Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
-I5ŞUBAT2000SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur(2 cumhuriyet.com.tr 15
Sanat dünyasının 'vandal'ı Alexander Brener, Art-ist dergisinin konuğu olarak Istanbul'daydı
TuvaK, ustalarm yapıtları...
ESRA ALİÇAVUŞOĞLU
Puşltin Miizesi 'nde bir Van Gogh resminin önün-
e 'Vıncent, Vıncent' diye bağırarak dışhsını yaptı.
Yüzyılönce Van Gogh 'un resimlerinin müzelerta-
rafından boktan bir iş olarak nitelendirilip redde-
dilecegine dair metaforik bir uyum... Sanat tarihi-
ne egemen olan tutuculuğun güçlü bir eleştirisi...
Rus Büyûkelçiliği 'nin duvanna ketçap şişesifir-
lattı.
Bir galeride kıçına raptiyeler batırdı.
Moskova Kızıl Meydan da Başkan Boris Yelt-
sin 'i dövüşmeye çağırdı. Buyüzden tutuklandı.
Maleviç 'in 'Süprematizm 'i (Gri Fon Üzerine
Haç) üzerine yeşil sprey boya ile dolar işareti yap-
tı. Yaklaşık 1 ay boyunca Hollanda 'nın Hoorn kö-
yündeki De Zwang tutukevinde ahkondu.
Bir anıtın önünde karısıyla sevişmeye kalkıştı.
Moskova 'nın önde gelen belediye havuzlann-
dan birinin atlama kulesinin üstünde mastürbas-
yon yaptı.
Yeşil bir boyayla Stockholm de Çinli-Amerikalt
sanatçı Wenda Gu 'nun yapıtını parçaladı.
Yukanda saydığımız 'eylemler' sanat dünyasının
sıradışı ismi Alexander Brener'e ait.
Alexander Brener geçen hafta, beraber çalıştığı
sanatçı Barbara Schurz \\f birlikte Art-ist Güncel
Sanat Seçkisi dergisi tarafindan organize edilen
konferansa katılmak için tstanbul'daydı. Alexander
Brener, var olan geleneği yıkmaya çalışan, yasak-
lara karşı savaşan, yasakaşmacı bir sanatçı olarak
nitelenebilir. Yukanda saydığımız eylemleri okudu-
ğunuzda, onun hayli depresif bir kişiliğe sahip ol-
duğunu düşünüyorsamz yanılıyorsunuz. Çünkü Bre-
ner, tüm bu eylemlerin içeriğindeki 'şiddete' karşın
oldukça 'sakin' birgörünüşe, hatta sevımliliğe bile
sahip.
Brener merkezin dışındaki sanatla ilgileniyor,
merkezin dışında olmak, birtakım kurumlardan ba-
ğımsızlık anlamına geliyor. Brener ve Barbara
Schurz farklı bağlamlardan gelmelerine karşın bir-
kaç yıldır birlikte 'direniyorlar' sanat dünyası lord-
luğuna... Brener, kültürün son derece yanlış anlaş-
malara müsait olduğu bir ülkede, Rusya'da büyii-
dü. Rusya, Brener'e göre hayli karizmatik sanatçı-
ların olduğu bir ülke... Yalnızca karizmatik değil, ay-
nı zamanda ataerkil bir kültürden de söz etmek
mümkün Rusya için. Kültürün büyük bir politik
baskı içinde olduğu Rusya'dan ve güç yapılanndan
kaçışı ve bu gücü yok etmeye çalışması 9O'lı yılla-
nn başlanna rastlıyor. Tüm bu nedenlerden dolayı
artık Rusya'da yaşamıyor, başka ülkelerden gelen
sanatçılarla çalışıyor Brener ve kendisini artık bir
Rus sanatçısı olarak görmüyor.
llexander Brener,
merkezin dışındaki
sanatla ilgileniyor,
merkezin dışında
olmak, birtakım
kurumlardan
•-•>- bağımsızlık
anlamına geliyor.
Brener ve Barbara
Schurz farklı
bağlamlardan
gelmelerine karşm
birkaç yıldır birlikte
'direniyorlar' sanat
dünyası lordluğuna...
Barbara Schurz ve Alexander Brener; birbirleriy-
le karşılaştıklan dönemde ikisi de bağlı olduklan ül-
kelerden kaçmaya çalışıyorlarmış. Bunun nedeni
ise yeni kimlikler aramak... "RadikaL demokratik
kültür diye nitelendirdiğimiz yapı. birtakım eylem-
lere ihtiyaç duyar, dışarda bırakılmış olanlara yöne-
liktir. Ve hiçbir zaman baskı uvguiayanı unutmaz.
Sömürüye ve baskıya karşı savaşır" di>or Barbara
Schurz konuşma boyunca yıneleyip duracağı radi-
kal demokratik kültür hakkında. Alexander Brener
ise geleneksel bağlamda iş yapmaya çalıştıklannı,
galeriler gibi sosyal alanlarda yapıtlar ortaya koy-
duklannı söylüyor.
Brener ile Schurz'un ortak projelerinden biri.
Berlin duvanna ilişkin bireylemdi. Berlin duvan-
nın ünlü sanatçılann grafitileriyle örtülü Doğu Ya-
kası Galerisi'ni 'yıkmak' için yola çıktı ikili. Bre-
ner ve Schurz'un amacı, Berlin duvannı, asıl rengi
olan griye dönüştürmekti. Bununla duvann hâlâ var
olduğunu göstermeyi amaçlıyorlardı. Bu eylem.
Brener ile Schurz'un sanatsal bakış açılannı göste-
ren önemli örneklerden biri. 50 dakika süren bu ça-
lışma bir pazar sabahında gerçekleştirildi. Griye bo-
yanan ilk grafiti, tsrail ve Alman bayrağının kan-
şımı olarak tasarlanmış bir çalışmaydı. Bunun *to-
leransıöğütleyen bir yapıt" olduğunu söylüyor Bre-
ner. Duvarı griye boyamanın dışında eylemi açık-
layıcı bir metin de duvara yapıştınldı. Metinde şun-
lar yazıhydı: "Bu politik bir eylemdir. Açık birde-
ğeri ortaya koyar. Kendi şüphelerimizi ortaya koy-
makiçin hareketegeçiyoruz.'' Eylem, polisin gelme-
siyle sona erdi. Brener, tsrail vatandaşı olması sa-
yesinde sadece iki saat kaldı karakolda. Basında ise
bunun vandalca bir eylem olduğu yazıldı. Hatta gra-
fitisi boyanan sanatçı, devletten para alarak tekrar
yaptı çalışmasını.
Brener-Schurz ikilisi, Foucault'un güç ilişkileri
ve direnmeyle ilgili teorisiyle ilgileniyor ve çoğun-
lukla çağdaş sanatın felsefi söylemlerini kullanıyor.
Alexander Brener günümüzde Amerika'da, Avrupa'da
ya da Rusya'da bir sanat dergisini açıp baktığımız-
da birçok felsefi metinle karşılaşıldığına ve bunlar-
la bir söylem yaratıldığına dikkat çekiyor. Ancak bu
söylemin yapay bir biçimde oluşturulduğunu düşü-
nüyor. Birçok eleştirmen ya da küratörün, bu felse-
fecilerin adlannı, felsefe terimlerini, fast food yada
moda terimler olarak kullandığının altını çiziyor
Brener.
Pirenme yöntemjeri üzerine Iritap yazdı
Sanatçılar Foucault'un 'direnmeye' ilişkin teori-
lerini ciddiye alıyor. Hatta ikili, sanat ortamına di-
renmek için içinde direnme yöntemlerinin bulun-
duğu bir kitap yayımladı. Kitap, direnme üzerine bir-
takım yansıtmalardan ve sanatçılann geçmişine ait
anekdotlardan oluşuyor. Surata pasta atma, tükür-
me, devletten nefret etme gibi birtakım direnme
yöntemleri bunlar...
Alexander Brener hemen herkesin keskin bir yar-
gıyla kendilerini vandal ya da sanat teröristi olarak
yargılamalanndan hoşlanmıyor. "Eleştirflere açı-
ğız; vandal ya da terorist ketimeieri iktidarm yakış-
nnhğıbiryaftaJ'
Sanat dünyasını birbirine katan, Maleviç'in ya-
pıtı üzerine sprey boya ile yaptığı dolar işareti ey-
îemini ise şöyle anlatıyor sanatçı • "Maleviç'in res-
mi bir başyapıt değil. Milano'da bir dergide Male-
viç'in bu resminigördüm,ozamanevetdedunve Ams-
terdam'a gkHp eyfemimi gerçekleştirdûn. Maleviç as-
lında en sevdiğim sanatçı değil, ama bir ikon duru-
ımında. Rus avangardının en önemli kişisi durumu-
na yükseltildjği için onu seçtim."
Peki Brener ve Schurz'un yaptıklan tûm eylem-
ler; gerek Maleviç'in resminin tekrar eski haline
dönüştüriilmesi gerekse Berlin duvannın yeniden gra-
fıtilerle boyanması, baştan başansızlığı da banndır-
mıyor mıı içinde? "Çaİışmaya ilk başladığunda ba-
şansızlık düşüncesi son derece geçerliydi. ısraiTden
Moskova'ya gelmisnm. Son derece heyecanlıydım,
sanat yapacakum çünkü. Gördiim ki bütün ilişkiler
çürümüş, kopmuş. Evet,başansızlıktarnşüabitir, en
önemlisi, eylemlerden sonra tatminsizüge uğnuna-
mız."
Kasa Caleri'de
Antik
uygarbktan
okyanus
dalgalanna
Kültür Servisi - Sabancı
Üniversitesi Kasa Galeri'de
gerçekleştirilen *lşin Başı;
Çizime Farklı Yaklaşımlar'
dizisinin ikinci sergisi,
Metike Abasıyamk Kurtiç,
Polonyalı sanatçı Wieslaw
Zaremba ve Mürüvvet
Türkyılmaz'ın yapıtlannı
sanatseverlerle
buluşturuyor. Sanatı ve
sanatçıyı desteklemek
amacıyla yola çıkan
Sabancı Universitesi
etkinlikleri çerçevesinde
gerçekleştirilen sergide,
resim, seramik, litografi
ve desen gibi görsel sanat
dallannda uzman üç
sanatçmın ilginç desen
çalışmalan sunuluyor.
Aralannda Polonya, Italya,
Fransa, Finlandiya,
Amerika ve Japonya'nın
bulunduğu pek çok ülkede
kişisel ve karma sergiler
gerçekleştiren Polonyalı
Doç. Dr. Wieslaw
Zaremba'nın, antik
uygarlık ve özellikle
Helenistik dönem izleri
taşıyan yapıtlan ilgi
çekeceğe benziyor. Yurtiçi
ve yurtdışı sergilerinin
yanı sıra çeşitli
uluslararası ödülleri
bulunan Melike
Abasıyamk Kurtiç ise
biçim ve içeriğin bir
armoni içerisinde
sunulduğu 'okyanusu,
dalgalan, güneşin
sıcaklığını, kozmosun
akışkan gi/emini"
hissettiren yapıtlannı
sanatseverlerin beğenisine
sunuyor. Mürüvvet
Türkyılmaz da 'kendi
zamanını ve mekânını
içeren' çizimlen ile
sergide yer alacak.
'İşin Başı; Çizime Farkfa
Yaklaşımlar' sergi dizisi,
ızleyıcilere farklı malzeme
ve tekniklerle yaratılan
özgün desenleri sunmayı
ve sanata 'işin başından'
bakmayı hedefliyor. Sergi
23 Şubat-15 Mart tarihleri
arasında izlenebilir.
(Sabancı Üniversitesi
Karaköy îletişim Merkezi,
Kasa Galeri, Bankalar
Caddesi No: 2 Karaköy)
JJluslararası Rotterdam Film F^tivali'ninMülleriai'A^ya.fİlmleri paylaştı,
Japon sincmasuukm örneMer
GÖNtL DÖNMEZrCOLIN
Dünyanın hemen her köşesinde bir Ja-
pon filrnleri programının düzenlendiği, yal-
nız Fransa'da bile 18 Japon filminin gös-
terime girdiğı, Takeshi Kitano'yu artık ta-
nımayanın kalmadığı şu yıllarda Rotter-
dam gibi Doğu sinemasına her zaman ge-
niş yer veren bir festivalin Japon fırtması-
na seyirci kalması beklenemezdi. Üstelik
bu yıl Japonya Hollanda kültürel ve tecim-
sel ilişkilerinin 400. yıldönümüne rastlayın-
ca festival yöneticilerine kollan sıvamak düş-
tü.
Günûmüz Japon sinemasınm her kesimin-
den örnekler vardı bu programda. Önıeğin
gençlerden Okuhara Hiroshi'nın "Ölmez
Melodi" yapıtı ve ondan da genç Yamas-
hitaNobuniro'nun "BulanıkYaşam" filmi
Kaplan Ödülü için yanştı. Bu fılmlerin iki-
si de yönsüz, yöntemsiz, başıboş Japon
gençliğini yansıtıyordu. Bir önceki kuşa-
ğın çok çalış, çok kazan, çok şeylerin ol-
sun göriiş açısmı bilinçli olarak yok etmek
istercesine, bu filmlerde izlediğimiz yeni
gençlik: parayla sahip olunabilecek nesne-
lere sırtını çevirip orada burada sabahlayan,
bugünü nasıl geçireceğini bilemediği gibi
yanndan da kaygılanmayan birkuşak. O bi-
zim Japon deyince aklımıza gelen koyu
renk takım giysili, elinde çanta, sabah işe,
akşam eve koşan tipten kesinlikle çok uzak.
Geleneksel Japonya'yı konu alan fılm-
lerde yok değildi programda. Bunlann bel-
ki de en güzeli "Geyşa Evi" filmiydi.
1960'larda sinema endüstrisine atılan Fu-
kasakuKinjigerek yakuza (gangster) fılm-
leri olsun, gerekse porno filmleri olsun
hangi tür anlatımı seçse her zaman ezilen-
lerin yanında olan ve toplumsal ve siyasal
bakış açısını sergilemekten kaçınmayan bir
yönetmen.
Batı'nın Japonya'ya bakışı
Rotterdam'daki saygı bölümünde izle-
diğimiz tüm filmleri ilginç olmakla birlik-
te 1999 yapırru son fılmi "GeyşaEvi" uzun
süre belleklerde kalacak bir film. 1950'li
yıllarda Fuhuş Kanunu yürürlüğe geçme-
den az önce geçen bu filmde bir geyşa evi-
nin son günlerine tanık oluyoruz. Filrnin sal-
lanan imgelere eşlik eden basmakalıp bir
geyşa melodisi ile başlaması, ardından ge-
len öykünün hangi açıdan verileceğine kar-
şı uyanyor bizi. Aynca geyşalık mesleği-
nin sona erme tehlikesiy le karşı karşıya ol-
duğu günlerde bir genç kızın geyşa olma-
ya hazırlanması da filmin temelindeki iro-
niyi perçinliyor.
Japonya ile ilgili olarak "Yağmurda Köp-
rü" bölümü, yıllardır Batı'nın, filmlerin-
de Japonya'yı nasıl gördüğünü sergiliyor-
du. Orneğin Fritz Lang'ın 1919 yapımı
"Harakirr.Samuel Fuüer'in "Kızıl Kimo-
no" fılmi, Jim Jannush'un son fürni "Ghost
Dog: The Way oftbe Samurai" ve Mike Le-
igh'in son filmi "Topsy-Turvj''.
Fukasaku Kinji'nin 'Geyşa Evi' uzun süre belleklerde kalacak bir film.
• Her yıl üç filme verilen Kaplan Ödülü'nü bu yıl Çin filmi
'Suzhou Nehri' (Lou Ye), Arjantin filmi 'Mundo Grua' (Pablo
Trapero) ve Danimarka filmi 'Hoşçakal Mavi Kuş' (Katrin
Ottarsdottir) aldı. Halk Ödülü Zhang Yang'ın 'Duş' filmine,
Uluslararası Eleştirmenler Ödülü 'Mundo Grua'ya, Hollanda
Eleştirmenleri Ödülü ise 'Audition'a (Mike Takashi) gitti.
Lou Ye'nin 'Suzhou Nehri' gökdelenlere karşı bir metafor olarak kullanılıyor.
Uzakdoğu gezisinde pek uzağa gitmeden
bu yılki Çin fılmlerinin, genç yönetmen-
lerin yürekli çalışmalan olup üstün yetenek-
ler sergilediğini de belirtmek gerekir. Ör-
neğin festivalin, eski yönetmenlerinden (ve
artık aramızda olmayan) Hubert Bals adı-
na verdiği parasal yardımla gerçekleşen
"Suzhou Nehri" fılmi Şanghay kentini ya-
np geçen bu pislik, kargaşa ve fakirlik sim-
gesi nehri, anılar ve gizem yatağı bir ana
kahraman gibi göstererek kenti gölgeleyen
gökdelenlere karşı bir metafor olarak kul-
lanıyor.
Yine Çin"den genç yönetmen Ding Ji-
ancheng'in "Kâğrt" (Zhi) filmi gelenekle-
re göre bir gün mezar başında yakılması için
kâğıt nesneler yapan bir yaşlı adam ile ba-
şıboş bir genç arasında gelişen duygulu bir
dostluğu veren başanlı bıryapıt. Venedik'te
Altın Aslan alan 'Not One Less' (Zhang
Yimou), Zhang Yuan'a En lyi Yönetmen
Ödülü getiren 'On Vedi' ve Zhang Yang'ın
'Duş' filmi de bu ülkeden en güzel örnek-
ler.
Endonezya, Singapur, Tayland gibi sine-
ması hiç tanınmayan ülkelerden Hindistan
ve tran'a tüm Asya'yı kaplayan iyi filmle-
rin hepsine değinemeyeceğimizden bu kı-
ta ile ilgili en son olarak 1990'larda filiz-
lenen Kazak 'yeni dalga' akımının önemli
sözcülerinden SerikAprimov'un gerçek ile
gerçeküstünü birbirinden farksız kılan ya-
lın film dilinin son örnekleri 'Aksuat' ve
'Üç Erkek Kardeş' fılmlerinin Rotterdam
izleyicisini çok etkilediğini belirtmek iste-
rim.
Asya'yı bırakıp ev sahibi ülke Hollan-
da'ya dönersek, ilginç bir belgesel dikka-
timizi çekiyor. Joris Ivens'ın ardından bu
ülkenin yaşayan en üstün belgesel yönet-
meni Jonan van der Ketıken, dünyanın da
sayılı belgesel yönetmenlerinden biri. İki
yıl önce doktorlar ustaya bedenini sarmış
olan prostat kanseri nedeniyle ancak bir
iki yılı kaldığını bildiriyorlar.
'Uçfincfi Sayfa' ilgi gördü
Bunun üzerine alıyor van der Keuken
yanından hiç aynlmayan kansını, birinin
elinde ufak bir Panasonic digital video ka-
mera, öbüründe Aaton film kamerası, çı-
kıyorlar yola Noel günü. Amaçlan, ölmek
üzere olan birIdşinin açısından dünyayabak-
mak. İlk durak Bhutan. Bu arada van der
Keuken'in talihi yaver gidip Amerika'da
yeni bir ilaç bulunuyor ve yönetmenin da-
ha uzun yaşama şansı artıyor. 'Uzun Tatil'
kısa deyimle bir 'yol' filmi.
Bizlere gelince Jules Verne'e taş çıkara-
cak bir hızla tüm dünyayı döneceğe ben-
zeyen 'Üçüncü Sayfa' filmi ile Zeld De-
mirkubuz, her katıldığı festivalde olduğu
gibi Rotterdam'da da hak ettiği ilgiyi gör-
dü. Festival kataloglan taşınamayacak du-
ruma gelince belki amaçlannı yeniden göz-
den geçirmek gerekiyor. Rotterdam kata-
loğu bu yıl iki kiloya yakın. 500'ü aşkın film,
320 bin izleyici. 2 bin profesyonel sinema-
sever bir araya geldiği 'dostça' bir festival-
den kentin her köşesine dağılan bir alay
otelde sayısız konuk ağırlayan, çoğu se-
anslara görevlilerin bile bilet bulamadığı dev
bir olay.
Bu kadar çok filmin hepsinin üstün öğe-
ler içermesini beklemek biraz fazla iyün-
serlik olsa da her nabza göre şerbet vermek
açısından Rotterdam Film Festivali'ni al-
kışlayabiliriz.
Her yıl üç filme verilen Kaplan Ödü-
lü'nü bu yıl Çin filmi 'Suzhou Nehri' (Lou
Ye), Arjantin filmi 'Mundo Grua' (Pablo
Trapero) ve Danimarka filmi 'Hoşçakal
Mavi Kuş' (Katrin Ottarsdottir) aldı. Halk
Ödülü Zhang Yang'ın 'Duş' filmine, Ulus-
lararası Eleştirmenler Ödülü 'Mundo
Grua'ya, Hollanda Eleştirmenleri Ödülü ise
Japon fılmi 'Audition'a (Mike Takashi) git-
ti. Kısacası Asya filmleri ödül alma açısın-
dan da yine kendini gösterdi.
Casablanca' en romantik film
seçildi
• ANKARA(AA)-
"SevgililerGünü'
dolayısıyla aşkı
dünyanın dört bir
yanındaki insanlara her
dilde anlatan en
romantik film olarak
Humphrey Bogart ve
Ingrid Bergman'm rol
aldığı efsanevi
'Casablanca' seçildi.
lnternet'te bulunan 'mr.
showbiz' sitesinin
hazırladığı 50 filmlik
listedeki 'Casablanca', 'RüzgârGibi Geçri', 'Dr.
Jivago' gibi nostaljik aşk filmlerinin yanı sıra
"Titanic', 'Âşık Shakespeare', 'lngiliz Hasta', 'When
Harry Met Sally', 'Ghost'un da aralannda bulunduğu
günümüzün gözde fılmlerine de yer verildı. Listede,
Katherine Hepburn ve Cary Grant'in rol aldığı
'Philadelphia Hikâyesi'ikinci sırada bulunurken tüm
zamanlann en romanrik üçüncü fılmi 'Titanic' oldu.
James Cameron'ın yönettiği, Leonardo Di Caprio ile
Kate VVinslet'ın rol aldığı filmin ardından, yıllann
eskitemediği 'RüzgârGibi Geçti', dördüncü sırayı
aldı. Ömer Serif ile Julie Chrisrie'nin başlıca rolleri
paylaştığı 'Dr. Jivago', listede beşinci oldu.
Hollywood'un ünlü âşıklan Spencer Tracy ve Kathrine
Hepburn'ün George Cukor'un imzasını taşıyan 1949
yapımı 'Adam's Rib' adlı fılmi, en romantik alhncı
film unvanını kazandı. Listede yedinciliği
'Manzaralı Oda', sekizinciliği Clark Gable ve
Claudette Colbert'in rol aldığı 'Bir Gecede Oldu',
dokuzunculuğu Lauren Bacall ile Humphrey Bogart'ın
rol aldığı 'To Have and Have Not' elde etti.
En romantik filmler listesinin onuncu sırasırun ise
yine Oscar rekortmeni bir film 'Âşık Shakespeare'
kazandı.
lînlü Aşk Mektuplan'
piyasaya çıktı
• Kühür Servisi - Geride bırakhğımız binyılın en
romantik yazışmalannı bir arada toplayan 'Ünlü Aşk
Mektuplan' adlı kitap Doğan Kitapçılık tarafindan
yayımlandı. Aragon'lu Catherine'den tngiltere Kralı
VIII. Henry'ye; Anton Çehov'dan Olga Knipper'e;
Franz Kafka'dan Milena Jesenska'ya; ünlü kişilerin
kaleminden sevgililere aşk mektuplannın yer aldığı
kitabı Ronald Tamplin hazırladı. Kitapta, mektuplann
yanı sıra âşıklann portrelerinin, yaşadıklan
mekânlann fotoğraf ve resimleri de bulunuyor.
W dergisinin üçüncü sayısı
• Kültür Servisi - 'No' dergisinin üçüncü sayısı 6
aylık bir aradan sonra yine okurlanyla buluşuyor. Bu
sayının giriş yazısı Yaprak Zihnioğlu'nun çevirisiyle
Joani Sparado ve Andrew Blauvelt'in imzasını
taşıyor. Dergide, Turgay Kantürk'ün resimle ilgili
yazısı; Mehmet Tekirdağ'ın 'Bir dakikalık film için
senaryo' başlıklı çalışması; Devrim Dirlikyapan,
Seamus Heaney'in, Adem Yeşilyurt'un, Selim
Temo'nun şiirleri; Cenk Koyuncu'nun 'Hastane
Günlüğü'nün yanı sıra Metin Cengiz. Nejla Algan,
Ertekin Akpınar, Enver Topaloğlu, Uygar Asan ve
Serdar Koçak'm yazılan 'Propaganda' bölümü
Sait Günel'în pesimleri Vakko'da
• Kültür Servisi - Sait
Günel son resim
çalışmalannı Vakko
Sanat Galerisi'nde 29
$ubat-l Nisan tarihleri
arasında sergi leyecek.
1954 yılında doğan
sanatçmın çalışmalannda
suluboya önemli bir yer
tutmakla beraber her
türlü malzemeyi
kullanarak insan ve
doğayı kendine özgü
gözlem ve teknikle
yorumluyor. Aynca afiş, grafik ve mekân
düzenlemeleri de yapan Günel, halen yaşamakta
olduğu Almanya'nın Duisberg kentinde 300
metrekarelik bir duvar resmi gerçekleştirdi.
Wuppertal Völkenkundliches Müzesi'nde iki resmi
bulunan sanatçmın, aynca özel koleksiyonlar, resmi
ve yan resmi kurumlarda da resimleri bulunmaktadır.
Uluslararası sanat yayınevi olan 'Tushita'. 1998 yılı
için Günel'in resimlerinden oluşan bir takvim
basımını gerçekleştirdi. Günel halen Almanya'da
serbest ressam ve grafıkerliğin yanı sıra resim dersleri
de veriyor. (Vakko tstanbul Sanat Galerisi, tstiklal
Caddesi 123-125, Beyoğlu-tstanbul, Tel: 251 40 92)
Blues şarkıcısı Jay Havvkms öldü
• PARİS (AFP) - Amerikalı blues şarkıcısı ve piyanisti
Jay Hawkins 70 yaşında Paris'te yaşama veda etti. 1956
yılında 'I Put A Spell On You' parçası ile ünlenen
şarkıcı kült fılmlerin yönetmeni Jim Jarmusch'un
filmlerinde rol alarak gençlerin kalbinde yer etmişti. 16
yaşında iken orduya katılan şarkıcı, 1950'lerde orduyu
bırakarak gece kulüplerinde piyano çalmaya başladı.
Sanatçmın, sevgilisınin onu terk ettiği sarhoş bir gecede
bestelediği İ Put A Spell On You' parçası dünyada
başan kazandıktan sonra Nina Simone. The Animals,
Creedence Cleanvater, The Who gibi gruplar tarafindan
da seslendirilmişti. 1960'ta Havvaii'ye yerleştiğinde
taruştığı şarkıcı Shoutin Pat Nevvborn ile birçok albüm
yapan sanatçı daha sonra Paris'in Levallois-Peret
kasabasına yerleşmişti.
BUGUN
• rTALYAN KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat
19.00'da Uğur Degirmencioglu nun konsen
izlenebilir. (293 98 48)
• PROFTLO KÜLTÜR MERKEZİ'nde Hülya
Avşar'm 'Bugün Benim Doğumgünüm' adlı oyunu
saat 20.30'da sahneleniyor. (216 40 70)
• BORUSAN'da saat 10.30'da Şegan İşler'in
'Gençlere Açıklamah Müzik' konulu semineri yer
alıyor (292 06 55)
• BtLGİ ÜNTVERSİTESİ'nde saat 20.30da Roger
Vadinı'in yönettiği 'VeTanrı Kadını Yarattı' adlı
film izlenebilir. (216 23 15)
• CEMAL REŞtT REY KONSER SALONU'nda
saat 19.30'da Yuri Braginsk>"nın 'keman resHali'ni
dinleyebilirsiniz. (231 54 98)
• FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat
19.00"da Andre Techine'nin yönettiği 'Cinayet
Mahalli' adlı film gösteriliyor (244 44 95)
• ÇİNtLİ KAFE'de saat 20.00'de Erkan Oğur ve
İsmail Demircioğlu'nun verecekleri konser yer
alıyor. (346 37 20)
• ATATÜRK KİTAPLIĞI'nda saat 18.00'de David
Fincher'ın yönettiği 'Yedi' adlı film sinemaseverlere
sunuluyor. (249 09 45)