Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 AĞUSTOS 2000 PAZAR
12 PAZAR KONUGU
Hükümet ve Cumhurbaşkanı arasında krize neden olan KHK'yiProf. Dr. ÜlküAzrak ile konuştuk
'Cumhurbaşkanı devletnoteti değüdir'LEYLA TAVŞANOĞLU ^ a n u n
hükmündeki karamameyılan hikâyesine döndü. Yok efendim, kararnameyi Cumhurbaşkanı
Sezer imzalamazsa devlet krizi çıkarmıs. Devletin içine sızmıs şehatçılar ve çeteler ancak bu karar
..A
'İlkelerden
yola
çıkmıyorlar'
- Peki, çokyakın geçmişi neden
unutmayı yeğliyodar da 19. yüzyü ve
'20'liyıllar Fransası 'nı hatıriıyoriar?
- Bu, bazen hukukçulann, ama çokça
da Tûrkiye'deki siyasetçilerin tavnnı
sergiliyor. Çünkü ne yazık ki insanlar
ilkelerden yola çıkmıyorlar.
Hukukçular da öyle... îlkelerden yola
çıkmadıklan için kendi düşünceleri,
niyetleri ve arzulanna uygun düsen
btrtakım örnekleri alıyorlar; öbürlerini
göz ardı ediyorlar, daha doğrusu
gizliyorlar. Somut olaylardan
uzaklaşarak ilkelerin hangi nedenlerle
ortaya çıktığı ve nasıl geliştiğini göz
öhiinde tutmak varken güncel
politikanın karanlık dehlizleri içinde
bu tür manipülasyonlara girmek pek de
uygun bir tavır deği], diye
düşünüyorum.
Avrupa İnsan
Haklan
Mahkemesi
- Anayasa hukukçuları "Bu kanun
hükmündeki kararnameyi Saytn Sezer
imzalasa bile, AvrupaJnsan Haklart
Mahkemesi 'nden geri döner "
görüşündeler. Siz bu görüşe katüıyor
musunuz?
- Tabii. Buna kesin gözüyle
bakabilirsiniz. Bakın, şöyle bir görüş
ileri sürülüyor:
Cumhurbaşkanı bir kanunu bir kez geri
çevirebilir. Ama ikincisinde
imzalamak zonındadır. Kanun
hükmündeki kararnameyi de kanunlar
gibi imzalamak mecburiyetindedir.
Ben bu kanıda değilim. Kanun başka,
kanun hükmünde kararname başka
şeydir. Kanun hükmündeki karamame
yürütme organının işlemidir. Yani
yasama organının işlemi değildir.
Kaldı ki bu kanun hükmündeki
kararname yasama organının verdiği
• yetki kanununa da aykın. Bu kadar
' açık anayasaya aykınlık varsa
Cumhurbaşkanı o kanun hükmündeki
kararnameyi imzalamaya nasıl
böylesine zorlanabilir?
Cumhurbaşkanı anayasanın
koruyucusudur. Cumhurbaşkanı, o
kanun hükmündeki kararnameyi
imzalama konusunda tereddüt ediyorsa
yine de imzalayabilir, ama Anayasa
Mahkemesi'ne denetletebilir.
Ama öyle bir tereddütü yoksa,
anayasaya aykınlığı çok açık biçimde
görüyorsa onu imzalamaz. Anayasa
Mahkemesi'ne gitmeye de gerek
duymaz.
Size Almanya'da bir devlet
memurunun başına gelenleri ve olayın
Avrupa Insan Haklan
Mahkemesi'nden nasıl döndüğûnü
anlatayım.
Ahnanya'da Fransızca öğretmeni olan
Vog adlı bir hanım, aynı zamanda
Komünist Parti üyesiydi. Ahnanya'da
deviet memurlan rahatlıkla siyasi parti
üyesi olabilirler. Ama Ahnan Anayasa
Mahkemesi, "Komünist Partisi üyesi
olmakla kamu hizmeti birbiriyle
bağdaşamaz*" karannı verdi.
Almanya'da "Aşınlarya da Radikafler
Karamamesi*' işletihniş ve Vog
görevden alınmıştı. Anayasa
Mahkemesi de kararnamenin Vog
hakkında işletilmesini uygun gördü,
"Kararnamenin çalışnrümaa suretiyie
kendisinin görevden almması
anayasaya aykın değüdir" dedi.
Konu, Avrupa İnsan Haklan
Komisyonu ve Avrupa Insan Haklan
Mahkemesi'ne kadar gitti. Avrupa
İnsan Haklan Mahkemesi, Alman
Anayasa Mahkemesi'nin karannı
Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi'nin
fıkir özgürlüklerini koruyan 10.
maddesine aykın gördü. Karar da o
dönemde bütün Ahnan Anayasa
hukukçulan tarafından alkışlandı.
Ahmet Necdet
çıkarmıs. Devletin içine sızmış şeriatçılar ve çeteler ancak bu kararnameyle
temizlenebilirmiş, falan fılan... Cumhurbaşkanına açık açık "Senin görevin noterlik. Ona göre..." tavrı içindeler. Hem sonra neden kanun
hükmünde kararnameyle bu işiyapmak istiyorlar? Daha birkaç ay önce 657 sayılı Devlet Personel Yasası 'nda değişiklikyapılmadı mı? Neden o
yasanın içine devlet memurlan için gerekli disiplin
hükümleri konulmadı? Ya da devlet memurlan
içinde çok ciddi terör suçu işleyenler varsa neden
olay Terörle Mücadele Yasası çerçevesinde ele
ahnmadı? Bunlar bir tarafa bırakılmış,
"Kararname de kararname " diye tutturmuşlar.
Acaba rahatsızlıkan, Anayasa Mahkemesi
Başkanlığı 'ndan gelen bir hukukçu olan
Cumhurbaşkanı Sezer 7 istedikleri gibi manipüle
edemeyeceklerinin bilincine varmaları mı? Bu
telaş mı onları 1982 Anayasası 'na aykın biçimde
davranmaya zorluyor? Bütün bu noktaları,
Cumhurbaşkanı 'nın böyle bir kanun hükmündeki
kararnameyi, açıkça anayasaya aykın bulması
PORTRE / Prof. Dr. ÜLKÜ AZRAK
İstanbul, 1938doğumlu. Yükseköğrenimini f.Ü. Hukuk
Fakültesi'nde tamamladu 1958'de aynıfakültede
Ordinaryüs Prof. SıddıkSami Onar'ın asistanı olarak
gö'reve başladu Uzunyûlar idare hukuku dersleri verdL
1979'daProf. Dr. TarıkZafer Tunaya'nm ö'nayak
olmastyla Hukuk FakültesVnden ayrıldu İ. Ü. Siyasal
Bilgiler FakültesVni kuran yedi öğretim üyesi arasında
yer alaU. Bir süre bufakültenin dekanlığını yaptL
1999'un ekim ayında t. Ü.'den istifa etti. Maltepe
Üniversüesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi olarak
gö'revyapıyor. durumunda imzalamaması gerektiğini savunan
Prof. Dr. Ülkü Azrak 'la konuştuk.
- 1982 Anayasası 'na göre cumhurbaşkanmın yetki ve so-
rumluluklan nelerdir?
- Anayasanın 104. maddesi cumhurbaşkanına genel bir gö-
zetim yetkisi vermiş. Burada çok önem taşıyan, Anayasanın
uygulanmasını gözetmek ve devlet organlan arasındaki uyu-
mu sağlamak; hatta onu da gözetmek.
Bu, cumhurbaşkanlan için çok önemli bir misyon. Çünkü
anayasa ihlalleri, anayasa yargısı bulunması. ya da bulunma-
masına bağlı olmayarak yürütme organından geldiği zaman,
yani hükümetin kararnameleriyle, kararlanyla ortaya çıktığın-
da cumhurbaşkanı bunlan durdurmak ve anayasa ihlallerinı or-
tadan kaldırmak görevini de yüklenmiş oluyor.
1982 Anayasası, cumhurbaşkanına 1961 Anayasası'nda ol-
duğu gibi kanunlan, bazılannın "gedktirici veto" admı verdik-
leri geri gönderme yetkisi vermiş. Cumhurbaşkanı, hangi nok-
talarda anayasaya aykınlık gördüğünü gerekçeleriyle TB-
MM'ye geri göndererek o noktalarda düzeltme yapmasını is-
teyebiliyor. Ama TBMM hiçbir değişiklik yapmadan. nokta-
sına, virgülüne dokunmadan aynı metni cumhurbaşkanına tek-
rar sımarsa cumhurbaşkanı bunu imzalamak zorunda. Ama o
zaman da anayasa bir emniyet supabı öngörmüş. TBMM'nin
ısran karşısında cumhurbaşkanmın kanaati değişmemişse Ana-
yasa Mahkemesi'ne ıptal davası açarak kanunu ya da kararna-
meyi iptal ettirebiliyor.
Kanun, devlette, anayasadan sonra gelen en güçlü işlemler-
den biridir. Kanun hükmünde kararnameler (KHK) belki norm-
lar sıralamasmda kanunlarla aynı basamakta olarak görülebi-
lir, ama burada çok önemli bir nokta var. Bu kararnameler onu
yapan organın niteliği bakımından herhalde yürütme işlemi-
dir. TBMM Bakanlar Kurulu'na bunu yapması için sadece bir
yetki vermektedir.
Burada, cumhurbaşkanını, hükümetin işlemlerini sadece
onamak zorundaki bir organ olarak görmek yanlış.
-Yadabir notergibi görmek
mi?
- Alman literatüründe de
"devletnoterT deyimi kullanıl-
mış. Fakat "devlet noteri" den-
diği zaman da parantez açılıp
içine ünlem işareti konmuş. Ya-
ni aslında bu beğenilmeyen bir
niteleme. O bakımdan da cum-
hurbaşkanını noter gibi görmek
çok yanlış. Ama noter de huku-
ka aykın bir işlemi onamaz. Ba-
zılannın, cumhurbaşkanını no-
tere benzetirken bu hususu çok
fazla düşünmüş olduklanm pek
sanmıyorum.
28 şutoat gerlde kaldı
- TBMM daha kısa süre ön-
ce 657 sayılı Devlet Personel
Yasası 'nda değişiklik yaptL Ar-
dtndan da hemen devlet me-
murlanna disiplin cezalan ön-
gören bu kanun hükmündeki
kararname geldi Acaba 657
sayüıyasadayapılan değişiklik
çok mu aceleye getirildi de disiplin yaptınmlan yasaya kon-
madt ve bu karantameye gerek duyuldu?
657 sayılı kanunun disiplin hükümlennde değişiklik yapıl-
mak isteniyor idiyse, 28 Şubat kararlan olarak anılan Milli Gü-
venlik Kurulukararlan çerçevesinde kanunda bir değişiklik ya-
pılması gündeme gelmiş olsaydı aradan geçen üç yıl içinde bu
gerçekleştirilebilirdi, diye düşünüyorum.
Bana kalırsa 28 Şubat espnsi bugün biraz gerilerde kaldı.
Türkiye'de davranışlar, görüşler ve duygular o kadar hızla de-
ğişiyor ki işlemlerin zamanında. geciktirilmeden yapılmasın-
da büyük yararlar var.
O dönemde sekiz yılhk eğitim konusu hızlı biçimde getiril-
di ve TBMM'den geçti. Ama iş orada kaldı. 28 Şubat kararla-
nnın bir kısmı o hızlı süreç içinde yasama organı tarafindan
hayata geçirildi. Geri kalanıysa unutuldu. Bu da kafalarda so-
ru işareti oluşmasına neden oldu.
Söz konusu kanun hükmünde kararnamenin hazırlanışının
nedeni, Hizbullah adlı örgütün içinde bazı kamu görevlileri-
nin bulunduğunun ortaya çıkması oldu. Ama Hizbullah örgü-
tü yeni bir olgu değıl ki.
Türkiye'de haberalma örgütü, Hizbullah'ın varhğını ve fa-
aliyetlerini çoktandır biliyor ve izliyordu. Haberalma örgütü-
nün bunu görmemiş olduğuna ihtimal vermiyorum.
Biz bu işlerin derinliğine varamayız. Ama önlemler zama-
nında alınsaydı belki bu irticai terörü durdurmak daha kolay
olurdu.
28 Şubat'uı özellikle irtica ve ondan sonra da aynmcılık, bö-
lücülük gibi birtakım ideolojik davranışlara karşı önlem alın-
masını öngören tavsiye karan sıcağı sıcağına bir kanun konu-
su haline getirilmediği için güncelliği yavaş yavaş ortadan
kalktı ve mesele soğudu.
Ama şimdi aniden bunu, biz TBMM'den çıkaramıyoruz, ka-
nun hükmünde kararname çıkarahm, mantığıyla hazırlamak
inandıncı olmuyor.
- Bu söylediklerinizle bağlantılı bir sorum var. Sizin de işa-
ret ettiğiniz gibi devletin içine çetelerin yuvalandıklart orta-
ya çıktL Ama bu hükümet, devletin içine yuvalanmış çetele-
rin üzerinegitmek yerineişıdevleimemurlannın disiplin dav-
ranışlannayönelik bir kanun hükmünde kararnameyle hal-
letmeye çalışıyor. Sizce hükümet neden bu yolu seçti?
- Devletin içinde yuvalanmış çete uzantılannı bence bılme-
leri mümkün ve laztm. Ben gerçekten bildiklerine ınanıyo-
rum. Bilinmez bir konu değil. Bürokraksı içinde, devlet me-
murlannın davranışlannı mutlaka ızlemışlerdir.
Klmler olduklarım blHyorlar
Niçın bunlan Terörle Mücadele Yasası kapsamında ve za-
manında izlemediler? Bunun cevabını vermek çok güç. Çün-
kü geri planda nelercereyan ettığını çok lyı bılıyordeğilız. As-
lında bunlar hakkında hızlı bir biçimde ceza kovuşturması ya-
pılsaydı durum farklı olurdu. Kimler olduklanm biliyorlar
Bizzat Başbakan'ın agzından duyduk:
"Biz bunlar hakkında kovuşturma yapsak bile Devlet Me-
murlan Kanununa göre bunlan gecici olarak görevden alabi-
Ihoru/. Duruşma,yargılamadevanıettiğisürecedebunlara,ka-
nuna göre maaşlannın üçte ikisini ödemek zorunda kahyoruz.
Biz görevlerinden uzaklaşünlmış kimselere niye maaş ödemek
zorunda kalalım?"
Anlaşılır gibi değil. Bu. bütçe açıklannı kapatma sorunu
mudur, yoksa Türkıye'nın asayiş ve anayasal düzenıni koru-
ma sorunu mudur' Iştc burada bırbınne kanşıyor. "Bizbunla-
n açığa alabiliriz, ama niye para ödeyeUm?" mantığı var.
Bunlan peşinen atalım, para da ödemeyelim, dava isterse i-
ki yıl sürsün. lyi de, beraat ederlerse ne olacak? O zaman kişi
göreve ıadesı için idare mahkemesine başvuracak ve genye dö-
nük olarak paralar faiziyle kendisine ödenecek. Görüyorsunuz,
disiplin yönetmelığı de getırsenız işin seyri bu olacaktır.
Bunlar ortadayken şımdi alelacele bir kanun hükmündeki ka-
ramame içine, anayasaya aykınlığı ciddi olarak tartışılması
gereken bu hükümler sokularak anayasa sınırlannı zorlama-
nın hukuk açısından pek de akılcı bir davranış olduğunu san-
mıyorum ' -
- Benzer bir konuda Anayasa Mahkemesi'nin 27 Nisan
1993 tarihli bir karan var...
- O sırada cumhurbaşkanmın imzasını bertaraf etme günde-
me gelmışti. O dönemde Cumhurbaşkanı TurgutOzal'dı. Hâ-
kimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerinin atanmasının ka-
nun hükmünde kararnameyle yapılması ve cumhurbaşkanının
imzasına açılmaması ısteniyordu. Bu kanun hükmündeki ka-
rarname Anayasa Mahkemesf nin önüne geldiğinde, mahke-
me bu gıbı hususlann cumhurbaşkanının imzasından kaçınla-
mayacağını \e cumhurbaşkanının orada bir anayasa denetimi
yapmasının zorunlu olduğunu kabul etmişti.
Anayasa Mahkemesi karan
Kanun hükmündeki kararnamelerin içeriğinin ne olacağı,
hangi hallerde kanun hükmündeki karamamelenn kabul edile-
bileceği konusunda Anayasa Mahkemesi'nin sayısız karan var.
Hükümet ve bir kısım çevre, cumhurbaşkanının bu kanun
hükmündeki kararnameyi imzalamasının bir zorunluluk oldu-
ğunu, Anayasa Mahkemesi'nin 1987 tarihli bir karanna atıfta
bulunarak ısrar ediyorlar.
Ama Anayasa Mahkemesi'nin içtihadı 1991 tarihinden iti-
baren değışti. Anayasa Mahkemesi 1991 tarihinde bu gibi ko-
nulann kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceği-
ni kabul ettı.
Bunlar ortadayken ve Anayasa Mahkemesi'nin kararlan ana-
yasa hiikmüne göre bütün organlan bağlayınca ısrarlı olmak
anayasaya uygun bir tavır değildir, düşüncesindeyim.
- Bir de başka ülkelerden örnekler var. Örneğin, Alman-
ya'nın Johannes Rau'dan önceki Cumhurbaşkanı Roman
Herzog da Ahmet Secdet SezergibiAnayasa Mahkemesi Baş-
kanlığı 'ndan gelmişti. Roman Herzog cumhurbaşkanıyken
federal hükümetin anayasaya aykın olabilecek kararlannı
imzalamış mıydı?
- îstersenız daha gerilere gidelim ve Roman Herzog'un ki-
şiliği üzerinde duralım. Roman Herzog bir anayasa hukuku pro-
fesörü Münih Üniversitesi'nde anayasa hukuku dersleri veri-
yordu. Herzog Hırisriyan Etemokratik Parti eğilimlidir.
Alman Anayasa Mahkemesi'nin kendine özgü bir yapısı var.
Bizdeki Danıştay'da olduğu gibi Alman Anayasa Mahkeme-
si'nde de daireler bulunuyor. Bu dairelerden birisi sosyal de-
mokrat. öbürü Hıristiyan demokrat daıredir. Alman Anayasa
Mahkemesi'nde başkan seçimlen de münavebeyle olur. Bir
sosyal demokrat dairenin adayı başkan olur, ondan sonraki dö-
nemde de Hıristiyan demokrat dairenın adayı başkan seçilir.
Bu, orada bir gelenek haline gelrmştir.
Herzog, önce Hıristiyan demokratlann adayı olarak Anaya-
sa Mahkemesi'ne üye, sonra da başkan oldu. Herzog'un, Ana-
yasa Mahkemesi başkanı olmadan önce yazdığı yazılan bulu-
nuyor.
Gephard Müüer adındakı bir anayasa hukukçusunun adına
çücanlmış bır ödülde ılginç bir yazısı var. O yazıda "devlet no-
teri" deyimıni kendisi de kullanıyor, ama yanına bir parantez
açıp içine bır ünlem işareti koyarak. Yani bunu pek de beğen-
mediğini belli ediyor.
Ondan sonra cumhurbaşkanının aslında bakanlar kurulu ka-
rarlannı onama yetkisine, hem de denetleme yetkisine sahip
olduğunu o yazısında ortaya koyuyor. Herzog Anayasa Mah-
kemesi başkanıyken bu görüşlerine sahip çıktı, cumhurbaşka-
m olunca da hükümetten gelen kararlan sıkı bir denetime tabi
turtu. Anayasaya aykın gördüklerinı imzalamadı. Ama bu bir
bunalım yaratmadı.
-Cumhurbaşkanıyla hükümetarasında bir uyumolmasıge-
rekmiyor mu?
- Evet, gerekıyor. Batı ülkelerinde, Türkiye'de olduğu gibi
durumlarla karşılaşılmaz. Hükü-
metler, hele bu kadar önemli bir
konuda karar hazırlayacaklarsa
onu daha önce mutlaka cumhur-
başkanıyla istişare ederler.
Çünkü cumhurbaşkanının böy-
le bir karan onamayacağı anlaşı-
lırsa hükümetler boşuna çatışma-
lar, gerginlikler çıkarma yoluna
gitmezler. Fransa'da, 1887'de
Cumhurbaşkanı Grevy, parla-
mento çoğunluğu tarafindan kö-
şeye sıkıştınldı ve istifaya zorlan-
dı. 1925'te de cumhurbaşkanı
olan MiUerand'ın başına benzer
bir iş geldi.
Fransa örnefli
- Acaba bu örneklerden yola
çıkarak Cumhurbaşkanı Sezer
köşeye mi sıkıştırılmak isteni-
yor?
- Insanın böyle düşüneceği ge-
liyor. Avukat Burhan Apaydın,
McMahon'u örnek gösteriyor.
Nerede kalmışlar? Bunlar 19.
yüzyılınolaylan...
Fransa'da Millerand'ın başuıa gelen olay, parlamentoyla
cumhurbaşkanı arasındaki bir çekişmeydi. Millerand enerjik
bir cumhurbaşkanıydı. O kadar enerjik olması parlamentonun
hoşuna gıtmedi. Parlamento hükümeti zorladı ve sonunda Mil-
lerand istifa etmek zorunda kaldı.
Bu, o zamanki Fransız Anayasası'nm ruhuna çok aykın bir
gelişmeydi. O dönem Fransız literatürü bu olayı çok eleştirdi.
-Peki, bizim örnekde anayasanın ruhuna çok ters değil mi?
- Pek tabii. Basında da bakıyoruz, başlıklar atılmış: "Cum-
hurbaşkanı köşeye sdaşördıyor'', "Devlet krizi doğar". gibi...
Neden hükümet krizi değil de devlet krizi? Hükümet krizi,
dendiğinde hükümetin istifa eğilimlerinden söz edildıği anla-
şılır. Ama "devlet krizi'' denjyorsa devlet organlan arasında
uyumlu bir çalışma yok; hükümet değil de devletin başında bu-
lunan kişinin istifa etmesi bekleniyor, demektir.
Öyle sanıyorum ki bizimkiler, Fransa'nın 19. yüzyü ve 20.
yüzyılın '20'li yıllannı hatırladılar.
Hükümet ve cumhurbaşkanı bu gibi konularda daha önce is-
tişare edip uyumlu bir çalışma zemini aramazsa ışler bozulur.
Tabii ki burada hükümetin cumhurbaşkanına gitmesı ve böy-
le düzenlemeler yapmayı tasarladığını ve aynntılanm sunarak
görüşmesi gerekir. Ama cumhurbaşkanını oldu-bittiye getirip,
hatta "Bunu imzalamak zonındasm* gibi yakışıksız ıfadeler
kullanıldı. "Bunu imzalamazsa devlet krizi doğar" ne demek?
Bence devlet knzi cumhurbaşkanının bu kanun hükmünde-
ki kararnameyi imzalamamasıyla doğmadı. Devlet krizi, böy-
le bir kararnameyi hazırlamadan ve cumhurbaşkanına sunma-
dan önce onunla görüşmeyi seçmeyen hükümetin tavnyla or-
taya çıktı.
-1986 'da Fransa 'dan bir örnek var. O dönem Fransa cum-
hurbaşkanı olan François Mittenand, kanun hükmündeki bir
kararnameyi geri çevirdiğindeFransızhükümeti bunalım ya-
ratmış mıydı?
- Fransız hükümetinin Mttterrand'ın kararnameyi geri çe-
virmesi üzerine ısrarlı olmaması. bizimkiler tarafindan unutul-
muş görünüyor.