19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 NİSAN 2000 PAZARTESİ HABERLER | Erdemli'de 30 i öğrenci simitten i zehirlendi j BERDEMLİ(AA)- ı Içel'in Erdemli ilçesınde, 30 ögrencı yedikleri simitten zehirlenerek hastaneye kaldınldı. 23 , Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı törenlerine katılan Hürriyet llköğretim Okulu'ndan birgrup ögrenci, seyyar satıcıdan aldıklan simitleri yedikten bir süre sonra rahatsızlandı. Öğrenciler, kann ağnsı şikâyetleri üzerine Erdemli Devlet Hastanesi'ne kaldınldı. Öğrencilerden 26'sı muayenelerinin ardından evlerine gönderilirken durumları daha ağır olan 4 ögrenci tedavi altına alındı. Erginin adamlanna tatbikat • İstanbul Haber Servisi - Kâğıthane ve \ Zeytinbumu'nda 1 : kişinin ölümü, 9 kişinin 1 de yaralanmasıyla sonuçlanan ve Karagümrük çetesi lideri Nuri Ergin'in emriyle j gerçekleştirildiği öne ' sürülen kahvehane baskınlanyla ilgili olarak gözaltına alınan 4 kişiye olay yerlerinde tatbikat yaptınldı. Tatbikatın ardından 4 kişi istanbul Organize Suçlar ve Silahlı Kaçakçılık Şube Müdürlüğü'ne geri götürüldü. İstiKlal Marşı'na saygıSGdık • İSLAHİYE(AA)- Gaziantep'in Islahiye ilçesinde. Istiklal Marşı okunurken ayağa kalkmayan 3 kişi gözaltına alındı. Atatürk Stadfnda, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamalan srrasmda, Istiklal Marşı okunurken tribünde oturan ve ayağa kalkmayan Nurettin K. (18), AbdullahG. (17)ile AbdullahB.(17)polis tarafından gözaltına alındı. Olayla ilgili soruşturmanın sürdürüldüğü bildirildi. Gazeteci Işm yaşamını yitirdi • İstanbul Haber Servisi - Bab-ı Âli'nin fotoğraf ustalanndan gazeteci Cemal Işın Istanbul'da yaşamını yitirdi. Işın için bugün, saat 11 .OO'de üyesi olduğu Tûrkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) önünde tören yapılacak. Işın'ın cenazesi daha sonra Fındıklı Camii'nde kılınacak cenaze namazının ardından toprağa verilecek. Esenler'de kaza: 6ölü,17yarah • İstanbul Haber Servisi - Esenler'de bir minibüs ile belediye otobüsünün çarpışması sonucu 6 kişi öldü, 14 kişi de yaralandı. Arnavutköy- Gaziosmanpaşa hattında çalışan Piran Tunç (26) yönetimindeki 34 M 5578 plakalı minibüs ile 34BEL 16plakahlETT otobüsü, eski Edirne asfaltı Atışalanı mevkiinde çarpıştı. Minibüs, çarpışmanın şiddetiyle yoldan çıkarak takla attı. Kazada Memiş Gür, Sevim Ömür, Meryem Kılıçarslan(5), Fındık Yıldınm (35), Turgut Demirel (23) ve E1vidanŞakir(33) yaşamını yitirdi. gözaltına alındı • MERSİN(AA)- Mersin'de Mezitli beldesinde bir restoranda 3 arkadaşıyla birlikte yemek yiyen Oral Çelik, önceki akşam saat 23.00 sıralannda Içel Etnniyet Müdürlüğü ekiplerince gözaltına alındı. Emniyet müdürlüğünde 3 saat tutulan Oral Çelik ve arkadaşlan, daha sonra serbest bırakıldı. Özelleştirme kapsamındaki termik santral işçileri alanlara çıkıyor Türk-îş Ankara'ya yürüyecek • Türk-Iş'in genel merkez yöneticileri ile şube yöneticileri özelleştirme uygulamalan ve hayat pahalılığını protesto etmek amacıyla 9 ilden Ankara'ya yürüyecek. Haber Merkezi - Türk-Iş'in genel merkez yöneticileri ile 2 bin 500 dolayındaki şube yöneticisi, özelleştirme uygulamalan ve hayat pahalılığını protesto etmek amacıyla, Türk-lş bölge temsilciliklerinin bulunduğu 9 ilden Ankara'ya yürüyecek. Özelleştirme kapsamında bulunan termik santrallar ile santrallara kömür üreten ocaklarda çalışan işçiler ise 1 Mayıs'ta Yatağan'da alana çıkıyorlar. Tes-lş ve Maden- Iş sendikalan tarafından ortaklaşa gerçekleştirilecek "ÖzeUeştirmeye Hayır" mitingine, özelleştirmeye karşı olan herkes çağnldı. 26 Nisan'da toplanıyorlar Türk-Iş'in genel merkez yöneticileri ile şube yöneticilerinin katılımıyla 26 Nisan Çarşamba günü Selim Sırn Tarcan Spor Salonu'nda bir toplantı gerçekleştirilecek. Toplantının ardından sendikacılar topluca Anıtkabir'e yürüyerek Atatürk'ün huzurunda saygı duruşunda bulunacaklar. Türk-lş Genel Başkanı Bayram Meral Anıtkabir Özel Defteri'ni imzalayacak. Yürüyüşler, Türk-lş bölge temsilciliklerinin bulunduğu İstanbul, Izmir, Bursa, POA /T a PttroH* Türk-lş, 'özelleştirme uygulamalan nedeniyle konfederasyon üyesi 15 bin kişinin işini yitirdiğini' bildirdi. Adana, Eskişehir, Diyarbakır, Erzurum, Sıvas ve Samsun'dan Ankara'ya olan uzaklıklara göre bugün ve yann başlayacak. Türk-lş Genel Eğitim Sekreteri SaKh Kılıç, özelleştirme uygulamalan ve beraberindeki işten çıkarmalann son aylarda yoğunluk kazandığını belirterek, özelleştirme uygulamalan sonucunda konfederasyon üyesi 15 bin kişinin işini yitirdiğini söyledi. Hayat pahalılığından en çok etkilenen kesimin işçiler ve memurlar olduğuna dikkat çeken Kılıç, hayat pahalılığı ve özelleştirme uygulamalannı protesto etmek amacıyla, sendikacılann Ankara'ya yürüyeceklerini belirtti. Ankara'da yapacaklan kapalı salon toplantısında hükümeti uyaracaklannı bıldiren Kılıç, toplantının ardından toplu halde Anıtkabir'e yürüyeceklerini ve hükümeti Atatürk'e "şikâyet edeceklerini" anlattı. Yaptıklan yürüyüş ve toplantıya karşın hükümetin, istemlerine ve sorıınlann çözümüne kayıtsız kalması durumunda Türk-lş Başkanlar Kurulu'nun acilen toplanacağını belirten Salih Kılıç, bu toplantıda ise yeni eylem türlerinin belirleneceğini söyledi. Termik santral işçileri ise alanlara çıkıyor. Sendikacılar tarafından yapılan ortak açıklamaya göre, Türk-lş Sendikalar Birliği'nin destek ve katıhmı ile gerçekleştirilecek olan . . miting 1 Mayıs Pazartesi günü saat 14.00'te başlayacak ve saat 18.OO'de sona erecek. Ihale sürecindeki santrallan almak isteyenleri, kurduklan barikatlarla iş yerlerine sokmadıklannı anımsatan Tes-lş Yatağan Şube Başkanı Erol Soğancı, satışını tamamlanması durumunda barikatlan yeniden kuracaklannı ve üretimden gelen güçlerini sonuna kadar kullanacaklannı söyledi. 'Özelleştirmedeğa' Termik santrallann giderlerini azaltarak kârlı duruma geçmelerini sağlamanın olanaklı olduğunu vurgulayan Soğancı, bunun yolunun özelleştirme olmadığına dikkat çekerek şöyle konuştu: "Siyasüer eUerini KİT'lerden çeksirüer yeter. Yeter ki KİT'ler siyasilerin oy sandığı olmasın. KaJdı ki santrallar bu haliyle bile kârlı kunıluşlar. O yüzden yabancı sermaye öncelikle santrallan istiyor. Santrallann özelleştirümesi vatana ihanettir. SantraOar bizim eümizde üretimini sürdürerek, bütçeye özelleştirmeden saglanacağı savlanan gelirden kat kat fazlası dde edilebilir. Bunlan anlatmak. üretimden gelen gücümüzü ve kararhhğımızı ortaya koymak için 1 Mayıs'ta alanlardayız. Özelleştirmeye karşı olan herkesi Yatağan'a çağuıyoruz." ' yeni açık bir laboratuvar Prof. Dr. FRANK DEPPE Marburg Üniversitesi E ğer bugüne bakıldığında, çelişki- lerle dolu ve önü açık bir süreçten söz ediliyorsa, bunun kendi için- de birtez de içerdiği söylenebilir. Tez, şu- dur: Yeni sosyal demokrasinin izlediği politika, aslında, 20. yüzyılın ikinci ya- nsında solun tarihinde derinlere giden bir kesintidir. Diğer yandan sosyal demokrasi, her şeyden önce de Avrupa sosyal demokra- sisi, yekpare bir "btok" değildir. İlgili her politikanın uygulanmasında, Isveç'ten Yunanistan'a kadar, hep farklı "küçük yoUar" söz konusu olmuştur. Bunlar, uluslarüstü ileri teknoloji kapitalızmi ko- şullannda da, değişik biçimlendirme op- siyonları ve hareket alanlannın saptan- masını mümkün kılmaktadır. Siyasetin uygulanması ve ifade edılmesi daima tar- tışmalarla bağlantıh olmuştur. Bu tartış- malarda aynı zamanda kapitalizm eleşti- risinin unsurlan ile neoliberalizmin eleş- tirisi de dile gelmiştir. Bu bakımdan, bu- rada, gelecekte de solun rol oynayacağı bir alan söz konusudur. Şu var: Bu alan, kurumsal açıdan ke- sınlikle tumüyle kurumuş değildir. Ulu- sal seçimlerde, eskiden olduğu gibi hâlâ, mevcut egemenlik ilişkilerinın radikal bir eleştirisini temsil eden "sol", yüzde 10"lara varan bir oy toplamaktadır. Bu tür oluşumlarda, 21. yüzyıla geçiş süre- IK SOLGELKH.I ÎAiniŞlYOR ORALÇAUŞIAR BAR1SD0STER -16- cinde radikal demokratik ve kapitalizm karşıtı solun siyaset ve programatiğine yönelik sert tartışmalar ve bölünmeler meydana gelmektedir. Burada örneğin, Italya'mn "Ripondazione Communis- ta"sı veya Ispanya'nın "Izquierda Uni- dVsı, halen hükümette olan Fransa Ko- münist Partisi ve bu ülkedeki diğer sol güçler, aynca Almanya'daki Demokra- tik Sosyalizm Partisi (PDS) anılabilir. Bu bakımdan "sol radikalizm", bugün, dire- nişin dile getirilmesi için, ama neolibe- ralizmin egernenliğine karşı mümkün bir anti-hegemonyal blok için gerekli önko- şullann yaratılmasını sağlayabilecek bir tür açık laboratuvardır. Ancak bu nokta- dan şimdilik oldukça uzağız. Yine de sol söylem ve çözümlemelerin entelektüel bir yeniden canlanma sürecine girdiği yo- lunda alçakgönüllü bazı sinyaller de var. Bu sinyaller, direnişin ıfade edilmesin- den hegemonya karşıtı bir perspektifın yaratılması türünden, böylesi bir pers- pektife de tümüyle uymaktadır. Sert ne- oliberalizmin sesi, giderek daha açık bir • Sol, geçen 50 yılın akışı içinde kuşkusuz daha da zayıfladı ve her şeyden önce 20. yüzyılın son çeyreğinde ağır yenilgi ve geri dönüşleri sineye çekmek zorunda kaldı. biçimde "disipüne edici neotiberalizm" doğrultusunda kalmlaşmaktadır. Haider tipi güçlenen bir sağ popülizm yönünde- ki bağlar, daha anlamlı bir biçimde açı- ğa çıkmaktadır. Sol, geçen 50 yılın akışı' içinde kuş- kusuz daha da zayıfladı ve her şeyden önce 20. yüzyılın son çeyreğinde ağır yenilgi ve geri dönüşleri sineye çekmek zorunda kaldı. Bu süreçte siyasal ve en- telektüel solun "işçi hareketine" (böyle- likle de sınıf temeline) geleneksel bağı zamanla artarak çözüldü (en azından sermayenin metropollerinde). Bir başka ifadeyle "işçi hareketi", sınıf ilişkileri ve kapitalizmin sosyal çelişkileri açısın- dan hep olacaktır, ama modern kapita- lizmdeki toplumsal yapı değişimleri açı- sından ve (daha da fazlası) sosyalizmin verdiği siyasal dersler açısından klasik sosyalist işçi hareketinin bir rönesansı hiç olmayacaktır. Bunun, bu analizin ko- nusu olmayacak. ancak sol aydınlar ve örgütler tarafından son derece temelli bir biçimde işlenmesi gereken, geniş te- orik ve pratik sonuçlan vardır. Sol, ay- nı zamanda sistem alternatiflerinin çö- küşünden sonra, 1917'den bu yana, her şeyden önce de 1945'ten beri, egemen sınıflann uzlaşmacılığıyla belirlenmiş bir politik alanda pek hareket etmemek- tedir. Sermaye ile emek arasındaki yeni "banş formüUeri", ki bundan neokorpo- ratizm teonsyenleri büyük coşkuyla söz etmektedir, solun kapitalizm eleştirisine dayalı kurumlanndan elbette çıkmaya- caktır. Bir başka ifadeyle, eğer geçmiş yanm yüzyıla bakarsak görülecektir ki Federal Almanya'daki solun tarihi, solun ve sosyalizmin karşıtlanmn pek sevine- rek sunduklan gibi değildir, yani kesin- likle birbirini izleyen bir çöküş ve yük- seliş tarihi olarak akmamıştır. Burada, kesinlikle, dünyevi bir çöküş süreci söz konusu değildir; bu 9O'lı yıllarda açık sonuna, ölüm ilanının asılmasma ve sos- yalizmin müzelere geri dönmesine ka- dar böyledir. Burada söz konusu olan, daha çok, olağanüstü devamsızhk içeren bir süreçtir. Bu süreç, adeta "uzun dal- galar"da akmaktadır. Artan etkinin (1944-48; 1965-75) iki dönemi ve zayıf- lığın ve yenilgilerin (50'ler ve 60'lann başı ile 1975-1991) iki dönemi ileböy- le bu. Ama yeni yüzyıla geçişte solun rö- nesansına dönüş, "yeni bir sota" dönüş, acaba kendini Rabul ettirecek mi? Bu sorunun yanıtı, dün olduğu gibi bu- gün de ortadadır. BİTTÎ SlflR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Sosyal Demokrasi Vakfı'nın (SODEV) Avrupa Birliği üzeri- ne düzenlediği bir toplantı için Adana 'dayız. Adana, yağmur- lu ve kapalı bir havayla baha- n karşılıyor. Kapalı bir havada, Adana Inşaat Mühendisleri Odası'nda, "Adaylık Sürecin- deAB-Türkiye llişkilerine Sos- yal Demokrat Bakış" başiıklı toplantıda tartıştık. SODEV Başkanı Ercan Ka- rakaş, CHP Partı Meclisi üye- si Abdülkadir Ateş, Prof. Dr. Onur Bilge Kula, Prof. Dr. Mahir Fisunoğlu, Dr. _Can Baydarol, Dr. Ahmet Özer, SODEV Adana Temsilcisi Fehmi Kaya panelin tartışma- cısıydılar. Adana'da AB'yi tar- tışmak ilginçti. Ancak Adanalılar, AB ile faz- la ilgili değiller ki toplantıya ka- tılım yüksek değildi. Mesut Yılmaz, "Avrupa Birliği'nin yolu Diyarbakır'dan geçer" demişti. Söylediği sözlerin far- Adana <dan AB'ye Girmek kında mıydı, değil miydi, kes- tiremiyorum. Çünkü bu sözler, Kürt sorununun bu ülkenin en temel sorunu olduğu anlamı- na geliyordu. Bu sözler, Kürt kimliğinin kabulü gerektiğini ifade ediyordu. Bu sözler, in- san hakları ve demokrasi ol- madan Türkiye'nin AB'ye gire- meyeceğini içeriyordu. Mesut Yılmaz, sözlerinin ar- kasında durabilecek bir siyasi kararlılığa sahip mi? O gün- den bugüne, Mesut Yılmaz'ın Diyarbakır'dan AB'ye gidecek sürece uygun bir tutumunu pek göremedik. Hakkını ye- meyelim; Diyarbakır, Bingöl ve Batman belediye başkanlan tutuklandığında, bu operasyo- nu onaylamadıgını dolaylı da olsa ifade etti. Ama ya sonra- sı..Bu anlamsız operasyonu yapanlardan hesap sorulacak bir adım attı mı? • • • Adana'dayız. Can Baydarol, Nisan 2000'de AB'ye mükte- sebata ilişkin girişimlerin baş- laması gerektiğinin protokolde yer aldığını söyledi. Halbuki Türkiye tarafından bu konuda nisan ayı sonu gelmesine rağ- men en ufak bir kıpırdanma yok. Bizdeki tartışma cumhur- başkanlığı üzerine. Genelkur- may Başkanlığı "seçimle ilgili" olduğunu söyleyerek devreye girdi. Başbakan da bunu doğal karşıladığını söyledi. Herhangi bir AB ülkesinde böyle bir tartışma yapılabilir mi? Ordunun, kimin cumhur- başkanı olmasını istediği, kimin olmasını istemediği bir tartış- ma yapılabilir mi? Genelkur- may böyle bir açıklama yapsa, o ülkenin başbakanı bunu nor- mal karşılar mı? Mesut Yılmaz'ın, "AB'ninyo- lu Diyarbakır'dan geçer" sözle- rine bir de Adana'dan şöyle bir katkıdabulunabiliriz: "AByolu, cumhurbaşkanlığı seçimlerin- den geçer." Çünkü şimdiye ka- darki birçok cumhurbaşkanlığı seçimi demokratik olmayan or- tamlarda yapıldı. Çoğu kez se- çim Meclis iradesinin dışında gerçekleşti. ••• Adana'dan AB'ye girebilir mi- yiz? Adana'da 21 yıl önce Ada- na Emniyet Müdürü Cevat Yur- dakul öldürülmüştü. Cevat Yur- dakul'un katili bugüne kadar ya- kalanmadı. Yakalananlar ise çe- şitli müdahalelerle serbest bıra- kıldı. Suçlananlar, şimdiki bir ik- tidar partisinin mensuplanydı. Onlann çoğu şu anda en önem- li yönetim kademelerindeler. AB'ye Adana'dan girebilme- miz mümkün mü? Paneldeki konuşmacılardan Mahir Fisu- noğlu, Türkiye'de adam başına yıllık gelirin 3000 dolar, Avrupa ortaiamasının ise 25.000 dolar civannda olduğunu söyledi. AB'nin yoksul sayılan ülkeleri Portekiz ve Yunanistan'da bile yıllık ortalama gelir 11-12 bin dolar düzeyinde. Bu rakamlar ekonomideki ciddi sorunu göz- ler önüne seriyor. • • • Kopenhag kriterierine gelin- ce; bu konuda Adana'dan ba- kınca parlak bir durum olmadı- ğı ortada. Faili meçhulter, yar- gısız infazlar henüz bu şehirde bitmiş değil. "Sol Tartışıyor" dizisi de gös- teriyor ki, solun kafası kanşık. AB, bizi bu şekilde almak iste- miyor. Bir kısım iktidar sahipleri ve bir kısım sol ise zaten girmek istemiyor. Velhasıl Adana'dan AB'ye girmek zor görünüyor. 2000'LÎ YILLARDA ERDAL ATABEK Kenflepde KaybedHen Çocukiuk Geçen gün bir okul servisi arabasında evlerine gi- den çocuklan gördüm. Büyücek olanları pencere- lerden sarkıyor, bağınp çağırarak çevrelerinin dikka- tini çekmeye çalışıyorlardı. Bıraz sonra sıkışık trafik- te duran arabanın yanına geldiğimde arabanın içini de gördüm. Küçük çocuklar arabanın içinde kımıl- tılı birtopluluk olmuşlardı. llköğretim çağındaki bü- yüklü küçüklü çocuklann her gün görülen geliş gi- dişlerinden birisiydi. Aracın sürücüsü bir yandan ço- cuklara rahat durmalannı söylüyor, bir yandan da sı- kışık trafikte aracını sürüyordu. Bir süredir, okul çocuklannın servis araçlannda geçen zamanlannı düşünüyorum. Kendi başına bir eğitim yeri, kendi başına ayn bir eğitim süresi oluş- turan "okulservisinde geçen zaman" çocuklar üze- rinde nasıl bir etki yapıyordu? Ne bilen vardı ne de düşünen. Çocuklar, kendi evlerinden uzaktaki okul- lara servis araçlanyla grtmek zorundaydılar, konu buydu. Çocuklann da bu süre içinde sıkıntıdan kurtulmak için bağırmaktan çağırmaktan, itişip kakışmaktan başka yapabilecekleri hiçbir şey yoktu. Yoldan ge- çenlerin bakıp da kızdıklan bu görüntü, çocuklann içinde bulunduklan durumun bir yansımasıydı. Kentlerde kaybedilen çocukiuk. Parklara hapsedilmiş ağaçlar, yollann siyah asfalt- lanna dökülmüş otomotiv konforu; çiçeksiz, böcek- siz, hayvansız, doğadan kopanlmış bir hayat... In- sanlan bir araya getirip çalıştırmak için icat edilmiş bir sistemin betonla asfalttan oluşmuş zorunlu ba- nnaklanna tıkılmış sıkışık bir yaşama biçimi. Bu sis- temin içinde büyümek zorunda olan çocuklann, ha- yatı "arabalaha biryerden biryere gıtmek, hep bir şey ıstemek, hiçbir şeyden hoşnut olmamak" ola- rak algıladıklan bir zorunluluklar zinciri. Çocukluğumuzun özgür günlerinin nasıl bir "ge- liştirici çokyönlü ortam" içinde geçtiğini şimdi çok daha iyi görüyorum. Özgürlük artık bacaklanmızın enerjisiyle değil, parmak uçlanmeın dokunduğu tuş- laıia aranıyor. Klavye ve ekran özgürlüğü. Sanal ger- çeklikle kendini uçuyor sanmak. Kafese konmuş in- sanın kendini kafesine alıştırmasının çaresız yollan. Süpermarketlerin parlak ışıklı reyonlannda alışveriş yaparken kendini özgür sanmak. Güvenlık sıstem- leri çökertilmiş kent canlısının elektronik kartlarla ekonomik özgürlük yanılgısıyla avunması. Çocukluğumuzun özgür günlenni şimdi daha iyi anlıyorum. Topraksokaklannda koştuğumuz, korulanndaci- rtt attığımız, büyük ağaçlanndan ceviz topladığımız ağaçlı, çiçekli, böcekli, kedilı köpekli geniş yaşama alanlan. Çocukiuk çağının birbirimiz olmadan tadı- nı almadığımız arkadaşlanmız, özel dostumuz olan yaşrtlanmız, sevgılimiz olduğunu bilmeyen sevgili- lerimiz, ağaçlanmız, hayvanlanmız, bunlann hepsiy- le dopdolu çocuk hayatımız. Çocukluğumuzun zen- gin hayatı. Evden bir topak ekmek, biraz peynir, bir domates kapıp fırladığımız sokaklar. Geliştirici so- kak kültürünü doya doya yaşayışımız. Arkadaşlık- lar, dostluklar, kavgalar. Taşlı sopatı mahalle kavga- lan. Öteki mahallede kıstınlıp dayak yemeler. Son- ra onlan kıstınp dövmeler. Sonra banşıp has arka- daş olmalar. Güç zamanlarda sınanan dostluklar. Beklenmeyen ihanetler. Çocukluğumuzun zengin hayatı. Şimdi hamburgerie kolayı ödül sayan kent çocuk- lanna bakıyorum. Servis arabalannın pencerelerin- den sarkarak var olduklannı anlatmaya çalışıyorlar. Kendilerinin farkına bile varmayan kalabalık kentle- rin içinde kurallan bozarak var olduklannı anlatma- ya çalışıyorlar. Bu servis araçlanndan kurtulup evlerine döndük- leri zaman, kendilerini bekleyen anne baba beklen- tilerine ne yanıt bulacaklar? Bir beton yığınağından başka bir beton yığınağına geçerek sürdürdükleri hayatın ödülleri ne olacak? Bilgisayann başındage- çirmelenne izin verilen saatler mi, yeni bir şey alma- lan için giriştikleri ısrartann sonucunu almak mı, yok- sa hiçbir şeyle doyurulamayan doyumsuzluklan mı?.. Ne yazık ki onlar belki de hayatlan boyunca "kent- lerde kaybedilmiş çocukluk"\ann\ arayacaklar ve hiçbir yerde bulamayacaklar. Endüstri çağı, insanlann fabrika yakınlannda top- lanarak üretim yapmalan için kurduğu kentlerde on- lann çocukluklannı kaybetti. Sonra da bu çağın eği- timi adına yıllarca tüketici yaptığı çocukların sorun- lanna çözüm bulmak için yeni yollar bulmaya çalış- tı. Şimdi artık endüstri çağı da bitti. Şimdi de kent sokaklannda kaybedilen çocukiuk, bilgisayar ek- ranlannda mı aranacak? Bu sorunun yanıtını henüz kimse bilmiyor. Belki, 23 Nisan Çocuk Bayramı'nı kutlarken "doğal hayatın çocuklara geri verilmesi" üzerinde de düşünürüz. E-mail: erdal.atabekujmynetcom.tr Fax: 0212 513 90 98 MHP'nin cumhurbaşkanı adayı Hitler'i çeviren Turan Türkeş'le ters düşmüş ANKARA (ANKA)- MHP tarafından cum- hurbaşkanlığına TBMM dışından aday gösterilen Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kamil Turan hakkın- da aynı üniversitede bir- likte çalıştığı öğretim üyeleri çeşitli iddialarda bulunurken Turan'ın Al- parslan Türkeş'le yolla- nnın 12 Eylül öncesinde aynldığını mesai arka- daşlanna söylediği ögre- nildi. Gazi Oniversitesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Turan'ın cumhurbaşkanı aday adaylığı hakkında değerlendirmede bulu- nurlarken Turan'ın Ülkü Ocaklan Derneğı köken- li olduğunu ve sol görüş- lü öğretim üyesi ve ele- manlannın üniversite- den uzakiaştınlmasında etkin rol oynadığını sa- vundular. MHP Genel Başkanı Devlet Bahce- li'nin hocası olan ve 1968 yılında, 33 yaşmda Hhier'in "Siyasi Vasiye- tim" adh kitabını Türk- çeye çeviren Kamil Tu- ran'ın YÖK tarafından Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlığı'na atandığı, görev süresi dolan Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Enver Hasanoğtu'nun yerine rektörlük için adaylık gi- rişiminde bulunduğunu belirttiler. Prof. Dr. Tu- ran'ın Sorbonne Üniver- sitesi'nde sosyal politi- kayla ilgili bir enstitüyü bitirdiği ve Gazi Üniver- sitesi'ne girişte bu ensti- tünün verdiği diploma- nın akademik kariyer açısından geçerli olup olmadığı tartışmalannın yaşandığı belirtildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle