26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
NİSAN 2000 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER AKUT'tan istifa eden kurucu üyelerinden Atilla Ulaş, Cumhuriyet'e açıkladı 6 Nasuh eslrisi gibi değiPCEMULUTAŞ Arama Kurtarma Derneği (AKUT) kurucu üyelerinden Atflla Ulaş, Selçuk Kataved ve Alpar Sargm'ın Tûrkiye'nin gözbebeği haline gelen bu gö- nûllü örgütten istifa etmeleri ka- muoyunda yankı uyandırdı. 17 Ağustos depreminden önce, sa- dece dar bir dağcılık ve medya çevresi tarafından bilinen AKUT, depremde gösterdiği kurtarma performansıyla ülke içinde ve uluslararası alanda po- pûler oldu. Everest'e tırmandı- ğı için "Kar Leopan" unvanını taşıyan Nasuh Mahruki'nin başkanı olduğu AKUT'un, Ati- na depremi sonrası askeri uçak- larla afet bölgesine taşınması ise demeğin prestijini zirveye taşıdı. BünyacJ Dinc • Atilla Ulaş'a göre halkın ve medyanın büyük ilgisi, AKUT'u küçük, samimi, amatör olmaktan çıkanp, büyük, kurumsal ye profesyonel olmaya zorluyordu ve Nasuh Mahruki'nin ise popülaritesini yükselttikçe değişiyordu. Yolsuzluk ve sahtekârlığın rafindan yutuhıyoruz'' endişe- süzlükyapağınailişkinherhan- binlerce tûrûne tanık olan halk, yalnızca gönüllülük esasma da- yanan, karşıhk beklemeden zor durumdaki başka insanlara ko- şulsuz yardıma koşan bu naif gençleri çok sevdı. Çünkü bu, Türkiye için bir zıhnıyet devri- miydi. AKUT'a yapılan yar- dımlar yanm trilyonu geçtı. AKUT'un yönetim kurulu üye- leri, gazetelerden yazarlık tek- lifı alıyor, TV reklamlanna çı- kıyorlardı. Her şey bu noktada patlak verdi. Küçük bir gönüllü kuruluş için yüz milyarlarca li- rahk yardunlar, yoğun medya ilgisi, AKUT içinde "kontrot- den çüayoruz, büyûk sistem ta- lerinin doğmasına yol açtı. Ses- siz, sportmen ve karşılıksız yar- dımsever AKUT üyeleri, bu bü- yük ilgi rüzgânna ilgisiz kala- mıyordu. Ancak Ağn Dağı'na yapılan bir tırmanış sırasında gazeteci ve dağcı tskender Iğdır'ın düşe- rek ölmesi, aynı ekipteki Mah- ruki'nin kariyerini tartışmaya açtı. Hemen ardından gelen ıs- tıfalar ise bu tartışmayı daha da büyüttü. AKUT'tan e-mail (elektronik posta) yoluyla istifa edenlerden Atilla Ulaş ise sıkın- tılannı Cumhunyet'e anlattı. Ulaş, AKUT yönetiminin yolsuzluk, istismar ya da usul- gı bir iddiada bulunmazken AKUT'un mevcut yönetimiyle ters düştüğü noktayı, derneğin asıl referansı olan dağcılık mis- yonundan gıderek uzaklaşması olarak gösterdi. Ona göre dep- remde enkaz altında kalanlann kurtanlmasıyla başlayan süreç, AKUT'u "istennıeven'' yerlere doğru taşıyordu. Halkın ve medyanın büyük il- gisi, AKUT'u küçük, samimi, amatör olmaktan çıkanp, bü- yük, kurumsal ve profesyonel olmaya zorluyordu. Ulaş, AKUT Başkanı Nasuh Mahruki'nin gıderek daha po- püler olduğunu ve bunun da onu değıştirdiğini söyledi. Ulaş'a göre Mahruki'deki değişim, kendısi kabul etmese de Eve- rest'e tırmandıktan sonra aldığı Kar Leopan unvanıyla başladı. Aralanndaki dostluk ilişkisi de gıderek daha mesafeli oldu. Mahruki'nin 1997'de Bursa Uludağ'a birlikte yaptıklan bir tırmanış sırasında 400 metre düştüğü kazada kendisiru kurta- ran kişi olduğunu da söylemek- ten çekinmeyen Ulaş, şimdiyse Mahruki'nin AKUT'tan elde ettiği sosyal prestiji, sosyal ve ekonomik ranta dönüştürdüğü- nü, basından gelen yazarlık tek- lifıni kabul ettiğini, eski AKUT tkinci Başkanı Feridun Çelik- men'in TV reklamlanna çıktı- ğını, bu gelişmelerin ise "dağ- abketiğme" uymadığmı savun- du. 'Ağn ekibi uyumsuzdu'tstanbul Haber Servia - Profesyonel fotoğrafçı ve 25 yıllık dağcı, doğa sporcusu BünyadDinç, Ağn Dağı'nda tskender Iğdır'ın yaşamını yitirdiği kazada Nasuh Mahruki'nin hatalı davran- dığı konusunda ısrannı sür- dürüyor. Dinç, Iğdır'm dü- şerek öldüğü kazada Ağn Dağı'na bırlıkte gıttıği Na- suh Mahrukı, Selçuk Kahve- d ve Kuvvet Lordoğhı'nun çok talihsız bir grup oluştur- duklannı söyledi. Selçuk Kahveci ile Nasuh Mahru- ki'nin AKUT'ta yaşanan so- runlar nedeniyle "gırtiak gtrdağa" geldiklerini, bunu camiada herkesın bildiğini ıddıa eden Dinç, "Krbirine güvtsıutıeyen ıtts&nlnTİan ohışanveözgecmlşIeriheAğ- n*ya kış toıinanışını yazdır- mâk isteyen bu grup o dağa hiç gitmemeliydr dedi. Mahruki'nin "tskender yerine ben ölse>dim, o benim en yakm dostunKhı" sözleri- nin de "yalan'' olduğunu ile- ri süren Dinç, AKUT'un iki toplantısına katılıp yönetimı elinde tutanlann tutumunu gördükten sonra dernek içinde yer ahnamaya karar verdiğini anlattı. Mahru- ki'nin dağcıhkta teknik ola- rak zayıf olduğunu ileri sü- ren Dinç, dünya dagcılığın- da ilk üç isimden biri olan GregChaDd'in Outside der- gisinde yazdığı bir makale- sinde Nasuh Mahruki'nin Everest tırmanışı sırasında dağcılık ve doğaya ne kadar saygısız bir insan olduğunu yazdığını söyledi. Dinç şöy- le devam etti: "Ağn Dağı'na Ormanan 4 kişflik grup için- de profesyonel olan bir tek Nasuh var. Yani gecimini dağcıhk ve dağ rehberüğin- den kazanan bir Nasuh var. Kuvvet, Marmara'da hoca, Selçuk,elektronik mühendi- sL Bunlardağahkta daha es- Idler ama amatörler. tsken- der'in asü mesleği ise bir ha- rita mühendisi ve Atlas der- gisinde edh&r. Bu dört kişi- nin birlikte gftmesi baştan yanhş. Çünkü Selçuk Kah- veci ile Nasuh Mahruld, AKUT içmdeki sorunlar ne- deniyle gutlak gu-tlağa po- zisyondalar. Diğerieri de bu durumu büiyor. Ben Na- suh'un böyle bir hata yapa- bfleceğini sezdiğim için git- memeyi tercih ettim. Çünkü hiç kimse Nasuh'un umu- runda değüdir. Çünkü Mah- ndd, bu ürmaıusta diğer üç ldşiyle raman zaman 45 da- tdkahk mesafe bırakarak bunu gösterdi" Mahruld: Iskenderinyerine ölseydim AKUT'un Başkanı "Kar Leopan" NasuhMahru- ki, Ulaş ve Dınç'in eleştınlerinin yersiz ve dayanak- sız olduğunu söyledi. Ulaş ve onunla birlikte olaylı bir biçimde istifa edenlerin, AKUT'un medyatik ol- duğuna yönelık eleştınleriyle son derece çelışen bir" biçimde "medyatikbiristifayta"aynld}k^n4anya-' kındı. Bunun AKUT'a yarar değil zarar verdiğini, yıprattığını belirten Mahnıki, AKUT'un, adından da anlaşılacağı üzere gönüllü arama-kurtarma organı- zasyonu olduğunu, bu mısyonda da değişen bir şey olmadığını söyledi. AKUT'un dağcılıkla sınırlı bir misyonu bulunmadığını, depremlerden sonra böyle bir işlevle de sınırlanamayacağını belirten Mahrukı, halkın beklentilenne ılgisız kaünamayacağını söy- ledi. AKUT'un tüm faalıyetlerinin, yapılan yardım- lann, hesaplaruun, muhasebesinin, hârcamalannın sadece basına değil, tüm halkın denetimine, hatta sokaktan geçen herhangi bırinin denetimine açık ol- duğunu vurgulayan Mahrukı şunları söyledi: "Der- neğin antidemokratik bir yapıya kavuştuğu doğru değfldir. Yapılan son seçimde yönetim kurulu ortala- ma yüzde83 oyalarakgörevabntşbr. Benim, 'Güven- dığım ınsanlarla çahşınm' sözüm ise bana kaakata- bikcek insanlann varnğma yönelik kuşkular taşıdı- ğun anlamma gelmiyor. Sadece teknik olarak işinhı •*wrm»nı oten. işmi en iyi yapabüecegini düşündüğöm ~"nısanlarla çahjınm anbûnma gefiyot Çünkü günge- liyor, yaşanunızı onlara emanet ediyorsunuz." İsken- der Iğdır'ın geçirdiği kazanın hemen ardından öldü- ğünü savunan Mahruki, bu olayla ilgili olarak şun- lan söyledi: ^AÖla Llludağdakendi geçirdiği kazay- b benzertik kurmuş. Ama iki otay arasuıda kesinlik- le benzertik yok. Üsteük Ağn'ya brtnandığunız 4 ki- şjlik grupta ekip şefl fuan da yokru. AtiHa'nuı Ulu- dağ'da düştüğü yerin eğimi daha azdı ve karla kap- bydL Iskender ise neredeyse dik bir eğünden ve caro- btşnaş bir buz jüzcyinin üzerinden düştü. Onun düş- tüğü yere inmek olanaksızdı. tskender benim en ya- km dostum, arkadaşmHh. Keşkeonun yerine ben düş- seydim. Ama o düştü. Böyle bir oianağun olduğu hai- de dimden geleni yapmadığımı söyiemek insaüazak- nr, vfcdansızlıktır.'' ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ Egîtimin Sopunlan Daha önceleri de birkaç kez değın- mıştim. Bilim ve eğitim konulannda, herkes kendince birtanım yapıyor. Ve daha sonra bu tanım çerçevesinde, "neler yapılması" gerektiğini dile ge- tiriyor. Aslında, fazla bir kanşıklığa neden yok. Genellikle kabul gören, bir bilim tanımı da vardır. Buna göre bilim; "do- ğadaki değişimin yasalannı bulmak için girişilen her türiCı çabaya verilen isimdir". Yasalar bulunduktan sonra, bu "değişimin" denetlenmesi de mümkün olacaktır. Bu arada "kuşku- cu' bilim insanı, "sûrekli" sınama ve denemelerie, varsayımlannı test ede- cektir ve bunun için bir "laboratuva- ra" gereksinim duyacaktır. Toplum bilimlennde de benzer bir yöntem uygulanır. Ancak toplumbi- limcinin laboratuvan olmadığı için, bizzat toplumu laboratuvar olarak kullanır. Aradığı değişim, "toplumda- • ki değişimdir". Ve değişimin "yasala- nna" ulaşamasa bile "eğılımlerine" ulaşır ki bu da az bir şey değildir. Bilim konusunda, yaygın kabul gö- ren böyle bir tanıma ulaşılabilir, ama eğitim konusunda, böyle ortak kabul görecek bir tanıma ulaşabilmek çok daha zordur. Hele, kıta Avrupası ile Angfo-Sakson dünyası arasında, öy- lesine temel yaklaşım farklan vardır ki, bunlan uyum haline getirmek ne- redeyse imkânsızdır. Bundan yıllarca önce Fransa'da li- se son sınrf öğrencılenne soaılan "ba- kalorya" sorusunu duyduğum zaman hayretler içinde kalmıştım. Mealen, "Ozgüriükleri korumak görevi olan devletin; başkalannın özgüriüğüne yönelen hareketleri engellemesi sıra- sında karşılaşabileceğı sorunlan an- latınız" gibısınden birşey idi. Böyle bir soruyu, ABD'de high school öğrenci- lerine sorsanız, binde biri bile geçe- mezdi. Hem devleti, hem özgürlüğü ve hem de bunun sınırlannı tanımla- mak zorundaydınız. Bizim lise sistemimiz ise tam bir çorba. Meslek liseteri, Anadolu lisele- ri, fen liseleri, süper liseler, normal li- seler vs. derken amaçlar da kanştı, araçlar da. Zaten çocuklanmız da ne yapacaklannı bilemıyorlar. Her biri bi- rertestmakinesıkesildi. "A", "b", "c" şıklan arasında çırpınıp duruyortar. İlk ve ortaöğretimde gerçekten çok sorunumuz var. Ama yükseköğretimi- mizdeki sorunlanmız, biraz daha yo- ğun ve yaşamsal gibime geliyor. (Şim- di bırileri, "yükseköğretımin sorunla- n, senin okurtannı neden ilgilendir- sin?" gibisinden düşünceler geliştiri- yortardır, ama sanınm benim okuria- nm bu konuya çok ilgi duyuyor.) Yükseköğretim denilince de, türdeş bir eğitimden söz edemıyoruz. Açı- köğretimi var, meslek yüksekokullan var, normal üniversiteter var, ayncalık- h üniversiteler var, vakrf üniversiteleri var... Yani sorun oldukça karmaşık. Bu üniversite ve yüksekokullardan bir kısmı belirii bir meslek kazandırmaya çalışıyor, bir kısmı, belli alanlarda alt- yapı oluşturmaya çalışıyor. Eskiden, "Bizim yaptığımız salt bilimi naktet- mek, bilim ûretemiyoruz" diye dertte- nirdik. Şimdi önemli ölçüde naklet- mekten bile aciz kaldığımız için, der- dimiz kalmadı... Bizim öğrenciliğimizde ve bundan bir süre öncesine kadar; akademik yaşamımızda sınavlar, "bilenlen sap- tamak" için yapılırdı. Yani bir konuda öğrenci, "bilmesi gerekenin" bir bö- lümünü, en azından "yansını" bilirse, o dersten başanlı sayılır ve geçmiş olurdu. Eğer bilemiyorsa, o dersten kalır ve yeniden görmek zorunda sa- yılırdı. Şimdi (bizim üniversite dahil) kimi üniversitelerde, "bağıl sistem" deni- len bir değeriendırme yöntemine ge- çildi. Artık önemli olan; o dersten "ge- çer not" almak değil. Zira geçer not bilinmiyor. Sınıfın ortalamasına göre geçer not belirieniyor. Ve işin bu aşa- masında, pek çok şey rastlantılaria belirieniyor. ömeğin geçen yanyıl, ay- nı dersi verdığım bir bolümdeki üç ay- n sınıftaki öğrencilerin not ortalama- lan birbirinden farklı çıktı. Birinin orta- laması 55,63; öbürünün 64,39 ve ni- hayet üçüncüsünün 61,64 oldu. Birin- de 44 alan CC alırken, öbüründe 44 alan DC'yı yakaladı. CMacak şey mi bu? Bu değeriendirme sistemi ABD'de (ne derecede olduğu tartışılır ama) ba- şartyla uygulanıyor. Fakat ABD bam- başka bir toplumsal yapıya sahıp ve bambaşka bir toplumsal felsefeyle yönetiliyor. Her şeyden önce, ABD "rekabetçi" bir toplum. Daha ilkokul sıralannda başlayan bir rekabet ve "ortalamanın üstüne" çıkma müca- delesı var. Herkes herkesin rakibi ve herkes herkesle mücadele halinde. (Böyle bir yaşam tarzının ne gibi psi- kotojik felaketlere yol açtığını, daha önceki yazılanmda kısmen anlaünış- tım.) Bizim toplumumuz, "dayanışmacı" bir toplumdur. İnsanlann bırbınni en- gellemesi ya da birbirine yardımcı ol- maması, çok büyük bir "ayıptır" ve değer yargılanmıza ters düşer. "Kal- leş" sıfatı bu türden insanlar için kul- lanılır. (Ben yedeksubaylığımı yapar- ken; Hava Harp Okulu öğrencileri bu sistem sayesinde 100 üzerinden 20'yle sınrf geçmeye başlayınca öğ- retim amiriiği birbirine girmişti)... Bu sınav sistemi; toplumsal değer- lerimizi altüst etmeçabalannın önem- li bir göstergesı ve aracıdır. ABD'nin pek çok eyaletinde; evinın bahçesine giren adamı vuranı, gözaltına bile al- mazlar. Başkent VVashington'da; dev- let, sokaktaki insanı geceleyin koru- yamadığını kabul eder. Yani bambaş- ka bir toplum felsefesi vardır. Şimdi bunlann sınav yöntemini bizim eğitim sistemimize monte ederseniz, zaten altüst olan eğitim sistemimiz, tam "düğüm olur". Eğitimimizin daha pek çok sorunu var, ama gene yerim kalmadı. lleride gene aynı konuya döneceğiz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle