25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 AĞUSTOS 2000 PAZAR 12 PAZAR KONUGU Hükümet ve Cumhurbaşkanı arasında krize neden olan KHK'yiProf. Dr. ÜlküAzrak ile konuştuk 'Cumhurbaşkanı devletnoteti değüdir'LEYLA TAVŞANOĞLU ^ a n u n hükmündeki karamameyılan hikâyesine döndü. Yok efendim, kararnameyi Cumhurbaşkanı Sezer imzalamazsa devlet krizi çıkarmıs. Devletin içine sızmıs şehatçılar ve çeteler ancak bu karar ..A 'İlkelerden yola çıkmıyorlar' - Peki, çokyakın geçmişi neden unutmayı yeğliyodar da 19. yüzyü ve '20'liyıllar Fransası 'nı hatıriıyoriar? - Bu, bazen hukukçulann, ama çokça da Tûrkiye'deki siyasetçilerin tavnnı sergiliyor. Çünkü ne yazık ki insanlar ilkelerden yola çıkmıyorlar. Hukukçular da öyle... îlkelerden yola çıkmadıklan için kendi düşünceleri, niyetleri ve arzulanna uygun düsen btrtakım örnekleri alıyorlar; öbürlerini göz ardı ediyorlar, daha doğrusu gizliyorlar. Somut olaylardan uzaklaşarak ilkelerin hangi nedenlerle ortaya çıktığı ve nasıl geliştiğini göz öhiinde tutmak varken güncel politikanın karanlık dehlizleri içinde bu tür manipülasyonlara girmek pek de uygun bir tavır deği], diye düşünüyorum. Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi - Anayasa hukukçuları "Bu kanun hükmündeki kararnameyi Saytn Sezer imzalasa bile, AvrupaJnsan Haklart Mahkemesi 'nden geri döner " görüşündeler. Siz bu görüşe katüıyor musunuz? - Tabii. Buna kesin gözüyle bakabilirsiniz. Bakın, şöyle bir görüş ileri sürülüyor: Cumhurbaşkanı bir kanunu bir kez geri çevirebilir. Ama ikincisinde imzalamak zonındadır. Kanun hükmündeki kararnameyi de kanunlar gibi imzalamak mecburiyetindedir. Ben bu kanıda değilim. Kanun başka, kanun hükmünde kararname başka şeydir. Kanun hükmündeki karamame yürütme organının işlemidir. Yani yasama organının işlemi değildir. Kaldı ki bu kanun hükmündeki kararname yasama organının verdiği • yetki kanununa da aykın. Bu kadar ' açık anayasaya aykınlık varsa Cumhurbaşkanı o kanun hükmündeki kararnameyi imzalamaya nasıl böylesine zorlanabilir? Cumhurbaşkanı anayasanın koruyucusudur. Cumhurbaşkanı, o kanun hükmündeki kararnameyi imzalama konusunda tereddüt ediyorsa yine de imzalayabilir, ama Anayasa Mahkemesi'ne denetletebilir. Ama öyle bir tereddütü yoksa, anayasaya aykınlığı çok açık biçimde görüyorsa onu imzalamaz. Anayasa Mahkemesi'ne gitmeye de gerek duymaz. Size Almanya'da bir devlet memurunun başına gelenleri ve olayın Avrupa Insan Haklan Mahkemesi'nden nasıl döndüğûnü anlatayım. Ahnanya'da Fransızca öğretmeni olan Vog adlı bir hanım, aynı zamanda Komünist Parti üyesiydi. Ahnanya'da deviet memurlan rahatlıkla siyasi parti üyesi olabilirler. Ama Ahnan Anayasa Mahkemesi, "Komünist Partisi üyesi olmakla kamu hizmeti birbiriyle bağdaşamaz*" karannı verdi. Almanya'da "Aşınlarya da Radikafler Karamamesi*' işletihniş ve Vog görevden alınmıştı. Anayasa Mahkemesi de kararnamenin Vog hakkında işletilmesini uygun gördü, "Kararnamenin çalışnrümaa suretiyie kendisinin görevden almması anayasaya aykın değüdir" dedi. Konu, Avrupa İnsan Haklan Komisyonu ve Avrupa Insan Haklan Mahkemesi'ne kadar gitti. Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi, Alman Anayasa Mahkemesi'nin karannı Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi'nin fıkir özgürlüklerini koruyan 10. maddesine aykın gördü. Karar da o dönemde bütün Ahnan Anayasa hukukçulan tarafından alkışlandı. Ahmet Necdet çıkarmıs. Devletin içine sızmış şeriatçılar ve çeteler ancak bu kararnameyle temizlenebilirmiş, falan fılan... Cumhurbaşkanına açık açık "Senin görevin noterlik. Ona göre..." tavrı içindeler. Hem sonra neden kanun hükmünde kararnameyle bu işiyapmak istiyorlar? Daha birkaç ay önce 657 sayılı Devlet Personel Yasası 'nda değişiklikyapılmadı mı? Neden o yasanın içine devlet memurlan için gerekli disiplin hükümleri konulmadı? Ya da devlet memurlan içinde çok ciddi terör suçu işleyenler varsa neden olay Terörle Mücadele Yasası çerçevesinde ele ahnmadı? Bunlar bir tarafa bırakılmış, "Kararname de kararname " diye tutturmuşlar. Acaba rahatsızlıkan, Anayasa Mahkemesi Başkanlığı 'ndan gelen bir hukukçu olan Cumhurbaşkanı Sezer 7 istedikleri gibi manipüle edemeyeceklerinin bilincine varmaları mı? Bu telaş mı onları 1982 Anayasası 'na aykın biçimde davranmaya zorluyor? Bütün bu noktaları, Cumhurbaşkanı 'nın böyle bir kanun hükmündeki kararnameyi, açıkça anayasaya aykın bulması PORTRE / Prof. Dr. ÜLKÜ AZRAK İstanbul, 1938doğumlu. Yükseköğrenimini f.Ü. Hukuk Fakültesi'nde tamamladu 1958'de aynıfakültede Ordinaryüs Prof. SıddıkSami Onar'ın asistanı olarak gö'reve başladu Uzunyûlar idare hukuku dersleri verdL 1979'daProf. Dr. TarıkZafer Tunaya'nm ö'nayak olmastyla Hukuk FakültesVnden ayrıldu İ. Ü. Siyasal Bilgiler FakültesVni kuran yedi öğretim üyesi arasında yer alaU. Bir süre bufakültenin dekanlığını yaptL 1999'un ekim ayında t. Ü.'den istifa etti. Maltepe Üniversüesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi olarak gö'revyapıyor. durumunda imzalamaması gerektiğini savunan Prof. Dr. Ülkü Azrak 'la konuştuk. - 1982 Anayasası 'na göre cumhurbaşkanmın yetki ve so- rumluluklan nelerdir? - Anayasanın 104. maddesi cumhurbaşkanına genel bir gö- zetim yetkisi vermiş. Burada çok önem taşıyan, Anayasanın uygulanmasını gözetmek ve devlet organlan arasındaki uyu- mu sağlamak; hatta onu da gözetmek. Bu, cumhurbaşkanlan için çok önemli bir misyon. Çünkü anayasa ihlalleri, anayasa yargısı bulunması. ya da bulunma- masına bağlı olmayarak yürütme organından geldiği zaman, yani hükümetin kararnameleriyle, kararlanyla ortaya çıktığın- da cumhurbaşkanı bunlan durdurmak ve anayasa ihlallerinı or- tadan kaldırmak görevini de yüklenmiş oluyor. 1982 Anayasası, cumhurbaşkanına 1961 Anayasası'nda ol- duğu gibi kanunlan, bazılannın "gedktirici veto" admı verdik- leri geri gönderme yetkisi vermiş. Cumhurbaşkanı, hangi nok- talarda anayasaya aykınlık gördüğünü gerekçeleriyle TB- MM'ye geri göndererek o noktalarda düzeltme yapmasını is- teyebiliyor. Ama TBMM hiçbir değişiklik yapmadan. nokta- sına, virgülüne dokunmadan aynı metni cumhurbaşkanına tek- rar sımarsa cumhurbaşkanı bunu imzalamak zorunda. Ama o zaman da anayasa bir emniyet supabı öngörmüş. TBMM'nin ısran karşısında cumhurbaşkanmın kanaati değişmemişse Ana- yasa Mahkemesi'ne ıptal davası açarak kanunu ya da kararna- meyi iptal ettirebiliyor. Kanun, devlette, anayasadan sonra gelen en güçlü işlemler- den biridir. Kanun hükmünde kararnameler (KHK) belki norm- lar sıralamasmda kanunlarla aynı basamakta olarak görülebi- lir, ama burada çok önemli bir nokta var. Bu kararnameler onu yapan organın niteliği bakımından herhalde yürütme işlemi- dir. TBMM Bakanlar Kurulu'na bunu yapması için sadece bir yetki vermektedir. Burada, cumhurbaşkanını, hükümetin işlemlerini sadece onamak zorundaki bir organ olarak görmek yanlış. -Yadabir notergibi görmek mi? - Alman literatüründe de "devletnoterT deyimi kullanıl- mış. Fakat "devlet noteri" den- diği zaman da parantez açılıp içine ünlem işareti konmuş. Ya- ni aslında bu beğenilmeyen bir niteleme. O bakımdan da cum- hurbaşkanını noter gibi görmek çok yanlış. Ama noter de huku- ka aykın bir işlemi onamaz. Ba- zılannın, cumhurbaşkanını no- tere benzetirken bu hususu çok fazla düşünmüş olduklanm pek sanmıyorum. 28 şutoat gerlde kaldı - TBMM daha kısa süre ön- ce 657 sayılı Devlet Personel Yasası 'nda değişiklik yaptL Ar- dtndan da hemen devlet me- murlanna disiplin cezalan ön- gören bu kanun hükmündeki kararname geldi Acaba 657 sayüıyasadayapılan değişiklik çok mu aceleye getirildi de disiplin yaptınmlan yasaya kon- madt ve bu karantameye gerek duyuldu? 657 sayılı kanunun disiplin hükümlennde değişiklik yapıl- mak isteniyor idiyse, 28 Şubat kararlan olarak anılan Milli Gü- venlik Kurulukararlan çerçevesinde kanunda bir değişiklik ya- pılması gündeme gelmiş olsaydı aradan geçen üç yıl içinde bu gerçekleştirilebilirdi, diye düşünüyorum. Bana kalırsa 28 Şubat espnsi bugün biraz gerilerde kaldı. Türkiye'de davranışlar, görüşler ve duygular o kadar hızla de- ğişiyor ki işlemlerin zamanında. geciktirilmeden yapılmasın- da büyük yararlar var. O dönemde sekiz yılhk eğitim konusu hızlı biçimde getiril- di ve TBMM'den geçti. Ama iş orada kaldı. 28 Şubat kararla- nnın bir kısmı o hızlı süreç içinde yasama organı tarafindan hayata geçirildi. Geri kalanıysa unutuldu. Bu da kafalarda so- ru işareti oluşmasına neden oldu. Söz konusu kanun hükmünde kararnamenin hazırlanışının nedeni, Hizbullah adlı örgütün içinde bazı kamu görevlileri- nin bulunduğunun ortaya çıkması oldu. Ama Hizbullah örgü- tü yeni bir olgu değıl ki. Türkiye'de haberalma örgütü, Hizbullah'ın varhğını ve fa- aliyetlerini çoktandır biliyor ve izliyordu. Haberalma örgütü- nün bunu görmemiş olduğuna ihtimal vermiyorum. Biz bu işlerin derinliğine varamayız. Ama önlemler zama- nında alınsaydı belki bu irticai terörü durdurmak daha kolay olurdu. 28 Şubat'uı özellikle irtica ve ondan sonra da aynmcılık, bö- lücülük gibi birtakım ideolojik davranışlara karşı önlem alın- masını öngören tavsiye karan sıcağı sıcağına bir kanun konu- su haline getirilmediği için güncelliği yavaş yavaş ortadan kalktı ve mesele soğudu. Ama şimdi aniden bunu, biz TBMM'den çıkaramıyoruz, ka- nun hükmünde kararname çıkarahm, mantığıyla hazırlamak inandıncı olmuyor. - Bu söylediklerinizle bağlantılı bir sorum var. Sizin de işa- ret ettiğiniz gibi devletin içine çetelerin yuvalandıklart orta- ya çıktL Ama bu hükümet, devletin içine yuvalanmış çetele- rin üzerinegitmek yerineişıdevleimemurlannın disiplin dav- ranışlannayönelik bir kanun hükmünde kararnameyle hal- letmeye çalışıyor. Sizce hükümet neden bu yolu seçti? - Devletin içinde yuvalanmış çete uzantılannı bence bılme- leri mümkün ve laztm. Ben gerçekten bildiklerine ınanıyo- rum. Bilinmez bir konu değil. Bürokraksı içinde, devlet me- murlannın davranışlannı mutlaka ızlemışlerdir. Klmler olduklarım blHyorlar Niçın bunlan Terörle Mücadele Yasası kapsamında ve za- manında izlemediler? Bunun cevabını vermek çok güç. Çün- kü geri planda nelercereyan ettığını çok lyı bılıyordeğilız. As- lında bunlar hakkında hızlı bir biçimde ceza kovuşturması ya- pılsaydı durum farklı olurdu. Kimler olduklanm biliyorlar Bizzat Başbakan'ın agzından duyduk: "Biz bunlar hakkında kovuşturma yapsak bile Devlet Me- murlan Kanununa göre bunlan gecici olarak görevden alabi- Ihoru/. Duruşma,yargılamadevanıettiğisürecedebunlara,ka- nuna göre maaşlannın üçte ikisini ödemek zorunda kahyoruz. Biz görevlerinden uzaklaşünlmış kimselere niye maaş ödemek zorunda kalalım?" Anlaşılır gibi değil. Bu. bütçe açıklannı kapatma sorunu mudur, yoksa Türkıye'nın asayiş ve anayasal düzenıni koru- ma sorunu mudur' Iştc burada bırbınne kanşıyor. "Bizbunla- n açığa alabiliriz, ama niye para ödeyeUm?" mantığı var. Bunlan peşinen atalım, para da ödemeyelim, dava isterse i- ki yıl sürsün. lyi de, beraat ederlerse ne olacak? O zaman kişi göreve ıadesı için idare mahkemesine başvuracak ve genye dö- nük olarak paralar faiziyle kendisine ödenecek. Görüyorsunuz, disiplin yönetmelığı de getırsenız işin seyri bu olacaktır. Bunlar ortadayken şımdi alelacele bir kanun hükmündeki ka- ramame içine, anayasaya aykınlığı ciddi olarak tartışılması gereken bu hükümler sokularak anayasa sınırlannı zorlama- nın hukuk açısından pek de akılcı bir davranış olduğunu san- mıyorum ' - - Benzer bir konuda Anayasa Mahkemesi'nin 27 Nisan 1993 tarihli bir karan var... - O sırada cumhurbaşkanmın imzasını bertaraf etme günde- me gelmışti. O dönemde Cumhurbaşkanı TurgutOzal'dı. Hâ- kimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerinin atanmasının ka- nun hükmünde kararnameyle yapılması ve cumhurbaşkanının imzasına açılmaması ısteniyordu. Bu kanun hükmündeki ka- rarname Anayasa Mahkemesf nin önüne geldiğinde, mahke- me bu gıbı hususlann cumhurbaşkanının imzasından kaçınla- mayacağını \e cumhurbaşkanının orada bir anayasa denetimi yapmasının zorunlu olduğunu kabul etmişti. Anayasa Mahkemesi karan Kanun hükmündeki kararnamelerin içeriğinin ne olacağı, hangi hallerde kanun hükmündeki karamamelenn kabul edile- bileceği konusunda Anayasa Mahkemesi'nin sayısız karan var. Hükümet ve bir kısım çevre, cumhurbaşkanının bu kanun hükmündeki kararnameyi imzalamasının bir zorunluluk oldu- ğunu, Anayasa Mahkemesi'nin 1987 tarihli bir karanna atıfta bulunarak ısrar ediyorlar. Ama Anayasa Mahkemesi'nin içtihadı 1991 tarihinden iti- baren değışti. Anayasa Mahkemesi 1991 tarihinde bu gibi ko- nulann kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceği- ni kabul ettı. Bunlar ortadayken ve Anayasa Mahkemesi'nin kararlan ana- yasa hiikmüne göre bütün organlan bağlayınca ısrarlı olmak anayasaya uygun bir tavır değildir, düşüncesindeyim. - Bir de başka ülkelerden örnekler var. Örneğin, Alman- ya'nın Johannes Rau'dan önceki Cumhurbaşkanı Roman Herzog da Ahmet Secdet SezergibiAnayasa Mahkemesi Baş- kanlığı 'ndan gelmişti. Roman Herzog cumhurbaşkanıyken federal hükümetin anayasaya aykın olabilecek kararlannı imzalamış mıydı? - îstersenız daha gerilere gidelim ve Roman Herzog'un ki- şiliği üzerinde duralım. Roman Herzog bir anayasa hukuku pro- fesörü Münih Üniversitesi'nde anayasa hukuku dersleri veri- yordu. Herzog Hırisriyan Etemokratik Parti eğilimlidir. Alman Anayasa Mahkemesi'nin kendine özgü bir yapısı var. Bizdeki Danıştay'da olduğu gibi Alman Anayasa Mahkeme- si'nde de daireler bulunuyor. Bu dairelerden birisi sosyal de- mokrat. öbürü Hıristiyan demokrat daıredir. Alman Anayasa Mahkemesi'nde başkan seçimlen de münavebeyle olur. Bir sosyal demokrat dairenin adayı başkan olur, ondan sonraki dö- nemde de Hıristiyan demokrat dairenın adayı başkan seçilir. Bu, orada bir gelenek haline gelrmştir. Herzog, önce Hıristiyan demokratlann adayı olarak Anaya- sa Mahkemesi'ne üye, sonra da başkan oldu. Herzog'un, Ana- yasa Mahkemesi başkanı olmadan önce yazdığı yazılan bulu- nuyor. Gephard Müüer adındakı bir anayasa hukukçusunun adına çücanlmış bır ödülde ılginç bir yazısı var. O yazıda "devlet no- teri" deyimıni kendisi de kullanıyor, ama yanına bir parantez açıp içine bır ünlem işareti koyarak. Yani bunu pek de beğen- mediğini belli ediyor. Ondan sonra cumhurbaşkanının aslında bakanlar kurulu ka- rarlannı onama yetkisine, hem de denetleme yetkisine sahip olduğunu o yazısında ortaya koyuyor. Herzog Anayasa Mah- kemesi başkanıyken bu görüşlerine sahip çıktı, cumhurbaşka- m olunca da hükümetten gelen kararlan sıkı bir denetime tabi turtu. Anayasaya aykın gördüklerinı imzalamadı. Ama bu bir bunalım yaratmadı. -Cumhurbaşkanıyla hükümetarasında bir uyumolmasıge- rekmiyor mu? - Evet, gerekıyor. Batı ülkelerinde, Türkiye'de olduğu gibi durumlarla karşılaşılmaz. Hükü- metler, hele bu kadar önemli bir konuda karar hazırlayacaklarsa onu daha önce mutlaka cumhur- başkanıyla istişare ederler. Çünkü cumhurbaşkanının böy- le bir karan onamayacağı anlaşı- lırsa hükümetler boşuna çatışma- lar, gerginlikler çıkarma yoluna gitmezler. Fransa'da, 1887'de Cumhurbaşkanı Grevy, parla- mento çoğunluğu tarafindan kö- şeye sıkıştınldı ve istifaya zorlan- dı. 1925'te de cumhurbaşkanı olan MiUerand'ın başına benzer bir iş geldi. Fransa örnefli - Acaba bu örneklerden yola çıkarak Cumhurbaşkanı Sezer köşeye mi sıkıştırılmak isteni- yor? - Insanın böyle düşüneceği ge- liyor. Avukat Burhan Apaydın, McMahon'u örnek gösteriyor. Nerede kalmışlar? Bunlar 19. yüzyılınolaylan... Fransa'da Millerand'ın başuıa gelen olay, parlamentoyla cumhurbaşkanı arasındaki bir çekişmeydi. Millerand enerjik bir cumhurbaşkanıydı. O kadar enerjik olması parlamentonun hoşuna gıtmedi. Parlamento hükümeti zorladı ve sonunda Mil- lerand istifa etmek zorunda kaldı. Bu, o zamanki Fransız Anayasası'nm ruhuna çok aykın bir gelişmeydi. O dönem Fransız literatürü bu olayı çok eleştirdi. -Peki, bizim örnekde anayasanın ruhuna çok ters değil mi? - Pek tabii. Basında da bakıyoruz, başlıklar atılmış: "Cum- hurbaşkanı köşeye sdaşördıyor'', "Devlet krizi doğar". gibi... Neden hükümet krizi değil de devlet krizi? Hükümet krizi, dendiğinde hükümetin istifa eğilimlerinden söz edildıği anla- şılır. Ama "devlet krizi'' denjyorsa devlet organlan arasında uyumlu bir çalışma yok; hükümet değil de devletin başında bu- lunan kişinin istifa etmesi bekleniyor, demektir. Öyle sanıyorum ki bizimkiler, Fransa'nın 19. yüzyü ve 20. yüzyılın '20'li yıllannı hatırladılar. Hükümet ve cumhurbaşkanı bu gibi konularda daha önce is- tişare edip uyumlu bir çalışma zemini aramazsa ışler bozulur. Tabii ki burada hükümetin cumhurbaşkanına gitmesı ve böy- le düzenlemeler yapmayı tasarladığını ve aynntılanm sunarak görüşmesi gerekir. Ama cumhurbaşkanını oldu-bittiye getirip, hatta "Bunu imzalamak zonındasm* gibi yakışıksız ıfadeler kullanıldı. "Bunu imzalamazsa devlet krizi doğar" ne demek? Bence devlet knzi cumhurbaşkanının bu kanun hükmünde- ki kararnameyi imzalamamasıyla doğmadı. Devlet krizi, böy- le bir kararnameyi hazırlamadan ve cumhurbaşkanına sunma- dan önce onunla görüşmeyi seçmeyen hükümetin tavnyla or- taya çıktı. -1986 'da Fransa 'dan bir örnek var. O dönem Fransa cum- hurbaşkanı olan François Mittenand, kanun hükmündeki bir kararnameyi geri çevirdiğindeFransızhükümeti bunalım ya- ratmış mıydı? - Fransız hükümetinin Mttterrand'ın kararnameyi geri çe- virmesi üzerine ısrarlı olmaması. bizimkiler tarafindan unutul- muş görünüyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle