Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 MART 2000 SALI O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyetcom.tr Gerekçenin Değişmesini Tarih Bağışlamaz Bahir M. ERÜRETEN Hukukçu urttaşlar Yasası (Medeni Kanun), Turk aydınlanma devriminin, kişi yaşamında en köklü değişimini sağlayan ve Türkiye'yi Batı dünyasında kabul ettiren önenili atılımlanndan biridir. Bir toplumun yaşamında, bireylerin her gün, hatta her saat karşılaştıklan olaylar, yaptıklan işlemler, medeni hukuk ortamj içinde geçer. Çoğu zaman, bir uyuşmazl ık olmadıkça. birey bunun farkında bile değildir. Bu nedenle yurttaşlık yasalan, hukuk düzeni içinde, yürürlükte olan, tarihin en eski ve en vazgeçilmez yasalandır. Ömeğin, bir devletin en önemli hukuksal düzenlemeleri olan anayasalann, en çok iki yüz elli yıllık geçmişleri olmasına karşın medeni yasalann en az iki bin beş yüz yıllık geçmişi vardır. Yurürlükte bulunan, 17 Şubat 1926 tarih ve 743 sayılı Türk Medeni Kanunu, Velidedeoğlu hocamızın Türkçeleştirmesiyle Yurttaşlar Yasası, kabul edildiği tarihte, Avrupa'nın en yeni ve en modem Medeni Kanunu olan, Isviçre'nin, 1 Ocak 1912 yürürlük tarihli Medeni Kanunu'ndan uyarlama suretiyle ahnmıştır. Bu yasa lsviçre'de, yaklaşık on beş yıllık büimsel incelemeler sonucunda yüriirlüğe konulmuş, yaklaşık doksan yıl yurürlükte bulunmuştur. Değişen koşullara uyum için bazı maddele.ri değişikliğe uğramıştır. Bugün dahi, bütünüyle yürürlüğünü sürdürmektedir. Türkiye Cumhuriyeti'nde, bu yasadan önce yurürlükte bulunan; basta Mecel Y le olmak üzere, öbür şeriat yasalannın ve örflerinin yerine yürürlüğe konulan Medeni Kanun, kısa bir sürede toplum yaşamında kabul görmüş, birkaç değişiklik dışında tümüyle bugüne degin yürürlüğünü sürdürmüştür. Medeni Kanun gerçekten büyük bir devrimin, toplum yaşamına uygulanmasıdır. Özellikle aile yaşamında, miras hukukunda kadınerkek eşitsizliğini ortadan kaldıran en önemli yasadır. Dört ayn kitaptan ve 937 maddeden oluşur. Kişi hukuku, aile hukuku, miras hukuku ve taşınırtaşınmaz mal hukuku bölümlerini kapsar. Yaklaşık 73 yıldır yürürlükte bulunan ve ancak geçen yıllarda birkaç maddesi değiştirilen Medeni Kanun'da, şimdi yine bazı değişiklikler öngörülüyor. Hemen belirtelim, laik toplumun laik yasalan, toplumun sosyal, siyasal ve tutumsal (ekonomik) koşullardaki değişime koşut (paralel) olarak değişebilir, değişmelidir de. Medeni yasalar, çok uzun ugraşlar sonucu oluşturulmuş, çok aynntılı toplumsal denge yasalandır. Geçerli ve zorunlu sosyal, siyasal ve tutumsal nedenler ortaya çıkmadıkca, yapılacak değişiklikler, mevcut dengeyi bozabilir. Çünkü yüzlerce maddelik bu yasanın, her bir faslı, öbürleriyle ilintili ve bağlantılıdır. Yapılacak değişiklikler, en ince aynntısına kadar düşünülmeli, bilim adamlannın, çeşitli katmanlann, yargının ve barolann görüşleri almdıktan sonra, bir ortak paydada birleşen görüşler, kamuoyunun da eğilimleri saptandıktan sonra değişiklik ya pılmalıdır. Aksi halde yarar yerine zarar verir, toplumsal dengeyi ve kişisel ilişkilerde yıllar yılı yerleşmiş istikran bozar. Basına sızan bilgiler ışığında, tasandaki iki nokta üzerinde durmak ve ilgilileri önemle uyarmak istiyorum. Ozerinde dunılması gereken konulardan birisi, Medeni Kanun'un bugünün konuşma diline çevrilmesi olayıdır. Gerçekten de, hukuksal düzenlemelerin herkes tarafindan anlaşılır ortak bir dilde olması gerekir. Medeni Kanun kabul edildigi 1926 yılında, henüz dil devrimi başlamamıştı. Bu nedenle metin içinde pek çok Arapça ya da Acemce sözcük vardır. Medeni Kanun'u Isviçre Kanunu'ndan tercüme ya da uyarlama yapan kişiler, yüksek yargı organlan ve mahkemelerin deneyimli üyelerinden ve bunlara danışmanlık yapan çok iyi dil bilir değerli üniversite üyelerinden oluşmuştu. 26 kişiden oluşan bilim kurulu içinde Ord. Prof. Ebulolâ Mardin, Ord. Prof. Mustafe Reşit Belgesay, Ord. Prof. Samim Gönensay, Ord. Prof. Vasfı Rcşit Sevig gfbi hepimizin ve bugünkü üniversite öğretim üyelerinin tümünün hocası olan çok değerli bilim adamlan vardı. Medeni Kanun'u bugünün diline çevirirken hukuk bilimciler yanmda dil bilimcilerin de bulunması ve her sözcüğün üzerinde dikkatle durularak çeviri yaparken, yasanın özünü gözden kaçırmaması gerekir. Eş anlarımla, çeviri, yeni bir yasa yapmak kadar bilgi, yetenek ve deneyim ister. Acele yapılacak bir çeviri nedeniyle, bu konuda gereği kadar özen gösterildiğini sanmıyorum. Bunun kanıtını bir örnekle gözler önü ne sermek istiyorum. Ülkemizdeki 35 milyondan fazla kadmı temsil iddiası ile ortaya çıkan, ancak tüm kadınlanmızı temsil yetkisini nereden aldıklan henüz anlaşılamayan, kendilerine, sivil toplum örgütü sıfatını yakıştıran, bazı entelfeminist derneklerin baskısı ile, Medeni Kanun'daki " k a n " sözcüğü, tasanda "kadm" olarak değiştirilmek istenmektedir. Sözde kan sözcüğü, tasanda "kadm" olarak değiştirilmek istenmektedir. Sözde kan, sözcüğü, kadını aşağılamaya yönelik bir anlatım biçimi imiş. Yukanda bazılannın adlannı verdiğim çok değerli hukukçu ve dilci bilim adamlannın kadını aşağılamak gibi bir düşünceleri olduğunu sanmak, akıl ve mantıktan yoksun olmak demektir. Tam tersine o kişiler eski hukukun kadınerkek eşitsizliğini ortadan kaldırmak için çırpınan, devrimin eli öpülesi temsilcileriydiler. Hocalann hocası olan bu kişilerin dil bilgilerinin de şimdiki entel hanımlanmızdan daha az olduğu savı da. kargalan bile güldürür. Oysa, küçük bir inceleme, "kadm" ve " k a n " sözcüklerinin hukuk dilinde ayn anlamlarda kullanıldığını anlatmaya yeter. Kadın sözcüğü soyut bir kavramdır. Kan sözcüğü ise daima "kankoca" birleşik sözcüğünün kullanıldığı yerde kullanılan, taraflann evlilik bağını belirten somut birdeyimdir. Medeni Kanun'un her yerinde, kadın sözcüğü kullanılmıştır. Orneğin Nişanlanma Bölümü'nde kadın sözcüğü vardır. Çünkü henüz taraflar arasında evlenme bağı kurulmamıştır. Ancak, izleyen evlenme bölümünde, eşlerin durumunu anlatmak için kanko ca sözcüğünün daima birlikte kullanımı yerini bulmuştur. Çünkü Medeni Hukuk'ta, bu bileşik sözcüğe, evlilik işlevi yükletilmiştir. Medeni Kanun'un esasını oluşturan Isviçre Kanunu'nda da, kadın ile, evli kadına verilen ad ayndır. Diğer yandan, acaba kadın sözcüğü daha mı yücelticidir? Günliik dilde kullanımı ile hukuk dilindeki kullanımı birbirine kanştırmak, ancak bilmeyenlerin aşın kaprisi olabilir. Adalet Bakanlığı'nın böyle bir istemi kabullenmesini de anlamak olanaksızdır. Bu bir tek örnek bile, binlerce sözcüğünün değişimi iddiası ile ortaya konulan tasanda, benzer pek çok yanlışlığın yapıldığının da ürkürücü habercisidir. Ele almak istediğim ikinci konu, yasadaki bazı değişiklikler nedeniyle, yaklaşık bin maddelik, yani esası aynı kalan bir yasanın gerekçesinin niçin değiştirildiğini irdelemektir. Medeni Kanunumuz çok önemli bir devrim yasasıdır. Devrimi yapanlann gerçekleştirdikleri bir büyük anıttır. Bu önemli yasanın alınış nedenlerini içeren gerekçe de, başlı başına bir anıttır. Bu' gerekçe, zamanın hukuk dalında da üstat olan Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurttarafından kaleme alınmış çok değerli bir tarihsel belgedir. Çünkü bu gerekçede ilk kez, resmen bir mevzuat sistemi içinde, laikliğin somut tanımı yapılmıştır. Bu anıt değerdeki gerekçenin değiştirilmesi, yasanın sözde yeni dile çevrilmesi bahanesiyle, laikliğin bugüne kadar tanımının yapılmadığını ileri süren gerici çevrelere verilmiş bir ödündür. PENCERE Once Tam (Teşhis) Gerek... Sovyetler yıkılınca dünya dipten doruğa şallak mallak oldu; Fukuyama adında bir Amerikan Caponu, vakit yitirmeden ilan etti: " Tarihin sonu!.." Maç bitmiş, sosyalizm yenilgiye uğramış, kapitalizm yengiye ulaşmıştı; artık dünyada bir tek "model" geçeriiydi; serbest piyasaya dayalı liberal demokrasiyle tarih noktalanmıştı. Fena fikir sayılmazdı... Keşke tüm dünyada liberal toplumun erdemleri yaşanabilseydi. Oysa kazın ayağı öyle değildi; evdeki hesap çarşıya uymuyordu. Tarihsel zamana göre çok kısa sayılabilecek bir sürede 'Küreselleşme' ya da YDD (Yeni Dünya Düzeni) denen marifetin ne mene bir şey olduğunu hep birlikte gördük. Bill Clinton'ın Asya gezisi "tarihin sonu "nöa nasıl bir YDD'de yaşadığımızı gösteriyor; Bill sanki ABD Cumhurbaşkanı değil, ünlü sihirbaz David Copperfield gibi bir görünüp gözlerden kaybolan sirkoyuncusu!.. Pakistan'da beş limuzin ile beş dublör kullanıyor!.. Uçaklardan birine binergibi yapıyor, öteki kapıdan çıkıp bir başkasına geçiyor, sonra yine ortalıktan toz oluyor, bir başka araca atlıyor. Hint fakirlerine parmak ısırtacak numaralara girişiyor, 'süper güç'ün lideri kendi kendine köşe kapmaca oynuyor; maskaralığın gösterisi bu!.. Dünya gazetelerine göre Clinton Asya gezisinde umduğunu bulamadı. Umduğu neydi?.. Hindistan ve Pakistan gibi ülkelerin atom silahlanna sahip olmalan dünya egemeninin hoşuna gitmiyor; Clinton'un istediği buydu. Istediğini alamadı. Irak'a bindirmek kolay, Panama ABD'nin avucunun içinde. Kosova'da operasyon yapılabilir, Meksika 'arka bahçe sayılır', Sırbistan şunun şurasında kaç milyon?.. Ancak Asya'nın kannca gibi kaynaşan insanlanyla uçsuz bucaksız görünen ülkelerinde at oynatmak kolay mı?.. Oysa YDD'nin içine Avrasya'yı katamayan bir Amerika anlamsız kalır. Türkiye'nin birincil önemi, ABD'nin Avrasya tasanmında kilit ülke olması!.. Teknolojik devrim kapitalizmin doğasını değiştirdi mi?.. Bugüne dek derlenen bilgiler, sonuçlar, sayısal göstergeler teknolojik devrimin sömürüyü hızlandırdığını, yoksul ve zengin ülkeler uçurumunu derinleştirdiğini vurguluyor; petrol fıyatı neden 30 doları aştı. Petrol fiyatının serbest piyasada belirienmediğini cümle âlem bilir, üretimin en önemli girdisine zam üstüne zam yapan "süpergüç "ü Türkiye'nin aydını nasıl olur da görmezlikten gelebilir?.. Petrol, uyuşturucu ve su coğrafyasının odak noktasındaki Türkiye'de emperyalizmin sarmalını hesap etmeden nasıl iç politika yapılabilir?.. • 20'nci Yüzyılda neler oldu?.. Teknolojik devrim kapitalizmin gücünü katiadı; sosyalist denemeyi yıktı; yüzyılın ilk yansında birbirleriyle, ikinci yansında Sovyetler'le savaşan emperyalistleri tek gücün egemenliği altında birieştirdi. Peki bu dünyada bizim yerimiz ne?.. YDD (Küreselleşme) olgusuna tam tanı (teşhis) koymadan Türkiye yönetilemez. Yönetilemeyeceği meydanda değil mi!.. • EVET/HAYIR 'Dün Dündür, Bugün Bugün mü?' Bir kitap yazmışsınız. Aradüzelfrniş... dan yıllar geçmiş, kitabınız ya özgürel özdemir, ünlü bir unutulmuş ya da birkaç basyazanmızın 1977 yılında yakı yapacak kadar beğenilmiş. yımladığı, 1998'de yeniden En son baskısını alıyorsunuz, basılan öykü kitabtnı ele almış. bir de bakıyorsunuz, öykü taBir de ne görsün, yazar yirmi nınmaz biçime girmiş! Orası beş yıl önce yazdıklannı başburası atılmış, çıkanlmış, yetan başa değiştirmiş! Birçok rine başka şeyler eklenmiş... yeri çıkartmış, böylece kitap anlam, içerik açısından bamYanm yüzyılı aşan kimi öybaşka bir yaptt olmuş... külerimi yeniden okurlara suözgürel özdemir "... eski narken hep düşünmüşümdür, bashdaki haliyle belirii tarih ve gerekli mi bunlan yeni kuşatoplumsal olaylara gönderöın begenisine sunmak diye... me yapan öykü, yeni baskıOyte ya, yirmi yaşlannda yazda bulanık, soyut bir anlatıya dığın öyküler ya da roman beşaltı baskı yapmış da ol dönüşmüş" diyor. örnek olarak öykü dışı bırakılan parçasa, yeniden yayımlanmalı mı, lardan örnekler veriyor. yoksa onu edebiyat denizinde bir batık olarak bırakmalı "Ibrahim'e işkence edenmı? lerin adı neydi? Kim öldürDeğiştirmek, iyileştirmekya müştü Kaypakkaya'y/? Kimda günün modasına uydurler? Teğmen miydi? Binbaşı mak? O günlerde çok güncel mı?" sorunlaradeğinmişsiniz, şim••• * di o sorunlar kalkmış ya da da"Bir tabanca alıp birisini ha derinleşmiş, belki de sizi vurmak mı en doğru yoldur? tehlikeli durumlara sokacak Kalkıp Filistin Kurtuluşu örbir durum ortaya çıkmış ya gütü 'ne varmak, yoldaslarbada çıkabilirmiş!.. AJ kalemi ora na iş verin yapayım, yatağımsını burasını çıkart! Belki de ya da rahat rahat ölmek istemiyıncınız böyle istiyor, siz de yorum, şu çorbada benim de üç kuruş uğruna bu isteği katuzum bulunsun demek mi?" bulleniyorsunuz... ••• "Insancıl" dergisinin son "Kurtuluş Savaşı Türkiye sayısında bu konuyuişleyen halkının istekleri doğrultusunilginç bir yazısı var Özgürel da mı, onun yaran uğruna mı Ozdemir'in: "Sansür memurbaşlatılmıştır. Halk gidip öllan ve eski sevgililer ya da dü, evet zoria gönderilip öledebiyatta sansür ve otosandürtüldü..." sür..." ••• Bu yazıyı okurken 12 Eylül Böylelikle kitap 120 sayfaolayından sonra kitap adlandan 80 sayfaya indirilmiş! Hernı bile değiştirip cuntanın ishalde yazar ya da yayıncı ilk teklerine uyanları annnsadım. baskıda yer alan düşünceleBir profesör, hem de bir süre rin bir kez daha ortaya atılmilletvekîlliği de yapmış bir masını yanlış bulmuş! "Dün ünlü hukukçu "Devrim Tarihi" dündür, bugün bugündür" adlı kitabını birdenbire "Inkıanlayışıyla, doğrusu ya hiç de lap Tarihrne çevirebilmişti. öykü içinde yer almaması gereken makalemsi görüşleri kiEdebiyatımızda, basınımctabından çıkanp atmış, bir bada sansürle ilgili öyküler pek kıma iyi yapmış! Ama doğru çoktur. Reşat Nuri'nin başımu yapmış? En iyisi bu öyküna gelenler bunlardan biridir. yü yeni baskıya hiç koymaReşat Nuri, gençken "GiztiB" maktı... adlı bir roman yazmış, bunda savaş zenginlerinin yaşantıNecip Fazıl gibileri de sını anlatmış. Sansür memugençlikte yazdığı şiirleri ya ru Şemsi efendi romanı protanınmaz hale sokmuşturya valardan okur okumaz yazada "bunlan inkâr edtyorum" ; ra "Sen böyle şeylerfe uğraşdemiştir. Oysa hiçbir yazann ma, git aşk romanı yaz" deokurtann benimsediği şiirle•miş, genç yazar da çaresiz ri, yazılan değiştinmeye hak• bu isteğe uymuş, ama sonra kı yoktur. "lnsancıl"dak\ ya^ki baskılannda bu yanlış işi zı birçeşit belge... OKTAY AKBAL Rüzgâr Ekenler ŞemsettİIl O R H A N Emekli Öğretmen, tşadamı , 0 • Ike topraklannı toplu mezarhğa ~W~ ~Y~ çeviren Türk Hizbullahu kuşkuI I suz Tann vergisi değildir. öylcyI I senedirTürkHizbuIlaiuv«deld^ ^ ^ / min çocugudur? TCK'nin 175. maddesi ile kendini koruma altında duyumsayan Hizbullah'ın kökü, farklı inançlara sahip 80 bin Oğuz Türk'ünü kılıçtan geçirdikten sonra kuyulara dolduran Kuyucu Murat Paşa'ya. hain Jttihadı M uhammedi Cemiyeti ile Hilafet Ordusu'na kadar uzanan içinde hırsız, katil ve sapıklann da bulunduğu bir vahşet günıhudur. 50 yıldır yobazlara karşı gösterilen hoşgörünün başyapıtı, sağ iktidarlann gayri meşru çocuğu, Eterviş Vahdeti'lerin torunlandır. SakH Nursi, Nedp Fazıl Kısakürek, Mehmet Şevtd Eygi gibi Kemalist Devrim düşmanlanndan esinlenen, yakalanınca bülbül kesilen, bilisiz ödlekler sürüsüdür. Hizbullah, "1946 Ruhu"nun yarattığı iklimde filizlenen, 19501960 yıllan arasında boy atan, solun biçildiği 12 Mart ve 12 Eylül'lerde giderek serpilen "Türktsfam Sentea"nin karanlık anıtıdır! Düne değin 'iyi ve ıtanh" sayıldığı için üzerine gidilmeyen, hatta bazı yerel yöneticiler tarafindan korunup kollanan ve de kullanılan Hizbullah, 31 Mart'ta, Menemen'de, Şeyh Sait İsyanı'nda. Kanlı Pazar'da; Maiaryu, Elazığ, Çorum ve Kahramanmaraş'ta, Sıvas Madımak Oteli'nde "Allah için", "din jçin", "Islam için", "şeriatiçin" tekbirgetirerek, suçsuz insanlan barbarca katleden insan kılıklı yaratıklann Milli Türk Talebe Biıüği içinde yetişen tosuncuklandır. 50 yıl önce "İsterseniz bu memlekete hiiafed bile getirebiürsiniz" diye yankı lanan sesle uykusundan uyanan irtica, "Bana, 'sağcılar suç işliyor' dedirtemezsiniz" diyenlerin iktidannda palazlanmış "AOah'uı ipine sanlınız" diyen bir Nakşibendi müridınin Çankaya'ya çıkması ile ivme kazanmıştır. Bu çoksesli koronun yarattığı iklimlerde, "çıyan"laşan Hizbullah, Iran'da Humeyniiktidanndan sonra aldığı dış destekle "dhat" aşamasına geçmiştir. 28 Şubat 1997'de Türk Silahlı Kuvvetleri'nin "Arökyeter" demesini içine sindiremeyip buna karşı turban evfemleri adı altında toplumu laik rejime karşı örgütlemeye çalışan, son olarak ülkenin dört biryanını mezarevlere çeviren, kurbanlannın bir kısmını toprağa diri dıri gömerken referanslannı diğer irticai kurum ve kuruluşlar gibi siyasai Islamdan alan, amacı tüm siyasal lslamcı terör örgütleri gibi şeriat düzeni getirmek olan ve insanlan "Allahu Ekber" diyerek öldürürken satır, boğma teli ya da Takarof tabanca kullanan Hizbullah, siyasal Islamın dhat aşamasma geçnıiş bulunan son versiyonudur. Atatürk'ün "geridükkaviıaklan ve cehalet damgalan" (1) olarak nitelediği ve yasayla yasakladığı tarikatlar için "lyi tarikaüarda var"diyen "soku" (!) Başbakan'dan, "Şeriata ancak setam durulur" diyen Mesut \'ılmaz ile "Avrupa'ya bir elimizde Kuran, bir elimizde bayrakla gireceğiz" diyen ABD vatandaşı ÇiDer'den moral desteği alan Hizbullah, kökü Kum kentine dek uzanan kalkışmacı siyasal Islamın terör örgütüdür. Gerici çevrelerce "otorite" olarak görülen bazı odaklann nasıl dantel işler gibi terör örgütlerinin düşün hocalığını yaptığını dikkatinize sunmak istiyorum. Fethullah Gülen: Türkiye'de kıblesiz, Allah'sız, peygambersiz yüzde 30'lara ulaşan bir nesil vardır. Prof. Dr. Esat Coşan: Islam müsamaha (hoşgörü) dini filan değildir. (abç) (2) Akit yazan Abdurrahman DiHpak: Islamı demokrasiyle, liberalizmle, rasyonalizmle açıklayamayız. Islam demokrat değildir, rasyonalist de değildir. Islamın kendi değerleri, ölçüleri vardır... Dinde zorlama yoktur, fakat Islamda vardır. Bir insan bu sözleşmenin altını imzalamışsa ve bunlara uymuyorsacezalandınhr... Meselabaşıaçıkgezemez Müslüman kadın, alırsın, cezalandınrsın. Müslüman olduğunu söyleyen bir kişi oruç yiyemcz. Her çocuk 18 yaşma gelinceye (yani reşit oluncaya) kadar dinden çıkabilir. Ama bu insan bu hakkıylaflgüisüre geçtikten sonra dinden çıkarsa öldürülür. (3)(abç) Prof. Dr. AIi Fuat Başgfl: Din ve devlet birleşik olduğu zaman sorun yoktur. Ancak aynldıklan zaman aralannda çetin bir mücadele kopar. Dinin emirleri ve devletin yasalan birbirine aykın üşer, birbirini kovalar. Bu aykınlik Türkiye'de son haddine varmıştır fslamda cihat kutsaldır ve Allah'uı emridir. tman, vicdanın e\inden çıkıp da eyletn ve hareket haline gelmedikçe var mıdir, yok mudur bilinmez. (4) (abç) Cemalettin Kapian: lnanmayan öldürülür. Demokrasilerde birey inanıp inanmamakta ya da inancını değiştirmekte özgürdür. Oysa yukanda anlatılmak istenen Islamda, inananın inancını değiştinne hak ve özgürlüğü yoktur. Buna yeltenenin cezası "kıhçla bası gövdesinden aynlarak" katledilmelidir. Görüldüğü gibi Hizbullah'ın yukanda belirtilen görüşlerle çelişir bir yani yoktur. Iran, Afganistan, Mısır ve Cezayir gibi ülkelerde ıslami terör örgütlerinin yaptığı eylemleryanında Türk Hizbullahı'nın yaptıklan ise devede kulak kalmaktadır. Sadece tran'da son 20 yıl içinde "MoUagarşrnın idam ettiği insan sayısının 120.000' i aştığı bilinmektedir. Teblig, cemaat, cihat denilen üç aşamalı savaşımı öngören, şu anda dhat aşamasına henüz geçmiş bulunan Hizbullah ve benzeri şeriatçı gruplann sinsi çalışmalan, parasal kaynaklan, örgütsel güçleri, iç ve dış dayanaklan birbütünsellik içinde irdelendiğinde, laik cumhuriyetimizin hain bir kalkışma ile karşı karşıya olduğu anlaşılacak, bizleri daha büyük "firtna biçmek" zorunluluğundan kurtaran 28 Şubat'ın değeri daha iyi anlaşılacaktır. (1) Medeni Bilgiler, s. 56. (2) Aktaran: Faik Bulut, Kim Bu Fethullah Gülen, Ozan Yayıncılık, Istanbul 1998, s. 172. (3) Yeni Gündem, sy: 43, s: 1617. Aktaran: Server Tanilli, tslam Çağımıza Yanıt Verebilirmi?s. 210 (4) Aktaran: Dogu Perinçek, Din ve Allah, Kaynak Yayınlan, 4. Basım, s. 161. • Sevgili Annem ÇİLER Yeni bir yıl daha geçmiş olmasına rağmen Seni hiç unutmadık Seni çok seviyoruz Lütfiye Devrim Dizdar ANKARA GAYRİMENKUL 22. SATIŞİÇRA DAÎRESİ'NDEN GAYRtMEMOJLÜN AÇK ARTIRMA tLANI DosyaNo: 1999 1226 Satılmasına karar verilen gaynmenkulun cinsi. kıymeti, adedı, evsafi: Ankara, Çankaya ılçesi, Guven Mahallesı'nde. Cinnah Caddesi, Mesnevı Sokağı 14 kapı numaralı Yüdız aparOnanınm bulunduğu yere rastlayan ve imann 5202 ada 18. pareeluu teşkıl eden 588 m2 mıktaımdaki kârgir apartmanm 26 423 arsa paylı 1. bodrum kat 4 numaralı. 3 oda salon ve müştemjlatından ibaret 120 nu kullanını alanlı mesken vasıflı taşmmaz, bir borç nedenıyle açık arttıraıa suretiyle satılacaktır. Geniş evsafı dosyada mevcut bilirkişi raponmda açıklanmışör. Takdir edilen bymetı: 35.000.000.000 TL yüzde 1 KDV alıcıyaaittir. S«trç şartbn: 1Sah?, 15/5/2000 gunu saat. 15.20'den 15.30'e kadar adltyemezat salonunda açık arttırma suretiyle yapılacaktır. Bu amırmada tahmin edilen bymetın yüzde 75'ini ve ruçhanlı alacakhlar varsa alacaklan mecmuunu ve satış masraflannı geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa, en çok arttıranm taahhüdü bakı kalmak şaıtıyla 25/5/2000 günü aynı yerde aynı saatte ıkıncı arturmaya çıkanlacaktır. Bu artbrmada da bu miktar elde edilememişse gayrimenkul en çok artüranın taahhüdü saklı kalmak üzere arttırma ilanında gösterilen müddet sonunda en çok amırana ıhale edilecektir. Şu kadar ki arttırma bedelinın malın tahmın edilen kıymetınm yüzde 40'ını bulması ve satış ısteyenın alacağma ruçhanı olajı alacaklann toplamıjıdan fazla olması ve bundan baska paraya çevinne ve paylaştırma masraflannı geçmesı lazundır Böyle (azla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektır 2 Armrmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin yüzde 20'si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış, peşin para iledir, alıcı ıstedığınde 20 günü gecmemek üzere mehil venlebilir Tellaliye resmi, ihale pulu, tapu harç ve masraflan alıcıya aittir. Birilcmiş vergiler satış bedelinden ödenir 3 tpotek sahibi alacaklılarla diğer ılgılılenn (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarmı hususiyle faız ve masrafa daır olan iddialannı dayanağı belgeleri ile on beş gün içinde daıremize bildırmeleri lazımdır Aksi takdirde haklan tapu sıcili ile sabit olmadıkça paylaşaıadan hariç bırakılacaklardır 4 Ihaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshıne sebep olan tüm alıcılar ve kefılleri, teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasuıdakı farktan ve dıger zararlardan ve aynca temerrut faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. Ihale farkj ve temerrüt faizi aynca hukme hacet kalmaksızın dairemızce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname, ilan tarihınden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup masrafi verildiği takdirde isteyen alıcıya bir ömegi gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüs ve münderecatını kabul etmiş sayı/acaklan. başkaca bıîgı almak isteyenlerin 1999/1226 sayılı dosya numarasıyla müdürlügümuze başvurmalan ilan olunur. 10/3/2000 (') llgılıler tabirine irtifak hakkı sahıplen de dahildır. Basın: 15081 Kırmızı Atkılı Politikacı Av.KenanCOŞAR V an'dan yola çıktığımızda kar yağıyordu Hakİcâri dağlanna... Ulkemizin doğası açısından "^vahşi güzellikler"le dolu olan bu yöreyi, Hakkâri 'yi görmek, tanımak ve yaşamak istiyordum. Bir kış gününde de olsa... Kar esintileri arasında Yüksekova'yı, Zap Suyu'nun kıyılanndan uzanan çileli yollan aşarak Hakkâri'ye vardığımızda rahat bir soluk aldığımı anımsıyorum. Işte orada gördüm ben ilkkez " K m m a AtkınPootikacı'yı.. Bakışlanyladostlukstcak lığını cömertçe sunan ve insanın içini ısıtan bir kişilikti o... Hep gülümseyen, gülümsedikçe güzelleşen bu dost insan, çok farklı gelmişti bana. Akşam bizleri evinde konuk ettiğinde de, bir büyük konukseverlikle ortada dolaşışını, acıyla anımsıyorum bugün. Davranışlanndaki incelik karşısında etkilenmemek, borçluluk duymamak olanaksızdı. Bir bilgenin davranışlan gibi.. soyluluk ve alçakgönüllülükle bezenmiş davranışlar. Kırmızı AtkJı PoBtikacı" 1987 seçim hayatının geri kalan kısmının ilk giinüV CHARLESDEDER1CH VVALKING lerinde, Parlamento'ya da girdi. kendisine o çok yakışan kırmızı atkısının güzelliğiyle birlikte hem de... Bilgisini ve deneyimlerini, 'insan sıcakhğı''nı hiç eksiltmeden bakışlanndaki dostlukla buluşturarak sunmaya çalıştı ülkemiz insanlanna... En sert tartışmalar sırasında bile yüzündeki gülümsemeyi eksik etmedi hiç. Bakışlanndaki dostluk kıvılcımlan, insanlığın ortak sıcaklığını yaratmaya hazır bekliyordu sanki. 15 Ocak 2000 tarihli gazeteler "Kırnuzı Atkıh Politikacrnın bir "kan davası" nedeniyle öldürüldüğünü yazdı. Oysaki o, "kan davalarTndan ne kadar da uzaktı.. Bilincinde ve yüreğinde, kan davalannı bitirmiş bir insandı o. Toplumsal mücadelenin Hakkâri'deki gülümseyen yüzü; sarp kayalar arasında, rüzgânn taşıyarak getirdiği toprakta da filizlenmesini bilen bir umut çiçeğiydi. Elimdeki mikrofonla, gücümün yettiğince, nefes tüu kettim Kırmızı Atkıh PoUtikaa" için... Değeri ne kadarsa, anasıntn ak sütü gibi helalolsun!.. Şimdi de yüreğimi yüreğinin yanına koyuyorum. Bu kış günü toprak altında üşümesindiye... Birkardelen gibi yeniden filizleneceğin güne değin bekleyeceğiz seni sevgili Cumhur Keskin