18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 NİSAN 2000 PAZAR O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R [email protected] Pierre Löti ve Dersaadet - 2 ÇelikGÜLERSOY Y azanmızın hayran kal- dığıbir "7(^80yıhnİs- tanbulu" konusunda düşünmemız gereken ikinci bir konu, âşık olduğu o şehrin ileri- ye dönük yaşam şansı ve "devam etme lüksü" üstüne uzun boylu düşünmemiş oimasıdır. O ne ekonomistti, ne de top- lumbilimcı Ideoiog bile değildi. Sade- ce. bır gece saklı bir cenneti keşfetmiş, onun duvarlanndan atlayarak içine gi- rebılmiş ve ona vurulmuş bir âşık gi- biydi. Karşısındaki şehır tablosunun, bir yandan, hangı ince altın ve gümüş telleri ve ipek ibrişimleri ile örülmüş ol- duğunu tam bilmiyor. öte yandan, on- ları jçten içe çürüten nemi ve asitleri ta- Bimıyorveyaşamalannınnelerebağh ol- duğunu, iyi hesaplayamıyordu. Eski şehrin karşısındaki Pera'nın, Pa- ns'e göre ne de olsa yapmacık kalan de- koruna ve iyi yaşam peşindeki tüccar halkına, hıç sempatı duymamıştı. Ca- mi avlulannda yaşlı birhoca ıle başba- şa oturup kahve içerek ve güvercinle- ri, hatta leylekleri yemleyerek geçirdi- ği huzur dolu zamanlan, bin kez daha sev iyordu. Ama, avlusunda sehiler bov armış, duvarlanndan, mor saJkımlar taşan,şa- dırvanı bilhır bir su ile dolu bu cami tablosunun sonunu getirmekte olan ve hepsini kısa süre sonra bir sel önünde süpürüp götürecek olan ırmağın, karşı- daki bu Pera'dan ve onun da bir istas- yonu olduğu "Evropa"dan kaynaklanıp ılerlemekte olduğunu seziyor, fakat adı- nı koyamıyordu. Gerçeği netlikle gör- se bile, yapabileceği bir şey de yoktu. Şurasınm altını çızmeliyiz ki, o Tür- kıye'nin olduğu gibi sürüp gitmesinin sav aşıni veriyor da değildi Böyle bir kfe- ologluk işlevini hiç üstlenmedi. Üstlen- seydi, Les D esenchent ees'yi yazmaz ve Türk kadınının mutsuzluğunu dile ge- tırmezdi. Onun, ezılen ve horlanan her dünya insanına karşı tavn aynı oldu: Okyanuslann yoksul balıkçılannın da, kafes arkasına kapatılan İstanbul kızla- nnın da dostu idi. Dıyelim ki bu aşka, Osmanlı için halkın yaranna olup olma- dığını hiç hesaba katmadan, salt kendı pzlemlen gıbı bencil tutkulara yakası- nı kaptırmış olsun. O zaman insaf ede- lim: Biz kendimiz, 200 yıldır, \oriinge- mizi bulmakta kaç kereler yalpalama- dık mı? Özellıkle, Atatürk gıbi bır ışık tünelınden de geçtiğımiz halde, nicele- rimiz, hâlâ çözümkrini bin yılm önce- lerinde aranuyorlar ve ona göre adam üretmiyorlar mı? Bu durumda, birBaühdan, hem de 100 yü öncesinde yaşamış bir insandan, o kadar çok şey beklemeye hakkımız ka- lır mı? Kaldı ki, onun savunduğu veöv- düğü Dersaadet, günümüz bağnazlan- nın izlediği dönemJerden çok çok ileri- de, annmış, incelmiş bir dönemin ken- tiydi. Bir seçim vapmakzorunda kaisak, -bugün de ne acıdır ki- bir çöl düzenı yenne, 1900'ler başı diyemem ama. 1800'Ier sonu Istanbul'unu yeğlenz. Üstelik bu dünya görmüş Fransızın is- teklennin ve bağlandıklannın bır bölü- mü, bugünün teknolojiye kurban veri- len yozlaşmış ve tekdüzeleşmiş dünya- sında, her ülkenin aydın çevrelerinin de savunduklan niteliklerdir: Modernleşme uğruna, özelliği ve ki- şiliği olan mimarilenn ve yerleşimlerin feda edilmemesi, kentlerin trafık için ye- şil dokulanna kıyılmaması. kişilerin yakalannı kazanç hırsına kaptırmayıp, çevrelerinin haynnı düşünmeleri... Lo- ti bunlan. sade İstanbul için değil, yer yuvarlağının bâkir kalmış her köşesi için savundu: Dünya, 19. yy'ın getırdi- ği tekdüzelik ve "standart" konfor tut- kulanna kapılmamalı, hele özelliği olan kentler, bu nıtelıkJenni ve güzellikleri- ni korumalıydılar. Onun bir şair özle- mı ıle ülkelerin bütiinü için savunduğu bu düşünceleri, bugünün a\dınlan,-hiç değilse beüi yöreleri \e semtleri koruma ölçeğineindirmekzonındakalarak-sa- vunur hale gelmediler mi? Tuhaf yazgı ve acı bir çember! Yazanmız, şairkaprislen ve "egzant- rik" tutlculanndan anndınlarak ele alın- dığında, temelde bu davalann adamı olmuştur. Onun için için ağiadığı şey, baglandığı peyzajlann ve insan tipleri- nin artık sonunun gözüktüğünü, acı acı anlamasındandı. Bır şehır dokusu, bir hayat felsefesi daha, azar azar, işte yine "adenTe ka- yıyor, yok oluyordu. Onlarla beraber, ro- mancının aşkları da. hatta kendisi de, batan güneş gibı, son ışıklannı yayı- yordu: Loti tarih okusaydı bilecekti ki, adına İstanbul denilen bu diyar ve dün- ya yüzünde belki en çok bu diyar, dev birsahneye benzemişri. her zaman: Içe- riden, yuvariak bir çark ve bir pist ki, ağırağır, ama durmaksızın dönmektey- di ve seyirciler salonuna, devir devir onun bir dilimi geiip durarak, bir süre, o bölümdeki dekoru, o aktörleri ve o olaylan seyrettirmekteydL Sonra,ama kesinlikle, ya yazgı, ya da toplumun iç dınamıği. manivelayn ağır ağir çevirir ve salonun önüne, yeni bir resmi getirir. Zaten o süre içinde salon- dakilerde, yani sahneye alkıştutan, onu protesto eden, ya da romancı zabit gibi, kohuğuna gömülüp için için ağlayan se- yirciler de, birer birer, üçer beşer, değiş- miş ve yerlerini yenilere bıraknuş ol- maktadır. Bu düzen, bütün acımasızlı- ğı ile Loti'nin de gözlen önünde işle- di. Büyük çark, yine ve -bu kez bıraz hızlı olarak- dönmüş ve yeni bir sahne- yi getırip durmuştu: Bu yeni sahne, ar- bk sadece acı, kan ve gözyaşı ile doluy- du. Osmanlı ülkesine göz koymuş olan (lafin daha doğrusu, Osmanlı'nın da vaktiyle güç kullanarak aldığı yerleri ar- tık ona "fazla" bulan) yabancı güçler, bu Osmanlıyı önce kırpıp bölüşme, son- ra da bütün bütüne yok etme planlan- nı hızlandırmışlardı. "Start verflen" olaylarla, önce ltalyanlar Kuzey Afri- ka'ya çıkanldı. Sonra Balkanlılar sal- dırtıldı. Loti, bunlann ikisine karşı da tavn- nı açıkça ortaya koydu veOsmanh'yı sa- vunmaya geçti. Bugün, bunu yazmak ne kadar kolay! Kaleminı kulaç gibi kullanan adamın. Fransız ordusunda bir subay olduğunu hiç unutmamak ge- rekir. Asken bır kımliğı olan, hatta üst düzey komutanlığı üniforması taşıyan kişi, o dönem Fransası'nın adım adım yürürlüğe koyduğu bir politikaya kar- şı, cephe alıyordu. Trablus ve Balkan sa- vaşlan. Paris-Londra merkezli bir po- litikanın ılk "pr'elude''leri ıdi. Roman- cı-subayın tavrı, hemen dikkat ve tep- kı çekti. Fakat Fransa'nın doğrudan ta- raf olduğu I. Cihan Savaşı'nda da, bir subayın, aynı cesaretli tavnnı sürdürme- si, isyan etmesi, kendisine karşı asıl tepkileri çekti. Bu olayda, karşı cephe- ye o da kablsaydı, nimet ve ödüllerin her türiinü pa> laşınu. Yapmadı. lsteye- rek vapmadı. Yunan işgali ve mezatimi, Loti'nin yaşamında belirgin birdeğişik- lik yapmış, öncesi ile sonrası arasına kes- kin bir çizgi çekmış, yani onun edebi- yatçı kimliğini gerflerde bırakmasına ve artık bir savaşçı-avukat cüppesini giye- rek, her fiyata, her riske, her saldıriya karşı, Osmanlı Türkiyesi'nin savunma- sını üstlenmesine yol açmışör. Aklı başında. vicdan sahibi herTür- kiydiyiona gönülden bağlayan da buolay oldu: Kimse ondan bunu beklemeden ve ıstemeden, kendisinin ısteyerek, tek başına, bir şövalye zırhını kuşanması. Sadece vesadece, huzurbulduğu o es- ki cami avlulannın, dolaştığı tenha so- kaklann ve de gönül bağı kufduğu gü- zeüerin „ anılan uğruna... Paraya ta- pan günümüz dünyasında, bu tavn, bu aşkı, anlamak ne zor! Umut Dünyası Ayşe İLHAN Tarih Öğretmeni M art ortalanydı. Bır sa- bah postaneye gıtmek üzere evden çıktım. Apartmanın ön bah- çesinden Konur So- kak'a açılan parmaklıklı küçük kapı- dan geçeceğim sırada çok esmer, sağ- hklı. üstü başı dökülmeyen genç bir adam, kucağında sanlıp sarmalanmış bırbebekle yolumu kesti. Yarunda sım- sıkı örtülü, sadece gözlen görünen genç bir kadın vardı (eşi olmalı). Çocuk ni- çin onun değil de adamm kucağınday- dı? Adam, sert bir tavırla bana haince dik dik bakarak "Bir yardım!" dedi. Böyle zorba bır dilenci örneğı ile ilk kez karşılaşıyordum. __ Korkmadım, ama durumu düşündü- rücü ve üstünde durulmaya değer bul- dum. Çocuklan, bebekleri dilenme ara- cı yapan kaldınmlara yayılmış, örtülü. yağ tulumu nıce dilenci kadın vardıryol- lanmızda, ama bu farklı ıdı. Ülkemi- zin içinde çırpındığı kaç çeşit dert ya- tıyordu bu adamın kucağında ve ürkü- tücü bakışlannda. Sert bir ilerleyişle önümden çekilmelerini sağladım. Ne var kı, aklımdan sılemiyordum o zor- layıcı bakışlann anlatımını. Dalgın dal- gın giderken bir sopası eksik o dilen- ciyi unutturacak görüntülerdeyoktu ha- ni. Ayçekırdeğikemiripkabuklannıye- re tüküren insanlar; parçalanmış torba- "İardan kaldınmlara saçümış çöpler,pis kokular; başını kaldınp, gelip geçen- lerin yüzüne bakan, köpeklikten bile çık- mış bır sokak köpeğı... Avrupa Topluluğu hayali ıçındeyız; ama nasıl? Prof. Manisau kaç zaman- dıryazıpduruyor, "Beklemeodasından çıkarmazlar bizi" diye. Çıkarmamala- n için neden mı eksik? Aday gösterdi- ler dıye kafamıza yumruk atmadıkla- n, haysiyetimizi kırmadıklan gün geç- mıyor bu Sevr'i unutamayanlann. Onları ıyı tanıyorum; bızı sevme- dıklenni bılıyorum. Avusturyalı sosya- list dostlanmız ve akrabalarımıza, on- lardan bin olan rahmetli eşım Dr. tlhan'ı ve benı gerçekten seven o insanlara kaç kez içten davranmalannı nca ede- jek Hıristiyan Batılılann, Müslüman- lığın tophffnlatrgeri^ırakağını, Batı uy- garlığını değerlendiremediklerine ina- nıp inanmadıklannı sordum: Islami- yet için olumlu konuşan çıkmadı. 1683'te Müslüman Türkleri Avru- pa "dan püskürten ordunun "Batı Hris- tiyan uygaruğını kurtardığını" Kah- lenberg tepelenne yazmamışlar mı? Bu sevgisizlik içinde başımıza ne ço- raplar örülecek bakalım! Fethullah Gülen okullan mı silecek bu derin ve kötü ızlenimleri! Onlann iplığı çoktan pazarda değil mi? Sinsi çalışmalar (uzun vadede şeriata ulaş- mak) 1980'lenn ikinci yanlanndan be- ri bıliniyor. O yıllarda yazın Akçay'a giderdik. Öğretmen komşulanmızdan her şeyi dinledik; Ege'yi ele geçirmiş gibıydıler. Akçay'da oturup Edremit'te çalışan iki genç'ögretrapn dostunrağ- layarak anlattılar. "En akılh öğrencile- rimizi kandınp Kuran kurslanna çe- kiyorlar, başlannı örtüp Arapça Kurân okutuyorlar. Bizşimdülk başanb öğren- cilerimizin bir kısmını turmayı becere- bilivoruz,- sonra neolacak?" tşte, son- ra ne olduğunu gördük; azdıkça azıyor- lar. "Şüheda fışku-acak toprağı sıksan şüheda!" denilmiş ya, şımdı toprağı sıktıkça kat kat ölüm evleri ve ölüler fişkınyor topraklanmızdan. Tantan, tngiltere dönüşü yüzünde derin üzüntü ızleriyle "Yapacağumz reformlann arasına egitimi bir an ön- ce sokmahyız!" diyor oralann taze iz- lenimieriyle. Geçenlerde bır arkadaşım şöyle di- yordu: Türkiye'de egitim, ortalama ü- kSgretim üçSrtcfl suııf düzeyiııdeymiş. BİZ SADECE GOREVIMIZI YAPTIK Istanbul'dan Gülersoy'a.. Sayın ipragazAŞ. 3. Geteneksel Tüketici Ödûlleri Seçici Kurulu'nca Tüketici Memnuniyetini İlke Edinen Firma Dalında; tüketicinin can ve mal güvenliği konusunda, LPG tOpterinin kullanımı ile ilgili eğttim ve ücretsiz danışma hattı tesis etmeniz nedeniyle, 1999 Yılı 3. Geteneksel Tüketici Ödülüne tayık görülmenizden dolayı kurumunuzu kutiar, başanlannızın devamını diterim. wH^^~J A. Kenan TANRIKULU Sanayi ve Tıcaret Bakanı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nca duzenlenen 3. Geleneksel Tüketici Ödullerinde TÜKETİCİ MEMIMUIMİYETİIUİ İLKE EDİIMEIU FİRMA ÖDULÜ' TESEKKUR EDERIZ İPRAGAıPHIMABAZ lPJTEP)rsi6T: htt|): //'www.lpr>g«.com.tr Jale DEMİR Eğitimci S evgili ÇeKkGüler- soy. yüzyıllardan bu yana, sevdalılanma mektup yazmayı hiç dü- şünmemiştim doğrusu. Benim için yazılanlar, çi- zilenler, şiirler, şarkılar, türküler beni öylesine gök- lere çıkarmıştı ki, ölüm- süzlük ve sonsuz güzellik gizini ele geçirdiğimi var- sayıyor, acınacak duruma düşürüldüğümü aynmsa- yamıyordum. Senin beni terk edece- ğini duyduğum gün, can çekişmekte olduğumun iyice bilincine vardım. Yüzyıllara göğüs geren bedenimin her bir köşesi acıyla doldu. Laciverti yok edilmiş gözbebeklerim- den yaşlar boşaldı. Terk edilmiş bir sevgili olarak mı son nefesimi verecek- tim? Sevgililerimi anımsa- maya çalıştım. "Bu şehr-i Stambul ki bi misMi bahadır. Her sengine yekpare Acem mülkü fedadır" di- zeleriyle beni onurlandıran Nedim'i düşündüm. Fu- zuli'yi görmek istedim, acılanmı en iyi onun dile getireceğini bildiğim için. Hısarlanma, surlanmaçı- kıp Fatih'ı çağırdım urnar- sızca. "Ömrüm oldukça gö- nül tahüma keyfînce kurul Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer" diye- rek, aşkını bir tepeden ba- karak açıklayan Yahya Ke- mal'i; gözlen kapalı beni dinleyen, kalbimin vuruş- lanndaki coşkuyu, sarhoş- luğumu anlatan Orhan Vfe- li'y i, Behçet Kemal'ı, Fa- ruk Nafiz'ı, Fazıl Hüs- nü'yü, MelihCevdet'i; ad- lannı mektubuma sığdı- ramayacağım daha yüz- lerce sevdalımı düşün- düm... Resimlerimi yaparak beni ölümsüzleştirmeye çalışan Nakkaş Osman, Şeker Ahmet Paşa. Hahl Paşa, Ay vazovski, Franz Hegj, Peter Coeck, Maxi- minan Schmidt ilk aklıma gelenler oldu. Son yıllara kadar, ben asla terk edilmezdim. Her dili bilen rüzgânmla, sev- gilerimle konuşur, sade bir semtimi sevmeyi ömre de- ğer bulanlara fenerlerim- le göz kırpar, benden uzak yaşamak zorunda kalan Nâzun Hikmet'lerin düş- lerine girer, delirmemek için bir vapurun içinden bana koşan Sait Faik'leri coşkuyla kucaklardım. Bana verilen adlar dün- yada hiçbir kente verile- meyecek kadar çoktu: Byzans, Nea Roma, Cons- tantinopolis, Darüssaadet, Asitane, Islambol ve is- tanbul... Bunlan ne diye sayıyo- rum ki, sen beni benden daha iyi tanıyorve yorum- luyorsun. Çınarlanmı ok- şarken, saraylanmı, cami- lerimi, kih'selerimi dolaşır- ken koylanmda, bahçele- rimde', semtlerimde otu- rurken sana tüm gizleri- mi açmıştım. Aynmsama- dın mı? Kollanma konan kuş- larla, ak manolyalanmla, san papatyalanmla dile getirmeye çalıştım gönül borcumu. En görkemli çi- çeklerimi senin için açtım koruduğun bahçelerimde. Dalgalanm, beni kurtar diyerek inledi tüm koyla- nmda. Duymadın mı? Benden vazgeçtiğini an- ladığım an öfkeyle sarsıl- dım. Korkmadın mı? Terk edilmek ve beni çı- karları uğruna kullanan- lann elinde oyuncak ol- mak istemiyorum. Anladın mı? Benim için yaptıklan- nı, tüm olumsuzluklara karşın sürdürmeni istiyor, seni ve beni yaşatmak için direnenleri selamlıyo- rum... PENCERE Tanilli İzmir Kitap > Fuan'nda... Perşembe günü çıkan "Cumhuriyet Kitap"ta manşetten şu duyuru okunuyordu: "TÜYAP 5. Izmir Kitap Fuan , • Server Tanilli Kitap Fuan'nda." İç sayfada haber: "Izmirli kitapseverier için keyifligünler başlıyor. Bu yıl beşıncisi duzenlenen TÜYAP IzmirKitap Fu- an Kültürpark FuarAlanı'nda Büyükşehir Beledi- ye Başkanı Ahmet Priştina tarafından açılıyor. Onur konuğu Prof. Dr. Server Tanilli'nin yani sıra et- kinliklere katılan konuşmacılar dokuz gün boyun- ca dinleyicilerine yeni ufuklar açacak konuşma- larıyla fuara büyük zenginlik katacaklar. Yayıncısıyla, yazanyla, konuşmacısıyla bir ara- daolmakisteyenkitapseverier, 'Haydi fuara!'..." TÜYAP Kitap Fuan'nın bizım için anlamını bu kö- şede birkaç kez yazdım; bu fuar dünyanın öteki köşelerindeki fuarlara benzemez; 12 Eylül faşiz- minde evler basılırken, kitaplar toplanıp yakılır- ken, kitap okuyanlar gözaltına alınırken mayası atıl- mıştır. Server Tanilli de Türkiye'ye ilk kez geçen yıl İs- tanbul Kitap Fuan'na katılmak için gelmişti; bu ikinci gelişidir. Kâğrttan gazete.. Kitap.. Dergi.. "•'', Nereye gidiyorlar?.. **'* Ormanlardan koca koca ağaçlan keseceksin, ke- resteleri fabrikalara kamyonlarla taşıyacaksın, kâ- ğıt yapacaksın, kâğıtları yine kamyonlarla matba- alara taşıyacaksın, gazeteyı lokomotif gibı rotatif- lerde basacaksın, sonra yine kamyonlarla gaze- telen okurlara ulaştırmak için karayollanna sala- caksın!.. Nezahmetler?.. Peki kâğrttan gazete, kitap, dergi çağı aşılma- yacak mı?.. 21 'inci yüzyılın eşiğinde, iletişim devriminin so- luğuensemizde... Geceleyın yatakta kitap, dergi, gazete okuma- nın keyfıni elimizden alacaklar mı?.. • Geçen gün bir toplantıda 'ulus devlet'in öldü- ğü yolundaki tartışmalardan söz açıldı. Dedimki: ''•" I - Çok güzel!.. En başta Fransa, Almanya, Ital- ya, Amerika, Ingiltere olmak üzere gelsinler; bir sözleşme ımzalayalım; yeryüzünde devlet kalma- sın!.. Devlet başkanlan, cumhurbaşkanlan, baş- bakanlaruluslannın çıkariannı korumaktan vazgeç- sinler!.. Dünyada tek devlet kalsın; yeryüzünde tek yurttaşlık geçerii olsun!.. Gelecekte dünya nasıl olacak?.. Bugünkünden beter mi olacak?.. '•* Güzel mi?.. ^ Server Tanilli'nin büyük yaprtı "Yüzyıllann Ger- çeği ve Mjrası"d\r, ajtıncı cjbdi 20'nci yüzyıja a^-, rtmıştır; kıtabm 680'inci sayfasında vurğulânir ; ' "Insanın insanca yaşayacağı bir dûrfyâ'kûf-' mak!.. özgürlüğün, eşitliğth",'kaWeşlidjtridünya- sı; savaşsız, sömürüsüz bir dünya!.. 2000'Hyıllann eşiğinde böyle birdünyayı kura- bilmiş değildir insanoğlu (...) Ancak, hiç kurama- yacağı anlamına da almamalı bunu!.." SİSTEM ELEMANI VVindovvs NT/4.0, Unux (tercihen), netvvork konulannda bilgili ve deneyimli bilgisayar sistem elemanı aranmaktadır. Lütfen 512 39 85 nolu faksa SİSTEM SERVİSİ adına CV geçıniz. konser Cumhuriyet k i t a p 1 a r ı M. Emin Değer BİR CUMHURİYET DÜŞMANININ PORTRESİ yada J Fethullah Gülen Hocaefendinin Derin Misyonu Bu kitap şımdıye kadar açılmayan gözlen açacak bılgılen içeriyor; Fethullah olayının yalnız Türkiye'dekı değil, dûnyadakı hantasını da çıziyor. Şeriatçılık coğrafyasını dünya ölçeğinde öğVenroeden ırtıcayla başa çıkamayız. Elinızdeki kitap Fethullah Hoca'nm kımlık cûzdanı gibıdır. İLHAN SELÇUK Çağ Pazartama A Ş Türkocağı Cad. No:39/41 (34334)Cağaloğlu-lstanbul Tel- (212)514 01 96
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle