Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 HAZİRAN 2000 ÇARŞAMBA
14 i l L J I \ kultur@cumhuriyet.com.tr
Arük kimse turnelerdeyeni mekâna uyum sağlamaktan ve dekor taşımaktan şikâyet etmeyecek
(Wilson'dan'sihirli sahne kutusu'* Kûhûr Servisi- Ünlü Amerikalı yönetmen Robert
Wilson 'rransparancamdan birkutu'nun içine yerleş-
tirdiği sahne ile izleyenlerin müzik, tiyatro ve resmi
aynı anda algılayabildikleri görsel bir ortam yarattı.
Dünyada eşi bulunmayan bu 'sihirti kntu'nun ilk gös-
terisi ise, Singapur'da düzenlenen ve 25 ülkeden 30 ya-
pırnm katıldığı '2000 yılı Sanatiar FestivaM'nde sergi-
lediği 'HotVVater' adîı proje ıdı.
28'e 24 metre eninde ve 8 metre yüksekliğindeki ta-
şınabilir ve sökûlüp-monte edilebilir kafes, 600 kol-
tuğu, 4 ayn çıkışıyla hem tiyatro hem de konser salo-
nu olarak kullanılabiliyor. fçindeki dev Steinway pı-
yano ve özel ışık ve ses efektleri ise transparan kafe-
sin en önemli özellikleri.
Carnegie HaU'da, Salz-
burg'daki Spoieto'da çalarak
ünlenen Amerikalı piyanist
Tzimon Barto'nun Franz
Iiszt'in yapıüannı seslendir-
diği görsel konser 'Hot Wfr-
ter'da, ortadaki sahneyi 600
kişilik koltuk çevreliyor. Pi-
yanonun sesi; müziğin akı-
şına göre değişen manzara
fotoğraflan ve hayal ûrünü
görüntülerin yer aldığı gör-
sel efektler eşliğınde 'ku-
ru'nun içini dolduruyor. Pi-
yano ve piyanist, halk tara-
fından görülmeyen su ener-
jisi sayesinde yükselmeye
başlıyor. O anda sahnede bir at beliriyor ve Wilson'ın
tiyatrosuna uygun bıçımde, bir şövalye ata yaklaşıyor.
tkisi ortada birleşiyor ve boşluğun içinden geçiyorlar.
Işık sönüyor. Karanlık sihirli kutuyu kaphyor.
Temmuz ayından itibaren Peter Stein'ın 21 saatlik
'Faust' oyununa ev sahipliği yapacak kafes için Wil-
son şunlan söylüyor: "Arük kirnse dünya turneterin-
de sürekli yeni mekânlara uyum sağlamaktan ve de-
koru oradan buraya taşımaktan şikâyet edemeyecek.
Kutunun içine bir sahne, bir meydan ya da bir plato
monte etmek yeterii olacak. İnsanlar, en fazla orkest-
ralanm ya da özel elektrik tesisarlannı yanlannda ge-
tirmek zorunda kaiabüir. Bunun da fazia bir dert oia-
cağmı sanmryorum."
Royal Opera House
Kaiser
'gemiyi
terkediyor'
Kültür Servisi- 18 aydanberi Royal Ope-
ra House yöneticiliğini yapan Mkfaael Ka-
iser önümûzdeki yıl görevinden aynlmayı
düşünüyor. Kaiser'ın, Covent Garden'daki
İ
Â-
tist atmosfer'den bıktığı ve yorulduğu için
bu karan alması yeni birkarmaşa doğuraca-
ğa benziyor.
Opera House'da yönetim kurulundan bir
yetkıli, Kaiser'ın gelecek sezon da görevi-
ne devam edeceğini, ama daha sonra îngil-
tere'deki sanat dünyasının en zor işlerinden
biri olan bu görevi bırakacağını açıkladı.
Royal Opera yönetim kurulu üyesi Mfc-
hael Berkeley, bir sûreden ben Kaiser'ın ay-
nlacağından haberdar olduklannı belirterek
"Mkhael her zaman, bu gemiyi bir yere ka-
dar geürmek için geldiğim ve 'zamanı gelin-
ce' terk edeceğini açıkça söytemistL Kriz ha-
findeki bir kurumuyeniden dûzenkdive can-
landınfa. Onun yapmak istediği her şeyi tam
anJamıyla yapamadığını düşünüyor, bu açı-
dan üzühıyonım" diye konuştu.
Kaiser, aralannda New York'taki Ameri-
can Ballet Theatre da bulunmak üzere bir-
çok önemli sanat kurumunda yöneticilik yap-
tıktan sonra 1998 yılının Aralık ayında 'The
Royal Opera House'ın yönetim kuruluna ka-
nlmıştı. Geldiğinde, nrtınalı dört yıl geçir-
Mkbael Kaiser yonerkfliği 'gereğinden uzun süre' sürdürdüğünü düşünüyor.
miş olan Covent Garden neredeyse kapan-
ma noktasma gelmişti ve büyük ekonomik
problemlerle idarı aksaklıklar içindeydi. Ro-
yal Opera'yı tam zamanında açması ve per-
sonelle kurduğu birebir sıcak ıiışkı yüzün-
den hemen benımsenen Kaiser, açıhştan son-
ra ortaya çıkan teknik aksaklıklar ve bilet fi-
yatlanndakı oynamalar yüzünden eleştirilme-
ye başlandı.
özellikle basın, Kaiser'a pek sempatik
davranmadığı gibi düşmanca bir tavir içine
girdi. lngiltere tarihinde hiç bir sanat kuru-
mu bu kadar didik didik incelenmedi. Ka-
iser'ın yönetim kurulundaki lord ve leydiler-
le, başta da başkan Sir Cotin Southgate ile
anlaşamadığı bilinıyordu, bu yüzden elitist
tartışmalar da büyük boyutlara vardı.
Şimdi yaşanan en büyük sorun ise Micha-
el Kaiser'ın yerine geçecek nitelikte birinin
bulunamaması. Eski yöneticilerden Micha-
el Berkeley, daha uzun süre kalmayı düşü-
nen birini aradıklannı belirtiyor. 2002 yılın-
da müzik direktörü Bernard Haitink'in ye-
rine geçecek olan Amerikalı Antonio Pap-
pano ve gelecek yıl Royal Ballet' in sanat di-
rektörü Anthony Doweü"ın yerinı alacak
Avustralyalı RossSfretton'ın gelişi, Kaiser'ın
yerine geçecek yöneticinin sanatsal kararla-
n yenilere bırakarak sadece idari işler üze-
rine yogunlaşmasına olanak sağlayacak.
Kirlenme, kalan iz ve ruhun arınması
'Apartman Projesi'nde yine disiplinlerarası bir etkinlik: 'Temizlik Malzemeleri Dükkânı'
AYŞEGÜLGÜÇHAN
Asmalımescit'te Selda Asal'ın
"Apartman Projesi'' olarak adlandır-
dığı bir dizi etkinliğin üçüncü adımı-
nı oluşturan ve "Temizlik Malzemele-
ri Dükkânı" adını taşıyan sergı, 26 Ma-
yıs-31 Temmuz 2000 tarihleri arasın-
da gerçekleşiyor. Disiplinlerarası bir
etkinlik olarak düşünülen "Temiztik
Malzemeleri Dükkânı"nda ağırlığın
yine de bırebır çağdaş sanann çeşidi dal-
lannda etkinlik gösteren katılımcüar-
da olduğunu görmek ilginç birgözlem
ve postmodern dönemin disiplinlera-
rasılık söylemi üzerine bir yeniden dü-
şünme şansı gibi duruyor.
Etkinliğe katılan çalışmalardan üçü,
kaülımcılann önceki çalışmalanyla an-
lamsal bir bütünlük oluşturması nede-
niyle, bu sanatçılan izleyen sanat tü-
keticileri açısından sevindirici bir de-
neyim. Bu çalışmalardan ilki, Ali
Akay'ın metniyle açıklık kazanan AK
Akay-Seza Pafcer ortak çalışması. Pa-
ker'e on beş yıl önce gönderilen ve Pa-
sifık yerlilerinin dinsel ayinlerinden
bir görünüm sergileyen bir fotoğrafın
dijital baskıyla çoğaltılmasından olu-
şan çalışmanm, simülasyon üzerine bir
düşünüm olduğunu söylemek olası.
Silinse de iz bırakan varfak
Kirlenme, annma karşıtlığı üzerine
kurgulanan fotografık çalışma, doğum
öncesmde bile tinsel, an olan ınsanoğ-
Uınun, yaşadıkça kutsallık yitimıne uğ-
rayarak kirlendiğini, ayinin, ruhun an-
nıp temizlenmesi işlevi üstlendiğini im-
lıyor. Dinsel ayin ruhu temizlerken za-
man içerisınde imgelerin yok olmaya
başlamasıyla fotoğraf da ilk andaki an,
beyaz haline dönmektedir. Böylelikle,
dinsel ayinin ruhu dönüştürümüyle, fo-
toğraf kâğıdının beyaza dönüşümü ara-
sında kurulan analoji, yapıtın biçim,
anlam dengesini kuruyor. Her dinsel
ayinin, geçmişteki bir yaşanmışın simü-
lasyonu olduğunun imlendiği çalışma,
bu bilgiyı, anlamlı bir biçimde en so-
mut simülasyon olan, beyazlamaya, im-
geden annmaya başlamış fotoğrafın
üzennde vererek yapıtın biçim, ıçe-
rik/toz ilişkisini pekiştiriyor.
Etkinlik içerisinde, tematikleriyle ba-
ğıntılı iş ürettikleri gözlemlenen sanat-
çılardan Mürüvvet Türkyılmaz, bir te-
mizlik malzemesi olarak silgiyi seçmiş
ve uzamda iki farklı alanda birer grup
silginin yerleştirimine dayanan bir ça-
lışma gerçekleştırmiş. Sanatçının önce-
ki çalışmalan göz önüne alındığında,
bu etkinlik için kurguladıgı yapıt biçim-
sel açıdan büyük farklıhk olarak nite-
lenebılecek bir tavır gibi görülebilir;
ancak Türkyılmaz'ın sanaünın temel
malzemesi olan yazıyla ve izle olan
ilişkisi düşünüldüğünde, sanatçının en
yerinde malzemeyi yeğledigi söylene-
rser Selen'in
"Yıka Beni" adlı
kullanılmış bir
kesenin,
camekânda
olmakla birlikte,
göze batmayan bir
köşeye
yerleştiriminden
oluşan işi,
doğrudan
sanatçının
"bedensizleşme"
temasına
bağlanmasıyla
dikkat çekiyor.
bilir. Önceki çalışmalannda, yazı ara-
cıhğı ile bireysel bellegini kolektıf bel-
lekle buluşturan, ancak bu buluşma anı-
nı kesinlememek amacıyla yazının oku-
nurluğunu yok eden sanatçı, yazıyı bir
ize dönüştürmekteydi. Son çalışması-
nın malzemesi olan silgi aracılığıyla
ise kesişen belleklerin silinmesi duru-
munda bile, yazıdan daha belirsiz ol-
makla birlikte, bırakhğı ize değinme-
yi yeğliyor.
"Yoldama" adını taşıyan yapıtın adın-
daki retorik bir yandan -silgı, biçim
aracılığıyla- okul günlerinin baskı ge-
reçlerinden en temeline, ögrencinin var-
Bugün veyarın tstanbul'da, cumartesigünü Gölcük-Değirmendere'de
Avrupa müzik şenliği başhyor
Kültür Servisi-2. Avrupa Müzik
Şenliği, (Fete de la Musique) 21,22
ve 24 Haziran tarihlerinde tstanbul
ve Gölcük-Değirmendere'de 54 yer-
Ji, 4 yabancı grup ve sanatçının ka-
tüımıyla bugün FransızKültür Mer-
kezi'nde başlıyor. Avrupa'nın tüm
kültür metropollerinde aynı anda
başlayacak olan şenlik bugün ve ya-
nn îstanbul'da, 24 Haziran'da ise
Gölcük-Değirmendere'de gerçekle-
şecek.
Bugün Fransız KültürMerkezi'nde
saat 20.00'de Jeshua Aroyo'nun so-
list olarakkanlacağı istanbulOdaKo-
rosu'nun konseri ile başlayacak olan
şenlik, Paris'ten konuk olarak kah-
lan Amina ile sürüyor. Tunus doğum-
lu Amina, drum'n bass'tan Londra
ve New York gece hayatmın trip hop
vejungle'ına, siyahi kökenleri olan
geleneksel Avustralya müziğinden
Asya'ya ve Kuzey Afrika'ya kadar
uzanan müziği ile sesleri kültürler-
lebirleştiriyor. Şenlik21.10'daHay-
li, 21.40'ta EtnikSentetik, 22.10'da
HaremPerkussiouGnıp ve 22.40'ta
Moe Joe Biues Band'in etkinlikleri
ile devam edecek.
Yann Taksim, Kadıköy, Sultanah-
met ve Bayrampaşa'da gerçekleşe-
cek olan konserlerde izleykiler, Mo-
ammer Ketencoğlu'ndan YddızTB-
be'ye Ciguli'den Gökalp Baykal'a
kadar birçok ünlü ismin yanı sıra
Duman'dan Rashh'e. Radical No-
ise'dan Acil Servis'e kadar birçok
farklı müzik türünü ücretsiz dinle-
me olanağı bulacak.
Şenliğe Berlin'den katılan Derya
Müzik Grubu ve Recorder'in yanı
smı Budapeşte'den katılan CotorS-
tar yurtdışından gelen konuklar ara-
sında yer ahrken Türkiye'den ise Bu-
dapeşte'ye Se&nSesfcrve Grubu, Pa-
ris'e Statik ve Berlin'e Yarkm ko-
nuk olarak gidiyor.
Merkezi Brüksel 'de bulunan ulus-
larası Fete Europeenne de la Musi-
queDerneği tarafından düzenlenen
şenliğin Türkiye ayağını tstanbul
Grup üstlenmiş. tlk kez 1982 yılın-
da kutlanan Avrupa müzik şenliği,
her yıl 'Dünya Müzik Günü' olarak
kabul edilen 21 Haziran'da başlıyor.
Avrupa Birliği üyesi ülkelerin 100'den
fazla kentinde gerçekleşecek olan
şenliğe, Avrupa Birtiği üyesi olma-
dan katılan üç ülkeden biri de Tür-
kiye. Buyıl yaşanan deprem felake-
ti nedeniyle Gölcük-Değirmende-
re'de de yapılacak oîan şenlik kap-
samında Aflnanya Sendikalar BBÜ-
ği'nin (DGB) başlatüğı kampanya ile
Gölcük'te birokul yaptınlması plan-
lanıyor.
lığını yok/layan yoklama gönderme ya-
parken, diğer yandan hata yapmamaya
koşullandıran yönlendirici, biçımlendi-
rici eğitimin, silinse de iz bırakan var-
lığını imliyor.
Önceki çalışmalanyla bağlantılı ola-
rak çalışan bir diğer sanatçı ise Eser Se-
len.Selen'in
u
Yıka Beni" adlı kullanıl-
mış bir kesenin, camekânda olmakla
birlikte, göze batmayan bir köşeye yer-
leştiriminden oluşan işi, doğrudan sa-
natçının "bedensizleşme'' temasına bağ-
lanmasıyla dikkat çekiyor. "Suur" kav-
ramındân yola çıkarak yapıtın merke-
zine insanın sımrlan sorununu koyan
sanatçı, her çalışmasında ilk sınn" ola-
rak behrledıği "beden"i merkeze çeki-
yor.
Selen'in çalışmalannın tümünde be-
den üzerine düşünme merkezde olmak-
la birlikte, bu beden kendisini göster-
mez, yalnızca duyumsatır. Kendisini
gösterdıği ender çalışmalarda ise "kıs-
men" ortaya çıkar, ya Kasa Galeri'de
gerçekleştirdıgi "BulunmuşveKaybol-
muş" çalışmasında olduğu gibi sınıra
çarpıp parçalanmış olarak ya da Yıldız
Universitesı kampusunda yer alan "Re-
sistence" sergısıne katıldığı işi "Şimdi
ve Burada"da olduğu gibi toprağa gö-
mülü olarak. Bu nedenle, düşüncenin
taşıyıcı kabı olarak bedenin, Selen'in
çalışmalannda arka planda kalması ol-
gusu, sanatçuıın düşünceyi önceleme-
de izlediği bir strateji olarak nitelene-
bilir.
Kese bedeni eğretiliyor
"Yıka Beni" adlı çalışmasının mal-
zemesi olan kullanılmış ve üzerindeki
kirlerle birlikte sergilenen bedensel te-
mizlik gereci kese, yine bedene ilişkin
bir ipucu gibi var oluyor ve taşıdığı kir-
ler, temizlediği bedenin parçası olarak
o bedeni eğretiliyor. Anlamlı bir bi-
çimde, herkestn görebileceği bır yer
olarak düşünülen camekânda yer alan
kese, aslındahiç göze batmayan küçük
bir köşeye sıkışmış biçimde sergilene-
rek. Selen'in "boşkap" tezine gönde-
riyor.
Gerek bu etkinlikte yer alan, gerek-
se önceki tarihlerde gerçekleştirdikle-
n yapıtlar göz nnimrift rmlundnnıldu-
DEFNE GÖLGESt
TURGAY FİŞEKÇİ
Yapmak ve Bozmak
Edebiyat Ekspresi 2000, bir haftada Madrid ve
Bordeaux duraklannı geçip Paris'e geldi.
Paris'te çok sayıdaki etkinliğin yanında bu yıl
onanlıp yeniden açılan Pompidou Kültür Merke-
zi'ndeki Picasso heykelleri sergisinde de karşı-
laştık.
Sergide, her biri birbirinden ilginç onlarca hey-
kel arasında dolaşırken onun sanatıyla ilgili temel
bir saptamayı yeniden, derinliğine kavrama ola-
nağı buldum.
Picasso, resimde olduğu gibi heykelde de yap-
mıyor, bozuyordu. Sanatın temel malzemelerini
biryana bırakmış, yeni alanlara yönelmişti.
Heykel mi yapıyor, bir mermer sütunu alıp onu
yontmayı düşünmüyor, eline ne geçerse onlan bir
araya getirip yeni, anlamlı bir bütün oluşturuyor-
du.
Bunu yaparken elbette yaratıcı dehasına gü-
veniyordu.
Bir heykelde ineğin başındaki tüyleri, bir baş-
kasında bir çiçeğin taç yapraklannı çivilerden ya-
pabiliyor.
Birkaç eski ayakkabı tabanını ters çevirip birso-
panın kenariarına bağladığında, bunu tropik bir
çiçeğin yapraklan olarak görüyorsunuz. Çiçeğin
kendisi de, yuvariak, demir bir dişli olabilir.
Tekerleği de çiçek olarak gösterebiliyor, çiviyi
de, ayakkabıyı da.
"La LJseuse"de (1951), bir tahta parçasının al-
tına iki vida, üstüne biraz çivi, biraz çamur koya-
rak uzanmış bir kadın heykeli yapabilmiş.
Bir başkasında, biroyuncakotomobili, maymun
kafası olarak görebiliyoruz.
Serginin çıkışında da Luciano Emmer'in,
1953'teçektiği "Picasso, Vallauris'tekiAtölyesin-
de 'Anahtariı Kadın'a Çalışıyor" adlı filmden bir
bölüm gösteriliyor.
Filmle Picasso'nun çalışma yöntemi açıkça gö-
rülüyor: Büyük bir hurdacı dükkânını andıran atöl-
yesinde eline geçirdiği malzemeleri dizip yerde
bir kadın heykeli yapıyor. Tuğladan gövde, boru-
lardan kollar, iri bir iplik makarasından el... Sonun-
da bahçeye çıkıp çalılardan kopardığı bir dalı da
getirip makaradan elin ortasındaki deliğe saplı-
yor. Elinde çiçek tutan bir kadın ortaya çıkıyor.
• • •
Bizim şiirimizde Orhan VeH'nin yaptığı da as-
lında benzer bir eylemdir. O güne dek şiirin mal-
zemesi olmuş, bütün hazır gereçleri bir yana bı-
rakıp yeni gereçler aramaya çıkmıştır.
"Hiçbirşeyden çekmedişu dünyada I Nasınn-
dan çektiğı kadar" dizeleri, "nasır" sözcüğüyle de
şiir yazılabileceğini göstermekten başka nedir?
önceki şairier, "göllerde kamış" mı olmak is-
temiş, o da "rakı şişesinde balık" olmak ister.
Bu yöntemle, yani önceki sanatçılann yaptık-
lannın tam tersini yaparak Türk şiirinin en büyük
yenileşme hareketlerinden biri gerçekleşmiştir.
•••
Peki bu yöntemle sürekli çalışılabilinir mi?
Picasso, sürekli böyle çalışmış, eski yöntem-
leri bozdukça yeni anlatımlara ulaşabilmiştir.
Bir keresinde, aynı atölyede çalıştığı Abidin
Dino'nun yaptıklanna bakıp ona da, "Sen yap-
maya uğraşıyorsun, ben bozmaya" dediği söy-
lenir.
Orhan Veli ise amacına ulaştıktan sonra, yal-
nızca yenilik olsun diye yazdığı şiirierden vaz-
geçmiş, daha geniş begenilere seslenen şiirler yaz-
mıştır.
Belki yaşasa Türk şiirinde bir sonraki yenileş-
me hareketi olan Ikinci Yeni içinde de yer alabi-
lirdi.
15-16 Hariran işçidirenişinin
otuzuncu yılı için sergi
H Kültür Servisi -15 -16 Haziran işçı direnişinin
otuzuncu yılında anma etkinliği kapsanunda
KETEV'in düzenlediği karma resim sergısi ay
sonuna kadar gezilebilir. Bank-Sen'de açılan,
Nevhiz, Zehra Aral, Cihat Aral, Irfan Eren ve
Umut Germeç'in yapıtlannm yer aldığı sergi,
DlSK/Bank Sen'in Abide-i Hürriyet
Caddesi'ndeki binasmın giriş katmda
gezılebilecek.
"Çiçekler Sevgiyle Açar' bugün
Kacfcköy'de sahnelenecek
Kültür Servisi - Istanbul Mılli Eğitim
Müdürlüğü Adile Sultan Kasn Öğretmen Evi ve
Kültür Merkezı'nin düzenlediği Istanbul
Öğretmenleri 9. Kültür ve Sanat Şenliği
çerçevesinde öğretmen-yazar H. Mehmet
Yenikurtuluş'un yazdığı 'Çiçekler Sevgiyle Açar'
adlı tiyatro oyunu, bugün saat 20.30'da Kadıköy
Halk Eğitim Merkezi Salonu'nda sahnelenecek.
Sevginin eğitimdeki yeri ve öneminin
vurgulandığı, yer yer müzikle zenginleştirilmiş
oyunu Murat Bayar yönetiyor.
K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K
K Â M t L M A S A R A C I
ğunda, Eser Selen ve Mürüvvet Türk-
yılmaz'ın çalışmalannın, çok farklı
yönleride işlemekle birlikte, derin düz-
lemde. birleştikleri noktaya dikkat çek-
mek gerekiyor.
Farklı malzemeler ve farklı teknik-
lerle çalışmalanna karşın her iki sanat-
çının da, politik anlamda angaje olma-
dan, sorunlara "dolaylayarak'' ve sez-
gisel bır tavırla yaklaşmalannın dikkat
çeken bir özellik olarak altının çizılme-
si gerekir. Selen ve Türkyılmaz'ın ku-
şaklan ile bu kuşağın on yıl öncesi sa-
natçılan arastndaki tavır farklılığı bu ya-
zının sınırlannı aşacağından, bir başka
yazıda bu konunun tartışılması bir zo-
runluluk gibi duruyor.