Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 NİSAN 2000 CUMA
14 kultur@cumhuriyetcom.tr
'Şiir Atlası'nın yedi cildinde dünyanın her yerinden şairlerin çevirileri Türk okuyucusıma ulaşıyor
Her şiir yeııî bîr yolculuktur
AYŞE KÖKSAL
Şair ve çevirmen Cevat Çapan'ın
hazırladığı 'Şiir Atlası', Kavram Ya-
yınları tarafmdan yedi cilt olarak ba-
sıldı. Çoğunluğu yirminci yûzyılda
yaşamış 70 ülkeden 297 şairin şiirle-
rinin yer aldığı kitapta, Çin'den Peru'ya
uzanan bır coğrafyadan aralannda
Yeats'ten Aragon'a kadar pek çok
ünlü şainn yanı sıra adlan duyulma-
mış genç şairlere de yer veriliyor. Ça-
pan'ın 'Don Kişotça' diye niteledi-
ği girişim, şiire meraklı çevirmenle-
rin ortak bir çalışması olarak karşırruz-
da bulunuyor.
'Şiir Atlası'nın yola çıkış nokta-
sından bahseder mislniz?
CEVAT ÇAPAN - Şiir, dünyada
yaygınlığını kaybetmiş bir edebıyat tü-
rû olduğundan 1987'de Avrupa Kon-
seyi Kültür Bölümü şiiri yaygınlaştır-
mak gırişiminde bulunmuştu.Bu gi-
rişim özellikle çok yaygın olmayan dil-
lerde yazılan şiirleri okuyuculara ta-
nıtmak amacını taşıyordu.l993'te
Cumhuriyet gazetesinde çeşitli de-
senler ve resimlerden yararlanarak
ilk şiir çevirilerini yayımladık. Böy-
lece her hafta bir şairden sekiz on say-
falık şıırler yayımlandı. Bir yıl so-
nunda bir cilt olan şiirler 2000 yılına
kadar yedi cildi doldurdu.
Kitaba tam anlamıyla bir şiir an-
tolojisi demek doğru mu?
ÇAPAN - Kitapta dünyanın çeşit-
li dillerinden şairler yer aldığı içinbir
antoloji sayılabilirama sistematik bir
antoloji değil. Kimin ne çevireceği
ve nasıl bir düzende kitapta yer ala-
cağı önceden kararlaştınlmadı.Bu
yûzden ve her şiirin bir yolculuk ol-
T^Vünyamn
LJ çeşitli
ülkelerine şiir
aracıhğıyla
yolculuklar
yapmaya ve
dünyayı
yeniden
keşfetmeye
doğru yola
çıktık. Çalışma,
şiir yoluyla
hem dünyayı,
hem şairleri
tanıma hem de
genç ve meraklı
çevirmenlere de
yeni imkânlar
yaratma olarak
nitelenebilir.
duğunu düşündüğüm için adını 'Şiir
Atlası' koydum. Dünyanın çeşitli ül-
kelerine şiir aracıhğıyla yolculuklar
yapmaya ve dünyayı yeniden keşfet-
meye doğru yola çıktık. Çalışma, şi-
ir yoluyla hem dünyayı, hem şairleri
tanıma hem de genç ve meraklı çevir-
menlere de yeni imkânlar yaratma
olarak nitelenebilir.
Atlastaki şiirleri seçerken neleri
göz öniinde bulundurdunuz?
ÇAPAN - Bu işe başlarken Türki-
ye'de dünya şiiri ile ilgilenen ve bü-
yük dillerdışında Asya ve Uzakdoğu
dillerinden çev irilere ulaşabilirim di-
ye düşündüm. Aynca büyük dillenn
aracıhğıyla ikinci dil çevirileri yer al-
dı. Başka dile çevrilmiş bir şiiri çevi-
rirken daha büyük anlam kaymalan
olabildıği içın özellikle çok dikkatli
davrandık.
Şairlere nasıl ulaşılıyor?
ÇAPA1S - Biraz da çevirmenlerin
tercihlerine bağlı olarak yabancı dil-
lerde yayımlanmış benzer nitelikte
antolojiler.dergiler ve gazeteler bize
yol gösterdi. Gazetede yayımlandık-
ça gençler Türkiye'nin her kesimin-
den ve yurtdışından şiir çevirileri gön-
dermeye başladı. Çünkü 'şiiri çevi-
rerek okumayı' tercih eden gençler
de var. Bu da bize şiirlerin günlük ga-
zetede yayımlanmasının bir ışlevi ol-
duğunu kanıtlıyor.
Çevirileri yayımlarken 'iyi çevi-
ri' kriteriniz nedir? Çünkü Türki-
ye'de bir şiirin birebir çevrilmesi
ile Türkçeye uyarlanarak çevrilme-
si gibi iki ayn düşünce var.
ÇAPAN- BunoktadaCMiYücel'i
hatırlamak gerekiyor. Çünkü o ken-
disini çevirmen değil 'Türkçe söyle-
yen' olarak niteliyordu. Şiirlerin çe-
viri kokmasını istemiyordu. Şiiri ana
dilinde yazan şair, o dilin birtakım
söyleyiş özelliklerinden ve renkliliğin-
den de yararlanmıştır. Bu yüzden sa-
dece kelimelerin anlamını vermek 'şi-
irin anlamını' oluşturmaz. Çevir-
men, şairin sesini yakalamaya çalışır-
ken kendi dilinde de şiirsel bir tat el-
de etmeye çalışmalıdır.
AÜasta 'Can Yücel'in Çevirileri'
diye ayn bir bölüm de var.
ÇAPAN- Başanlıişleryapmışçe-
virmenleri özel bölümlerde ele almak
da bize farklı bir yol açar diye düşün-
düm. Aynca yapılan şiir toplantılan
ve ortak çeviri çalışmalannı da des-
teklemek, tanıtmak için yayımladık.
Yasaklan olan bir seçki olmadığımız
için her ne kadar çağdaş şairlere yer
veriyor olsak da hâlâ tazeliklerini ko-
ruyan Ömer Hayyam, Hafız, Sadi,
Kavafîs gibi şairleri, yeni çeviriler
ile bize ulaşıyor.
Sonuç olarak bu seçkiye 'yasa-
yan' bir atlas diyebilir miyiz?
ÇAPAN - Avustralya, Yeni Zel-
Ianda ve Afrika gibi ulaşamadığımız
kıtalar var. Beklenmedik bir zamanda
keşfettiğiniz ltalyan Franco Fortini,
Arjantin şairi Juan Helman ya da
Pasolini gibi bilmediğimiz ya da şi-
irlerini tanımadığımız şairler var. Kı-
saca sadece coğrafya arası değil za-
mana göre de bir yolculuğa çıkıyoruz.
Tlyatroda yeni arayışlar ve Anadolu'nun kültür mlrası (2)
Anadolu
y
datiyatronunkökeni mitoslar
AYŞE EMEL MESÇİ
Mitoslar ve ritüeller çok çe-
şitli sanat dallannın ilk nüve-
lerini ıçerir ve bu bağlamda,
tiyatro çıkış noktasında hep bir
'total sanat' görünümündedir.
Antik Yunan tiyatrosunun
mıtoslarla ritüellerin kaynaş-
masından doğduğu kabul edi-
lir. Aslında modern Batı tiyat-
rosuna kadar uzanan (ya da
uzandığı varsayılan) tarihsel
sürecin dışında kalan yerler-
deki kültür birikimi ve köken-
leri, antik Yunan'dan çok daha
gerilere uzanan çeşitli drama-
tık ve seyırlik biçimlenn irde-
lenmesinde de bu iki öğe iyi bir
çerçeve oluşturabilir.
Mitoslar evrenin ve insanın
yaradılışına, tanrılann köken-
lerine ve düzenine, ölüm son-
rası dünyaya ilişkin olabildık-
leri gibi, insanoğlunun doğaüs-
tü güçlerle maceralan da mı-
tos konulan arasına girebilir.
Biraz indirgemeci bir yak-
laşımı göze alarak söyleyecek
olursak, insanın kendine, doğa-
ya, evrene, ölüme ve yaşama
dair temel sorulanna ilk yanıt
arayışlan olarak nitelenebilir
mitos. Tarihsel bir perspektif-
ten bakıldığında ise, mitosun
üretildıği ve/veya anlatıldığı
dönemin toplum ve aile yapı-
lan, ahlak, hukuk gibi temel
değerleri üreten mekanizma-
lar da bu anlatılara kuşkusuz
yansır. Insana, doğaya ve ev-
rene yönelik temel sorunsal-
lar mitoslann kültürlerüstü or-
tak paydalannı oluştururken
tarihsel çerçeveler de her kül-
türe özgü ayn renkleri işin içi-
ne katar.
İlk kalıcı edebiyat ürünleri
olarak da görülmesi gereken
mitoslar dilde, şürde ve bir kül-
türe özgü ortak imge ve çağn-
Mitos ve ritüeller çok çeşitli sanat dallannın ilk kaynağını oluşturduğundan tiyatro sanatının da çıkış noktası sayılabilir.
şım zemininde silinmez izlerbı-
rakır.
Ritüeller ise, bir yandan in-
san topluluklannın mitoslar
çerçevesinde kurgulanmış koz-
molojik düzenle ilişkilerinin
kolektif dışavurumlandır, diğer
yandan da, insanın temel gü-
dülerinden biri olan 'oyna-
ma'nın mûzik. dans, mim gi-
bi unsurlarla beslenen kültü-
rel uzantılandır.
Demek ki mitoslar ve ritüel-
ler çok çeşitli sanat dallannın
ilk nüvelerini de içerir ve bu
bağlamda, tiyatro çıkış nokta-
sında hep bir 'total sanat' gö-
rünümündedir. Mısır uygarlı-
ğının Horus ve Osiris törenle-
rinde sergilenen kutsal drama-
lannda; Hıntlılerin Ramaya-
nalannda ya da Çinlilerin Pai-
şi (Yüz Oyun) gösterilerinde;
antik Yunan'ın trajedi ve kome-
dilerinde edebiyat, müzik, dans,
mim, maske kullanımı vb. un-
surlar oyun alanında iç içe ge-
çer. Aynı özelliğe, Kerbela ola-
yı çevresinde örülmüş mitos-
îarla bollukritüeliuzantılannın
kaynaştığı "taziye" oyunla-
nnda da rastlanır.
Tiyatronun kökenlerine yö-
nelik Anadolu eksenli bir araş-
tırmanın da hareket noktasını
kuşkusuz mitoslann ve ritüel-
lerin oluşturması gerekir. Üs-
telık böyle bir araştırma sade-
ce tiyatroyu değil, müzik, dans
gibi çeşitli sanat dallannı da
yakından ilgilendirir ve belki
de farklı disiplinlerden sanat-
çılann ve kültür tarihçilerinin
ekip halinde çalışması bu ko-
nuda daha verimli sonuçlar üre-
tebilir.
Anadolu, deyim yerindeyse
bir mitos ve ritüel cennetidir.
Bu zenginlik biraz da yanma-
danın en eski çağlardan beri
hem uygarlığın beşiği hem de
uygarlıklar arasmda etkileşim-
lerin ve ahşverişlerin yaşandı-
ğı bir köprü, bir kavşak nokta-
sı konumunda bulunmasından
kaynaklanır. Anadolu'da yapı-
lan kazılarda Sümer esinli Ba-
bil destanı, Gılgamış'ın Hitit-
çe çevirilerinin bulunması, bu-
günün iletişim olanaklanyla
hiçbir şekilde kıyaslanamaya-
cak bir çağda, yani milattan
yüzlerce yıl önce bu coğrafya-
daki mitos alışverişinin önemi
konusunda fîkir verebilir.
Ortadoğu'nun, yas tutarken
başına kum serperek dövünen
kadınından başına bağrına,
yumnık vurarak dövünen Ana-
dolu kadınına, Sicilya ve Sar-
dunya'nın ağlayıcı/ağıtçı ka-
dınlanna kadar uzanan geniş bir
Paris'te Turkuaz 2000 sergisi açıldı
UĞUR HÜKÜM
PARİS - 51 çağdaş Türk ressam, heykeltıraş ve
seramikçisinin yapıtlanndan bir seçki, "Turkoaz
2000", 3 Nisan'dan 16 Nisan'a kadar Paris'in en
prestijli mekânlanndan Espace Pierre Cardin'de
merakhlanna sunuluyor. Yurt ve Dünya Sanat
Galerisi'mn öncülüğünde, Türkiye Cumhuriyeti
Dışişleri ve Kültür bakanlıklan işbirliği,
gazetemiz Cumhuriyet ve bir dizi şirket ve
kuruluşun desteğiyle hazırlanan sergi,
yurtdışında düzenlenen en geniş kapsamh güzel
sanatlar olayı... Aralannda Alaettin Aksoy,
Erdal Alantar. Mehmet Aksoy, Mustafa
Altıntaş, Özdemir Altan, Kezban Arca
, Batıbeki, Bedri Baykam, Saim Bugay, Burhan
Doğançay, Devrim Erbil, Balkan Naci
tslimyeli, Ömer Kaleşi. Birol Kutadgu, Kemal
Önsoy, Fatma Tülin, Omer Uluç, Utku Varhk
gibi isimlerin de olduğu sanatçılann birçoğunun
hazır bulunduğu açıhş kokteylinde bir konuşma
yapan TC Büyükelçisi Sönmez Köksai, böyle
bir sergiden "gurar" duyduklannı belirtti.
Bu girisimioden ötürü Yurt ve Dünya Sanat
Galerisi kurucu yöneticisi Nevzat Metin ve
Bilim Sanat Galerisi ve Yurt&Dünya Sanat
Gajerisi Geneî Koordinatörü Leyla Metin'e ve
serginin Paris'te açılmasına olanak tanıyan ünlü
modacı ve sanatsever hami Pierre Cardin'e
teşekkürlerini sundu. Köksai konuşmasını, "Bir
yanda Louvres Müzesf nde sûrmekte olan
'Osmanh Hat Eserleri Sergisi', öte yanda bagfin
açılan "Çafdaş. Türk Sanatı Sergisi' ülkemizin
dönüyle bugunünii yansıtması açısından çok
ilginçtir, kıvanç verieidir" sözleriyle
tamamladı. Konuklara, "Sergiye hoşgeidiniz"
diyen Ahmet Oktay ise, "...Bu serginin 2000
yılında, yeni bir yüzyıhn başlarında Çağdaş
Türk Plastik Sanatlan'nın durumu hakkında
aydınlık ve yeferli bir fikir vereceği öne
sürülebilir" şekiinde devam etri.
Daha sonra, "Oryantalistik bir tavn
benimseyerek egzotik ve yerel renkler
arayacaklann, bu serginin yansıttığı yenilikçi
ve neredeyse post- modern atmosfer
karşısında hayal kınklığına ırğrayacaklan
söylenebilir... Paris gibi en eski sanatsal bir
fetiş kentte açılan bu sergi, yaşayan Tûrk
plastik sanatçılarının hem sahip oldukian
kamuoyunun çeşitliliği ve hareketliliği, hem de
geçmiş, şimdi ve gelecekte girişmlş oldukian
müzakere düzeyinin teknik, estetik ve etik
sorunsallan üzerinde yeterli bir fikir
verecektir.«." biçiminde konuşan Oktay,
konuşmasını, "Sanat, son kertede görme ve
anlama sorunudur" diyerek bitirdi.
Toplam 10 ton ağırhğındaki eserler
daha sonra "Anaiens 2000" şenlikleri
çerçevesinde Fransa'nın Amiens kentinde
sergilenecek
ritüel alanındaki "yaslı ka-
dın/ana" temalı jest ortaklıgı
da aynı ölçüde ılgi çekici de-
ğil midir?
Tarih boyunca kuzey ile gü-
ney ve esas olarak doğu ile ba-
tı arasmda sürekli bir gelgitin
dalgalanyla şekillenen Ana-
dolu, bir yandan da yerleşik
uygarlıklarla göçebe kültürler
arasmda süregelen dinamik iliş-
kiden beslenmiştir.
Bu bağlamda son belirleyi-
ci göç dalgası 10, 11. yüzyıl-
larda Horasan üzerinden ge-
len Türk boylandır. Bugün Türk
tiyatrosuna (ve genelde tiyat-
ro sanatına) yeni bir kaynak
oluşturabileceğini düşündüğü-
müz Anadolu'nun kültürel kö-
kenleri açısından da bu son göç
önemli bir dönüm noktası oluş-
turmaktadır.
Değerli tiyatro tarihçisi Me-
tin And'a göre, Anadolu Türk-
lerinin kültürü ve bunun için-
de yer alan dramatik sanatı beş
önemli etkenin bir araya gelme-
siyle ortaya çıkmıştır: a) Ana-
dolu'nun eski uygarlıklannın
ve Türk göçünün dogrudan kar-
şılaştığı Bizans'm etkileri, b)
Dilleri (Türkçe) ve Şamanist
esinli gelenekleriyle gelen Türk
boylannın etkisi; c) Zamanla bir
ımparatorluğa dönüşen Osman-
lı devletinin çeşitli etnik ve dini
bileşenleri arasındaki etkileşim-
ler sonucu ortaya çıkan yeni sen-
tezler, d) Bir Avrupa, özellikle de
Akdeniz gücü olan Osmanhlar
üzerindeki Batı etkisi ve Tanzi-
mat sonrasındaki Batı etkisi; e)
Hem resmi kabul gören hem de
batıni kanallanyla tslam uygar-
lığının etkisi.
Konumuz açısından ufuk
açıcı bir çerçeve oluşturan bu
smıflandırmaya şu iki dinamik
öğeyi öne çıkararak yaklaş-
mak anlamlı olabilir: 1- Sü-
reklilik öğeleri: Biruygarlık-
tan diğerine aktanlan ve deyim
yerindeyse kat kat tabakala-
nan mitos ve ritüel öğeleri, 2-
Özgün renkler. Türk boylan-
nın göçüyle Anadolu'daki yer-
leşik nüfus arasındaki kaynaş.-
manm gel-girinde şekillenen
öğeler.
Anadolu'da bugün hâlâ ya-
şayan ya da en azından zama-
nında derlenmış seyirlik ve ri-
tüel örneklerine, destanlara,
efsanelere ve halk mizahına,
halk danslanna böyle bir pers-
pektiften yaklaşmak, onlann
içinde en eski çağlardan bu ya-
na süregelen öğeleri ve daha
yakın tarihlerde taşınmış özgün
renkleri aramak, kültür mira-
sımızı çağdaş tiyatro sanatı-
nın kullanımına açacak, böy-
le bir araşürma içinde özellik-
le sahne sanatlarımn yarar-
Ianabileceği kımi kaynaklarda
zaten kendiliklerinden öne
çıkacaktır.
YAZIODASI '
SELtM tLERt
Şiir Niçin Yazdır?
%
Şairler, araştırmacılar, kuramcılar bambaşka
yanıtlayacak; yüzyıllardır yanıtlıyortar zaten.
Bense amatörierin dünyasına dalıp gitmek is*
tiyorum bu yazıda.
Genç dostlanm, bazen de yaşlı dostlanm, el-
lerinde bir defter, dosya, düzenli kâğrtlar, karma-
karışık kâğrtlar, sık sık çıkagelırler. Hepsi şiir ya-
zıyor. Şıin çok seviyorlar. Yıllardan beri yazmış-
lar. Şöyle bir değerlendirebilir miymişim...
Her defasında aynı ürküntü.
Eskiden şiir değerlendirmeye hakkım olmadı-
ğını söylerdim. Peki, roman, hikâye değerlendir-
meye hakkım var mı? Epeydir kuşkulanıyorum.
Kişisel çabalanmız, birikimlerimiz, yıîlara dayalı de-
neyimlerimız bir şiiri, bir öyküyü, sayfalarca ya-
zılmış romanı değerlendirmemize ölçüt, denek-
taşı olabilir mi? Hiç sanmıyorum.
Ne var ki dostlanmı kıramam. Çoğu kez, daha
ilk şürde, hep aynı hayal kınklığı!
Şiirler yazan dostum, Türk şiiririin gelişim çiz-
gisini hiç mi hiç izlememiştir. Yeni şiirimizi Yahya
Kemal'le, Ahmet Haşim'le başlatıyorsak, taa
günümüze kadar uzanacak çizgi, şiirler yazan
dostumun bılgı dağarı dışındadır.
önceleri için için kızıyor, homurdanıyordum.
Bitmeyen mehtaplar, sevgililer, radyolarda, tele-
vizyonlarda okunan popüler aşk şiırîerine öykün-
meler. Manzumenin bile çocuk kırlenmemişliğin-
de bir içtenliği vardır, diyordum kendi kendime.
"Şiir yazıyorsunuz da, şiir okuyor musuma?"
Okuduklannı söylüyorlardı. Hangı şairleri oku-
duklannı sorduğumda, bir iki ad sayıp, susakalı-
yorlar. Orhan Veiî'yı okumamışlara, CaNt Srtkı'nın
adını işitmemişlere rastladım. Ûlçüyü, uyağı tut-
turdunuz mu, şiir oluverir sanıyorlar.
Sonraiarı hüzünlenmeye başladım. Şiir yazan
ya da şiir yazdığını sanan, üstelik beni ciddiye alan
dostlanmın emeklerini küçümsediğim için handiy-
se vicdan azabı çekmeye koyuldum.
Besbellı yazmak, söylemek, dışa vurmak ihti-
yacıydı onları dürten. Aruzdu, hece ölçüsüydü,
uyaktı, bunlan hep okul yıllanndan hatırlıyorlar; duy-_
gulan, düşünceleri "şiirieştirmek" adına bunlann
yeterli olduğuna inanıyorlardı.
Daha başka ölçütlerden söz açtınız mı, irkildik-
lerini saptadım. Yazdıklanna inanmışlardı bir kez.
Yıllar böylece geçti. Dostlanma en küçük ya-
ranm olmadı.
Onlar bildikleri yolda yürüdüler. Çoğu kez bir-
birimizi kaybettik. Arada şiir yazmayı bırakmış
olabilirter.
Beylik deyişlerden, çocukça uyaklardan, ölçü-
lerden, kalıplardan kurtulsalar, farklı şiirler yaza-
bilecekler miydi, hani, şiir gibi şiirler. Bir gün de
bunu düşündüm. Hece ölçüsüyle yazılmış bir-
çok şiir var sevdiğim. Türk şiirine bence iyiliğin
bütün sözlenni taşımış Ziya Osman Saba var
sozgelimı, şiırde geleneğı az buçuk sürdürmüş bir
şair. Tabii şiir yazar dostlanmın yine "okumadığı"
bir şair.
Türkçe şiirin serüveni Minmed^en.ozümsenrne-
den şiir yazılabilir mi? Bence yâzhamâz.
Ama pek çok kişi Türkçe şiir yazıyor, o serü-
venden habersiz kalarak. Niye yazıyorlar? Bir tek
yanıt bulabiliyorum: Kendileri için yazıyorlar.
İyi de, o zaman bizim okumamızı niye istiyor-
lar? Işte asıl bu soruyu yanıtlayamıyorum.
Duyuş ve düşünüşte, iniş çıkışlanm, ikilemle-
rim bu kadarla da bitmiyor
Şiir, şiirler yazdıklannı sananlann emeklerine
çok tuhaf bir saygı besliyorum. Karanlık politika-
lar içinde yer almıyortar, memleketi soymuyorlar,
kapı karşı komşulannı çekiştirmiyorlar, dedikodu
yapmıyorlar, onun bunun hayatını ona buna bal-
landırarak anlatmıyorlar, konken oynamıyorlar,
kimseye zararları dokunmuyor, sadece şiir yazı-
yorlar! Yeterince şiirsel bir incelik değil mi?
Gel de çık işin içinden...
Takvimde lz Bırakan:
"Okunın istedığı, her okura göre değişecektir
Okurun ne isteyebileceğinı bilmemiz olanaksız. A
her okurun biristedıği olacağını düşünmekte sa-
kınca bulunmasa gerek." Bilge Karasu, Öteki
Metinler, Metis Yayınlan, 1999.
Nazif Topçuo^u'nun fotoğraf
sergisi açıkb
ANKARA (AA) - Fotoğraf sanatçısı Nazif
Topçuoğlu'nun 'Geçmişe Mazi Derler' isimli
fotoğraf sergisi um:ag Sanat Galerisi'nde açıldı.
1981 yılında Intitute of Design'dan fotoğrafçtlık
yüksek lisans derecesi alan fotoğraf sanatçısı,
1989'da lstanbul TÖBANK Sanat Galerisi'nde
'Düzmece Fotoğraflar: 1979-1989' kişisel
sergisini açtı ve bu yıl Galeri Nev'de açılan
karma sergiye katıldı. 26 Nisan'a dek sürecek bu
sergisinde Topçuoğlu, 20 yıldır ürettiği
çalışmalan arasından seçtiği ve yüzeyselliğin
zıddı olan , görülenin ve gösterilenin arkasına
geçebilme çabasını taşıyan yapıtlannı sergiliyor.
K Ü L T Ü R » Ç İ Z Î K
K Â M l L M A S A R A C I