Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 NİSAN 2000 PAZAR
O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
Pierre Löti ve Dersaadet - 2
ÇelikGÜLERSOY
Y
azanmızın hayran kal-
dığıbir "7(^80yıhnİs-
tanbulu" konusunda
düşünmemız gereken
ikinci bir konu, âşık
olduğu o şehrin ileri-
ye dönük yaşam şansı ve "devam etme
lüksü" üstüne uzun boylu düşünmemiş
oimasıdır. O ne ekonomistti, ne de top-
lumbilimcı Ideoiog bile değildi. Sade-
ce. bır gece saklı bir cenneti keşfetmiş,
onun duvarlanndan atlayarak içine gi-
rebılmiş ve ona vurulmuş bir âşık gi-
biydi. Karşısındaki şehır tablosunun,
bir yandan, hangı ince altın ve gümüş
telleri ve ipek ibrişimleri ile örülmüş ol-
duğunu tam bilmiyor. öte yandan, on-
ları jçten içe çürüten nemi ve asitleri ta-
Bimıyorveyaşamalannınnelerebağh ol-
duğunu, iyi hesaplayamıyordu.
Eski şehrin karşısındaki Pera'nın, Pa-
ns'e göre ne de olsa yapmacık kalan de-
koruna ve iyi yaşam peşindeki tüccar
halkına, hıç sempatı duymamıştı. Ca-
mi avlulannda yaşlı birhoca ıle başba-
şa oturup kahve içerek ve güvercinle-
ri, hatta leylekleri yemleyerek geçirdi-
ği huzur dolu zamanlan, bin kez daha
sev iyordu.
Ama, avlusunda sehiler bov armış,
duvarlanndan, mor saJkımlar taşan,şa-
dırvanı bilhır bir su ile dolu bu cami
tablosunun sonunu getirmekte olan ve
hepsini kısa süre sonra bir sel önünde
süpürüp götürecek olan ırmağın, karşı-
daki bu Pera'dan ve onun da bir istas-
yonu olduğu "Evropa"dan kaynaklanıp
ılerlemekte olduğunu seziyor, fakat adı-
nı koyamıyordu. Gerçeği netlikle gör-
se bile, yapabileceği bir şey de yoktu.
Şurasınm altını çızmeliyiz ki, o Tür-
kıye'nin olduğu gibi sürüp gitmesinin
sav aşıni veriyor da değildi Böyle bir kfe-
ologluk işlevini hiç üstlenmedi. Üstlen-
seydi, Les D esenchent ees'yi yazmaz
ve Türk kadınının mutsuzluğunu dile ge-
tırmezdi. Onun, ezılen ve horlanan her
dünya insanına karşı tavn aynı oldu:
Okyanuslann yoksul balıkçılannın da,
kafes arkasına kapatılan İstanbul kızla-
nnın da dostu idi. Dıyelim ki bu aşka,
Osmanlı için halkın yaranna olup olma-
dığını hiç hesaba katmadan, salt kendı
pzlemlen gıbı bencil tutkulara yakası-
nı kaptırmış olsun. O zaman insaf ede-
lim: Biz kendimiz, 200 yıldır, \oriinge-
mizi bulmakta kaç kereler yalpalama-
dık mı? Özellıkle, Atatürk gıbi bır ışık
tünelınden de geçtiğımiz halde, nicele-
rimiz, hâlâ çözümkrini bin yılm önce-
lerinde aranuyorlar ve ona göre adam
üretmiyorlar mı?
Bu durumda, birBaühdan, hem de 100
yü öncesinde yaşamış bir insandan, o
kadar çok şey beklemeye hakkımız ka-
lır mı? Kaldı ki, onun savunduğu veöv-
düğü Dersaadet, günümüz bağnazlan-
nın izlediği dönemJerden çok çok ileri-
de, annmış, incelmiş bir dönemin ken-
tiydi. Bir seçim vapmakzorunda kaisak,
-bugün de ne acıdır ki- bir çöl düzenı
yenne, 1900'ler başı diyemem ama.
1800'Ier sonu Istanbul'unu yeğlenz.
Üstelik bu dünya görmüş Fransızın is-
teklennin ve bağlandıklannın bır bölü-
mü, bugünün teknolojiye kurban veri-
len yozlaşmış ve tekdüzeleşmiş dünya-
sında, her ülkenin aydın çevrelerinin
de savunduklan niteliklerdir:
Modernleşme uğruna, özelliği ve ki-
şiliği olan mimarilenn ve yerleşimlerin
feda edilmemesi, kentlerin trafık için ye-
şil dokulanna kıyılmaması. kişilerin
yakalannı kazanç hırsına kaptırmayıp,
çevrelerinin haynnı düşünmeleri... Lo-
ti bunlan. sade İstanbul için değil, yer
yuvarlağının bâkir kalmış her köşesi
için savundu: Dünya, 19. yy'ın getırdi-
ği tekdüzelik ve "standart" konfor tut-
kulanna kapılmamalı, hele özelliği olan
kentler, bu nıtelıkJenni ve güzellikleri-
ni korumalıydılar. Onun bir şair özle-
mı ıle ülkelerin bütiinü için savunduğu
bu düşünceleri, bugünün a\dınlan,-hiç
değilse beüi yöreleri \e semtleri koruma
ölçeğineindirmekzonındakalarak-sa-
vunur hale gelmediler mi?
Tuhaf yazgı ve acı bir çember!
Yazanmız, şairkaprislen ve "egzant-
rik" tutlculanndan anndınlarak ele alın-
dığında, temelde bu davalann adamı
olmuştur. Onun için için ağiadığı şey,
baglandığı peyzajlann ve insan tipleri-
nin artık sonunun gözüktüğünü, acı acı
anlamasındandı.
Bır şehır dokusu, bir hayat felsefesi
daha, azar azar, işte yine "adenTe ka-
yıyor, yok oluyordu. Onlarla beraber, ro-
mancının aşkları da. hatta kendisi de,
batan güneş gibı, son ışıklannı yayı-
yordu: Loti tarih okusaydı bilecekti ki,
adına İstanbul denilen bu diyar ve dün-
ya yüzünde belki en çok bu diyar, dev
birsahneye benzemişri. her zaman: Içe-
riden, yuvariak bir çark ve bir pist ki,
ağırağır, ama durmaksızın dönmektey-
di ve seyirciler salonuna, devir devir
onun bir dilimi geiip durarak, bir süre,
o bölümdeki dekoru, o aktörleri ve o
olaylan seyrettirmekteydL
Sonra,ama kesinlikle, ya yazgı, ya da
toplumun iç dınamıği. manivelayn ağır
ağir çevirir ve salonun önüne, yeni bir
resmi getirir. Zaten o süre içinde salon-
dakilerde, yani sahneye alkıştutan, onu
protesto eden, ya da romancı zabit gibi,
kohuğuna gömülüp için için ağlayan se-
yirciler de, birer birer, üçer beşer, değiş-
miş ve yerlerini yenilere bıraknuş ol-
maktadır. Bu düzen, bütün acımasızlı-
ğı ile Loti'nin de gözlen önünde işle-
di. Büyük çark, yine ve -bu kez bıraz
hızlı olarak- dönmüş ve yeni bir sahne-
yi getırip durmuştu: Bu yeni sahne, ar-
bk sadece acı, kan ve gözyaşı ile doluy-
du. Osmanlı ülkesine göz koymuş olan
(lafin daha doğrusu, Osmanlı'nın da
vaktiyle güç kullanarak aldığı yerleri ar-
tık ona "fazla" bulan) yabancı güçler,
bu Osmanlıyı önce kırpıp bölüşme, son-
ra da bütün bütüne yok etme planlan-
nı hızlandırmışlardı. "Start verflen"
olaylarla, önce ltalyanlar Kuzey Afri-
ka'ya çıkanldı. Sonra Balkanlılar sal-
dırtıldı.
Loti, bunlann ikisine karşı da tavn-
nı açıkça ortaya koydu veOsmanh'yı sa-
vunmaya geçti. Bugün, bunu yazmak
ne kadar kolay! Kaleminı kulaç gibi
kullanan adamın. Fransız ordusunda
bir subay olduğunu hiç unutmamak ge-
rekir. Asken bır kımliğı olan, hatta üst
düzey komutanlığı üniforması taşıyan
kişi, o dönem Fransası'nın adım adım
yürürlüğe koyduğu bir politikaya kar-
şı, cephe alıyordu. Trablus ve Balkan sa-
vaşlan. Paris-Londra merkezli bir po-
litikanın ılk "pr'elude''leri ıdi. Roman-
cı-subayın tavrı, hemen dikkat ve tep-
kı çekti. Fakat Fransa'nın doğrudan ta-
raf olduğu I. Cihan Savaşı'nda da, bir
subayın, aynı cesaretli tavnnı sürdürme-
si, isyan etmesi, kendisine karşı asıl
tepkileri çekti. Bu olayda, karşı cephe-
ye o da kablsaydı, nimet ve ödüllerin
her türiinü pa> laşınu. Yapmadı. lsteye-
rek vapmadı. Yunan işgali ve mezatimi,
Loti'nin yaşamında belirgin birdeğişik-
lik yapmış, öncesi ile sonrası arasına kes-
kin bir çizgi çekmış, yani onun edebi-
yatçı kimliğini gerflerde bırakmasına ve
artık bir savaşçı-avukat cüppesini giye-
rek, her fiyata, her riske, her saldıriya
karşı, Osmanlı Türkiyesi'nin savunma-
sını üstlenmesine yol açmışör.
Aklı başında. vicdan sahibi herTür-
kiydiyiona gönülden bağlayan da buolay
oldu: Kimse ondan bunu beklemeden
ve ıstemeden, kendisinin ısteyerek, tek
başına, bir şövalye zırhını kuşanması.
Sadece vesadece, huzurbulduğu o es-
ki cami avlulannın, dolaştığı tenha so-
kaklann ve de gönül bağı kufduğu gü-
zeüerin „ anılan uğruna... Paraya ta-
pan günümüz dünyasında, bu tavn, bu
aşkı, anlamak ne zor!
Umut Dünyası
Ayşe İLHAN Tarih Öğretmeni
M
art ortalanydı. Bır sa-
bah postaneye gıtmek
üzere evden çıktım.
Apartmanın ön bah-
çesinden Konur So-
kak'a açılan parmaklıklı küçük kapı-
dan geçeceğim sırada çok esmer, sağ-
hklı. üstü başı dökülmeyen genç bir
adam, kucağında sanlıp sarmalanmış
bırbebekle yolumu kesti. Yarunda sım-
sıkı örtülü, sadece gözlen görünen genç
bir kadın vardı (eşi olmalı). Çocuk ni-
çin onun değil de adamm kucağınday-
dı? Adam, sert bir tavırla bana haince
dik dik bakarak "Bir yardım!" dedi.
Böyle zorba bır dilenci örneğı ile ilk
kez karşılaşıyordum. __
Korkmadım, ama durumu düşündü-
rücü ve üstünde durulmaya değer bul-
dum. Çocuklan, bebekleri dilenme ara-
cı yapan kaldınmlara yayılmış, örtülü.
yağ tulumu nıce dilenci kadın vardıryol-
lanmızda, ama bu farklı ıdı. Ülkemi-
zin içinde çırpındığı kaç çeşit dert ya-
tıyordu bu adamın kucağında ve ürkü-
tücü bakışlannda. Sert bir ilerleyişle
önümden çekilmelerini sağladım. Ne
var kı, aklımdan sılemiyordum o zor-
layıcı bakışlann anlatımını. Dalgın dal-
gın giderken bir sopası eksik o dilen-
ciyi unutturacak görüntülerdeyoktu ha-
ni. Ayçekırdeğikemiripkabuklannıye-
re tüküren insanlar; parçalanmış torba-
"İardan kaldınmlara saçümış çöpler,pis
kokular; başını kaldınp, gelip geçen-
lerin yüzüne bakan, köpeklikten bile çık-
mış bır sokak köpeğı...
Avrupa Topluluğu hayali ıçındeyız;
ama nasıl? Prof. Manisau kaç zaman-
dıryazıpduruyor, "Beklemeodasından
çıkarmazlar bizi" diye. Çıkarmamala-
n için neden mı eksik? Aday gösterdi-
ler dıye kafamıza yumruk atmadıkla-
n, haysiyetimizi kırmadıklan gün geç-
mıyor bu Sevr'i unutamayanlann.
Onları ıyı tanıyorum; bızı sevme-
dıklenni bılıyorum. Avusturyalı sosya-
list dostlanmız ve akrabalarımıza, on-
lardan bin olan rahmetli eşım Dr. tlhan'ı
ve benı gerçekten seven o insanlara
kaç kez içten davranmalannı nca ede-
jek Hıristiyan Batılılann, Müslüman-
lığın tophffnlatrgeri^ırakağını, Batı uy-
garlığını değerlendiremediklerine ina-
nıp inanmadıklannı sordum: Islami-
yet için olumlu konuşan çıkmadı.
1683'te Müslüman Türkleri Avru-
pa "dan püskürten ordunun "Batı Hris-
tiyan uygaruğını kurtardığını" Kah-
lenberg tepelenne yazmamışlar mı?
Bu sevgisizlik içinde başımıza ne ço-
raplar örülecek bakalım!
Fethullah Gülen okullan mı silecek
bu derin ve kötü ızlenimleri! Onlann
iplığı çoktan pazarda değil mi? Sinsi
çalışmalar (uzun vadede şeriata ulaş-
mak) 1980'lenn ikinci yanlanndan be-
ri bıliniyor. O yıllarda yazın Akçay'a
giderdik. Öğretmen komşulanmızdan
her şeyi dinledik; Ege'yi ele geçirmiş
gibıydıler. Akçay'da oturup Edremit'te
çalışan iki genç'ögretrapn dostunrağ-
layarak anlattılar. "En akılh öğrencile-
rimizi kandınp Kuran kurslanna çe-
kiyorlar, başlannı örtüp Arapça Kurân
okutuyorlar. Bizşimdülk başanb öğren-
cilerimizin bir kısmını turmayı becere-
bilivoruz,- sonra neolacak?" tşte, son-
ra ne olduğunu gördük; azdıkça azıyor-
lar. "Şüheda fışku-acak toprağı sıksan
şüheda!" denilmiş ya, şımdı toprağı
sıktıkça kat kat ölüm evleri ve ölüler
fişkınyor topraklanmızdan.
Tantan, tngiltere dönüşü yüzünde
derin üzüntü ızleriyle "Yapacağumz
reformlann arasına egitimi bir an ön-
ce sokmahyız!" diyor oralann taze iz-
lenimieriyle.
Geçenlerde bır arkadaşım şöyle di-
yordu: Türkiye'de egitim, ortalama ü-
kSgretim üçSrtcfl suııf düzeyiııdeymiş.
BİZ SADECE GOREVIMIZI YAPTIK
Istanbul'dan
Gülersoy'a..
Sayın
ipragazAŞ.
3. Geteneksel Tüketici Ödûlleri Seçici
Kurulu'nca Tüketici Memnuniyetini İlke
Edinen Firma Dalında; tüketicinin can ve
mal güvenliği konusunda, LPG tOpterinin
kullanımı ile ilgili eğttim ve ücretsiz danışma
hattı tesis etmeniz nedeniyle, 1999 Yılı 3.
Geteneksel Tüketici Ödülüne tayık görülmenizden
dolayı kurumunuzu kutiar, başanlannızın devamını
diterim. wH^^~J
A. Kenan TANRIKULU
Sanayi ve Tıcaret Bakanı
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nca duzenlenen
3. Geleneksel Tüketici Ödullerinde
TÜKETİCİ MEMIMUIMİYETİIUİ İLKE EDİIMEIU FİRMA ÖDULÜ'
TESEKKUR EDERIZ
İPRAGAıPHIMABAZ
lPJTEP)rsi6T: htt|): //'www.lpr>g«.com.tr
Jale DEMİR Eğitimci
S
evgili ÇeKkGüler-
soy. yüzyıllardan bu
yana, sevdalılanma
mektup yazmayı hiç dü-
şünmemiştim doğrusu.
Benim için yazılanlar, çi-
zilenler, şiirler, şarkılar,
türküler beni öylesine gök-
lere çıkarmıştı ki, ölüm-
süzlük ve sonsuz güzellik
gizini ele geçirdiğimi var-
sayıyor, acınacak duruma
düşürüldüğümü aynmsa-
yamıyordum.
Senin beni terk edece-
ğini duyduğum gün, can
çekişmekte olduğumun
iyice bilincine vardım.
Yüzyıllara göğüs geren
bedenimin her bir köşesi
acıyla doldu. Laciverti yok
edilmiş gözbebeklerim-
den yaşlar boşaldı. Terk
edilmiş bir sevgili olarak
mı son nefesimi verecek-
tim?
Sevgililerimi anımsa-
maya çalıştım.
"Bu şehr-i Stambul ki
bi misMi bahadır.
Her sengine yekpare
Acem mülkü fedadır" di-
zeleriyle beni onurlandıran
Nedim'i düşündüm. Fu-
zuli'yi görmek istedim,
acılanmı en iyi onun dile
getireceğini bildiğim için.
Hısarlanma, surlanmaçı-
kıp Fatih'ı çağırdım urnar-
sızca.
"Ömrüm oldukça gö-
nül tahüma keyfînce kurul
Sade bir semtini sevmek
bile bir ömre değer" diye-
rek, aşkını bir tepeden ba-
karak açıklayan Yahya Ke-
mal'i; gözlen kapalı beni
dinleyen, kalbimin vuruş-
lanndaki coşkuyu, sarhoş-
luğumu anlatan Orhan Vfe-
li'y i, Behçet Kemal'ı, Fa-
ruk Nafiz'ı, Fazıl Hüs-
nü'yü, MelihCevdet'i; ad-
lannı mektubuma sığdı-
ramayacağım daha yüz-
lerce sevdalımı düşün-
düm...
Resimlerimi yaparak
beni ölümsüzleştirmeye
çalışan Nakkaş Osman,
Şeker Ahmet Paşa. Hahl
Paşa, Ay vazovski, Franz
Hegj, Peter Coeck, Maxi-
minan Schmidt ilk aklıma
gelenler oldu.
Son yıllara kadar, ben
asla terk edilmezdim. Her
dili bilen rüzgânmla, sev-
gilerimle konuşur, sade bir
semtimi sevmeyi ömre de-
ğer bulanlara fenerlerim-
le göz kırpar, benden uzak
yaşamak zorunda kalan
Nâzun Hikmet'lerin düş-
lerine girer, delirmemek
için bir vapurun içinden
bana koşan Sait Faik'leri
coşkuyla kucaklardım.
Bana verilen adlar dün-
yada hiçbir kente verile-
meyecek kadar çoktu:
Byzans, Nea Roma, Cons-
tantinopolis, Darüssaadet,
Asitane, Islambol ve is-
tanbul...
Bunlan ne diye sayıyo-
rum ki, sen beni benden
daha iyi tanıyorve yorum-
luyorsun. Çınarlanmı ok-
şarken, saraylanmı, cami-
lerimi, kih'selerimi dolaşır-
ken koylanmda, bahçele-
rimde', semtlerimde otu-
rurken sana tüm gizleri-
mi açmıştım. Aynmsama-
dın mı?
Kollanma konan kuş-
larla, ak manolyalanmla,
san papatyalanmla dile
getirmeye çalıştım gönül
borcumu. En görkemli çi-
çeklerimi senin için açtım
koruduğun bahçelerimde.
Dalgalanm, beni kurtar
diyerek inledi tüm koyla-
nmda. Duymadın mı?
Benden vazgeçtiğini an-
ladığım an öfkeyle sarsıl-
dım. Korkmadın mı?
Terk edilmek ve beni çı-
karları uğruna kullanan-
lann elinde oyuncak ol-
mak istemiyorum. Anladın
mı?
Benim için yaptıklan-
nı, tüm olumsuzluklara
karşın sürdürmeni istiyor,
seni ve beni yaşatmak için
direnenleri selamlıyo-
rum...
PENCERE
Tanilli İzmir Kitap >
Fuan'nda...
Perşembe günü çıkan "Cumhuriyet Kitap"ta
manşetten şu duyuru okunuyordu:
"TÜYAP 5. Izmir Kitap Fuan , •
Server Tanilli Kitap Fuan'nda."
İç sayfada haber:
"Izmirli kitapseverier için keyifligünler başlıyor.
Bu yıl beşıncisi duzenlenen TÜYAP IzmirKitap Fu-
an Kültürpark FuarAlanı'nda Büyükşehir Beledi-
ye Başkanı Ahmet Priştina tarafından açılıyor. Onur
konuğu Prof. Dr. Server Tanilli'nin yani sıra et-
kinliklere katılan konuşmacılar dokuz gün boyun-
ca dinleyicilerine yeni ufuklar açacak konuşma-
larıyla fuara büyük zenginlik katacaklar.
Yayıncısıyla, yazanyla, konuşmacısıyla bir ara-
daolmakisteyenkitapseverier, 'Haydi fuara!'..."
TÜYAP Kitap Fuan'nın bizım için anlamını bu kö-
şede birkaç kez yazdım; bu fuar dünyanın öteki
köşelerindeki fuarlara benzemez; 12 Eylül faşiz-
minde evler basılırken, kitaplar toplanıp yakılır-
ken, kitap okuyanlar gözaltına alınırken mayası atıl-
mıştır.
Server Tanilli de Türkiye'ye ilk kez geçen yıl İs-
tanbul Kitap Fuan'na katılmak için gelmişti; bu
ikinci gelişidir.
Kâğrttan gazete..
Kitap..
Dergi.. "•'',
Nereye gidiyorlar?.. **'*
Ormanlardan koca koca ağaçlan keseceksin, ke-
resteleri fabrikalara kamyonlarla taşıyacaksın, kâ-
ğıt yapacaksın, kâğıtları yine kamyonlarla matba-
alara taşıyacaksın, gazeteyı lokomotif gibı rotatif-
lerde basacaksın, sonra yine kamyonlarla gaze-
telen okurlara ulaştırmak için karayollanna sala-
caksın!..
Nezahmetler?..
Peki kâğrttan gazete, kitap, dergi çağı aşılma-
yacak mı?..
21 'inci yüzyılın eşiğinde, iletişim devriminin so-
luğuensemizde...
Geceleyın yatakta kitap, dergi, gazete okuma-
nın keyfıni elimizden alacaklar mı?..
•
Geçen gün bir toplantıda 'ulus devlet'in öldü-
ğü yolundaki tartışmalardan söz açıldı.
Dedimki: ''•"
I
- Çok güzel!.. En başta Fransa, Almanya, Ital-
ya, Amerika, Ingiltere olmak üzere gelsinler; bir
sözleşme ımzalayalım; yeryüzünde devlet kalma-
sın!.. Devlet başkanlan, cumhurbaşkanlan, baş-
bakanlaruluslannın çıkariannı korumaktan vazgeç-
sinler!.. Dünyada tek devlet kalsın; yeryüzünde tek
yurttaşlık geçerii olsun!..
Gelecekte dünya nasıl olacak?..
Bugünkünden beter mi olacak?.. '•*
Güzel mi?.. ^
Server Tanilli'nin büyük yaprtı "Yüzyıllann Ger-
çeği ve Mjrası"d\r, ajtıncı cjbdi 20'nci yüzyıja a^-,
rtmıştır; kıtabm 680'inci sayfasında vurğulânir ; '
"Insanın insanca yaşayacağı bir dûrfyâ'kûf-'
mak!.. özgürlüğün, eşitliğth",'kaWeşlidjtridünya-
sı; savaşsız, sömürüsüz bir dünya!..
2000'Hyıllann eşiğinde böyle birdünyayı kura-
bilmiş değildir insanoğlu (...) Ancak, hiç kurama-
yacağı anlamına da almamalı bunu!.."
SİSTEM ELEMANI
VVindovvs NT/4.0, Unux (tercihen),
netvvork konulannda bilgili ve deneyimli
bilgisayar sistem elemanı aranmaktadır.
Lütfen 512 39 85 nolu faksa
SİSTEM SERVİSİ adına CV geçıniz.
konser
Cumhuriyet
k i t a p 1 a r ı
M. Emin Değer
BİR CUMHURİYET DÜŞMANININ
PORTRESİ
yada J
Fethullah Gülen Hocaefendinin Derin Misyonu
Bu kitap şımdıye kadar açılmayan gözlen açacak bılgılen
içeriyor; Fethullah olayının yalnız Türkiye'dekı değil,
dûnyadakı hantasını da çıziyor.
Şeriatçılık coğrafyasını dünya ölçeğinde öğVenroeden ırtıcayla
başa çıkamayız.
Elinızdeki kitap Fethullah Hoca'nm kımlık cûzdanı gibıdır.
İLHAN SELÇUK
Çağ Pazartama A Ş Türkocağı Cad. No:39/41
(34334)Cağaloğlu-lstanbul Tel- (212)514 01 96