Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3 TEMMUZ 2000 PAZARTESİ CUMHURıYET SAYFA
kultur@cumhurîyet.com.tr 15
MÜGSF Sinema-TV Bölümü Tel-Aviv'deki Öğrenci Filmleri Festivali'nde iki ödül kazandı
Shıeıııa okufları destek beküyor
YEŞİMAKYÜZ
Marmara Üniversitesi Güzel Sanat-
lar Fakûltesi Sinema-TV Bölümü, Is-
rail'in Tel-Aviv kentinde iki yılda bir
düzenlenen Tel-AvivInternational Stu-
dents Fîtaı Festivafi'nde (Tel-Avıv Ulus-
lararası Öğrencı FılmJeri Festivali) 'En
İyi Sinema Okulu' ve yönetmenliğini
4. sınıf öğrencısi Hüseyin Karabey'in
yaptıgı 'Boran' adlı kısa filmle 'En tyi
FflnT ödüllerini kazandı.
Bu yı] 26 Mayıs-4 Haziran tarihleri
arasında sekizincisi gerçekleştinlen ve
40 ülkeden 61 sinema okulunun 164
filmle yanşmaya katıldığı festivale
MÜGSF Sinema-TV Bölümü 'Bo-
ran'ın yanı sıra 4. sınıf öğrencisi Eb-
ru YaptcTnın 'Kıyıda' ve yüksek li-
sans öğrencisi Kazmı Öz'ün 'Toprak'
adlı filmleriyle ülkemizi temsil etti.
Festival boyunca gerçekleştinlen kı-
sa film gösterimleri, film müziği üze-
rine vvorkshop ve gece yansı belgesel-
leri gibi etkinliklerin yanı sıra sinema
ile ilgili iki toplantı da düzenlendi.
MÜGSF Sinema-TV Bölümü Başka-
nı Doç. Dr. Seiahattin Yıldız'ın da yer
aldığı toplantıda, sinema okullan ara-
smda karşılıklı öğrenci değişimi konu-
sunda ortak karar alındı.
Üniversite daha önce Fransa'nın Po-
itiers kentinde düzenlenen 'Sinema
Okuflan Kısa FOm Festivati'ne de ko-
nuk oldu.
- 'Boran'dan kısaca söz eder misi-
niz?
HÜSEYİN KARABEY - Bu film
okul bitirme projem. 'Boran' 30 daki-
kalık kurmaca kısa bir film ama dokü-
manter bölümler de var. Dokümanter
ve kurmaca bölümleri birlikte kullana-
rak farkh bir tarz denedik. Kurmaca bö-
lümde oynayan insanlar, dokümanter
bölümdeki gerçek insanlar. Film, ka-
yıp yakmlan, Cumartesi Anneleri'ni an-
latıyor. Bilgı veren, belgesel havasın-
da bir film değil. Daha çok annelerin
duygulannı aktanyor, kayıplann başı-
na neler geldiğini gösteriyor. Filmin
bütününde rol alan herkes kendini can-
landırdı, hiç kimse rol yapmadı. Sade-
ce kontrgerilla olan kişileri, daha ön-
ce gözaltına ahnmış olan profesyonel
oyuncular canlandırdı. Film dijıtal vi-
deo ile çekildi, sonra da 35'e aktanl-
dı. Bu da Türkiye'de ilk kez gerçekleş-
tirildi.
-FHmTürkiye'de nerelerde gösterü-
di?
KARABEY - Ilk olarak geçen yıl
Antalya Film Festivali'ne katıldı ve
Kültür Bakanlığı Özel Ödülü aldı. On-
dan sonra Türkiye'deki bütün festival-
lere kabul edildi. Son olarak Istanbul
Film Festivali'nde, Ankara Film Fes-
tivali'nde ve IFSAK Kısa Film Gün-
THE INTERNATlONAlSTBii
FİLM FESTir
'ünyadaki sinema
okullannda yerleşmiş
bir yapı yar.
Öğrencilerine bir film
için tüm olanaklannı
sağhyorlar. Kamerayı
veriyorlar, kurgu
imkânı sağhyorlar ve
sponsor buluyorlar.
Onlar, öğrencilerimizin
karşılaştığı sorunlan
yaşamıyor.
leri'nde gösterildi. Yuıtdışında ise ilk
kez ttalya'da Uluslararası tnsan Hak-
lan Film Festivali'nde yer aldı. Fran-
sa ve Israil'ın yanı sıra Berlin'de ve
Köln'de gösterimi gerçekleşti. Şu an-
da da çeşitli festıvallere davet edildi. Ey-
lül ayından sonra îtalya, Ispanya, Al-
manya-Berlın ve Tayvan'daki festival-
lere davet edildi.
- Konu seçiminde Szgür müsünüz?
KARABEY - Üniversite, kendimi
ifade etme ısteğım konusunda bana
destek oldu. Ama bız öğrencılerin yap-
tığı filmlere Türkiye'de gizli bir san-
sür uygulanıyor. Ancak okulun da yar-
dımıyla seçtiğimiz konulardaki gizli
otosansür kınldı. '
- FHmin haztrianma aşamasmda kar-
sılaşftğınız zoriuklar neler?
KARABEY - Fılmı çok zor şartlar al-
tında çektik. Çünkü okulun kendi bir
bütçesi yok. Zaten Türkiye'deki sine-
ma okullannın durumunun ne kadar
korkunç olduğu da ortada. Projenin
tüm masraflannı kendımiz karşılamak
durumundayız. Ama okulun yoğun ça-
baları ve girişimiyle yeni projelerde
rahat edeceğimizı düşünüyorum.
- Sinema-TV Bölümü'nün Tel-
Aviv'deki festrvalde en iyi okul ve en iyi
film ödüDerini kazanmasında neler ef-
küioldu?
SELAHATTtNYILDIZ-En iyi okul
BU
seçılmemizde filmlerimizin perfor-
mansı etkili oldu. Hepsinden övgüyle
söz ettiler, farklı olduğunu söylediler.
Bız, konulann seçımlerinde ögrencıle-
rimize müdahaJe etmiyoruz, saygı gös-
teriyoruz. Seçim aşamasından sonra
gerekliyönlendirmeleryapılıyor. Ben-
ce, en iyi okul seçilmemizin temel ne-
denlerinden biri de budur. Aynca, bu-
güne dek çok yetersiz imkânlarla eği-
tim vermeye çalışan bir okul olduğu-
muz halde büyük başanlar sağlamamız
da çok önemli.
- Maddi desteği nasd sağhyorsunuz?
YILDIZ - Okulda sahip olamadığı-
mız her imkânı dışandan sağlamaya ça-
lışıyoruz. Bunun meyvelenni de top-
layacağız. Önümüzde birtakım hedef-
ler var. Kültür Bakanlığı 8 projemize
destek verecek.
- Diğer ülkekrdeki sinema okullan-
nm koşullan nasü?
YILDIZ - Dünya sinema okullann-
da yerleşmiş bir yapı var. Öğrencileri-
ne bir film için tüm olanaklannı sağ-
hyorlar. Kamerayı veriyorlar, kurgu
imkânı sağlıyorlar ve sponsor bulu-
yorlar. Oradâki sinema öğrencisi bi-
zim öğrencilerimizin karşılaştığı hiç-
bir sorunu yaşamıyor. Her şey hazır, sa-
dece öğrencinin yapmak ıstemesi ye-
terli. Bunlann yanı sıra prodüksiyon pa-
rası da veriyorlar. Aynca konservatu-
Marmara Üniversitesi Güzel Sanadar Fakûltesi Sinema-TV Bölümü Başkanı
Doç. Dr. Sebüıartin Yıklız (sağda) ve Boran'ın yönetmeni Hüseyin Karabey.
varlarla, okullann oyunculuk bölüm-
leriyle anJaşmalan var, oyuncu bulu-
yorlar. Filmleri banyo etmek için her-
hangi bir para ödemelerine gerek yok,
sponsor firmalar yine devreye giriyor.
Bu okullann yaptığı 400 bin dolarlık
filmlerle yanşıyorsunuz.
- Okulunuzun ahyapı gereksüumle-
ri neler?
YILDIZ - En önemli sorunumuz,
öğrencilerin artık Merkezi Yerleştir-
me Smavı'yla sinema okullanna se-
çilmeleri. Bubaşlıbaşınayaşadığımız
olumsuzluklardan bir tanesi. Aynca
teknik donanım konusunda da yetersi-
ziz.
Türkiye'de Uluslararası Öğrenci Kı-
sa Film Festivali yapmak istiyoruz. Ge-
rekli yönetmelikleri hazu-ladık, ama
finansal sonınlanmız var. Gerçekleş-
tireceğimiz tarih de belliydı ama des-
tek alamayınca, bu festival önümüzde-
ki yıla kaldı. Belki 2001 'in Mayıs ayın-
da dûzenleyeceğiz. Bunun için teknik
altyapı dosyası hazırladım. 4 tane 16
mm ve 35 mm çekim yapabilecek film
kamerasına ve bunlann kurgu ve postp-
roduction ışlemlerini yapabileceğımiz
kurgu ile sesmiksaj ünitelerine, ışık
gereksinimi ve alt donanımlannı oluş-
turacak malzemelere ihtiyacnnız var.
Tüm bu destekler için Halkla tlişkiler
Birimi kuruldu. Sponsor bulmak için
çalışmalar başladı.
Dario Fo Tîyatrosu ve karnaval geleneği
AYŞE EMELMESÇİ
Yıl 1986'ydı. Ikinci Ulusla-
rarası Münih Tiyatro Bıena-
li'nde, son hazırlıklanmı ta-
mamladığım kulisten, biraz son-
ra sahneye çıkacağım festival
çadınrun seyirci bölümünü göz-
lüyordum. Çadır tıklım tıklmı
dolmuş, bir sürü insan da ayak-
ta kalmıştı. Avrupa'nın çeşitli ül-
kelerinden topluluklann, bu ara-
da DarioFo ile FrancaRame'nin
de katıldığı festival büyük ilgi
görüyordu. Ama bizim oyun
(Dario Fo ile Franca Rame'nin
birlikte yazdıklan kadın oyun-
lanndan "Uyamş", "Medea" ve
"Bir Ana" epizodlannı, Carlo
Barsotti "KadmlarBizim Kadm-
bnnHz" başlığıyla sahneye koy-
muştu) ayakta kalan seyırciler
yüzünden bir türlü başlayamı-
yordu. O sırada uzun boylu, be-
yaz saçlı, güleç bir adam elin-
de iki iskemle ile geldi ve iskem-
leleri sahne ile seyirci sıralan ara-
sında kalan boşluğa yerleştirdi.
Peşinden hemen bırkaç kişi da-
ha koşturdu ve dışandan, bir
yerlerden bulunup taşınan is-
kemleleri dizmeye, ayakta kalan-
lan da bunlara oturtmaya baş-
ladılar. Güleç yüzlü, tatlı adam
herkes yerleşinceye kadarbu işi
denetledi, sonra bana doğru bir
el salladı ve seyircinin alkışla-
n arasında uzaklaştı. Tiyatro-
severler Dario Fo'yu sahnede-
ki inanılmaz performansıyla ol-
duğu kadar, bu sıcacık insanlı-
ğıyla da seviyorlardı. Ondaki
jçt^nlik, her türlü sahtelikten
uzak tevazu, kendisiyle birer
fincan sıcak çayı paylaştığınız
herhangi bir kahve köşesinde
bile kendinizı evinizde hissetme-
nizi sağlar, Dario'yu sanki yıl-
lardır taruyormuş nissine kâpı-
lırsmız. Bu dünyanm siyasi hi-
yerarşisıni, birtakım protokol
kurallannı hiç umursamaması da
dillere destandır. 1984'te, ken-
disiyle tanışmamızdan sadece
yanm saat sonra, Finlandiya
Kültür Bakanlığı 'nın da katkı-
Da'ario Fo Tiyatrosu'nun
en belirgin özelliği de
îtalyan ortaçağ halk
tiyatrosunun hem
biçiminden, hem de bu
halkı özgürleştirici,
oklannı güçlülere ve
tabulara yönelten
işlevinden esinlenmesidir.
Bir maske gibi kullandığı
yüzü, büyük mimik gücü,
zamanlama ve eşsiz ses
kullanımıyla
Dario Fo, oynadığı bir
ejderi, bir sivrisineği ya da
Ingiltere kraliçesini İcendi
içinden bulup çıkanr
karşımıza ve biz bu
modern soytannın peşine
takılır, serüvenden
serüvene dolaşır, tipten tipe
geçeriz onunla birlikte.
Ianyla düzenlenen Dario Fo
Oyunlan Festivali çerçevesin-
de, Mistero-Buffo (Soytan Mis-
teri) adlı tek kişilik gösterisini
sunmak için Tampere Şehir Ti-
yatrosu'nun sahnesıne çıktığın-
da, protokoldeki yerinden onu
izleyen Finlandiya Kültür Baka-
nı'nın gözlerinin içine baka ba-
ka, "Evet sayin bakan da bura-
da, ama benasbndabuprotokol
sırasına Türkiye'deki faşist dar-
beden kaçıp gelmiş Türk tiyat-
rocu >oldaşlarunı da oturtmak
istryordum, olmadL Şimdi sa-
looda onlanstnyor vesahneden
onlan sdamhyorum" dıye ses-
lenmıştı scyırcıye. Ortaçağ tiyat-
rosundan esinlenerek yarattığı
Mistero- Buffo, "soytan''nın se-
yircilere bir isyan yolu olarak
gülmeyi önerdiği bir temsıldir
ve Dario Fo'yu tanımlamak ıçın
de şöyle denebilir belki O "sa-
rayuıdalkavuğu" değil "haDan
soytansı"dır.
Kimi sözcükler vardır, sık sık
kullanınz, ama onlara yüHpdi-
ğimiz olumlu ya da olumsuz an-
lamlann gerisinde bütün bir kül-
tür tarihinin yatabileceği pek
aklımıza gelmez. "SoytarT söz-
cüğü de bunlardan bin. Bugün
bir sözlüğü ya da ansıklopedı-
yi açıp soytan sözcüğünün kar-
şılığma baktığınızda ya kralla-
n eğlendiren komik kimse ya
"bayağr şakalar yapan biri ya
da güvenilmez, onursuz, rezil
kimse anlamlanyla karşılaşır-
sınız. Sözcüğe yüklenmiş bu
olumsuzlayıa yan anlamlar, aca-
ba soytan kimliğinin bir zaman-
lar veri kabul edilmiş bir ahlak
vedeğeriersıstem! dışmda, ay-
n bir alan yaratmış olmasından
kaynaklanabilir mi? Avrupa'da
ortaçağ halk tiyatrosu, bir yanıy-
la kilise misterlerinin. diğer ya-
nıyla da karnaval kültürünün
üzerinde yükseldi. Kamaval kül-
türü. çok kabaca söyleyecek
olursak, Roma'dan devralınmış
satürnal şenlikleri ve diğer mev-
sımlikritüellerle Roma lmpara-
torluğu'nun kaluıtılan üzerine
yerleşen halklann kültürlerinin
geçmesiyle şe-
killenmişti. Rönesans dönemin-
de antikçağ sanatının yeniden
önemli hale gelmesi ve kentme-
kânında değer kazanması üze-
nne, antık Yunan ve Romatiyat-
ro yapıtlan da en azuıdan yazı-
lı metne dayalı tiyatroda bir esin
kaynağı oldu. Antik metinJerin
sağlam kurgu tekniklerine yapı-
lan halk tiyatrosu aşısının tuttu-
ğuyerierde ise, büyük ayatrodö-
nemleri yaşandı. (tspanya'da
Lope de Vega, Calderon döne-
mi, Ingiltere'de Elizabeth çağı
tiyatrosu, vb) Ve Batı'da dram
saııatı evrensel, kalıcı ve mo-
dernbir çehre kazanmayayönel-
di. Işte bu gelişmenin arka pla-
nını oluşturan ortaçağ kültürü
içınde soytan ve deli, kökü sa-
rüraal şenliklerine ve karnaval
geleneklerine kadar uzanan
önemlifigürlerdi.Tanınmış Rus
edebıyat tarihçisi MikhailBakh-
tine, Francois Rabelais'nin Ya-
pıtlan ve Ortaçağ ile Rönesans'ta
Halk Kültürü adh çok önemli ki-
tabının karnaval ruhunu değer-
lendırdıği gıriş bölümünde şöy-
le der: "Soytanlar ve deüler or-
taçağkomikkültürünfin karak-
teristik kişililderidir. Onlar bir
anlamda karnaval ilkcsinin gün-
delik yaşamdaki (\ ani karnaval
zamanı dışında kalan yaşamda-
ki)sürekli taşjyıalanydı. (-) On-
lar yaşanun ber fiirlü koşulun-
da smtan \e deli olarak kalma-
yısürdürirj'orlanlı. Böyle davra-
narakda,hem etküi hem de ide-
al ayn bir hayat biçimini canlan-
dırrv'oriardL*' Sözkonusu karna-
val yaşamı, Bakhtine'e göre,
oyuncu ile seyirci arasındaki
aynmm kalktıft, halkın bötü^
nünün katıldığı ve resmı bayram-
lardan farkh olarak. geçici bir sü-
re de olsaher türlü hiyerarşik iliş-
kinın, imtiyazlann. tabulann yı-
kıldığı birzamandılimıdir. Kar-
naval mevcut düzenm "başaşa-
ğı" edildiği, "krahn uşak, uşa-
ğın kral olduğu" sınırlı bir za-
man için özgürlüğün egemenleş-
tiğibirgündclik-dışı yaşamala-
nıdır.tt
Altmçağ"adönüş özlemi-
ni mi temsil eder?
Kamaval tiplemelerini ve ko-
mik kültürün bazı unsurlannı
kırsal bir geçmişin kent içinde-
ki uzantılan olarak mı, yoksa
kentin çevresindeki lara, yani
"ötekpye bakışı olarak mı yo-
rumlamak gerektiği, konunun
uzmanlan tarafından tartışılan
ve bu yazının çerçevesi dışında
kalan noktalar. Ama kesin olan
bir şey var sanınm: Karnaval,
halka bir özgürlük alanı sunu-
yordu (Fransa'nın güneyüıdeki
Pezenas kentinde, 1993 'te izle-
diğim "Eşek Ba\Tamı"nda bu
özgürlük havasının bugünün ko-
şullannda bile nasıl solunduğu-
nu bizzat yaşadım) ve ortaçağ
halk tiyatrosu karnaval gelene-
ğinden büyük ölçüde etkilen-
mişti.
Işte Dario Fo Tiyatrosu'nun
en belirgin özelliği de îtalyan or-
taçağ halk tiyatrosunun hem bi-
çiminden, hem de bu halkı öz-
gürleştirici, oklannı güçlülere
ve tabulara yönelten işlevinden
esinlenmesidir. Tek kişilik oyun-
lannda, dekor yok gibidir. Kos-
tümü çok sadedir. Fazla makyaj
yapmaz. Zaten buna ihtiyacı da
yoktur. Bir maske gibi kullan-
dığı yüzü, büyük mimik gücü,
zamanlama ve "apart'e" usta-
lığı ve eşsiz ses kullanımıyla
Dario Fo, oynadığı bir ejderi,
bir sivrisineği ya da Ingiltere
kraliçesini kendi içinden bulup
çıkanr karşımıza ve biz bu mo-
dern soytannın peşine takılır,
serüvenden serüvene dolaşır,
tipten tipe geçeriz onunla birlik-
te. Geçen yıl bizde de sahnele-
nen "Bir Anarsistin Rastfantı
Sonucu Ölümü" de sonuç ola-
rak "soytan/den"* fıgürünü "as-
ri zamanlar"a taşıma düşünce-
si etrafında kurgulanmamış mı-
dır?
20. yüzyıl tiyatrosuna ayn bir
renk, bir tat katmış bu büyük
usta, halk tiyatrosu geleneİde-
riyle çağdaş sahne normlan ara-
sında vanlmış özgün bir bireşim,
mizahuı nasıl bir silah olabile-
ceğini örneklemiş bir "modern
meddah^tır.
ŞÜKRAN KlRDAKUL
Emperyalist Kültür
Kuşatmasna Karşı
Bu köşede çıkan "KLtürEmperyalizmını Konuş-
mayacakmıyız" başlıklıvazımda (21/2/2000) Pertev
Naili Boratav'ın Küttü' Emperyalızmi konusunda
görüşlerini açıklarken, bız'eri, okuyacağımız tümce-
lerie uyardığını anımsatriıştım: ":.Emperyalizm -ye-
ni kıhklara bürünmüş c^rak- bugün de ayakta du-
ruyor, buyruğuafonda tıMuğu ülkelerde örgütferi var,
bu örgûtleremperyalistdüzeniyürütmekiçin herala-
nı olduğu gibi, kültür alsnını da denetlemek isteye-
cektir..."
Yaşadığımız son yanm yüzyıl eğrtim, kültür ve sa-
nat alanında karşılaştjğın«z olumsuz değişmeler doğ-
rulamıyor mu Boratav'ın bu yargılannı...
Hele 1950'lerden sonra politika esnafı, siyasal ve
ekonomik bağımsızlığm temelinı oluşturan ulusal
kültür gerçeğinı unutan &r ülkenin insanlan durumu-
na düşürmedi mi bizi...
Politika esnafı olarak nrtelediğim, uluslararası ka-
pitalin kucağına oturan, türedi burjuvazinin, siyasal
sözcüleri...
Ne sermayede ulusallığı kalmış, neyaşama bakış-
ta.
Bu gerçeğı algılayaraK ulusal kültür mirasımıza sa-
hip çıkma bılinci bir eylem ortak paydasında buluş-
turdu düşün ve sanat yaşamındaki varlıklan yadsı-
namayacak yazar ve sanatçı örgütlerinin temsilcile-
rini.
Adnan Özyalçıner, Alpay Kabacalı, Burhan Gö-
nel, Cengiz Bektaş, Egemen Berköz, Engin Ay-
ça, Prof. Dr. Izzettin Önder, Kemal Ozer, Rırtkay
Aziz, Şükran Kurdakul ımzalan ile, geçen hafta Ga-
zeteciler Cemıyetı'nın toplantı salonunda basına
açıkladığımız "Emperyalıst Kültür Kuşatmasına Kar-
şıyız" başlıklı bıldiriyı okurlanma sunuyorum:
Bir ülkenin ınsanlannı köleleştırerek tüm kaynak-
lanna el koymanın en kestiıme yolu, kültür ve sanat
alanım ele geçirmektir. Içinde yaşadığtmız koşullar,
yıllardır sürdürülmekte olan kültürel saldınnın yeni bo-
yutlanyla gündemde bulunduğunu göstermektedir.
Eğitim alanında karşımıza çıkan saldın, yanlış bil-
gilendirme vb. gibi bilginın nitelığiyle ilgili olmaktan
çıknmş, bilgiyı aktarmakta kullanılan araa, yani dilı doğ-
rudan hedef almıştır. Yabancı dil eğitimi, hızlayaban-
a dılde eğrtim haJine getirilmektedir. Çocuklanmız,
gençlerimız grtgıde kendi dılleriyle bılgilenemez, dü-
şünemez, bılgı uretemez duruma düşürülmekte; dil-
düşünce, dil-kimlik bağlantısı ortadan kaldınlmak is-
tenmektedir.
Ekonomik, siyasal bakımlardan dışa bagımlılık, ül-
ke çıkarlanna göre düzenlenecek her türlü yapılan-
mayı olanaksız kılarken kültür temelindeki saldınlar,
insanı kendi kültüründen, dolayısıyia kendi kimliğin-
den uzaklaştırmayı amaçlamaktadır.
Sinema, televızyon ve basında oluşturulan görsei
dil kapsamında, özellikle ABD'nın öncülüğünde si-
nema, film olarak meta pazarlamanın, ticaretinin ya-
nı sıra bir ideoloji, yaşam biçımi, kültür yayılmacılı-
ğının da araa durumuna getirilmıştır. Daha önce top
tüfek ile topraklanmızı ele geçırmek ısteyen emper-
yalist ve kapıtalist güçler şımdi filmleri, giyimleri, ye-
me içmelen, kısacası tüketime dayalı yaşam biçim-
leriyle ıçimize sızmışlardır.
Sanat ürünlennın kitleye ulaşmasında, sanatsal
değerinden önce reklam belirieyici olmaktadır. Sa-
nat ürününün metalaştınlması, kültür emperyalizmi-
nin hızlandırdığı olumsuz bir gelışmedir.
Bütün ülkelenn ulusal ve yerel renklerini ortadan
kaldırarak tek ve aynı kültürün egemen kılındığı kül-
türel ortamda ulusal diller gibi ulusal sanat da yok
edilmekie karşı karşıyadır.
Emperyalist küttür, halklann, birbirlerinin kültürle-
rini tanıyarak, duygu ve düşüncelerini paylaşmala-
nnı, karşılıklı yardımlaşarak bir arada banş içinde ya-
şamalannı önlemekte; bunun yerine cinselliği, vur-
kın, savaş kışkırtıcılığını, silahlanmayı özendirmek-
te, kişisel özgüriükleri ve ülkelerin bağımsızlığını or-
tadan kaldırmaktadır.
Toplumsal yaşama kültürümüz ve emeğin yaratı-
cılığı, köşe dönmecılik, bencillik ve bıreycıliğın özen-
dirilmesiyle yok edilmek istenmektedir.
Paranın tek değer, silah gücünün tek çözüm sa-
yıldığı bir düşüncenin egemenliği pompalanmakta-
dır.
Bu koşullarda:
Tüm yaşamımız kuşatma altındadır.
Her türfü özgürlüğü yaratım engellenmektedir.
Dolayısıyla:
Bağımsızlığımız yok edilmek istenmektedir.
Bu durumda:
Bütün aydın, sanatçı ve yazartan emperyalist kül-
türün zincirierini kırmaya çağınyoruz. -- •••;- •
Altm Portakal Kısa Hlm
Yanşması başvupu süresi uzadı
• Kültür Servisi - Antalya Altnı Portakal 6.
Uluslararası Kısa Film-Video Yanşması için daha
önce 1 Temmuz 2000 olarak açıklanan son
başvuru tarihi, 17 Temrnuz'a dek uzatıldı. Başvuru
tarihinin uzaühnası karan, tamamlanma
aşamasmda olan yapıtlann yanşmaya
katılımlannın sağlanması amacıyla aluıdı.
Yanşma dramatik film, belgesel, deneysel ve
canlandırma dallannda 14-17 Eylül tarihleri
arasında yapılacak.
Tüzel'm kupşunhı vitray sergisi
• ANKARA (ANKA) - Flütçü Nidai TüzePin
kurşunlu vitray sergisi 5-29 Temmuz tarihleri
arasında British Concil Sanat Galerisi'nde
sergilenecek. Tüzel, serginin açılışmda piyano
eşliğinde bir flüt resitali verecek. Ankara Devlet
Konservatuvan'nda müzık eğitimine 1945'te
başlayan ve sırasıyla Cumhurbaşkanlığı Senfoni
Orkestrası, Iznıir Devlet ve Almanya'daki Mainz
Peter Cornelüus konservatuvarlannda görev alan
sanatçı, 1996 yılında emekli olduktan sonra Aydın
tlik ile 'Nostalji Oda Müziği Topluluğu'nu kurdu.
Vitray çalışmalannı müzık çalışmalannın yanı sıra
14 yıldır hobı olarak sürdüren Tüzel, eserlerinde
mitolojik öğelerden etkilendığını beluttı.
Kral mezarlan ZOP durumda
• İSKİLİP (AA) - Çorum'un Iskilıp Kalesi
eteklerinde yerden 100 metre yükseklikte görkemli
bir yapı olarak dikkati çeken kral mezarlan, 5 yıl
önce Iskilip Belediyesi tarafından tel örgülerle
çevrilerek koruma altına alındı. Kral mezarlannın,
mimari özelliği ile Türtaye'nin birçok bölgesindeki
kral mezarlanndan çok farklı olduğunu belirten
îskilip Beledıye Başkanı Vfehmet Lokum, Kültür
Bakanlığı'nın bölgedekı projeyi üstlendiğini, ancak
5 yıldır herhangi bir çalışma yapıhnadığını
kaydetti.