Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
simdi
*J CUMHURİYET 17 AĞUSTOS 2000 PERŞEMBE
OLAYLAR V E G O R U Ş L E R olay.gorus©cumhuriyetcom.tr
Ağustos'un Yıldönümünde Düşündüklerim
Prof. Dr. Seçil Karal AKGÜN
H
erkes gibi, 17 Bingöl-Burdur. 1975: Lice-Di-
Ağustos depre- yarbakır. 1976: Van. 1983: Erzu-
minin acısını yü-
rekten duymuş
olmaklabirlikte,
"HüahAhmer'-
den Kıalay'a" (1) kitabımızın
cumhuriyetin kurulnşundan son-
rasını içerecek olan ikinci cildi-
nin çalışmalanna başlamamış ol-
sa idim, herhalde bu yazıyı hiç
yazmazdım. Ancak, geçen yüzyıl-
dan beri her tûrlü felaket karşısın-
da insanlann yardımına koşan bu
kurumun belgelerinde, depremler-
deki işlevlerine baktığım zaman,
üzüntü, kızgınlık, kırgınlık, şaş-
kınlık duygulanm birbiriyle ya-
nştı. Okul sıralannda yurdumu-
zun bazı bölgelerinin deprem ku-
şağında oldugunu okumuştum.
Bir yıldan beri de hepimiz yer sar-
sıntılan konusunda neredeyse bi-
lirkişi olduk. Ama doğrusu, yurt-
dışındakileri de sayarsak, diinya-
nın gûndeminde ortalama her üç
yılda bir depremle karşılaşılma-
sı, ûstelik bunlardan Türkiye'nin
payına dûşenlerin çarpıcı sayısı,
yani ülkemizin depremle ne den-
li iç içe oldugunu görmek, beni bu
konuda çok başka düşûncelere it-
ti.
Ilkin 1923 'ten sonra ülkemizin
karşılaştığı hatın sayılır çokluk-
ta can ve mal kaybına yol açan dep-
remlere bir bakalım:
1926: Fethiye-Köyceğiz. 1929:
Izmir ve çevresi. 1939: Erzincan.
1959: Iğdır. 1964: Balıkesir. 1966:
Varto-Hınıs. 1967: Akyazı-Pülü-
mür-Tercan. 1968: Bartın-Bin-
göl-Elazığ. 1969: Kars-Edirne-
EgeBölgesi. 1970: Gediz. 1971:
rum-Kars. 1986: Malatya-Adıya-
man. 1992: Erzincan. 1995: Di-
nar. 1998: Adana. Bu depremler-
de mal kaybı bir yana, can kaybı
yüz binleri geciyor. Oysa, aynı
zaman dilimi içinde dûnyanın pek
çok başka yerinde de büyük dep-
remler oluyor ve belki bunlann ta-
mamı bile bızim ülkemizdeki can
kaybına yaklaşmıyor. Nedeniy-
se, son bir yıl içinde defalarca an-
latıldığı, yazıldığı gibi çarpık ya-
pılaşma ve kurtarma işlevlerinin
yetersizliği. Kaldı ki 17 Ağustos
depreminden sonra ilgili bölgeler-
le telefon görüşmesi bile yapıla-
madığını yakınlanndan haber al-
maya çalışan herkes hatırlayacak-
tır. Deprem srrasında Çmarcık'ta
olan ve bütün gün haberleşeme-
diğimiz annemi ve kardeşimi al-
makûzere 18 Ağustos akşamısa-
at 20.00 civannda Yalova'ya ulaş-
tığımızda karanlık, sessiz bir ölü
kentle karşılaştık. Oysa göçük al-
tuıda kalanlan kurtarmaya cahşan
sivil ve askeri ekipler, projektör-
ler, ambulanslar, sağda solda ay-
dınlatılmış sağlık istasyonlan gö-
receğimizi sanmıştık. Çınarcık da
aynı sessiz karanlık ıçındeydi.
Bursa yolundan sabaha kadar sü-
ren Ankara yolculuğumuzda da
deprem bölgesine yetişmek üze-
re yol alan yardım araçlan kon-
voylanna rastlamadık. Acı bilan-
ço herkes tarafından bilinmekte.
Şimdi mi tablo ne? Gölcûk- Çı-
narcık arasında hâlâ yan yatmış,
yansı yıkılmış yûzlerce yapı, sı-
caktan kavrulmakta olan kendi
insanlanmızm içinde yaşamaya
çahştıklan, yanlanndan büyük bir
duyarsızhkla bir türlü asfaltlanma-
yan yeni yapılmakta olan yolla-
nn geçirildiği toz-toprak içinde
kalmış deprem konuüan ve bun-
lann yanında, aynı zeminler üze-
rine yeni yapılmaya veya tamam-
lanmaya çahşılan inşaatlar. Bilme-
yenler duysun, bu bölge aynı çar-
pık yapılaşma içinde yeniden çok
katlı yapılarla donanmakta. Bir
iki günah keçisi bularak vicdan-
lannı rahatlatmış olan tüm ilgıli-
ler de buna seyirci kalmakta.
Bir yıldır depremden korun-
mak için almak gereken önlem-
ler konusunda pek çok konuşma
dinledik, pek çok yazı okuduk.
Aydınlandık. Ancak, benim me-
rak ettiğim, bu konuda hangi cid-
di önlemlerin alındığıdır. Ulusun
sözcüleri olarak ulusal egemenli-
ğın sembolü olan Büyük Millet
Mecüsi'nde bizi yönetenlerin, bu
bir yıl içinde gerek önlemler, ge-
rekse yaralann sanlması konu-
sunda bedellı askerlik ve vergile-
ri arttırmaktan başka hangi yapı-
cı yasalan çıkardığıdır. Bir Boğaz
Köprüsü yapılırken köprü ayak-
lannm ve çevre yollannın geçe-
ceği yerlerdeki evler, arazıler ka-
mulaştınhr, devlet tarafindan sa-
tın alınırken sözünü ettiğim çiz-
gide tamamlanmış ve alıcı bekle-
yen yüzlerce yazlık konutlu dev-
let ahp hiç olmazsa "yanüanns*-
nhnasT yönûnde ciddi bir girişim
yapamaz mı? öte yandan, örne-
ğin, Ankara'da Demetevler gibi
hatta iskân raporu alındıktan son-
ra bilinen yöntemlerle "çekme
kat" tutkusuyla üstlerine birkaç
katm ekleniverdiği, Türkiye gene-
linde kuşkusuz yüzlercesi olan
çarpık yapılaşma sembolü semt-
lerle ilgili radikal, kalıcı kararlar
alamaz mı? Yoksa o zaman Avru-
pa devletleri tarafından demokra-
tik olmamakla suçlanıp Avrupa
Birliği'ne girişi mi aksar? Vatan-
daşlannın güvenliği için gerçek bir
devlet gibi hareket edebilmek için
daha kaç 17 Ağustos geçirmek
gerekiyor?
Vatandaş olarak bizler bunlan
satm almayıp boykot edemez mi-
yiz? Bu herhalde pek olamaya-
cak bir şeydir. Eğlence için yerin
üç-dört kat altına yapılmış, tek
çıkışı olan, kolay kolay da boş yer
bulunmayan tiyatrolar sinemala-
n, diskolan doldurmuyormuyuz?
Dolayısıyla, bir memur maaşının
neredeyse en ılımlı kiralara yet-
mediği bir düzende vatandaş, "ba-
şmı sokacak ucuz bir konut" ara-
yışını sürdürecektir. Bu durumda
devletten beklenen, hiç olmazsa
bu ucuz konutlann, uygun ve ge-
rekli koşullara göre yapümasını
sağlayacak önlemleri almak, ya-
salan çıkarmak değil midir? En
çok da merak ettiğim, devlet yö-
netimine soyunmuş kimselerin de
düşündüklerine hiç kuşku duy-
madığım bu konularda nasıl bu
denli duyarsız olabildikleri, bu
sorumluluğu nasıl taşıyabildikle-
ri, yataklannda nasıl rahat uyuya-
bildikleridir. Herhalde en sorum-
lu mevkilerde olanlar, yeni yeni
ögrendigimiz gibi, bu işin üstesin-
den de dua ederek gelebilecekle-
rini düşünmekteler: Dileğimiz,
yüce Tann'nın onlann günahlan-
nı göz zardı ederek bu yöndeki du-
alannı kabul etmesidir.
(1) Seçil Karal Akgün - Murat
Uluğtekin: Hilal-ı Ahmer'denKı-
zılay 'a Türkiye Kızılay Derneği
Yayını, Ankara, 2000.
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
'Uyumayın, Ben
Uyumuyorum!'
öyle konular vardır, sözcükler yetersizdir, imgeler
yetersizdir, acılar, gözyaşlan yetersizdir... Bugün 17
Ağustos!.. Bir yıl önce yurdumuzun büyük bir dep-
remle sarsıldığı, nice yapının yerte bir olduğu, nice
yurttaşın kurban gittiği gün. Aradan üç yüz altmış beş
gün geçrJ/ama yaraiar kapanmadı, sorunlar çözül-
medi.... • - *-
""Oece yarrflnaari^onra birden uyandik. Belki de uy-
ku tutmadı, oturduk radyo başında, TV önünde...
Bekliyor muyduk bir şeylerin olmasını, yeraltından bir
yumruğun yine bizleri sarsmasını ya da bir yıl önce-
ki tokadın bir daha yüzümüze inmesini?
"Uyumayın insanlar, ben uyumuyorum.'
Güzel bir slogan! Insanlan uyanık olmaya çağn!..
lyi de, nasıl olacak bu? Yatağa girme, koltukta sız-
ma, gözlerini açık tut, ayakta dolaş dur... Uykuya
kendini bırakma!.. Geceyansından sonra ulusça ıştk-
lan yakıp yakıp söndürdük. Bir çeşit meydan oku-
duk mu doğaya? Belki de bilime, bilimin güçsüzlü-
ğüne... En doğrusu bilimden uzak oluşumuza!
Bir zamanlar yine bu oyunu oynadık toplumca...
Ülkeyi gerilere, çok gerilere sürüklemek hevesinde-
ki insanlan, çıktıklan yerden indirmek için geceler
boyu ışıklan yakıp söndürdük, yakıp söndürdük...
Sonunda başardık. Ama başardık da ne oldu? Bu kez
sinsilik, gizlilik, hınzıriık başladı. Yine aynı adamlar,
aynı çevrelercinayetleri ile, düşmanlıklanyla; dillerin-
de demokrasi, insan haklan, özgürtük, düşünce ser-
besrliği laflanyla yine karşımızda degiller mi?
"Yeraltından sesler geliyor" demiş şair. Doğanın
sesleri onlar. Ama toplumun çığlıklan da yeraltından,
yerüstünden gelmiyor mu? Bir yü önce acılarla sar-
sılan on binlerce yurttaşın yakınmalan sona erdi mi?
Hayır? Yersiz, evsiz, işsiz binlerce depremzede ara-
mızda yaşıyor... Devlet, yaralan sarabildi mi? Elden
gelen yapıldı denecek, ama yeterii mi?
Biliyoruz, yediden yetmişe öğredik; günler, gece-
ler boyu uzmanlan dinledik: Bu topraklarda her an
yeni depremler olabilir. Çare? Çare, bunu bilmek,
evlerimizi, apartmanlanmızı, hastanelerimizi, okulla-
nmızı dahasağlam yapabilmek... Deprem sonrası iş-
lemleri hızla yerine getirebilmek... Deneyimli, hazır-
hklı olmak!
Istanbuf'da yaşayan Dr. Caroline Rnkel adlı Ingi-
liz araştıncı bakın ne diyor
"Marmara 'da depr&min belli aralManyia kendisi-
ni tekrar ettiği arşivlerde var. Doğal olarak ben dep-
reminyakın oldugunu, araştırmalanm sırasında tah-
mln edebiliyordum. Istanbul'da kimsenin kafasında
depremyokkenzaman zaman özellikle köprüden ge-
çerkenstreslianlaryaşadım. Köprü titrerken acaba
deprem mi oluyor diye telaşlandığım oldu."
Bu tür duygulan biz Istanbullular hep yaşamışız-
dır. Zaten ömrü boyunca bir kez olsun deprem anı-
nı yaşamayan var mı? Hepimiz sarsıntlardan geç-
tik. Korkulann yarar vermediğini anladık...
"17 Ağustos Etkinlikleri Çalışma Grubu" soruyor
"Depremdekigerçek can kayıplan açıfdansın. Han-
gisorumkıyargı önüne gkanldı? Kimlerakfandı? Kim-
ler hüküm giydi? Yardımlar kimlere, nerelere dağı-
tıldı? Afetzedelerin hak ve talepleri konusunda ilgi-
//7er ne düşünüyoriar?"
Kim, nasıl verecek bu hesabı?..
17 Ağustos 1999 Depremi!
ŞaldrBALKI
H
iç ummadığınız, aslabekle-
mediğiniz, akla ve hayale gel-
meyecek bir zaman akışı için-
de, uykunuzun en derin, en
yoğun, kimi düşler de gördüğünüz o an-
lannda, o korkunç deprem; dipten ge-
len o çıldırtıcı uğultusuyla başladı. Yer
sarsıntısı, uykunuzun o rehaveti sürer-
ken benliğinizi saran korku ve panik ha-
vası içinde, yatağmızdan firlamak... Bu
dehşetin ve çaresizliğin o kör kuyusun-
da debelenmek... Sizi boğmakta olan o
karanlığın içinde, ölümle yaşam arasın-
da sıkışıp kalmak...
O ilk vunışu mu, gayet hafîf otaıuş-
tu; olağan bir deprem gibi, şimdi durur
umudunu taşıyorduk ki, onu izleyen
ikinci bir yer sarsıntısı oluştu. Yine ay-
nı umut, bu ikincisi de geçer umudu;
ayakta birbirimize tutunarak dunryorduk,
üçüncü bir deprem; bir deprem dalgası
daha meydana geldi. O denli şiddet ve
hiddetliydi ki bu son gelen deprem,
apartmanı beşik gibi sallamaya başladı.
Müthiş bir uğultu, o çıldırtıcı gürültü, o
deli edici karanlığın içinde, ürpertinin
doruğunda, sağa sola savruluyorduk.
Kolon ve kirişlerin meydana getinniş
olduklan çatutı ve kütürdeme sesleri...
Deli edici!
El yordamıyla tam hole çıkmıştık, o
saniyeler içinde, bir başka kahredici ses,
gürültü, şangırtı, mutfak duvan mı yı-
kılmıştı acaba? Evet. Öldürücü deprem
devam ediyordu. Tam bu sırada bir gü-
rültü daha, küçük odanın duvan mı aşa-
ğı inmişti? Bu korkunç gürültünün he-
men ardmdan, sinirleri altüst eden ba-
smçlı sugürültüsü... "Neler oluyor böy-
le" demeye kalmadan, bir duvar daha mı
yıkıldı?.. Bu hengâmede, kendimizi dı-
şan atacağız, ama ne mümkün... O dış
kapı bir türlü açılmıyordu.. çıkış kapı-
sı.
Artık her şey belli olmak üzereydi;
ailece, bir aynhğın eşiğindeydik, çün-
kü apartman üzerimize çökmek üzerey-
di. Çok kötü bir biçimde sallanıyorduk
o an. Bu korkunç gürültü ve karanlığın
içinde, ölmek ediminin o soğuk, ürper-
tici yüzüyle baş başaydık artık. Ölüm-
le yaşam arasında sıkışıp kalmıştık. Ar-
tık bizim için başka yapılacak hiçbir şey
kalmamıştı.. bu ara, hemen dibimizde-
ki duvar da yıkıldı. Bize dogru değil, öte-
ye yıkıldı. Bu depremin ve karanlığın o
gayya kuyusunda, aklımız ve büincimiz
altüst olmuştu. Evet, çanlar artık "Mah-
şerin 4 Atiıs" için çahyordu ki, nihayet
o korkunç ve o çıldırtıcı deprem durdu.
Yüzyılımızm bu en korkunç ve en bü-
yük depremi, 45 saniye sürmüştü. Ama
bu felaketi yaşayanlar için, 45 yıl gibi,
o denli uzun gelmişti. O ölüm kusan
korkunun ve paniğin gelgitinde, o ruğ-
la-beton molozlanm aşarak dışan fırla-
mıştık. Umutlar ve düşler kurduğumuz
konutumuzu terk etmiştik. O terk edişi-
miz de hâlâ sürüyor.
Sokağunız, birkaç dakika önce ölüm-
le yaşam arasına sıkışıp kalmış insan-
larla doluydu. Ağlaşanlar, oraya buraya
koşanlar, neler olup bittiğini öğrenmek
isteyenler, başka yerdeki yakınlannı me-
rak edenler... Sokağunız, hayalet ve kâ-
bus sokağına dönmüştü. Haberleşme
mi, o da, sinirlerimiz ve ruhlanmız gi-
bi kilitlenmişti. O koyu karanlığm laci-
verde dönüşmesi, tanyerinin ağarması da,
o korkulannı daha henüz atmamışlar
için, arök gün hiç sökmeyecek gibi gel-
mişti. Gün bir ışısa, acaba neler olup
bitmişti?
•••
17 Ağustos 1999, saat 03.05, o 45 yıl
gibi uzun süren saniyeler... Dostlanmı-
zı, umutlanmızı, düşlerimizi, özlemle-
rimizi acımasızca savuran ve götüren o
45 saniye! Her yeri acılara, gözyaşlan-
na boğan o uğursuz saniyeler... Ardı-
mızda yirmi bin "ölû", kırk bin yaralı
bırakan o korkunç deprem! Her şeyimi-
zi bir anda altüst eden tarihin en büyük
"can pazan". İkinci bir "POmpei'nin
Son Günlerir
'ni tarih sahnesine çıkaran
"vüzvıhmızın felaketi", büyük dramı...
"Havada bulut yok / Bu ne fıgan"dır, o
acılar denizi!
Türkiye'desatış temsilciliği ve işbiriiği
olanakları aranıyor
NURMI HAUS GMBH yüksek kalitede, masif ahşap
ve ahşap konstrüksiyon tipi, özellikle deprem
bölgelerine uygun hazır evler inşa ediyor.
Yazlan serin, kışlan çok sıcak.
Biz Almanya'da az enerji tüketımli, hazır-ahşap evler
konusunda önde gelen bir firmayız.
NURMI HAUS GMBH
Siemensstr. 19-65779 Kelkheim-Deutschland
Tel: +49-6195-901430. Fax: +49-6195-901432
Internet: httpJ/www.NVRMl.de
E-Mail: Nurmi-Haus@t-online.de
ANKARA GAYRİMENKÜLSATIŞ tCRAMÜDÜRLÜĞÜ'NDEN
GAYRİMENKULÜNAgKARTnRMAtLANI
2000/r4Talimaî ,3
-
Saülmasına karar verilen gayrimenkutün cinsi, kıymeti, adedi, evsafi: -" * " •
Ankara, Çankaya ılçesi, Maltepe Mahallesi'nde, Gazi MusUfa Kemal Bulvan 71 kapı numaralı Tolluoğlu
apartmanınır bulunduğu yere rastlayao ve ünann 1191 ada 17 numaralı parselıni teşkıl eden 913 m2 miktannda-
lci ana gavTimenkulûn 1350 2560 aısa paylı kayden, 1. bodnım + zemın kat 11 numaralı sınema ve müştemılatı
vasıflı olup, tadilat yapılmak suretıvle asma katında 11,12,13,14,15,16,17,18 ve 19,
Zemin kaünda; 20,21.22.23,24,25,26,27,28,29,30,31,32,33.34.35,36,37,38,39,40,41 ve 42 ile,
1. bodnım katmda 43,44,45,46,47,48,49,50,51,52,53,54,55,56,57,58,59,60,61 ve 62 kapı numara-
b dûkkân ve bürolar oluştunılarak Alemdar Pasajı unvanı ile çeşıtli tş kollannda faaliyet gösteren dükkânlar ola-
rak kullanılmakta olan ve onaysız tadilat projesı ile fiili durum ıtıbanyla kullanun alanlan dosyada roevcut bılır-
kişi raporunda a>Tintılı olarak belirtilen taşınmaz, bir borç nedeniyle açık artnrma suretiyle saülacaktır
Takdir edilen kıymeti: 400.000 000 000 (Dörtyüzmilyar) TL. %17 KDV bedeli alıcıya aittir.
Satış şardan: 1-Satış 10.10.2000 gün saat. 14Ö0'ten 14.10'a kadar Adliye Mezat Salonu'nda açık arttırma su-
retiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmın edilen kıymetın %75'inı ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacaklan mecmu-
unu ve satış masraflarau geçmek şartı ile ihale otunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok arttıranm taahhü-
dü bâki kalmak şartiyle 20.10.2000 gûnü aynı yer ve saatte ikinci arttımıaya çıkanlacaktr. Bu amırmada da bu
miktar elde edılememişse gayrimenkul en çok arfnranm taahhûdû saklı kalmak ûzere arttırma ilanında gösterilen
müddet sonunda en çok arttırana ihale edilecektır. Şu kadar ki, arttırma bedelinın malın tahmin edilen kıymetinin
%40'ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacaklann toplamından fazla olması ve bundan başka,
paraya çevirme ve paylaştırma masraflannı geçmesı lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi dû-
şecektir. 2- Arttırmaya ıştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20'si nispetinde pey akçesi veya bu miktar
kadar mılli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşın para iledır, alıcı istediğinde 20 gûnü
geçmemek üzere mehil verilebilır. Tellaliye resmı, ihale pulu, tapu harç \ e masraflan alıcıya aıtür. Bırikmış ver-
giler satış bedelinden ödenir. 3- Ipotek sahibi alacaklılarla dığer ılgılilerin (*) bu gayrimenkul üzenndekı hakla-
nnı hususiyle faız ve masrafa dair olan ıddıalannı dayanağı belgeler ile on beş gün ıçmde dairemıze bildirmelen
lazımdır. Aksı takdırde haklan tapu sıcılı ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4- Ihaleye ka-
tılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ıhalenın feshıne sebep olan tüm alıcılar ve kefillen teklıf et-
tıkleri bedel ile son ihale bedeli arasındakı farktan ve diğer zararlardan ve aynca temerrüt faızınden müteselsilen
mesul olacaklardır. thale farkı ve temerrüt faızi aynca hûkme hacet kalmaksızm Daıremizce tahsil olunacak, bu
fark, varsa öncelıkle teminat bedelinden alınacaktır 5- Şartname, ilan tarihınden ıtibaren herkesin görebilmesi
ıçın dairede açık olup masrafi venldıgı takdirde ısteyen alıcıya bir örneğı gönderilebılır 6- Satışa iştirak edenle-
nn şartnameyı görmüş ve münderecatını kabul etmış sayılacaklan, başkaca bilgı almak ısleyenlenn 2000/14 Tal.
sayılı dosya numarasıyla Müdûrtûğumûze başvurmalan ılan olunur.
(lc.lCK. 126) 7.82000.
(*) tlgililer tabirine iıti&k haklu sahipleri de dahildir. Basın:45651
PENCERE
Soîtalığa bıat...
Dryanet'in başı açıkiadı:
*- Islamda reform yok!.."
tyi de etti.
Ne reformu?.. Bat, bastırdıkça, Müslüman ke-
çileri kaçınyor, köktenciliğe sanlıyor, Amerikalı ün-
lü yorumcu da kafadan atryor
"21 "ıncıyüzyılda uygahıklararasında savaş baş-
layacak..."
Başlar mısın?..
Başlayalım mı?..
Ortadoğu enerji kaynaklan Amerika'nın elinin al-
tında!.. Orta Asya'da ne olacak?.. Soaın bu!.. Bi-
lim ve teknolojiden yoksun ne kadar Islam ülkesi
varsa, sömürü düzenlerinin ağıriığı altında yoksul-
laşıp ezildikçe fıttınp irticadan medet umuyor.
•
Dünyada Müslüman köktendinciliği öylesine az-
gınlaşt ki Türkiye'de bile gündemin birinci mad-
desine oturdu; Anadolu, Osmanlı döneminde sof-
talığın bu türiüsünü görmemişti; Istanbul irticanın
başkentine dönüştü.
Bereket Anadolu Müslümanlığı, Arap softalan-
nın değil, Asya'dan Anadolu'ya göçen alperenle-
rin yüzsuyu hürmetine kök salmış. Erenler, Ha-
zar'dan yola çıkıp daha Istanbul Bizans'ın baş-
kentiyken Avrupa'ya geçerek Balkanlar'a Müslü-
manlığı taşımışlar...
Irtica şimdi Anadolu Müslümanlığına çöl şeriatı-
nın kuru softalığını aşılamaya çabalıyor; başan ka-
zanamayacak; çünkü kökü yok!..
*
Arkadaşımız Miyase llknur'un "Alevi Mizahı"
üzerine dertemesi (yakında kitap olarak çıkacai^ halk-
bilim çalışması sayılabilir; bu çalışmanın kimi ör-
nekleri gazetemizde dizi olarak yayvnlanınca ilgi gör-
dü; Bursa'dan okurumuz emekli öğretmen Yücel
Gül de llknur'u kuttuyor
"Servetleri insan korur, insanlan da ilim ve irfan
konır. Anadolu mizahı servetimizdir, kültürümûz-
dür, irfanımızdır." öğretmen Gül, mektubuna bir-
kaç Bektaşi fıkrası da eklemiş; anımsatmak için yi-
neiemekte yararvar; kuru softalığın ortalıkta kol gez-
diği şu zamanda, okuyanın yüzünde güller açtıra-
cak türden mizah bu...
• f ~ : •
Bektaşi Babası, sıcak bir yaz günü, ağacın göl-
gesinde karpuz yemiş; kabuklannı da biraz öteye
bırakmış; oradan geçen bir yoksul bu kabuklan
kemirdikten sonra ellerini göğe kaldınp dua etme-
ye başlamış:
- Allahım şükürier olsun sanal..
Bektaşi:
- Ulan, demiş, ben içini yedim bir tat alamadtm;
sen kabuğunu yedin, şükrediyorsun!.. Zaten yu-
kardakini böyle şımartıp yoldan çıkartıyorsunuz; o
da sizJere her şeyi çok görûyor.
•
Zaptiye Bektaşi'yi yokJademlenirken görüp uyar-
mış:
- Git, evinde iç!..
Baba Erenler.
- O senin dediğin ramazanda oluri..
Zaptiye, adamın biı int mrmumtvAa derctee*«dtp
karakola götürüyormuş; Baba Erenler sonrna^h*
- Suçu ne?..
- Orvç yemiş..
Bektaşi:
- Ulan, demiş, blrisi de çıkıp şu naman yese de
kurtulsak...
•"" Cumhurîyel
k i t a p l a r ı
Metin Demirtaş
DAĞINIK SATIRLAR
— —M ııiVJlCf
Yaşanan kimi anlara ilişkin bir deftere dûşülmüş notlardan
derlenmış anılar demeti. Bır anlamda "Içtnden Şiır Geçen"
düz yazüar da denebilir.
. kitap kL
Çağ Pazariama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41
(34334)Cağaloğ<u-istanbul Tel: (212)514 01 96
SARAYİCRA DAİRESt'NDEN
MENKULÜN AÇIK ARTTIRMAİLANI
Dosya No: 1998/60 Talimat
Bir borçtan dolayı hacizli ve aşağıda cins, miktar ve kıy-
metleri yazılı mallar satışa çıkanlmıştır
Birinci arttırmada 4.9.2000 gûnü saat 13.25-13.35'te
Saray Bahçeköy Ağıldere mevkiinde bulunan Komili Su
Sanayii ve Tic. A.Ş. önünde yapılacak ve o günü kıymet-
lerin yüzde 75'ine istekli bulunmadığı takdirde.
5.9.2000 günü aynı yer ve saatte ikinci arttırma yapüa-
rak satılacagı. Şu kadar ki, arttırma bedelinin malın tahmin
edilen kıymetinin yüzde kırkını bulmasıru ve satış isteye-
nin alacağına rüçhanı olan alacaklının alacağının topla-
mından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme
ve paylann paylaştırma masrafinı geçmesinin şart olduğu,
mahcuzun satış bedeli üzerinden yüzde oranında KDV'nin
alıcıya ait olacagı ve satış şaıtnamesınin icra dosyasında
görülebıleceği, fazla bılgi almak isteyenlerin yukanda ya-
zılı dosya numarası ile dairemıze başvurmalanricaolunur.
Not: Masraf verildıği takdirde şartnamenin bir ömeğı-
nin ısteyene gönderilebileceği. 11.8.2000
Lıra Adedı
9.000.000.000 1
Cınsı Mahıvetı ve Önemlı Nitelikleri
Kamyon 34 GZP 93 Plakalı 1997Model
NPR66TipliBeyazMaviGn
renkli Isuzu marka mesrubat
taşıyıcısı kamyon
Basın: 4597Û