Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 3 AĞUSTOS 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
J. U J \ kultur@cumhuriyet.com.tr 15
'Abuzer Kadayıf, 29 Eylül'de yetmiş sinemada aynı anda gösterime girecek
'Hmısı olanfa:JasıyUı
IŞILGÖRECÎ
Türk sinemasının en başanlı isim-
lennden Tunç Başaran, son fîlmi Abu-
zer KadLayıf ı önümüzdeki ay vizyo-
na sokmaya hazırlanıyor. Senaryosu-
nu Kandemir Konduk'un yazdığı ka-
rakomedi türûndeki film, Türkiye'nin
gerçeklerine eleştirel ve mizahi bir
bakış açısıyla yaklaşıyor.
'Sevgi yönetmeni' olarak anılan Ba-
şaran ile son filmi ve gelecek proje-
leri hakkında bu- söyleşi yaptık.
- Türldye'de her alandagörüien yoz-
laşmanm ve içinde bulunulan duru-
mun sizi umutsuzluğa sürüklediğini
beürtmişsiniz. Son filminiz 'Abuzer
Kadayıf'ta işlediğinjz bu yodaşmayı,
bir yönetmen olarak nasıldeğeriendi-
riyorsumız?
TUNÇ BAŞARAN - Ben aslında
Türkiye'den hiçbir zaman umudumu
kesmedim. Bu bir savaş, toplumun
içinde bulunduğu bir savaş. Yozlaşma-
lara gelince, sadece benim değil, ak-
h başında olan bütün bireylerin bun-
lan fark etmemesi mûmkün değil.
Abuzer Kadayıf, gerçekten Türki-
ye'nin türküsü diyebileceğimız bir
film oldu. Toplumun değişik katman-
lannın nasıl yozlaştığı, yozlaşmalara
nasıl destek verildiği anlatılıyor. Fil-
mi seyredenler baştan sona kadar gü-
lûp sonunda dehşete düşeceklerdır.
Filmin bu bağlamda, nasıl bir yerde
yaşıyoruz, gerçekten bunlar yaşanıyor
mu sorulannı sorduracak bir film ol-
duğu kanısındayım.
'Zoriuklan sevgiyle aşük'
-Şuana kadarçektiğmiz bütün fihn-
lerde sevgi teması ön plandaydı. Her
şeyin üstesinden sevgiyle gelebflen ta-
rafinızla öne çıktınız. Bufflmdede ay-
nı bakış açısuu görebilecek miyiz?
BAŞARAN - Her zaman söyledi-
ğim gibi, bu filmi de sevgiyle yaptım.
Benim bir lafim var, sevgısiz değil
devrim, helva bile yapılmaz. Bu film
dığer filmlerim gibi sevgi temasını
yoğun işleyen bir film olmayabılir
ama seyirciye büyük bir sıcaklık yan-
sıtacağını zannediyorum.
- Çekimler ne kadar sûrdü ve her-
hangi bir probiemle karşüaşnnız mı?
BAŞARAN - Çekimler iki aya ya-
kın bir sûre içinde gerçekleştirildi.
Zor şartlar altmda çalışnk. Oldukça ka-
labalık bir ekiptik ve Hadımköy'de
yaptığımız çekimler kışın en soğuk
günlerine rastladı, çekim aşamalann-
da sette mahsur kaldığımız oldu. Ama
daha önce sizin de sÖylediğiniz gibi
zorluklann altından sevgiyle kalka-
bildik.
- Çekim aşamasuıda ne gibi deği-
şüdüderoidD?
BAŞARAN - Filmin ana yapısmda
bir değişıklik olmadı. Ama Metin Ak-
putar'ın filme oldukça getınsı oldu.
Sesli çekildiğı ve ezbere oynandığı
için Metin'in doğaçlama olarak filme
kattığı çok sıcak bir hava oldu.
Tfirkiye'deki yiyki güçler'
- Diğerfamlerinizde pek önemta' yer
tutmayan karamizah, bu fiiminiyin
ana özelligi niteliğinde. Bundan sonra
da bu tfir filmler çekecek misiniz?
BAŞARAN - Benim bu filme baş-
lamam oldukça enteresan oldu, çün-
kü Kandemir Konduk'un senaryosu
elime geçtiği zaman, Türkiye-Maca-
ristan ortak yapmıı olacak başka bir
film projesi üstünde çahşıyordum. Fa-
kat Abuzer Kadayıf'uı senaryosu be-
ni o kadar cezbetti ki, kaçırmamam ge-
rektiğini düşûnüp, öbür projeleri bı-
rakıp bunu çevirmeye karar verdım.
Sinemaya ikinci dönüşümden, yani
1986'dareklamcılığı bırakıp filmçek-
meye dönmemden itibaren çektiğim
bütün filmlerin hem yönetmenliğini
hem de yapımcılığını üstlendim. Bu
filme ise ük deiâ sadece yönetmen
olarak imza attmı.
• FOmin vermek istedigi bir ileti ya
da göndermeier yapûğı bir kesim var
mı?
BAŞARAN - Bu soruya şöyle cevap
vereyim: Beethoven, bir konserinde
yeni yapüğı bir besteyi yorumlamış,
bitirdikten sonra bir adam yanma ge-
lip "Bubesteyleneanlatınakistediniz*
diye sormuş. Beethoven da cevabmı,
besteyi yeni baştan çalarak vermiş.
Fümi seyrettikten sonra herkes ken-
dine göre bir şeyler çıkartacak, yara-
sı olanlar fazlasıyla gocunacak. Tür-
kiyede yaşayan, üstüne entelektüel
lrisvesi yapıştinlmış -burada gerçek ay-
dmlardan bahsetmiyorum- ve sadece
göstcriş yapmayı bilen bir kesim var-
dır, belki o gruptan üstüne alınanlar
olabüir. Çünkü filmde, bir sosyoloğun
ulvi bir amaçla başladığı bir işte, pa-
ra ve şöhret kazandıktan sonra yaşa-
dığı değişımler anlatılıyor. Türkiye'de-
ki yyicı güçler; bunlara medya ve
maijayı sayabiluiz, para kazandıran
bir iısanı kolay kolay bırakmıyorlar.
'F*
(Fotoğraf: SENEM ÖZTÜRK)
ilmi seyrettikten sonra herkes kendine göre bir şeyler çıkartacak, yarası olanlar fazlasıyla
gocunacak. Türkiye'de yaşayan, üstüne entelektüel kisvesi yapıştinlmış -burada gerçek aydınlardan
bahsetmiyorum- ve sadece gösteriş yapmayı bilen bir kesim vardır, belki o gruptan üstüne alınanlar
olabilir. Çünkü filmde, bir sosyoloğun ulvi bir amaçla başladığı bir işte, para ve şöhret kazandıktan
sonra yaşadığı değişimler anlatılıyor.'
Fümde de bunlan tüm çıplakhğıy laver-
meye çalıştım.
- Abuzer Kadayıf ne zaman göste-
rime girecek? Yurtdışında da vizyona
sokmayı düşünüyor musunuz?
BAŞARAN-Bu film Türk sinema-
sı içinde bir ilk olma özelliğini taşı-
yor, çünkü şimdiye kadar hiçbir Türk
filmi yetmiş kopya yapmadı. Abuzer
Kadayıf, yetmiş sinemada aynı anda
oynayacak. Yeni sezonun ilk filmi ol-
ma özelliğini de taşıyor, 29 Eylül'de
vizyona girecek. Aynca Almanya,
Hollanda ve Yünariîstan"da da göste^
rime sokulacak.
-Yeniprojefcrmiaöğrenebüir miyiz?
BAŞARAN - Yine Kandemir Kon-
duk'un senaryosunu yazacağı, Metın
Akpınar ve küçük bir olasılıkla Şener
Şen'in rol alacağı bir film üzerinde ça-
hşıyorum. Çok güvendiğim ve çok
başanlı olacağına ınandığım bir film.
Macaristan-Türkiye ortak yapımı ola-
cak proje genç bir Türk kızıyla yaşlı
bir Macar adamın aşkı üzerine kuru-
lu bir film olacak, yine sevgi ön plan-
da.
- Televizyon içinfilmçekmeyi düşü-
'Infiyor musannz?
BAŞARAN - Şu ana kadar hep sı-
nema filmi yaptım, fakat bu sene, se-
naryosunu NuranDevres'in yazdığı ve
oldukça hoşuma gıden bir televizyon
fılmiyle ekrana gelebilırim.
'Sinema para yiyen bir sanat'
- Siz, Türkiye'nin en güç koşuüann-
da en iyi tş yapan filmleri çevirdiniz.
Türk sinemasuun hiçbirzaman ölme-
yeceğini savundunuz. Bugün Türk si-
neması yenklen canlandı, bu getişme-
yi nasıl degerlendimorsunuz?
BAŞARAN - Bütün bu gelismeler
benim on beş yıl «vvel söyledıkleri-
mi doğruluyor. Sinema asla ölmez,
Türkiye'deki sine-
ma ancak dünya sine-
ması ölürse ortadan kal-
kabilir ki böyle bir şey
mümkün değildir. Koşul-
lar zorladı ama bu Avru-
pa sineması için de geçer-
li olan bir dönemdi, mad-
di nedenler yüzünden bir-
çok ülke sineması dura-
ğan birdönemegirdi. Fa-
kat son dönem, özellik-
le bızim sinemamız için
oldukça verimli bir dö-
nem. Birçok genç yö-
netmen çok başanlı
filmler çekiyor. Bu da
benim doğru bir teş-
histe bulunduğumu
gösteriyor.
Yapılması gereken
tek şey, genç kuşağa
elden gelen bütün des-
teği verebilmek, çün-
kü sinema düşünme-
ye başladığınızdan iti-
baren para yiyen bır sanatör.
-Genç kuşaktan en beğendiğnıiz yö-
netmenİer?
BAŞARAN -Genç kuşaktan en çok
Zeki Demirkubuz'u beğeniyorum, onu
kendıme oldukça yakm buluyorum.
Kendimi sevdiğim için değil gerçek-
ten başanlı çalışmalar yaptığı için be-
ğeniyorum. Genç kuşaktan çok sayı-
da yönetmen var, fakat bunlann için-
den ancak birkaç tanesi kalıcı olacak.
Benim kuşağımda da çok yönetmen
vardı, fakat bugün baktığımda kuşa-
ğımdan bertâen başka ış yapan yönet-
men göremiyorum.
Dünyanın birçok ülkesinden opera. müzik, tiyatro ve dans toplulukları katılıyor
Edinburgh Festivali bugun başlıyor
KümlrServisi- Heryılyaz
sezonu boyunca pek çok fes-
tivale ev sahipliği yapan ts-
koçya'nm Edinburgh kenti-
nin en önemh festıvallerinden
bin olan 'Edinburgh Liusla-
rarası Festivali' bugün başlı-
yor. 2 Eylül'e kadar devam
edecek ölan festivale, dün-
yanın birçok ülkesinden ope-
ra, müzik, tiyatro ve dans top-
luluklan ve sanatçüar katüı-
yor.
Festival, bugün Usher
Hall'de ünlü şef Christoph
von Dohnami'nin yönetece-
ği The Cleveland Orkestra-
sı'nın konsenyle açılacak.
Cleveland Orkestrası Korosu
, Edinburgh Festival Korosu
ve Rsno Junior Korosu'nun
yer alacağı açılış konserinde
Berüoz'un 'The Damnation
of Faust'unun yanı sıra ts-
koçya'nın en önemli besteci-
lerindenJamesMacMfllan'ın
iki çahşması da seslendirile-
cek.
Bu yıl yine ünlü isimlerin
konuk olacağı festivaldeki
etkınlıkJenn yanı sıra sanat-
çı ve topluluklarla söyleşiler
de gerçekleşecek.
VVefles'den MoBere'e
Yeni düzenlemelerle sahne-
ye konulan klasik oyunlann
yanı sıra özgün yapıtlann da
sergileneceği tiyatro göste-
rilerinde Isveç, Amerika, Ir-
landa, Almanya ve Iskoç-
ya'dan topluluklar yer ala-
cak.
Festivalin en önemh göste-
rilerinden biri Amerika'dan
S m Company'nin sahnele-
diği 'The\^rofthe WorWs'.
Oyun, ünlü yönetmen Orson
Wies' in radyo yayını sırasın-
da 'Uzaytalardünyayıistüaet-
ti' diyerek milli panik yarat-
tığı efsaneden uyarlanmış.
SITI Company aynca tiyat-
rodaki aktörler ve seyirci ara-
sındaki kurulan üişkiden do-
ğan büyülü yaratıcılık üzeri-
ne kurduğu 'Cabin Pressu-
re' adlı oyunu da sahneliyor.
Bir diğer önemli topluluk ise
îrlanda'dan katılan 'The Ab-
bey Theatre'. Topluluk, Ra-
mon del Valle-Inclan'm yaz-
dığı, ihanet, cınayet, kıskanç-
lık ve kavga içinde yaşayan
bir Ispanyol aileyi anlattığı
romanı 'Barbaric Comedi-
es'nin 21. yüzyıl yorumunu
sunuyor.
tsveç'ten kanlan RoyalDra-
matic Theatre'ın sunduğu
Moüere'in 'Don Juan'ı ve
Arjantin'den Federico Le-
on'un bir dalgıcın banyo kü-
vennde yaşamaya meraklı bir
kadına olan aşİanı anlatttığı
'One thousand five hundred
metres above the levelofJack'
adlı oyunlar festivalin en il-
gi çekici çalışmalan arasm-
da. Deutsches Schauspielha-
us tıyatrosunun sahnelediği
'Hamlet'te ise ünlü Ahnan
JU Eylül'e kadar
devam edecek olan
festival, Usher Hall'de
ünlü şef Christoph
von Dohnanyi'nin
yöneteceği The
Cleveland
Orkestrası'nın
konsenyle açılacak.
oyuncu Angela Winkler oy-
nuyor.
Uzun yıllardan beri tüm
dünya danslanna açılan ka-
pı görevini yerine getiren
Edinburgh Festivali bu yıl da
Kore'den Polonya'ya kadar
uzanıyor. Şimdiye kadar ya-
pılan en büyük dans progra-
mı olduğunu belirten festi-
val yetkilileri, bu yıl tspan-
yol flamenkosundan Japon
butohuna kadar çok çeşitli
dans gösterilerinin izlenece-
ğini müjdeliyor. Bu bölümün
en dikkat çekici topluluğu ise
Amerika'dan konuk olan New
York City Ballet kuşkusuz.
George Balanchine'in kurdu-
ğu topluluk şu anda Ameri-
ka'nın en büyük dans grup-
lanndan bir tanesi. 'Balanc-
hine Hall of Fame' adı altm-
da bir dizi dans gösterisi ger-
çekleştirecek olan New York
City Ballet Balanchine'inar-
tık klasikleşmiş ve zaman ile
sınırlanamayan balelerinden
örnekler sunacak. 'Hiçbiryer-
de daha önce izienmemiş' gös-
tenlen Edinburgh'a getirme-
yi amaçlayan festival progra-
mında. Netherland Dance
Theatregibi büyük dans top-
luluklannın yanı sıra Fran-
sa'dan Matnüde Monnier. Al-
manya'dan Sasha VV'altz ve
Hollanda'dan EmioGreco gi-
bi küçük dans gruplanna da
yer verilmiş...
Operalar çok pahahya ma-
lolduğu ve yeteri kadar izle-
yici çekmedıği gerekçesiyle
uzunzamandan beri en büyük
festivallerde bile yer bulamı-
yordu. Edinburgh'da ise ye-
ni öyatro binasının açılmasın-
dan sonra opera festivalin en
önemli bölümlerinden biri
haline geldi. Böylece, bütün
büyük opera gruplannın gös-
terileri sahnelenıyor. Bunlar-
dan bin de Stuttgart Devlet
Operası'nın sahnelediği Ha-
endd'in 'Akdna'sı. Dünya ça-
pmda önemli ödüller kaza-
nan bu gösteriyi, Jossi Wi-
eler yönetmiş. Geçen yıl
'Macbeth' ile festivale ko-
nuk olan tskoç Operası ise
RfchardWagner'ın OasRbe-
ingold' adlı operasmı sahne-
leyecek. 'TheRing'operası-
nın ilk zinciri olan gösterinın
tamamı ancak dört yılda ta-
mamlanacak. Aynca, özel-
likle tngiltere'de büyük bir
hayran kitlesine sahıp olan
lanBostridge, vereceği kon-
serde Mozart'ın 'LaClemen-
za di Tito'sunu seslendıre-
cek.
Konser dizisi
Festivalin müzik bölümün-
de Avrupa'nın, Amerika'nm
ve tskoçya'nın en büyük ad-
lan ve yetenekleri ağuianıyor.
Müzik etkinlikleri çerçeve-
sinde yer alacak olan toplu-
luklar arasında Budapest Fes-
tivalOrkestrası Macaristan'ın
tutkulu ve hareketli müziği-
ni, Çek Filarmoni ise Jana-
çekve Suk'un bestelerini su-
nacak. Londra Senfoni Or-
kestrası, kuruculan Pierre
Boulez'in 75. yılı onuruna
düzenlediklen program çer-
çevesinde, çağdaş müzik ağır-
hkh konser dizisi ile kanlıyor.
'Musk of the miflenium' ad-
lı bölümde ise Kral Willi-
am'dan Tony Blair dönemı-
ne kadar yapılan tüm beste-
leri, on ayn konser programı
ile izleyiciye sunuluyor. 'The
Queen'sHaO'da düzenlenen,
daha çok oda müziğinden ör-
neklerin sunulacagı bölümde,
özellıkle Vıenna Ainhsı'nın
klarnetçi Sabine Meyer ile
vereceği konserin büyük il-
gi toplaması bekleniyor.
KUŞBAKIŞI
MEMET BAYDUR
Dövmeli Adam ve Heykel
hsanlann güzel güzel tatil yaptıklan bir yerde ara-
lıksız ve keyifli çalışmanın, günde on saat kadar
okuyup yazmanın ilginç yan etkileri oluyor. Iske-
lede yürümeyi seviyorum. Sabahın köründe yü-
rürseniz ortahkta ağlannı toplayan balıkçılardan,
çıtır ekmekleri küçük fınnın vitrinine, kumrulann ve
gevreklerin yanına dağınık bir özenle yerleştiren
fınncılardan, kulaklan rüzgârda dalgalanan sokak
köpeklerinden, fosforlu kedilerden başka kimse
olmuyor. Yanm saat sonra değişiyor manzara. Sa-
bahın köründe denize girmeyi seven insanlar -bir
avuç insan- çıkıyor ortaya. Bakkallar açılıyor ya-
vaş yavaş. Gazeteler yerleştiriliyor, meşrubat ka-
salan, yumurta kolilerı, su şişeleri... Sonra ınşaat
işçileri geliyorlar. Çimento karmaya başlıyorlar.
Derken çocuklar çıkıyor ortaya Sonra keytfli, mah-
mur, akşamdan kalma, çoğu televizyon yorgunu
diğer vatandaşlar. Saat on buçuk sulannda Iske-
le gazını alıyor. Yeni bir gün başlamıştır.
Sabaha karşı, balık müzayedesinin yapıldığı ko-
operatrf mermerinin yakınındaki kahvede hep ay-
nı sekiz-on adam oturuyor. Boyoz yiyip çay içe-
rek söyleşiyorlar sakin, yorgun bakışlarla. Gün
gerçekten başladığı zaman ortadan kaybolacak-
lar. Herkesin işi gücü var orada. Onlan bir daha,
yeniden ancak ertesi sabahın köründe aynı kah-
vede görebilirsiniz erken yola çıkarsanız.
Iskele'nin gençleri ortalığa ancak öğle üzeri, on
iki sulannda çıkıyorlar. Geç yatıp geç kalkan bir
gençlik. Hemen hepsi sevimli, meraklı, akıllı genç-
ler. Kızlarta, sporla ilgili, hayatla ilgili bir çıkış nok-
tası arayan, ama 'büyüklere' ve çevrelerine 'co-
o/' bakan delikanlılar. Kızlarsa bir başka âlem. He-
men hepsi Blossom Dearie'nin muhteşem şar-
kısını söyler gibiler: "Şeftalimi sevmiyorsan, ağa-
cımı neden sallıyorsun?" Bu yaman soruya 'ol-
gun' adamlar bile yanıt veremiyorlar kolay kolay.
Iskele'de bir de Tanju Okan heykeli var. Ağaç-
lann arasında bir devlet büyüğü, bir paşa, bir ma-
reşal gibi yükseliyor. Bu heykeli de çok seviyorum.
Urlalılann uygarlığının bir göstergesi olarak algılı-
yorum. Ülkemize tümüyle fransız' biryabancı bu
heykeli görse, bal gibi bir devlet büyüğünün hey-
keli sanabilir. Oysa bir şarkıcının heykeli bu güzel
yaprt. Bu güzelim kasabaya ne idüğü belirsiz bir
politikacının heykeli yerine, bir güzel şarkıcının
heykelini dikmekse ancak kumaşından/dokusun-
dan uygar insanların harcıdır. Ben heykel konu-
sunda Brancusi, Giacometti, Calder gibi usta-
lan severim. Bir de başka nedenlerden ötürü bu
Tanju Okan heykelini seviyorum şimdi.
- Kim bu adam?
- Tanju Okan. Güzel şarkı söylerdi.
Içimizdeki 'fransız' bir şey anlamadan kafasını
kaşıyor şaşkınca. Bu durum hoşuma gidiyor doğ-
rusu.
•••
Sıcak. Gölgede kırk derece. Iskele'de bir sürü
çocuk büyük.bır keytfle ve gürültüyle, akla^ele-,
cek her şekilde denize atlıyorlar. Onlardan ve cır-
cırböcekleriyle çekirgelerden başka ses çıkaran
yok. öğle üzeri Lozan Banş Konferansı Tutanak-
lan'nın ikinci cildini okumayı bitirdim ve Seha Me-
ray'ın bu inanılmaz güzellikteki çalışmasını bıra-
kıp, sokağın ucundaki küçük dükkâna gittim. Ur-
fa.li bir Kürt buranın sahibi. Insanda yalnızca kar-
deşlik, dostluk duygusu uyandıran bir insan. Dük-
kânda, benden önce gelmiş bir adam ve elinden
tuttuğu küçük, sevimli bir kız çocuğu var. Adam
tıknaz, kısa ve kırmızı bir adam. Beyaz şort, be-
yaz atlet, beyaz çoraplar ve terlik. Bir omzunda
MHP'nin üç hilalinin dövmesi var. öbür omzunda
bir Türk bayrağı dövmesi. Kızına dondurma alıyor.
Ben ona bakıyorum, o bana bakıyor. Bakışıyoruz.
"öy/e sartıoş olsam ki, bir daha ayılmasam" di-
yordu Tanju Okan bir şarkısında. Adamın omzu-
na nakşedilmiş üç hilal dövmesine bakıyorum. Bir
elli beş boyundaki Kürt bakkala bakıyorum. Don-
durmasının yaldızını açmaya çalışan küçük ülkü-
cü kızına bakıyorum. Karşıdaki evin balkonundan
bir adam, sokakta top oynayan iki afacana ses-
leniyor: Çocuk uyuyor evladım! Başka yerde oy-
nayın! Çocuklar itiraz etmeden toplannı alıp yan
sokağa kale kuruyorlar. Omzu üç hilal dövmeli
adam kızını alıp gidiyor. Tanju Okan heykelinin
önünden geçip Yorgo Seferis Sokağı'na doğru
yürüyorum. Bir âlem bu Urla Iskelesi... En iyisi
eve dönüp Lozan Konferansı tutanaklannı okuma-
yı sürdürmek.
Gitar ustaları Karabunıfda
• Kültür Servisi - 3. Uluslarasan Karaburun
Gitar Festivali, 24-31 Ağustos tarihleri arasında
gerçekleşecek. Etkinlik kapsamında konserlerin
yanı sıra gitar sanatçılannın eşuğınde kurs ve
yanşma düzenlenecek. Festivalin önemli
konuklan arasında, eserlerinde Anadolu
temalanm öne çıkaran ve gitar besteciliğine yeni
boyut kazandıran Carlo Domeniconi ile Latin,
caz ve klasik birikimini Türk halk müziğine
yansıtan Ricardo Moyano yer alıyor. Aynca
Marco Socias, Victor Monge, Eleftheria Kotzia,
Nora Buschmann gibi sanatçılann yanı sıra
Türkiye'den Bekir Küçükay, Hüsrev
Isfendiyaroğlu da festivale renk katacak.
Yönetmen koltuğundaki ünlüler
• Kültür Servisi - Beyazperdede oyuncu olarak
görmeye alıştığımız Mel Gibson, Tom Hanks,
Gary Oldman ve Jodie Foster gibi isimlerden
sonra, Bill Paxton (Titanic, U-571) ve flliana
Douglas da yönetmenliğe soyundu. Bill Paxton,
Seven ve The Shining filmlennin kanşımı olacak
Frailty adlı filmde, sadıst eğıhmleri olan bır baba
ve onu faridı açılardan gören oğullan anlatılacak.
Başrollerinde kimlerin oynayacağı henüz
kesinleşmeyen filmin çekimleri sonbaharda
başlayacak. llliana Douglas'uı çekeceği Sorority
Roule adını taşıyan fihn ise, popülerlik ve öz
saygı arasında bir seçim yapması gereken acemi
bir kız öğrenci üzerine kurgulanacak.
BUGUN
• ENKA VAKFl'nda '12. kültür programı'
kapsamında saat 21.15 'te 'Enka Sinfonietta
Orkestrası'nın konseri gerçekleşecek. (276 22 14)
• BAHÇEŞEHtR AMFTTEATR da 'yaz şenliği'
kapsamında saat 21.30'da 'American Beaut>' adlı
film ızlenebilir. (669 41 38)