25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 TEMMUZ 2000 PAZARTESİ CUMHURıYET SAYFA kultur@cumhurîyet.com.tr 15 MÜGSF Sinema-TV Bölümü Tel-Aviv'deki Öğrenci Filmleri Festivali'nde iki ödül kazandı Shıeıııa okufları destek beküyor YEŞİMAKYÜZ Marmara Üniversitesi Güzel Sanat- lar Fakûltesi Sinema-TV Bölümü, Is- rail'in Tel-Aviv kentinde iki yılda bir düzenlenen Tel-AvivInternational Stu- dents Fîtaı Festivafi'nde (Tel-Avıv Ulus- lararası Öğrencı FılmJeri Festivali) 'En İyi Sinema Okulu' ve yönetmenliğini 4. sınıf öğrencısi Hüseyin Karabey'in yaptıgı 'Boran' adlı kısa filmle 'En tyi FflnT ödüllerini kazandı. Bu yı] 26 Mayıs-4 Haziran tarihleri arasında sekizincisi gerçekleştinlen ve 40 ülkeden 61 sinema okulunun 164 filmle yanşmaya katıldığı festivale MÜGSF Sinema-TV Bölümü 'Bo- ran'ın yanı sıra 4. sınıf öğrencisi Eb- ru YaptcTnın 'Kıyıda' ve yüksek li- sans öğrencisi Kazmı Öz'ün 'Toprak' adlı filmleriyle ülkemizi temsil etti. Festival boyunca gerçekleştinlen kı- sa film gösterimleri, film müziği üze- rine vvorkshop ve gece yansı belgesel- leri gibi etkinliklerin yanı sıra sinema ile ilgili iki toplantı da düzenlendi. MÜGSF Sinema-TV Bölümü Başka- nı Doç. Dr. Seiahattin Yıldız'ın da yer aldığı toplantıda, sinema okullan ara- smda karşılıklı öğrenci değişimi konu- sunda ortak karar alındı. Üniversite daha önce Fransa'nın Po- itiers kentinde düzenlenen 'Sinema Okuflan Kısa FOm Festivati'ne de ko- nuk oldu. - 'Boran'dan kısaca söz eder misi- niz? HÜSEYİN KARABEY - Bu film okul bitirme projem. 'Boran' 30 daki- kalık kurmaca kısa bir film ama dokü- manter bölümler de var. Dokümanter ve kurmaca bölümleri birlikte kullana- rak farkh bir tarz denedik. Kurmaca bö- lümde oynayan insanlar, dokümanter bölümdeki gerçek insanlar. Film, ka- yıp yakmlan, Cumartesi Anneleri'ni an- latıyor. Bilgı veren, belgesel havasın- da bir film değil. Daha çok annelerin duygulannı aktanyor, kayıplann başı- na neler geldiğini gösteriyor. Filmin bütününde rol alan herkes kendini can- landırdı, hiç kimse rol yapmadı. Sade- ce kontrgerilla olan kişileri, daha ön- ce gözaltına ahnmış olan profesyonel oyuncular canlandırdı. Film dijıtal vi- deo ile çekildi, sonra da 35'e aktanl- dı. Bu da Türkiye'de ilk kez gerçekleş- tirildi. -FHmTürkiye'de nerelerde gösterü- di? KARABEY - Ilk olarak geçen yıl Antalya Film Festivali'ne katıldı ve Kültür Bakanlığı Özel Ödülü aldı. On- dan sonra Türkiye'deki bütün festival- lere kabul edildi. Son olarak Istanbul Film Festivali'nde, Ankara Film Fes- tivali'nde ve IFSAK Kısa Film Gün- THE INTERNATlONAlSTBii FİLM FESTir 'ünyadaki sinema okullannda yerleşmiş bir yapı yar. Öğrencilerine bir film için tüm olanaklannı sağhyorlar. Kamerayı veriyorlar, kurgu imkânı sağhyorlar ve sponsor buluyorlar. Onlar, öğrencilerimizin karşılaştığı sorunlan yaşamıyor. leri'nde gösterildi. Yuıtdışında ise ilk kez ttalya'da Uluslararası tnsan Hak- lan Film Festivali'nde yer aldı. Fran- sa ve Israil'ın yanı sıra Berlin'de ve Köln'de gösterimi gerçekleşti. Şu an- da da çeşitli festıvallere davet edildi. Ey- lül ayından sonra îtalya, Ispanya, Al- manya-Berlın ve Tayvan'daki festival- lere davet edildi. - Konu seçiminde Szgür müsünüz? KARABEY - Üniversite, kendimi ifade etme ısteğım konusunda bana destek oldu. Ama bız öğrencılerin yap- tığı filmlere Türkiye'de gizli bir san- sür uygulanıyor. Ancak okulun da yar- dımıyla seçtiğimiz konulardaki gizli otosansür kınldı. ' - FHmin haztrianma aşamasmda kar- sılaşftğınız zoriuklar neler? KARABEY - Fılmı çok zor şartlar al- tında çektik. Çünkü okulun kendi bir bütçesi yok. Zaten Türkiye'deki sine- ma okullannın durumunun ne kadar korkunç olduğu da ortada. Projenin tüm masraflannı kendımiz karşılamak durumundayız. Ama okulun yoğun ça- baları ve girişimiyle yeni projelerde rahat edeceğimizı düşünüyorum. - Sinema-TV Bölümü'nün Tel- Aviv'deki festrvalde en iyi okul ve en iyi film ödüDerini kazanmasında neler ef- küioldu? SELAHATTtNYILDIZ-En iyi okul BU seçılmemizde filmlerimizin perfor- mansı etkili oldu. Hepsinden övgüyle söz ettiler, farklı olduğunu söylediler. Bız, konulann seçımlerinde ögrencıle- rimize müdahaJe etmiyoruz, saygı gös- teriyoruz. Seçim aşamasından sonra gerekliyönlendirmeleryapılıyor. Ben- ce, en iyi okul seçilmemizin temel ne- denlerinden biri de budur. Aynca, bu- güne dek çok yetersiz imkânlarla eği- tim vermeye çalışan bir okul olduğu- muz halde büyük başanlar sağlamamız da çok önemli. - Maddi desteği nasd sağhyorsunuz? YILDIZ - Okulda sahip olamadığı- mız her imkânı dışandan sağlamaya ça- lışıyoruz. Bunun meyvelenni de top- layacağız. Önümüzde birtakım hedef- ler var. Kültür Bakanlığı 8 projemize destek verecek. - Diğer ülkekrdeki sinema okullan- nm koşullan nasü? YILDIZ - Dünya sinema okullann- da yerleşmiş bir yapı var. Öğrencileri- ne bir film için tüm olanaklannı sağ- hyorlar. Kamerayı veriyorlar, kurgu imkânı sağlıyorlar ve sponsor bulu- yorlar. Oradâki sinema öğrencisi bi- zim öğrencilerimizin karşılaştığı hiç- bir sorunu yaşamıyor. Her şey hazır, sa- dece öğrencinin yapmak ıstemesi ye- terli. Bunlann yanı sıra prodüksiyon pa- rası da veriyorlar. Aynca konservatu- Marmara Üniversitesi Güzel Sanadar Fakûltesi Sinema-TV Bölümü Başkanı Doç. Dr. Sebüıartin Yıklız (sağda) ve Boran'ın yönetmeni Hüseyin Karabey. varlarla, okullann oyunculuk bölüm- leriyle anJaşmalan var, oyuncu bulu- yorlar. Filmleri banyo etmek için her- hangi bir para ödemelerine gerek yok, sponsor firmalar yine devreye giriyor. Bu okullann yaptığı 400 bin dolarlık filmlerle yanşıyorsunuz. - Okulunuzun ahyapı gereksüumle- ri neler? YILDIZ - En önemli sorunumuz, öğrencilerin artık Merkezi Yerleştir- me Smavı'yla sinema okullanna se- çilmeleri. Bubaşlıbaşınayaşadığımız olumsuzluklardan bir tanesi. Aynca teknik donanım konusunda da yetersi- ziz. Türkiye'de Uluslararası Öğrenci Kı- sa Film Festivali yapmak istiyoruz. Ge- rekli yönetmelikleri hazu-ladık, ama finansal sonınlanmız var. Gerçekleş- tireceğimiz tarih de belliydı ama des- tek alamayınca, bu festival önümüzde- ki yıla kaldı. Belki 2001 'in Mayıs ayın- da dûzenleyeceğiz. Bunun için teknik altyapı dosyası hazırladım. 4 tane 16 mm ve 35 mm çekim yapabilecek film kamerasına ve bunlann kurgu ve postp- roduction ışlemlerini yapabileceğımiz kurgu ile sesmiksaj ünitelerine, ışık gereksinimi ve alt donanımlannı oluş- turacak malzemelere ihtiyacnnız var. Tüm bu destekler için Halkla tlişkiler Birimi kuruldu. Sponsor bulmak için çalışmalar başladı. Dario Fo Tîyatrosu ve karnaval geleneği AYŞE EMELMESÇİ Yıl 1986'ydı. Ikinci Ulusla- rarası Münih Tiyatro Bıena- li'nde, son hazırlıklanmı ta- mamladığım kulisten, biraz son- ra sahneye çıkacağım festival çadınrun seyirci bölümünü göz- lüyordum. Çadır tıklım tıklmı dolmuş, bir sürü insan da ayak- ta kalmıştı. Avrupa'nın çeşitli ül- kelerinden topluluklann, bu ara- da DarioFo ile FrancaRame'nin de katıldığı festival büyük ilgi görüyordu. Ama bizim oyun (Dario Fo ile Franca Rame'nin birlikte yazdıklan kadın oyun- lanndan "Uyamş", "Medea" ve "Bir Ana" epizodlannı, Carlo Barsotti "KadmlarBizim Kadm- bnnHz" başlığıyla sahneye koy- muştu) ayakta kalan seyırciler yüzünden bir türlü başlayamı- yordu. O sırada uzun boylu, be- yaz saçlı, güleç bir adam elin- de iki iskemle ile geldi ve iskem- leleri sahne ile seyirci sıralan ara- sında kalan boşluğa yerleştirdi. Peşinden hemen bırkaç kişi da- ha koşturdu ve dışandan, bir yerlerden bulunup taşınan is- kemleleri dizmeye, ayakta kalan- lan da bunlara oturtmaya baş- ladılar. Güleç yüzlü, tatlı adam herkes yerleşinceye kadarbu işi denetledi, sonra bana doğru bir el salladı ve seyircinin alkışla- n arasında uzaklaştı. Tiyatro- severler Dario Fo'yu sahnede- ki inanılmaz performansıyla ol- duğu kadar, bu sıcacık insanlı- ğıyla da seviyorlardı. Ondaki jçt^nlik, her türlü sahtelikten uzak tevazu, kendisiyle birer fincan sıcak çayı paylaştığınız herhangi bir kahve köşesinde bile kendinizı evinizde hissetme- nizi sağlar, Dario'yu sanki yıl- lardır taruyormuş nissine kâpı- lırsmız. Bu dünyanm siyasi hi- yerarşisıni, birtakım protokol kurallannı hiç umursamaması da dillere destandır. 1984'te, ken- disiyle tanışmamızdan sadece yanm saat sonra, Finlandiya Kültür Bakanlığı 'nın da katkı- Da'ario Fo Tiyatrosu'nun en belirgin özelliği de îtalyan ortaçağ halk tiyatrosunun hem biçiminden, hem de bu halkı özgürleştirici, oklannı güçlülere ve tabulara yönelten işlevinden esinlenmesidir. Bir maske gibi kullandığı yüzü, büyük mimik gücü, zamanlama ve eşsiz ses kullanımıyla Dario Fo, oynadığı bir ejderi, bir sivrisineği ya da Ingiltere kraliçesini İcendi içinden bulup çıkanr karşımıza ve biz bu modern soytannın peşine takılır, serüvenden serüvene dolaşır, tipten tipe geçeriz onunla birlikte. Ianyla düzenlenen Dario Fo Oyunlan Festivali çerçevesin- de, Mistero-Buffo (Soytan Mis- teri) adlı tek kişilik gösterisini sunmak için Tampere Şehir Ti- yatrosu'nun sahnesıne çıktığın- da, protokoldeki yerinden onu izleyen Finlandiya Kültür Baka- nı'nın gözlerinin içine baka ba- ka, "Evet sayin bakan da bura- da, ama benasbndabuprotokol sırasına Türkiye'deki faşist dar- beden kaçıp gelmiş Türk tiyat- rocu >oldaşlarunı da oturtmak istryordum, olmadL Şimdi sa- looda onlanstnyor vesahneden onlan sdamhyorum" dıye ses- lenmıştı scyırcıye. Ortaçağ tiyat- rosundan esinlenerek yarattığı Mistero- Buffo, "soytan''nın se- yircilere bir isyan yolu olarak gülmeyi önerdiği bir temsıldir ve Dario Fo'yu tanımlamak ıçın de şöyle denebilir belki O "sa- rayuıdalkavuğu" değil "haDan soytansı"dır. Kimi sözcükler vardır, sık sık kullanınz, ama onlara yüHpdi- ğimiz olumlu ya da olumsuz an- lamlann gerisinde bütün bir kül- tür tarihinin yatabileceği pek aklımıza gelmez. "SoytarT söz- cüğü de bunlardan bin. Bugün bir sözlüğü ya da ansıklopedı- yi açıp soytan sözcüğünün kar- şılığma baktığınızda ya kralla- n eğlendiren komik kimse ya "bayağr şakalar yapan biri ya da güvenilmez, onursuz, rezil kimse anlamlanyla karşılaşır- sınız. Sözcüğe yüklenmiş bu olumsuzlayıa yan anlamlar, aca- ba soytan kimliğinin bir zaman- lar veri kabul edilmiş bir ahlak vedeğeriersıstem! dışmda, ay- n bir alan yaratmış olmasından kaynaklanabilir mi? Avrupa'da ortaçağ halk tiyatrosu, bir yanıy- la kilise misterlerinin. diğer ya- nıyla da karnaval kültürünün üzerinde yükseldi. Kamaval kül- türü. çok kabaca söyleyecek olursak, Roma'dan devralınmış satürnal şenlikleri ve diğer mev- sımlikritüellerle Roma lmpara- torluğu'nun kaluıtılan üzerine yerleşen halklann kültürlerinin geçmesiyle şe- killenmişti. Rönesans dönemin- de antikçağ sanatının yeniden önemli hale gelmesi ve kentme- kânında değer kazanması üze- nne, antık Yunan ve Romatiyat- ro yapıtlan da en azuıdan yazı- lı metne dayalı tiyatroda bir esin kaynağı oldu. Antik metinJerin sağlam kurgu tekniklerine yapı- lan halk tiyatrosu aşısının tuttu- ğuyerierde ise, büyük ayatrodö- nemleri yaşandı. (tspanya'da Lope de Vega, Calderon döne- mi, Ingiltere'de Elizabeth çağı tiyatrosu, vb) Ve Batı'da dram saııatı evrensel, kalıcı ve mo- dernbir çehre kazanmayayönel- di. Işte bu gelişmenin arka pla- nını oluşturan ortaçağ kültürü içınde soytan ve deli, kökü sa- rüraal şenliklerine ve karnaval geleneklerine kadar uzanan önemlifigürlerdi.Tanınmış Rus edebıyat tarihçisi MikhailBakh- tine, Francois Rabelais'nin Ya- pıtlan ve Ortaçağ ile Rönesans'ta Halk Kültürü adh çok önemli ki- tabının karnaval ruhunu değer- lendırdıği gıriş bölümünde şöy- le der: "Soytanlar ve deüler or- taçağkomikkültürünfin karak- teristik kişililderidir. Onlar bir anlamda karnaval ilkcsinin gün- delik yaşamdaki (\ ani karnaval zamanı dışında kalan yaşamda- ki)sürekli taşjyıalanydı. (-) On- lar yaşanun ber fiirlü koşulun- da smtan \e deli olarak kalma- yısürdürirj'orlanlı. Böyle davra- narakda,hem etküi hem de ide- al ayn bir hayat biçimini canlan- dırrv'oriardL*' Sözkonusu karna- val yaşamı, Bakhtine'e göre, oyuncu ile seyirci arasındaki aynmm kalktıft, halkın bötü^ nünün katıldığı ve resmı bayram- lardan farkh olarak. geçici bir sü- re de olsaher türlü hiyerarşik iliş- kinın, imtiyazlann. tabulann yı- kıldığı birzamandılimıdir. Kar- naval mevcut düzenm "başaşa- ğı" edildiği, "krahn uşak, uşa- ğın kral olduğu" sınırlı bir za- man için özgürlüğün egemenleş- tiğibirgündclik-dışı yaşamala- nıdır.tt Altmçağ"adönüş özlemi- ni mi temsil eder? Kamaval tiplemelerini ve ko- mik kültürün bazı unsurlannı kırsal bir geçmişin kent içinde- ki uzantılan olarak mı, yoksa kentin çevresindeki lara, yani "ötekpye bakışı olarak mı yo- rumlamak gerektiği, konunun uzmanlan tarafından tartışılan ve bu yazının çerçevesi dışında kalan noktalar. Ama kesin olan bir şey var sanınm: Karnaval, halka bir özgürlük alanı sunu- yordu (Fransa'nın güneyüıdeki Pezenas kentinde, 1993 'te izle- diğim "Eşek Ba\Tamı"nda bu özgürlük havasının bugünün ko- şullannda bile nasıl solunduğu- nu bizzat yaşadım) ve ortaçağ halk tiyatrosu karnaval gelene- ğinden büyük ölçüde etkilen- mişti. Işte Dario Fo Tiyatrosu'nun en belirgin özelliği de îtalyan or- taçağ halk tiyatrosunun hem bi- çiminden, hem de bu halkı öz- gürleştirici, oklannı güçlülere ve tabulara yönelten işlevinden esinlenmesidir. Tek kişilik oyun- lannda, dekor yok gibidir. Kos- tümü çok sadedir. Fazla makyaj yapmaz. Zaten buna ihtiyacı da yoktur. Bir maske gibi kullan- dığı yüzü, büyük mimik gücü, zamanlama ve "apart'e" usta- lığı ve eşsiz ses kullanımıyla Dario Fo, oynadığı bir ejderi, bir sivrisineği ya da Ingiltere kraliçesini kendi içinden bulup çıkanr karşımıza ve biz bu mo- dern soytannın peşine takılır, serüvenden serüvene dolaşır, tipten tipe geçeriz onunla birlik- te. Geçen yıl bizde de sahnele- nen "Bir Anarsistin Rastfantı Sonucu Ölümü" de sonuç ola- rak "soytan/den"* fıgürünü "as- ri zamanlar"a taşıma düşünce- si etrafında kurgulanmamış mı- dır? 20. yüzyıl tiyatrosuna ayn bir renk, bir tat katmış bu büyük usta, halk tiyatrosu geleneİde- riyle çağdaş sahne normlan ara- sında vanlmış özgün bir bireşim, mizahuı nasıl bir silah olabile- ceğini örneklemiş bir "modern meddah^tır. ŞÜKRAN KlRDAKUL Emperyalist Kültür Kuşatmasna Karşı Bu köşede çıkan "KLtürEmperyalizmını Konuş- mayacakmıyız" başlıklıvazımda (21/2/2000) Pertev Naili Boratav'ın Küttü' Emperyalızmi konusunda görüşlerini açıklarken, bız'eri, okuyacağımız tümce- lerie uyardığını anımsatriıştım: ":.Emperyalizm -ye- ni kıhklara bürünmüş c^rak- bugün de ayakta du- ruyor, buyruğuafonda tıMuğu ülkelerde örgütferi var, bu örgûtleremperyalistdüzeniyürütmekiçin herala- nı olduğu gibi, kültür alsnını da denetlemek isteye- cektir..." Yaşadığımız son yanm yüzyıl eğrtim, kültür ve sa- nat alanında karşılaştjğın«z olumsuz değişmeler doğ- rulamıyor mu Boratav'ın bu yargılannı... Hele 1950'lerden sonra politika esnafı, siyasal ve ekonomik bağımsızlığm temelinı oluşturan ulusal kültür gerçeğinı unutan &r ülkenin insanlan durumu- na düşürmedi mi bizi... Politika esnafı olarak nrtelediğim, uluslararası ka- pitalin kucağına oturan, türedi burjuvazinin, siyasal sözcüleri... Ne sermayede ulusallığı kalmış, neyaşama bakış- ta. Bu gerçeğı algılayaraK ulusal kültür mirasımıza sa- hip çıkma bılinci bir eylem ortak paydasında buluş- turdu düşün ve sanat yaşamındaki varlıklan yadsı- namayacak yazar ve sanatçı örgütlerinin temsilcile- rini. Adnan Özyalçıner, Alpay Kabacalı, Burhan Gö- nel, Cengiz Bektaş, Egemen Berköz, Engin Ay- ça, Prof. Dr. Izzettin Önder, Kemal Ozer, Rırtkay Aziz, Şükran Kurdakul ımzalan ile, geçen hafta Ga- zeteciler Cemıyetı'nın toplantı salonunda basına açıkladığımız "Emperyalıst Kültür Kuşatmasına Kar- şıyız" başlıklı bıldiriyı okurlanma sunuyorum: Bir ülkenin ınsanlannı köleleştırerek tüm kaynak- lanna el koymanın en kestiıme yolu, kültür ve sanat alanım ele geçirmektir. Içinde yaşadığtmız koşullar, yıllardır sürdürülmekte olan kültürel saldınnın yeni bo- yutlanyla gündemde bulunduğunu göstermektedir. Eğitim alanında karşımıza çıkan saldın, yanlış bil- gilendirme vb. gibi bilginın nitelığiyle ilgili olmaktan çıknmş, bilgiyı aktarmakta kullanılan araa, yani dilı doğ- rudan hedef almıştır. Yabancı dil eğitimi, hızlayaban- a dılde eğrtim haJine getirilmektedir. Çocuklanmız, gençlerimız grtgıde kendi dılleriyle bılgilenemez, dü- şünemez, bılgı uretemez duruma düşürülmekte; dil- düşünce, dil-kimlik bağlantısı ortadan kaldınlmak is- tenmektedir. Ekonomik, siyasal bakımlardan dışa bagımlılık, ül- ke çıkarlanna göre düzenlenecek her türlü yapılan- mayı olanaksız kılarken kültür temelindeki saldınlar, insanı kendi kültüründen, dolayısıyia kendi kimliğin- den uzaklaştırmayı amaçlamaktadır. Sinema, televızyon ve basında oluşturulan görsei dil kapsamında, özellikle ABD'nın öncülüğünde si- nema, film olarak meta pazarlamanın, ticaretinin ya- nı sıra bir ideoloji, yaşam biçımi, kültür yayılmacılı- ğının da araa durumuna getirilmıştır. Daha önce top tüfek ile topraklanmızı ele geçırmek ısteyen emper- yalist ve kapıtalist güçler şımdi filmleri, giyimleri, ye- me içmelen, kısacası tüketime dayalı yaşam biçim- leriyle ıçimize sızmışlardır. Sanat ürünlennın kitleye ulaşmasında, sanatsal değerinden önce reklam belirieyici olmaktadır. Sa- nat ürününün metalaştınlması, kültür emperyalizmi- nin hızlandırdığı olumsuz bir gelışmedir. Bütün ülkelenn ulusal ve yerel renklerini ortadan kaldırarak tek ve aynı kültürün egemen kılındığı kül- türel ortamda ulusal diller gibi ulusal sanat da yok edilmekie karşı karşıyadır. Emperyalist küttür, halklann, birbirlerinin kültürle- rini tanıyarak, duygu ve düşüncelerini paylaşmala- nnı, karşılıklı yardımlaşarak bir arada banş içinde ya- şamalannı önlemekte; bunun yerine cinselliği, vur- kın, savaş kışkırtıcılığını, silahlanmayı özendirmek- te, kişisel özgüriükleri ve ülkelerin bağımsızlığını or- tadan kaldırmaktadır. Toplumsal yaşama kültürümüz ve emeğin yaratı- cılığı, köşe dönmecılik, bencillik ve bıreycıliğın özen- dirilmesiyle yok edilmek istenmektedir. Paranın tek değer, silah gücünün tek çözüm sa- yıldığı bir düşüncenin egemenliği pompalanmakta- dır. Bu koşullarda: Tüm yaşamımız kuşatma altındadır. Her türfü özgürlüğü yaratım engellenmektedir. Dolayısıyla: Bağımsızlığımız yok edilmek istenmektedir. Bu durumda: Bütün aydın, sanatçı ve yazartan emperyalist kül- türün zincirierini kırmaya çağınyoruz. -- •••;- • Altm Portakal Kısa Hlm Yanşması başvupu süresi uzadı • Kültür Servisi - Antalya Altnı Portakal 6. Uluslararası Kısa Film-Video Yanşması için daha önce 1 Temmuz 2000 olarak açıklanan son başvuru tarihi, 17 Temrnuz'a dek uzatıldı. Başvuru tarihinin uzaühnası karan, tamamlanma aşamasmda olan yapıtlann yanşmaya katılımlannın sağlanması amacıyla aluıdı. Yanşma dramatik film, belgesel, deneysel ve canlandırma dallannda 14-17 Eylül tarihleri arasında yapılacak. Tüzel'm kupşunhı vitray sergisi • ANKARA (ANKA) - Flütçü Nidai TüzePin kurşunlu vitray sergisi 5-29 Temmuz tarihleri arasında British Concil Sanat Galerisi'nde sergilenecek. Tüzel, serginin açılışmda piyano eşliğinde bir flüt resitali verecek. Ankara Devlet Konservatuvan'nda müzık eğitimine 1945'te başlayan ve sırasıyla Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, Iznıir Devlet ve Almanya'daki Mainz Peter Cornelüus konservatuvarlannda görev alan sanatçı, 1996 yılında emekli olduktan sonra Aydın tlik ile 'Nostalji Oda Müziği Topluluğu'nu kurdu. Vitray çalışmalannı müzık çalışmalannın yanı sıra 14 yıldır hobı olarak sürdüren Tüzel, eserlerinde mitolojik öğelerden etkilendığını beluttı. Kral mezarlan ZOP durumda • İSKİLİP (AA) - Çorum'un Iskilıp Kalesi eteklerinde yerden 100 metre yükseklikte görkemli bir yapı olarak dikkati çeken kral mezarlan, 5 yıl önce Iskilip Belediyesi tarafından tel örgülerle çevrilerek koruma altına alındı. Kral mezarlannın, mimari özelliği ile Türtaye'nin birçok bölgesindeki kral mezarlanndan çok farklı olduğunu belirten îskilip Beledıye Başkanı Vfehmet Lokum, Kültür Bakanlığı'nın bölgedekı projeyi üstlendiğini, ancak 5 yıldır herhangi bir çalışma yapıhnadığını kaydetti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle