25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 AĞUSTOS 2000 PAZAR 10 P A Z A R J L A Z L L A R I dishab@cumhuriyetcom.tr Türkiye benim ikinci vatanım"Danimarka'da doğmuş oinuuna dayanamryorumJl Mart 1945 Kopenhag doğumlu obnama isehiç mi hiç day-anamıyorunL" Henrik .Nordbrandt, bir şiıruıde Kopenhag doğumlu oldugunu böyle dile getirir. O, şiirlerindeki büyûleyici ezgisellık ve çarpıcı şiir mantığıyla Danimarka'da bir "Henrik Nordbrandt Söykmi" yaratmışnr. 1967 yılında ülkesini terk etmiş, bir şiirinde yazdığı gibi "hiç Itimseyie ortak öykûsü olmayan" bir yer aramak üzere Yunanistan'a, 1970'liyıllann başından bu yana da Türkiye 'ye ve öteki Akdeniz ülkelerine gitmiştir. Kuzeyin karanlık ve soğuk ülkesinden "sevebileceği ve ölünceye kadar kalabileceğT yeri aramak için Akdeniz kıyısında yaşamaya karar verir. Bir dönem Çince ve Arapça öğrenen Henrik Nordbrandt, 1971 'de Türkçeye merak sarar. Side'de bir dönem kalan ozan, "Benim özlediğim yer yaranlmadı daha" der, Ispanya'ya gider ve bu ülkede yedi yü kahr. Ispanya'nın güneşi pınl pınldır. tnsanlan çok sıcaktır, ama o, Türkiye'yi özlemekten geri duramaz. 1980'li yıllann sonunda Ankara'ya yerleşen Henrik Nordbrandt, çok sağlam dostlukJar kurar, Anadolu'nun kalbinin attığı bu kentte. Ankara'da bir süre kaldıktan sonra kendine yeni bir yer aramaya karar verir: "_Ama yoku dediğin yolunda gerek; bu yüzden kulak asmadan ona, son bir kez daha gönlünü etmek için menekşeJer denizinin kryısındaki bu Ankara'yı bınüap gidiyonıın.'1 Ankara serüveninden sonra Bodrum'a yerleşir. Aradıgı yeri bulduğuna neredeyse emindir. Oturma izni almak için gittiği karakolda, mesleğinin "şair" oldugunu söyleyince polisler alay ederler. Onlan şair olduguna ve bu meslekle geçinebildiğine inandırana kadar akla karayı seçer. 1996 yılına kadar Bodrum'da yaşadıktan KOPENHAG HÜSEYtN DUYGU sonra "Diskolardan ve şeriatçılardan bıktnn" der ve tekrar Ispanya'ya gider. Danimarka'da edebiyat ödüllerinin hemen hepsine layık görülen ozan, bu yıl Kuzey Ulkeleri Edebiyat ödülü'nü (Küçük Nobel) aldı. Henrik Nordbrandt, geçen günlerde Danimarka Kraliçesi'nin kendisüıe vermek istediği «Devkt Mşanı" ödülünü, devlet sanatçısı olmak istemediğini söyleyerek reddetti.Türkleri ve Türk kültürünü sevdiğini söyleyen ozan, Türkiye'nin Avrupa Birliğı'ne resmen aday kabul edilmesi ile yeni bir sürecin başladığını belirtiyor "Türidye, Avrupa Büüği için önemH bir ölke. Ortadoğu ve C^AsyaSıbirbirmebağtayan bir köprü işlevini görüyor. Avrupa Birfiği adayhğı, Türkiye'deki demokraâ güçterini daha da canlandıracak ve üısan haklan konusunda ileriemeier nhmn l(ayıp|lm^/rf|r." Türkçeye ve Türk şiirine büyük ilgi gösteren ozan, yirmiden fazla şiir kitabı yayîmladı. Nordbrandt'ın, şıır kitaplan dışında, Türkiye ve Yunanistan anılarını anlattığı "Bfa- Osmanh'dan MektupUr" (1978) adlı bir gezi kitabı, konusu yine Türkiye'de geçen "Rnckdstein'nıKanh Pazar Yeri" adlı bir casus romanı, bugüne kadar yaşadığı evleri anlattığı "FerBerde Birtikte Taşuuyorfau-" adlı bir deneme kitabı, Ankara-Bodrum arası yolculuğu düş kurarak anlatan "Ekktrikii Fare" ve "Tifanyaya" adlanyla iki de çocuk kitabı var. Hemen her tür ürün veren sanatçı, 1994'te ise Danimarka okurunun karşısına Türk mutfağı ve yemek kültürünü tanıtan "Kadmbudu" adlı yemek kitabıyla çıktı. Türkiye'yi ikinci vatam olarak gören Henrik Nordbrandt, yine Türkiye yolcusu. Ozanın daha şimdiden Türkçeye çevrilen şiirlen beş kitapta toplandı. Yazımı, ozanın kendisini anlatan bir şiiriyle noktalıyorum. HENRİK Halep, Edime, Nazilli, Rize, Izmir, Konya. Böyle yazdı adımı Türk telefoncu bir yanlışlığı önlemek için. Bense büyük bir yanlışlıktan başka bir şey değilim: Boşuna ugraştım düşlerde bir zamanlar bulmak için kendimi bu adı geçen yerlerde. Haritada tanımadığım adlar ohnaktan çıkıp bu yerler, beni aralannda bağlantı olarak bırakıpgiden birer kişi oldular. Tatil mi? Güneye, güneye... Kuzey yankürenin neresinde olursanız olun, tatil dendi mi "eaad" çoğunluk "gûney" hayaliyle yaşıyor. "Ezflnıeyen!" azınlığûı yönünü, yönlerini her zaman kestirmek o kadar kolay değil... Kuzeyin güneyinde yer alan Fransa'mn kuzeyindekiler de kanıtlanmış "büimseT kamuoyu araştumalanna göre- güneye hatta güneydekiler bile daha güneye giderler. (Hazır güneyde oturanlar için güneyin de güneyi olur mu demeyin, olur tabii! Akdeniz'i geçtiniz mi güneyin güneyinin güneyine -Lille'den baktığmızda- atlayıveriyorsunuz. Ama bilirsiniz bu hizadan itibaren hem tatil hem de yaşama yönleri genellikle yön değiştirip kuzeye doğru hayallenir...) Çok ama çok olmamak kaydıyla öncelüde "güneşe yolculuk" eğilimi kanser manser söylentilerine(!) karşın pek değişmez. Hele Parisliler söz konusu olursa... Sizler orada güneşten kaçacak delik ararken Parisli burada, temmuz ayında toplam 15 saat bile güneş yûzü göremedi. O kadar becerikli "özal nesünin" bazı seçkin üyeleri, şu güneşi bir türlü doğru dürüst ihraç edemediniz! Halbuki, "ağa"beyleriniz motor yağlı zeytinyağını ustalıkla okutmuşlardı. Bakın bu sayede şimdi Paris'in şık "zeytinyağı butiklerinde" Portekiz, Sardunya, Malta zeytinyağı buluyoruz da, Paris'teki Kürt- Türk-Ermeni bakkallarmda, Türkiye güneşinin o enfes zeytin ve zeytinyağım tadabihnek ne mümkün. ^ ~ ™ Bizimkiler tt Pahahabi, getiremiyoruz'' diyorlar. Tatile dönmek gerekirse, Fransızlar yaz-kış en itibar ettikleri tatil alanlanndan biri olan Atlas Okyanusu'nun Brötanya Vendee kıyılannı, kumsallara, kayalara çöreklenen batık Erika tankerinin ham petrolleri nedeniyle (sorumlulann "Temizİedik, mavi bayrak akhk" haykınşlarına rağmen) bırakıverince hatın sayılır oranda tatilci Akdeniz'e yığıldı. Örneğin, Fransa'ya 2000 yılında beklenen, sayılabilir 75 milyon turistin mübalağasız 60 miryonunu ağırlayan Parislilerin, kent sokaklanm Kuzeyli turistlere terk ettiği ağustos ayında hücum tümüyle "güneye''. Yapay salon yanmalanndan çok daha ucuza gelen doğal bronzlaşmanın en şen şakrak ve balık istifı yapıldığı yöre, Cote D'Azur'a yalmzca temmuzun ilk yansında yüzde 4 civannda fazladan "güneş tutkunu" avdet etmiş. PACA (Provence-Alpes-Cote d'Azur) bölgesinde iki aylık yaz sezonu vesilesiyle PARİS UĞUR HÜKÜM beklenen tatilci sayısı 5.7 milyon. Ağırlama tesislerinin doluluk oranı yüzde 95'i geçecekmiş. Ingilizlerin, Almanlann, îsveçlilerin çalışma ritmi veya tatil tercihlerine ilışkin verileri bu sayfalarda okuyorsunuz. Biz, sizler için Fransızlann değiştirmekte çok zorlandığı bir özelliklerinin altmı çızmek istiyoruz. Fransızlar agustosçu. Ağustosta tatile çıkmayı yeğliyorlar. Hani bir millet vardır, bayramlarda yollara dökülür, Fransızlann da güney serüveni belki yüzde olarak pek değişmiyor ama sayısal açıdan yoğun ağustos tutkusundan kurtulamıyor. Her ne kadar ücretli 5. hatta 6. hafta tatillerine mayıs ve aralık aylannı da katsalar, Almanlar kadar yurtdışına çıkmıyorlar. (1998 sonu itibanyla tatil yapanlann yüzde 14'ü Fransa dışına çıkıyor. Bu milletin yüzde 66'sının tatile çıktığmdan hareketle 6 miryonun smırlan geçtiğini varsayabiliriz.) örneğin Türkiye'ye gidenlerin sayısı yıllardır 200 ile 250 bin arasında pynuyor. Bu yıl grafik yükseleceğe benziyor. Oncelikle cazip, "sürümüae" (ölümüne de anlaşılabilir) fıyatlanndan ötürü. Sonra şayet Türkiye, Avrupa Birliği "rotasında". Kopenhag "pusulasını" doğru tutar, yakmda sunulacak "yol haritasmı" göz ardı etmezse her yıl renkli basuun çok sevdiği deyişle turizmde "altın yü"ı yakalayabihr. Bu çerçevede de "etnik frktöriere''pek düşkün Fransızlar da "iyi bflenlerin ve görüşlerine binaen fleri gelenlerin güneyin güneyi planlanna Türkiye'yi de katabilirler. ÜstelÜc güneyin güneyinden atlayıp sıçramaya pek mahal kalmadan... Kamtı mı? TC Paris Turizm ve Enformasyon Bürosu'nun taze rakamlanna göre, temmuzda Türkiye'yi ziyaret eden Fransız sayısı 74.155 olmuş. Bu sayı 1999 Temmuzu'na oranla yüzde 112.5'lik bir artışı temsil ediyormu$. Genellikle Istanbul'a Kapadokya'yı yeğleyen Fransızlann sayısı sene başından beri 241.398'e yüksebniş. Rekora gidiyorlar... Güneyden kuzeye bir veriyle noktalayalım. Aynı rakamlara göre, 2000'in ilk 7 ayında Türkiye'den çıkan turistlerin sayısı 2.641.209'u bulmuş. Fransa'ya gelenlerin sayısmı (Kurban ve Şeker bayramlan gibi) Paris'teki Galeries Lafayette, Printemps gibi "Ifiks büyük mağazalarm" Türkçe bilen tezgâhtar tutmalanndan biliyoruz. "Altın yıflan" bozdurup bozdurup harcanz, nasılsa "tatile güaeye geüyorlarL" halkl klZdirdl Güney Kore'de sağhk görevfilerinin greve ghmesi halkı kızdınn. Başkent Seul'deyfizferce kişi, sağhk hizmetierini felç eden eyieme son verflmesi için "Greve son verin" yaah pankarüarta gösteri yapü. GüneyKoreiidoktoriaria hemşirder,doktoriannilaçsat- numnm y»««M»nmn«ıııı protesto etmekiçin üikeçapmda greve gfttiier. (Fotograf: REUTERS) Evsiz adamın engin dünyasıStockholm Metrosu'ndan şu sıralar yolculara bir broşür dağıölıyor. Yolculardan, trenlerde ve istasyonlarda sayılan giderek artan dilencilere para verilmemesi isteniyor. Daha önce de güvenlik görevlilerine, dilencileri trenlerden ve istasyonlardan uzakJaştırmalan için yetki veribnişti. Dilencilerin çoğu genç ve orta yaş civannda. Herkese tek tek başvurarak "Başını sokacak bir dam ve yiyecek" için para istiyorlar. Sayılan hızla artmakta. Yolculara dağıtılan broşürde, dilencilere yatacak yer ve yiyecek konusunda başka şekillerde yardımcı olunduğu, bu şekılde topladıklan parayı uyuşturucu madde ve alkollü içkiye kullandıklan belirtiliyor. Sokaklarda ve parklarda, önlerinde bir karton kutuyla yatan dilenciler de çoğaldı. Bunlara tunstlerin şaşkınlıkla bakışı görülmeye değer. Bu arada, dış görünüşü iyi olan gençlerin, metro girişinde, **Pasomu döşûrdOm, beni soyup bütün paranu aldılar" türü açıklamalarla yol parası istediğine de sık rastlanıyor. Bunun toplumsal yönünü ve nedenlerini bir başka pazara bırakalım ve şu benim dünyası engin evsiz adama gelelim. Stockholm'ün en yeşil ve güzel bölgesi olan Djurgârden semtinde; parklarda, sahillerde, koruluklarda ve lsveç Radyosu'nun önündeki Karla Caddesi'nde dolaşır kendisı. Plastık torbalan ve diğer bazı eşyalannı koyduğu ya da astığı alışveriş arabasını itekleyerek yürür. Arabayı ve ona asılı torbalannı, sakın bir köşeye serdiği battaniye üzerinde - .. , uyurken de yanından eksik 1 '" ' *' etmez. Yorgun ve yahıız insanlann gerçek yaşını tahmin etmek zordur; mutsuz insanlannkini de. Ben bu STOCKHOLM GÜRHAN UÇKAN adamın yaşını 60'a yakın olarak düşünüyorum. Iriyan. Sanınm topladığı içecek kutu ve şişelerinin depozitosuyla şarabını ve ekmeğini satm alabiliyor. Yazlan işlerinin daha iyi gittiği kesin. Ama bitmek bılmeyen kışın ne yapar, o uzun geceleri nerede geçirir bilmiyorum. Kesin olan bir şey varsa. "refah ülkesinin" resmi makamlanyla bağını kopararak bir çeşit özgürlüğü seçmiş olması. Uzun yürüyüşlerimde onunla sık sık karşılıyorum. Bakışlannda, "Beni raharsız etmeyin!" var; uyan gibi değil, tartışılmaya açık olmayan bir rica gibi. Uyumuyorsa, uzandığı yerde gazete okumaktadır. Gazeteleri, otobüs duraklanndaki çöp kutulanndan alır. Metro istasyonlannın önündeki kutulara konulan ve yalnız reklam geliriyle çıkanldığı için ücretsiz verilen Metro adlı günlük gazeteyi de Karla Meydanı'ndaki istasyon girişinden edinir. Akşam, başını sokacağı bir damı ve yiyeceği bir tabak sıcak yemeği olan bizler, bu tür bedel ödenerek edinilen özgürlükleri bohemce bir zevk olarak görürüz genellikle. Her dünya gibi, onun dünyasının da gerçek derinliklerini yalnızca o bilir. Geri çevireceğini bildiğim için sabahlan işime gıderken ona bir fincan kahve ve bir peynir ekmek parası veremiyorum. Okunup atılmış gazeteleri okurken neler düşünüyor, tek varlığı olan o arabayı bırakıp düşsel olarak nerelere gidip gelir, merak ederim. Belki de Bob Marley gibi "No woman, no cry!" diyor; ya da "Ne Arab'm yvaü, ne de ' Şam'ın şekeri." Bilinmez ama, belki de o engin dünyasındaki "evsiz"liğinde, birçok "evti" cehennemde ohnayan bir huzur buluyor... Saksıda sardunya gibi, sarayda geçen 100 yıl Takvim sayfalan 4 Ağustos 1900'ü gösterirken Ettzabeth Angda Marguerite hayata merhaba diyordu. Tam üç isimh çocuk, bir de Bowes-Lvon soyadina sahip olacaktı. Bowes-Lyon ailesine mensuptu; unvanıyla konuşursak, Iskoçya Kraliyet Ailesi'nin en küçük bayan haşmetleri dünyaya gehnişti. Lyon soyadıyla karşılaşınca, belleğimiz bizi, Fransa'mn Lyon kentine götürmekte haİdıymış!.. Lyon Fransa'daydı ve Lyonlular Fransızdı! 10 yaşına kadar tek kelime îngilizce bilmeyecekti, tek konuştuğu dil Fransızcaydı. Ingüizceyi özel öğretmeni sayesinde öğrendiğinde, ailesinin hükümdarlığı, yeryüzünün değişik bölgelerinde egemenlik savaşı başlatmıştı bile. 300 yıl önce ailesinin Macbeth'ten geldiğinden habersizdi. York Dükü George ile 1923'te Westminister Abbey'deki görkemli düğün, kraliyet ailesinin başına gelmesinin yolunu açmışn. Kocası, Kral George olacaktı; Elizabeth Angela Marguerite ise üzerinde güneşin batmadığı imparatorluğun Kraliçe 1. Elizabeth'i olacaktı. 21 Nisan 1926'da doğacak kızına da Elizabeth ismi verilecekn'. Kocası George'u 1952'de kaybettikten sonra tahta geçecekti. Fırtınalı bir yaşamın eskimeyen bir yüzü, bir asn devirecekti. 2. binyıldan 3. binyüa ya da 19. yüzyıldan 21. yüzyıla uzanan ve saraylarda geçen elit bir yaşam. Geçen 4 Ağustos'ta 100. doğum günü kutlamalannda hâlâ "tebasmı" selamhyordu. Deklanşöre uzanan yüzlerce parmak, bir tarihin tanıklığı için kare alma peşındeydi o gün!.. St. James ve Green parkın çevrelediği meydan hıncahınç, insan panayın. Trafalgar Meydanı'ndan Buckingham'a uzanan yolu trafığe kapatmışlardı. Beyaz atlann nal sesleri kalabalığın gürültüsüne müdahale ediyor, camekânlı faytonun penceresinde bir yüz gülüyor, mutlu bir tablonun işaretini veriyordu. Eski ve yeni zamanın tek temsılcisi kadın, halkı yararak, yüzyıllardır atalanna yadigâr olan saraya doğru yol ahyordu. Kocabir yüzyıl geçti, saray odalannda. Saksıda büyüyen sardunyalar gibi özene bezene büyütüldü sarayın bahçelerinde. Çalışmadı, üretım nasıl olur tanımadan büyüdü. Nasıl olsa onun adına üretenler vardı bu kocaman dünyada. Terlemeyi, gittiği koloni teraşlerinde kızgın güneşin altında öğrendi. Kıtalarda ülkeler silindı, yeni suurlar çizildi ve yeryüzünde nice değişiklik yapıldı, ama o hiç değismedi. 1. ve 2. dünya LONDRApaylaşım savaşının başaktörü imparatorluğun patroniçesi, pardon kraliçesi Elizabeth!.. Yaşadı köşklerde, saraylarda hep rutursuzca. Binlerce hızmetçisi çevresinde eksik olmadı. Beyaz ırkın beyaz uşaklan döndü durdu çevresinde. BuckinghamSarayı'nagiden kırmızı yoldan faytonla geçerken selamladı halkını! El salladı yüz yıla ve devam ediyor sallamaya! Belki de yaşamı boyunca yaptığı en zor fîziksel isti el sallaması! Hertfordshire, Windsor, Buckingham, Iskoçya, Galler ve Northampton saraylannda müziğin notasına uyan bir yaşam sürdü, geldi bugüne! Danışmanlan vasıta oldu 350 örgütü yönetırken, hükümete atadığı pariamentosuyla savaşlara genelkunnay oldu. 78 sömürge ülkeye sahip oldu. Sonra kurduğu ıngihz Uluslar Topluluğu... Afrika'dan Amerika'ya, Avrupa'dan Asya'ya... Avustralya'ya harmanlanan uluslar topluluğu... 42 ülke, daha fazla sayıda ulus... Kimdir bunlar, nedir bu uluslar topluluğu! Ingiliz Uluslar Topluluğu ve başında bir aile yüzyıllann hanedanlığı... Hanedanlann saf Ingiliz olmadıklan Ingiliz imparatorluğu!.. Alman, Fransız, Yunan, îskoç ve hatta Arjantin kanşımı... Kara Afrika'nın siyah uluslan, nasıl Ingiliz uluslanna dahıl edilirler... Bu nasıl bir sömürgecilik! 600 yılhk Osmanh, büyük Rus carlık diktatörlüğü ve daha nice despot ilctidann yıkılışına tanıksın sen! Berlin Duvan'nın yıkıhşını gördün ve Hhkr'in macerasını, Hındistan'ı yönettin, coğrafyamıza çıkarmalar yapbn ve yönettin... Senki Hiroşima'ya atılan bombalann altında yok olan canlara, canlılara borçlu yaşadın bu bir asn! Çanakkale'de savaşa sürülen on binlerce yoksul Ingiliz 1 ^~™"^~~~~ ve temsil ettiğın hanedanlıgın işgahne karşı direnen binlerce Anadolu askerine borçlu atladın bubinyıla... Nil Nehri kenanndan toplanan bıçare zencınin ayaklanna takılan zincirlerin şıkırtısından zevk alan misyonu bugünlere taşıdın... Siyah derili yüz bınleri köle insan yapıp taşıdın Amerika kıtasına ve keşfe çıkıyorum dedin dünyaya! Sen hiç, bir çiçeğe su verdin mi, büyümesi ve çevreye hoş koku yayması için... Savaşlarda babasını yitiren çocuklann kaç tanesine çikolata verdin? Kaç yoksulu ağırladın saraymda, kaç emekçiye kapılannı açtın... Askerlerince döşenen mayınlann patlamasıyla, Angola'da, Zımbabve'de ya da herhangi bir Afrika parçasında KADtM LAÇİN ayağını, kolunu kaybedenleri hiç düşündün mü? Onlar da bir asır yaşamak isterlerdi... Ey sarayların yüzyıllık haşmeth kızı! İyi ki doğdun Majesteleri! 100 yaşını doldurdun, şimdi kızındadır, yann torununda ya da torununun oğlunda, bütün sorumluluklan kraliyetin... Uzayıp gidecek bu yılan hikâyesi, dur diyen çıkıncaya kadar! Dört kuşak bir aradasınız. Buckingham Sarayı'nın balkonundan el sallıyordun on binlere... Soruyorum sana sarayın dınozoru, güzel, haşmetlı kadını, daha ne kadar bu halk sana el sallayacak! Ne zamana kadar sürecek bu "asaktfi" yaşam, emekçilerin vergismden oluşan milyarük bütçelerinizle? ...Ve takvim 4 Ağustos 1900'ü gösteriyordu. Bu kez bir başka kara parçası. Lefkoşa, Doğu Akdeniz'in ortasında bir ada...Hayatın ilginç bir çelışkisi başlıyor Kıbrıs Adası'nda... Elizabeth'le aynı zamanda dünyaya gelen Sıtkiye Mehmet Ali. Baf ta yaşamış, okulda müdirelik yapmış ve sonra da emekli olmuştu. Henüz 65 yaşuıdayken eşini kaybedince, ver elini Londra diyor Sıtkiye Hanım. Londra'ya yerleşince, KKTC emekli maaşını kesmişti. Sıtkiye Ana şimdi Elizabeth Lodge Bakımevi'nde, geride bıraktığı 100 yüın muhasebesıni yapıyor. Doğum günü öyle şatafatlı olmadı, asırdaşı Elizabeth'in ismini taşıyan bakım yurdunda yalnız ve hüzünlü bir yaşamın çarklan arasında deviniyordu... Asırdaşı gibi elit tabakadan değildi. Asırdaşı ve kızının, güzelliklerine harcadıklan haftalık 20 milyar lira, ona iki yıl yeterdi! Belki de bütün "suçu", insanlığın aydınlanması için kalem ve tebeşiri elinden düşürmemesiydi. Sen, direngenliğin kraliçesisin! Nice yıllara Sıtkiye Ana! YAT1LIEVHİZMETÜSİARANIYOR Güleryüzlü, tatlı dilli, vicdanlı, Ev temiziik ve idamesi konulannda deneyimli, Ev hanımına mutfakta yardımcı oiabtlecek, Trtiz, bakımlı, Çocukları seven, referans verebilecek, Sorumluluk sahibi bayan aranmaktadır. Başvuru için Telefon Faks 05322626093 02122732322 Evde Îngilizce ve Arapça ders verilir. 0 216 359 02 08 Muhasebe bürosunda çalışacak, deneyimli Muhasebe Elemanı aranmaktadır. Tel: (0212) 260 53 33 - 258 14 64 cresi.cj.frfC GEZmek YAŞAm«tar 0212 238 51 08 0212 238 44 37 •01-10 Eylûl GÛNEYDOĞU • 18-25 Eylûl HÎNDÎSTAN • 30 Eyl.-O9 Ekim YEMEN Aynca, Günûbirtik vt Konaklamah TurUr, Doft» SporUn... Web: http://www.geziciyak.com XC HASKÖY KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 1995/2 Karar No: 1999/2 Tespite itiraz davasının yapılan açık yargılaması sonunda, Davacı Maliye Hazinesi taranndan davalı- lar Sait Gûler ve Kasun Güler aleyhine Muş ili, Has- köy ilçesi, Gökyazı köyû, 579 parsel sayılı taşınmaz- la ilgilı olarak mahkememize açüan kadastro tespi- tine itiraz davası sonunda verilen karar, yapılan tûm aramalara rağmen tebligata elverişli açık adresleri tespit olunamayan dahili davaJılar, Lütfıye Güler (Aydın), Rindi Güler, Ahmet Güler ve Saadet Gü- ler'e (Arslan) davacı hazınenin açmış olduğu dava- nın kabulüne daır işbu karann 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 28 ve müteakip maddeleri uyannca ga- zetede ilanen teblığıne, ilan tanhınden itibaren yasa yollanna başvurmadıgı takdirde hükmün kesınJeşe- ceği ilanen tebliğ olunur. 24.07.2000 Basın: 44518 BAKIRKÖY 3. ASIİYE HUKUK HÂKİMLİĞt'NDEN 1998/330 Esas 2000/231 Karar Davacı Gülsüm Tosun vekilı tarafından, davalı Selafaattın Tosun aleyhine açılan boşanma davasının yapılan dunışması sonunda. Davalı Selahattin Tosun'a dava dılekçesı ve duruşma gunü ilanen tebliğ edilmiş olup bu kerre mahkeme hükmünün de davalıya ilanen teblığıne karar verilmiş- tir. 1- Davanın kabu}u ile, Eskişehır iii, Esfcışehır merkez ilçesi, Zafer mah. Köyü, Cılt: 0061, T. Sıra No' 0009'da nufusa kayıtlı Osman ile Sanaş'tan olma, 21.6.1964 doğumlu davacı Gülsüm Tosun ile, Osman ve Fethiye'den olma 27 11 1960 doğumlu davalı Selahattin Tosun'un M K'nın 134. maddesı gereğmce boşanmalanna, 2- Taraflann müsterek çocuğu 2 3 1987 doğumlu Koray"ın velayetının dava- lı babaya venlmesıne, ıştırak nafakası tayınıne yer olmadığına, 3- Velayetı babaya venlen çocuk ıle an- ne arasında kışısel ve sosyal mûnasebetlenn gehştınlmesı bakımından her ayın 2. ve4 cumartesı saat 10 ıle eıtesı pazar 19 arası, Kurban ve Şeker bayramlannın ıkıncı gunü saat 10 ıle 19 arası, egıtım ve ögretuni engellememek kaydı ıle her yıl ağustos ayının 1. günü saat 10 ıle. 20 günü saat 19 arası dava- cı anne çocuğu yanına alabıleceğine, 4- Harçlar Kanunu gereğınce alınması gereklı 2 080 000.- TL harç içinpeşınaluıan 773.900 -TL harcın mahsubu ıle, bakıye 1 306 100-TL'nındavalıdantahsılı ıle Hazıne'ye gelır kaydına, 5- Davacı tarafça yapılan harç, teskere, tebligat gıderı olmak üzere toplam, 8.447 000 - TL yargılama gideri ile avukathk ücret tanfesi gereğuıce hesap olunac davanın açıldığı ta- rihtekı maktu vekâlet ucretı olan 20 250 000 - TL'nın davalıdan alınarak davacıya venbnesıne, Yargı- tay yolu açık olmak üzere davacı ası! ile vekılmın yüzüne karşı, davaluun yokJuğunda venlen 6 4.2000 tanh ve 1998/330 Esas - 2000/231 karar sayılı ış bu hüküm da\alı Selahattin Tosun'a davenye yenne kaım olmak üzere ilanen tebliğ olunur 21 4 2000 Basm 45135
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle