19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9NİSAN2000PAZAR CUMHURİYET SAYFA l LJll. kultur(acumhuriyet.com.tr 81 yaşındaki Bergman, başkasına muhtaç yaşamaktansa hayatına kendi tercihiyle son vermeyi arzuluyor Soııınıııı ben ıdaıılamak istiyorıuıı KûMrServisi-Sinemanın 'efsanevT ismi ve tiyatronun son ustalanndan Ingmar Bergman hemen her gün ölümü düşünüyor. 95 yıhnda beşinci eşi Ingrid Von Rosen'in mide kanseri yûzünden ölümünden sonra onun boşluğunu dolduramayan Bergman yavaş ya- vaş 'arkadaşım' dediği Azrail'e daha da yak- laşiyor. Yönetmen, bir zamanlar korktugu ve kaç- tığı 'öhun'le artık bir uzlaşmaya vardığmı ve aralannda gizli bir anlaşma yaptıklannı belir- riyor: "Yaşlanmak ve acının vü- mmımmm cudunuzu kontrol attma ahnaao kadar cesaret verici bir durum ki. Eger başkalan için yük olan bir bidd hatine gehneye başlamış- sam sahneden aynlma vaktim de gelmiş demektir" diyor Isveçli yönetmen. Genellikle 'yaşam, ölüm ve a$k' üçlemesi üzerine 'Cezaevi', 'ÇığlıklarveFısıralar', 'Sessizfik' gibi fılrrJen ile tanınan Bergman'ın kafası şu günlerde daha çok ölüm teması ile meşgul olduğundan şunları söylüyor: "Gün gectikçe dış etkiler tarafin- dan biraz daha zedelenmiş ve öl- mekteolan vücudun içine sdaşmış bir ruh ileyaşamayaçakşıyorum. ' Ama benim de seçme hakkım olduğuna inaıu- yorum. İnsan, yaşamaya devam edip etmeme konusunda kendisi karar verebüir. Ben de ken- di öhunümü planlayabilecek ve her noktasına kadar ayarlayacak zihin açıkhğına ve veterfi paraya sahip olmayı umuyonun." Bu sözler ister istemez insanın aklına bir in- tihar düşûncesini getiriyor. Yönetmen böyle bir düşüncesi olup olmadığı sorusunu ise şöyle yanıtlıyor: "Kesinlikle planladığun bu. Tama- men doğal bir son ohırbenim için. Zaten şu an- da da yaşantla ölüm arasında hk; fark görmû- yorum. Ingrid'i göremiyorohnakve onunla ko- nuşamamak benim için dayaıulması imkânsız bir aa. Onun ölümü yaşamımı anlamsızlaşo- ran ve üstesinden geuneyi başaramadıgım bir otay." Eşi ile her zaman ondan önce öleceğine da- ir şakalar yaptığını söyleyen Bergman, Ing- rid'in her zaman onun yanında olduğunu ve ya- şama gözlerini kapadığında sadece onun yü- zünü hahrlayacağını söylüyor. Eşinin ölümü dı- şında hiçbir kayıp, hatta birkaç gün önce löse- miden ölen 54 yaşındaki oğlu Jan bile Berg- _^___ man' ı bu kadar sarsmadı. Ger- çi herkesin bildiği gibi Bergman zaten 9 çocuğunun hiçbiri ile iyi ilişkiler kuramamıştı. Bu parça parça ve umutsuz hayata karşın yönetmen hâlâ işine devam ediyor. Sabah al- tıda uyanıp öğlene kadar evde çalışan ve akşamüstü tiyatroya giden Bergman saat gibi dakik ve planlı bir şekilde yaşıyor. 82 yıhnda çektiği 'Fanny ve Aleîandre' filminden sonra si- nemayı bırakan yönetmen, Stockholm'de 9O'dan fazla oyun sahnelediği tiyatrosu 'Drama- ten'de çahşmaya devam etti. •——— Şimdilerde ise Strinberg'in ya- pıtı 'Hayaletierin Sonao'nı sahneye koyuyor. Bergman'ın evinin ve bütün anılannm bulun- duğu, Baltık Denizi'nin ortasındaki küçük ada Faro'da, gece Bergman'ın hayaletlerini de be- raberinde getiriyor. Hayaletleri sevdigini belirten yönetmen şöy- le söylüyor: "Bütün gece hayaletierin sesini dmöyorum. Hatta bir keresinde tüm güzeUiği ile annemi gördüğümü hatırhyorum. Hayalet- ler beni hiç korkutmuyor. Çünkü vakında ben deonknn arasuuı kabİacağım. Zaten yaşarken de her zaman kendi şeytanlanmla oynamayı ba- şarnuş bir insanım." • "Yaşlanmakve acının vücudunuzu kontrol altına alması o kadar cesaret verici bir durum ki. Eğer başkalan için yük olan bir bitki haline gelmeye başlamışsam sahneden aynlma vaktim de gelmiş demektir" Ünlü tsveçG yönetmen Ingmar Bergman, gününün büyük bir bölümünütiyatrodaçauşarak geçuiyor. Fatma Tülin 'inyeni natürmortları 11 Nisan ile 9Mayıs arasında Istanbul Galeri Apel'de sergileniyor Damıhhınş, süzulmüş, ükel dürtü resmi S.RAYANYİRMİBEŞ Fatma TüBn'e göre resim yapmak, yaşamında diğer güne geçmek için bir anlam, bir amaç " Bütün ömrümükat edenbirşey resim, benhnfeberaber,hep otmuş olan tek şey o." Resmettığı nes- neler natürmort da insan bedeni de ol- sa biçim vermekteki farkı, formlann- da yansıttığı devinim resmini belirli- yor. Galeri Apel'de 11 Nisan'dabaşla- yacak, 9 Mayıs'a dek sürecek sergisin- de tuvallerde, kâğıtlarda pancar, kiraz ya da elma gibi nesneler kullanırken resimlerinde, uçuşan bir uzamda renk ve formlann yarattığı derinlik ve ha- reket duygusu ön plana çıkıyor. - Ry«n>nfr bugüne gelene dek han- gi aşamalardan geçti? FATMATÜLİN -Çok çalıştım, oku- dum. Belli bir dönemden sonra daha bilinçlendim. lşin öğrenme süreci baş- ladı. Çok teorik bir bilgi değil resim yapmak. Ben hâlâ sergilere, müzele- re gidip tekniği nasıl diye beğendi- ğim resimlere bakanm. Saatlerce önün- de dururum, çözmeye çalışınm, neyin üstüne neyi sürmüş incelerim. Çok resim görmek gerekiyor. - Resimleri her zaman keyifalarak nu yapıyorsunuz? TÜLİN -Çok keyif almadan bazen sıkılarak çahştığım da oluyor. Ama resim yapmayınca bir rahatsızlık du- yuyorum, benim için her şeyin önün- de. Çalışmadığımda, hayatı, kendimi anlamsız ve çok kötü hissediyorum. Aslında kimse sizden resim istemi- yor. Para kazanmak için yaphğım da söylenemez. Eğer oysa amaç, başka iş yapmak çok daha akıllıca olurdu. Bu kadar delicesine bir tutkuyla ya da uğ- raş halinde boğuşurcasma üstüne git- mek nedir?.Hani en koyu en ciddi an- da, geriden baktiğım zaman ne oluyor, ne yapıyorsun, neye yanyor bu peki diyorum... • "Renkle, kompozisyonla, teknikle ama duygu yansıtmak değil benim resmim. 'Öfkelendim resim yapayım' değil asla. Dürtü çok daha dipte bir şey, o daha çok bilinç-bilinçaltı kanşık bir şey." - KuDandtgınız nesnelerden çok re- simlerinizderenkveformgöze çarpı- yor_ TÜLİN-Aslında ilgimi çeken form. Rengi o form için kullanıyorum. In- sarunyapıtlan üzerine konuşması çok zor. Ozellikle bu tür resimde; çünkü benimki daha ilkel bir şey. Belki ko- nular da renk de bahane. Benimki da- ha ilkel bir dürtü resmi; çok damıtıl- mış, süzülmüş. O yüzden de belki ko- nuşmak daha güç oluyor. Zihinsel bir şey olsa anlatması daha kolay. Tabii çalışırken duygulann yeri yok. o an- da çok bilinçli bir çalışma yapıyorum. Renkle, kompozisyonla, teknikle ama duygu yansıtmak değil benim resmim. 'Öfkelendim resim yapayım' değil as- la. Dürtü çok daha dipte, daha çok bi- linç-bilinçaltıyla ılgili kanşık bir şey. - Natürmorttan insan bedenine gi- den çizgide niçin natürmorta dönüş yapünız? TÜIİN-Çok da farklı şeyler değil- ler. Insanı da bir resme koyduğunuz zaman o da bir anlamda ölü doğa olu- yor zaten kıpırdamadığı için. Sonuç- ta çok doğal bir form o da. Kiraz da nesne olarak insandan çok farklı de- ğil, aynı hareket, aynı form gibi. Sa- nıyorum benim enerjün yansıyor form- lara. Bu bir geçiş, konu çok da önem- li değil belki. Teknik olarak da ilk na- türmortlarla, yaptıklanmla bunlann hiç ilgisi yok. Çok ortak da bir yan var ama işte çekirdek dediğim o. Sergide, beş tane büyük yağlıboya, altı-yedi tane de kâğıt iş var. Onlar da guvaş üs- tüne yağlı pastel. Hepsi kanşık teknik. Sergiyi düşünerek çalışmadım bu re- simleri. Boya katlannın kalın olması daha bir var kılmak belki de tuval üs- tünde artık ince bir kat beni hiç tatmin etmiyor. Büyük yüzeylerde çalışırken daha rahat soluk alıyorum sanki. On mctBt duvanm olsa da resim yapsattr o soluğu istiyorum. Bir mekânın dar gelmesi gibi insana. - Ama Hginç olan natürmort ya da insan figürlerinin kullanılması sadece yani baska bir şey niye çıkmıyor? TÜLİN - O niyenin cevabını vere- miyorum ben. Çünkü ben de bilmiyo- rum. Daha çekirdekle bağlantılı bir şey herhalde. Her şey bilincimize ken- dini bir cevap olarak sunmuyor. Bel- ki o kadar cevaplı olursak her şeye işin tadı kaçacak ve yapamayacağız bir şey. Soru işaretiyle biten cümlelen de seviyorum, hayatta sadece resimle il- gili değil çünkü daha gerçek geliyor. O noktayı koyduğunuz anda hep bir şüphe uyanıyorbende. Hayatta hiçbir şey o kadar kesin değil gibi geliyor. Ne kadar bahane de olsa nesneler, konu- lar ama vazo yapmıyorum yine de. Resim tırnakiçi bir anlatımaracı. Hi- kâye anlatmıyorsunuz, dün sokakta birine rastladığınızda ne olduğunu re- simle anlatmanız mümkün değil. Çok daha soyut, dili kısıtlı. Suskun ve dil- siz, kullandıgımız dil anlamında. Ama onun da başka bir dili var işte, renk- ler var, biçim var. Orada gözüken, durgunluk, enerji var. Sergi açmanın en büyük faydası o gibi geliyor bana, yabancı bir me- kânda kendi işlerine daha mesafeli ba- kabilmek. Formu çok net görüyorsu- nuz ama sadece bir tabağın üstünde ki- razlar değil yaptıgım. O olunca çok so- mutlaşıyor. Uzaydaki bir gezegende de olabılir bunlar, zaten hep o kozmik duygu v ar bende yaşarken. Hayata daha mesafe- li bakmak, uzaydan bakmak gibi. Kültür Bakanlığı, kazı ve yüzey araştırmalan için yeni politika belirledi... 1 Mimar ve tarihçüer kau başkanı olamayacak BAHAR TANR1SEVER ANKARA - Kültür Bakanlığı, kazı ve yüzey araştırmalanna yö- nelik yeni bir politika beUrledi. Bu- na göre Bakanlar Kurulu kararlı kazılarda arkeolog, sanat tarihçi- si, prehistoryen ve antropologlar dışında kalan meslek gruplanndan mimar, şehir plancısı, filolog ve tarihçiler kazı başkanlığı yapa- mayacak. Kazı başkanlannın en az do- çent düzeyinde bulunması ve as- gari 5 yıllık kazı deneyimine sa- hip olması zorunlu kılınrrken, fı- nans kaynağının da belgelenme- si koşulu getirildi. Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Mü- zeler Genel Müdürü Alpay Pasin- H imzasıyla, valilikler ve kazı baş- kanlanna gönderilen yazıda, "Kül- tür vetabiatvarhklaruunen iyi şe- kUde korunarak gelecek kuşakla- • Kültür Bakanlığı, kazı başkanlannın en az doçent düzeyinde bulunması ve asgari 5 yıllık kazı deneyimine sahip olması zorunlu kılarken, finans kaynağının da belgelenmesi koşulu getirdi. ra aktanlması bakanlığunızuıön- de geien görevlerindendir" dendi. Bakanlar Kurulu kararlı kazılar- da, yalnızca arkeolog ya da konu- suyla ilgili olmak koşuluyla sanat tarihçi, prehistoryen ya da antro- pologlar kazı başkanı olabilecek. Bu mesleklerin dışındaki mimar, şehirplancısı,filolog,etnolog, ta- rihçi, eski çağ tarihçisi ve benze- rine ise halen kazı yapanlar dı- şında olmak üzere kazı başkanlı- ğı verilmeyecek. Kazı başkanlannın en az do- çent düzeyinde olması ve asgari 5 yıllık kazı deneyimine sahip ol- ması ile bu durumunun bilim ku- ruluşlanndan getirilecek referans- larla belgelenmesi zorunlu kılm- dı. Yüzey araştırmalan için baş- vuruda bulunacaklann akademik kariyerinin ise en az yardımcı do- çent düzeyinde olması gerekecek. Aynca bilim adamlannm katı- lımıyla müze müdürlükleri baş- kanlığmda yapılan kazılarla ilgi- li olarak müzelerde çeşitli sorun- lar yaşandığı belirtilen yazıda, bu tür kazıların giderek azaltılması ve zaman içinde tamamen kaldı- nlmasınm hedeflendiği bildiril- di. Yazıya göre Kültür Bakanlı- ğı'nm kazılarla ilgili yeni politi- kasının ana hatlan şöyle: - Kazı başkanlan başvurulan- nı bağlı olduklan bilim kuruluş- ları aracılığıyla yapacaklar. İlgi- li kuruluşlarca kendilerinin öne- rildiğini ve sürekli olarak destek- leneceklerini resmi olarak bildı- recekler. Aynca fmans kaynağı- nı belgeleyecekler ve kazı evi, de- posu ve kamulaştırma konulan- nı öncelikle çözeceklerine yöne- lik taahhütte bulunacaklar. - Kazı başkanlığı 67 yaşına ka- dar sürdürülebilecek. Bakanlık- ça kazının sürmesinin uygun gö- rülmesi halinde yeni başkan, es- ki başkanın görüşü almarak dene- yimli bilim adamlan arasından belirlenecek. Halen bu yaşı geç- miş ve kazı yapanlar dışında ol- mak üzere yaş sının 2004 yılın- dan itibaren geçerli olacak. -1 hafta ya da daha az süreli ça- lışmalara izin verilmeyecek. - Türkiye'de mevcut olan mal- zemeler yurtdışından ithal edile- meyecek. KUŞBAKIŞI MEMET BAYDUR 'Canı İsterse Düşünür' Son yirmi yıl içinde fikırlerimin ne kadarı değış- ti acaba diye düşündüm geçenlerde. Dünyaya, hayata, ahlaka dair düşüncelerimin hemen hiçbi- ri değişmemiş. O zamanlar da sosyalizmin, sos- yal devlet kavramının, sendikaların, özerk üniver- sitelerin, özgür basının, serbest eğitımin, bedava sağlık hizmetlerının, demiryollarının, denızyolları- nın, kültür mozaiğinin iyi olduğunu düşunürdüm. Bugün de öyle düşünüyorum. Televizyonu oldum bittim sevmezdim, bugün de sevmiyorum, ama ar- tık önemsemeye başladım galiba. Memleketimiz- de çoğunlukla kötü ve kötüye kullanılan bu alet ar- tık benim gözümde bile önemli. Tabıı benim onu önemsemem, televizyonun hiç umurunda değil- dir, biliyorum. Hanı adam 'ben artık Allah'a inan- mıyorum' demiş de, yanındaki arkadaşı 'Allah'ın da umurundaydı sankı' demiş. O hesap benimkı- si... Benim son yirmi yıl içinde temel fikirlerimin he- men hiç değişmemiş olması, kımı dostlanmı bıyık altından gülümsetti. "Sen hâlâ koyduğumuz yer- de otluyorsun Memet!" bakışlan. Yenıden gözden geçirdim son yirmi yılı, valla ne okuma zevklerim değişmiş, ne de müzik seçımlerım. Sevdığım şa- irler de üç aşağı beş yukarı aynı. Son yıllarda git- tikçe oy verecek parti bulmakta zorlanıyorum. Son seçimde gidip efendi efendi ÖDP'ye attım oyumu, ama son derece doğal bir seçımdi bu bence. Fet- hi Naci, Adalet Ağaoğlu ve Can Yücel'in adayı olduöu partiye oy verilırdi ancak, ben de öyle yap- tım. Onümüzdeki seçimlerde oyumu ispanyol Sos- yalist Partisi'ne ya da Portekizlı Sosyalıstlere ve- remeyeceğime göre şımdiden arpacı kumrusu gi- bi düşünüyorum ne halt edeceğımı... Yarım yüzyıla yaklaştıkça zıpırlıklar yapmaya başladım. On altı yıldır çocukları seviyorum örne- ğin. Eskiden de severdım ya, son yıllarda onlan son derece ciddiye almaya başladım. Buna bir fikır de- ğişikliği denir mi bilmıyorum. Ikide bir kendıme ve ev ahalisine söz veriyorum sıgarayı bırakacağım diye. Sonra, şimdilik fıkrimı değıştınyorum. Fikir değiştirme meselesınde hangı kısım daha önemlidir? Bir de böyle bir sorun çıkıyor karşımı- za! Fikir değiştirirken "fikirler" mı daha önemlidir, "değişmek mi"'? Nurullah Ataç, Sözden Söze ad- lı kitabının Değişme başlıkh denemesınde konuya bir açtkiık, birferahlık ve belki yalnızca kendine aıt bir akıl panltısı getiriyor. Bakın ne yazmış bu ola- ğanüstü insan... "Ikide bir duyarsınız, şunun bunun için değişti, fikir değişti diye bir söz çıkanriar. Çoğu öfkeyle kar- şılar bunu, dudak büker, kınayıverır; kımı de üzü- lür, vefasızlığı içi götürmez. Bana sorarsanız, ne yalan söyleyeyim, ben çabuk inanmam öyle şey- tere. Kolay mı fikirdeğıştirmek? Herkesin harcı mı ? Bir kere bir fikri olacak kişinin. Bir de yetmez, en aşağı iki; birini bırakacak, öbürünu savunacak. Nerede o bolluk?" Şimdı sevgili okur, haklı değil mı Nurullah Ataç? Bu söylediklerı yetmıyormuş gibi bakın nasıl sür- dürüyortatlı tatlı gıydırmeyı: "Benim bıldığım, gör- düğüm, bu yeryüzünde pek az kimsenin bir fikrı vardır, pek az kimse fikırie uğraşır. Kişioğlu düşü- nen bir vahıkmış, düşünebilir demek daha doğru olur. Canı isterse düşünür. Yapacak başka bir ış bulamayıp pek bir bunalınca düşünür. (...) Adamın biri de çıkmış: 'Bir kimsenin düşünceleriyle çıkar- lan arasında bir aynlık, bir uzlaşmazlık görmezsem, inanmam ben onun gerçekten düşündüğüne' di- yor. lyisi misiz tatlı tatlıyaşamaya çalışırsınız. (...) Kişioğlu düşünen bir vahıkmış... Hem düşünmez, hem de kendisi için böyle denilmesınden hoşla- nır." Ataç'ı okurken yalnızca kendime değil, sizlere de yalan söylediğimin farkına vardım. Ben değışmı- şim. Eskiden bunları okurken bu kadar burkul- mazdım, bu denli canım acımazdı ve böylesine gül- mezdim. Değışmışim. Büyükbabam yaşında bir eleştirmen/denemeciyle ikibin yılının nısanında bu- luşmak sevindirryor beni yine de. "Salt çıkannı arayan bir kişinin fikir değiştirmış olması beni ilgilendirmez. Zaten öyle bir kimse de- ğişemez ki! Hep çıkanna bağlıdır, bugün başka bir yol tutsa bile gene dünkü amacına doğru yürür." Böyle sürdürüyor Ataç bızimle söyleşmeyi. Yirmi yıl öncesinin karton kutulanndan Nurullah Bey ad- lı yazılmamış oyunumun dosyasını çıkarrtım, oku- dum. Yazılır gibi değil bu oyun. En iyisi Nurullah Ataç'ı yirmi birinci yıltn gözleriyle okumak. O da bun- dan mutlu olurdu sanıyorum. CRR'de Idil Birerten konseri H Kültür Servisi - Bugün saat 19.30 - daCRRKonser Salonu'nda Idil Biret'in solıstilğınde Istanbul Büyük Şehir Belediyesi CRR Senfoni Orkestrasının bir dinletısı var. Beş kıtayı kapsayan savısız konserleri, "Lıli Boulanger Memonal". "Harnet Cohen/Dınu Lıpatti Altın Madalyası" ödülleri ve Devlet Sanatçısı ünvanlı Idıl Bıret, aynı orkestrayla 1998; 99 sezonunda da çalmıştı. Şef Rengin Gökmen'in yöneteceği orkestra eşliğinde Biret Dvorak'ın 8. Senfonısi. Beethoven'ın 3 no"lu Piyano Konçertosu, Turgay Erdener'ın Teo adlı yapıtını yorumlayacak.. 'E' kültür ve edebiyat dergisi birinci yılmı doldurdu • Kültür Servisi - Nisan 1999"da yayımlanmaya başlanan E dergisi birinci yılını kutluyor. On ıki sayısı boyunca edebiyatın önemli isımlerine kapakta yer veren E, Jose Saramago. Günter Grass, Bukovvski, Bovvles, Pessoa, Borges, S. Beckett, William Saroyan, Gesar Vellejo, Martin Amis, Octavio Paz gibi isimleri de Türk edebiyatınm gündemine taşımaya çalıştı. BUGUN • BtLGt ÜNtVERStTESİ'nde 14 00 te Claire Denisin 'Nenette Et Boni' (Nenette ile Boni). 17.00' de Tom DiCülo'nun 'Box of Moonlighf (Avişıgı Kutusu) adlı filmler izlenebilır. (216 23 15) • BABYLON'da 21 30da Emin Fındıkoğlu nun konseri gerçekleşiyor. (292 73 68) AKSANAT'ta 12.30'da Legends of Jazz Drumming Part I ile 18.30'da Legends of Jazz Drumming Part 2 başlıkh belgesel filmlenn vıdeodan göstenmi gerçekleşecek. (252 35 00)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle