Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 ARALJK 2000 SALI CUMHURİYET SAYFA
JVUJLJJ. U J A kultur@cumhuriyet.com.tr 15
Yeni başkan Mehmet Güleryüz ile birlikte Plastik Sanatçılar Deraeği'nde yeni vizyon
'Hak kimseyeverUmezancakkazanıhr'
LEVENT ÇALIKOĞLU
Plastik SanatçılarDeraeği'nın 2 Ara-
bk günü yapüan 6. Genel Kurulu'nda ye-
ni başkanlığa, aynı zamanda derneğin ku-
rucu başkanlığını da üstlenmış olan
Mehmet Güleryüz seçildi. Kendisıyle
PSD'nin geçmişi. sorumluluklan ve ıle-
riye dönük planlan üzenne görüştük.
-Son zamanlarda PSD vizyonunu iyi-
den iyiye yhirmiş gibi duruyor. Daha
doğrusu nerede, hangi zeminde durdu-
ğu, ne>i savunduğu konusunda net bir
fikri yok gibi?
MEHMET GÜLERYÜZ - PSD'nin
dışandan böyle görûlmesini doğal bu-
luyorum. Bildığınız üzere Türkiye'nin
gûnderru son yıllarda çok hızlı değişi-
yor ve örgütün bünyesınde bu gündemi
cevaplayacak bır hazırlık bulunmuyor.
Gerçekten de son bırkaç yıldır ıyi ve
doğru hamleler yapamadı PSD. Ortaya
çıkan manzarayı şöyle değerlendınyo-
rum: Birincisi, ülkemızde sanatçılar ken-
di konumlannı tarn anlamıyla açık se-
çik olarak hâlâ tanımlayabilmiş değil-
ler. Daha çok kariyerleruü ön planda tu-
tarak son trendlere paralel bir yol takip
ediyorlar. Hâkim beğeninin dıkkatini
çekmek ve onunla sıkı fikı bir diyaloğa
gırmek sankı ilk amaçlan olmuş. Ma-
alesef sanatta çok özel bir başka durum
var. Bizde tek başına bir varlık olmak-
tan çok, bir grubun veya bir hareketin
istenilen elemanı olma telaşesi söz ko-
nusu. Tek başına karar veren ve tek ba-
şına ıradesını, düşüncesıni başka bir
noktadan gûç almaksızın ifade edebilen
ve bunda da sonuna kadar ısrarcı olan,
kararlı adam portresı ne yazık kı çok az.
Kişının farklılığını her şekılde koruyor
olması çok önemli. Tabıi burada o kışı-
nin sosyal rolü ve polıtik konumu önem
kazanıyor. Bunun tanımlanması ve net-
leştirilmesi gerekir. Bırçok imkândan
uzak kalmayı göze almak çok önemli bir
karar.
- Peki PSD'nin duruş noktasını yitir-
mesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Çün-
kü kariyer açısından da PSD'nin sanat-
çriara önemli bir yol açtığını söyleyeme-
yiz?
GÜLERYÜZ - Bir kere PSD'nin ta-
nunını yapmak lazım. PSD öncelikle
bir sanatçı örgütü. Gücünü devletten al-
mayan, sadece profesyonel mesleğıyle
yaşayan sanatçılann oluşturduğu bir da-
yanışma grubu. Bu tarife uyan sanatçı
var mı, yok mu ona bakmak lazım. Sa-
natçılanmızuı acaba yüzde kaçı sadece
sanatıyla yaşayabıliyor? Çoğunlukla öğ-
retun kurumlanndâ hocalık yapıyorlar.
• "Ülkemizde sanatçılar kendi konumlannı tarn anlamıyla açık seçik olarak hâlâ
tanımlayabilmiş değiller. Daha çok kariyerlerini ön planda tutarak son trendlere paralel bir
yol takip ediyorlar. Hâkim beğeninin dikkatini çekmek ve onunla sıkı fıkı diyaloğa
girmek sanki ilk amaçlan olmuş. Bizde tek başına bir varlık olmaktan çok, bir grubun
veya bir hareketin istenilen elemanı olma telaşesi söz konusu."
Bu hep böyle oldu. Ama unutulmama- kararlı olmak şart. Aynca bu gerçekle- durma halinde olmannı bu- zül oldugu-
lı ki sanatçuun gücü, ürettığı işten, ba-
ğımsızhğından kaynaklanır. tnsan, gü-
cünü emeğinden ve düşüncesınden alır-
sa olaylara başka türlü yaklaşır. Bu bel-
ki çok sert bir tanımlama olarak görü-
lecek, ama bunu herkesın oturup bir an
ıçin düşünmesini ıstiyorum. Bir sonuç
çıkmayacağmı düşünerek geri kalan bü-
tün sonımluluklardan da sıynlmak yan-
lış olur.
- Dışandan görüldûğü kadanyla
PSD'nin hantal bir yapısı var ve dolayı-
sryla olaylara anında refleks veremiyor.
GÜLERYÜZ - Kişi ve kunımlann
olaylara geç reaksıyon göstermelen Tür-
kiye'de toplumsal bır sorun. Tabii ki bu
refleksi körelten çok şey var. Fakat olay-
lann içerisinde yer alan, yaşayan, şahit
olan, kaydeden kişilerin anında reaksı-
yon gösterebilme haklan vardır. Bu ref-
lekse uygun olabılmesı için kişinin ya-
şamından, tercıhlenne kadar her konu-
da özgür olması gerekir. Çıkarlanrun
bir noktadan sonra kesileceğine razı ol-
ması lazım. Bir hakem, bir müdahil, bir
itfaiyeci, bır ilk yardım ekibi olmak için
ri kişinin kendi içerisinde sorgulamış
olması gerekir. Şu ana kadar bunlann
hepsi yapılıyormuş gibi göründü. Hat-
ta bazı kişiler bu davranış ve ataklıkla-
nyla dıkkat çektı, fakat kapıyı dönünce
gözden kayboldular ve kendilenni unut-
turdular.
'Toplu harekete inanç azakh'
-GeneDUdesiyasive ûlkenin temd me-
seleleriyle UgiB konularda PSD'nin ağ-
anı bıçak açmıyor. Açmadığı gibi diğer
derneklerfc işbiriiği yapmadtğuu, yapsa
bfle sesinin oldukça cıhz çıknğını görü-
yoruz. Sizin bu konularda betirgin biryö-
netimiııiz olacak mı?
GÜLERYÜZ - Bu sorunun cevabını
biraz önce söylediklerime bağlı olarak
değerlendirmek gerekir. Sonucun böy-
le olması gayet normal. Gerçekte böy-
le birriskiüstüne almak, toplumda olan
meseleleri değerlendirmek iki noktada
olun Ya bunlan düşünecek ve kendi me-
selen olarak kabul edeceksın, ama bu-
nun bır riski vardır, çünkü adamın ba-
şuu derde sokar ya da her şeye rağmen
nu kabul edip sorumluluğu üstlenecek-
sin. Burada davranmalı mı, yoksa dav-
ranmamalı mı diye tereddüt etmek bir
zaman kaybıdır. Ama camdan düşebi-
lecek bır çocuk için uzun süre düşünül-
mez. Sanatın ve sanatçının hayatla kur-
duğu bağ, özgür olması ıle ılgilıdir. Fa-
kat bu hak öyle durduk yerde kişilerin
eline verilmez, ancak kazanılır
- Bu andan itibaren PSD, sanatı ve
toplumu Ugilendiren konularda daha
net, açıksöztü ve nerede durduğunu gös-
teren bir tavır içerisinde olacak diyebi-
Brmiyiz?
GULERYÜZ-Evet bunun olması ge-
rek. Genel kurul, bu yönetım kurulunu
seçerken de bu ihtıyacı özellikle dile
getirdi.
- Demek ki herkesin bu konuda bir sı-
kmbsıvar.
GÜLERYÜZ - Buradakı seçım tesa-
düfi bir seçkn değil. Çünkü ben aday-
lığunı koymadım. Genel kurulun dü-
zenledığı listeden çıktı bu yönetim ku-
rulu. Genel kurulun birleşik talebı de bu
doğrultuda idi.
- Yine de kim ne derse desin hepimiz
suunmızın ne olduğunu biliyoruz. Biz-
deegemen smmn ressamlara, plastik sa-
naüaria uğraşanlara biçtiği bir rol var:
"tnsanlann midesıni bulandıracak ya-
pıtlar üretme. Yaşadığın mitler dünyası
sana sosyal hiyerarşınin dışında doku-
nulmaz ve başvurulmaz bir ayncalık ta-
nıyor. Unutma ki sokağın dilini kullan-
mak sana sunduğumuz statünün şıklığı-
na yakışmaz." Sizce bu durumu aşabil-
mek için PSD'ye ne gibi görevler düşü-
GULERYUZ - Öncelikle PSD'nin
kendi bünyesiyle bir yüzleşmeye git-
mesi gerekir. Tabii acil cevaplar üretil-
mesi gereken konular da var. tnsan hak-
lan, F tipi cezaevleri, her şeyden önem-
lisi de kültür politikası. Ülke halinde
Avrupa Bırlıği'ne girme gayreti içerisin-
deyiz. Pekı sız kültürel herhangi bir gi-
rişime şahıt oldunuz mu? Hayır. Bura-
da herhangi bir hükümet politıkasından
söz etmek mümkün mü? Hayır. Bütçe
içınde Avrupa Birliği'ne gıriş için kül-
türe şu kadar para ayınyoruz deniliyor
mu? Hayır. Hâlâ çağdaş sanatlarla ilgi-
li bır müzemiz yok. Arşivlerimiz doğ-
ru düzgün değil. PSD bütün bunlann
takıpçisi olmalı. Sanatçı haklan, güm-
rük yasası, Fikri Sağlar döneminde im-
zalanan Sanat Konseyı gıbı protokolle-
rin takibı gerekir.
-Sonnçtaikiyıllıkbirgörev sürenizvar.
Türkiye'de işlerinformatitelereboğuldu-
ğunu hepimiz biliyoruz. Bu nedenle ön-
celikle üstüne gftmeyi düşündüğünûz
mesejeler var mı?
GÜLERYÜZ - İlk hamlede demeği
kurduğumuz amaçlar noktasına geri çek-
mek ıstiyorum. Bıliyorsunuz ben kuru-
cu yönetim kurulundaydım ve kurucu
başkandım. Oradaki ihtiyaçlanmızmes-
lek oluşturmak ve bunun yönetim tara-
fından kabulü ve haklannın sağlanma-
sı ıdi. lçı boşaltıldığı ıçm bu tabın sev-
miyorum, ama üyelenmızle sıcak bır
ıletışım kurmalıyız. Sanatçılann birbir-
lenyle olan yaklaşunı giderek eksüiyor.
Bır anlamda onlan birarada tutan birka-
der birliğı oluşturmalıyız
- 70O'e yakm üyeniz \~nr, ama gördfi-
ğüm kadanyla çok az bir kaülım söz ko-
nusu. Sizce bu ilgisİTtiğin kaynağı ne?
GÜLERYÜZ- tnanmıyorİar. Oyle bir
hale geldik ki toplu bir harekete olan
ınanç azaldı. Son zamanlarda Türkı-
ye'de sivil toplum örgütleri en aktif dö-
nemlennı yaşarlarken PSD'ye karşı bir
inanç eksikhğı söz konusu. Yıne de bu
sorunuza çok net cevaplar vermem müm-
kün değil. Bunu hep birlikte göreceğiz.
'Deli miydim yoksahâlâ deli miyim?'Kültür Servisi - Hol-
landalı ressam Vmcent
Van Gogh'un peşini bı-
rakmayan ve erken ölü-
müne neden olan çıl-
gın doğasına ilişkin ye-
ni bir kanıt daha, ünlü
ressamın kulağını kes-
tikten sonraki günler-
de yazdığı bir mektu-
bun bulunmasıyla or-
taya çıktı.
Ölümünden sonraki
111 yıl boyunca, sanat
tarihçileri ve doktorlar
Van Gogh'un sergile-
diği şiddet belirtilerine
yönelik açıklamalar or-
taya attılar. Bu konuda
birbirinden farklı teori-
ler üretildi. Onun bir
manik depresif olduğu,
alkol ve yetersiz bes-
lenmeden dolayı çılgm-
ca davrandığı, az rast-
lanan irsi bir hastalık-
tan mustarip olduğu ve
hatta yauıızca duygu-
sal olarak reddedildiği
için çılgınca davrandı-
ğı söylendi.
Sanatçının, ressam ar-
kadaşı ArnoM Koning'e
yazdığı brr mektup. has-
talığınuı nedeni konu-
sunda Van Gogh'unken-
disinin de kafasının ka-
nşüğnıı ortaya koyuyor.
Van Gogh, 19 Şubat
1889 tarihli, dört sayfadan oluşan bu
mektubu, kulağrnı kestikten sonra
Güney Fransa'da bir hastanede ya-
tarken Koning'in kendisine gönder-
diği bir karta yanıt olarak yazmış.
Mektubunda zihinsel sağlığını ani
bir biçimde yitirişinin nedenleri ko-
nusunda sorular soruyor. "Zflmim-
deki bir şeyin nöbetine yakalandık-
tan sonra ya da bir hummadan son-
ra kaldınldığım Arles'teki hastane-
de aldım karnnı. Şimdi hemen he-
men iyileşmiş durumdayun."
Olaydan üç yıl önce 33 yaşmda-
ki Van Gogh, Paris'e gıder ve bura-
da Paul Gauguin ile yakm bir dost-
luk kurarlar. Ama 1888 yılbaşından
önce Gauguin'le aralannda sert bir
tartışma geçer, Van Gogh onun üs-
tüne saldınr ve sonra kendi kula-
an Gogh'un ressam arkadaşı Arnold
Koning'e yazdığı bir mektup, hastalığının
nedeni konusunda kendisinin de kafasının
kanştığını ortaya koyuyor. Koning'in torununa
ait olduğu belirtilen mektubun New York'ta
Sotheby's müzayedesinde lOObinpound'a
satılması bekleniyor.
ğından büyük bir parça keser. Van
Gogh kulağından kestiği parçayı da-
ha sonra bir kâğıda sanp kendisini
reddeden bir fahişeye verecektir. Bu
çılgınca davranış üzerine Van
Gogh'un kardeşi Theo onu Arles'e
götürür.
Koning'e yazdığı mektupta Van
Gogh, kendisine ne olduğunu hiç
bilmediğıni söylüyor. "Hastalıkde-
dikleri bu nedenler ve sonuçlara ge-
lince, sanınm bunlann çözümünü
Hollandah kateşistlerin raslanüsal
tarüşma yöntemine bırakacağun.
Yani, salt yontusal bir doğanın im-
gelemi içinde deli miyim, değil mi-
yim; ya da deli miydim, yoksa hâlâ
deli mryim."
Koning'in torununa ait olduğu
belirtilen ve New York'taki Sotbeby ^
müzayedesinde 100.000
pound'a erişmesı bek-
lenen mektubun tarihi,
Van Gogh'un üretken
döneminin sonunun
başlangıcını işaret edi-
yor. Buna karşm Van
Gogh, 1888'den ölümü-
ne kadar 15 aylık süre
ıçmde 200'den fazla tu-
val yaptı.
Van Gogh bu mektu-
bunda, yapmakta oldu-
ğu Hollandah felsefeci
FrederickVanEeden'in
portresmden söz ediyor
ve bu bölümde kendisi-
nin 'renkkrin ninnisi-
ni' söyleyebilen bir res-
sam olup olmadığmı
sorguluyor ve sonra bu-
nu 'eleştirmenlere' bı-
rakmaya karar veriyor.
"Ama tûm bunlanyete-
rince konuşmuştuk, de-
ğil mi? Bizi zihinsel hu-
zurumuzun izin \ erdigj
ölçûdeuzağa taşrvan ev-
rensel renk proUemin-
den söz edhorum." Van
Gogh, daha sonra şim-
di Moskova PuşkmMfl-
zesi'nde bulunan dokto-
ru FeHx Rey'in portre-
sinden söz ediyor. "Her
nasdsa, hastaneden ay-
nhrkendoktorumunbir
portresini yaptım. Bir
ressam olarak dengemi
tümüyle yitirmenıişim." Mektubun
düşünsel berraklığı, Van Gogh'un
hastalık nöbetinin yetersiz beslen-
me ve alkolden ileri geldiğine iliş-
kin teoriyi destekliyor. Hastalığm
belirli aralıklarla gelen semptomla-
n olan isiliklere, ışığa duyarlılığa,
hazımsızlık ve zihin kanşıklığtna
da bu ikisinin neden olduğu görü-
lüyor. Geçmışte sanat tarihçileri Van
Gogh'un yoğun etkinlik dönemle-
rini manik depresyon belirtisi ola-
rak göstermişlerdi.
Hastanede geçirdiği günlerden
sonra, bir düzelme göstermesine
karşın Van Gogh, tam olarak iyile-
şemedi. Hayarmm son 70 gününde
70 tuval yaptı. 29 Temmuz 1890'da,
37 yaşmda kendisini vurdu ve kur-
şun yarası onu ölüme götürdü.
Büyük besteciChaptinKültür Servisi - "Hiç bir şey, beste-
lediğiniz melodileri bir orkestranm ses-
lendirdiğiniduymak kadar hevecanve-
riciolamaz^dıye yazıyorCharlieaıap-
fin otobiyografismde. Olağanüstü bir
hayal gücüne sahip bir komedyen ve
mükemmeliyetçi bir yönetmen obna-
sının yanı sıra Chaplin . pek bilinme-
sede, aynı zamanda becerikli bir mü-
zisyendi. 1973 yıhnda kazandığı Os-
car ödülüne oyunculuğundan ötürü de-
ğil de 'Sahne Işddan' fılminın kendi
bestelediği müzikleri sayesinde layık
görüldûğü düşünülürse bu gerçek da-
ha somut olarak gözler önüne seriliyor.
Chaplin'in müzikal yaşamı çocuk-
ken yer aldığı tiyatro kumpanyalann-
da başladı.Piyano, keman ve viyolon-
sel çalan aktör, nota bilmediği için
eserleri kulaktan duyarak çahyordu.
Sessiz sinemadöneminde fılmlerine si-
nema salonlannda eşlik edecek mü-
zikleri kendisi seçen Chaplin, sinema-
da ses unsurunun devreye gîrmesiyle
fıhn müzikleri bestelemeye başladı.
Nota bilmeyen aktör, bu iş için aran-
jörierle çalışmak zorunda kahyordu.
Komedi fıunlerinde neşeli müziklerin
kullanılması gerektığini düşünenlerin
aksine Chaplin, fondaki müziğin du-
yarhlık ıfade etmesini istiyordu.
Chaplin'in bu müzikal tekniği, 'AI-
tma Hücum' fiiminin meşhur sahne-
sinde en belirgin haliyle kendini gös-
terir. Bir altın arayıcısıyla ıssız, karlar-
la kaplı bir kulübede aç biilaç mahsur
kalan 'KfiçükSerseri' Chaplin. Şükran
Günü yemeği için ayakkabısını pişir-
meye karar verir. Ayakkabı sofraya gel-
diğinde Chaplin, lüks bir lokantaday-
mışçasına abartılı bir kibariıkla sözde
yemegini yemeye koyulur. Arka plan-
da yine şık bir lokantada duyulabile-
cek türden bir müzik çalmaktadır. Bü-
tün espri de Chaplin'in özenli yemek
yiyiş tarzı ve buna eşlik eden müzikle
içinde bulunduğu ümitsiz ve acınası
sahnenin karşıtlığında yatar.
Chaplin, Amerika'da bulunduğu dö-
nemlerde birçok değerli müzisyenin
takdirini kazanmıştı Bunlann arasın-
da GermaineTailleferre, Hanns Eisier,
Y^chaHaifetz, Honmitz, Rahmaninov
ve Schönberg gibi besteci ve yorum-
cular bulunuyordu. Ünlü orkestra şe-
fı Carl Davis, büyük müzisyenlerin
Chaplin'e duyduğu hayranlığın doğal
olduğunu çünkü Chaplin'in de onlar-
dan biri olduğunu söylüyor:'^Thapfin'in
kendi sınırlan içerisinde yararbğı mü-
zik mükemmekiir. Tek bir notasını bi-
le değiştirmevi düşünemezdün."
Nâzrni Hikmetfn 'Tartiif-59'u
Sıvas Devlet Tiyatrosu'nda
• Kühür Servisi - Sıvas Devlet Tiyatrosu'nun
2000-2001 sezonu repertuvannda yer alan Nâzım
Hikmet'in 'Tartüf-59' adlı oyununun prömiyeri 14
Aralık'ta Snas Devlet Tiyatrosu Sahnesi'nde
gerçekleştı. Rejisörlüğünü Ege Aydan'm yaptığı
'Tartüf-59'da Sıvas Devlet Tiyatrosu sanatçılan,
Halil Balkanlar, Bülent Çiftçi, Fırat Demirağ, Leyla
Aykan Gıilener, Aylin Gürsoy, Koray Karaca, Ozan
Uçar, Ulviye Bursa, Selma Bayraktargil, Soner
Balcı, Devrim Akkaya ve Tolga Çiftçi rol alıyor.
Nâzım Hikmet bu oyununda Moliere'in 'Tartuffe'
adlı oyununu günümüz koşullanna uyarlayarak
bizlere, popüler kültürün srradanlığını ve günlük
oyalama taktikleriyle toplumsal yaşamın kendi
dengelerinin nasıl bozulacağmı anlatıyor. 'Tartüf-
59' 20, 21,22 ve 23 Aralık tarihlerinde de Sıvas
Devlet Tiyatrosu'nda izlenebilecek. .
"Battle Royate' Japonya'da
gösterime girdi
• TOKYO (AFP) - Yetişme çağındaki öğrencilerin
birbirlerini makineli silahlarla öldürmesini anlatan
'Battle Royale' adlı film, geçen günlerde Tokyo'da
sadece bir sinemada gösterime girdi ve 1300'den
fazla izleyici tarafmdan seyredildi. Ülke çapında
197 sinema salonunda gösterilen ve kısa sürede
binlerce kişi tarafından seyredilen filmin konusu,
rastgele seçilmiş yetişme çağındaki bir grup
öğrencinin boş bir adada başlattıklan insan avmı
anlatıyor. Ellerine makineli silahlar verilen gençler,
öldürme emrinı veren acımasız öğretmenlerinin
kışkırtmasıyla en son bir tek kişi sağ kalana kadar
birbirlerinı öldürmeye çalışıyorlar. Kültür Bakanı
Nobutaka Machimura, filmin gösterimirun
durdurulmasına çalışıyor. 15 yaşından küçüklerin
seyretmesinin ^akıncalı bulunduğu filmin
yönetmeni. ayuı zamanda iılnukkı aumaMZ
öğretmeni de canlandıran Takeshi Kitano. ,
Aktör Gerard Blain öldü
• PARİS(AFP)-
Fransız aktör ve film
yapımcısı Gerard
Blain, Paris'te öldü.
Fransa'nın James
Dean'i olarak
nitelendinlen Blain,
kanyen boyunça
Claude Chabrol ve
Julien Duvıvıer gibi
ünlü yönetmenlerle
çalıştı ve 45'ten fazla
film çektı. Duvivier
tarafından keşfedilen
Blam, Chabrol'un 'Le
Beau Serge' ve 'Les
Cousins' gibi kült
filmlenmn dahil
olduğu yapımlarda rol
aldı. Gerard Blain,
sanat yaşamına komedyen olarak başlamış, daha
sonra da kamera arkasma geçmişti. 1971 'de
yönettiği ilk filmi olan 'Les Amis'le ve 1999'da
yaşam boyu başanlan nedeniyle Locarno Film
Festivali'nde iki Altm Leopar ödülüne layık
görülmüştü.
Ankara Fılm Festivali Afiş ve
Öykü Yanşması
• ANKARA (ANKA) - Dünya Kitle lletişimi
Araştrrma Vakfı'nca düzenlenen ve 23 Mart-
1 Nisan tarihleri arasında gerçekleşecek olan 13.
Ankara Uluslararası Fihn Festivali programı
Çjerçevesinde 'Aiîş Yanşması' ve 'Ulusal Fihn
Oyküsü Yanşması' düzenlenecek. Türk
sinemasına yeni senaryo yazarlan kazandırmak
ve ortaya yeni ve özgün filmler çıkmasım
sağlamak amacıyla, ilki 1999'da gerçekleşen
Ulusal Film Öyküsü Yanşması bu yıl da
düzenlenecek. Program çerçevesinde, tasanm
alanında amatör olarak çalışan kişileri
desteklemek ve 2002 yılında gerçekleştirilecek
14. Ankara Uluslararası Film Festivali'nin
tamtımında kullanılacak afişi belirlemek
amacıyla, Afiş Yanşması da düzenleniyor. tki
yanşma için son başvuru tarihi 5 Ocak 2001
olarak belirlendi. Başvuru yapmak isteyenler,
gerekli yönetmelik ve başvuru formlannı
festivalin internet adresinden (http:/
www.filmfestankara. org.tr) edinebilecekler.
Evrensel Basım Yayın
150. kitabmıyayımladı
H Kültür Servisi - Yayın hayatuıdaki toplumcu
çizgısiyle ürün vermeyi sürdüren Evrensel Basun
Yayın, Adnan Özyalçmer'in güneydoğu
izlenimlerini anlattığı röportaj-öykülerden oluşan
kitabı 'Ayak Izleri'ni yayımlayarak 150. kitabına
ulaştı. Yaymevinin yönetmeni Hayri Erdoğan,
Evrensel Basun Yayın'ın yayın politikasınm ana
ilkesinın 'yaratan çogunluğun dünyayı değiştirme
mücadelesine düşünsel-kültürel ve edebi katkı
sunan eserler yayrmlamak' olduğunu vurguladı.
BUGÜN
• CEMAL REŞtT REY'de saat 19.30'da Gülşen
Tatu ve Andreas Higi'nin flüt ve gitar resitali
izlenebilir. (232 98 30)
• BABYLON'da saat 21.30'da Istanbul
Komedram Oyunculan 'Eller Yiıkan Bu Bir
Oyundur' adlı oyunu sahneleyecek. (292 73 68)
• TARIK ZAFER TUNAYA KÜLTÜR
MERKEZİ nde 'IV. Fantastik Fihn Festivali'
kapsamında saat 14.00 ve 19.00'da John
Carpenter'in 'Çügmhğm Ötesinde' adlı filmi
gösterilecek. (293 12 70)