Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 TEMMUZ 2000 PAZARTESİ
HABERLER
Emekli Org. Necdet Üruğ: Olaya, burada çalışanların bireyselgayretleri diyebilirsiniz
'Ağca'yı Ozel Harp
LEYLA TAVŞANOĞLU
Eski Istanbul Sıkıyönetim Komuta-
nı, 12 Eylül'ün MilJi Güvenlik Kon-
scyi Genel Sekreteri, daha sonraki Ka-
ra Kuvvetleri Komutanı ve Genelkur-
may Başkanı emekli Orgeneral Necdet
Üruğ'la Mehmet AB Ağea'nın arka-
sında Gladio'nun Türkiye'deki versi-
yonu olduğu iddia edilen Özel Harp
Dairesi'nin bulunup bulunmadığmı
konuştuk. Üruğ bu iddialan kesinlik-
le reddederken "Bunu Özel Harp Da-
irea'ne maletmedea, Özel Haıp Da-
iresi'nde çalışan insanlann bireysel
gayretleri diyebilirsiniz" sözlerini İcul-
landı.
Üruğ'la evinde yaptığımız söyleşi-
nin bu bölümü sorulu-yanıtlı şöyle ge-
lıştı:
-Dönemin tçişleri Bakam Hasan
Fehmı Güneş, Ağca'nın arkasuıda,
Gladio'nun Türkiye versiyonu olan
Özel Harp Dairesi'nin olduğunu söy-
lemisti. Siz bu komıda nasd bir değer-
lendirme yapacaksımz?
ÜRUĞ - Sayın Güneş, benım için,
"Ağca'nın konuşmasıni engelledT de-
di. Ben, "Bunu nasd düşünebiHr?" di-
ye kendi kendime soruyorum. Ama
burada bir nokta var.
-Nasd?
ÜRUĞ - Örneğin tpekçi davasırun
sıkıyönetim savcılığına aluıması kara-
n tartışılabilir. Doğrudur ya da yanlış-
br. Bu ayn bir konu. Ama böyle aklın
ve vicdanın kabul edemeyeceği kasti
bir sebep aramasının itibar edilecek
tarafı yoktur.
Kendisinin gazetede çıkan beyan-
lanndan da anlaşıldığı gibi, bu bir ön-
yargı olarak daıma kafasına takılı kal-
mıştır: Ağca'nın arkasında devlet için-
de bir organ var. Nedir bu? Ünlü Gla-
dio, yani NATO üyesi devletlerin için-
de bulunan askeri bir binm. Ağca ve
çevresindekiler, Gladio'nun ya kendi-
si ya da onun olanaklanru kullanan bir
örgüttür. Kendi deyimiyle bu örgüt,
"Bu, Gladio'nun Türkiye'deki versi-
yonu olan Özel Harp Daîresidir."
Sayın Güneş, Özel Harp Dairesi'nin
Ağca'nın arkasında olduğu, imkânla-
nnı ona bahşetmiş olduğu kuşkusunu
taşunaktadır.
-Ama Korkut Eken gibi Idşflerinsöz-
ferinden, Özel Harp Dairesi içinde yu-
valannnş hjrtakım insanlann hirtakırn
iş>r yapbklan anlaşıbnıyor mu?
ÜRUĞ - Yuvalanmış deyimi uygun
değil. Bunu, Özel Harp Dairesi'ne
maletmeden Özel Harp Dairesi'nde
çalışan insanlann bireysel gayretleri
diyebilirsiniz.
özel Harp Dairesi, Genelkurmay'ın
emrinde olduğuna göre benim emrim-
de de çalıştı. Ozel Harp Dairesi'ni teş-
kdlat olarak tümüyle töhmet altında bı-
rakmak hiçbir zaman uygun bir dav-
ranış olmaz ve akıl ve mantıkla bağ-
daşmaz.
Bu yönden düşünüyorum da, "Na-
• 'Ipekçi davasının sıkıyönetim savcılığına aluıması karan tartışılabilir.
Doğrudur ya da yanlıştır. Bu ayn bir konu. Ama böyle aklın ve vicdanın kabul
edemeyeceği kasti bir sebep aramasının itibar edilecek tarafı yoktur.'
EmekH
Orgeneral
Necdet Üruğ,
Başbakan
Turgut Özal'la
bir askeri şûra
toplanosında
görülüyor. Üruğ,
Cumhuriyet'le
ilgiH hir anısını
da şöyle
anlanyon
Komutanlar
Harbiye'ye
Cumhuriyet
sıl yapar" diye soruyorum. Hadi, bu-
nun böyle olduğunu ispat etsin.
Denilebilirkiünlü bir fçişleri Baka-
nı'nuı geçerli bir gerekçesi olmadan
bir eski Genelkurmay Başkanı'ru ak-
lın ve mantığın kabul edemeyeceği de-
recede ağır bir suçlama ile itham etme-
sinin mutlaka bir sebebi olması gere-
kir.
Evet, bu sebebi 'Yeni Binyü' gaze-
tesi muhabiri Sayın Mehmet Göç'ün
haberinde bulmak mümkündür. Ha-
bere göre Sayın Güneş, Ağca ve arka-
daşlannın, Gladio'nun sivil uzantıla-
n ya da Gladio'nun olanaklanru kul-
lanan tetikçilen olduğu kanısındadır
ve NATO ülkeleri ordulan içinde bir
askeri birim olan Gladio'nun Türki-
ye'deki versiyonu niteliğindeki Özel
Harp Dairesi'nin Ağca'run arkasında
aranan örgüt olduğu kuşkusuna sahip-
tir.
Işte, gelişen olaylar Sayın Güneş'in
bu karu ve kuşkusunu ispat etme fir-
saönı yaratmıştır. Öyle ya, Ünıg'un,
emniyet müdürünün sorgulama için
istediği ek süreyi vermemekte ısrar et-
mesinin örtülü bir sebebi olmahydı.
Eğer Ağca çözülür ve konuşursa Özel
Harp Dairesi'nin günahlan ortaya çı-
kacak ve Silahlı Kuvvetler de müşkül
durumda kalacaktı.
Böylece Üruğ bu ihtimali önlemek
için Ağca'yı Emniyet Müdürlüğü'nün
elınden kurtanp sıkıyönetim içinde
susturmaya ve cınayetin karanlıkta
kaJmasıru temine çahşmıştır.
Sayuı Güneş'in ifade tarzı tamamen
bu. Işte Sayrn Güneş'in bana yönelt-
tiği insaf, izan ve ahiakılikten uzak
suçlamasının telaffuz edemediği ne-
denınin bu muhakeme tara olduğu ka-
nısındayım.
Zira, bunun dışında cinayetin aydın-
latılmaması için Ağca ve çevresinde-
ki kişilerle dostluk ilişkim, maddi çı-
kar kaygılanm ya da icraatlanru be-
nimseyip ideolojik olarak onlara yat-
kın olabilmem akla gelebilir.
Sayın Güneş'in de bu hususlan ya-
kıştıramayacağından emın bulunmak-
tayım. Bana göre olayın perde arkası
budur. Sıkıyönetim komutanı, cinaye-
tin perde arkasını ancak savcmın iddi-
anamesi ve mahkemenin gerekçeli ka-
rarlan çerçevesinde bilebüir.
soktunnuyor-
lanü. Onedenle
benbirhafta
sonu ceketimin
içine
Cumhuriyet'i
gizleyerek okula
sokmayı
denedim. Ama
kapıdaki üst baş
muayenesinde
yakalandun ve
'üç hafta sonu
izinsiz cezası'
aldım.
Sayın Güneş'in suçladığı sıkryöne-
tım adli sistemi, muhakeme usul ka-
nunlan içinde faaliyet gösterir. Olay-
lann savcılığa intikal ettirilmesinden
sonraki yargı sürecinde ise sıkıyöne-
tim komutanının bir etki ve müdaha-
lesının kesinlikle mümkün olmayaca-
ğı açık bir gerçektir.
-Deminden beri konuştuk. Bu ülke-
de onlarca yıkhr pek çok fain meçfaul
cinayetjşlendi Hiçbiri çözülemedL Siz-
ce, bir hukuk de\ ktinde bu kadar çok
fafli mechul cinayet işknebUir mi?
ÜRUG-Hizbullah örgütü ortaya çı-
kanlmadan önce onun öldürdüğü in-
sanlann hepsi faili meçhul cinayetler-
di. Kinün ne maksatla yaptığı belli ol-
mayan hadiselen açık olarak irdele-
mek mümkün değildir.
Aynca maksatlannı bulmak da
mümkün değil. Ama her cinayetin ar-
kasında yakın zamana kadar bir "de-
rin devfct" arayışı vardı. Yani devlet
içinde bu cinayetleri yönlendiren bir
grubun varlığı bazı mehafılce tasav-
vur ediliyordu.
Bugün AbduDah Çatn, Oral Çeiik
gibi birkaç isim telaffuz ediliyorsa bu
FP Genel Başkanı Kutan, Türkiye'deki sistemi 'bürokratik oligarşi' olarak niteledi
6
Parti kapatıııa ııilıai yaptınm olmalr
SELAHATriNŞAHIN
NEVŞEHtR - FP Genel
Başkanı Recai Kutan, siyasi
partilerin kapatılmasınuı, an-
cak "zaruri haDerde" ve "ni-
hai bir yapünnr olarak uy-
gulanması gerektiğini söyle-
di. Kutan, "Kaparmadan ev-
vel çeşitti kademeierde diğer
vapbnmlar uygulanabilir.
Mesela önce ikaz edüir, ihtar
edflir" dedi. Kutan, Türki-
ye'deki sistemi "bürokratik
oBgarşi'' olarak niteledi.
FP Genel Idare Kurulu
(GlK), Nevşehir'in Ürgüp il-
çesindeki Mustafa Otel'de
toplandı. Toplantı öncesinde
Nevşehir'deki bazı sivil top-
lum örgütlerinin temsilcileri
ile bir araya gelen Kutan, Tür-
kiye'deki "âstemi" eleştirdi.
Türkiye'de, şu andaki sistemi
"bürokratik oügarşi" diye ta-
nımladıklannı anlatan Kutan,
"Sistemin adı demokrasi de-
ğildir, bürokratların yönetimi
vaıtnr'' diye konuştu.
FP Genel Başkanı Kutan,
daha sonra gazetecilerin soru-
lanru yanıtladı. "FP hakkm-
daki kapatma davasuun son-
bahara doğru sonuçlanması-
nınbekkndiğİBİn" anımsatıl-
ması üzerine Kutan şöyle ko-
nuştu:
"Kapatma, ancak zaruri
haDerde ve nihai bir yapbrun
olmak üzere uygulanmahdır.
Ondan evvel çeshli kademe-
ierde diğer yapünnüar uygu-
lanabilir. Mesela önce ikaz edi-
Br,ihtaredüir.Onun arduidan
'Size 1 yıl süreyle Hazine yar-
dunı yapılmayacak veya yan-
sı yapılacak... Hafla önünüz-
deki seçime katılamayacaksı-
nız' diye karar verilebilir. Par-
ti kapatma arük 21. yuzvdnı
yapünmı olmamatadnf
Anayasa Mahkemesi'nin
FP'nin kapatılması yönünde
bir karar vereceğine inanma-
dığını vurgulayan Kutan, an-
cak olası bir kapatma karany-
la 110 milletvekilliğinin dü-
şüriilmesinin mümkün olma-
dığını söyledi. Partisinin Es-
kişehir merkezine bağlı Tan-
drr köyü yakmlannda düzen-
Ienen pikniğine de katılan
Kutan, gazetecilere yaptığı
açıklamada, milletin bu ikti-
dara güveninin kaybolduğu-
nu söyledi. Yaptığı yurt gezi-
lerinde herkesin sıkıntı içinde
olduğunu tespıt etnklerini be-
lirten Kutan, "Milletin nere-
deysebütünfiyle buiktklaragû-
veni kaybotanuştur. Bu iktidar-
dan arbk hiçbir şey ümit etmi-
yor. Bu şarüarda bu iktklarm
devam edeceğine ben ihtimal
venniyonım'' diye konuştu.
devletin örgütü olabilir mi?
Hep aynı isimleri telafiuz ediyoruz.
Belki bu da bizi yanılgıya götürüyor.
Bunlar belki uyuşturucu meselesine
kanşmış olabilirler, belki parapul için
cinayetler işlemiş olabilirler, belki
çek- senet maiyasıyla ilişkileri olabi-
lir. Şahsi husumetler olabilir. Ama il-
le de bunun arkasında bir örgüt arama
peşinde koşarken asıl maksadı gözden
uzak bulundurma gibi bir tehlikeyle de
karşı karşıya kalabiliriz.
O bakımdan işi sadece bir örgöte
bağlayarak cüıayeti aydınlatmaya yö-
nelmek belki hatalı sonuçlara bizi gö-
türebilir.
-Yarnız, devletiçinde gdrevh* bazı Id-
şflerin birtaknn yasadışı işlere kanş-
oJdan da ortaya çıkryor_
ÜRUĞ - Devlet içindeki bir adam
cinayet işlemez mi? Hırsızlüc yapmı-
yor mu? Uğursuzluk yapmıyor mu?
Rüşvet almıyor mu?
Meclis'teki iddialar ortada... Bence
projektörü çok geniş rutmak lazım.
Işin kolayı, hep devlete. Bir şey orta-
ya çıkmayınca hep "derin devtet" de-
yip eümizi yıkayarak kenara çekiliyo-
ruz.
-Aydmhk gazetesi de pek çokoiaym,
fafli meçhul bazı cüıayederin, "Süper
NATO'' admıverdiğiörgûttarafmdan
^iendiğini yazryor. Ayduıhk'a göre
"Süper NATO" Türkiye'deki Gladio-
ÜRUĞ - Hiç alakası yok. Perin-
çek'in böyle faraziyeleri vardır, za-
ten... "Sûper NATO" diyorlar, demek
ki Türkiye'de bir "Süper NATO" var-
mış. Peki, bu kimin emrindeymiş? Si-
lahlı Kuvvetler mi?.. Silahlı Kuvvet-
ler, elindeki kuvvetlerin bir kısmını
zaten NATO'ya tahsis etmiş. Bu, NA-
TO anlaşmasının geregi olarak yapıl-
mış.
Türkiye'de hiçbir kuvvet Süper NA-
TO değil. NATO'ya tahsis edilmış
kuvvetler var. Amaç da, belli bir hiz-
metin görülmesi. Nasıl BM'ye tahsis
edihniş kuvvetler var, bunlan birta-
kun ülkelere gönderiyoruz, bu da o-
nun gibi.
Dolayısıyla böyle bir şey düşünmek
bence hatalı olur. Bu ülkede birtek Si-
lahh Kuvvetler, onun komuta heyeti ve
bu komuta heyetinin kanuni, belirli
yetkileri var.
-Emekli okhıktan sonra neler yap*-
yorsunuz?
ÜRUĞ-Zamarumın çoğunu Fener-
bahçe Koyu'nu seyrederek geçiriyo-
rum. Küçük bir sandalım var. Onun-
la balık tutmaya çıkanm. Bir kere,
gençliğimden beri bende alışkanlık-
nr, sabahlan birkaç saat spor yapanm.
Ama öyle müsabaka sporu niteliğin-
de değil. Yürürüm, kondisyon çalış-
malan yapanm. Eskiden bir saat ko-
şardım, ama artık koşmuyorum. Yaş-
landığun için koşmamam gerektiği-
nin hbbi izahuu doktor arkadaşlan-
mız yaptılar.
öğleye kadar sporla geçiyor. Eve
geldikten sonra gelen mektuplan, ga-
zeteleri okuyorum.
-Hangi gazeteleri okuyorsunuz?
ÜRUG-Milliyet'i okurum. Bir za-
manlarAkşam alıyordum, ama bırak-
ûm.
-_Peki va Cumhuriyet?.
ÜRUG - Cumhuriyet okuyordum.
Ama Cumhuriyet'teki aynlış hareke-
tinden sonra onu bıraktım. Oysa
Cumhuriyet'le ilgili gençliğimde il-
ginç bir haöram vardu-.
Harp Okulu talebesiyim. O sırada
idarenin kendine göre prensipleri var-
dı. Genç beyinlerin çeşitli tesirler al-
tında kalmaması gerektiğine inanı-
yorlardı. Dolayısıyla okula gazete
sokmuyorlardı.
O nedenle ben bir hafta sonu ceke-
timin içine Cumhuriyet'i gizleyerek
okula sokmayı denedim.
Ama kapıdaki üst baş muayenesin-
de yakalandım ve "üç hafta sonuizin-
siz cezası" aldım.
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com
Ferman Demirkol'u çoğumuz ta-
nınz. Nereden mi? Azerbaycan'da
Aliyev'i devirmek için gerçekleştiri-
len darbeden. Haydar Aliyev, Türkiye
Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı ko-
nuşmada Demirkorun darbeci oldu-
ğunu tüm dünyaya şu sözlerle duyur-
muştu:
"Çokbüyûk, bilirsiniz, maalesefsiz
değilsiniz, teessüf hissiyle değinmek
isteyrem ki, hemen bu darbenin ha-
zırianmasında birniçe Türkiye vatan-
daştan da iştirak etmişlerdir,.. Bu dar-
benin hazırlayanlanndan biri, Ferman
DomirUoiadmdabkşabts. Sonra, biz
onu birakttk, gefdi buraya gizli ola-
rak, Tûrkiye'ye. Dediler ki Türkiye'de
gizli yaşayacak... Bunu Azerbaycan
Devlet Üniversitesi'nde getirip mu-
allim vazifesi veripler. Ancak bu, ne
müşavihik edip, ne TİKA işiyle meş-
gul olup ne de muallimlik edip, gelip
koşutluktu cinayetkarlara ve onlarla
biriikte bu darbeni hazıhıyıptı."
Azerbaycan Devlet Başkanı Aliyev,
Türkiye'de parlamento önünde açık-
ça Demirkol'un kendisine karşı dar-
Darbeciyi Bilim Adamı Yapanlar
be yapanlar içinde olduğunu, bu ne-
denle onu tutukladıklarını, Türki-
ye'nin isteği üzerine gizli yaşamak
kaydıyla serbest bıraktıklarını söylü-
yor.
Ferman Demirkol, Aliyev'in de soy-
lediği gibi, Azerbaycan'da hertıangi
bir akademik çalışma yapmadan dar-
becilikle uğraşryor. Tûrkiye'ye dönün-
ce ne mi oluyor? Haşmetli(!) ve kud-
retti{!) Kemal AJemdaroğlu tarafın-
dan, Anayasa Hukuku Anabilim Da-
lı'na öğretim üyesi olarak atanıyor.
Başta o dönemin Hukuk Fakültesi
Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Baş-
kanı Profesör Dr. Bülent Tanör ol-
mak üzere, öğretim üyeleri bu ata-
maya karşı çıkıyorlar.
Bir darbecinin anayasa kürsüsüne
atanmasının heıtıalde bir açıklaması
vardır. Kemal Alemdaroğlu bu atama-
nın yasal olduğunu söylüyor. Onun
iddiasına göre Demirkol 5 yıl yurtdışı
görevi yaptığına göre, on yıl burada
çalışması gerekiyor. Alemdaroğlu'na
soruyorlar, "Adam darbeye kanşmış,
bunu nasıl anayasa gibi bir kürsüye
atarsın?" Gevab\ şöyle: "Yurtdışında
olan bir datbeye kanşıp kanşmadığı-
nı ben nasıl tespit edebilirim?" Alem-
daroğlu'na Aliyev'in açıklamalannı
gösteriyoriar. Kemal Bey ayak diriyor
ve yıllardır onu atamaya devam edi-
yor. Yakında Hukuk Faküttesfne de-
kan yaparsa da şaşırmayın.
Demirkol'la ilgili iddia, yalnızca
Aliyev'e ait değil. Başbakanlık tara-
fından kurulan Başbakanlık Teftiş
Kurulu Başkanlığı'nın 13.08.1997
tarihli raporunda Demirkol için şun-
lar kayda geçmişti: "Ferman De-
mirkol'un kime bağlı olduğu suali-
mize cevaben Müsteşar (MİT) adı
geçenin MlTelemanı olduğunu te-
yit etmiştir."
Kemal Alemdaroğlu'nun "Ne bile-
yim ben onun ne yaptığınr" sorusu-
na Başbakanlık Teftiş Kurulu üç yıl
önce şu cevabı vermişti: "Sayın Baş-
bakan'a tarafımızdan açıklamayapıl-
mış ve kısaca, hazırlanan darbede
(Demirkol) Türk tarafında yer aldığı-
nı... MlT'in yani sıra Emniyet'in de
devrede olduğunu, özel Harekât
mensuplannın Azerbaycan'ın muh-
telifbölgelerinde gruplara eğitim ver-
dtğtnl, pattayıcı ve silah taşıdıklannı,
Ferman Demirkol'un muhteliftoplan-
tılarda Rus büyükelçisi ile tartıştığı-
nı... kendisinin (Demirkol) Cumhur-
başkanı yardımcısı olacağını... Olay-
lar sonrasında Ferman Demirkol'un
ortada kaldığını, Türk Büyükelçisi'nin,
'Cumhurbaşkanı yardımcısı oîacaktı.
Bu tip işlere kim girmesini söyledi' di-
yerek (onu) büyükelçiliğe almadığı-
nı..."
Ferman Demirkol'un Azerbay-
can'da darbeye kalkışanlar arasında
bulunduğunu, darbe başanya ulaş-
saydı cumhurbaşkanı yardımcısı ol-
mayı planladığını, MİT görevlisi oldu-
ğunu; Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun,
Başbakan'ca da onaylanan raporun-
dan ve Aliyev'in konuşmasından tar-
tışmaya yer bırakmayacak netlikte
öğreniyoruz.
Ferman Demirkol, bütün bu bilgi ve
belgelere; öğretim üyelerinin, fakülte
yöneticilerinin itirazına rağmen, Ke-
mal Alemdaroğlu tarafından tekrar
tekrar Istanbul Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim
Dah'na araştırma görevlisi olarak ata-
nıyor. Biz ne olduğunu anlamaya ça-
lışıyoruz. Bülent Tanör ve arkadaşla-
n rtiraz ediyoriar.
Kemal Alemdaroğlu'nun sanınm
bir bildiği var. Herhalde Demirkol'la
biriikte Istanbul Üniversitesi'ni daha
laik, çağdaş ve Atatürkçü yapacağı-
na inanıyor. Ne diyelim, elleri dert
görmesin Alemdaroğlu'nun da, De-
mirkol'un da. Tann darbecileri koru-
sun! MfT'çileri okullanmızın başına
geçirsinl
2000'Lİ YILLARDA
ERDAL ATABEK
Futbolda Duygusal
Zekâ...
Portekiz maçında ulusal takımımız iki önemli o-
lay yaşadı: Alpay'ın rakibine yaptığı hareketle kır-
mızı kart görmesi ile Arif'in başansız penaltı vuru-
şu. Maçın kaybedilmesinde bu iki olayın etkili oldu-
ğu da çok konuşuldu. Bu olaylar böyle yaşanma-
saydı da Alpay kırmızı kart görmeseydi, Arrf de pe-
naltıyı atabilseydi ulusal takımımız Portekiz'i yene-
cek miydi, bu da bilinmeyenlerdendir. Ama özellik-
le bu iki olay, 'futbolda duygusalzekâ'run konuşul-
masını önemli kılıyor.
Futbolda başan, birçok alanda olduğu gibi, duy-
gulann kontrol edilebilmesine yakından bağlı. As-
lında futbol bütünüyle bir kontrol olayıdır. Üç etkeni
sürekli ve disiplınlı biçimde kontrol etmek futbol için
büyük bir önem taşıyor: Alan kontrolü, zaman kont-
rolü, enerji kontrolü. Bu üç etkeni takım olarak ve
bireysel olarak daha iyi kontrol edebilen ekipler ka-
zanacaktır, öyle de oluyor. Bir futbolcu topla buluş-
sun buluşmasın, her an bütün alanı zıhinsel kont-
rolü altında tutabilmelidir. Alanın her metrekaresi
beynine işlenmiş olmalı, kimin nerede olabileceği-
ni, orada nelerin yapılabileceğinı tasarlama gücü-
nü taşımalıdır. Zaman kontrolünde de, maç süresi-
nin tümünü aklına yerleştirmiş olmalı, saniyenin on-
da biri ile 90 dakikayı aynı anda yaşayabilmelidir.
Maçın kritik anlannı, başlama saniyelerini, gol ye-
dikten sonraki şaşkınlık saniyelerini, gol attıktan
sonraki rahatlık saniyelerini zihinsel bir tasarlamay-
la hesaba katabilmelidir. Enerji kontrolü de, bütün
maç boyunca, kimi zaman uzatmalan da hesaba
katarak yapılabilmeli, gerekli enerjinin gereken yer-
de, gereken zamanda, gereken biçimde harcan-
masına olağanüstü önem verilmelıdır. İki ek etken
de; 'yaratılan fırsatlar' ile 'rastlantısal fırsatiar' kont-
rol edilebilmelidir.
Bütün bunlann yapılabilmesi için de 'zihinsel ta-
sanmgücü', 'anlık uyum sağlama refleksi', 'duygu-
lan yönetme gücü', 'bir olayın öncesini ve sonra-
sını görebilme perspektifi' gibi akademik ve duy-
gusal zekâ konulannda güçlü ve sınanmış beceri-
lerin kazanılması gerekir.
Bir kişinin ya da bir ekibin başanlannın ardında
bunlann bir bölümü ya da bütünü yer almaktadır. Bi-
zim takımlanmızın da hazırlanmalannda bu etken-
ler bir ölçüde, şöyle ya da böyle rol oynamaktadır
ama bu etki bilinerek sağlanmadığı için gereken du-
rumlarda sağlaması beklenen yarar ortada görün-
memektedir.
Futbolda 'duygusalzekâ eğitimi'nden nasıl yarar-
lanılabilir?
- Her futbolcuya kendi duyguları tanıtılmalıdır.
Duygulanma biçimleri, duygusal tepkileri, bu tep-
kilere dayalı hareketleri; sevgi, nefret, öfke, sevinç,
korku, heyecan, panik, mutluluk, mutsuzluk olay-
lannı nasıl yaşadıklan açıklanmalıdır. Bu duygulara
dayalı hareketlerin nelere yol açabileceği, nasıl ya-
şanacağı, olası sonuçlan incelenmeli, önceden bi-
linmesine dayalı varsayımlar olarak tartışılmalıdır.
- Duygulanmızın bilişsel süreçlerie nasıl kontrol
edilebileceği öğrenilmelidir. Duygusal tepkilerin bi-
lişsel süzgeçlerie nasıl yarartı duruma getirileceği
açıklanmalıdır. Duygulann kontrol edildiği ve edile-
mediği durumlann analizleri yapılmalıdır. Herkesin
duygusal tonusunun farklı olduğu, duygusal geç-
mişinin birbirine benzemediği açıklanmalıdır. Duy-
gulann kontrolünün hayatımızın her anı için yarariı
olduğu, hem özel hayatımızda, hem sosyal haya-
tımızda, hem de iş hayatımızda bize sağlayacağı ya-
rarlar ömeklerle açıklanmalı, değişik olaylar üzerin-
de alıştırmalar yapılmalıdır.
- Duygusal gücümüzün basanlanmızdaki önemi
açıklanmalıdır. Zekâ dediğimiz olgunun artık sade-
ce 'aAade/7v*ze*â'olmadığını, 'duygusalzekâ'nın
kimi zaman akademik zekâdan daha da önemli rol
oynadığını, zekânın artık bir bütün olduğu belirtil-
melidir. Yanlış duygusal hareketlerimizin ya da duy-
gusal davranışlanmızın, kendimizi bir bağımlılıktan
kurtaramayışımızın temelindeki 'duygusalzekâ'ek-
sikliği ömeklerle gösterilmelidir.
- 'Duygusalzekâ'konulannm içinde yer alan 'em-
pati' kavramının önemi belirtilmeli, karşımızdaki ki-
şi ya da kişilerin duygulannı, düşüncelerini, ne yap-
mak istediklerini, bizden ne beklediklerini anlama-
nın nasıl önem taşıdığı açıklanmalıdır. Kendimizi
karşımızdakınin yerine koyarak, onu anlayarak ne
yapacağını, bizim ne yapmamızı beklediğini kestir-
mek her zaman bizim hareketimiz için önem taşı-
maktadır.
- Futbol bir takım oyunu olduğu için 'çok yönlü
grup olma becerileri' ister. Bu becerileri daha ba-
şanlı olarak oyunda kullanabilen takımlar üstünlük
sağlarlar. Bu beceri donanımı, futbol gibi her an akı-
şı, yönü, yoğunluğu değişebilen bir oyunda çok
önemlidir.
'Futbolda duygusal zekâ' olgusu sadece oyun-
cular için değil, seyirciler için de, taraftariar için de
çok önemlidir. Birfutbolcuyu ya da bir takımı bir an-
da göklere çıkarmak, bir anda yerin dibine batırmak
gibi duygu çalkantılan da 'duygusa/ze/câ'eksikliği-
dir. Bu nedenle duygulan yönetememek, anlık ya-
şamak, öncesini ve sonrasını düşünmemek demek-
tir ve çok pahalı bedellerle ödenir.
Asıl sorunumuz galiba finali oynayamamak değil,
duygusal zekâ eksikliğimizi tamamlayamamak...
E-mail: erdal.atabek(« mynet.com.tr
Fax 0212 513 90 98
TTB 49. Büyük Kongresi yapıldı
Seçimleri Soyek'in
grubu kazandı "
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Türk Tabipler
Birliği<TTB> 49: Büyük
Kongresi dün yapılan se-
çimlerle sona erdi. Seçim-
leri, TTB Merkez Konse-
yi Başkanı Füsun Sayek'ın
de içinde bulunduğj "Et-
kin DemokraukTTBGru-
bu''kazandı.
Türkiye Orta Doğu Am-
me Idaresi Enstitüsü (TO-
DAÎE) Toplantı Salo-
nu'nda gerçekleşürilen
kongre sonucu, rnerkez
konseyine, Füsun Sayek,
Metin Bakkakı, Harun
Balcıoğlu, Eriş Bilaloğlu.
Hakan GiritJrjoglu, Nural
Kiper ile Orhan Odabaşı
seçildi. Özen Aşut, Sait
Çelik, Güner Gedik, Ba-
har Gökler, Şükrü Harun,
Cem Kaptanoğlu, Mah-
mut Ortaka>a. Mustafa
thsan Özgûn ile Faik Ur-
barh, TTB Yüksek Onur
Kurulu"na seçilirken De-
netleme Kurulu üyelikle-
rine de Yaşar Çalışkan, Bi-
naüMavitaş ve LeventKo-
çar getirildi.