25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET SAYFA DEIYAZI SOL, TÜRKİYE VEDÜNYADA GELECEĞİTARTIŞIYOR "Sol, dünyada ve Türkiye'degeleceği tartışıyor"başhğını koyduğumuz bu dizi, uzun zamandır biriken sorunlara cevap anyor. Ashnda bıırada iki konu var. Birisi solun geleceği, diğeri dünyanın geleceği Bu tartışmayı geniş biryelpazede tutmaya çahştık. Bu nedenle, sosyalist, sosyal- demokrat aynmı yapmadık. Bazı işadamlarım da tartışmaya kattık. Bu kadar geniş bir yelpazeyi gören bazı okurlanmızın, "Bunlann neresi solcu?" dediğini duyar gibiyiz. Böyle düşünenler kendilerince haklı olabilirler. Ama biz buyazı dizisinde kimin solcu, kimin sağcı olduğunu saptamak niyetinde değiliz. Kendisini solcu olarak tanımlayan ve kamuoyunun az-çok tanıdığı isimlere ulaşmaya gayret ettik. Bizim fikrini istediğimiz kişilerin tamamı bu listede yok. Çünkü sorularımıza bu listede yer alan isimler cevap verdiler. Biz çok dahafazla sayıda isme sorulan ulaştırmış ve cevap istemiştik. Avrupa Birliği, Kürt Sorunu, Kadın ve Feminizm, Sosyalizmin ve Sosyal- demokrasinin geleceği, Medya ve Çetelergibi çok önemli konulann tamamının bir sayfaya sığdmlmasını da istedik. Bu kadar kapsamlı konulann, böylesine kısa bir şekilde ifade edilmesinin ne kadar zor olduğunu biliyoruz. Bu nedenle soru yönelttiğimiz isimler, haklı olarak biz bu kadar soruyu 40 saura nasıl sığdıracağız diye şikâyet ettiler. Bu nedenle bazüan sorulann bir kısmına cevap vermeyi yeğlediler. Biz de bu kadar çok sayıda insana soru sorunca, birgazetenin sayfa sınırlan içine bu kadar cevabı nasıl sığdırabiliriz endişesine kapıldık. Bu nedenle böyle bir sınırlamayı zorunlu gördük. Bu arada birçok isme ulaşamadık. Bir kısmını da biz atladık. Atladıklanmızın kusuru bize aittir. Ancak bugünün koşullan içinde çok sayıda siyasetçi, yazar, öğretim üyesi ve aydını bu tartışmaya katma olanağı bulduk. Dizinin bir bölümünde ise Avrupa solunun önde gelen isimlerinin açıklamalannı yayımlayacağız. Önümüzdeki günlerde onlann isimlerini de gazetemizde bulacaksınız. Baskının, eşitsizliğin, sömürünün ve haksızlığın sürdüğü bu dünyada solun ve sosyalizmin hâlâ gerekli olduğuna inamyoruz, Dileğimiz, solun, yaşadığı bunalımı aşarak insanlığın önüneyeni çö'zümler bulacak güce yeniden ulaşmasu O. Ç. SOLGELKEGI TARTIMVOR ORAL ÇALIŞLAR BARIŞDOSTER -1- Demokratiarıngüç birliği .«V . -A . y • •• '/!=, l Demokratik sosyalizm Prof. Dr. BÜLENT TANÖR Öğretim Üyesi 1) Türldye / AB Üişkikri: Bence Türkiye yeni bir Tanzimat ya da Sevr tehlikesi karşısında değildir. Bütün alanlarda. başta ekonomi olmak üaefeülkeyetkınlığmi kanıtlamıştır. Batı ıle > \', büünleşme, "muasıriaşma''nın bugünkü '' versıyonudur. KJasık "tam bağunsızük" ve "mflli devlet" kavramı da tıpkı "mutlak miüi egemenlik" ılkesı gibi yumuşamaya mahkûmdur. 2) Kürt (Güneydoğu) Sorunu: Sorun hem "Kürt" hem de azgehşmişlik sorunudur. Birincisine ilişkin ve üniter devlet modeli içinde hukuki önenlerim TÜSİAD raporlanmda sunulmuştur. Bunlar içinde kültürel haklar kadar. siyasal haklardan ıkisine önem venyorum: îfade hürriyetini boğan Terörle Mücadele Kanunu md. 8 ile, "azınhk yaraülmasuıın önlenmesirl ne ilişkin Siyasi Partiler Kanunu md. 81 hükümlerinin kaldınlmasıdır. 3) Siyasi Islam / Şeriat: En eski, en köklü ve ayakta kalan asıl totalıtarizm budur. Insanlann ve özellikle de kadınlann "biMnmeyen'' korkusunun da itkısıyle bu baskıyı içselleştirmeleri, özümsemeleri ve kendileriyle özdeşleştirmeleri, bu totalitarizmı en tehlikeli kılan özellikleridir. Fakat Tûrkiye insanlannın ezici çoğunluğu "ayaklannı yere basmayı sevenler" tankatındandır. 4) Kadın Sorunu: Siyasal Islarn sorununun kılıt noktası kadın sorunudur. Hesaplaşma ve kapışmada insan unsuru "kaduı"dır. Kadına tahakküm edilecek mi, edılmeyecek mi? Mesele bu noktadâdır. Türk devTİminin özü de, eğer "kul olmaktan birey ve yurttaş olmaya" şeklinde tanımlanabilirse, kadın sorunu bunun mihrak noktasıdır. 5) Çeteler ve Devlet: Çete-devlet-siyaset ilişkilerinin açıklığa kavuşacağını sanmıyorum, buna inanamıyorum. Ama bundan sonrasında benzeri durumlar tekerrür etmezse, bunu da "kâr saymak" gerekir diye düşünüyorum. Tabiı, olan bıtenın hesabı sorulmazsa, ilerde tekerrürû nasıl önlenebilir sorusunun cevabını da bilemiyorum. 6) Medya: Devletin ve siyasal kurumlann kötü sicilinden sonra medya bir bakıma kurtancıdır. Yolsuzluk, usulsüzlük, çeteleşme, mafyalasma, vb. kötûlûkleri, ne yazık ki siyaset ve siyasal organlar ortaya dökmedi; kıvılcım hep medyadan geldi. Bu gerçek, medyarun bir güç ve otorite merkezi olarak densizleşmesi tehlikesinı görmememize de engel olmamalıdır. 7) Sosyalizm/Sosyal Demokrasi: Sosyalizmden iki farklı şey anlaşıldı: Marksizm-Leninizm ve demokratik sosyalizm; birincisi ihtilalci ve proletarya diktası yanlılığıyla, ıkıncisi banşın, çoğulcu ve demokratik özellikleriyle algılandı. Sosyal demokrasi demokratik sosyalizmin ikizi olarak kabul edildi. Bence, ihtilal ve proletarya diktatörlüğüne endeksli sosyalizm artık tarihin ve anılann konusudur. Demokratik sosyalizm ya da bu anlamda kullanılan sosyal demokrasinin de manevra alanı daralmıştır, ama hâlâ vardır ve bu genişletilebilir. Emeğin, ezilenlerin, kaduıın, çevrenin, özgürleşmenin, eşitleşmenin vb. dostu yine ve hep "sol"dur. Kadına pozitif ayrımcılık ŞULE BUCAK CHP Genel Sekreter Yardımcm Kadlfl Sorunil Varhğı binyıllara uzanan bir geçmişe dayanan kadın-erkek eşitsizliğine karşı kadınla erkeğin yasalar önünde eşit sayılması ancak uzun ve zorlu mücadelelerden sonra elde edilebihniştir. Ancak, bu haklar uygulamada istenen düzeye ulaşamadı. Kadmlann erkeklerle yasalar karşısında eşit kılmmasıyla yetınmek ve gerçek yaşamdakı eşitliğin de demokrasinin gelişmesiyle ve yasal haklara kadınlann kendilerinin sahip çıkmasıyla sağlanmasını beldemek sorunu çözmüyor. Kadınlann her kademede erkeklerle eşit olarak yer alabilmesi, yüzyıllann getirdiği eşitsizliğin kısa zamanda giderilebilmesi için her alanda, her düzeyde kadınlan desteklemek, kadın kotalan koymak ve kadınlara pozitif aynmcılık gerekmektedir. TÜrklye-AB llİŞkllerl Helsinki Zirvesi sonrasında AB'ye aday üye olan Türkiye'nin en kısa zamanda AB müktesebatına uyum saglaması gerekli. Bu nedenle yapılması gereken düzenlemelerde ve Kopenhag Kriterleri denen ekonomik ve siyasal ölçütlere uyum sağlamada Türkiye bir hayli zorlanacaktır. Yapılması gereken yüzlerce yasal değjşiklığin doguracağı pratik sorunlar bir yana, burada karşımıza çıkacak olan önemli bir engel, Türkiye'de egemen olan düşünce sisteminin "devtet-birev ifişkBa" anlayışı ile "ulusal egemenük" anlayışıdır. Türk toplumunda, devlet-birey ilişkisınde önceliği geleneksel olarak hep devlet almış, bireyler ikinci planda kalmıştır. Bu tutum bugün de ağırlıklı olarak sürûyor ve demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklan konulannda hem mevcut yasalar hem de uygulamalar açısından AB standartlanna uymayan durumlar yaratıyor. Öte yandan AB hukuk düzeni de üye devletlerin egemenlik yetkilerinin bir bölümünü topluluğa devretmeleriyle oluşmuş "uhıslarüstü'' (supranasyonal) bir hukuktur ve ulusal egemenliğin topluîuk organlanna kısmen terk edilmesini gerekli kılmaktadır. Türkiye'de, "yabancılann içişlerinıize kanşnıasr konusunda var olan duyarhlık ve ürküntü, bu konularda "supranasj'onalist'' ya da entemasyonalist görüşü savunanlann, ulusal çıkarlara ihanetle suçlanmasına yol acabüiyor. Kürt SOrunU - GÜneydOğU SOrunU Kürt sorununun varlığını reddederek konuyu ekonominin ve demokrasinin gelişmesiyle kendiliğinden çözülecek olan bir Güneydoğu sonmuna indirgemek yetersiz ve yanlışhr. Çözüm için genel olarak demokrasinin geliştinlmesi ve ekonomik kalkınmanın sağlanması gerekir. Ama çözümü yahıızca böyle bir genel demokratik gelişmeye bırakmak ya da en fazla bir ileri adım daha atarak Güneydoğu'nun ekonomik kalkmmasını da buna eklemek yeterli değildir. AB'ye üyelik kaçınılmaz TARIK ZİYA EKİNCİ Eski TtP Mılletvekili, Yazar Türkiye, AB'ye katılmayı, Batı Avrupa ile bütünleşmeyi devlet pohtikası olarak benımsemiş, bu amaca ulaşmak için büyük bir çaba göstermekledir, ^Je var ki, bunu AB normlanna göre değıl, kendi deviet anlayışına göre gerçekleştırmek eğilımındedir. AB'nin üyelik için öngördüğü hukuk devletinı ışletmeye, insan haklarına saygılı bir düzen kurmaya, farklı ulusal topluluklann kimlik, dil, anadilde eğitım \e kültür haklannı tanımaya yanaşmamaktadır. Yetkıliler, AB'nin bu doğrultudaki istemlerine ağır suçlamalarla karşı çıkmakta, bunlann Türkiye'yi destabılize ederek bölünmesine yol açacağını iddıa etmektedirler. Türkıye bu baskılan surdürerek ve kimi yüzeysel önlemlerle aday üyelikten tam üyeliğe geçmek arzusundadır. Türkiye solunun öncülük etmesi gereken demokrasi güçleri dağınık ve etkisızdir, AB üyeliği konusunda ikircikli da\Tanmaktadır, dış dinamikleri yönlendırme olgusunu egemen güçlere ve onlan temsil eden siyasal iktidarlann tekelıne bırakmıştır. Oysa, Türkiye'nin kalkınması, modernleşmesi, toplumun banşa ve esenliğe kavuşması açısından demokratikleşmenın yaşamsal önemı vardır. Bugünkü nesnel koşullarda AB'ye, uluslar ötesi tekellerin örgütü. emperyalist bır sömürü aracı olarak karşı çıkmak gerçekçi değildir. Istesek de, istemesek de Türkiye AB'ye katılacaktır. Bu, hem AB tekellerinin, hem de Türkiye burjuvazisinin çıkarlannın bu* gereğidir. Solculuk adına yapılması gereken bu üyeliğe karşı çıkmak değıl, AB'nin emek ve demokrasi güçleriyle işbırliğı yaparak Türkiye'nin demokratikleşmesi ıçın Kopenhag knterlerinin eksiksiz biçımde uygulanması için mücadele etmektır. Türkiye'de çözübnesi gereken baş çelişki demokrasi güçleriyle demokrasi karşıtı güçler arasındaki çelişkidir. Ülke, üretımsız bir ekonomiye, süreğen bir enflasyona, gittikçe artan işsızliğe, bölgeler arası dengesizliğe ve gelır dağılımında dayanılmaz bir adaletsizliğe mahkûm edılmıştır. Bu tıkanıklığı. ancak solun bütün tonlan ile demokrasiden yaran olan toplum katmanlannın birliğini sağlayacak bir siyaset açabilir. Bu süreç içinde Kürt sorunu da, evrensel boyutlu çağcıl bır demokrasinin öngördüğü, eşit haklı vatandaşlık temelinde Kürtlerin kimlik, dıl, kültür ve anadilde eğitim haklan tanınarak çözüme kavuşacaktır. Siyasal Islam hareketi ıse bütünleşmiş ve demokratik, laık bir cephe karşısında gerileme sürecine girecek ve Türkiye gerçekten laik bir ülke olacaktır. Türkiye'yi esenliğe çıkaracak laik demokratik cephenin içinde, demokratik bir Türkiye için mücadele eden güçler arasında, işçi ve emekçilerle, aydınlar, Kürt demokratik hareketi, kadın hareketleri, gençlik örgütleri ve diğer tüm sivil toplum örgütleri de olacaktır. Demokrasi için verilecek mücadele ve ulaşılacak hedefte kadın haklan da çözüm yoluna girecektir. Solun geleceği soldakı kadrolann parti fetişizminden kurtularak toplumun somut ıhtiyaçlanna yanıt veren bilinçli siyasal tercihler yapmalanna bağlıdır. Marksist bir partide çalışmak solcu, sosyalist ya da Marksist olmanın önkoşulu değildir. Özellikle demokratik haklar için mücadele eden sınıf ve katmanlann işçi sınıfı partisinde ve onun ideolojik hegemonyası altında birleşmesi koşulunu dayatan Lenınist yaklaşımla siyaset yapmanın yığınlardan koparak soyutlanmaya yol açtığını unutmamak gerekir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle