Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 NİSAN 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Anahtarı üstünde teslim edilen nükleer santral ile nükleer teknoloji arasında büyükfark vardır
AtombombasıProf. Dr. Tolga YARMAN
G
ündenıdeki, nükleer santral ıhalesi çerçevesinde, çok
kımsenın ağzında. a\nca haylı uluorta, bir "uhısal
nükleer sa\unma~ lafıdır gıdıyor...
Bu bahsı \ ıllardır. ö\ le >a da böyle anlattım . Ama işte fazla
okunmu\or ya da unutuluyor. O nedenle ilgililere, o arada,
konu üzerıne ıyı nıyetlı. ancak bılgi yoğun olmaktan uzak
görünen yazılar yazan. \urtsever değerli aydınlanmıza,
konuyu bu aşamada. özetlemek gerekıyor...
Önce şu bırkaç kavrama aydınlık getirmeliyün.
Zürıh Havalımanı'ndan Istanbul'a uçmadan evvel Zenith
marka bır saat satın aKanız. bııraya, Zenith teknolojisiyle
geliyor olmazsınız. değil mı''
Is\ içre'den. buraya bır "saat imalat makinesi" getirseniz,
ülkemıze "saat teknolojisini". yıne getiriyor olmazsınız.
"Saat teknolojisi" farklıdır, "saat imalat becerisi" farklıdır.
"Saat teknolojisi"; "saat imalat becerisini" satın alarak
edinmeyı değil: araştırına laboratuvarlanndan üretim
tezgâhlarına. yani bif nev i a'dan z'ye, üretebilecek olmayı
ıçenr
T
urk Ha\a Yolları. şımdı yanm yüzyıldan fazla
zamandır. ijükür. epey zamandır da kazasız belasız
"ha\a şolları işletmeciliği" yapıyor. Uçaklar satın
alıyor. uçaklar kiralıyor. uçaklar ışletiyor. Ama ışte
görüldüğü gibı. "hava yolu işletmeciliği" başka. "aviyasyon
teknolojisi". yani motorundan gövdesine, elektroniğinden
konforuna, "uçak \e uçuş teknolojisi" başka. Türk Hava
Yolları uçak ımal etmıyor Etmesi de gerekmiyor, "uçak
işletmeciliği" yapıyor Bunun gibi. "anahtar üstünde teslim,
nükleer santral" kıırııp. "nükleer elektrik" üretmek başkadır,
"nükleer teknoloji" başkadır "Nükleer elektrik üretmek",
tam da ha\a yolu işletmeciliği gibı, "nükleer santral
işletmeciliği" demektır; "nükleer teknoloji, ya da nükleer
santral geliştirme faaliyeti" demek hiç değildır.
Gelehm "nükleer bomba\a..."
Nükleer bomba çağ atlamak değildir
| u gizemlı konuya bırazdan pek çok yönü ıtibanyla
. gıreceğım Ama en önce şunu söyleyeyım. Nükleer
'santral kıırarak. nükleer teknoloji gelıştınlıyor
fla\acağı gibı. nükleer bomba da yapılmaz. Başka bir
deyişle. nükleer bomba yapmak için, nükJeer santral kurmak
gerekmcz. Bombanın nasıl yapılacağını bilıyorsanız (çok
muhtemclen) tsraıl'ın yaptığı (ya da Israil'in yapmasına göz
yumulduğu) gibı. bomba malzemesi (uranyum-235 ya da
plütonyum-239). "çalmak" yeterlidir. Bu malzemelerden
herhangi bırınden basket topu kadan, koca bır kenti yerle bir
edebilecek güçtekı nükleer bomba olur.
Bunu bız böyle yapalım diyor değilim. (Aynca bırazdan
göreccğız. bomba yapmama yönündekı uluslararası
yaptınmlan ımzalamış bulunmaktayız.) Ama bombayı, kolay
yoldan yapanın* bunu nasıl yaptığını anlatmakla
Tek başına nükleer bombayı yapmak da marifet değildir.
Ziya-ül Hak'ın dcyışıv le. "aç kalmak pahasma" nükleer
bombayı yapabılırsınız Ama bunu, doğal bır sanayi
sürecının ürünü olarak dcğıl de. gen kalmış. ülkenizde
oluşturduğunuz bir "teknik gelişnıe vahasında"
gerçekleştinyorsanız (kı olabüır), "ülke geneüne", hiçbir
katkı sağlıyor değüsinizdir. Bombadan önce, fakir bir
ülkesinizdir; bombayı yapmış olarak ise, bombalı fakir bir
ülkesinizdir! Pakıstan, ne yazık ki buna bir örnek. Basın,
hem de kıyamet kadar nükleer silahı olan, ancak nükleer
santrallannı Batı'dan almaya yönelen Çin Halk Cumhuriyeti
de bir örnek. Ama bu yazıda dikkate getirmek istediğim
daha temel. Bu açıdan nükleer silahlanma yanşına bir göz
atmamız gerekecek.
Nükleer tırmanma ve sllahsızlanma süred
N
ükleer dehşet 1945'te, art arda Hiroşima ve
Nagazaki'de, inanılmaz bir kâbxıs olarak
somutlaştıktan başka; sonraki her basamağında,
insanhğı, yeryüzünden daha, daha da çok silebilecek,
benzersız bır "terminatör" olarak, her tarafımızı sarmış;
alabildiğine fecileşip, tam bir cehennem kurgusuna
dönüşmüştür.
Bu kurgunun. her bir kademesini, tüm teknoloji
cephelerinde, dünyamızın en yetenekli, en ileri matematik
zekâlı çocuklan, nesilleri tutan uğraşlar uzantısında var
ediyorlar; ancak her biri inanılmaz derecede dâhiyane olan
söz konusu buluşlar. icatlar, yapıtlar, birbirlerine eklendikçe,
ortaya son toplamda, çıka çıİca, tüm insanlığı bir çırpıda yok
edebilecek olduğu ıçın, akıl almaz bir ahmaklık tablosu
çıkıyordu... Ben bu tabloya. "dâhiyane ahmaklık tablosu"
diyorum.
1950'ler sonrası dünyamızın yaşadığı silahlanma yanşı, adı
da zaten "nükleer cılguılık dengesi" olarak gerçek bir
"defifikti".
Karşılıklı, on binlerce nükJeer başlık var edildikten başka,
yüz binlerce nükleer başlık ımaline yetecek kadar çok
nükleer bomba malzemesi üretildi. Başlıklardan her birinin
bu" New York'u, bir VVashington'ı. bir Moskova'yı, bir
Pekin'i, bir Paris"i, bir Londra'yı, biı Istanbul'u, ağızdan yel
alsın, yok edebileceği hatırlanırsa, şu tablonun nasıl tüyler
ürpertici bir tablo olduğu daha iyi anlaşılabilir.
N
ükleer başlıklan, düşman hedeflere, uzaydan,
şandelleme geçirerek. hepsi hepsi şöyle bir yirmi
dakıkada. bilemedinız yanm saatte taşıyacak
kıtalararası balistik füzeler (ICBM, Intercontinental Ballistic
Missiles). sonra balistik füzelere karşı füzesavarlar (ABM,
Anti Ballistic Missiles), sonra sonra, füzesavarlan aldatmaya
dönük, düşman semalara girince, üçe. beşe, ona saçılan
saçma başlıklı fuzeler (MIRV, Multiple Independently
Targeted Reentry Vehıciles), yıllar ve yıllar boyunca, nükleer
strateji ve silahlanma yanşının ivmelenme odaklannı
oluşturdu. Topyekûn bir nükleer saldınya maruz kalınması
durumunda, hâlâ daha "mukabele kabiü'yetine" sahip
bulunmak. çılgınlık dengesinin şah daman olduğu için,
yeraltmda kazılmış tünellerde, biteviye dolaşhnlan dev
nükleerfiizeler;bunun gibi denizaltılarda ve ultra modern.
ağır bombardıman uçaklannda sürekli. nükleer bir saldında
mahvolma ihtimalınden uzakta, dolayısıyla bir "mukabele
cephanesi" olarak gezdirilen nükleer silahlar, ucu bucağı
belli olmayan bir maceranın halkalan olarak sahneye
çıkanldı
Her biri nefes kesecek ölçüde dâhiyane olan bu buluşlar,
icatlar, yapıtlar, birbirlerine habire eklendikçe, son toplamda,
tüm insanlığı bir çırpıda yok edebilecek "akıl almaz bir
ahmaklık tablosu" oluşmaktaydı. v
ilave silahlanma manasızdı! • ' -
Neyse kı, arada bır felaket yaşanmaksızın, böylesi bir
tırmanışın
sonunun
olmadığı, o da,
ancak 1970'lerinbaşlannda
idrak edildi.
Şöyle ki, ABD ile Sovyetler
Birliği'nin birbirlerini biteviye tartabılen
kapışma karakterleri çerçevesinde, o
zamana kadar pek akla gelmemiş olan,
basit bir "teorem" fark edilıyordu. Eğer
söz konusu taraflardan biri, savunma
maksadıyla olsun (stnhejik) ilave bir
üstünlük edinirse; bu, her halükârda, karşı
tarafa bır tehdıt olarak yansıyor; böyle
olunca da, söz konusu tarafı, dengeyi
yakalamak üzere, ilave silahlanma
gayretleri yönünde. azdınyordu.
Yani: Silablanmanın sonu yoktu. İlave
silahlanma, dolaytstyta manasızdı!
Aynca kaç defa ölecektik, değil mi?
îşte neden sonra, bu basıt olgu, idrak
ediliyordu.
B
u sebeple sonunda, nükleer
silahlann sayısınm
sınırlandınlması gerekti Bağıl
olarak, sılahlarda azaltma programlan
başlatıldı. Ne ilginçtir ki, aynı çerçevede
(olası bir nükleer saldmyı önden haber
verecek olan) erken haber alma cıhazlannın
dinleme menzillerinin bile, sınırlandınlması
yoluna gidilmek gerekti. Kitn ne derse desin,
dünya egemenleri, hasmı yok etmek isterken
son toplamda, ortadan kendilerini de silip
külünü dahi bırakmayacak bır canavar
yaratmıştır. Nükleer çılgınlık dengesi,
bundan başka bir şey değildır. Eğer siz
nükleer tetiğe basmıyorsanız, bu
aslında, artık basamayacağınız
içindir.
Nükleer tetiğe ilk olarak kim basarsa
bassın, davranışı, intıharla
eşanlamlıdır. Çünkü karşı taraftan
gelecek mukabele, "nükleer tetiğe ilk
basam", onun hasma yaptığından, daha da beter
edebilecektir. Siz, saldınyı ilk başlatacak kadar
"cüretkir" ve "hızh silahşör" olsanız da, böyle
bir saldında karşı tarafı, hıçbir biçimde, tam
imha edemeyeceksinizdir; onun, içinde
olduğumuz evrede, her zaman
yeraltında, denizaltılarda ve sürekli
devriye uçuşlan yapan uçaklarda
dolaştırdığı, nükleer silahlan, siz
ona ölümcül darbeyi vursanız
da, sizi topyekûn imha
edebilecek bir yetide
bulunacaktır.
Siz işte, ne denli üstün
olursamz olun, bunun
için hiçbir suretle
nükleer tetiğe
olmanın
gunırlanmasıyla,
bunun keyfini elbet bir süre
çıkaracaktır. Aynca söz gelişi bır
Fransa, Pasifık'te atom bombası
deneyince cakalanacak da, bir
Hindistan, bır Pakıstan böyle bir
:••• şey yapınca, neden
cakalanmayacak!
Aynı çızgiden, bır süper
nükleer deneme yapınca
kimsenın gıkı çıkmayacak, ama
yoksul bir ülke nükleer deneme
yaptığında, neden tüm dünya süper
ahalisi, onun üstüne çullanmaya hak
sahibi sayılacak? Yok böyle bir şey!..
Batılılar; Uzakdoğu'nun yoksullan
kendilerine, "nükleer de nükleer"
diye yaklaşırlarken onlann
emellenni bilmiyorlar mıydı? Bal
gibi bıhyorlardı. Ama yoksullann,
nükleer oyuncaklara sahip
olabileceklerini hiçbir zaman
akıllanna getinniyorlardı.
"Yapamazlar" deyıp geçıyor,
yalnızca tatlı kârlanm
gözetiyorlardı.
Uzakdoğulu yoksullar da
Batıhlann böyle
düşündüklerini biliyor, ama
"aç kalmak pahasma da olsa
bombayı yapacağız" demekten
çekinmiyor, Batılılardan edinmek istedikleri
oyuncaklara, kilitlenmişliklerini, kararlılık
içinde ve alenen sürdürüyoriardı. Şu
Batılılann valla yatacak yerleri yok!
Işte evdeki hesap çarşıya uymadı.
Batılılar, yarattıklan şu dâhiyane
ahmaklık tablosundan,
başlanna dolaylı dolaysız bir
nükleer bela gelmeden,
almalan gereken dersi artık
almalıdu"lar. Kendileri,
nükleer silahsızlanma
süreci başladıktan sonra
bile bir ileri, iki geri, taa
"yıldız savaşlan" macerasına
kadar sürüklendikleri halde,
gereken dersi hâlâ ve ne yazık ki
hâlâ, tam alamamış görünüyorlar.
• **.
basamamaktasınızdır!
Bu olgu, Sovyetler Birliği (uzaya düşman nükleer başlıklan,
uzayda yakalayıp yok etmeyi amaçlayan lazer silahlannm
yerleştirilmesini kapsayan) Yıldız Savaşlan Projesi'yle,
teknik olarak çökertihniş olsa da, hâlâ böyledir. Bütün
bunlara rağmen; başta Batı dünyasuun yarattığı nükleer
canavar. tüm künyesi, tehlikesi, vahşeti, sabıkalan ortaya
çıkmış olmakla beraber, o Batı'ya rağmen yani dünya
süperlerinin (hem de hiç beklemedikleri biçimde) irade ve
kontrolleri dışında; din savaşlanyla kapışıp aynşmış (ama o
haklı, ama bu haklı, bu bir tarafa), birbirlerini bitirme
saplantısındaki Orta Asya'daki yoksullann, önce Hindistan,
sonra da Pakistan'ın kucaklannda, yavrulamış
bulunmaktadır.
Y
oksullar arasındaki çatışmalan kendi çıkarlan için el
ovuşturmalarla kaşıyıp azdıranlar, kısa vadede
umduklan ticari kârlan sağlasalar da uzun vadede,
şeytani kurgulannın tersine doğru dürüst yiyecek ekmeği
olmayanlara sattıklan "pahah oyuncak lambalann içindeki
Alaaddin'in", burada ilelebet mahsur tutulamayacağını
öğrenmiş olsalar gerek. Ne oldu şimdi yani, Hindistan'dan
sonra Pakistan da atom bombasına sahip ohnuşsa? Önce bir
defa tabıı şunu söylemek gerekli: Banlılara oh olsun! Hiç
kuşkusuz, ama neticede geçici bir süre için, evvelce
Hindistan'ın yaptığı gibi Pakistan da atom bombasına sahip
B
ari kütük gibi yanılmak pahasına, gidip yoksullan
azdırmaktan yana almalan gereken dersi alsalar. Bu
dersi bile almamış görünüyorlar.
Alsalar gelip şimdilerde Balkanlar'da, Romanya'da,
Ortadoğu'da, tran'da, Türkiye'de, acaba, hem de uluslararası
onca yaptınmı hiçe sayarak "nükleer bomba çığırtkaııhğf'
yaparlar mı? Süzme bakışlarla, "Gözüıne bak, ne demek
istediğimi anlarsın" der gibi, "Bizim nükleer santrahmızı
satın alın, ulusal çıkarianruz acısuıdan en iyisi budur"dıye.
Mahmutpaşa'da enayi kandırmada bile kullanılmayacak
yöntemlerle, Bükreş'te, Ankara'da, sonra tabii Atina'da ve
öteki "müstakbel pazar" ülkelerin baş köşelerinde, bürokrat
ayartmaya, siyasetçi yandaş edinmeye, yurtsever-milliyetçi-
muhafazakâr çulsuz mıknatıslamaya, milyon dolarlar
dökerler mi? Yalnız bakın, Hindistan, Pakistan ya da fark
etmez, bizim açımızdan veya komşulanmız yahut öteki •«•*•.
gelişmektekiler açısından, derinde ne var? Yani, atom
bombasına sahip olmanın böbürlenmesiyle, bunun keyfini
bır süre çıkannca ne olacak?
T
eknik olarak, yanm yüzyıl önce âlâsı yapılmış deli
oyuncaklannı, şimdi olsun keşfetmenin dayanılmaz
keyfi, özellikle daha önce "yirmi dört kısım tekmni
birden" görülmüş; şu halde, "uygarüğımızda vûcut bulmuş
gabilikleri bir araya getirmek üzere kurulacak müzenin" baş
köşesınde teşhır edılecek film karşımızda durmaktayken
ıvesonrasıAllah için ne sağlayacak? Emperyalızmi, tek kişının bile
burnu kanamadan, karga tulumba, tüm kökleriyle birlikte
yurtlanndan savurup atan Hınt Yanmadası'nın çocuklan,
dünya tanhıne örnek bilgeliklerine sanlmayıp nükleer
silahlanma yanşının çıkmazlanndan mı medet umacaklar?
Yunanistan'la Türkiye, Irak'la Iran. şu dâhiyane ahmaklık
tablosunu hem de ellerindekı ıptıdaı çelık çomak araçlanyla,
envai cins hüsran, köşe başlannda kol gezerken baştan mı
yazmaya koyulacaklar? Bunu mu mıllı bir amaç edinecek,
teknolojik olarak serpilmenın motoru sayacaklar?
Her şeye karşın bu aşamada yalnızca Hindistan ve Pakistan'a
özgü gibı duran nükleer gelışmelenn, akıl özürlülük dur
durak bilmedığı için olmalı, ne yazık kı üstelık hızh bir
biçimde, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da bir hareketlenme
meydana getıreceğını beklemek yerinde olur. Ve şurası da
muhakkak kı, bu hareketlenmenın kontrolü bundan da evvel
takibı Batılılar açısından, ucu muammalarla dolu, müthış bir
başağnsı. harta korku kaynağı oluşturacağa benzemektedir.
Dil demeye hiç varmıyor, ama eğer bugüne kadar hem de
kaç türlü alınmış olması gerektiğı halde hâlâ daha alınmamış
olan dersler, ancak böyle ahnacaksa... Oh olsun!..
İşte bakın, birbirlenne ne denlı düşman olurlarsa olsunlar,
dünyadakı bütün gızlı örgütlerin, duraksamasız ışbırliği
yaptıklan sanmm başlıca tek bır konu vardır: Nükleer
terorizm.
A
tom bombası neticede, dediğim gibi basket topu
kadardır. Imkânı olan her kim istese, hiç başka bir
şeye ihtiyaç duymaksızın alır onu bir valize
yerleştirip isterse New York'a. ısterse Tokyo'ya, isterse
Moskova'ya, ya da Pekin'e, yahut Paris'e veya Londra'ya
sözgelişi bir metro ya da otobüs durağına bırakıp (başka bir
şey değil, uzaktan komuta ile) koskoca bır kenti bir anda
cehenneme çevırebilır. Orta Asya'da atom silahının
yaygmlaşması, hele buradan. inlı ufaklı başka diyarlara
sıçrayabilecek olması, en başta nükleer terorizm belasını
çağnştınyor. Herkesın şımdı ve giderek artan bır dikkatle, en
önce bu belaya karşı önlemler gelıştırmesı gerekıyor.
Ya Türklye?..
B
ütün şu mevcut ve olası gelişmelerden, ülkemizin
evet, şöyle ya da böyle etkılenmemesi hiç mümkün
görünmüyor.
Ne ki, zaman efelenme ya da efelenme sevdalanması
geçirme zamanı değil, bilge olma zamanıdır.
O açıdan şu hususlann derhal anımsanmasında yarar var.
Bir defa Türkıye, Nükleer Silahlann Yayılmasınm
Önlenmesi Anlaşması'nı hükümet olarak imzalayan ilk
ülkelerden biri olmanın ötesınde bu anlaşmayı 1982'de
TBMM'den geçirerek kendı açısından yasalaştırmıştır,
kesinleştirmiştir. Türkiye, aynca 1997'de, Birleşmiş Milletler
bünyesinde, Nükleer Denemeleri Yasaklayan Anlaşma'ya da
imza koymuş bulunmaktadır. Kısa deyişle, Türkiye atom
bombasmı yapmayacağını. (elınde atom silahı olsa bile)
bunu denemeyecefini, taahhüt etmıştır.
Şu var ki, şimdi olup bitenleri yakından ve fevkalade etkin
olarak ızlemek zorundadır Bölgede nükleer silahlann uç
vennemesi ıçın gayet aktıf, kışilıklı roller üstlenmelıdir.
Nükleer silahlar (bunu artık insanhğın iyice kavramış olması
gerekir), kullanılmak için değildir! Hu-oşima ve Nagazaki
ibretliklerinden sonra, şükür ki etkileri, şu aşamaya kadar
cayduıcılık özelliğiyle sınırlı kalmıştır.
Yeni nükleer macera heveslerinin geriletilmesinin koşulu,
nükleer silahlanmanın sonunun olmadığına dair idrakin
yaygınlaştınlmasıdır. Bu bari, olmadık taşlar baş yarmadan;
bu bu- yana; sözde akıl, bilgi ve teknıkle sergilenen diz boyu
moronluklar, insanhğın başına olmadık çoraplan örmeden,
anlaşılsa!..
Nükleer değil, demokratik caydırıcılık
S
ankı şu Hindistan ve Pakistan serüvenleri hiç
yaşanmamışçasına; aynca bu serüvenlerin baş
mimarlan değilmişlercesine, şimdi gelip ülkemizde,
aynı el ovuşturmalara eşlik eden, aynı göz kırpıştırmalarla,
nükleer santral pazarlarken müşteri kızıştmnak üzere,
"Benim santralımı ahrsamz, bombayı en iyi bunun
teknolojisiyle yaparsınız" dıye sözüm ona bağlılık içinde
olduklan uluslararası anlaşmalar ve uluslararası kuruluşlan
kaale bile almaksızm, çığırtkanluc yapanlann valla hiç
yatacak yerleri yok! Havvai adalannda iki villalan daha,
mevcutlara ilave üç metresleri daha olsa bu tacirler, pantolon
kemerleriyle, kalın purolanmn dumanı altındaki şiş
göbeklerini dolamada, zorlana zorlana, acaba çocuklanna,
tonınlanna daha iyi, daha güvenli bir dünya mı
bırakabileceklerdir? Durun daha bitmedi! Ey, orada burada
gram gram plütonyum envanterleri tutan "uluslararası atom
enerjisi kuruluşu", sen sağır mısm, kör müsün ki, kimlikleri
senin üye defterlerinde kayıtlı ve göz göre göre senin
bekçiliğini yapma sorumluluğunu taşıdığuı "Nükleer
Silahlann Yayümasuıın Önlenmesi Anlaşması''nı çiğneyen,
şu adamlan uyarmıyorsun? Ey "devlet güvenlik
mahkemelerinde görevli değerli savcılanmız"; bu yabancı
uyruklu çığırtkanlar, işte anlattım yaırdumuzda, alenen,
yasalanmıza ve güvenliğimize "mugayir" (aykın)
davranışlarda bulunmaktalar; lütfen daha fazla
gecikmeksizin yapışm şunlann yakalanna...
Görsünler bakalım, burası nereye çeksen oraya gidecek bir
"yamyamya" mı yoksa Türkiye'mi!.. Ey hükümet, son
günlerde önünü açtığm birçok güzel girişimden esenlik
duymaklığımız saklı olarak söylüyonım; nükleer ihaleye
nükleer bomba çığırtkanlığı ve fesat kanştmlmasına, üstelik
bunu bilerek bilmeyerek senin üyelerinin yapmasına lütfen
daha fazla göz yumma! Lafı kimse tersinden anlamaya
kalkmasın. Tabii ki etrafimız güllük gülistanlık değil,
düşmanlanmıza çikolata tutmamızı, kolonya ikram etmemizi
öneriyor değilim. Üstelik, yeterden fazla bir savunmamız
elbette olacak. Sivü sanayiden kökler alacak, onu
yükseltecek, kendi içinde aynca örgün olacak. Onun bunun
ipoteğmde ohnayacak, "mÛli'' karakterde olacak. Ancak her
şeyden evvel akılcı olacak, maceracı olmayacak, caydıncı
olacak denirken azdrncı hiç olmayacak.
B
urası, o ülke bu ülke değil, bir nazi ülkesi hiç değil,
bin yıllık Anadolu mücadele tarihimiz ve bu
topraklardaki ayyıldızlı geleceğimizi,u
\iırtta sulh,
cihanda sulh!" sözlerinde vecizleştiren Mustafa Kemal
Atatürk'ün Cumhuriyet Türkiye'sidir.
Bunun mücadelesini vermek bizim görevüniz ve
onurumuzdur. Cumhuriyet Türkiye'si, dünyaya sonu
olmayan bir dâhiyane ahmaklık tablosunun ürünü, sözde
"nükleer caydıncüık" anaforlannda, kendinden geçmeye
sürüklenecek bır ülke değildir. Dünyaya soylu tarihi ve
yaşam kavgası çerçevesinde, gerçekçi bır savunma yaptınmı
ve bunun sahibi şanlı ordusu ile "demokratik caydıncüığı"
öğretecek ülkelerden biridir.