20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 TEMMUZ 2000 PAZARTESİ HABERLER Emekli Org. Necdet Üruğ: Olaya, burada çalışanların bireyselgayretleri diyebilirsiniz 'Ağca'yı Ozel Harp LEYLA TAVŞANOĞLU Eski Istanbul Sıkıyönetim Komuta- nı, 12 Eylül'ün MilJi Güvenlik Kon- scyi Genel Sekreteri, daha sonraki Ka- ra Kuvvetleri Komutanı ve Genelkur- may Başkanı emekli Orgeneral Necdet Üruğ'la Mehmet AB Ağea'nın arka- sında Gladio'nun Türkiye'deki versi- yonu olduğu iddia edilen Özel Harp Dairesi'nin bulunup bulunmadığmı konuştuk. Üruğ bu iddialan kesinlik- le reddederken "Bunu Özel Harp Da- irea'ne maletmedea, Özel Haıp Da- iresi'nde çalışan insanlann bireysel gayretleri diyebilirsiniz" sözlerini İcul- landı. Üruğ'la evinde yaptığımız söyleşi- nin bu bölümü sorulu-yanıtlı şöyle ge- lıştı: -Dönemin tçişleri Bakam Hasan Fehmı Güneş, Ağca'nın arkasuıda, Gladio'nun Türkiye versiyonu olan Özel Harp Dairesi'nin olduğunu söy- lemisti. Siz bu komıda nasd bir değer- lendirme yapacaksımz? ÜRUĞ - Sayın Güneş, benım için, "Ağca'nın konuşmasıni engelledT de- di. Ben, "Bunu nasd düşünebiHr?" di- ye kendi kendime soruyorum. Ama burada bir nokta var. -Nasd? ÜRUĞ - Örneğin tpekçi davasırun sıkıyönetim savcılığına aluıması kara- n tartışılabilir. Doğrudur ya da yanlış- br. Bu ayn bir konu. Ama böyle aklın ve vicdanın kabul edemeyeceği kasti bir sebep aramasının itibar edilecek tarafı yoktur. Kendisinin gazetede çıkan beyan- lanndan da anlaşıldığı gibi, bu bir ön- yargı olarak daıma kafasına takılı kal- mıştır: Ağca'nın arkasında devlet için- de bir organ var. Nedir bu? Ünlü Gla- dio, yani NATO üyesi devletlerin için- de bulunan askeri bir binm. Ağca ve çevresindekiler, Gladio'nun ya kendi- si ya da onun olanaklanru kullanan bir örgüttür. Kendi deyimiyle bu örgüt, "Bu, Gladio'nun Türkiye'deki versi- yonu olan Özel Harp Daîresidir." Sayın Güneş, Özel Harp Dairesi'nin Ağca'nın arkasında olduğu, imkânla- nnı ona bahşetmiş olduğu kuşkusunu taşunaktadır. -Ama Korkut Eken gibi Idşflerinsöz- ferinden, Özel Harp Dairesi içinde yu- valannnş hjrtakım insanlann hirtakırn iş>r yapbklan anlaşıbnıyor mu? ÜRUĞ - Yuvalanmış deyimi uygun değil. Bunu, Özel Harp Dairesi'ne maletmeden Özel Harp Dairesi'nde çalışan insanlann bireysel gayretleri diyebilirsiniz. özel Harp Dairesi, Genelkurmay'ın emrinde olduğuna göre benim emrim- de de çalıştı. Ozel Harp Dairesi'ni teş- kdlat olarak tümüyle töhmet altında bı- rakmak hiçbir zaman uygun bir dav- ranış olmaz ve akıl ve mantıkla bağ- daşmaz. Bu yönden düşünüyorum da, "Na- • 'Ipekçi davasının sıkıyönetim savcılığına aluıması karan tartışılabilir. Doğrudur ya da yanlıştır. Bu ayn bir konu. Ama böyle aklın ve vicdanın kabul edemeyeceği kasti bir sebep aramasının itibar edilecek tarafı yoktur.' EmekH Orgeneral Necdet Üruğ, Başbakan Turgut Özal'la bir askeri şûra toplanosında görülüyor. Üruğ, Cumhuriyet'le ilgiH hir anısını da şöyle anlanyon Komutanlar Harbiye'ye Cumhuriyet sıl yapar" diye soruyorum. Hadi, bu- nun böyle olduğunu ispat etsin. Denilebilirkiünlü bir fçişleri Baka- nı'nuı geçerli bir gerekçesi olmadan bir eski Genelkurmay Başkanı'ru ak- lın ve mantığın kabul edemeyeceği de- recede ağır bir suçlama ile itham etme- sinin mutlaka bir sebebi olması gere- kir. Evet, bu sebebi 'Yeni Binyü' gaze- tesi muhabiri Sayın Mehmet Göç'ün haberinde bulmak mümkündür. Ha- bere göre Sayın Güneş, Ağca ve arka- daşlannın, Gladio'nun sivil uzantıla- n ya da Gladio'nun olanaklanru kul- lanan tetikçilen olduğu kanısındadır ve NATO ülkeleri ordulan içinde bir askeri birim olan Gladio'nun Türki- ye'deki versiyonu niteliğindeki Özel Harp Dairesi'nin Ağca'run arkasında aranan örgüt olduğu kuşkusuna sahip- tir. Işte, gelişen olaylar Sayın Güneş'in bu karu ve kuşkusunu ispat etme fir- saönı yaratmıştır. Öyle ya, Ünıg'un, emniyet müdürünün sorgulama için istediği ek süreyi vermemekte ısrar et- mesinin örtülü bir sebebi olmahydı. Eğer Ağca çözülür ve konuşursa Özel Harp Dairesi'nin günahlan ortaya çı- kacak ve Silahlı Kuvvetler de müşkül durumda kalacaktı. Böylece Üruğ bu ihtimali önlemek için Ağca'yı Emniyet Müdürlüğü'nün elınden kurtanp sıkıyönetim içinde susturmaya ve cınayetin karanlıkta kaJmasıru temine çahşmıştır. Sayuı Güneş'in ifade tarzı tamamen bu. Işte Sayrn Güneş'in bana yönelt- tiği insaf, izan ve ahiakılikten uzak suçlamasının telaffuz edemediği ne- denınin bu muhakeme tara olduğu ka- nısındayım. Zira, bunun dışında cinayetin aydın- latılmaması için Ağca ve çevresinde- ki kişilerle dostluk ilişkim, maddi çı- kar kaygılanm ya da icraatlanru be- nimseyip ideolojik olarak onlara yat- kın olabilmem akla gelebilir. Sayın Güneş'in de bu hususlan ya- kıştıramayacağından emın bulunmak- tayım. Bana göre olayın perde arkası budur. Sıkıyönetim komutanı, cinaye- tin perde arkasını ancak savcmın iddi- anamesi ve mahkemenin gerekçeli ka- rarlan çerçevesinde bilebüir. soktunnuyor- lanü. Onedenle benbirhafta sonu ceketimin içine Cumhuriyet'i gizleyerek okula sokmayı denedim. Ama kapıdaki üst baş muayenesinde yakalandun ve 'üç hafta sonu izinsiz cezası' aldım. Sayın Güneş'in suçladığı sıkryöne- tım adli sistemi, muhakeme usul ka- nunlan içinde faaliyet gösterir. Olay- lann savcılığa intikal ettirilmesinden sonraki yargı sürecinde ise sıkıyöne- tim komutanının bir etki ve müdaha- lesının kesinlikle mümkün olmayaca- ğı açık bir gerçektir. -Deminden beri konuştuk. Bu ülke- de onlarca yıkhr pek çok fain meçfaul cinayetjşlendi Hiçbiri çözülemedL Siz- ce, bir hukuk de\ ktinde bu kadar çok fafli mechul cinayet işknebUir mi? ÜRUG-Hizbullah örgütü ortaya çı- kanlmadan önce onun öldürdüğü in- sanlann hepsi faili meçhul cinayetler- di. Kinün ne maksatla yaptığı belli ol- mayan hadiselen açık olarak irdele- mek mümkün değildir. Aynca maksatlannı bulmak da mümkün değil. Ama her cinayetin ar- kasında yakın zamana kadar bir "de- rin devfct" arayışı vardı. Yani devlet içinde bu cinayetleri yönlendiren bir grubun varlığı bazı mehafılce tasav- vur ediliyordu. Bugün AbduDah Çatn, Oral Çeiik gibi birkaç isim telaffuz ediliyorsa bu FP Genel Başkanı Kutan, Türkiye'deki sistemi 'bürokratik oligarşi' olarak niteledi 6 Parti kapatıııa ııilıai yaptınm olmalr SELAHATriNŞAHIN NEVŞEHtR - FP Genel Başkanı Recai Kutan, siyasi partilerin kapatılmasınuı, an- cak "zaruri haDerde" ve "ni- hai bir yapünnr olarak uy- gulanması gerektiğini söyle- di. Kutan, "Kaparmadan ev- vel çeşitti kademeierde diğer vapbnmlar uygulanabilir. Mesela önce ikaz edüir, ihtar edflir" dedi. Kutan, Türki- ye'deki sistemi "bürokratik oBgarşi'' olarak niteledi. FP Genel Idare Kurulu (GlK), Nevşehir'in Ürgüp il- çesindeki Mustafa Otel'de toplandı. Toplantı öncesinde Nevşehir'deki bazı sivil top- lum örgütlerinin temsilcileri ile bir araya gelen Kutan, Tür- kiye'deki "âstemi" eleştirdi. Türkiye'de, şu andaki sistemi "bürokratik oügarşi" diye ta- nımladıklannı anlatan Kutan, "Sistemin adı demokrasi de- ğildir, bürokratların yönetimi vaıtnr'' diye konuştu. FP Genel Başkanı Kutan, daha sonra gazetecilerin soru- lanru yanıtladı. "FP hakkm- daki kapatma davasuun son- bahara doğru sonuçlanması- nınbekkndiğİBİn" anımsatıl- ması üzerine Kutan şöyle ko- nuştu: "Kapatma, ancak zaruri haDerde ve nihai bir yapbrun olmak üzere uygulanmahdır. Ondan evvel çeshli kademe- ierde diğer yapünnüar uygu- lanabilir. Mesela önce ikaz edi- Br,ihtaredüir.Onun arduidan 'Size 1 yıl süreyle Hazine yar- dunı yapılmayacak veya yan- sı yapılacak... Hafla önünüz- deki seçime katılamayacaksı- nız' diye karar verilebilir. Par- ti kapatma arük 21. yuzvdnı yapünmı olmamatadnf Anayasa Mahkemesi'nin FP'nin kapatılması yönünde bir karar vereceğine inanma- dığını vurgulayan Kutan, an- cak olası bir kapatma karany- la 110 milletvekilliğinin dü- şüriilmesinin mümkün olma- dığını söyledi. Partisinin Es- kişehir merkezine bağlı Tan- drr köyü yakmlannda düzen- Ienen pikniğine de katılan Kutan, gazetecilere yaptığı açıklamada, milletin bu ikti- dara güveninin kaybolduğu- nu söyledi. Yaptığı yurt gezi- lerinde herkesin sıkıntı içinde olduğunu tespıt etnklerini be- lirten Kutan, "Milletin nere- deysebütünfiyle buiktklaragû- veni kaybotanuştur. Bu iktidar- dan arbk hiçbir şey ümit etmi- yor. Bu şarüarda bu iktklarm devam edeceğine ben ihtimal venniyonım'' diye konuştu. devletin örgütü olabilir mi? Hep aynı isimleri telafiuz ediyoruz. Belki bu da bizi yanılgıya götürüyor. Bunlar belki uyuşturucu meselesine kanşmış olabilirler, belki parapul için cinayetler işlemiş olabilirler, belki çek- senet maiyasıyla ilişkileri olabi- lir. Şahsi husumetler olabilir. Ama il- le de bunun arkasında bir örgüt arama peşinde koşarken asıl maksadı gözden uzak bulundurma gibi bir tehlikeyle de karşı karşıya kalabiliriz. O bakımdan işi sadece bir örgöte bağlayarak cüıayeti aydınlatmaya yö- nelmek belki hatalı sonuçlara bizi gö- türebilir. -Yarnız, devletiçinde gdrevh* bazı Id- şflerin birtaknn yasadışı işlere kanş- oJdan da ortaya çıkryor_ ÜRUĞ - Devlet içindeki bir adam cinayet işlemez mi? Hırsızlüc yapmı- yor mu? Uğursuzluk yapmıyor mu? Rüşvet almıyor mu? Meclis'teki iddialar ortada... Bence projektörü çok geniş rutmak lazım. Işin kolayı, hep devlete. Bir şey orta- ya çıkmayınca hep "derin devtet" de- yip eümizi yıkayarak kenara çekiliyo- ruz. -Aydmhk gazetesi de pek çokoiaym, fafli meçhul bazı cüıayederin, "Süper NATO'' admıverdiğiörgûttarafmdan ^iendiğini yazryor. Ayduıhk'a göre "Süper NATO" Türkiye'deki Gladio- ÜRUĞ - Hiç alakası yok. Perin- çek'in böyle faraziyeleri vardır, za- ten... "Sûper NATO" diyorlar, demek ki Türkiye'de bir "Süper NATO" var- mış. Peki, bu kimin emrindeymiş? Si- lahlı Kuvvetler mi?.. Silahlı Kuvvet- ler, elindeki kuvvetlerin bir kısmını zaten NATO'ya tahsis etmiş. Bu, NA- TO anlaşmasının geregi olarak yapıl- mış. Türkiye'de hiçbir kuvvet Süper NA- TO değil. NATO'ya tahsis edilmış kuvvetler var. Amaç da, belli bir hiz- metin görülmesi. Nasıl BM'ye tahsis edihniş kuvvetler var, bunlan birta- kun ülkelere gönderiyoruz, bu da o- nun gibi. Dolayısıyla böyle bir şey düşünmek bence hatalı olur. Bu ülkede birtek Si- lahh Kuvvetler, onun komuta heyeti ve bu komuta heyetinin kanuni, belirli yetkileri var. -Emekli okhıktan sonra neler yap*- yorsunuz? ÜRUĞ-Zamarumın çoğunu Fener- bahçe Koyu'nu seyrederek geçiriyo- rum. Küçük bir sandalım var. Onun- la balık tutmaya çıkanm. Bir kere, gençliğimden beri bende alışkanlık- nr, sabahlan birkaç saat spor yapanm. Ama öyle müsabaka sporu niteliğin- de değil. Yürürüm, kondisyon çalış- malan yapanm. Eskiden bir saat ko- şardım, ama artık koşmuyorum. Yaş- landığun için koşmamam gerektiği- nin hbbi izahuu doktor arkadaşlan- mız yaptılar. öğleye kadar sporla geçiyor. Eve geldikten sonra gelen mektuplan, ga- zeteleri okuyorum. -Hangi gazeteleri okuyorsunuz? ÜRUG-Milliyet'i okurum. Bir za- manlarAkşam alıyordum, ama bırak- ûm. -_Peki va Cumhuriyet?. ÜRUG - Cumhuriyet okuyordum. Ama Cumhuriyet'teki aynlış hareke- tinden sonra onu bıraktım. Oysa Cumhuriyet'le ilgili gençliğimde il- ginç bir haöram vardu-. Harp Okulu talebesiyim. O sırada idarenin kendine göre prensipleri var- dı. Genç beyinlerin çeşitli tesirler al- tında kalmaması gerektiğine inanı- yorlardı. Dolayısıyla okula gazete sokmuyorlardı. O nedenle ben bir hafta sonu ceke- timin içine Cumhuriyet'i gizleyerek okula sokmayı denedim. Ama kapıdaki üst baş muayenesin- de yakalandım ve "üç hafta sonuizin- siz cezası" aldım. SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Ferman Demirkol'u çoğumuz ta- nınz. Nereden mi? Azerbaycan'da Aliyev'i devirmek için gerçekleştiri- len darbeden. Haydar Aliyev, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı ko- nuşmada Demirkorun darbeci oldu- ğunu tüm dünyaya şu sözlerle duyur- muştu: "Çokbüyûk, bilirsiniz, maalesefsiz değilsiniz, teessüf hissiyle değinmek isteyrem ki, hemen bu darbenin ha- zırianmasında birniçe Türkiye vatan- daştan da iştirak etmişlerdir,.. Bu dar- benin hazırlayanlanndan biri, Ferman DomirUoiadmdabkşabts. Sonra, biz onu birakttk, gefdi buraya gizli ola- rak, Tûrkiye'ye. Dediler ki Türkiye'de gizli yaşayacak... Bunu Azerbaycan Devlet Üniversitesi'nde getirip mu- allim vazifesi veripler. Ancak bu, ne müşavihik edip, ne TİKA işiyle meş- gul olup ne de muallimlik edip, gelip koşutluktu cinayetkarlara ve onlarla biriikte bu darbeni hazıhıyıptı." Azerbaycan Devlet Başkanı Aliyev, Türkiye'de parlamento önünde açık- ça Demirkol'un kendisine karşı dar- Darbeciyi Bilim Adamı Yapanlar be yapanlar içinde olduğunu, bu ne- denle onu tutukladıklarını, Türki- ye'nin isteği üzerine gizli yaşamak kaydıyla serbest bıraktıklarını söylü- yor. Ferman Demirkol, Aliyev'in de soy- lediği gibi, Azerbaycan'da hertıangi bir akademik çalışma yapmadan dar- becilikle uğraşryor. Tûrkiye'ye dönün- ce ne mi oluyor? Haşmetli(!) ve kud- retti{!) Kemal AJemdaroğlu tarafın- dan, Anayasa Hukuku Anabilim Da- lı'na öğretim üyesi olarak atanıyor. Başta o dönemin Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Baş- kanı Profesör Dr. Bülent Tanör ol- mak üzere, öğretim üyeleri bu ata- maya karşı çıkıyorlar. Bir darbecinin anayasa kürsüsüne atanmasının heıtıalde bir açıklaması vardır. Kemal Alemdaroğlu bu atama- nın yasal olduğunu söylüyor. Onun iddiasına göre Demirkol 5 yıl yurtdışı görevi yaptığına göre, on yıl burada çalışması gerekiyor. Alemdaroğlu'na soruyorlar, "Adam darbeye kanşmış, bunu nasıl anayasa gibi bir kürsüye atarsın?" Gevab\ şöyle: "Yurtdışında olan bir datbeye kanşıp kanşmadığı- nı ben nasıl tespit edebilirim?" Alem- daroğlu'na Aliyev'in açıklamalannı gösteriyoriar. Kemal Bey ayak diriyor ve yıllardır onu atamaya devam edi- yor. Yakında Hukuk Faküttesfne de- kan yaparsa da şaşırmayın. Demirkol'la ilgili iddia, yalnızca Aliyev'e ait değil. Başbakanlık tara- fından kurulan Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı'nın 13.08.1997 tarihli raporunda Demirkol için şun- lar kayda geçmişti: "Ferman De- mirkol'un kime bağlı olduğu suali- mize cevaben Müsteşar (MİT) adı geçenin MlTelemanı olduğunu te- yit etmiştir." Kemal Alemdaroğlu'nun "Ne bile- yim ben onun ne yaptığınr" sorusu- na Başbakanlık Teftiş Kurulu üç yıl önce şu cevabı vermişti: "Sayın Baş- bakan'a tarafımızdan açıklamayapıl- mış ve kısaca, hazırlanan darbede (Demirkol) Türk tarafında yer aldığı- nı... MlT'in yani sıra Emniyet'in de devrede olduğunu, özel Harekât mensuplannın Azerbaycan'ın muh- telifbölgelerinde gruplara eğitim ver- dtğtnl, pattayıcı ve silah taşıdıklannı, Ferman Demirkol'un muhteliftoplan- tılarda Rus büyükelçisi ile tartıştığı- nı... kendisinin (Demirkol) Cumhur- başkanı yardımcısı olacağını... Olay- lar sonrasında Ferman Demirkol'un ortada kaldığını, Türk Büyükelçisi'nin, 'Cumhurbaşkanı yardımcısı oîacaktı. Bu tip işlere kim girmesini söyledi' di- yerek (onu) büyükelçiliğe almadığı- nı..." Ferman Demirkol'un Azerbay- can'da darbeye kalkışanlar arasında bulunduğunu, darbe başanya ulaş- saydı cumhurbaşkanı yardımcısı ol- mayı planladığını, MİT görevlisi oldu- ğunu; Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun, Başbakan'ca da onaylanan raporun- dan ve Aliyev'in konuşmasından tar- tışmaya yer bırakmayacak netlikte öğreniyoruz. Ferman Demirkol, bütün bu bilgi ve belgelere; öğretim üyelerinin, fakülte yöneticilerinin itirazına rağmen, Ke- mal Alemdaroğlu tarafından tekrar tekrar Istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dah'na araştırma görevlisi olarak ata- nıyor. Biz ne olduğunu anlamaya ça- lışıyoruz. Bülent Tanör ve arkadaşla- n rtiraz ediyoriar. Kemal Alemdaroğlu'nun sanınm bir bildiği var. Herhalde Demirkol'la biriikte Istanbul Üniversitesi'ni daha laik, çağdaş ve Atatürkçü yapacağı- na inanıyor. Ne diyelim, elleri dert görmesin Alemdaroğlu'nun da, De- mirkol'un da. Tann darbecileri koru- sun! MfT'çileri okullanmızın başına geçirsinl 2000'Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK Futbolda Duygusal Zekâ... Portekiz maçında ulusal takımımız iki önemli o- lay yaşadı: Alpay'ın rakibine yaptığı hareketle kır- mızı kart görmesi ile Arif'in başansız penaltı vuru- şu. Maçın kaybedilmesinde bu iki olayın etkili oldu- ğu da çok konuşuldu. Bu olaylar böyle yaşanma- saydı da Alpay kırmızı kart görmeseydi, Arrf de pe- naltıyı atabilseydi ulusal takımımız Portekiz'i yene- cek miydi, bu da bilinmeyenlerdendir. Ama özellik- le bu iki olay, 'futbolda duygusalzekâ'run konuşul- masını önemli kılıyor. Futbolda başan, birçok alanda olduğu gibi, duy- gulann kontrol edilebilmesine yakından bağlı. As- lında futbol bütünüyle bir kontrol olayıdır. Üç etkeni sürekli ve disiplınlı biçimde kontrol etmek futbol için büyük bir önem taşıyor: Alan kontrolü, zaman kont- rolü, enerji kontrolü. Bu üç etkeni takım olarak ve bireysel olarak daha iyi kontrol edebilen ekipler ka- zanacaktır, öyle de oluyor. Bir futbolcu topla buluş- sun buluşmasın, her an bütün alanı zıhinsel kont- rolü altında tutabilmelidir. Alanın her metrekaresi beynine işlenmiş olmalı, kimin nerede olabileceği- ni, orada nelerin yapılabileceğinı tasarlama gücü- nü taşımalıdır. Zaman kontrolünde de, maç süresi- nin tümünü aklına yerleştirmiş olmalı, saniyenin on- da biri ile 90 dakikayı aynı anda yaşayabilmelidir. Maçın kritik anlannı, başlama saniyelerini, gol ye- dikten sonraki şaşkınlık saniyelerini, gol attıktan sonraki rahatlık saniyelerini zihinsel bir tasarlamay- la hesaba katabilmelidir. Enerji kontrolü de, bütün maç boyunca, kimi zaman uzatmalan da hesaba katarak yapılabilmeli, gerekli enerjinin gereken yer- de, gereken zamanda, gereken biçimde harcan- masına olağanüstü önem verilmelıdır. İki ek etken de; 'yaratılan fırsatlar' ile 'rastlantısal fırsatiar' kont- rol edilebilmelidir. Bütün bunlann yapılabilmesi için de 'zihinsel ta- sanmgücü', 'anlık uyum sağlama refleksi', 'duygu- lan yönetme gücü', 'bir olayın öncesini ve sonra- sını görebilme perspektifi' gibi akademik ve duy- gusal zekâ konulannda güçlü ve sınanmış beceri- lerin kazanılması gerekir. Bir kişinin ya da bir ekibin başanlannın ardında bunlann bir bölümü ya da bütünü yer almaktadır. Bi- zim takımlanmızın da hazırlanmalannda bu etken- ler bir ölçüde, şöyle ya da böyle rol oynamaktadır ama bu etki bilinerek sağlanmadığı için gereken du- rumlarda sağlaması beklenen yarar ortada görün- memektedir. Futbolda 'duygusalzekâ eğitimi'nden nasıl yarar- lanılabilir? - Her futbolcuya kendi duyguları tanıtılmalıdır. Duygulanma biçimleri, duygusal tepkileri, bu tep- kilere dayalı hareketleri; sevgi, nefret, öfke, sevinç, korku, heyecan, panik, mutluluk, mutsuzluk olay- lannı nasıl yaşadıklan açıklanmalıdır. Bu duygulara dayalı hareketlerin nelere yol açabileceği, nasıl ya- şanacağı, olası sonuçlan incelenmeli, önceden bi- linmesine dayalı varsayımlar olarak tartışılmalıdır. - Duygulanmızın bilişsel süreçlerie nasıl kontrol edilebileceği öğrenilmelidir. Duygusal tepkilerin bi- lişsel süzgeçlerie nasıl yarartı duruma getirileceği açıklanmalıdır. Duygulann kontrol edildiği ve edile- mediği durumlann analizleri yapılmalıdır. Herkesin duygusal tonusunun farklı olduğu, duygusal geç- mişinin birbirine benzemediği açıklanmalıdır. Duy- gulann kontrolünün hayatımızın her anı için yarariı olduğu, hem özel hayatımızda, hem sosyal haya- tımızda, hem de iş hayatımızda bize sağlayacağı ya- rarlar ömeklerle açıklanmalı, değişik olaylar üzerin- de alıştırmalar yapılmalıdır. - Duygusal gücümüzün basanlanmızdaki önemi açıklanmalıdır. Zekâ dediğimiz olgunun artık sade- ce 'aAade/7v*ze*â'olmadığını, 'duygusalzekâ'nın kimi zaman akademik zekâdan daha da önemli rol oynadığını, zekânın artık bir bütün olduğu belirtil- melidir. Yanlış duygusal hareketlerimizin ya da duy- gusal davranışlanmızın, kendimizi bir bağımlılıktan kurtaramayışımızın temelindeki 'duygusalzekâ'ek- sikliği ömeklerle gösterilmelidir. - 'Duygusalzekâ'konulannm içinde yer alan 'em- pati' kavramının önemi belirtilmeli, karşımızdaki ki- şi ya da kişilerin duygulannı, düşüncelerini, ne yap- mak istediklerini, bizden ne beklediklerini anlama- nın nasıl önem taşıdığı açıklanmalıdır. Kendimizi karşımızdakınin yerine koyarak, onu anlayarak ne yapacağını, bizim ne yapmamızı beklediğini kestir- mek her zaman bizim hareketimiz için önem taşı- maktadır. - Futbol bir takım oyunu olduğu için 'çok yönlü grup olma becerileri' ister. Bu becerileri daha ba- şanlı olarak oyunda kullanabilen takımlar üstünlük sağlarlar. Bu beceri donanımı, futbol gibi her an akı- şı, yönü, yoğunluğu değişebilen bir oyunda çok önemlidir. 'Futbolda duygusal zekâ' olgusu sadece oyun- cular için değil, seyirciler için de, taraftariar için de çok önemlidir. Birfutbolcuyu ya da bir takımı bir an- da göklere çıkarmak, bir anda yerin dibine batırmak gibi duygu çalkantılan da 'duygusa/ze/câ'eksikliği- dir. Bu nedenle duygulan yönetememek, anlık ya- şamak, öncesini ve sonrasını düşünmemek demek- tir ve çok pahalı bedellerle ödenir. Asıl sorunumuz galiba finali oynayamamak değil, duygusal zekâ eksikliğimizi tamamlayamamak... E-mail: erdal.atabek(« mynet.com.tr Fax 0212 513 90 98 TTB 49. Büyük Kongresi yapıldı Seçimleri Soyek'in grubu kazandı " ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türk Tabipler Birliği<TTB> 49: Büyük Kongresi dün yapılan se- çimlerle sona erdi. Seçim- leri, TTB Merkez Konse- yi Başkanı Füsun Sayek'ın de içinde bulunduğj "Et- kin DemokraukTTBGru- bu''kazandı. Türkiye Orta Doğu Am- me Idaresi Enstitüsü (TO- DAÎE) Toplantı Salo- nu'nda gerçekleşürilen kongre sonucu, rnerkez konseyine, Füsun Sayek, Metin Bakkakı, Harun Balcıoğlu, Eriş Bilaloğlu. Hakan GiritJrjoglu, Nural Kiper ile Orhan Odabaşı seçildi. Özen Aşut, Sait Çelik, Güner Gedik, Ba- har Gökler, Şükrü Harun, Cem Kaptanoğlu, Mah- mut Ortaka>a. Mustafa thsan Özgûn ile Faik Ur- barh, TTB Yüksek Onur Kurulu"na seçilirken De- netleme Kurulu üyelikle- rine de Yaşar Çalışkan, Bi- naüMavitaş ve LeventKo- çar getirildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle