasmda bu
kadar uzun bir süre ohnasmı sakıncalı buluyorlar.
Jmmy Page nahatsnlandı
B Kültür Servisi - Led Zeppelın grubunun eski
gıtanstı Jımmy Page, Black Crowes'la bırlıkte
verdığı bir konser sırasında rahatsızlandı.
56 yaşındaki sanatçmm sağlık durumu turnemn
diğer konserlerini vermeyı engelledığı için bütün
turne programı ıptal edildi. Page'in
rahatsızlanmadan önce verdıği konserlerde Led
Zeppelın'in eski parçalanndan, blues
klasıklennden ve Black Crowes'un yapıtlanndan
oluşan bir repertuvar yapılmıştı. Bu konserlerin
kayıtlan yakin bu~ tarihte, önce mternette, sonra
da kaset ve CD olarak piyasaya sürülmüştü.