27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 NİSAN 2000 PAZAR 12 PAZAR KONUGU Klerides 'in kızı Rum milletvekili KateKlerides ile adanın geleceği ve çözümleri üzerine söyleştik Ü'ÇÖZÜM TÜRKİYE'MN ELİNDE'-U-- Karşı taraf rahatsız edilmemeli' - Üniversitelerden söz ettiniz. Ancak KKTC'de Doğu Akdeniz Üniversitesi'nin ABD 'de Connecticutt eyaletindeki bir üniversiteyle işbirliği programı yapmasım Rum tarafının biitün gücüyle engellemeye çahştığını öğrendim. Bir eğitim kurumunun daha iyi eğitim verme çabalanm neden engellemek istiyorsunuz? -Doğu Akdeniz Üniversitesi'nin, Rum topraklan üzerinde inşa edilmiş olması nedeniyle gayri meşru bir ûniversite olduğunu düşünüyoruz. (Burada kendimizi tutamayıp gülünce tepki gösteriyor). Bir Rum için bu hiç de komik değil. Elinizden toprağınız alınmış. Bu toprak üzerinde birileri bir ûniversite inşa etmişler. Anladığım kadanyla bu bir devlet üniversitesiymiş, ama tanınmış devlet olmadığına göre devlet üniversitesi de olamaz. Bizim görüşümüze göre bu bir sorundur. Zaten bir çözüm bulunduğu zaman bu sorunlar da kalmayacak. Biz burada anormal bir durumdan yararlanmaya da çahşmıyoruz. - Anladığım kadanyla bu tür politikalarla bir çözüme ulaşmak istiyorsunuz, ama bir eğitim kurumuna yapılan bu engetteme ciddi tepkilereyol açtı... - Kuzey'de yapılan pek çok şey de Güney'de büyük tepkilere yol açıyor. Bunlara çok dikkat etmeliyiz. Karşı tarafı rahatsız edecek davranışlarda ^bjulunmaktan kaçınmajftîî2 gerekiyor... - Tabii bu da karsılıklı olmalu Öyle değil mi? - Bu tür davranışlarda bulunmaktan kaçınmalıyız. 'Kriz istikrarı zedeler' - Kaçımlmaz olduğu da birgerçek. İki taraf da birbirine karşı fazlasıyla alıngan davramyor. Oteyandan güven arthncı, yakınlaşmaya hız kazandıncı önlemlerden söz ediliyor... Yara hâla bu kadar tazeyken nasıl bir başanya ulaşılabilir? - KKTC tanınma, ya da kabul görmede ısrar ederse hiçbir yere vanlamaz. KKTC bu tutumunda ısrar ettiği sürece iki taraf arasında kurulması olası işbirliğini de sınırlamaktadır. - Bu da çok ciddi bir çıkmaz olduğunu gösteriyor... -Hayır. Anahtar Türkiye'nin elinde. Türkiye tanınma konusunda ısrarlı olmamalı. Zaten Kıbns sorunuyla ilgili üçüncü taraflardan da bu mesajı alıyor. Onlar Türkiye'ye, KKTC'nin uluslararası alanda tanınmasının söz konusu olmadığını açıkça ifade ettiler. Son görüşmelerde de önkoşul olamayacağı belirtildi. Benim için tanınma ölü bir konudur. - Dış güçler Kıbns sorununun çözümüyle neden bu derece ilgililer? Yoksa Doğu Akdeniz 'in artan stratejik önemiyle birlikte Kıbns'ın stratejik önemi de gittikçe artiyor mu? - Kıbns'ın 21. yüzyılda artık stratejik bir önemi olduğunu düşünmüyorum. Avrupa ve ABD, Kıbns'ın Türkiye ve Yunanistan arasında olası bir çatışma konusu olduğundan kaygılılar. 0nun için de bir an önce çözüm istiyorlar. Kıbns'la ilgili bir kriz patlak verirse, bu, bölgenin istikrarını zedeler. Artık bir bölgeyi denetlemek için ille de orada olmak şart değil. Şimdi uydular aracılığıyla ciddi gözlem yapılabiliyor. Üstelik artık modern silahlar da var. O nedenle Kıbns bir stratejik üs olma niteliğini kaybetti. LEYLA TAVŞANOGLUKıbrıs 'ta bir çözüme varılması için çabalar sürerken gelişmeler KKTC ve Türkiye 'deki cumhurbaşkanlığı ile Yunanistan daki genel seçimlerin sonuçlarına odaklandı. Şu aşamada adanın güneyinde ve kuzeyinde toplumlar pozisyonlarından biradım bile sapma eğiliminde değiller. Rumlar, her zamanki gibi KKTC'nin varhğının kabulgörmesine bile "tanınma " olacağı kaygısıyla karşı çıkarlarken Kuzey Kıbns da kendi varhğının uluslararası alanda "artık kabul edilmesinde " ısrarlı. Rum tarafı, hatta, kuzeydeki hiçbir oluşumu "meşru " olarak görmekten yana değil. Savunmaları da şöyle: "Adanın kuzey bölümü işgal altındadır. Işgal edilmiş Rum topraklan üzerindeki hiçbir oluşum meşru olarak kabul göremez." Peki, adanın geleceği ne olacak? ABD Başkanı Clinton, görev süresi bitmeden Kıbns 'ın bir çözüme ulaştığını göremeyecek mi? Bütün bu sorulara yanıtları, Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Glafkos Klerides 'in kızı olan Rum milletvekili Kate Klerides 'le aradık. Kate Klerides, büyük olasılıkla Klerides soyadını taşımanın verdiği ağırhğın altında Rum tezlerini sonuna ' kadar savundu. PORTRE / KATE KLERİDES ABD ve İngiltere'de sosyoloji ve hukuk eğitimi gördü. Bir siire sosyal araştırmalar yaptu Daha sonra Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Glafkos Klerides olan babasının partisi DİSİ'de kadınlann siyasete dahafazla katılımlanm sağlama çalışmalanm yürüttü. Son olarak kadınlann siyasi partilerde yü'zde 20 seçilme kotasına sahip olmalarını sağladu Rum kesiminde bir süre özel bankacılık sektöründe çalıştu Daha sonra babasının partisinden siyasete atildu 1986'da Lefkosa Belediye Meclisi üyesi, 1991 ve 1996 genel seçimlerinde de Kıbns Rum Temsilciler Meclisi (PaHamento) üyeliğine seçildL Parlamento üyeliğinin yanı sıra Kıbns'ta, toplumlar arasında, devletler dışı yürütülen temaslara etkin olarak katılıyor. - Siz neden Kıbns'ta iki toplumu yakınlastırma amacını gü- den sade insanlann düzenledikleri toplantdarda bu derece etkin rol almayı seçtiniz? - ÖncelikJe babamın partisine bağlı toplumlararası bir "Uzfaş- ma Bürosu" kurdum. Amacım, toplumlararasında uzlaşma fîkri- nı yaymak ve benımsetmek. Bu yoldaki ilk adımı benim partım attı, çünkü tarihi köklen ve Kıbns Rum toplumunun iç dınamik- leri nedeniyle partım sağcı, milliyetçi bir parti olarak görüldü. Ben de halka, partinin gerçek ımajırun bu olmadığını göstermeyi amaç- ladım. Hiç kuşkusuz tarihi bağlanmıza ve kültür mirasımıza büyük say- gımız var. Ama aynı zamanda başkalannın kültür mirasına saygı göstermemiz gerektiğine inanıyoruz. Bir inancımız da herkesın birlikte yaşamayı öğrenmesi gereğidir. Bu nedenle partımin ima- jı birkaç yıldır değişmeye başladı. Tabii neden sadece bu değil. Başka politika değişıklikleri daha yaptık. Daha önceleri DlSl'ye "kapitalistterin partisi" gözüyle bakılıyordu Son yıllarda sosyal refah ıçın onemli projelergehştırdık. Serbest pıyasa ekonomisiy- le sosyal refah politikasını el ele yürütüyoruz. - Evet de, ikiyıl kadar önce Kıbns Rum kesiminde başkanhk seçimlerini izliyordum. Akşam seçim sonuçlan açıklanır açık- lanmaz babamzınyandaşları otomobillerle uzıın bir konvoy oluş- turarak Lefkoşa 'daki Eleftheria (Özgürlük) meydamnda, ellerin- de Yunan bayraklarıyla gösterileryaptılar. Siz kendinize, Kıbns Cumhuriyetidiyorsunuz ve bir de bayrağınız var. Göstericilersiz- ce neden Kıbns bayrağı yerine Yunan bayrağını sallıyoHardı? -Kıbns'ta 1960 Anayasası kabul edildikten sonra Kıbnslı Rum- lar ve Türklere anavatanlannın (Yunanistan ve Türkiye) bayrak- Iannı kullanma hakkı tanınmıştı. örneğin, Kıbrıs Türk okullan Türk bayrağını, Kıbns Rum okullan da Yunan bayrağını gönder- lere çekiyorlardı. Kıbns Cumhuriyeti bayrağı sadece kamu bina- lannda dalgalanırdı. Bu, bugün de bü- yük ölçüde böyle. Ama son zamanlar- da Rum toplumunda Kıbns Cumhuriye- ti bayrağı eskıye kıyasla daha sıklıkla görülür oldu. Ama yine de, her iki top- lumda da anavatanlanyla kimlik özdeş- leşmesi eğilimı görülüyor. Sonın kıs- men buradan kaynaklanıyor. Aslında böyle olmamalı. Kıbnslı Türk de Rum da kendi kimliğini anavatanla özdeşleş- tirebilir. Ama burada duram daha fark- lı. Anayasanın işleyebilmesi için Kıbns- lılığa daha fazla özen gösterebıhrdik. Ama olmadı. Dostça duygular -Biray kadaröncegazetelerdesizin, KKTC Demokrat Parti lideri Serdar Denktaş'la ara bölgede buluştuğunu- zu, daha sonra da birlikte Rum tarafı- nageçerek Holiday Inn Oteli 'nde öğle yemeği yediğinizi okudum. Bu buluş- ma nasılgeçti, sizin açınızdan? - Aslında, ben Serdar ve başka parti liderleriyle Ledra Palas'ta, Slovak Cum- huriyeti aracılığıyla buluştum. - Neden Slovak Cumhuriyeti? - Bugünkü Slovak, eskinin Çekoslovak Cumhuriyeti yıllardır Kıbns'ta siyasi parti liderlenni buluşrurmaya çahşırdı, başarmış- tı da. Ama 1997'de bu buluşmalar kesildi. Daha sonra Slovak Cumhuriyeti temsilcileri bu buluşmayı 14 Şubat'ta gerçekleştir- meyi başardılar. Ben, partimi temsil etmekle görevlendirildim. Çünkü toplumlararası uzlaşma bürosunun çalışmalanm yürütü- yorum. Serdar'la orada karşılaştık. Ne yazık ki yemeğe kalama- dım. O nedenle de çok fazla konuşma fırsatım bulamadık. Onunla yeniden karşılaşmak beni çok memnun ettı. 1993 'te Oxford'da kriz çözme konulu çalışma gruplannda yer almıştık. O zamandan be- ri de bir daha görüşememiştik. "* - Yani bu buluşma olumlu mu geçti? ı • . - Evet. Karsılıklı olarak dostça duygular içindeyiz, ama ne ya- zık kı oturup aynntılı konuşarnıyoruz. - Oysa, sizin ve Türk tarafının arasında bir kilometre uzaklık bileyok... - Evet, ama, bu toplumlararası temaslara katılan kışılerle görü- şüyorum. Ama Serdar bu temaslann bir parçası değil - Ama Serdar Denktaş hem KKTC'de parti lideri ve milletve- kili hem de Cumhurbaşkam RaufDenktaş'ın oğlu... - Evet, ama Kuzey Kıbns'tan parti lıderleri toplumlararası te- mas gruplan içinde yer ahyorlar. Alpay Durduran. Mehmet Ali Talatgibi isimlerbu toplantılara katılıyorlar. Sayın Durduran, Pi- la köyünde (BM denetimındeki ara bölgede) yapılan iki taraftan yurttaşlar toplantılanna sıklıkla gelır. Sayın Talat, Cambndge'de iki toplum tarafından düzenlenen Kıbrıs konferansma katılmıştı. - Pila köyü her iki toplumdan insanlann buluştuklan bir me- kân. Ama orada konaklama olanağı yok. Sanki köy kendi hali- ne terk edilmiş. Sizce neden? - Pila gerçekten garip bir yer. Bunun nedenlennden birisinin Kıbnslı Türkler için ayak altında olması. Kimi Kıbnslı Türkler askeri üslerde, bazılan da Güney'de (Rum kesimi) çalışıyor. Bu nedenle Pila'ya gelmeleri Kıbns Türk yetkililerce hem kabul edı- lebilir hem de kolay oluyor. Ama bazı Kıbnslı Türk arkadaşlanm- dan biliyorum, Pila'ya gelmeleri bile bazen zorluklar yaratabilı- yor. Üstelik Pila uzak. Oysa Ledra Palas'taki görüşmeler çok da- ha kolay oluyordu. - Siz, Kıbns sorununa yakın bir gelecekte çözüm bulunabile- ceğini düşünüyor musunuz? -Soruna çözüm bulunması herkesın çıkannadır. Herkes derken, Kıbnslı Rumlar ve Türklen kastediyonım. Çünkü bugünkü du- nımun iki taraf için de memnunluk verici olmadığının bilıncin- deyim. Bu anormal bir durum. Güney'de, refahımız yennde. A- ma biraz akıllı bir insan, sıcak bir çatışmada bu refahı bir gecede kaybedebileceğimızı hesap edebilir. Kuzey'de ise Kıbrıs Türk nü- fiısu azalıyor. Pek çoğu başka ülkelere göç ediyor Kuzey 'dekı top- lum gelişemiyor. Keşke durum iki taraf için de ıyi olabılseydi. A- ma çok istikrarsız. Her an, her şey patlak verebilir. Adada bir ça- tışma çıkmasını ne Türkiye, ne Yunanistan, ne ABD. ne de AB is- ter. Böyle bir çatışmanın kendi çıkarlan aleyhine olacağını çok iyi bilirler. ABD ve AB Kıbns'ta çözüm ısterler. Böyiece Türki- ye ve Yunanistan arasında muhtemel bir sürtüşme atlatılmış ola- caktır. Bence çözümün anahtannı Türkiye elinde tutuyor. Çözümden yana olmak - Nasıl elinde tutuyor? - Çünkü Türk toplumu, Türk aydınlan ve diplomatlannın bü- yük bölümü bir çözümden yanalar. Ama bazılan da hâlâ gelenek- sel düşünce tarzını benımsıyorlar Yanı Kıbrıs'ın bir bölümünüal- dık, bu da bızım güney bölgelenmizı konıyor. düşüncesi. Ama bu tür düşüncelerin devri geçti Bunların artık 20OO'lı yıllarda yen yok. Türkiye'de sonuçta hangı grubun üste çıkacağını doğrusu çok merak ediyorum. AB üye adaylığıyla Türkiye'ye Kıbrıs|soru»u- nu çözme konusunda daha fazla cesaret venlmiştir. Ben de buriun böyle olacağını diliyorum. O nedenle, çözümün anantan Türki- ye'nin elinde, dedim. Gördüğüm kadanyla Sayın Denktaş bir çö- zümle hiç ilgili değil. Bugünkü durum onu mutlu ediyor. Devle- tinin ya tanınmasını istiyor. bu olmazsa da Türkiye'yle birleşme- yı hedeflıyor. Türkiye, Kıbns için en doğru çözümün ne olduğu- na karar verdiği anda ileriye doğru adımlar atma şansını yakala- yabileceğiz. AB'ye üye olmak - Ama bildiğiniz gibi RaufDenktaş\izin söylediğinizin tama- mıyla aksini düşünüyor. Rum tarafının AB 'ye üyelik süreci ve eriştiği refah düzeyi nedeniyle bir anlaşmaya hiç yanasmadığı- m, Kuzey'de kişibaşınayıllıkgelir 4 bin dolarken, Güney'de 16 bin dolar olduğunu söylüyor ve bu durumda Rum tarafının hiç- bir şekilde uzlaşmayı kabul etmeyeceğini savunuyor... - Sa\ ın Denktaş. sonuçta adanın bölünmesini telaffuz ediyor. Biz AB"ye üye olsak bile Türkiye'yle bir sınınmız, Kuzey'de 40 bin Türk askeri olacak. Bu askerler adada olmasalar bile yanm saat- lık uzaklıkta konuşlanmış olacaklar. O nedenle adanın taksimi Kıbnslı Rumlann güvenlik endişesi içinde ounalannı sılemeye- cek Rumlar için psıkolojik bir başka nokta da adanın \ ansına bir daha ayak atmalannın olanaksız olacağı bilincidır. Bıze göre ada- nın kuzeyi yabancı ışgali altında. Bu da bıze acı venyor. Psikolo- jımız ancak adanın. ıkı toplumlu, iki bölgeli bir federasyon altın- da bırleşmesiyle düzelebilir. Kuzey. Türk yönetimınde olacak. A- ma bir federasyon gerçekleştiği takdırde dolaşım özgürlüğü geri gelecektir. Kıbns hâlâ bütündür, taksım edilmemiştır. Hâlâ uzlaş- ma. ıkı toplum arasındaki ilişkileri gelıştırme olasılıkları bulunu- yor. Adayı yeniden birleştirmek bizım ıçın psikolojık bir mese- le. Bu, adayı birleştırıp kuzeyden Türklen kovalamayı hedefledi- ğımız anlamına gelmı\or. Biz durumun normalleşmesinı, her ıkı toplumun da güvenlik duygulannın gen gelmesını istıyoruz. Bir çözümle birlikte bellı bir süre için adada uluslararası bir güvenlik gücü bulunabılır. Bu da her iki topluma güven verebilir. Her iki tarafın da kabul ede- bileceği bir garantiler sistemi kurulabilir. Bugünkü durumda sorunun çözülmediğini düşünüyoruz ve bu anonnal durumdan bir an önce kurtulmak istiyoruz. - Siz öyle diyorsunuz, ama bazılan da, "Adadaki iki liderin çö- zümsüzlük çözümdür "görüşüne inandıklarını savunuyorlar. Siz buna ne diyorsunuz? -Ben bunun babam açısmdan doğru olmadığını söyleyebilirim. Babam kırk yıldan fazladır sıyasette ve siyasi kanyen süresince pek çok güçlükle karşı karşıya gelmiştır. Çünkü pek çok Kıbnslı Rum'un söylemeye cüret edemeyeceği şeyleri söylemiştir. Babam nisan ayında 81 yaşını dolduruyor. Kendini emeklıye ayırmadan ve ölmeden Kıbns sorununa bir çözüm bulunmasını görmek en büyük dileği. Ama bunu söylerken de, bir çözüme varmak için her şeye imza atmaya hazır olduğu sanılmasın. Daha önce de si- ze anlattığım gibi bizim için tanınma konusu hayati öneme sahip. Başka hayati önemli konularda pazarhk edebiliriz. Ama tanıma konusunda, asla. Kıbnslı Rumlar Sayın Denktaş'la 1977 ve 1979'da iki toplumlu ve iki bölgeli federasyon için o anlaşmalan ımzaladıklan zaman çok önemli, tarihi bir adım atmışlar, bir uz- laşmaya girmişlerdi. O nedenle de o anlaşmalann ötesine geçe- meyeceklerini düşünüyorlar. - Siz böyle söylüyorsunuz, ancak şu anda Kıbns tam anlamty- labirçıkmazda. I97~î'deMakarios, 19"9'dadaKipriyanu 'ylaim- zalanan anlaşmalardan sonra ne oldu da bu çıkmaza girildi? - Bu çok uzun bir hikâye. Ama bence Sayın Denktaş hiçbir za- man kalıcı bir çözüm ıstemiyordu, bir çözüm için de görüşmedi zaten. Hep görüşmelerden bir an önce sıynlabilmenin yollannı aradı. - İyide.. Rum tarafının bunda hiç misuçuyoktu? Rum tarafı da görüşmelerde sıynlabilmenin yollannı aramadı mı? -Var, tabii. Rum tarafı ona yardım etti. Tarihte birkaç lıderinız tarihi bir uzlaşmaya imza atmaktan kaçındı. Ben bütün suçu Sa- ı yın Denktaş 'a yüklemek jstemıyorum. Ama temelde KıbnsTüıfeni tarafı görüşmeleri gerçekten ısteseydı bir çözüme ulaşılırdı. Or- tadaki parametrelerle bir çözüme vanlabilirdi. - Sizce o parametreler doğru muy- du? - Bence parametreler yanlış değildi. O parametreler iki topluma da gereke- ni veriyordu. Biz, Kıbnslı Rumlar ola- rak iki toplumlu, iki bölgeli federasyon çözümünü tarihi bir uzlaşma olarak gö- rüyorduk. Çünkü biz kendimizi adanın nüfusunun yüzde 80'i olarak görüyor- duk. tstila ve işgalde (Kıbns Banş Ha- rekâtı) topraklanmızm üçte birini kay- betmiştik. Adayı yeniden birleştirme- nin yolunun o anlaşmadan geçeceğine inamyorduk. Öte yandan adada iki dev- let olduğu ve bu iki devletin günün bi- rinde bir araya gelerek yeni bir Kıbns yaratacağı fikri bizım için kabul edile- mezdir. Özellikle de Sayın Denktaş ye- niden birleşmış bir Kıbns fıkrine kesin- likle inanmamaktadır ve ilk fırsatta da adayı yeniden bölecektir. Bu, tabii ki bi- zim görüşümüz. O nedenle de en fazla ileri gideceğimiz nokta iki toplumlu, i- ki bölgeli federasyondur. Merkez olabilirlz' - Peki, bunun sizce artılan nelerdir? - Bunun artılan şunlar: Her iki topluma, kendi işlerini yönetmeleri için özerklik tam- masıdır. Şu noktada iki toplum da bunu gereksinmektedir. Çün- kü o kadar uzun yıllar ayn yaşadılar ki bir süre böyle idare etme- leri yerinde olacaktır. Aynı zamanda kurulacak bir üst, şemsiye oluşum iki toplumu pek çok konuda bir araya getirecektir. Yani, iki toplum özerkliklerini koruyacaklar, ama aym zamanda gerek- lı olan işbirliğini de elde edeceklerdir. Rum, Türk ve öbürtoplum- lann birlikte, uyum içinde çalışacaklan bir devlet yaratılması ama- cındayız. Isteğımiz kesinliJde bölünme değildir. Bunu da AB üye- liği çerçevesinde başarabiliriz. AB, işlerimizi çok daha kolaylaş- tıracaktır. Çünkü AB'nin ilkeleri bellidir. - Evet de, bugünkü koşullar altında Kıbrıs bir çıkmazda gibi görünüyor. Bir tarafta hiçbir ülkenin tammadığı bir devlet, bir tarafta da bütün dünyamn Kıbrıs devleti olarak kabuüendiği bir devlet var. Yoksa siz Kıbns 'ın bir bölümünün mü AB 'ye girece- ğini düşünüyorsunuz? - Umanm böyle olmaz. Bütün dileğim bir çözüm bulunup ada- mn bütünüyle AB'ye üye olmasıdır. Bu da Kıbns'ta yaşayan bü- tün toplumlann çıkanna olacaktır. İki toplum da birlikte çalışır- sak, ıkimizin de yüksek eğitim düzeyimizi göz önüne alırsak AB fonlanndan yararlanarak Türk tarafını hızlı bir biçimde Güney'in refah düzeyuıe eriştırebiliriz. Bunda hiçbir sorun görmüyorum. Ortak yatınmlara gırebilir, birlikte Türk cumhunyetlerine ulaşa- biliriz. Çok büyük avantajlanmız var. Birlikte çalışmamızda bü- yük yarar var. Balkanlar'da geleneksel olarak Rumca konuşan halklarla iyi ilişkilerimiz var. Bunun yanı su^ Balkanlar'da Müs- lüman toplumlar da var. Türk ve Rum işadamlan birlikte o bölgede kendilerine inanıl- maz nrsatlar yaratabihrler. Aynı durum Türk cumhuriyetleri için de geçerli. Bütün bunlar başanldıktan sonra Türkiye ve Yunanis- tan bağlantısıyla bütün bölge için akıl almaz fırsatlar doğacaktır. Bu sadece para değil, aynı zamanda güç anlamına da geliyor. Öte yandan iki taraftan da ûniversite öğrencileri Kıbns dışında yaşıyor ve okuyor. Çünkü şu anda Kıbns'ta kendilerine gelecek görmüyorlar. Ama günün birinde Kıbns Avrupa'nın bir parçası olduğu zaman bir ûniversite merkezi haline de gelebilir. Şu anda bizdeki üniversitelerde Çin'den, Hındistan'dan, Pakistan'dan öğ- renciler var. Türk tarafında da benzer bir durum olduğunu biliy- orum. O nedenle uluslararası bir eğitim merkezi olabiliriz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle