Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5AYFA CUMHURİYET 22 MAYIS 2002 ÇARŞAMBA
HABERLER
Ecevit'in rahatsızlığı nedeniyle hastanede yapılan Liderler Zirvesi'nden erken seçim yok kararı çıktı:
HükümetuyumiçindeANKARA (Cumhuriyet Bürosu)
•Koalisyon ortaklan. Devlet Baka-
n Kemal Derviş"in de dile getirdiği
rken seçim istemlerine, "Erkense-
çm yok, hükümet uyum içinde" ya-
ntını verdi. Başbakan Büient Ece-
vt'in başkanlığında Başkent Has-
fcnesi'nde toplanan liderler zirve-
snde, Dışişleri Bakanhğı, Kürtçe
yıyının RTÜK denetiminde özel ka-
nıldan ya da TRT'nin bir kanalıyla
yıpılması seçeneklerini sunarken,
öüm cezası konusunda da Avrupa
îrsan Haklan Sözleşmesi'nin 6 no-
lı ek protokolünü Türkiye'nin onay-
lamasını önerdi. Dışişleri Bakanh-
ğı, Kürtçe öğretimin ise devlet okul-
lanndaki eğitim programlanna gir-
meden, özel ya da devlet okulların-
• Dışişleri Bakanı Cem ve AB Genel Sekreterliği bürokratlan, Kürtçe yayının TRT'den ya da RTÜK
denetiminde ve özel bir kanaldan yapılabileceği seçeneklerini sundu. Dışişleri aynca AİHS'nin ölüm
cezasınnı kaldmlmasını içeren 6 nolu ek protokolünün onaylanmasrnın Türkiye'yi tam üyelik
müzakerelerinde önemli ölçüde rahatlatacağmı vurguladı. Liderler, bu konulann Bahçeli'nin Çin
gezisinden sonra haziran ayı başında yapılacak zirvede aynntılı olarak ele alnımasını kararlaştırdı.
da verilecek "kurslar" eliyle yapıl-
ması seçeneklerıni sundu. Zirvede
ANAP lideri Mesut Yümaz, en ya-
kın seçim tarihi olarak 19 Ekım
2003'ü önerdi.
Liderler zirvesı, hastane tarafindan
tt
tam mobiHze edüdiği'" (tam hareket
edebilir) belirtılen Başbakan Ece-
vit'in başkanlığında dün Başkent
Hastanesi'nde toplandı. Zirveye,
Başbakan yardımcılan Devlet Bah-
çeli, Mesut Yümaz üe Hüsamettin
Ozkan katıldı. Dışişleri Bakanı îs-
mail Cem. bakanhk bürokratlan ile
AB Genel Sekreteri Volkan Vural
da zirvenin ilk 1 saatlik bölümüne
katıldı.
Kurs la Kürtçe öğrenlm
Edinilen bilgiye göre Dışişlen Ba-
kanı Cem ve AB Genel Sekreterli-
ği bürokratlan zirvede, Kürtçe ya-
yın ve öğretim konusunda seçenek-
li öneri getırdi. Dışişleri, Kürtçe ya-
yının TRT'den ya da RTÜK deneti-
minde ve özel bir kanaldan yapıla-
bileceği seçeneklerini sundu. Ba-
kanhk, bölücü yayın yapıldığı tak-
dirde ağır yaptınmlar öngörülmesi
koşulu getirilebıleceğini kaydetti.
Kürtçe öğretim konusunda ise dev-
let okullannda, ders programlanna
girmeden, velilerden talep gelmesi
halinde ücretli "kurs" düzenlenebi-
leceğı ya da Kürtçe öğreniminin ta-
mamen "özel kurslar" tarafından
yapılabileceği seçenekleri sunuldu.
Dışişleri aynca AİHS'nin ölüm ce-
Türkiye'nin kredi
notu etkilenmez
• Ekonomi Servisi -
Uluslararası kredi
derecelendirme (reyting)
kuruluşu Standard and
Poor's Türkiye analisti
Alaıa El-Yusuf, erken
seçim karannın,
Türkiye'nin kredi notunu
olumsuz etkılemeyeceğini
ifade ederek, "Ancak
erken seçim karan
sonucu. koalisyon
partilennin hükümet
içinde işbirliğinden
uzaklaşıp seçim
kampanyalanna ağırlık
vermelen, Türkiye
ekonomisı ve kredi
notunu olumsuz etkiler"
dedi. El-Yusuf, olası
erken seçim karanyla
birlikte, "BDDK'nın,
bankalann sermayelerinın
yeniden yapılandırma
girişimi" gibi bazı anahtar
reformlann
gecikebileceğini bildirdi.
Bir diğer reyting kuruluşu
Moody's'in Türkiye
analisti Kristin Lindovv
ise seçımlerin zamanında
yapılmasınm, reformlann
daha sağlam temellere
oturtulmasına imkân
vereceğini kaydetti.
Kemal Derviş'e
tepkiler sürüyor
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Ekonomiden sorumlu
Devlet Bakanı Kemal
Derviş'in seçime ilışkin
açıklamalanna, kabine
üyelerinin tepkileri
sürüyor. MHP'li Tunca
Tosk'ay, ANAP'lı Nejat
Arseven'in ardından dün
de ANAP'h Çalışma
Bakanı Yaşar Okuyan,
Derviş'in açıklamalannı
eleştirdi. Derviş'in
seçilmemiş olduğunu
vurgulayan Okuyan,
"Bir seçim gündeminde
ekonominin olumsuz
etkisinin görülmeyeceğini
söylemesi için Sayın
Derviş'in bir seçime
girmesi lazım. Mahalle
muhtarhğı seçimini bile
gerçekleştirememiş olan
veya öyle bir deneyime
sahip olmayan bir
arkadaşımızın bu konuda
bu kadar iddialı
konuşmasını
yadırgıyorum" dedi.
SP gensoruyu
geriçekti
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) - SP,
Başbakan Büient Ecevit
hakkında afet
kararnamesi ile ilgili
verdığı gensoruyu
"kendisini savunacak
durumda olmadığı"
gerekçesiyle geri çekti.
Partisinin grup
toplantısında konuşan
SP Genel Başkanı
Recai Kutan "Kim ne
derse desin ülke yeni bir
seçimin eşiğine gelmiştir"
dedi. AKP Genel Başkanı
Recep Tayyip Erdoğan ise
partisinin tstanbul
Kadıköy llçe
Başkanlığı'nca
düzenlenen yemekte
yaptığı konuşmada,
sandık halkın önüne
geldiğinde partisinin
iktidar olacağını öne
sûrdü.
Başbakan, zirveye "tam mobilize' olarak katıkü.Yılmaz. Ecevit'ûı sağlığını iyi gördüğünü ve 3-4 gün içinde taburcu olabileceğini söyledi. (AA)
Son günlerin en önemli gündem maddesi hakkında patronlar görüşlerini açıkladı:
Iş dünyası seçim istemiyorEkonomi Servisi - Başbakan
Büient Ecevit'in sağlığının bo-
zulması üzerine gündeme gelen
seçim tartışmalan konusunda iş
dünyası tavnnı net bir şekilde or-
taya koydu. İş dünyasını temsil
eden oda ve dernek yöneticileri
erken seçimin istikrannı boza-
cağını dile gehrirken, Ecevit sağ-
lığına yeniden kavuşuncaya ka-
dar vekâlet sisteminin kullanıla-
bileceğini ifade ettiler. Türk Sa-
nayici ve Işadamları Derneği
(TÜSİAD) Başkanı TuncayÖzfl-
han, erken seçimin Türkiye'ye
hiçbır katkısımn olmayacağını
dile getirdi. Istanbul Sanayı Oda-
sı Meclis Başkanı Hüsamettin
Kavi, seçimin istıkran bozaca-
ğını savunurken Türkiye Odalar
veBorsalarBirliği (TOBB) Baş-
kanı Rifat Hisarakhoğlu da gün-
demde seçimin değıl ekonomi-
nin olması gerektığinı savundu.
Özilhan, önümüzdeki bırkaç
ayın Türkiye'nin geleceğini be-
lirleyeceğini, yöneticilerin ise
durumu ne denli kavradıklarının
belirsiz olduğunu kaydetti. "Bu-
gün birerken seçim ihtimali üze-
rine konoşmanm zamanıdeğfldir.
Ama seçim ve siyasi parti yasala-
nnın değişmesi üzerine konuş-
manın tam zamanıdır" diyen
Özilhan, erken seçim atmosferi-
ne girilmesinin makro ekonomik
dengelerin kınlganlığı açısından
olumsuz sonuçlar doğurabilece-
ği uyansın da bulundu. Özilhan,
bugünkü gündemin tekmadde-
den oluştuğunu ve bunun da Ece-
vit'in sağlık durumu olduğunu
kaydederek "Elbette.birülkenin
haşhakanının hastfllanmag hafr-
sasiyeöe ek afanıp tarüşılacaktır.
Ama devlet işlerinin aksamadan
sürmesi gerekir. Dünya bizi bek-
lemez" şeklinde konuştu. Özil-
han, Ecevit'in görevinden çekil-
mesi gerektiğine inanmadığını,
ancak sağlığı düzelinceye kadar
vekâlet müessesesinin yararlı ola-
cağını düşündüğünü söyledi. 4.
Teknoloji Kongresi'nde gazete-
cilerin sorulannı yarutlayan Özil-
han, Devlet Bakanı Kemal Der-
viş'in seçim tarihinin belirlen-
mesi yönündekı açıklamalannın
Tuncay Özilhan
Erken seçim
Türkiye'ye katkı
sağlamaz.
Hüsamettin
Kavi İstikrar
için seçime
gkhimemesi gerekiL
Rifat
Hisarcıklıoğlu
Siyaset değjL ekono-
mi tarnşılmaİL
hatırlatılması üzerine, "Kemal
Bey'i iyi dinlediğimiz zaman er-
ken seçimden ziyade 'seçim tari-
hinin belirlenmesi, ekonomide-
ki behrsizhkleri kırar' diyor.Ona
hak veriyorum ama erken seçim
denüyor*' dıye konuştu. Olası bir
erken seçimin 3-4 partili koalis-
yonlan gündeme getirebileceği-
ni söyleyen Özilhan, "4'te zor
ohır, 5'te çok daha zor ohır" yo-
rumunu yaptı.
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğ-
lu, ekonominin siyasetin önün-
de yer alması gerektiğini belirt-
ti.. Hisarcıklıoğlu, "Syasettenbu
kadar etkilenen bir ekonominin
olması bizleri rahatsız ediyor"
dedi. Ecevit'in hastalığı konu-
sunun sorun olmayacağını savu-
nan Hüsemettın Kavi, bu duru-
mun uzaması halinde koalisyon
ortaklannın durumu çözeceğini
dile getirdi. Kalıcı istikrar için ka-
rar sürecinde gecikmelere taham-
mül olmadığını da belirten Ka-
vi, Türkiye'de ekonomi ile siya-
setin kendi rotalannda yürütüle-
cek duruma getirilmesi gerekti-
ğini de vurguİadı.
zasının kaldmlmasını içeren 6 nolu
ek protokolünün onaylanmasının
Türkiye'yi tam üyelik müzakerele-
rinde önemli ölçüde rahatlatacağmı
vurguladı.
Anlaşma sağlanamayınca Yılmaz,
"Saym Başbakan'ı daha fazla yorma-
yahm. İdam konusunu gelecek zirve-
de ele alahm" önerisini getirdi. Bu-
nun üzerine liderler, bu konulann
Bahçeli'nin Çin gezisinden sonra
haziran ayı başında yapılacak zir-
vede aynntılı olarak ele alınmasını
kararlaştırdı. Yılmaz, partisinin baş-
kanlık divanında zirveye ilişkin bil-
gi verirken, Başbakan Ecevit ve ken-
disinin, bu yöndeki düzenlemeler
için ısrarlı olduğunu, ancak Bahçe-
li'nin, *karşırurumundan''gen adım
atmadığını aktardı. Yıl-
maz, Ecevit'in sağlığını
ıyi gördüğünü ve 3-4 gün
içinde taburcu olabilece-
ğini de söyledi.
Yılmaz seçim
tarlhl önerdi
Yılmaz, Meclis'in en az
20 gün pazartesi ve cuma
günleri de olmak üzere
özel bir çalışma yapaca-
ğını, bu sürede özellikle
Özel Tüketim Vergısi Ya-
sa Tasansı ile ihale ve ba-
zı vergi yasalannda deği-
şıklik öngören tasanlann
görüşüleceğini bildirdi.
Dışişleri'nin brifingin-
den sonra başbaşa görü-
şen liderler, erken seçimin
gündemden çıkanlması
konusunda görüş birliğine
vardılar. Zirvede Yıl-
maz'ın en erken seçim ta-
rihi olarak 19 Ekım 2003'ü
önerdiği öğrenıldı.
Dervis'ten yanıt:
seçim yok
Toplantıdan sonra yapı-
lan yazılı açıklamada, en
son 2 Mayis'ta TBMM'de
yapılan toplanhda AB Ge-
nel Sekreterliği ile Dışiş-
leri Bakanlığından bilgi
ve görüş ıstendiği anım-
satılarak "Liderler, bu ko-
nuda kendilerine sunulan
bilgi \ç görüşleri önümüz-
deki toplanüda değerien-
direcekler" denildi.
57. hükümetin uyum
içinde çalıştığına vurgu
yapılan açıklamada, er-
ken seçimin düşünülme-
diğinin de altı çizildi.
Açıklamada, başta Kemal
Derviş olmak üzere er-
ken seçim isteyenlere de
"Bazı çevrelerce başlatü-
mış olan erken seçim tar-
bşmalanna son verihnesL,
ülke açısından da ekono-
mik açıdan da yararta ola-
cakür" denilerek yanıt
verildi. Haziran ayı için-
de ekonomik programın
gerekleri olan yasalann
ve hükümetin gündemin-
deki diğer yasalann
TBMM'den süratle geçi-
rileceği anlatılan açık-
lamada, bu konuda her
türlü çabanın gös-
terıleceğine de dikkat
çekildi.
IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com
Başbakan Ecevit, doktorla-
ra neden görünmediğini anla-
tırken Türkiye'nin ne kadar za-
af içinde bulunduğunu da itiraf
ediyordu. Ecevit özetle şöyle
söyledi: "Eğer doktora gider-
sem, kamuoyunda bir endişe
oluşur, bu da ekonomiyı ve sı-
yaseti olumsuz yönde etkiler."
Bu nedenle ilk hastane ziya-
retini borsanın kapandığı cuma
günü ögleden sonra yapmış, on-
dan sonra da 12 gün boyunca
doktoriara görünmemişti.
Sonra, daha da ılginç bir
noktaya gelindı. Kaburga kırı-
ğı ve filibit teşhisiyle hastane-
ye yatırılan Ecevit'in uzun sü-
re burada kalması gerektiği
doktorlar tarafından açıklan-
dı. Bu açıklamalar doları tetik-
ledi, borsayı da düşurdu. Du-
rumun kötü olmadığını göste-
rebilmek amacıyla Başbakan
hastanedeki odasının pence-
resinden yatağından kalkıp ga-
zetecilere el sallamak gereğı-
ni duydu.
• • •
Başbakan'ın hasta olduğu-
Neden Bu Kadar Kmlganız?
nu söylemesinin bile ekono-
misini ve siyasi dengelerini al-
tüst edeceği düşünülen bir ül-
kenin "güçlü" olduğu söyle-
nebilir mı? Evet, dünyanın en
güçlü ordulanndan bıri Türk
ordusu. Dost düşman bunu
kabul ediyor. Gelin görün ki bu
güçlü ülkenin ekonomisi, Baş-
bakan'ın hastalanmasını kaldır-
mayacak kadar kınlgan.
Sizce bunda bir acayiplik yok
mu? Hem çok güçlü olacaksı-
nız hem de bir anda çökme teh-
likesiyle yüz yüze bulunan bir
ekonomik yapı üzerinde otura-
caksınız. Görünen ve bilinen o
ki IMF bu yıl elindeki en büyük
ekonomik kredileri Türkiye için
kullanmasaydı, belki bu ülkenin
durumu Arjantin'den beter ola-
caktı.
Tabii, bu tablo içinde bir
başka gerçek daha ortaya
çıkıyor: Türkiye, bir siyasi kri-
zi kaldıracak güce sahip de-
ğil. Bırakınız siyasi krizi Baş-
bakan'ın hastalanmasını kal-
dırmakta güçlük çekiyor. O
zaman eğri oturup doğru ko-
nuşalım, bu ülke çok ciddi
siyasi ve ekonomik sorunlar-
la yüz yüze.
Böyle olduğu halde, bu tab-
lonun değişmesi yönünde
ciddi hiçbir çaba gösterilmi-
yor. Devlete egemen güçler,
statükoyu korumak için itı-
raz edeni susturmak ama-
cıyla tetikte bekliyorlar. Kıb-
ns görüşmelerini izliyoruz.
Rumlar şöyle, Rumlar böyle...
Tamam... Peki ya Türkiye..
şu andaki statükoyu aynen
korumak dışında ne yapıyor?
Kıbrıs siyasetinin esası, sıfırı
tüketmiş Kuzey Kıbrıs'ın bu-
günkü durumunu devam et-
tirmeyi amaçlıyor.
İdam aynen korunmak is-
teniyor. Kürtçe eğitim yasa-
ğı, radyoları ve televizyonla-
rı susturmayı amaçlayan ya-
saklar, artık zamanı dolmuş
cezayasası maddelerinin de-
ğiştirilmek istenmemesı gibi
aklınıza ne gelirse, hemen
her alanda bir "koruma" ve
"kollama" mantığı egemen-
liğini sürdürüyor. Bütün bun-
ların hepsinin iyi olduğu dü-
şünülüyor. Bazıları da "Bun-
lar değişirse ülke bölünür,
kargaşa egemen olur" diye-
rek direniyor.
• • •
Siyasi Partiler Yasası, Seçim
Yasası ne olacak; bunlar da
değiştirilmeyecek mi? Türki-
ye, otoriter ve baskıcı bir par-
tiler sistemiyle yönetilmeye de-
vam edecek mi? Bu yönde
umut verici bir söz işittınız mi?
Neresinden baksanız, bu ül-
kede hemen değiştirilmesi ge-
reken çok temel kanunlar ve
kurumlarbulunuyor. Bu yönde
adım atılsa birçok şey büyük
olasılıkla düzene girecek.
Bizi yönetenler ne yapıyor:
Bölgenin en güçlü ülkesi bi-
ziz, dünyanın en güçlü ordu-
lanndan birine sahıbiz diye
övünüyorlar... Peki ya sonra:
Başbakan'ın hasta olduğu-
nu aman kimse duymasın,
yoksa çökebiliriz diye endi-
şe içinde saklambaç oynama-
ya kalkıyorlar.
Ecevit'in hastalığı bir kez
daha gösterdi ki bu sistem
çökmek üzere. Sovyetler Bir-
liği'nin son dönemine benzi-
yor. Güçlü ve otoriter bir dev-
let var, fakat yurrtaş giderek
daha fazla yoksullaşıyor. Ül-
kenin dört bir yanında ekono-
mik kriz acı şekilde hissedi-
liyor. Insanlar geleceğe ilişkin
umutlarını yitiriyorlar.
İktidar sahipleri ise ellerin-
deki mevkilere sımsıkı sarıl-
mış yerlerinden kıpırdamak
istemiyorlar. Ancak bu du-
rum ne zamana kadar böyle
gidebilir? Bu kadar yapay bir
güç gösterisiyle ne kadar ida-
re edebilirler? Bir hastalığı bi-
le kaldıramayan bir sistem
daha ne kadar eski kalıplar-
la varlığını sürdürebilir?
GLOBALPOLİTİKÜLTÜR
ERGIN YıLDıZOĞLU
Klonların Saldırısı
Kemal Derviş ve IMF, erken seçımlerin ekono-
miyi etkilemeyeceğini vurgulayarak, seçim tarihinin
önceden belırlenmesinin belirsizliğı ortadan kaldı-
racağını savunuyoriar. Ben de herhalde, yabancı ol-
duklan için bu ülkenin ve politikacılarının huyunu su-
yunu bilmiyorlar diye düşünüyordum. Pazartesi,
Güngör Uras'ın yazısını okuyunca, "Sen de am-
ma safsın yahu" diye söylendim kendi kendime:
"Ama o teknokrat hükümeti sessiz sedasız ku-
nıldu. Teknokrat hükümetini ülkeye hâkim milli güç
odaklan değil de dış güç odaklan oluşturdu. Üç ki-
şilik hükümet, ABD hükümeti, IMF ve Dünya Ban-
kası üçlüsü, teknokrat hükümetinın başını VVas-
hington'dan Türkiye'yeyolladı. Oda, MerkezBan-
kası başkanını, Hazine müsteşarını atayarak kabi-
nesini kurdu. Şimdilerde bu üçlü teknokrat hükü-
meti, IMF tarafından çizilen program çerçevesin-
de ülkeyi yönetiyor. Ülkeyi yönetıyor dedi isek, ül-
kenin ABD hükümetini, IMF'yi ye Dünya Bankası 'nı
ilgilendiren işlenni yürütüyor. Üretimimiş, istihdam
imiş, hastane imiş, okul ımiş, fakırlik imiş bu tek-
nokrat hükümetinın ilgi alanı dışında. Teknokrat
hükümeti öncelikle iç borcu ve dış borcu döndür-
mekten sorumlu. Bu nedenle sabahtan akşama
döviz ile ve faiz ile uğraşıyor. lyı de acaba Ecevit'in
başbakanlık koltuğuna oturduğu koalisyon hükü-
meti ne yapıyor? Onlar da teknokrat hükümetinin
kendilerine verdiği görevlerı, kendilerine verilen
'takvim' çerçevesinde yenne getiriyor. Meclis 7 top-
luyor. Meclis'ten teknokrat hükümetinin istediği
kanunlan (bu arada da sağdan soldan Meclis'e
yollanan kanunlan) çıkanyor. Işte bunun içindir ki,
Ecevit 'çalışır gibi' Başbakanlık'a gelıp gittiği dö-
nemde, 'çalışamaz duruma düştüğu için' evde kal-
dığı dönemde de 'hiçbir şey degışmedı1
." (G. Uras,
Milliyet, 20 Mayıs)
Demokrasi iyi rejim.
Bir de halk olmasa...
Pariamenter demokrasıde seçmenın gereksinım-
leri, politikacılann aklına, ne yazık ki seçimlerden az
önce gelir: Halkın oyunun hâlâ bıranlam taşıdığı "de-
mokrasilerde", hükümetlerin her seçımde kesenın
ağzını açması da olağan, seçmenın tavnnın belir-
lenmesine önemli katkıları olan bir gelışmedir.
Ama, bir başka "demo/cras/"turü daha var: Halk
"temsilcilerini" seçer, ülkeyi başkalan yönetir. Bu tü-
ründe, demokrasinın sınırlan, seçmenın taleplerıni,
seçilmış politikacılann iradesini dışanda bırakabi-
lecek bir esneklığe sahıptir: Burada demokrasinin
sınırlan, artık ekonominin, daha doğrusu, "piyasa-
lann" en güçlü oyuncularının gereksınimlerine ka-
dar daralır. Eğitim. sağlık gibi toplumsal hizmetlere
ilişkin tedbırler, halkın refah düzeyinı ilgilendiren
bütçe kalemleri hep "para kalırsa" yapılacak har-
camalar kategonsıne girer. Bu kararda da halkın
iradesi değıl, siyasi sorumluluğu olmayan bürokrat-
lar belirleyıci olur.
Bu dar "demokrasinin" taraftarlan bireysel özgür-
lükleri ağızlarından düşürmezler ama, ülkenin zen-
ginliklerinin üretimi ve yönetimınde, halkın söz sa-
hibi olmasını amaçlayan, ya da bu kesimlerin çıka-
nna hitap eden her türlü söylemi bloke etmek için,
sürekli seçilmiş politikacılann "olağan zaaflarını"
kullanarak genelde temsil mekanizmasını yıpratır-
lar, özellikle seçim öncesı dönemlerde "popülizme
karşıyız" edebiyatına başvururlar. Bu tipi iyi tanırsı-
nız, "Demokrasi iyidir ama bir de siyasiler, seç-
menler olmasa" diye geçirir aklından hep.
Bugünlerde, IMF'nin ve Kemal Derviş'in içinin bu
kadar rahat olmasının sırrı da sanırım burada. Bel-
li ki bu ülkede artık piyasanın ve borç ödeme süre-
cinin dışında biryerlere (belki ülkeye bıçilen yeni je-
opolitik görevler harıç), örneğin halkın gunlük ya-
şamını biraz olsun, geçici olarak bile olsa. iyileştir-
mek amacıyla, kaynak aktarma "tehlikesi" ortadan
kalkmış. Politikacılardevreden çıkmış, yönetimi de
hepsi IMF perspektifini benımsemış bürokratlar
devralmış.
'Oxymoron'
Bir şeyi kendi doğasına tam ters bir özellikle be-
timlerseniz bu bir oxymoron olur. Örneğin "feodal
demokrasi", "komünist işadamı", "faşist hüma-
nist" vb... "Dürüst politıkacı" ise bir oxymoron de-
ğil yalnızca bir istısnadır! Günlük yaşamda, med-
yada sık sık karşılaştığımız oxymoron/ar, bazen bir
"moronluktan" (Moros: aptal/saf) kaynaklanırtar.
Ancak geçen 10 yılda, bılinçli olarak üretilen oxy-
moronlarda büyük bir artış oldu. Bu tür oxymoron-
lar, geniş halk kitlelerinin siyasi kodlarında karışık-
lık yaratarak, yerleşik kılit kavramlann anlamlannı bu-
lanıklaştırarak, seçmenin düşünemez, kendi çı-
kannı ifade edemez, hatta tanıyamaz hale gel-
mesini amaçladılar. Örneğin Clinton ve Tony Bla-
ir neo-liberalizmi halka satabilmek için, oxymoron-
lar lügatına, "radikal merkez", "liberal sosyal de-
mokratlar" gibi büyük katkılar yaptılar. Bu kavram-
lar, sosyal demokrasinin variık nedenini, liberal de-
mokrasiden bir kopuşla, onun yetersizliklerinin bir
eleştirisı olarak ortaya çıkışını, birincisinin tarihsel
olarak sermaye sınıfını, diğerınin de halk sınıflannı
temsil ettiğini gizler. "Liberalsosyaldemokrat" oxy-
moronu da, sosyal demokrasi sözcüğünun arkası-
na lıberalizmin gizlenebilmesini sağlar.
Türkiye seçim havasına girmeye başlayınca, Clin-
ton- Blair okulundan aktarma, Dünya Bankası'nın,
Asya krizi sonrası. "nouve/te cuıs/ne"inde pişme bir
oxymoron daha çıktı ortaya: "Sosyal-liberal." Bu-
nun ne anlama geldiğini. sosyal kavramının arka-
sında neyin gizlendiğini göımek isterseniz, bu kav-
ramı gündeme taşımak ısteyenlerin bugüne kadar
"sosyal politika" adına ne yaptığını, kimlerin gerek-
sinimlerine öncelik verdiğini hatırlayınız, bir de son
bir yılda işini kaybedenlerı, kapanan dükkânları, ya-
bancı sermayenin gelip yok pahasına satın aldığı şir-
ketleri ve tarımda, toprak mülkiyetinde yapılan "re-
formlan"... Belki o zaman gözleriniz kamaşmaz,
seçimlerden sonra da kendinizi dolduruşa getiril-
miş bir "moron" gibi hissetmezsiniz!
BAŞSAĞLIĞI
Patronum Sn Cem Bılgmer'ındeğerlı ka>ıınalidesı. eşı Sn Madlen
Bılgıner'm bıncık annesı, Profılo Holdıng Yönetım Kunılu Başkan
\'ekıh merhum Samı Kamhi fkjefendı'nın eşı.
hepımızın bûyügû saygıdeğer insan
BİRGİT MARİANNE
KAMHİ
Hanımefendı'nın vefatını bu)Tİk bir üzûntûyle öğrenmış
bulunuyonım Muteveffaya Tann'dan rahmet. kederlı ailesı
\e yakınlanna sabır ve başsağlıgı dılerım
İPEK TLTIGUT ALPASLAN