Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 TEMMUZ 2000 PAZARTESİ
O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R olay.gonıs@cumhuriyet.com.tr * % * • *
'Gözle GÖmlmeyen Bakteri Kolonileri'
ProfDr. Ayşe KAYPMAZ
Ist. Üni. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabüim Dalı Başkam
Ş
u geçen Haziran ayı Istan-
bul aydınlannı çok üzdü.
Art arda gelen ölümler
bizleri güzelim Istanbul 'un
cami avlulannda toplar-
ken onlarsız nasıl yaşaya-
cağımızı düşûndük hep. Kimimiz
kendine çok yakın bulduğu Prof. Dr.
Mîna Urgan'a, kimimiz Raif Er-
tem'e, kimimiz eski Deniz Kuvvet-
leri Komutam emekli Oramiral Gû-
ven Erkaya'ya, kimimiz Cemil Gez-
miş'e, kimimiz Istanbul Üniversite-
si Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ne yıl-
lannı vermiş Prof. Dr. Nedim Zem-
büci ve Prof. Dr. Emine Atabek'e
yandık durduk.
Eli "gûad" kalem tutan aydınlar her
zaman yaptıklan gibi acıyı sözcük-
lerle sınırlayıp köşe yazılannda biz-
lerle paylaştı. Hele hele tihan Sel-
çuk'un Raif Ertem için yazdığı "Di-
Umizm Ucundald ölüm" yazısı çok
uzun süre bizi düşündürdü. Yaşam-
la ölüm çizgisi arasuıda gidip gelme-
mize neden oldu.
Sevdiklenmizle olan ilişkilerimiz-
de "sözsüzlüğün" anlamını "söz"e
yeğleyen birey olmayı istememize
rağmen "olamayışuDiza'' ûzüldük.
Ölüm gerçeği sonrası kalakalmış-
lığımıza üzüldük. "Keşke paylaşa-
bilseydim" isteğimizi yaşamayışı-
mıza üzüldük.
Ölümle asla kryaslanmasa bile ben-
ce, değerli biröğretim üyesinin emek-
liliği de üniversite için gerçek bir
kan kaybıdır.
Yasalar böyle.. 67 yaşında iseniz
emekli olursunuz.
Bilimde üst düzeye ulaşmıs, yüz-
lerce iç ve dış yayın yapmış, bilim-
selliğini hiç kımsenin reddedeme-
yeceği, öğrencilerine birçok yönüy-
le örnek olmuş; dürüstlüğü, çalış-
kanlığı ve sorumluluk duygusunu
yetiştirdiği asıstanlanna -anlattığı
bağışıklama derslerinde mi bilmem-
"aşılanuı''yı çok iyi başarmış, her-
hangi bir toplantıda "acaba hoca ne
anlatacak" diye sabırsızlıkla kendı-
sini dinleten bir öğretim üyesi olsa-
nızdahi.
tstanbul'un çeşitli bakteriyoloji la-
boratuvarlannda uzmanlann besi-
yerlerinde üreyen bakterilerin hep-
sini alıp, rastgele bir antibiyotik has-
sasiyet sonucunuhastalanna verirken,
o kendisine uzatılan besıyerini gözü-
ne yaklaştırdığı büyüteçle "Ayşe şu
küçükkahverengi bakteri kolonisini
dikkatle bakarsan görürsûn, ama
oDun yanmda çok çok küçük, şeflaf,
görünmeyen bir koioni vw_ onu al
üret Befld hastahk etkeni odur" di-
yen çok titiz bir öğretim üyesi olsa-
nız dahi.
Üniversitede 33 yıllık yaşamınız
boyunca kendüenne verilen "kutsal
paye"yi yanlış kullanan, haksız kul-
lanan; öğrencisine, hastasına, ders-
lerine, emek vermektense az emek
vermeyi veya vermemeyi yeğleyen,
cep telefonlanyla özel hasta peşin-
de koşan, ilaç firmalanmn kendile-
rini bilmem ne toplantısına götür-
mesi için onlara şirin görünmek is-
teyen öğretim üyelerinin -olabilece-
ğini düşünmek bile istemiyorum-
yerine, bu kötü özellikleri tanımayan,
gireceği her derse yeniden bir şey-
ler katarak güncelleştiren, ders ön-
cesı hâlâ anlamadığım nedenle he-
yecanlanıp, huzursuzlanıp dersin he-
men ilk saniyesinde derse giren bir
öğretim üyesi olsanız dahi.
Yıllar boyu Farih'te eşinin tanı-
mıyla "nohut oda balda sofa" minik
bir apartman dairesinde çok başan-
lı iki kız evladının çalışma mekânı-
nın ancak annelerinin yatağımn üs-
tü olduğunu göstererek, yıllar sonra
hoca olan öğrencilerinin "Hoca hâ-
lâ o yeşil Anadoi arabasuu mı kulla-
nıyor acaba" diye merak ettikleri ve
emekliliğe yaknı bir tarihte, iş yeri-
ne çok uzak olmasına karşın satın al-
dığı bir apartman dairesinde yaşar-
ken işe gitmesinin kolay olduğunu,
çünkü zamanı yollarda okuyarak de-
ğerlendirdiğini söyleyen birhoca ol-
sanız dahi.
Son günlerde genlerin gizi (sırn)
çözülür ve çeşitli firmalar büimin
bu yönünü ranta çevirmeyi planlar-
ken bundan en az 35 yıl kadar önce
Amerika Birleşik Devletleri'nde
"bakterigenetiğT üzerinde çok emek
verseniz ve orada kaknayı düşün-
meyip binlerce, binlerce öğrenciyi ye-
tiştirmeyi amaçlayıp ve yurdumuz-
da çalışmayı bilimsel bir sorumluluk
olarak algılayıp sessiz bir kahraman
olarak çalışan bir hoca olsanız dahi.
Kendisine kontrol için verilen uz-
manlık veya doktora tezlerini bazı öğ-
retim üyeleri gibi günlerce, aylarca
"hâlâ okuyamadım, valtit bulama-
dun" demek yerine geç saatlere ka-
dar kürsüde, o yetmedi evinde, tatil-
de, bir an önce en güzel şekilde ta-
mamlayıp ortaya bir "eser" çıkar-
ması için asistanınıza yardımcı olsa-
nız dahi.
67 yaşında emekli oluyorsunuz.
Bu da bizleri çok üzmektedir.
Üniversitelerimizden "görünmeym
bakteri kolonilerini" bize göstere-
cek hocalanmız aynldıkça acı çeki-
yoruz.
Gönül ister ki, her öğretim üyemiz
görünmeyen bakteri kolonilerini bü-
yüteçle değil, gönül gözü ile görsün.
Güle güle KurtuluşHocam. Emek-
liliğin size mutlak güzel ve verimli
çalışma ortamı getireceğine inanı-
yorum. Sağlıklı kalın.
Buyazı, 3 Temmuz 2000'de emek-
liliğe aynlan îstanbul Üniversitesi
Tıp Fakültesi Senatörlüğü, Istanbul
Tıp Fakültesi Dekan Yardımcıhğı,
Istanbul Tıp Fakültesi Mikrobiyolo-
ji Anabüim Dalı öğretim üyesi, TÜ-
BİTAK Tıp Araştırma Grubu üyeli-
ği yapmış, haJka ve bilime yararlı
pek çok bilimsel demeğin kurucusu,
yöneticisi ya da üyesi, Prof. Dr. Kur-
tuluş Töreci için ögrencilerinden bi-
ri tarafindan yazıhmştır.
ARADABİR
Prof. Dr. ÖMER DEMtRCAN
Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi
Ingilizce Öğretmenliği / Türk Dıli Edebiyatt Bölümleri
Yazım Kılavuzu'nda
Verilmeyen Bir Kural
Yabancı özel bir ad Türkçe bir yazıya girince ona
ulanan Türkçe ek biçimlerinin nasıl seçıleceğini
açıklayan bir kural Yazım Kılavuzu'nda henüz ve-
rilmemiştir. Bu kuralın olmaması, gerek yazan, ge-
rekse okur açısından, ister istemez, gözardı edi-
len sorunlar yaratır.
Sözcüklere ulanan Türkçe eklerin yazımı sesbi-
rimlerle değil de sesbirim altı bir düzeyde, ama yi-
ne sesletime göre belirienir. örneğin yönelme an-
latan (-(y)A) eki metin içinde ulandığı sözcüklerin
son hecelerine göre dört ayrı biçimde sesletilip
yazılır (-e), (-ye), (-a), (-ya). Kısacası, Türkçe ekler
yabancı bir ada ulanınca da sesçil-yazım açısın-
dan birden çok seçenek ortaya çıkar.
Birinci sorun yabancı bir özel adın kaynak dil-
deki yazımıyla mı yoksa Türkçeye uyarianan ses-
letimiyte mi yazılacağıdır. özel adlann yazımla (im-
la ile) belirlenen yasal bir kimliği vardır. örneğin bir
metinde "Allen" adı sesletildiği "elın" gibi değil,
"Allen" olarak yazılır (*). Istenirse ardından sesle-
timi de verilebilir. Ne var ki, yabancı da olsa özel
kişi adlannın yazımı değiştirilemez.
lkinci sorun Türkçe ek biçiminin seçiminde ya-
şanır. Acaba Türkçe eki yabancı özel adın söyle-
nişine göre mi, yoksa yazımına göre mi yazmalı?
SözJü-dil açısından doğru yanıt, özel adın yazımı
bozulmadan, ama sesletimine göre ek biçiminin
belirtenmesidir: Mansel'e, Heine'ye, Allen'a, Ge-
net'ye. Ancak unutmayalım, yazımda yazı- dilinin
kurallan geçerli olmalıdır.
Gerek yazan gerekse okur yabancı özel adlann
geldıği kaynak dilleri ve o özel adlann doğru ses-
letmıni bılirterse, sözlü dil açıandan birsakıncayok-
tur. Ne var ki yazar ya da okur adın yazımını ya da
sesletimini doğru bilmiyorlarsa, o zaman sorun çı-
kar 1) adın biçirni yanlış yazılabilir, 2) ad doğru ses-
letilmezse ek biçimi yanlış seçilir, 3) okur, kaynak
dili bilmiyorsa, ekten giderek örneğin Allen'a, Ge-
net'ye adlannın söylenişlerini belirleyemez. Her
okurdan gerekli bilgiyi önceden edinmiş olması
beklenemez. Doğru sayılan bu yol tuzaklaria do-
ludur. Yabancı özel bir ada sesletime göre ek ya-
zanlar kendi sesletimlerinin kaynak dile tıpatıp uy-
duğunu sanıyortar; oysa onlann söyleyişi de ünlü
- ünsüz aynmı dışında, her zaman Türkçe ağız
özellikleriyle boyanır.
Sonuçta Türkçe bir metinde yabancı özel bir
ada gelen Türkçe bir ekin biçimi o adın Türkçede
yalnızca yazımsal biçiminin sesletimine göre be-
lirienebilir: Allen'e, Genet'e,... gibi. Yazımla ilgili ka-
rarlann Türkçe sesletime dayanması kolaylık sağ-
lar. Yabancı dilin bilinmesini gerektirmeden herke-
sin anlayıp uygulayabileceği bir kural bulunmalı-
dır. İster bieğenin ister beğenmeyin: "Yabancı özel
adlara ulanan Türkçe ek biçimleri adın 'yazımsal
sesletimine' göre seçilir." Bu kural biryandan ya-
bancı özel adın kimliğini korurken öte yandan Ya-
zı Devrimi ilkelerine de uygun düşer. Okurken ne
işlevsel ne de anlamlama açısından bir kayıp ol-
maz. Bu kurala en başta basının uyması zorunlu-
dur. O zaman Osmanlıca sözcüklerin yazımında ki-
milerinin sesletime göre düzeltme yapmalanna da
gerek kalmayacaktır.
(*) "Sokrat" gibi eskiden beri kullanılagelen, an-
cak göndergesi değişmeyen kimi yabancı adlar-
dan söylendiği biçimiyle yazılmasına bakılarak bu
kural değiştirilemez. Bu kural tek göndergeli eski
özel adlarda yazımın alınan dile uydurulduğunu
gösteriyor.
- t
, T
- ^ - İLAN
T.C.
BİGADİÇ ASLtYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2000/6
"" Davacı Turgay Ödöl vekfli Av. Sebahat Düme tara-
findan davalı nüfus müdürlüğü aleyhine açılan ad ve
soyad düzeltme (nüfus kaydından) davasının yapılan
açık yargıJaması sonunda;
Davacının davasının kabulü ile Bigadiç ilçesi Gü-
vemçetmi köyü cilt: 0053, kütük sıra no: 0061'de nüfiı-
sa kayıtb Kazım ve Durdu oğlu 01.01.1972 d.lu Turgay
Ödöl'ün nüfus kaydındaki adının Tugay. soyadının
ödül olarak düzeltilmesine 21.03.2000 tarih ve
2000/72 karan ile karar verilmiş olmakla ilgililerin Bi-
gadiç Asliye Hukuk Mahkemesi'ne başvurmalan, aksi
takdirde karann bu hali ile kesinleşecegı ilan olunur.
10.05.2000
Basın: 27164
Asklepieion'da Düş...
Veysel GÜLTAŞ Izmir Karşıyaka Hâkimi
"Hekim, hâkim olursa hekimdir"
Rıfat Necdet Evrimer
Insan bilincinin yaşamı sorgulamaya baş-
laması, beraberinde ölümsüzlük arayışuu da
getirmiştır. Bu arayış Gügamış'tan bu yana
beş bin yıldır sürmektedır. Ölümsüzlük otu-
nu suya düşürünce Gılgamış'ın bu kez ger-
çek ölümsüzlüğü elde etmenin insanın ya-
şarken kalıcı izler bırakması gerektiği düşün-
cesiyle ölümsüzlük arayışından vazgeçtiği-
nigörürüz(l).
Bilindıği gibi, Anadolu folklor kültürün-
de 'Lokman Heknn'in önemJi bir yeri var-
dır. Söylenceye göre bulduğu ölümsüzlük
otunu suya düşürdüğünde kendisi de ölü-
vermiş. "Saynhğı sağaJtan çiçekler /Dile ge-
hYmiş / Lokman Hekiın / Çıkuıca kırlara_. /
Çukurova'da bulmuş / ötûmsüzlûk otuou /
Giz olmuş / Ceyhan Köprusfi'nden / Dnşû-
rünce sulara—" (2).
Baü üniversıtelerinde yüzyıllarca ders ki-
tabı olarak okutulan 'tbni sina/Ibn lufeyl'in
'Hay Bin Yakzan' adlı yapıtı insanın yaşa-
mını sağlıkla sürdürebihnesı için hangi bit-
kileri yemesi gerektiği konusunda önemli
bilgiler taşu- (3).
Hastalıklann sağaltutundakullanılan sen-
tetık ilaçlann yüzyıllık bir geçmişi olması-
na karşın, bitki biliminin (Fîtoterapi) dört
bin yıllıkbir geçmişi vardır. Bu konuda Mö
2000 yıllanna konuşlanan Sümerce yazıl-
mış metinler Phüadelphia Müzesi'nde bu-
lunduğu gibi yine bitkisel reçetelere Le^p-
zig Kütüphanesi'nde bulunan eski Mısır
uygarlığından kalan papirüslerde de rastla-
maktayız.
Insan her türlü hastahğa hekımlerimızin de
katkılanyla dırenebılır. Ama, akıl sağhğıhiç
yitirilmemeli. Dünyada bunun önemini ilk
kavramış ülke Anadolu'dur. Anadolu'da da
Asklepieion (Bergama) bunun ilk ömeğidir.
Sağaltım (tedavı) yöntemi ışık, ses ve su'dur.
Yani doğadır. Bugün AskJepieion yoğun bir
Midas saldınsı altındadır. Bu altmın, kfire-
selkşmenin akla sakhnsıdır.
Hekimler ölümsüzlük düşünü çoğaltan ve
bu anJamda Hipokrat andı içmiş kişiler de-
ğil mi? Ama ölüm sadece geciktinlebilir.
Sözü okuduğum 'Eren Akçiçek'in iki yapı-
tma getirmek istiyorum.
Eren Akçiçek, Ege Üniversitesi Tıp Fakül-
tesi'nde Gastroenteroloji uzmanı olup aynı
zamanda Türk Tıp Tarihi Kurumu ve Folk-
lor Araştırma Kurumu üyesi. 'Eren'ce - Halk
Bflhn Yaaafan(4) adlı yapıtında neleryok ki...
Tıpta sağaltimyöntemi olarak kullanılan ve
ilk insana ana rahmi görevi yapan Anado-
lu'daki mağaralardan (Spekofc>ji=Mağara bi-
Hmi)tutunda, anne sütü ile ilgili ınamşlar, Gi-
rit mutfağı, çiçek kültürümüzde karanfil gi-
bi yazmm iceriğine sığmayacak sayıda bir-
çok konuyu kucakladığını görürüz. Anne
sütü ile ilgili "Çiğ süt emmiş'', "Sötü bo-
zuk" gibi deyımler günümüzdetoplumsal kir-
lenmeyi yaratanlara ne güzel uymaktadır.
Yapıtı okuyunca şairlenn karanfil imgesini
neden çok kullandıklannı daha iyi anlıyoruz.
Şaırîer ki, insan sevgisını yakasma bir ka-
ranfil gibi ıliştirmış ve bu sevgiyi de herkes-
le bölüşen kışilerdir. Eren Akçiçek'in bu ya-
pıtı şairlenn dikkatine sunulur.
Tûrk Tıp Tarihi dalında "Atatürk'un Has-
tahMan" (5) adlı Eren Akçiçek'in doktora
tezindeki 'Atatürk'le ilgili anılardan biri çok
önemlidir.
Dönemin Ingiltere kralı, Dolmabahçe Sa-
rayı'nda Atatürk'le birlikte yemek sonrası kah-
ve içmektedir. Sigara ikram edilir. Yaveri
önce Atatürk'ün sigarasmı yakar. Bu proto-
kol eksıkliğini fark eden Atatürk anında şu
yanıtı verir. "Bflryorsunuzkibrittezebirflbir
gaz vardır. bk yanışta bu gazı önce kendhniz
atar,sonra konuğumuzun sigarasmı yakanz"
der. Tanh boyunca dönemin liderlerine bak-
tığırruzda bir 'HHler'de bir 'Mussotini'de bu
alçakgönüllülüğü görmemiz olanaksız.
Bu am bile Mustafa Kemal Atatürk'ün al-
çakgönüllülüğünü, güçlülüğünü gösterir ki
bu da onun pratik zekâsının ne denli güçlü
olduğunun aynca bir göstergesidir.
Günümüzde 'Mahkeme Koridorian'ndan
yükselen "Turkiye seninle gurur duvuyor"
söylemleri ne anlam taşıyor? Aklımızı mı yi-
tirdik! Gururlanacak bır şey üretemiyor mu-
yuz yoksa! Ama bilinen tarihsel bir gerçek-
lik var ki o da şudur:
Değer yargılannın çürüdüğü yerde yeni-
den birikir her şey...
Ülkenin gündemjni saptıranlann, yozlaş-
tıranlann, bilim füccarlığı yapanlann, po-
püler kültürün her yanımızı işgal ettiği,fcül-'•
türel belleğimizin yok edilmek ıstendıği med-
ya dayatmalan karşısuıda, aydınlama yolun-
da emek veren insanlanmızdan biri olan,
seçkin hekim Eren Akçiçek ile gurur duyul-
ması gerekir diye düşünüyorum.
(1) Tarih SümerieBaşlar, SamuelNoahKra-
mer, Kabalcı Yayınevi, 1999, sh, 226.
(2) SöylencelerDenizi, H. Akarsu, tltl Tür-
kiye.
(3) Hay Bin Yakzan, tbni Sina /îbn Tufeyl,
Anlatt, YKY, 3. Baskı, îstanbul, Temmuz
1998, 131 sh.
(4) Eren 'ce -Halk Bilim Yazılan- Eren Ak-
çiçek, Izmir 1997-183 sayfa.
(5) Eren Akçiçek, Atatürk'ün Hastahkları,
Doktora Tezi, Mart 2000, 480 sayfa.
Bankaya pitmeniz mi
(jerekiyor? Zahmet etmeyin,
arayın.
tLAN
SEFERMSAR
SULH HUKUK
MAHKEMESt'NDEN
Dosya No: 2000/3 Esas
2000/107 Karar
Davacı vekili tara-
findan davalı Arkonut
şırketi aleyhine açılan
ipoteğin kaldınlması
davasının yapılan yar-
gılaması sonunda;
Mahkememizin
09.06.2000 gün ve
2000/107 sayıh karan
ile Seferihisar Doğan-
bey köyü Gerenalanı
mevkıinde kain 1085
parsel sayıh taşınmaz
üzerine davacı Haşim
Kaymaz hissesine da-
valı şirket adına tesis
edilen yasal ipoteğin
kaldınlinasına karar
verilmiş olup karar
davalı Arkonut Ithalat
thracat Turizm Inşaat
Kollektif Şirketi'ne
ilanen tebliği gerekti-
ğınden işbu ılanın ya-
yımından itibaren 8
gün içerisinde davalı
şirket tarafindan tem-
yiz edılmediği takdir-
de karann kesınleşmiş
sayılacağı hususu ila-
nen tebliğ olunur.
Basın: 36876
Çünkü... Sizi dinliyoruz.
ANAOoaıCtuMj ABank
tLAN
ISTANBUL ı. SULH
HUKUK
HÂKtMLtĞt'NDEN
2000/392 Vasi
Hastalığı sebebiyle
Setrek Haçikoğlu'nun
vesayet altına alınarak
kendisine, birlikte Al-
manya'da ıkamet etti-
ği kizı Dina Haçikoğ-
lu'nun vasi tayinine
mahkememizce
28.06.2000 tarihinde
karar verilmiş olup,
keyfiyet ilan olunur.
28.06.2000
Basın: 37021
CUMHURÎYET'TEN
OKUBLARA
ORHANEjÜN£
İstikrarlı Ötanazi
"Gen şifresi çözûldû" haberteri ortalığı sannca,
tasası yine bizim Tiedyaya düştü. Akla gelen ilk so-
ru da şu oldu; "Y3 kötüye kullanılacak olursa?"
Kötüye nasıl kullanılacağı pek belli değildi ama,
aklımızın hep "k&Oye kullanmaya" şartlandığı apa-
şikârdi.
Yetkinin, olanaKlann, paranın, hatta aklın genel-
de kötüye kullantfdığı bir ülkenin alışkın yurttaşla-
n olarak, gen şifresinin kötüye kullanılması olasılı-
ğını niçin önemli ûördüğümüzü itirafedeyim ki an-
layabilmiş değilim-
Hem de daha önümüzde, şifrenin yüzde 3'ü gi-
bi en girift ve karmaşık bölümü varken.
Biz aslında oturup insanlanmızı uzun değil, in-
sanca yaşatmanın yollannı aramalryız. Istikrar hü-
kümetinin; işçiye, çiftçiye, esnafa, memura ve
emeklilere reva gördüğü "istikrar ötanazisi" üze-
rinde kafa yormalıyz. Sözlüklerde ötanazi şöyle ta-
nımlanıyor:
"Yaşamından umut kesilen, öleceği kesinlikle
bilinen birhastanın, acısını bir an önce dindinmek
amacıyla ve hastanın isteği üzerine, yaşamına bir
hekimce son vehlmesıbiçiminde işlenen adam öl-
dürme suçu." (Arkadaş Türkçe Sözlük, Ali Pös-
küllûoğlu.)
ötanazi görüldüğü gibi bir adam ökJürme suçu.
Ama, gen şifresi uygulama alanına girdıkten son-
ra suç olarak kalır mı dersiniz? özellikle aralann-
da Türkiye'nin de yer aldığı yoksullan fazla olan ül-
kelerde bu olanaktan yararlanamayanlara ötana-
zi uygulanmış olmayacak mı?
Her neyse kafamızı bunlara takmadan, birbirie-
rinin gen şifrelerini çoktan çözerek avuçlannın içi
gibi bilen liderierimize dönelim.
Siyasal parti gruplan, soruşturma önergeleri ile
suçlanan ve Türkiye'nin yolsuzluk ve usulsüzlük-
lerden anndınlması gibi kulağa hoş gelen bir içe-
rikle sunulan kimi eski başbakan ve bakanlan de-
netleme girişimini tümüyle yok saymayı ortaklaşa
başardılar.
15 dosyaya konu olan deviet adamlanmızın as-
lında pirüpak olduklan bu sayede ortaya çıktı da
istikrar rahatlayıverdi.
Aralannda benim de bulunduğum kimi yurttaş-
lanmız biraz daha enayi yerine konmuş olmaktan
huzursuzluk duydular ama ne gam.
Amaç IMFve Dünya Bankası'nın gönlü oteun. Ye-
ter de artar bile...
15 komisyonun aylarca, genel kurulun da gün-
lerce zaman harcadığı çalışmalar yerine, biraz da
tatilden fedakâriık edip öncelikli yasa tasan ve öne-
rileri ele alınmış olsaydı daha iyi olmaz mıydı?
örneğin;
Uzaya uzaya sünmeye başlayan, ama sinirleri ger-
ginleştiren af yasası ele alınsaydı.
Cezalann, her gün onlarca yurttaşımızın ölümü-
ne ya da sakat kalmalanna yol açan trafik kazala-
nnı özendirmeyecek boyuta çıkanlmasını öngören
iki öneri komisyondan geçip yasalaşsaydı.
Isfkrar hükümeti, önce kendi arasında istikran
sağlayıp yerel yönetlmleryasa taslağını, tasanlaş-
tınmayı veTBMM'ye sunmayı basarabilseydi.
"Kopenhag Siyası Kriterteri Işığında Türkiye'nin
Alması Gereken önlemler" adlı raporda, öngörü-
ten "Demokrasi, Hukukun Üstûnlüğü, Insan Hak-
lan Takvimi" eskiden olduğu gibi yumurta kapıya
gelmeden ele alınıp TBMM'ye düşen görevler ko-
nusunda çalışmalara başlanabilseydi...
Ama olmadı. Siyasilerimiz, bir ayağı kısa kalan
üçlü koalisyonu, dışandaki lider Bay Yılmaz'ı ak-
layıp başbakan yardımctsı yapabılmek için çaba har-
cadılar.
Böylece de istikrar güçiendirildi, ama yurttaşla-
nn umudu başka bir bahara kaldı. Hem de sonba-
hara...
•
önümüzdeki pazartesiye kadar gönlünüzce bir
hafta geçirmeniz dileği ve saygılanmızla...
oerinc@cumhuriyetcom.tr
İLAN
T.C.
ÇARŞAMBA 2. ASIİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Sayı: 1999/245
Davacı Maliye Hazinesi vekili Av. Nizamettın San-
caoğlu tarafindan davalılar Nadire öztürk, Cavit Öz-
türk, Necmiye Karagülle, Cafer Öztürk ve Yûksel öz-
türk aleyhine açılan tapu iptali-tescil davasının mahke-
memizde yapılan açık yargılaması sırasında venlen ara
karan gereğince;
Yurtdışuıda Almanya'da olduğu bildirilen ve bütün
aramalara rağmen adresi tespit edilemeyen davalı Cavit
Öztürk'ün duruşma günü olan 19.07.2000 günü saat
9.00'da mahkememizde hazır olması veya kendısini bir
vekille temsil ettirmesi, aksı takdirde yargılamaya yok-
luğunda devam olunacağı dava dilekçesi yerine geçerli
olmak üzere ilanen tebliğ olunur 21 06 2000
Basın: 36353
İLAN
AKÇAKOCA SULH HUKUK
MAHKEMESt'NDEN
1997/124 Esas
Davacı K.H. tarafın(
jajl
açılan vasiyetnamenin açıl-
ması davasmın verilftn ara karan gereğince;
1997/124 Esas sayüı dosyada mütevaffa Safıye Ezer
mirasçısı Eşref Ezer'in gösterilen adreste bulunmadı-
ğına dair çıkartüan tebligatın ıade edilmesi ile bu kez
mahkememizin bu karannın tebliğ yerine geçeceği ve
mırasçı Eşref Ezer'm duruşmanın bırakıldığı
25.07.2000 gününd»; mahkememizde hazır bulunması,
aksi halde yargüamanm yokluğunda devam olunarak
karar verileceği hususu ilanen tebliğ olunur.
15.12.1999
Basın. 66«86 - ~
İLAN
SUSURLLK ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
1999/58
Davacı Gültekin Rnç
tarafindan davalı nüfus müdür-
lüğü hakkında mahktmenüze açılan soyadı tashihi da-
vasınuı yapılıp bıtirj,en içl
^ durusması sonunda-
B u I S
^ ^
İ
1
İ
1
"
K
"
P
f*
a ü
Ç
e s i
Taşköprü nüfusunun C:
0113, K.S. No: 008j ye
nüfusa kayıtlı Salih ve Ulvi-
ye'den olma 13 09. 96 5 d
.ıu
Gültekin Pinç'in soyadı
Dinç olarak tashıh eUnjj^
İlan olunur. 31.0*2000
Basın: 31786